Ah!kızım bana bir''Annem''diyebilse

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı RABİA

  • ****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Gaziantep/islahiye
  • 415
  • +71/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • rabia
Ah!kızım bana bir''Annem''diyebilse
« : 29 Mayıs 2008, 12:20:40 »
[b][color=red]Özürlü birey ve ailelerine koordinasyon görevi yapmak için yaptığımız haftalık toplantılardan birindeydik. Okulların açılma günü yaklaştığı için aileleri çocuklarının ihtiyaçlarını karşılama telaşı kaplamıştı. Bir umutla kapımızı çalıyorlardı. Sıra ile konuştuğumuz anne ve çocukların problemlerini dinleyip gerekli yerlere yönlendirme yapıyorduk.

Fadime hanım on yaşlarında bir kız çocuğu ile içeri girdi. Kendisi sarışın, renkli gözlü, kilolu bir bayandı. “Kızım” dediği çocuk ise çok zayıf, esmer, zeytin gözlü, kıvırcık siyah saçlı bir kızdı. Normal halde farklı renklerde de olsa anne-kız arasında bir benzerlik olur. Ama bu anne kız hiç benzemiyorlardı.

Genç kadın heyecanla konuşmaya başladı. Anlattıklarını üzüntü ile karışık hayret ve hayranlıkla dinliyorduk. Çocuk ürkek ve hüzünlü gözlerle annesinin yüzüne bakıyor annesi yüzünü ve dudağını tek eliyle kapatarak konuşmaya çalışıyordu. Bu şekilde davranmasının nedenini anlayıncaya kadar şaşkınlık içindeydim. Meğer küçük kız işitme engelli olduğu için dudaktan okuyormuş, anlattıklarından etkilenmesin diye dudaklarını perdeliyormuş.

Birbirine benzemeyen bu anne kızın hikayesi beni çok etkiledi. Kendilerini gerekli gördüğüm Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne, Sosyal Dayanışma Vakfına ve Belediyeye - yönlendirdikten sonra Fadime hanımdan hikayesini kısaca bana yazmasını istedim. “Bilmem yapabilirmiyim ki?” deyince. “Okuma yazman var değil mi, bana anlattıklarını aynen yazıp haftaya getir.” dedim. Sözünü tuttu ve mektubu getirdi. Bu yazımda bu mektubu sizinle paylaşmak istiyorum.

“Sevgili Hatice Hanım

Sizlere yaşadıklarımı anlatsam bilmem inanır mısınız? O kadar acılar çektim ki yavrumun sevgisi ile yaşıyorum.

Yıllarca çocuk aşkı ile yandım. Gitmediğim doktor kalmadı. Elimizde avucumuzda ne varsa doktorlara verdik. 12 yıl sonra bana “senin çocuğun olmaz” dediler. Eşime “Boşanalım” dedim. Eşim “Ben seninle çocuk için evlenmedim. RABBİM ne dilerse ben ona razıyım, demek ki bize bunu layık gördü” dedi. Ama benim içimdeki çocuk sevgisi giderek büyüdü. Ve akrabalardan bir çocuk alıp büyütmeye karar verdik. 9 aylık bir kız çocuğu, kızım Cansu’yu aldık. Dünyalar benim oldu. Artık benim de bir çocuğum vardı, ben anne olmuştum. Kızımın “anne” diyeceği günleri iple çekmeye başladım.

Bu arada bir komşum bizi ziyarete geldi. Kızımı severken birden “Kızım bu çocuk duymuyor. Bir an evvel doktora götürmelisiniz” dedi. Bir an şok geçirdim, komşuma bağırmaya başladım ve onu evden kovdum. Komşum çok üzüldü. Ama ben söylediklerini kabul edemiyordum. “Benim kızıma nasıl sağır der” diye hop oturup hop kalkıyordum.

Yine de içime bir kuşku düşmüştü. Kızımı bir doktora götürdüm. Komşum haklıydı. Benim çocuğumda ileri derecede işitme kaybı vardı.

Doktorun bu açıklamasından sonra bir an kendimi kaybettim. Hele konuşamıyacağını söyleyince dünyam başıma yıkıldı. Derdimi çevremle paylaştığımız zaman kendi ailem dahil herkes çocuğu geri vermemizi, elin özürlü çocuğu ile uğraşmamamızı söylediler.

Ama biz hiç kimsenin sözüne bakmadık. Eşimle el ele verdik, çocuğumuz için yapabileceğimiz her şeyi yaptık.

O bize ALLAH’ın emanetiydi. O benim canım kızımdı. O anne diyemese de o benim yavrumdu.

Okul yaşı gelince Beyazıt’ta ki işitme engelliler okuluna gönderdim. Daha doğrusu götürdüm. Her gün merdivenlerde oturarak okuldan çıkışını bekledim. Konuşma terapisi için özel rehabilitasyon merkezlerine taşıdım. Ağzından bir anne sesi duymak için[url=http://www.uyanangenclik.com]...[/url]

Şimdi ALLAH’a binlerce şükürler ediyorum ki kızım dudaktan anlıyor ve bana anne diyor. Bana “annem” diyor. Bu benim bayramım ALLAH’tan daha ne isterim. Ölsem de artık gam yemem.

Ama özürlü çocuk sahibi olmanın en acı yanı çocuğun sokakta arkadaşları tarafından itilip kakılmasıdır. Oynarken kendini ifade edemediği için boynu büküldüğü zaman dünyam kararıyor. Ben onu o kadar çok seviyorum ki ona canımı veririm. Çünkü anne olmak çok güzel bir duygu. Yavrumu hiçbir şeye değişmem. Ne yazık ki maddi durumum onu daha iyi şartlarda yetiştirmem için uygun değil. Keşke ona daha iyi bir gelecek sunabilsem. Ben kızımı okutup meslek sahibi olmasını istiyorum. Lütfen bana bu konuda yardım edin. Ben yoksulum ama dünyada o kadar iyi insanlar var ki benim ve kızımın yardımına koşarlar. Ben buna inanıyorum.

ALLAH razı olsun.

Fadime A. Gaziosmanpaşa Eylül 2007

Fadime hanımın, hikâyesini bu kadar kısa, güzel bir şekilde ifade edişi bu genç ve vefakar kadına karşı daha fazla saygı duymama neden oldu. Mektup zor şartlarda sırt sırta vermiş bir ailenin gayretini çok güzel ifade ediyordu.

Bu ailede problemlerin paylaşılması ve bu paylaşımda ALLAH korku ve sevgisinin yaşanması/ teslimiyet çok önemli ve takdire şayandır. Çocuk sahibi olamama halinde çoğu kez problem kaynağı olarak kadın /erkek gösterilerek yuvaların yıkılması normal karşılanmaktadır.

Her insan bu dünyaya imtihan için gelir. Ama bazı insanların imtihan soruları biraz daha farklıdır. Elbette ALLAH kimseye çekemiyeceği yükü yüklemez.

Fadime hanım önce herkesin çocuk sahibi olmayı istediği bir dünyada çocuk sahibi olamamakla imtihan ediliyor. Çocuk sevgisi ile kavrulup ta çocuk sahibi olamamak bu dünya da yaşanan en zor imtihanlardandır. Ama onu verecek olan ALLAH’tır. “O dilediğine birer birer, dilediğine ikişer ikişer verirken bazılarına da hiç vermeyebilir. Hikmetinden sual olmaz.” deyip bir yetimi evlat ediniyor.

Evlat edindiği o tatlı kızı çok seviyor. Özürlü olduğunu anladığında uzak/yakın çevresindeki herkese rağmen gösterdiği metanet ve şefkat gerçekten övülmeye değer. Çünkü günümüzde insanlar özürlü olacak ihtimali ile kendi kanlarından canlarından olan çocukları daha güneş yüzü görmeden öldürüyorlar.

Oysa bu dünyaya gelen her çocuk yaşama hakkına sahiptir. Özürlü olma ihtimali onun anne karnında ya da doğduktan sonra öldürülmesine neden olamaz. Çünkü onun özürlü oluşuna karar veren biz değiliz, ALLAH böyle takdir etmiştir. Özürlülük her zaman doğuştan değildir. İnsan yaşadığı müddetçe her an özürlü olmaya adaydır. Bir kaza, bir hastalık, yanlış tedavi, doğal afetler her an özür sebebi olabilir.

Son yıllarda hamilelik anında yapılan bir tahlil sonucunda kesin olmayan bir sonuçla hamilelikler bitirilmeye çalışılmaktadır. Hamileliğin sona erdirilmesi sadece annenin gerçekten can tehlikesinin olması ve başka çarenin bulunmaması halinde caiz olabilirken başka hiç bir neden bir çocuğun anne karnında öldürülmesine cevaz veremez. Çünkü ilk günden itibaren canlı olan ceninin anne karnında öldürülmesi cinayettir. Çocuğun özürlü doğacağı endişesi ile alınması ise katmerli cinayettir.

Çevremizde hamileyken yapılan bir takım tahliller sonucu bebekleri zihinsel özürlü olacağı söylendiği halde çocuklarının dünyaya gelmesine razı olan ve normal hatta normalin üstünde zekaya sahip çocuk sahibi olan annelere şahit oluyoruz. Bu annelerin hamilelik süresince yaşadıkları üzüntü ve sıkıntının vebalini kimler ödeyecek bilemiyorum.

Fadime hanımın yaşadığı ise çok farklı. Kendi kanından canından olmayan özürlü bir çocuğa bakmak çok büyük sevgi, şefkat ve fedakarlık gerektirir. Bir çok ailenin kendi özürlü çocuklarına bu şefkati merhameti gösteremediği bir dünyada yaşıyoruz. Bu aileler özürlü çocuk sahibi olmaktan utandıkları için köşe bucak saklıyor, alması gereken sağlık ve eğitim yardımından mahrum bırakıyorlar. Hatta bu çocuklara kimlik dahi almayan aileler ile karşılaşıyoruz.

Fadime hanım aynı zamanda yokluk ile imtihan içinde. Elbette her kesin bu dünyada rızkı sınırlıdır. ALLAH kimine çok verir şükürle, kimine de az verir sabırla imtihan eder. Peygamber (sav) “Ben mümine gıpta ediyorum. Öyle ki ALLAH verdiği için şükreder. vermediği zaman sabreder.” Fadime hanım sabredenlerden olmaya çalışıyor ancak büyükşehirde hayat şartları o kadar ağır ki bazen sabrı taşabiliyor. Hasta kocasının aldığı asgari ücret ve kendisinin merdiven silerek kazandığı üç beş kuruş, ancak kiralarını, elektrik ve su masraflarını karşılayabiliyor. Çocuğunun eğitimi ancak İstanbul’da mümkün olduğu için memleketlerine de dönemiyorlar. O halde devletin özürlü çocuğuna vaad ettiği yardımlardan faydalanması gerekiyor. “Bu güne kadar kendi yağımızla kavrulduk ama artık çocuğumu size emanet ediyorum, bu konuda bana yardım edin” derken kanunlarda verilen hakkına talip oluyordu. Çok haklıydı, onun için hakkını alması için gerekli yönlendirmeleri yaptık. İnşALLAH bu şefkat ve sevgi abidesi genç kadın ve çocuğuna iyi bir geleceğe yaklaşması için bir adım atmasına vesile olmuşuzdur.

Hizmet bizden tevfik ALLAH’tan.

Prof. Dr. Hayrettin Karaman diyor ki...
Soru: Ana rahmindeki bir ceninin 2,5 - 3 aylık veya daha ileri bir gebelik döneminde, eğer tıbben bedenen sakat doğacağı bilinse, bu çocuğun aldırılmasında beis var mıdır? Hem bedenen hem de zihinsel olarak sakatlık durumunda hüküm yine aynı mı olur?

Cevap: Kadının yumurtası erkeğin spermi ile aşılandıktan, rahim duvarına tutunarak beslenmeye başladıktan sonra artık her şeyi (cinsiyeti, boyu, rengi...) belirlenmiş ve zaman içinde ortaya çıkacak olan bir çocuk (insan) vardır. Bu çocuğa (rahim içinde iken adı cenîndir) yapılacak işlem ile doğmuş çocuğa yapılacak işlem arasında -cinayet ve günah bakımından- önemli bir fark yoktur. İslam ceza hukukunda cenînin düşmesine sebep olanlar tazminat öderler; bu da gösteriyor ki, orada cansız veya belirsiz bir et parçası yoktur, bir insancık vardır. Doğmuş bir çocuğu bedeninde veya zihninde bir özür var diye öldürmek caiz olmadığı gibi cenîni de bu sebeple öldürmek caiz olmaz. Müminler ahirete de inanırlar; bu dünyada değil bir sakat insana, hayvana bile yapılan hizmetin ecri, sevabı, ahirette güzel karşılığı vardır. Bir tek istisna, rahimde kaldığı veya doğurulduğu takdirde annenin kesin olarak ölmesi durumudur; ancak bu durumda cenînin alınması caiz görülmüştür. ggüüll ggüüll ggüüll


                                                                                                                                            alıntı[/color][/b]

Çevrimdışı Sümeyye Sude

  • ****
  • Join Date: Mar 2009
  • Yer: izmir
  • 787
  • +219/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • BAKMA SUSKUN DURDUĞUMA DAĞLARINDA SESİ ÇIKMAZ
Ynt: Ah!kızım bana bir''Annem''diyebilse
« Yanıtla #1 : 29 Mayıs 2008, 12:40:37 »
[b][color=green]Her insan bu dünyaya imtihan için gelir. Ama bazı insanların imtihan soruları biraz daha farklıdır.
Hz.Allah  kimseye çekemiyeceği yükü yüklemez.  ggüüll
Çok  duygulandım hatta bir hoş oldun.. ellerine  sağlık  Rabia kardeşim.Mevlam razı olsun.. okk

[/color][/b]