İslâm Dininin Ahlâkla İlgili Hükümleri

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
İslâm Dininin Ahlâkla İlgili Hükümleri
« : 03 Şubat 2018, 10:38:32 »
İslâm dininin ahlâk ilkeleri Kur’ân’a dayanır. Kur’ân insanın hem bu
dünyada insanlarla olan ilişkisinin hem de âhiretle ilgili davranışlarının
Allah’ın rızasına uygun olmasını ister. Nitekim müminlere, beden ve kalbin
temiz tutulması, kirletilmemesi hususunda tavsiyeler yapılır (el-Bakara
2/222)

Müminler kendilerine emredilen iman ve amel ilkeleri doğrultusunda
yaşayacaklar ve böylece erdemin hâkim olduğu bir toplum meydana
getireceklerdir. Kendi arzu ve heveslerinin peşinden koşmayacaklar ve kötü
örnek olmayacaklardır. Kendilerine bu konuda Hz. Peygamber’in sünnetini
ve yaşayışını örnek alacaklar ve onun önderliğinde dünyevî istek ve
hazcılıktan mümkün olduğunca uzak duracaklardır. Kendilerinden istenen
temel görev, Allah’ın bütün hükümlerine saygı ve sorumluluk şuuruyla
yaşamaktır. O’nun emir ve yasaklarını çiğnemekten sakınma ve bu duyguyla
takvâya uygun olarak hayatı düzenlemeye özen göstermektir.

İslâm’ın ahlâk ilkeleri Hz. Peygamber tarafından yaşanıp uygulamaya
geçirildiğinden kuru bir teoriden ibaret değildir. Hz. Peygamber de bu ilkeleri
vahiyden almıştır. O yüzden Hz. Âişe’ye onun ahlâkından sorulduğunda,
“onun ahlâkı Kur’ân’dır” demiştir. Bizzat kendisi de ahlâk güzelliğini
tamamlamak için gönderildiğini belirtmiştir (Muvatta, “Hüsnü’l-hulk”, 8)

İslâm’ın ahlâk ilkeleri bu açıdan bakıldığında iki kaynağa dayanmaktadır:

Kur’ân ve sahih hadisler. Onlara uymayan toplumdaki örf ve adetler
Müslümanlar için ahlâkî değer taşımaz. İnsan değerli bir varlık olduğu için
erdemsiz davranışlarla ömür tüketmemelidir. Onun hayatının her anı
değerlidir ve bu değere uygun davranışları göstermek için ömrünü
yaşamalıdır. Müminlerin her ahlâkî davranışı ilâhî bir niteliğin ortaya
çıkmasına vesile olmalıdır. İnsan kötü davranışlarını değiştirmeli ve bu
niyetinde samimi olmalı, uğraş göstermelidir. Onun bu duygu içinde hayat
sürmesi diğer insanların huzuru açısından da önemlidir.

Ahlâkın inanç esaslarıyla olan ilgisi söz konusu olduğunda, ahlâk ilkeleri
bulunmayan bir dinin hak din olamayacağında şüphe yoktur. İslâm’ın ahlâk
hükümleri bir yönüyle inanç esasıdır. Çünkü kaynak itibariyle Kurân’a
dayanır. Kur’ân’da var olan her ahlâk ilkesi de inanç değeri taşır. Mesela bir
kimse başkasıyla alay edip onu küçümserse bu bir ahlâksızlıktır. Onun
açısından muhtemelen âhirette bununla ilgili kötü bir sonuç doğacaktır. Ama
bir kimse “başkalarıyla alay etmek ve onları küçümsemek günah değildir”
derse bu bir ahlâksızlık değil, Allah’ın toplum düzeni için koyduğu esası
inkârdır. Böyle inandığı sürece zaten toplum adına bir değer yüklenmemiş
olacaktır. İslâm ise sorumlu ve bu duyguyu kendisi için olduğu kadar içinde
yaşadığı toplum adına da taşıyan bireyler amaçlamaktadır.

İslâm dininde Allah yaratıklarına karşı merhametli olmak, onları
incitmemek esastır. Her şeyi O yarattığına göre, O’nun yarattığı her şeye
O’nun adına saygı göstermek, bir esastır. Ahlâklı mümin insana saygı
göstermek durumunda olduğu gibi diğer bütün varlıklara ve çevreye karşı da
aynı saygıyı korumalıdıır. Bu sebeple ahlâk, hem insandan insana olan
ilişkileri hem de insandan diğer varlıklara olan ilişkileri belirler.

Sonuç olarak İslâm dinini bu üç önemli ilke oluşturur. İnanç bunların en
önemlisidir. Amel ve ahlâk hükümleri de bu inanç esaslarına dayanır. Bir
bakıma hiçbiri diğeri için terk edilmediği gibi dayandıkları ilke itibariyle
bunların hiçbirinin diğerine üstünlüğü olmaz. İslâm dininin ana iskeleti olan
inanç, aslında amel ve ahlâkı içinde barındırmaktadır. Bunlardan birinin
eksikliği müminin değerini düşürür. İnsanlığa örnek ve onların da doğru yolu
bulmalarına vesile olmak görevini zedeler.