7.Sınıf Sosyal Bilgiler - Nasıl Eğitim Gördüler

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • ******
  • Join Date: Kas 2010
  • Yer: HATAY
  • 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
HİÇ BİTMEYEN DESTEK

VAKIF;

■Bir hizmetin gelecekte de yapılması için bel­li şartlarda ve resmi bir yolla ayrılarak bir kimse tarafından bırakılan mülk veya para olarak tanım­lanır.

■Osmanlı Devleti’nde toplumun bazı ihtiyaç­larının karşılanması ekonomik durumları iyi olan kişilerin kurdukları vakıflara bırakılmıştır.

■Tarihin seyri içinde vakıflar; sosyal, ekono­mik, eğitim, sağlık, sanat, mimarî, ulaşım ve ba­yındırlık alanında önemli rol oynamıştır.

■Osmanlı Devleti’nde başta padişahlar ol­mak üzere hanedan üyeleri yüksek dereceli devlet görevlileri çeşitli vesilelerle vakıflar kurmuşlardır. Böylece devlet birçok hizmeti para harcamadan yerine getirebilmiştir.

Vakıflar yoluyla;

■Anadolu ve Rumeli’deki şehir, kasaba ve köylerin büyümesi ve bayındır hâle getirilmesi kolaylaşmıştır.

■Kurulan imaret, medrese, cami, mescit vb. yapılarla belde ve semtlerin oluşması sağlanmıştır.

■Vakıflar tarafından devletin egemen olduğu bölgelerde ulaşım, haberleşme ve taşımacılık, yol yapımı gibi alanlarda çalışmalar yapılmıştır. Ay­rıca yollar, kervansaraylar ve hanlarla desteklen­miştir.

■Vakıflar, bütün eğitim ve sağlık kurumları­nın finansmanı için önemli bir kaynak olmuştur.

■Vakıflar, devletin askeri yükünü de hafiflet­miştir.

■Vakıflar ticaret hayatının gelişmesi, kolay­laşması ve ortak giderlerin karşılanması ile sosyal yardımlaşmada etkili olmuştur.

■Yönetim ve adalet teşkilatındaki bozulma­lara paralel olarak vakıflar da etkinliklerini kaybet­meye başlamıştır.

II. Mahmut tarafından 1826da Evkaf Neza­reti kurularak bütün vakıflar bu bakanlığa bağ­lanmıştır.

NASIL EĞİTİM GÖRDÜLER?


Ahilik

XIII. yüzyılın ilk yarısından XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar Anadolu’da, Balkanlarda ve Kı­rım’da yaşamış olan Türk halkının sanat ve meslek alanında yetişmelerini, ahlaki yönden gelişme­lerini sağlayan bir kuruluştur.

■Ahi kelimesinin kardeş, arkadaş, yaren, dost, yiğit anlamına geldiğini söyleyebiliriz.

■Ahilik; birbirini seven, birbirine saygı duyan, yardım eden, fakiri gözeten, yoksulu barındıran; işi kutsal, çalışmayı ibadet sayan; din ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlı esnaf ve iş teşkilatıdır.

■Selçuklular döneminde bütün esnaflar mutlaka kendi meslekleriyle ilgili bir esnaf lon­casına üye idi. Lonca üyeleri arasında sıkı bir da­yanışma ve karşılıklı denetim vardı.

■Ahilikte, usta-kalfa-çırak uygulaması vardı. 12-13 yaşındaki çocuklar velilerinin izniyle bir sanat faaliyeti gösteren ustanın yanına çırak ola­rak verilirdi.

■Çocuğu önceleri ayak işleri ve kolay işlerde görevlendirilen usta, onun çalışkanlığı ve dürüst­lüğü hakkında fikir sahibi olurdu.

■Çıraklar belli bir süre çalıştıktan sonra us­tası tarafından iyice tanınır böylece kalfalık gru­buna yükseltilirdi. Çırak ustalık unvanını alırken tören yapılırdı. Tören sonunda usta adayına destur denilen belge verilirdi.

■Ahilik teşkilatının kurucusu olan Ahi Evran (1171-1262) Anadolu’ya gelerek Kayseri’ye yer­leşmiş ve halkı irşad görevine başlamıştır. Kayse-ri’de dericilikle (debbağ) geçimini sağlamıştır.

■Ahilik teşkilatı sayesinde Anadolu’da Rum­lar ile Ermenilerin elinde bulunan sanat ve ticaret hayatına zamanla Türklerde katılıp söz sahibi ol­muşlardır.

■Ahiler, yaptıkları zaviyelerde Müslüman tüccar ve esnafın ahlaki terbiyesi ile uğraşmışlardır.

■Ahiler, Söğüt civarında gelişmekte olan Osmanlı Beyliği’nin emrine girmişlerdir.

■Doğudan gelen Türkmen erkeklerini Ahi erkekleri, kadınları da Fatma Bacı’nın yetiştirdiği “Bacıyan” grubu terbiye etmiştir. Böylece, üç kı­tada altı asır at koşturacak olan, istikbaldeki Os­manlı neslinin temelini atmışlardır.

■Bu esnada itibarlı bir ahi olan Şeyh Edebali, Osman Gazi ile yakın ilişkiler kurup kızını ona vermiştir.

■Ahiler zaman zaman devletin yükünü de hafifletmişlerdir. Bursa’yı Düzmece Mustafa’nın hücumundan korumuşlardır. 1360 yılında idareleri altındaki Ankara’yı Sultan I. Murat’a teslim et­mişlerdir.

■Osmanlı Devleti’nin bünyesinde bu hizmet­leri hakkıyla yapmış, sanat ve ticaret hayatını Osmanlının maddi ve manevi yapısına göre dü­zenlemiş olan Ahilik teşkilatı İngilizlerin destekle­diği Mustafa Reşit Paşa’nın hazırladığı Tazminat Fermanı’ndan sonra, büyük bir sarsıntı geçirmiş ve eski işlevini kaybetmiştir.

Loncalar

Lonca, belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çırak­ları içine alan dernek veya sanayi öncesi toplum­larda ürünün kalitesini veya fiyatını denetleyen ayrıca mesleki eğitimi planlayıp yürüten örgüt olarak tanımlanabilir.

Loncaların Başlıca Görevleri:

■Ürünlerin kaliteli yapılmasını sağlamak ve fiyatları belirlemek

■Esnafla devlet arasındaki ilişkileri düzen­lemek

■Üyelerinin zararlarını karşılamak ve kredi sağlamak

■Halka mesleki eğitim vermektir.

■Esnaflar arasındaki yardımlaşma ve daya­nışmayı sağlamak.



Medrese

Osmanlı Devleti’nin dayandığı sistemlerin te­mel düşüncesini veren eğitim-öğretim sisteminin temel kurumu medreselerdir. Medrese sözcüğü ders okutulan yer anlamındadır.

■Türkler, Anadolu’ya gelmeden medrese kurmuşlardır. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde Nizamiye Medresesi kurulmuştur.

■Nizamiye Medresesi, dünyanın ilk üniversi­tesi sayılmaktadır.

■Türkiye Selçuklu Devleti döneminde de birçok bilgin, edebiyatçı ve mutasavvıf Anadolu’ya davet edilmiş, Anadolu bilim ve sanat merkezi hâline getirilmiştir.

■Osmanlı Devleti, Türkiye Selçuklu Devleti’ni örnek alarak ilk medreseyi Orhan Bey döne­minde iznik’te kurmuştur.

■Davud-ı Kayseri bu medreseye baş müderris olarak atanmıştır.

■Medrese eğitimi almak için yaş şartı yoktu. Fakat genç ve bekar öğrenciler tercih edilirdi.

■Medreselerde bir müderris en fazla 20 öğ­renci okuturdu.

■Medrese öğrencileri sınav sonucu tespit edilirdi.

■Seçilen öğrenciler yetenek ve zekâlarına göre ayrı sınıflarda eğitim görürlerdi.

          ■Medreselerin yüksek bölümü (bugünkü üniversite) ücretsiz ve yatılıydı.

■Medreselerde öğrencilerin bütün ihtiyaçları bağlı oldukları vakıflar tarafından karşılanırdı.

■Medresenin yüksek bölümünden mezun olanlar medrese hocası (müderris, kadı veya yö­netici) olurdu.

■Medreselerde okutulacak dersler ihtiyaç dikkate alınarak yetiştirilmesi hedeflenen gruplara göre belirlenirdi.

■Medreselerde belirlenen programlara göre İslami bilimler, matematik, geometri, mantık, tıp, felsefe, tarih, coğrafya, fizik, kimya, tabiat bilimleri vb. okutulmaktaydı.

■Osmanlı medreseleri kuruluş döneminden Tanzimat’a kadar ülkenin bilim ve adalet hayatı­na, önemli ölçüde de yönetime hakim olmuştur. Batıdaki gelişmelere ayak uyduramayan medre­seler Tanzimat’tan sonra gelişmeyi engelleyen kurum hâline gelmiştir.



Medreselerin Bozulma Nedenleri:

■Müsbet bilimlerin giderek daha az okutul­ması

■Kanunlara aykırı olarak medreselere müda­hale edilmesi

■Medreselerle ilgilisi olmayanlara müder­rislik verilmesi ve ulema çocuklarına daha beşikte iken müderrislik payesi verilmesidir.



Osmanlı Devleti’nde Bazı Medreseler ve Kuruluş Yılları

1330 İznik Medresesi

1335 Bursa Medresesi

1385 Hüdavendigar Medresesi

1399 Yıldırım Medresesi

1413 Edirne Eski Cami

1471 Fatih Medresesi

1557 Süleymaniye Medresesi

Enderun

Devlet memuru, idareci, komutan ve sanatkâr yetiştirmek amacıyla kurulan bu saray okulu II. Murat döneminde Edirne Sarayı’nda açılmıştır.

■II. Murat Dönemi’nde, “Devşirme Kanu­nu”‘ile ihtiyaca göre, üç beş senede bir Müslüman olmayan halktan 8-20 yaş arasındaki sağlıklı ve kuvvetli erkek çocukları. Acemi Oğlanlar Ocağı’na alınmaktaydı. Devşirilen gençlerin zeki ve kabiliyet­li olanları saraya alınır, burada açılan Enderun Mektebi’nde eğitilirdi.

■ Osmanlı Devleti’nde Hıristiyan ailelerden devşirilen küçük çocuklar önce Müslüman Türk ailelerinin yanında yetişir, sonra Acemi Oğlanlar Saray ve Kışlalarında eğitim görürlerdi. Buradaki eğitimden sonra “çıkma” adı verilen dağıtıma tabi tutularak çeşitli askeri gruplara gönderilirlerdi. Bu gruplarda kabiliyet ve üstün yetenek göste­renler daha yüksek seviyede eğitilmek üzere En­derun’a alınırdı.

■Enderun’da iyi eğitim almış gençler, nitelikli devlet adamı veya usta sanatkâr olarak yetiştirilir­lerdi.

  ■Enderun’da eğitim ve Öğretim birbirini iz­leyen yedi odada verilirdi.

Enderun’da eğitim dört konu üzerinde top­lanmıştır.

1.  Beden eğitimi

2.  Uygulamalı saray işleri eğitimi

Yeteneklerine uygun bir sanat eğitimi
Teorik olarak İslami bilgiler eğitimi
Öğretim teorik ve uygulamalı olmak üzere iki şekilde yapılmaktaydı.

Uygulamalı olanlar, saray ve protokol hiz­metleri, güreş, atlama, meç ve ok atma gibi spor çalışmaları hat sanatı, müzik ve bunun gibi güzel sanatlardır.

Teorik olanlarda; Türkçe, Arapça, edebiyat, tarih, fen bilimleri, matematik ve İslami ilimlerdir.