Hz. Hasan’ın Muâviye’yle Barış Yapmasının Sebepleri

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Hz. Hasan, çocukluğunu Hz. Peygamber’in yanında geçirmiş ve ondan
etkilenmiş bir insandı. Daha kendisine biat edilirken, biat edenlerden barışta
ya da savaşta kendisini desteklemelerini istemesi, taraftarlarından koşulsuz
itaat etmeleri hususundaki beklentisinin yanı sıra, barışa meyilli kişiliğini
göstermektedir. Hz. Hasan’ın kendisine biat edildikten sonra iki aya yakın bir
süre geçtiği halde savaş hazırlığı yapmaması, barış taraftarı olduğunu
gösteren bir başka delildir.

Müslümanlar arasında meydana gelebilecek bir savaşın sorumluluğunu
üstlenmek, bu savaşta taraf olmak bir Müslüman’ın, hele Hz. Hasan gibi
birisinin rahat bir şekilde yapabileceği bir şey değildi. Bu savaş, sonucu
tahmin edilemeyen, hatta getireceği şeylerin götüreceklerinden daha fazla
olduğu bilinen bir savaş ise, bu hususta karar vermek daha da zorlaşmaktadır.
Hz. Hasan, babasının hilâfet döneminde birçok olaya bizzat şahit olmuş ve iç
savaşların bir çözüm olmadığını, Müslümanların gücünün zayıflamasından
başka bir sonuç getirmediğini görmüştü. Burada fedakârlık yapması gereken
birisi lazımdı. Bu fedakârlığı kendisi üstlenerek hilâfet hakkından vazgeçti.
Hz. Hasan’ın hilâfete gelişinden hemen sonra bazı olaylar meydana
gelmişti ki, bu olaylar barış sürecini hızlandırmıştır: Hz. Ali’nin Kûfe’de,
planlanmış bir suikast sonucu öldürülmesi, Medâin’de Hz. Hasan’ın çadırına
saldırılarak malının talan edilmesi ve yaralanması, onun barış yapma
düşüncesini pekiştirmiştir.

Hz. Hasan Kûfelilerin, arzularını yerine getiren bir halife istediklerini,
talepleri yerine getirilmezse onu yalnız bırakacaklarını anlamıştı. Kûfelilerin
Sıffîn’de babasına karşı takındıkları tavrın onun bu düşüncesine destek
olabilecek ve bizzat kendisinin de yaşadığı olaylardan biri olduğu
söylenebilir. Hz. Hasan’ın Kûfelilere karşı duyduğu güvensizliği oradan
ayrılırken kendisine, “Niçin böyle yaptın?” diye sorulduğunda, “Dünyadan
tiksindim ve baktım ki kim Kûfelilere inanırsa yenilgiye uğrar. Çünkü hiçbir
hususta birbirleriyle anlaşamıyorlar. Sürekli ihtilaf halindeler; iyilikte de
kötülükte de birlikleri yok. Babam onların yüzünden büyük güçlüklere
uğradı.” diyerek ifade etmiştir.

Hz. Hasan’ı Muâviye ile barış yapma düşüncesine sevk eden olaylardan
biri Muâviye’nin, Hz. Hasan’ın komutanı Ubeydullah b. Abbas’la kurduğu
temas sonucu Ubeydullah’ın Muâviye tarafına geçmesi olmuştur. İktidar
mücadelesinin çirkin yüzünü gören Hz. Hasan’ın komutan olarak tayin ettiği
bir yakını tarafından terk edilmesi, barış ile ilgili düşüncelerini pekiştirmiş
olmalıdır.

Hz. Hasan, siyasî birikimi açısından Muâviye’den zayıftı. Muâviye,
Mekke’nin siyasetle uğraşan bir ailesinde büyümüş; Hz. Ömer zamanından
beri Suriye’de valilik yapmış; Hz. Ali gibi Müslümanların ekseriyetinin
biatini almış bir halifeyle mücadele etmeyi göze almış birisiydi. Üstelik yaşça
da Hz. Hasan’dan büyüktü.

Hz. Hasan iktidara geldiğinde siyasî koşullar onun aleyhineydi. İç kargaşa
sebebiyle babasının baş edemediği Muâviye ile kendisinin baş etmesi pek
mümkün görünmüyordu. Öte yandan taraftarlarının samimiyeti hususunda
ciddi kuşkuları vardı. Böyle bir ortamda toplumu daha da gerecek adımlar
atmanın yanlış olduğunu gören Hz. Hasan, büyük bir fedakârlık göstererek
hilâfetten ayrıldı ve Muâviye’ye biat etti. Hz. Peygamber’in Hz. Hasan
hakkında şöyle bir hadisi nakledilir: “Bu benim oğlumdur; şeref sahibi bir
efendidir. Umarım ki Allah, oğlum sebebiyle yakında müslümanlardan iki
büyük fırkanın arasını ıslah eder.” (Buhârî, “Fedâilu ashâbi’n-nebî” 22; “Sulh”
9; “Fiten” 20; “Menâkıb” 25).

Muâviye b. Ebû Süfyân’ın halife olmasıyla Hulefâ-yi Râşidîn dönemi sona
ermiş, doksan yıl sürecek olan Emevîler devri başlamıştır. Bu yeni dönemde
Muâviye’nin, oğlu Yezid’i veliahd tayin etmesiyle hilâfet saltanata
dönüşmüştür.