Osmanlı Mimarisinde Yabancı Etkiler Dönemi (1700-1890)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Lâle Devri denen devirle başlayan ve Osmanlı sanat ve zevkinin değiştiği ve
birçok akımın ve üslûbun iç içe geçtiği bir dönem olarak ifade edilebilir. Bu
dönem, artık klasik görüş ve nisbetlerin bırakılmaya başlandığı, zaman içinde
yavaş yavaş büsbütün terk edildiği bir dönemdir. Avrupa sanat ve zevki
olanca gücüyle her yeri istila etmiş ve Batı’da yetişmiş ekalliyet mimarları ön

plana çıkmışlardır. Bu döneme bu etkilerin ışığı altında bakıldığı zaman
birkaç safhaya ayrıldığı görülür.

[b]a. Barok Dönemi (1700-1810)[/b]

En önemli örneğini İstanbul’da [b]Nuruosmaniye Külliyesi[/b] ile veren bu akım,
artık klasik Osmanlı mimarisinin prensiplerinin bırakılarak yeni bir biçime
dönüştüğünün en güçlü ifadelerinden biridir. Binaların bedenleri ile kubbe
arasındaki oranlar değiştirilmiş, sivri kemerler yuvarlatılmış, pencere ve kapı
nisbetleri farklılaşmış, kubbe kasnağı, ağırlık kulelerinin formlarının
başkalaşmış olduğu görülür. Aynı zamanda yoğun ve karışık, hareketli barok
ve rokoko süslemeleri ile her yer kaplanmaya başlamıştır.
Bu dönemde yine de önemli yapılar yapılmıştır. III. Mustafa tarafından
yaptırılan Yeni Fâtih Cami (1771), Lâleli Külliyesi (1763), Ayazma Camisi,
Topkapı Sarayı’nda Mustafa Paşa Köşkü, Selimiye Kışlası, birçok köşk ve
kasrı sayabiliriz. Önemli mimarlardan Kayserili Mehmed Ağa, Mehmed
Tahir Ağa gibi isimleri zikredebiliriz.

[b]b. Türk Ampir (Art-Nouveau) Dönemi (1810-1890)[/b]

Barok dönemin hareketli cephelerinin terkedilerek daha sade görünüşlü
cephelerin ortaya çıktığı görülen bu dönemin yapıları ve süslemeleri aslında
içinde barok unsurları da bulundurur. Daha çok Antik Çağ sanatından alınan
biçim ve motiflere yer verilir. Aynı zamanda neo-klasik üslûp denilen bu
dönemde İstanbul’da yapılan Nusretiye, III. Selim’in inşa ettirdiği Selimiye,
Hırka-i Şerif, Dolmabahçe ve Ortaköy camileri, II. Mahmud Türbesi,
Dolmabahçe ve Beylerbeyi sarayları gibi tamamen Batılı anlam ve zevkte
saraylar ve kasırlar gibi yapıları görmekteyiz. Aynı zamanda bu dönemde
oryantalist bir yaklaşımla farklı ve değişik akımların bir araya getirildiği ara
dönemler de görülür. Bu dönemde Mehmed Emin Ağa, Abdülhalim Efendi,
Balyan ailesi gibi mimarları sayabiliriz.