Kalbin Sorumluluğu

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Leb-i Damla

  • La taknetû..!
  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: Sadabad
  • 2529
  • +270/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • UMUT Dünyası mı, UNUT Dünyası mı?
    • Uyanan Gençlik
Kalbin Sorumluluğu
« : 09 Ekim 2008, 22:26:43 »
[color=red][b]Kalbin Sorumluluğu [/b] [/color]


[color=purple][b]
“İş veya çalışma” dendi mi zihnimizde hemen

gözle görülen faaliyetler canlanır.

Yazı yazmak bir iştir.

Bu iş, el, kâğıt ve kalem üçlüsüyle ortaya çıkmıştır.

Biz bu yazıya bakarız da o yazının

insan zihninde planlandığını, ilimden,

hafızadan yardım alındığını,

edebî kabiliyetin onu şekillendirdiğini pek hatırlamayız.

Bunlar da birer iştirler,

hem de birinciden çok daha önemlidirler.

Çünkü, yazı gerçekte bunların ürünüdür,

ama açığa çıkması ve başkalarına da görünmesi için

“kalem, kağıt ve el” üçlüsü devreye girmişlerdir.

Böylece, o görünmez mana bu görünen eşya ile

kendini hissettirmeye, okutmaya başlamıştır.

“Ef’al-i ibad” (kulun fiilleri, işleri) konusunda,

insana ait işler ikiye ayrılarak incelenir;

birisi ihtiyari, diğeri ıstırarî fiiller.

Birincisinde insan o işi kendi iradesiyle icra etmiştir,

ikincisinde ise insan iradesinin her hangi bir etkisi

söz konusu olmadan, o iş ortaya çıkmıştır.

Kalem tutan elimizin faaliyeti birinciye,  (ihtiyari)

saçımızın uzaması ise ikinciye bir örnektir. (ıstırarî )

İnsan, eliyle icra ettiği işlerden sorumludur,

ama saçının akından karasından sorumlu değildir.

Bir ayet-i kerimede şöyle buyrulur:

“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’a aittir.

Gönlünüzde olanı açığa vursanız da gizleseniz de

Allah sizi ondan sorguya çeker.

(Sonra) dilediğini bağışlar,

dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir.”

Bakara Suresi, 284

Fahreddin Razi hazretleri

bu ayetin tefsirinde şunları kaydeder:
“Kalbe gelen düşünceler iki kısımdır.

Bir kısmını, insan kalbine iyice yerleştirir

ve gerçekleştirmeye azmeder. Bir kısımsa,….

insanın hoşlanmadığı, fakat içinden bir türlü

söküp atamadığı şeylerdir.

İnsan birinci kısımdan sorumludur,

ikinciden değildir.”

(Tefsir-i Kebir, 6/74)

Sorumlu olduğumuz kısım için de şöyle bir açıklama getirir:
“Allahu Teala … “Allah onunla sizi hesaba çeker” buyurmuş,

fakat … “onunla sizi muaheze eder,

sorumlu tutar” buyurmamıştır. ….

Buna göre ayetin manası,

“Allah Teala kalplerde saklı ve gizli olan şeyleri bilir”

şeklinde olur .”

(s.75)

Bu ayet hakkında Elmalı Hamdi Yazır,

tefsirinde şu noktaya dikkat çeker:
“İzhar ve ihfa efal-i ihtiyariyeden oldukları için

insanların iradesi ile alakası olan amal-i zahire

ve batına dahil olup gayr-ı iradi olanlar

muhasebeden hariç kalır.”

(s.991)

Yani, açığa vurma ve saklama

insanın kendi iradesiyle icra ettiği birer fiildir.

Ameller zahirî (görünen, açıkça yapılan)

ve batınî (görünmeyen) olmak üzere ikiye ayrılır.

Bunlardan irade dışında ortaya çıkanlardan

insan sorumlu değildir;

kendi iradesiyle icra ettiklerinden ise sorumludur.

İnsan denilince ruhla bedeni birlikte hatırlarız.

Ama çok iyi biliriz ki, insanda esas olan ruhtur;

beden onun hanesi, yahut elbisesi hükmündedir.

Buna göre kulun fiilleri denilince de en önce

ruhun işleri hatırlanmalıdır. Ancak, ne ruh ve

ne de onun işleri gözle görülmediğinden

bu ifade bize öncelikle “bedenle yaptığımız faaliyetleri”

hatırlatır. Kaldı ki, bedenle yapığımız işler de

yine ruhtan gelen emirle, onun irade etmesiyle

ortaya çıkmaktadır.

Ruhumuz dilemedikçe ayaklarımız yürümez,

elimiz bir şeyi tutmaz, gözlerimiz bir tarafa yönelmezler.

Nitekim, görünen ve görünmeyen bütün faaliyetlerin

kaynağı ruhtur ve “sorumluluk” da

ancak ruh için söz konusudur;

bir şey dileme ve icra etme gücüne sahip olmayan

organlar için değil.

Şu var ki, kalbe gelen vesveselerle

kalbin kendi işlerini birbirine karıştırmamak gerekir.

Vesvese kalbin değil şeytanın fiilidir.

Onun içindir ki insan, kalbine gelen pis hatıralardan,

çirkin sözlerden sorumlu değildir.

“Kimsenin bir başkasının yükünü yüklenmeyeceği”

temel bir hükümdür,

buna göre şeytanın işini kalp yüklenemez,

yani vesveselerden kalp sorumlu olmaz.

Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez.

(Necm Suresi, 38)

Nur Külliyatında, vesveseye düşen hassas kişileri

rahatlatacak harika bir tespite yer verilir:
“O çirkin sözler senin kalbinin sözleri değil.

Çünkü senin kalbin ondan müteessir ve müteessiftir.”

(Sözler)

Kafamıza taş atılmışsa ve biz onun yarasından

acı duyuyorsak, bu atışı başkası yapmış demektir.

Kendi kafamızı kendi elimizle kırıp,

sonra da oturup üzülmemiz söz konusu olamaz.

Yukarıdaki güzel tespite göre,

kişi kalbine gelen kötü şeylerden rahatsızlık duyuyorsa,

bu demektir ki o sözler kalbin değil şeytanındır.

Kalbin sorumluluğunu ortaya koyan

diğer bir ayet-i kerime:

“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme.

Çünkü, kulak, göz ve gönül, bunların hepsi,

yaptıklarından sorumludur.”

(İsra Suresi, 36)

Ve bu ayetteki haberi destekleyen bir başka ferman:

“Zulmedenlere meyletmeyin. Aksi halde,

size ateş dokunur.”

(Hud Suresi, 113)

İnsan kendi iradesiyle haram sözleri dinliyor  ve

haram şeyleri seyrediyorsa bu fiillerden

sorumlu olduğu gibi,

kalbiyle harama meylediyor ve

zihninde onu icra etmek için planlar kuruyorsa

ruhun bu icraatlarından da sorguya çekilecektir.

“… kalbine gelen fenalığı kabul edip kararlaştırarak

hariçte vücut bulmasına çalışırsa bundan mesul olur,

velev (isterse) hariçte vücut bulmasın.”

(Hülasatül Beyan, Mehmed Vehbi, s.529)

Zulme meyil de kalbin bir fiilidir

ve ikinci ayet-i kerimede bundan sakınmamız emredilmekte,

aksi halde ateşin bize de dokunacağı haber verilmektedir.


Nur Külliyatından

Meyvenin Dördüncü meselesinde

bu konuda şöyle bir açıklama getirilir:

"Bazen bu harp boğuşmalarını merakla takip eden,

bir tarafa kalben taraftar olur.

Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.”

İşin önemli bir yanı da şudur:

Bu risale yazıldığında

iki gayr-ı müslim ordu birbiriyle çarpışmaktadır.

Bunlardan birinin diğerine zulmetmesini

hoş görmek bile insanı sorumlu kılmaktadır.

Adalet zatında güzel olduğu gibi

zulüm de zatında çirkindir. Adil bir gayr-ı Müslim,

imansızlığından dolayı cehenneme girse bile,

orada çekeceği azap, zalim bir gayr-ı müslimin

(azabından) kinden daha az olacaktır.

Cennetteki nimet dereceleri gibi cehennemdeki

azap dereceleri de bir değildir. Aynı şekilde zalim

bir müslüman da sonunda cennete gitse bile,

zulmünün hesabını mutlaka verecektir.

Kalbin en güzel fiili iman etmek,

en çirkini ise küfrü ve şirki kabullenmektir.

Bu iki kaynaktan gelen ve sonsuz diyebileceğimiz

kadar çok “güzel ve çirkin fiiller” vardır.

Kanaat, sabır, rıza, teslim, tevekkül, tevazu,

hüsn-ü zan kalbin güzel fiilerinden olduğu gibi,

haset, kin, hırs, sabırsızlık, kibir,

su-i zan da onun kötü işlerindendir.

Bazı hassas kişileri heyecanlandıran bir noktayı

tekrar hatırlatarak yazıyı noktalayalım:

Kalbe gelen kötü hatıralar kabin işi değildir.

İrade dışında ortaya çıkan bu sonuçtan

kalp sorumlu da değildir.

Çünkü bunlar birer vesvesedirler,

vesvese ise kalbin değil şeytanın fiilidir. [/b] [/color]

Çevrimdışı Leb-i Damla

  • La taknetû..!
  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: Sadabad
  • 2529
  • +270/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • UMUT Dünyası mı, UNUT Dünyası mı?
    • Uyanan Gençlik
Kalbin Sorumluluğu
« Yanıtla #1 : 09 Ekim 2008, 22:27:26 »

[color=red][b]DEĞERLENDİRME: [/b] [/color] 

[color=purple][b]AMA BİZE DÜŞEN DE:  GAYRET EHLİ OLMAK,

VESVESEYE MEYDAN VERECEK İŞLERLE

OYALANMAMAK..

HEM YAPIP  HEM DE

"NE YAPAYIM ŞEYTANIN VERVESESİ

BEN SORUMLU DEĞİLİM”

DEMEK DE OLMAZ..

RABBİM NE BUYURUYOR:

“HİÇ BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU?”

ONA GÖRE....

DİKKAT EDENLE, ETMEYEN BİR OLUR MU???

NE YAPMAMIZ, NASIL YAPMAMIZ

GEREKTİĞİNİ İYİ ÖĞRENMEK VE HER

ÖĞRENDİĞİMİZİ DE UYGULAMAK GEREKİYOR...

ÖĞRENMEKLE İŞ BİTMİYOR.

UYGULAMA OLMADIKTAN SONRA

NEYE YARAYACAK..

SEN YEMEK YAPMAYI ÖĞREN ;

AMA YAPMA.. NE OLUR? AÇ KALIRSIN..

DEMEK Kİ AHİRET YURDUNDA DA

AÇ  KALACAĞA BENZERİZ..

RABBİM CÜMLEMİZE HAKİKİ AKIL İHSAN ETSİN...

CÜMLE ÜMMET-İ MUHAMMEDE

İKİ CİHAN SAADETİ VERSİN[/b][/color]


[quote][/quote]

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Kalbin Sorumluluğu
« Yanıtla #2 : 09 Ekim 2008, 22:35:08 »
[b] aarroo  hüzzam kardeşim...  leftt  (+)[/b]

Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Kalbin Sorumluluğu
« Yanıtla #3 : 09 Ekim 2008, 22:35:49 »
[color=blue]Gayret bizden,tevfik HAK'dan İNŞALLH.
Elinize sağlık hüzzam kardeşim.[/color]
gull

Çevrimdışı Leb-i Damla

  • La taknetû..!
  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: Sadabad
  • 2529
  • +270/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • UMUT Dünyası mı, UNUT Dünyası mı?
    • Uyanan Gençlik
Kalbin Sorumluluğu
« Yanıtla #4 : 09 Ekim 2008, 22:42:57 »
Amin Allah cümlemizden razı olsun inşaAllah
İkinizede teşekkür ediyorum...