Ahlâk kelimesi esas itibariyle bir şahsın hayatında etkin olan veya bir toplumda genel kabul görmüş davranış düzenini ifade eder. “A şahsının ahlâkı” veya “Romalıların veya cahiliye toplumunun ahlâkı” dediğimizde genellikle bu düzeni kast ederiz. Bu düzen yine esas itibariyle dili kullansa da dil öncesi süreçler olarak yaşanır; ferdi veya toplumsal hayatın düzenidir. Ferdi ve toplumsal hayatın düzeni sadece ahlaktan ibaret değildir; örf ve adetler yanında hukuk ta bu düzenin farklı boyutlarını ifade eder. Ahlak bu düzenin önemli bir boyutudur. Ahlak ile hukuk arasındaki en önemli farkın yaptırımlarında ortaya çıktığı kabul edilir. Ancak ahlakın esas itibariyle ferdi olması da, onu hukuktan ayırmaktadır. Kısaca bireysel ve toplumsal hayatta etkin olan, ancak “zor kullanma” gibi bir yaptırımla desteklenmeyen davranış düzeni, ahlâk kelimesinin ilk manasını teşkil eder. (Bu ahlâkın “ayni varlığı”na tekabül eder.)
Ahlâk kelimesi bunun yanında, bir şahsın veya toplumun hayatında etkin olan davranış düzeninin dile getirilmesi ve tasviri için kullanılır. Bu tasvir tamamen empirik ve başka alanlarla bu düzen arasında muhtemel illiyet/kozal (nedensel) ilişkileri konu etmek amacıyla yapılırsa, o zaman -duruma göreahlâk psikolojisi ve ahlâk sosyolojisi adını alır. Ama bu düzende genel geçer olanlar bunların hilafına gerçekleşenler ile birlikte zikredilerek, olması gereken dile getirilirse, o zaman buna ahlâk ilmi denir. Bu haliyle ahlâk ilmi, normatiftir; olması gerekenin ilmidir. Ahlâk ilmi, duruma göre bir topluma, duruma göre daha genel olarak bütün insanlığa yönelik bir şekilde yapılabilir. Bunlardan birincisi söz konusu toplumda kabul gören özellikle dini ilkeler ile mukayyeddir; ikincisi mukayyed değildir. Hıristiyan, Yahudi, İslam ahlakı gibi. Ancak her ikisi de külli geçerlilik talebi ile birlikte dile getirilir. Dini ve Felsefi ahlâkların özelliği böyledir.
Ahlâk bütün bunların ötesinde, bir taraftan birinci seviyedeki haliyle ahlâkiliğin “varlığını”, diğer taraftan da ahlâki terim ve kavramlar ile ahlâki önermelerin anlamı ve birbiri ile irtibatını, bunların nasıl temellendirildiğini söz konusu eder ki, buna da “ahlâk felsefesi” denilir. Batı dillerinde bunlar için genellikle “moral” terimi kullanılsa da, üçüncüyü diğerlerinden ayırmak için, buna “etik” denilmesi de oldukça yaygındır. Türkçe’de ahlâk terimi yanında bir sıfatla birlikte kullanılmadığı zaman genellikle birinci ve ikinci manayı ifade eder. Ancak ahlâk ilmi ve ahlâk felsefesi de yaygın olarak kullanılmaktadır. Son zamanlarda ahlâk felsefesi ve meslek ahlâkı yerine etik tabirinin kullanılmasında bir yaygınlaşma gözlenmektedir.
Son zamanlarda etik daha çok impersonel olarak gerçekleşen kurumsal faaliyetlerin düzenini ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır ki, bu çerçevede “bioetik”, “tıp etiği”, “medya etiği”, “çevre etiği” gibi kullanımlar epeyce yaygınlaşmıştır. Ancak bu kullanım şekilleri mutlak olmayıp, “daha fazla” şeklinde ifade edilebilir. Yani etik, her yerde bu anlama gelmediği gibi, moral de her yerde bu anlama gelmiyor değildir. Bazen etik denilip bununla birinci ve ikinci seviye kastedilebileceği gibi, moral denilip üçüncü seviye, ahlâk felsefesi veya bir meslek alanınında olması gereken bir davranış düzeni kast edilebilir.
Özet olarak ifade edersek, ahlâk hakkında konuşmak demek, bir şahsın hayatında ve/veya bir toplumda etkin olan davranış düzenini söz konusu etmek demektir. Ahlâk, davranış düzeni olarak dikkate alındığında, kurumların işleyiş düzenini de konu edebilir ve bu durum, bir toplumda bulunan bütün kurumların varlık sebepleri ile onların işleyiş düzeni arasındaki irtibatı araştırarak, bunun tahakkuk edip etmediğini ortaya koyabilir. Farabi’nin “el-Medinetü’l-Fazıla’sının modern şekli, her halde, varoluş ilkeleri ile uyum içerisinde ve diğer kurumlarla iş birliği içinde, bütün bir toplumu ve bu toplumun nihai amacı ve hakiki esası olan fertleri, özgürlükleri içinde muhafaza etmeyi sağlamanın yolunu gösteren bir ahlak teorisi olarak düşünülebilir. Davranış düzenini fertlerin iç dünyasını dikkate alarak -ve özellikle de insanların biyolojik gelişimini takip ederek ele almaya,- ahlâk psikolojisi; bu düzenin toplum tarafından benimsenmiş olması cihetiyle fert üzerindeki tesirini ele almaya ahlâk sosyolojisi, bu düzenin ilkelerinin neler olduğu ve bunlar arasında da bir düzenin olup olmadığını; varsa bunun keyfiyetini ele almaya da ahlâk felsefesi denilmektedir.
İslâm insanlardan aynı zamanda bir davranış düzeni talep etmektedir; İslâm’in talep ettiği bu davranış düzenine İslâm ahlâkı denilmektedir. Bu davranış düzeninin ilkeleri ve bu ilkelere bağlı olarak dile getirilen/temellendirilen davranış kuralları vardır. İslam ahlakı, belirli davranış ilkeleri ve davranış kurallarını içermektedir. Davranış ilkeleri ile davranış kurallarının birbirleri ile irtibatlandırılması gerekmektedir. Bunun iki temel sebebi vardır. Bunlardan birincisi ilkelerin anlaşılması ile alakalıdır.
Mesela İslam ahlakının ilkelerinden birisi, Hz. Peygamber’e ittiba etmektir. Eğer Hz. Peygamber’e ittiba etmek, yani onu davranışlarda örnek almanın niçin vazgeçilemez olduğu ortaya konulmazsa, insanın bilinçli bir ahlaki hayat yaşaması mümkün olmaz. Bu aynı zamanda “bir ilkeye tabi olmanın ne anlama geldiği” sorusunu da cevaplamak demektir. Demek oluyor ki, sadece ilkenin değil, o ilkeye (veya “bir” ilkeye) uygun davranmanın anlamı da anlaşılır bir şekilde ortaya konulmak zorundadır. İkincisi ise, birinciye bağlı olarak, insanların belirli durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini söyleyen kuralların temellendirilmesi/anlaşılması ve yine buna bağlı olarak daha önce tanımlanmamış durumlarda bu ilkelere bağlı olarak karar verme ehliyetini kazandırma ile alakalıdır. Mesela “ihtiyaç sahibi olan insana yardım etmek iyidir” bir ahlak kuralıdır. Bunun niçin iyi olduğunu anlaşılır bir şekilde ortaya koymak ve aynı zamanda, bunun ahlak ilkesi ile, mesela “Hz. Peygamber ihtiyaç sahibi olan insanlara yardım ederdi ve yardım etmeyi de tavsiye ederdi” gibi, irtibatlandırılması oldukça önemlidir. Yine özellikle çocuklara yetişme dönemlerinde sadece kuralı değil, kurala uygun bir şekilde davranmayı, örneğimizden hareketle “ihtiyaç sahiplerine yardım etmek”i, bizzat göstererek öğretmek, onlara bu durumda ne yapılabileceğinin yolunu da göstermek anlamına gelmektedir.
Ahlâk felsefesi esas itibariyle ahlâki kuralları ve bir varlık alanı olarak veya bir varoluş şekli olarak “ahlâkilik”i konu edindiği için, sadece ahlâki kuralları ve ilkeleri değil, bunun ötesinde ahlâki fiiller ve ahlâki fiillerin faillerini, ahlâki şahsiyeti veya ahlâki varlık olarak insanı da söz konusu eder. Bu çerçevede özellikle insanın davranış ehliyeti yanında irade özgürlüğü ile insanın ortaya çıkardığı düzenlerin/kurumların işleyişinde etkin olan ilkelerin ahlâki cihetten savunulup savunulamayacağını; bunun ön şartları ve neticeleri ile doğru işleyiş şekillerini de ele alır. Ahlâk felsefesi bu cihetten hukuk felsefesi ve siyaset felsefesi ile irtibatlıdır.
Davranış kurallarının ilkelerinin temellendirilmesi, onları sadece anlaşılır kılmaz; onun ötesinde onları savunulabilir bir konuma da getirir. Bu sebeple ahlâk felsefesinin normatif olmadığını söylemek, ilk bakışta gözüktüğü veya bazı felsefecilerin arzu ettiği kadar kolay gözükmemektedir.
İyi fiilleri gerçekleştiren ve bunu da, sadece bir defa ve zaman zaman değil bir meleke haline getirmiş olan, yani her zaman iyi davranan insanlara ahlâklı insan denir; kötü fiilleri veya bir tane kötü fiili düzenli olarak terk etmeyen insana, kötü ahlâklı insan denir. Bunun yanında şu veya bu sebeple henüz bir davranış düzeni kazanamamış insanlara, ne mutlak olarak iyi, ne de kötü ahlâklı denemez. Bu gibi insanlar, özellikle gelişme ve yetişme çağındaki çocuklar ve gençler, henüz bir davranış düzeni üzerinde kalıcı bir hale ulaşamadıkları için, bunların ahlâki eğitime ihtiyaçları vardır. Toplumun vazifesi bu konuda yetişmekte olan insanlara muhtelif şekillerde destek olmaktır.
Özellikle burada ahlâk ilmine büyük bir vazife düşmektedir. Nitekim ahlâk ilminin vazifesi, genel ahlâk ilkeleri ve kurallarını sistematik ve anlaşılır bir şekilde ortaya koyarak, bunların yeni yetişen nesillere öğretilmesini kolaylaştırmaktır.
|