Kur’ân Lafızlarına Dair İlimler - Sorularla Öğrenelim

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • ******
  • Join Date: Kas 2010
  • Yer: HATAY
  • 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
KUR’ÂN LAFIZLARI (ELFÂZU’L-KUR’ÂN)
1. Elfâzu’lKur’ân nedir?
Cevap: Her biri kendi içinde müstakil bir çeşit olan ve
belli prensip ve kurallara sahip lafız türlerini karşılayan bir
kavramdır.

2. Bir Kur’ân ilmi olarak garîb ne demektir?
Cevap: Kur’ân lafızlarının yaşadığı toplumda az
kullanıldığı veya yabancı kaynaklı olduğu için anlaşılması
zor olan kapalı lafızlardır.

3. Bir Kur’ân ilmi olarak mübhem ne demektir ?
Cevap: Kur’ân’da ismi açıkça zikredilmeyip kapalı
ifadelerle (ism-i mevsul, zamir vb.) zikredildiğinden
kapalı kalan lafız ve ibareleri .

4. Bir Kur’ân ilmi olarak ne demektir ?
Cevap: Kur’ân’da sözü söyleyenin açıklamadığı sürece
anlaşılamayan lafızları.

5. Terim olarak hakîkat ne demektir?
Cevap: Bir kelimenin dilde konulduğu ilk ve temel
anlamında kullanılmasıdır.

6. Terim olarak Mecâz ne demektir?
Cevap: Kelimenin, hakîkî anlamıyla arasındaki bir ilgiden
ve hakîkî anlamın kastedilmesine engel olan bir karîneden
dolayı hakîkat anlamı dışında başka bir manada
kullanılmasıdır.

7. Bir kelimenin mecâz olarak kullanılması için, kaç şar
vardır?
Cevap:
• Mecâzî anlamı hakîkî anlama bağlayan bir bağın
bulunmasıdır ki buna “alaka” denir.
• Hakîkî anlamın kastedilmediğine dair bir
ipucunun bulunmasıdır ki buna da “karîne” denir.
Karîne de ya karîne-i lafziyye ya da karîne-i
haliyye olur.

8. Luğavî hakîkat ve luğavî mecâz nedir?
Cevap: : Lafzın umûmî dilde konulduğu anlamda
kullanılmasıdır. Luğavî mecâz ; bu ise lafzın umûmî dilde
konulduğu mananın dışında bir anlamda kullanılmasıdır.

9. Şerî/dînî hakîkat ve şerî/dînî mecâz nedir?
Cevap: Kelimenin din dilindeki terim anlamıyla
kullanılmasıdır. Şerî/dînî mecâz ; şerî hakîkî anlamın
dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır.

10. Umûmî örfî hakîkat ve umûmî örfî mecâz nedir?
Cevap: Kelimenin luğavî hakîkatın dışında umûm olarak
insanların dilinde kazandığı anlamda kullanılmasıdır.
Umûmî örfî mecâz ; umûmî örfî hakîkatın dışındaki bir
anlamda kullanılmasıdır.

11. Husûsî örfî hakîkat nedir?
Cevap: Kelimenin özel bir bilim ve sanat dalında
kazanmış olduğu terim anlamında kullanımıdır.

12. Aklî mecâz nedir?
Cevap: Hakîkî failine isnâdına mani bir karînenin
bulunması şartıyla, bir alakadan dolayı bir eylemin gerçek
failinden başkasına isnâd edilmesidir.

13. Luğavî mecâz nedir?
Cevap: Bir alaka vasıtasıyla ve hakîkî anlama engel bir
karînenin bulunmasıyla lafzın konulduğu mananın dışında
bir anlamda kullanılmasıdır.

14. Terim olarak isti’âre ne demektir?
Cevap: Benzerlik alakasından ve hakîkî anlamın
kastedilmesine engel bir karîneden dolayı, kelimenin
hakîkî anlamının dışında kullanılmasıdır.

15. İsti’ârenin unsurları nelerdir?
Cevap:.
• Müste’âr: isti’âre lafzı (müste’ârun minhten
müste’ârun lehe nakledilen lafız).
• Müste’ârun leh: kendisi için isti’âre yapılan
unsur.
• Müste’ârun minh: kendisinden isti’âre yapılan
unsur.
• Hakîkî anlamı kullanmaya engel karîne.
• Benzetme yönü (alaka).

16. İsti’âre-i müfrede nedir?Kaça ayrılır?
Cevap: Lafız düzeyinde yapılan isti’âredir. İkiye ayrılır:
1. İsti’âre-i müfrede, 2. İsti’âre-i mürekkebe.

17. Mecâz-ı mürsel, nedir?
Cevap: Alakası benzerliğin dışında bir şey olan ve bir
karîneden dolayı hakîkî mananın dışında bir manada
kullanılan luğavî mecâz çişididir.

18. Terim olarak, Teşbîh ne demektir?
Cevap: Belli bir maksat için aralarındaki ortak bir
nitelikten dolayı bir şeyi başka bir şeye benzetmeye
verilen isimdir.

19. Teşbîhin unsurları nelerdir?
Cevap:
• Müşebbeh (benzeyen).
• Müşebbehün bih (benzetilen).
• Vech-i şebeh (benzeme yönü).
• Teşbîh edatı.

20. Kinâye, terim olarak nedir?
Cevap: Bir sözü, hakîkî manası da kastedilebilecek
şekilde, hakîkî anlamın dışında bir anlamda kullanmaya
verilen isimdir.

21. İsti’âre’ye örnek ayetlerden biri hangisidir?
Cevap: “gök ve yer onlar için ağlamadı” Duhan (44), 29)
Âyette sema ve arz insandan isti’âre yapılmıştır. Sema ve
arz, müste’ârun leh; insan, müste’ârun minh; “ağlamak”
ise müste’ârdır. Ağlamanın, sema ve arzın değil de insanın
bir özelliği olması ise karînedir. Bu yüzden sema ve arz,
isti’âre yoluyla insandan ağlama özelliğini almıştır.

22. İsti’âre-i tebeiyye örnek ayetlerden biri hangisidir?
Cevap: ” / Onu/Meryem’i güzel bir bitki gibi yetiştirdi”
(Âl-i İmran (3), 37) âyeti, Hz. Meryem’le ilgilidir.
Bitkinin yavaş yavaş gelişimi dikkate alınarak bitki isti’âre
yoluyla kullanılmıştır. Cümlede nebat kelimesi, türeyen
bir kelime olduğu için bu isti’âre, isti’âre-i tebeiyyedir.

23. Mecâz-ı Mürsel için örnek ayetlerden biri hangisidir?
Cevap: ”/ Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyle
söylüyorlar” (Âl-i İmran (3), 167) âyetindeki efvah
(ağızlar) kelimesinde mecâz-ı mürsel vardır. Burada küll
ağız; cüz ise dildir. Ağız zikredilmiş, dil kastedilmiştir.
Alaka, külliyettir. Karîne ise ağzın söz söyleyememesidir.

24. Teşbîh-i mürsel ve Teşbîh-i mücmel için örnek
ayetlerden biri hangisidir?
Cevap: ”/ O, taş gibidir” (Bakara (2), 74) âyetinde
müşebbeh, hiye; müşebbehün bih, taş; teşbîh edatı kâftır.
Vech-i şebeh hazfedilmiştir. Bu teşbîh, teşbîh edatı
zikredildiği için mürsel; vech-i şebeh hazfedildiği için
mücmeldir.

25. Kinâye’ye örnek ayetlerden biri hangisidir?
Cevap: Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır, dediler” (Maide
(5), 64) âyetindeki “مغلولة االله يد” ifadesi, cimrilikten
kinâye olarak kullanılmıştır.

26. Hâss terim olarak ne anlama gelir?
Cevap: İlk vaz’da (icatta) tek bir manaya veya sınırlı
sayıdaki fertlere delalet eden lafız şeklinde
tanımlanmaktadır.

27. Âmm terim olarak ne anlama gelir?
Cevap: Bir kullanımda sözlük anlamına uygun olarak
bütün fertleri istisnasız bir şekilde kapsayan lafız
demektir.

28. Kur’ân’daki umûm ifade eden lafızların önemlileri
hangileridir?
Cevap:
• ل (hepsi, her) ve ِ جميعَ (bütün) kelimeleri.
َ ْ◌ َ◌ع َ◌ و ُن
َ◌د َ◌ َ◌لآئ َ◌كة ِ◌ ُ◌كل ُ◌ ُ◌ ّ◌ه ُ◌م ْ◌جم أ
ْم
ال ج َ◌س َ◌Hicr (ف) 15), 30) âyetindeki küll ve
cemî kelimeleri gibi. Âyet, “meleklerin tümü,
eksiksiz bir şekilde secde ettiler” anlamına
gelmektedir.
,kelimeleri الذي التي، من، ما، َ :mevsuller i-İsm•
umûm anlamlara sahiptirler ve bunlar, birlikte
geldikleri lafızlara umum anlamı verirler. Meselâ
َقو ْ◌ ا
َّات ل ِ◌ ل َ◌ ّ◌ذ ِ◌ین َ◌ ّ◌ َ◌ اتـ
َ ĸ◌ِ ◌ّ ◌ِ م ج ْ◌ َ◌ ٌ◌ ن
ند ر ِ◌ َ◌ ع /“Allah’tan korkan bütün şahıslar için,
Rabbleri katında cennetler vardır” (Âl-i İmran
(3), 15) âyetinde ittika kelimesinin başına gelen
“ellezîne” “bütün korkanlar” şeklinde umûm
ifade etmektedir.
• Başında lam-ı tarif (ال) bulunan kelimeler. ن ُوَ◌
ْم َ◌ ْ◌ؤم ُ◌ ِ◌ ن
َ ْ◌فـل ْ◌د َ◌ َ◌ح ال
müminler Tüm”/ ق أ
kurtuluşa ermiştir” (Müminun (23), 1) âyeti gibi.
• Cins isimler. İnsan ve hayvan gibi bir cinsi ifade
eden kelimeler de umûm ifade eder.
ْ◌ ُ◌وء ً◌ ُ◌یج ا ْ◌ز ب َ◌ ِ◌ه م ِ◌ َ◌ن ْ .isimleri Şart•
onun yaparsa kötülük bir Kim” / يـ َ◌ع ْ◌م َ◌ل س
cezasını görür” (Nisa (4), 123) âyetindeki “men”
gibi.
• Olumsuz cümlede geçen nekra (belirsiz)
َ◌ ُ◌ لا اب ر َ◌ َ◌ ي ف َ◌ب ْ◌ ِ◌یھ ِ .kelimeler
ْك َ◌ك ِ◌ َ◌ل ِ◌ ت
ال ذ”/ Bu kitap, kendisinde hiçbir
şüphe olmayan bir kitaptır” (Bakara (2), 2)
âyetindeki “reyb/şüphe” kelimesi gibi.

29. Muhassıs nedir?
Cevap: Âmm lafız, kendisini tahsîs edecek kesin delil var
ise, bu durumda kapsamı daralır. Buna “âmmın tahsîsi”;
tahsîs edici delile de muhassıs denir.

30. Garîbu’l-Kur’ân terim olarak ne demektir?
Cevap: Az kullanılması, farklı lehçe ve dillerden alınması
sebebiyle manası sözlüklere veya uzmanlarına
başvurulmadan anlaşılmayan kapalı lafız şeklinde
tanımlanmaktadır.

31. Kur’ân’da yer alan garîb kelimeler ve anlamlarıyla
ilgili örneklerden biri hangisidir?
Cevap: Lehçe farklılığına dayanan örnekler: “ السَ
َ◌ ُ◌ ّ◌ ف
هاء ” kelimesi, Kinâne lehçesinde ْ◌ّ ◌ُ الر”; “ cahiller“ زج ”
kelimesi, Hüzeyl lehçesinde “azab”; “ َ◌ْ الو قد ” kelimesi
Cürhüm lehçesinde “yağmur”; “ َ ب ِ◌ ئيس ” kelimesi,
Ğassân lehçesinde “şiddetli”; “ َ◌ْ بـ ” يغ kelimesi Temîm
lehçesinde “haset” anlamına gelmektedir. Diğer dillerden
alınan kelimelerden örnekler: “ َأ َ◌ ب اريق ”, Farsça’dan ِ
alınmış, ibrikler; “ ِ الج ْ◌ تب ”, Habeşçe’den alınmış
şeytan ve sihirbaz; “ ِف ْ◌ ر َ◌د ْ◌ سو ”, Rumca’dan alınmış
bostan ve bahçe anlamında bir kelimedir.

32. Mübhem tefsir ilminde ne anlama gelir?
Cevap: İsimleri doğrudan zikredilmeyip ism-i mevsul,
zamir, künye, lakap ve sıfatla kapalı bir şekilde ifade
edilen lafız demektir.

33. Kur’ân’da müphemlik sebepleri nelerdir?
Cevap:
• Müphem kelimenin anlamının Kur’ân’ın başka
bir yerinde geçmesi.
• Müphem lafzın meşhur olmasından dolayı
kolayca tespit edilebilmesi.
• Kişiyi rencide etmemek için adının
açıklanmaması.
• İsim belirtilmesinde önemli bir faydanın
olmaması.
• Mesajın gizli şahsa veya şeye özel olmayıp
umûm ifade ettiğini gösterme.
• Güzel bir sıfatını zikrederek şahsı yüceltmek.
• Çirkin bir sıfatını zikretmek suretiyle şahsı
aşağılamak

34. Terim olarak mücmel, ne demektir?
Cevap: Detaya girilmeden anahatlarıyla sunulduğu için
sözün sahibi tarafından bir açıklama yapılmadıkça
kendisinden kastedilen mananın anlaşılamadığı lafızdır.

35. Mücmellik, genellikle hangi konularda meydana gelir?
Cevap: Genellikle ahiret, cennet, cehennem, Allah’ın zâtı
gibi metafizik/ğayb ve ibadetle ilgili konularda meydana
gelmektedir.

36. Kur’ân’ın mücmeli açıklaması kaç şekilde olur?
Cevap:
• Mücmel lafızın geçmesinden hemen sonra
açıklanmasıdır.”Göğe ve târıka andolsun! Târıkın
ne olduğunu sen nereden bileceksin! O, karanlığı
delen yıldızdır” (Târık (86), 1- 3) âyetlerinin
birincisinde târık kelimesinin anlamı
anlaşılmamaktadır; ikinci âyet de zaten bunu
sormakta, üçüncü âyet ise târıkın karanlığı delen
bir yıldız olduğunu açıklamaktadır.
• Bir âyetteki mücmel lafzın, başka bir âyette
açıklanmasıdır.”/ O, din gününün sahibidir”
(Fatiha (1), 3) âyetinde din gününün ne olduğu
mücmeldir. İnfitar suresinde yer alan”/ Sen din
gününün ne olduğunu nereden bileceksin? Evet
sen nereden bileceksin din gününün ne
olduğunu? O, kimsenin kimseye yardım
edemeyeceği bir gündür; o gün emir/güç-kudret
Allah’ındır” (İnfitar (82), 17-19) âyetleri, önce
soru sormakta; sonra da din gününü kimsenin
kimseye fayda vermeyeceği, sadece Allah’ın
sözünün geçeceği gün olarak açıklamaktadır.

KUR’ÂN’DA LAFIZLAR-ARASI İLİŞKİLER

37. Arap dilinde iki veya daha fazla lafız arasında hangi
tür ilişki söz konusudur?
Cevap:
• Lafızlarının farklı, anlamlarının farklı olması.
• Lafızlarının farklı, anlamlarının aynı veya yakın
olması.
• Lafızlarının aynı, anlamlarının farklı olması.

38: Mütebâyin lafızlar (Ayrı Anlamlılık) nedir?
Cevap: Arap dilinde lafızları da anlamları da farklı
kelimelere mütebâyin (ayrı anlamlı lafızlar); bu olguya da
tebâyün (ayrı anlamlılık) denir. Meselâ خ َ◌ َر َ◌ج) çıktı)
ve َ ◌َ ف هم (anladı) kelimeleri, hem lafız, hem de anlam
olarak birbirinden farklıdır.

39. Müterâdif lafızlar (Eşanlamlılık) nedir?
Cevap: Arap dilinde lafızları farklı, anlamları ise aynı
olan kelimelere müterâdif (eşanlamlı); bu olguya da
terâdüf (eşanlamlılık) denmektedir.

40. Arapça’da iki kelimenin tam müterâdif olması hangi
şu şartlar gerekir?
Cevap:
• Her ikisinin kelime olması (terkip ve ifade grubu
olmaması).
• Anlamda tam birlikteliğin olması.
• Aynı lehçeye ait olması.
• Zamanlarının aynı olması.
- ِ◌ ْ◌ا َ◌ك َ◌سب ك ) türevi birbirinin Kelimelerin•
تساب gibi) ve phonetik gelişimle ortaya çıkan
çeşidi olmaması (karınca anlamına gelen, جفل-
.(gibi جثل

41. Mütekârib nedir?
Cevap: Arap dilinde lafızları farklı, fakat anlamları yakın
olan kelimelere mütekârib (yakınanlamlı) kelimeler; bu
olguya da tekârüb denir.

42. Mütekârib iki kelimenin anlam boyutları nelerdir?
Cevap:
• Her iki kelimenin ortak olduğu anlam.
• Her iki kelimenin ortak olan manası dışındaki
ince anlamı.

43. Arap dilinde Müşterek ne demektir?
Cevap: Arap dilinde birçok farklı anlama delalet eden
lafza müşterek (çokanlamlı kelimeler), bu olguya da
iştirâk (çokanlamlılık) denmektedir. Meselâ َ ین ْ◌ع
kelimesi, göz, pınar, casus gibi birçok anlama gelmektedir.

44. Müşterek konusuyla ilgili tefsîr alanında gelişen
müstakil Kur’ân ilmi hangisidir?
Cevap: el-Vücûh ve’n-Nezâir’dir.

45. Arap dilinde Mütezâd lafızlar (zıt anlamlılık) nedir?
Cevap: Arap dilinde zıt iki anlama sahip olan kelimeye
mütezâd veya zıdd lafız; ilgili olguya da tezâd
denmektedir. Zıdd’ın çoğulu ise ezdâddır.

46. Kur’ân’da zıt anlamlı kelimelere örnek ayetlerden biri
hangisidir?
Cevap: ”Geçip giden geceye, soluk almaya
başlayan/yüzünü gösteren sabaha andolsun!” (Tekvîr (81),
17-18) âyetlerindeki “as’ase” kelimesi, gelmek ve gitmek
şeklinde iki zıt anlama sahiptir. Müfessirler, ilgili
kelimenin burada, peşine gelen âyetin “sabahın soluk
alması, yüzünü göstermesi, gelmesi” şeklindeki
manasından hareketle “gecenin gitmesi” anlamına
geldiğini belirtmişlerdir. Çünkü gece gelince sabahın
gelmesi uygun olmayıp, gece gidince, sabahın gelmesi
uygundur.

DİL MERKEZLİ KUR’ÂN İLİMLERİ

47. Emsâlü’l-Kur’ân nedir?
Cevap: “Emsâl”, sözlükte benzer, benzeyen, sıfat, söz,
ibret, kıssa gibi anlamlara gelen “mesel” kelimesinin
çoğuludur. Arap dili ve edebiyatında mesel, atalardan
gelen ve onların yüzyıllar içindeki deneyim ve
gözlemlerine dayalı düşüncelerini değişmez kalıp ve
klişeleşmiş özlü sözlerle öğüt ve hüküm içerecek biçimde
yansıtan, lafzı ve anlamı beğenilerek nesilden nesile
aktarılan, çoğunlukla asli durumuna benzeyen halleri
açıklamak ve örneklemek amacıyla kullanılan anonim
özdeyiştir.

48. Arap edebiyatında meseller, yapılarına göre kaç kısma
ayrılmaktadır?
Cevap:
• Sâir mesel.
• Kıyâsî mesel.
• Hurafî mesel.

49. Kur’ân’daki temsîlî anlatımla hangi gayeler
hedeflenmiştir?
Cevap:
• Bilgi vermek, öğretmek.
• İkna etmek.
• Özendirme ve caydırmak.
• Övmek veya yermek; yüceltmek veya
aşağılamak.
• İbret ve ders almak.
• Örnek vermek.
• Edeb ve hayâyı korumak.

50. Aksâmü’l-Kur’ân ne demektir?
Cevap: Kasem sözlükte, yemin, ahid, akt gibi anlamlara
gelmektedir. Çoğulu, aksâmdır. İslâm öncesi Arap
toplumunda sözü pekiştirmek için kullanılan tekid
üsluplarından biri olarak kasem, tanrılara, putlara, şerefe,
atalara ve çeşitli saygın unsurlara yapılırdı ve son derece
yaygındı. Herhangi bir konuda kararlılığı göstermek;
yapacağı veya yapmayacağı şeyi kesin olarak icra
edeceğini taahhüd altına almak için yemine başvurulurdu.

51. Âlimlere göre Allah’ın yemin etmesini sebepleri
nelerdir?
Cevap:
• Muhatabın bildiği ve uyguladığı üslupla onlara
hitap etmesi.
• Sözünden dönmeyen bir varlık olması sebebiyle
sözünün doğruluğunu ortaya koymak değil,
doğruluğunu muhatapların üslubuyle pekiştirmesi
içindir.