Veda acısı, kabuğunu soyar insanın...

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Halime

  • ***Sen kaldırım taşlarını dize dur önüme, ben toprağa basa basa senden uzaklaşıyorum ***
  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: İsk€nd€run
  • 2695
  • +198/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • Ve Birgün Bu Dünya Gül Bahçesine Dönecek..
Veda acısı, kabuğunu soyar insanın...
« : 03 Ekim 2008, 11:40:55 »
[center][img]http://img373.imageshack.us/img373/7797/birayriliginanatomisimn7.jpg[/img]

[b]"İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın
zamandır" der Dostoyevski...

Veda acısı, kabuğunu soyar insanın; yıldızını kazıyıp çırılçıplak ortaya serer.
Birlikteliğin örttüğü tüm kusurları ayrılık sergiler.
Bir ayrılık arifesinde helalleşilir ve o an hakiki tabiatlarıyla yüzleşilir.

"Ölene kadar" diye söz verilmiştir, ama "ölüm yolunda" başka tercihler
belirmiştir.

Kararsız prensesin vicdanı azap çekerken 7 cücelerin somurtkanı
"aklını başına al" diye fısıldar kulağına; haytası ise "kalbinin sesini dinle"
diye cekiştirir eteğinden.

Hep hayran bakan gözlere, hatalar takılmaya başlar. "Ama"yla biter alelade
iltifat cümleleri:
"Sen iyi bir insansın, ama arkadaşlarin kötü",
"Seni seviyorum, ama bu ilişkide mutlu değilim",
"Ben başka türlü bir beraberlik düşlemiştim" vs..vs..

Sonra gelsin uykusuz geceler... bir türlü karar verememeler...
Ruhen gidip gelmeler... "Hele biraz daha zaman geçsin" diye nikah ertelemeler...
Birlikteymiş gibi yaparken, sevecek başka yüzler, yüzecek başka denizler
kollamalar..

"Aslında bütün bunlar bizim iyiliğimiz için"e kendini kandırmalar.

Sonrası hep aynı:
Bekleyenin "Hani sonbaharda buluşacaktık. Hazan geldi geçti, sen gelmez oldun"
sızlanmaları...
Beklenenin "Geliyorum az kaldı" oyalamaları...

Bittiğini bile bile işi uzatmalar; söyleyemedikçe hepten batağa saplanmalar...
Terke makul bir gerekçe ararken hepten çarşafa dolanmalar...
Veda konuşmasında süslü iltifat cümlelerinin arasına, o cümleleri hiçleştiren
mayınlar serpiştirmeler...
Üzgün görünmeler... bağış dilenmeler... "ama kaçınılmazdı" demeler..."Sözünden
caydın" yakınmalarını "Sen de eski sen değilsin. Degişmişsin" diye
göğüslemeler..

...asıl kendinin değiştiğini bilmezden gelmeler...

Ve son sahne:
Terk edenin o mahçup "Gönlüm başkasında" itirafına karşılık terk edilenin kırık
çalımı:
"Uğurlar olsun! Ben yoluma devam ediyorum."
İhanetler hep böyledir: İlki, bir yenisine gebedir; ikincisi daha az acı verir.

Ondan sonra dur durak yoktur:
Güvenilmez aşık, sevdikçe kıran,gezdikçe ardında bir kırık kalpler mezarlığı
bırakan bir dervişe döner.

Artık acılara hapsolmuştur:
Buluşmak istedikçe ayrılacak, birleşmeye çalıştıkça parçalanacak, sonunda terk
ettiklerinin "ah"ı tutup terk edildiğinde mukadder yalnızlığına kapanacaktır.
bunuda bılkı en yakın zaman oldügun zamandır... [/b] [/center]