-A-
â [ آ ] (F) 1ünlem edatı ey, hey 2iki kelimenin arasına girerek, anlamı pekiştiren yeni kelimeler türetmeye yarayan orta ek
a’dâ (A) [ اعدا ] düşmanlar a’dâd (A) [ اعداد ] sayılar â’ik (A) [ عائق ] engel a’lâ (A) [ اعلی ] en yüksek, en yüce a’lâf (A) [ آلاف ] otlar a’lâl (A) [ 1 [اعلال hastalıklar 2sebepler a’lâm (A) [ 1 [اعلام bayraklar 2özel isimler a’lem (A) [ اعلم ] en iyi bilen a’mâ (A) [ اعمی ] kör a’mâk (A) [ اعماق ] derinlikler a’mâl (A) [ اعمال ] i؛ler, ameller, davranı؛lar a’mâr (A) [ 1 [اعمار ömürler 2ya؛lar a’nî (A) [ اعنی ] yani a’râb (A) [ اعراب ] Araplar, çöl arapları a’râbî (A) [ اعرابی ] çöl arabı a’râz (A) [ اعراض ] belirtiler a’sâb (A) [ اعصاب ] sinirler a’sâr (A) [ اعصار ] yüz yıllar a’şâr (A) [ اعشار ] ö؛ür vergileri, onda birler a’؛ârî (A) [ اعشاری ] ondalık a’vec (A) [ اعوج ] yamuk, eğri büğrü a’ver (A) [ اعور ] tek gözlü a’yâd (A) [ اعياد ] bayramlar a’yân (A) [ 1 [اعيان ileri gelenler, e؛raf, sosyete 2gِzler a’yün (A) [ 1 [اعين gözler 2pınarlar a’zâ (A) [ 1 [اعضا üyeler 2organlar a’zam (A) [ اعظم ] en büyük
âb (F) [ 1 [آب su 2deniz 3ırmak 4tükürük 5ِzsuyu 6ter 7dِl suyu 8sidik 9parlaklık 10yüzsuyu 11letafet, hava âb (F) [ آب ] Ağustos âb -ı âbistenî [ 1 [آب آبستنی meni; 2bitkilerin yeti؛mesine neden olan su âb -ı adâlet [ 1 [آب عدالت adalet suyu; 2doğruluğun bereketi âb -ı ahmer [ 1 [آب احمر kızıl su 2kırmızı ؛arap 3gِzya؛ı âb -ı âte؛în [ 1 [آب آتشين ate؛li su; 2kırmızı ؛arap; 3gِzya؛ı âb -ı bâdereng [ 1 [آب باده رنگ kızıl su 2gِzya؛ı, kanlı gِzya؛ı âb -ı engûr [ 1 [آب انگور üzüm suyu 2؛arap âb -ı harâbât [ آب خرابات ] (meyhane suyu) ؛arap âb -ı kevser [ 1 [آب کوثر cennet suyu, 2؛arap ab’âb (A) [ عبعاب ] vantrolog abâ (A) [ 1 [عبا kaba yün kuma؛ 2aba âbâ’ (A) [ 1 [آباء babalar 2gezegenler âbâd (A) [ آباد ] ebedler âbâd (F) [ آباد ] bayındır, mamûr âbâd etmek/eylemek 1mamûr etmek 2zenginle؛tirmek 3huzur vermek âbâd olmak 1mamûrla؛mak 2zenginle؛mek 3huzura kavu؛mak âbâdân (F) [ آبادان ] bayındır âbâdânî (F) [ آبادانی ] bayındırlık âbâdî (F) [ 1 [آبادی bayındırlık 2ince Hint kağıdı âbâl (A) [ آبال ] develer âbân (F) [ آبان ] آbân ayı abâpûş (A-F) [ 1 [عباپوش abalı 2dervi؛ 3yoksul âbâr (A) [ آبار ] kuyular âbcâme (F) [ آبجامه ] su kabı âbçîn (F) [ آبچين ] pe؛temal abd (A) [ 1 [عبد kul 2kِle âbdân (F) [ 1 [آبدان su kabı 2mesane âbdâr (F) [ 1 [آبدار sulu 2parlak 3ho؛ âbdendân (F) [ 1 [آبدندان bِn 2âciz abdest (F) [ 1 [آبدست abdest 2paylama abdesthâne (F) [ 1 [آبدستخانه tuvalet 2abdest alınan yer abdestlik (F-T) kısa cübbe âbek (F) [ 1 [آبک sulu 2cıva abes (A) [ عبث ] saçma, abes âbgîne (F) [ 1 [آبگينه kristal 2kadeh 3sürahi 4ayna 5gِzya؛ı âbgîr (F) [ 1 [آبگير havuz 2su birikintisi âbgûn (F) [ 1 [آبگون su rengi 2mavi abher (A) [ 1 [عبهر nergis 2zerrinkadeh çiçeği 3yasemin âbhîz (F) [ آبخيز ] büyük dalga âbhord (F) [ آبخورد ] nasip âbırû (F) [ آبرو ] yüzsuyu âbî (F) [ آبی ] mavi âbid (A) [ 1 [عابد ibadet eden 2erkek adı abîd (A) [ 1 [عبيد kullar 2kِleler âbidât [ آبدات ] anıtlar âbide (A) [ آبده ] anıt âbidevî (A) [ آبدوی ] anıtsal âbile (F) [ 1 [آبله su çiçeği 2sivilce 3su kabarcığı âbir (A) [ عابر ] yaya âbisten (F) [ آبستن ] gebe âbistengâh (F) [ آبستنگاه ] dِl yatağı âbişhor (F) [ 1 [آبشخور sulama yeri 2nasip âbkâr (F) [ 1 [آبکار saka 2ayya؛ âbke؛ (F) [ 1 [آبکش saka, su çeken 2kevgir âbnûs (F) [ آبنوس ] abanoz âbrâh (F) [ آبراه ] su yolu, kanal abra؛ (A) [ ابرش ] alacalı âbrîz (F) [ 1 [آبریز tuvalet 2ıbrık âb؛âr (F) [ آبشار ] çağlayan abûs (A) [ عبوس ] somurtkan âbühava (F-A) [ آب و هوا ] iklim âbzih (F) [ 1 [آبزه su kaynağı 2gِzya؛ı
âc (A) [ عاج ] fildi؛i âc (F) [ آج ] ılgın ağacı acâib (A) [ عجائب ] tuhaf, ilginç, acaip acâleten (A) [ عجالة ] alelacele aceb (A) [ 1 [عجب tuhaflık 2acaba acebâ (A) [ عجبا ] acaba acele (A) [ عجله ] acele aceleten (A) [ عجلة ] çarçabuk, alelacele acem (A) [ 1 [عجم arap olmayan 2İranlı, acem acema؛îran (A) [ عجم عشيران ] Türk mûsikisinde bir makam acemce (A-T) Farsça acemî (A) [ 1 [عجمی deneyimsiz, acemi 2İranlı acemistan (A-F) [ عجمستان ] İran acemiyân (A-F) [ 1 [عجميان deneyimsizler 2İranlılar aceze (A) [ عجزه ] dü؛künler, âcizler acîb (A) [ عجيب ] tuhaf, acayip, ilginç acîbe (A) [ عجيبه ] ؛a؛ılacak ؛ey âcil (A) [ عاجل ] acil âcilen (A) [ عاجلا ] derhal, acil olarak acîn (A) [ عجين ] macun, yoğurulmu؛ âciz (A) [ 1 [عاجز aciz 2ben âcizâne (A-F) [ 1 [عاجزانه acizce 2alçakgِnüllüce âcizî (A-F) [ عاجزی ] acizlik âciziyyet (A) [ عاجزیت ] acizlik âcizleri (A-T) bendeniz, ben acûl (A) [ عجول ] aceleci acûlâne (A-F) [ عجولانه ] acele acele acûz (A) [ 1 [عجوز kocakarı 2cadı acûze (A) [ 1 [عجوزه kocakarı 2cadı âcür (F) [ 1 [آجر tuğla 2kiremit acz (A) [ عجز ] acizlik, çaresizlik, bir ؛ey yapamama
âdâb (A) [ 1 [آداب edepler, terbiyeler 2yol yordam adalât (A) [ عضلات ] kaslar adale (A) [ 1[عضله kas 2kaslar adâlet (A) [ عدالت ] adalet adaletkâr (A-F) [ عدالتکار ] adil, adaletli âdât (A) [ عادات ] âdetler, alışkanlıklar adâvet (A) [ عداوت ] dü؛manlık adâvet etmek/eylemek dü؛manlık gütmek add (A) [ عد ] sayma, gِrme, değerlendirme, kabul etme addedilmek sayılmak, görülmek, değerlendirilmek addetmek/eylemek saymak, görmek, değerlendirmek addolunmak sayılmak, kabul edilmek aded (A) [ عدد ] sayı adeden (A) [ عددا ] sayıca adedî (A) [ عددی ] sayısal âdem (A) [ 1 [آدم ilk insan, Adem Peygamber 2insan, adam adem (A) [ عدم ] yokluk, bulunmama, adem adem -i muvaffakiyet [ عدم موفقيت ] ba؛arısızlık adem -i muvazenet [ عدم موازنت ] dengesizlik adem -i riâyet [ عدم رعایت ] uymama adem -i te’lîfiyet [ عدم تأليفيت ] uzla؛amama, bir araya gelememe adem -i teveccüh [ عدم توجه ] ilgisizlik ademâbâd (A-F) [ عدم آباد ] yokluk ülkesi âdemhâr (A-F) [ آدم خوار ] yamyam, insan yiyen âdemî (A-F) [ 1[آدمی insanoğlu 2insanlık âdemiyân (A-F) [ آدميان ] insanlar âdemiyyet (A) [ 1 [آدميت insanlık 2adamlık ades (A) [ عدس ] mercimek adese (A) [ عدسه ] mercek âdet (A) [ عادت ] alı؛kanlık, âdet âdeta (A) [ عادتا ] basbayağı âdeten (A) [ عدتا ] âdet olarak, geleneklere gِre adhâ (A) [ اضحی ] kurbanlar âdi (A) [ عادی ] sıradan, âdi, değersiz adîd (A) [ عدید ] birçok adîde (A) [ عدیده ] birçok âdil (A) [ عادل ] adaletli adîl (A) [ عدیل ] e؛it, denk âdilâne (A-F) [ عدلانه ] adilce adîm (A) [ عدیم ] yok olan adîmülimkân (A) [ عدیم الامکان ] imkânsız âdiye (A) [ عادیه ] alı؛ılmı؛, sıradan adl (A) [ عدل ] adalet adlâ’ (A) اضلاع ] kenarlar adlî (A) [ عدلی ] adalet ile ilgili adliyye (A) [ عدليه ] mahkeme, adliye adn (A) [ عدن ] cennet adû (A) [ عدو ] dü؛man
âfâk (A) [ آفاق ] ufuklar âfâkî (A) [ 1 [آفاقی nesnel 2؛uradan buradan konu؛ma âfât (A) [ آفات ] afetler, belalar âferîde (F) [ آفریده ] yaratık, yaratılmı؛, mahluk âferîdgâr (F) [ آفریدگار ] yaratan, Tanrı âferîn (F) [ آفرین ] bravo, çok ya؛a, aferin âferîn (F) [ آفرین ] yaratan âferînende (F) [ آفریننده ] yaratıcı âferîni؛ (F) [ آفرینش ] yaratılı؛ âfet (A) [ 1 [آفت afet, bela, felaket 2güzel sevgili âfet -i cân [ 1 [آفت جان can belası 2güzel âfet -i devrân [ 1 [آفت دوران güzel, dilber âfetengîz (A-F) [ آفت انگيز ] afet getiren âfetresân (A-F) [ آفت رسان ] bela getiren âfetzede (A-F) [ آفت زده ] belaya uğramı؛, afet gِrmü؛ afîf (A) [ عفيف ] iffetli âfil (A) [ 1 [آفل batan 2gِrünmez olan âfitâb (F) [ آفتاب ] güne؛ âfitâbcemâl (F-A) [ آفتاب جمال ] güzel yüzlü, parlak yüzlü, yüzü güne؛ gibi parlayan, sevgili, ma؛uk âfiyet (A) [ عافيت ] esenlik âfiyet bulmak sağlığına kavuşmak afiyetbahş [ آفيت بخش ] afiyet verici afrika (A) [ افریقا ] Afrika kıtası afsun (F) [ افسون ] büyü, efsun âftâb (F) [ آفتاب ] güne؛ âftâbe (F) [ آفتابه ] ıbrık, su kabı âftâbgîr (F) [ آفتابگير ] güne؛ alan, güne؛ gِren âftâbî (F) [ آفتابی ] güne؛lik âftâbrû (F) [ آفتاب رو ] parlak yüzlü afv (A) [ عفو ] bağı؛lama, af
âgâh (F) [ آگاه ] haberdar âgâh etmek haberdar etmek âgâh olmak haberdar olmak âgâhî (F) [ آگاهی ] haberdarlık âgeh (F) [ آگه ] haberdar âgehî (F) [ آگهی ] haberdarlık âgîn (F) [ آگين ] dolu âgû؛ (A) [ آغوش ] kucak
âğâliş (F) [ آغالش ] kı؛kırtma ağayân (T-F) [ آغایان ] ağalar âğâz (F) [ 1 [آغاز ba؛lama 2ba؛langıç ağbiyâ (A) [ اغبيا ] kalın kafalılar âği؛te (F) [ آغشته ] bula؛mı؛, bulanık ağlâl (A) [ 1 [اغلال boyunduruklar 2zincirler ağlât (A) [ اغلاط ] hatalar ağleb [(A) [ اغلب احتمال ] çoğunlukla, genellikle, sık sık ağleb -i ihtimâl [ اغلب احتمال ] büyük bir ihtimalle, büyük bir olasılıkla ağnâ (A) [ اغنی ] en zengin ağnâm (A) [ اغنام ] koyunlar ağniyâ (A) [ اغنيا ] zenginler ağniye (A) [ اغنيه ] ؛arkılar ağrâs (A) [ اغراس ] fidanlar ağrâz (A) [ اغراض ] maksatlar ağsân (A) [ اغصان ] dallar ağ؛iye (A) [ 1 [اغشيه perdeler 2zarlar ağyâr (A) [ اغيار ] yabancılar
ah (A) [ 1 [اخ karde؛ 2dost âh (F) [ 1 [آه feryat etme, feryat 2ilenme âh almak biri tarafından kendisine ilenilmek âh ü zâr [ آه و زار ] âh edip inleme âhâd (A) [ آحاد ] birler ahad (A) [ احد ] bir ahali (A) [ اهالی ] halk, ahali, insan topluluğu ahavât (A) [ اخوات ] kızkarde؛ler ahbâb (A) [ 1 [احباب dostlar 2dost ahbap (A) [ احباب ] dostlar, sevdikler ahbâr (A) [ اخبار ] haberler ahcâr (A) [ احجار ] ta؛lar ahd (A) [ 1 [عهد yemin, and 2çağ, devir 3söz verme ahd -i atîk [ عهد عتيق ] Tevrat, Zebur ve Mezâmir ahd -i cedîd [ عهد جدید ] İncil ve ekleri ahdar (A) [ احضر ] yemye؛il ahdâs (A) [ 1 [احداث yeni olaylar 2dertler 3gençler ahdeb (A) [ احدب ] kambur ahdnâme (A-F) [ عهدنامه ] ahitname, antla؛ma metni ahdüpeymân (A-F) [ عهد و پيمان ] and âhek (F) [ آهک ] kireç âhen (F) [ آهن ] demir âhendil (F) [ آهن دل ] acımasız âheng (F) [ 1 [آهنگ uyum, ahenk 2eğlence âheng -i esvât [ آهنگ اصوات ] ses uyumu âhengdâr (F) [ آهنگدار ] uyumlu âhenger (F) [ آهنگر ] demirci âhenggüzâr (F) [ آهنگ گذار ] uyumlu, ahenkli âhenîn (F) [ 1 [آهنين demirden 2demir gibi âhenîndil (F) [ 1 [آهنين دل katı yürekli 2yiğit âhenk (F) [ آهنگ ] ahenk, uyum âhenkdâr (F) [ آهنگ دار ] uyumlu, ahenkli âhenke؛ (F) [ آهنکش ] miknatıs âhenrüba (F) [ آهن ربا ] miknatıs âhensâ(y) (F) [ آهن سای ] tِrpü âher (A) [ آخر ] ba؛ka, diğer âheste (F) [ آهسته ] yava؛, usul, ağır âhestegî (F) [ آهستگی ] yava؛lık ahfâ (A) [ اخفا ] en gizli ahfâd (A) [ احفاد ] torunlar ahger (F) [ اخگر ] kor ate؛ ahibbâ (A) [ احبا ] dostlar, sevilenler; sevgililer ahid (A) [ عهد ] sِz, yemin ahid؛iken (A-F) [ عهدشکن ] sِzünden dِnen, antla؛mayı bozan âhîhte (F) [ آهيخته ] kınından çıkmı؛, sıyrılmı؛ ahîr (A) [ آخر ] son, en son âhir -i kâr [ 1 [آخر کار sonunda 2sonuç âhirbîn (A-F) [ آخربين ] ileri gِrü؛lü âhire (A) [ آخره ] son ahîren (A) [ اخيرا ] geçenlerde, son zamanlarda, son olarak âhiret (A) [ آخرت ] ِbür dünya âhiretlik (A-T) 1ahiret karde؛i 2evlat edinilen ِksüz âhirin (A-F) [ 1 [آخرین sonuncu 2sonrakiler âhirkâr (A-F) [ آخرکار ] sonunda, nihayet âhirülemr (A) [ آخرالامر ] sonunda, i؛in sonunda âhiz (A) [ آخذ ] alan ahize (A) [ آخذه ] alıcı gereç ahkâm (A) [ احکام ] hükümler ahlâf (A) [ اخلاف ] halefler ahlâk (A) [ اخلاق ] huy, ahlak ahlâk -ı amelî [ اخلاق عملی ] uygulamadaki ahlak anlayı؛ı ahlâk -ı hasene [ اخلاق حسنه ] iyi huy ahlâk -ı nazarî [ اخلاق نظری ] teorideki ahlak anlayı؛ı ahlâk -ı zemîme [ اخلاق ذميمه ] kِtü huy ahlâken (A) [ اخلاقا ] ahlakça
|