Büyü - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11650
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Büyü - Ansiklopedik Bilgi
« : 26 Ağustos 2014, 08:57:12 »
Alm. Zauberei (f), m, Hexerei (f), Fr. Sorcellerie (f), sortilege (m), magie, İng. Magic, sorcery.
Maddî yâhut mânevî menfaat (fayda) sağlamayı veya zarar vermeyi hedef alan hukûken ve dînen meşrû sayılan yollar dışında bir takım kuvvetleri yönlendirmek için yapılan çeşitli gizli, garip işler. 

Büyü veya sihir (Arapça: سحر); insanların doğaüstü, paranormal veya mistik yöntemlerle doğal dünyayı (olayları, nesneleri, insanları) etkileyebildiğini öne süren uygulamalar ve bunların çevresinde oluşturulan kültürel sistem.

Modern fen ilimleri, büyüyü kendi metodları icâbı olarak reddederler. Bu hâl, o ilimlerin sahâsına girmeyen ve metodlarıyla incelenemeyen şeylerin yok olduğu mânâsına gelmez. Ancak, konuları ve hüküm verme sâhalarının dışında olduğunu gösterir. Bu bakımdan büyü, daha pekçok şey gibi, modern bilimlerin sâhası dışında kalmakta veyâ varlığı yokluğu laboratuvar teknikleriyle bugün için îzah ve ispat edilememektedir. 

Diğer taraftan büyünün, hemen hemen insanlık târihi kadar eski bir geçmişi vardır. İlk defâ nerede ve nasıl çıktığı bilinmemekle beraber, eski çağlarda çok tanrılı bâtıl dinlere mensup insanlar tarafından, tanrılarla aralarındaki münâsebeti düzenlemek gâyesiyle büyü ismiyle anılan bâzı faaliyetlerin yapıldığı bilinmektedir. İnsanlar, böylelikle çeşitli tanrıların lütuf ve ihsanlarını üzerlerine çektiklerine inanırlardı. Büyüye târih boyunca bâzı insanlar daha başka maksatlarla başvurmuşlardır. Bunlarda insanların zaafları, diğer insanlarla olan münâsebetlerinde sağlamak istedikleri menfaat veya zararlar gâye edinilmiştir. 

Semâvî dinler (Hak dinler), büyüyü yasaklamıştır. Bu arada, İslâmiyet de, kendinden önceki bütün dinleri neshetmiş, büyüyü (sihiri) de yasaklamış ve çok çirkin bir iş olarak vasıflandırarak, Müslümanların büyü yapmaktan ve yaptırmaktan kesinlikle uzak durmalarını emretmiştir. 

İslam'da büyü yapmak, tıpkı fal bakmak gibi açıkça haram kabul edilir. Bazı Hanefi alimleri büyüye karşı önlem almak gibi sebeplerle ve uygulamamak kaydı ile, tahsilini helal görmüşlerdir.

İslam dünyasında büyü bazen İlm-el Havass adı altında okutulmuş, bazen de salt kişisel menfaatler amacıyla ve insanların aleyhine kullanılan ve adına sihir ve büyü denilen ve kınanan şekliyle kullanılmıştır. Buna göre tanımlar ve lehte ve aleyte sözler de çeşitlilik göstermiştir.

Ahmed b. Mustafa Taşköprüzade'nin Miftâh es-Seâde ve Misbâh es-Siyâde adlı eserinde büyü şu şekilde tanımlanır: "Büyü, evrensel münasebetleri, yıldızların pozisyonlarını ve bunun dünyevi olaylarla alakasını, yani tabiat alemini hususi bir bakış açısı ile inceleyen ve bu terkibin neticesi, nadir tesirler ve harika sırlar ile bunların kaynağı olan nedenleri araştıran ve ortaya çıkaran bir ilimdir."

Taşköprüzade büyüyü dört çeşide ayırır; Hintlilerin ruhların temizlenmesi yöntemi, çeşitli güçlüklere maruz kalınan Nabatilerin yöntemi, "kainatın ve kevkeplerin ruhanilerinin teshir edilmesi ile ilgili" Yunan yöntemi ve müphem isimlerin, formüllerin, cinler üzerinde etkisi olan meleklerin kullanıldığı İbrani, Kıpti ve Arapların metodu. Kayda değer diğer bir nokta ise kullanılan ve önerilen tılsım sembol ve reçetelerin yüzlerce yıllık geçmişi olması, çoğunun kasti veya kasıtsız aktarım hatalarından ötürü etkisini yitirmesidir.

İslam literatüründe sihir, tılsım, gözbağcılık, rukye, nazar, cifr, ifha, simya, nücum, kehanet, falcılık, düğümcülük kavramları hakkında bilgi verilmektedir. Kur'an'da sihir küfür sayılır (Bakara:102), büyü yapanlar yerilir (Taha: 69, Yunus:77). Bakara suresinde (102)
Harut ve Marut kıssası anlatılır. Bunlar iki melek veya insan olup, büyü bilgisi verilmiş, onlar bilgileri insanlara öğretmiş, şeytan ve cinler bu bilgileri alarak kullanınca başlarına azap indirilmiştir. İslam peygamberine düşmanları tarafından büyü yapıldığına ve büyüye karşı Felak ve Nas surelerinin indiğine inanılır.

Bazı Müslüman toplumlarda büyüden korunmanın en etkili yolunun Felak ve Nas surelerini okumak olduğuna inanılır.[kaynak belirtilmeli] Dini bütün kimselerin büyüden korunduğu da genel bir kabuldür.

İslâm âlimlerinin eserlerinde büyü hakkında kısaca şu bilgiler verilmektedir: 

"Allahü teâlâ, herşeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeplere iş yapabilecek tesir, kuvvet vermiştir. Bu kuvvetlere tabiât kuvvetleri, fizik, kimyâ, biyoloji kânunları denir. Bir iş yapmak, bir şeyi elde etmek için bu işin sebeplerine yapışılır. Meselâ, buğday elde etmek için tarla sürülür, ekilir, biçilir. Buna «âdet-i ilâhî» yâni «Allahü teâlânın âdeti» denir. İnsanların bütün hareketleri, işleri Allahü teâlânın âdeti içinde meydana gelmektedir. Ancak sevdiklerine ve seçtiklerine iyilik, ikrâm olmak için âdetini bozarak sebepsiz şeyler yaratır. Bunlardan, peygamberlerden zuhur edene, mûcize, evliyâdan görülene kerâmet ve sâlih müminde bulunanına firâset denir. Âdet dışı şeyler, Müslüman olmayanlardan ve sapıklardan ortaya çıkarsa, buna da istidrâc denir. Allahü teâlâ, mûcize, kerâmet, firâsetten râzıdır, beğenir. İstidrâc ve sâhiplerinden râzı değildir, onları beğenmez. Müslüman olmayanlardan ve sapıklardan âdet dışı olarak zuhur eden şeyler onlar için bir ihsân değil, âhiretteki azaplarını arttırıcı bir sebeptir. 

İşte herkesin bildiği bir sebep olmadan meydana gelen şeylerden bâzıları da büyü (sihir) ismiyle anılır. 

Peygamber efendimize de büyü yapılmış ve büyünün tutması netîcesi hasta olmuşlardır. 40 gün sonra Allahü teâlâ tarafından "kul-e’ûzü" süreleri indirilerek bunları okuması emredilmiş ve büyü bozulmuştur. İslâm âlimleri buyurmuşlardır ki: "Sihrin tesiri kat’î değildir. İlâcın tesiri gibi olup, Allahü teâlâ isterse tesirini gösterir. Sihir yapan, istediğini elbette yapar diye inanmamalı ve böyle düşünmemelidir. Allahü teâlâ, takdir etmişse tesir edebilir diye düşünmelidir." 

Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki: 

Müslüman sihir yapamaz. Allah saklasın, îmânı gittikten sonra sihri tesir eder. 

Cebrâil bana geldi. Kalk, namaz kıl ve duâ et! Bu gece Şâban’ın on beşinci gecesidir, dedi. Bu geceyi ihyâ edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrikleri, büyücüleri, falcıları, hasisleri, alkollü içki içenleri, fâiz yiyenleri ve zinâ yapanları affetmez.