Muhterem Mü’minler! Hutbemiz NEFİS MUHASEBESİ YAPMANIN EHEMMİYETİ ve KEYFİYETİ hakkındadır. Cenâb-ı Hak Haşr Suresi’nde meâlen şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. Allah'ı unutan, bu yüzden Allah'ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır. Cehennemliklerle cennetlikler bir değildir. Muratlarına erecek olanlar ancak cennet ehlidir."1
Malum olduğu üzere Allahü Teâlâ’nın dinen kendilerine bazı vazifeler yüklediği, onlara doğru ve yanlışı beyan edip doğruyu yaptıkları takdirde Cenneti vaad ettiği; yanlışa düştükleri takdirde de cehennem ile azab edeceğini bildirdiği iki taife insanlar ve cinlerdir. Bu iki taifenin mükellef tutulmaları ise, onlara akıl ve irade-i cüz’iyye verilmesinden dolayıdır. Bu itibarla insan aklı ve iradesi ile dilerse iyiyi tercih edip yaparak neticesinde cennete; isterse de kötüyü tercih edip yaparak neticesinde cehenneme gider. Yine Cenâb-ı Hak iyi ve kötünün ne olduğunu da göndermiş olduğu Kitaplar ve Peygamberler vesilesiyle beyan buyurmuştur. Tüm bunlardan dolayı akıllı ve şuurlu her insanın, imtihan için gönderildiği bu dünya hayatında, maddi ve manevi gidişatını kontrol etmesi, zaman zaman “acaba doğru yolda mıyım yoksa yanlışlara mı saplanmışım”, diye tefekkür etmesi, bu tefekkürünün neticesinde haline çeki düzen vererek Allah’ın razı olduğu şekilde iman ve salih amellere yapışması icab etmektedir.
İşte bu işe İslam Âlimlerimiz “Muhasebe” ismini vermişlerdir. Muhasebe “hesaba çekmek” demektir ki başkası tarafından da yapılabilir; kendi kendine de yapılabilir. Ahiret Günü Cenâb-ı Hak tüm akıl sahiplerini hesaba çekecektir. Ancak akıllı insan, o büyük hesap günü gelmeden kendi kendini hesaba çekebilen ve buna göre hayatını tanzim eden insandır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Akıllı kimse nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan kimsedir”2 Hz. Ömer (r.a.) Efendimiz de “Hesaba çekilmezden evvel kendinizi hesaba çekiniz, amelleriniz tartılmadan önce kendi kendinizi tartınız” buyurmuşlardır.3
İmam-ı Rabbani Ahmed-i Fârukiyyi Serhendi (k.s.) Hazretleri, Mektubat-ı Şerife’sinde bu hususu “Günlük ve gecelik muhasebe” ünvanıyla izah etmiş ve şöyle buyurmuşlardır: “Büyüklerden bir topluluk, muhasebe yolunu tercih etmişler ve her gece, uyumadan az önce o günkü amellerini, sözlerini, hareketlerini tafsilatıyla mütalaa ve tetkik etmişlerdir. Bu tetkikleri neticesinde kusurlarından dolayı Allah’tan af dileyip tazarru ve iltica ile bu kusurlarını telafi etmeye çalışmış; Allah’ın rızasına uyan her salih amel için de Allah’a hamd ve şükürde bulunmuşlardır. Bununla birlikte bu salih amellere muvaffakiyetlerini de Allah’tan bilip O’na havale etmişlerdir. Hatta Muhyiddin-i A’rabi (k.s.) Hazretleri de bu mevzuda: ‘Ben muhasebe hususunda biraz daha ziyade yaparak, niyetlerimi ve düşüncelerimi dahi hesaba çektim’ buyurmuşlardır.”4
Muhterem Mü’minler! İmam-ı Rabbânî (k.s.) Hz. aynı mektubun devamında, Hz. Ali (k.v.) Efendimiz’den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif’e dikkatleri çekmişlerdir. Bu rivayete göre Rasül-i Ekrem Efendimiz Hz. Ali ve Hz. Fatıma (r.anhüma)’ya şöyle buyurmuşlardır: “Her gece uyumak için hazırlık yaptığınızda, otuz üç defa ‘Sübhanallah’, otuz üç defa ‘el-hamdülillah’ ve otuz üç defa da ‘Allahüekber’ dersiniz” İmam-ı Rabbânî Hz. bu hadis-i şerifi hatırlatıp şöyle devam etmişlerdir: “Bu fakire göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den sabit olduğu şekliyle, her gece uyumadan az önce yüz defa tesbih, tahmid ve tekbir okumak, bu muhasebeyi yapmak manasına gelir. Zira kişi tevbenin anahtarı olan sübhanallah kelimesini tekrar ederek taksiratından ve günahlarından dolayı özür beyan eder. Elhamdülillah kelimesinin tekrarı ile salih amellere muvaffak kılınma nimetinin ve diğer nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Allahüekber kelimesi ise, yapılan bu istiğfar ve hamdin, Cenab-ı Hakk’a layık olmadığına, Allah-ü Teâlâ’nın bunlardan âli olduğuna işarettir. Zira kulun özür beyanları ve istiğfarları dahi yine istiğfara muhtaçtır.
1 Haşr Suresi, 18-20 2 Sünen-i Tirmizî,cild 4, s.638 3İbn-i Kesir Tefsiri, cild 1, s.47 4Mektubat-ı İmam-ı Rabbani, cild 1, m.309
|