1. Hz. Peygamber hicret ederken bütün olanaklarını kullanarak ve gizlenmek suretiyle bu yolculuğu gerçekleştirmiştir. Yolculuktan önce yerine Hz. Ali’yi yatırması, Medine’ye hicret için kuzeye gitmesi gerektiği halde önce güneye giderek düşmanı şaşırtması ve mağarada bir süre beklemesi, devamlı kullanılan ve bilinen yolların dışındaki tali yolları kullanması gibi yöntemlere başvurmak suretiyle insanların işlerinde gereğince davranmaları gerektiğini hayatında göstermiştir.
2. Hicret, Hz. Peygamber’in Ashâbının fedakârlığını gösteren olaylardan birisidir. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali’nin fedakârlığını burada hatırlatmakta yarar görüyoruz. Özellikle Hz. Ebû Bekir’in hem malıyla, hem canıyla, hem de ailesiyle bu yolculukta Resûlullah’ın emrine amade olduğunu görüyoruz. Yine Resûlullah’ın Medine’de karşılanışı, onun kendilerine konuk olması için Ensârın gösterdiği fedakârlık da bunu gösteren başka bir örnektir.
3. Hicret, Mekke'de zayıf olan müslümanların izzet bulmasının dönüm noktasıdır. Müslümanların bu durumu Kur'ân’da şu ayette vurgulanmıştır: “O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı ki şükredesiniz.” (Enfâl 8/26).
4. İslâm’ın kitlelere ulaşmasının önündeki engeller büyük ölçüde hicretle ortadan kalktı. Mekke’de müşrikler Resûlullah’ın faaliyetlerini engellemek için birçok yöntem denemişlerdi. Oysa hicretten sonra Resûlullah’ın hem Medine’de, hem de Medine dışında faaliyet yürütmesi kolaylaşmıştır.
5. Hz. Peygamber döneminde meydana gelen hicret olayı, İslâm Tarihine Muhâcir ve Ensâr kavramını kazandırdı. Yurtlarını terkederek Medine'ye hicret eden bu ilk müslümanlar Allah yolunda hiçbir fedâkârlıktan kaçınmayan insanlar olduklarını, canlarıyla ve mallarıyla Allah yolunda cihâd ederek gösterdiler. Muhacirleri destekleyen Medineli kardeşleri de, onlarla birlikte Allah yolunda hizmete devam ettiler. Böylece tarihte ender görülen bir dayanışma örneği sergilediler.
6. Hz. Peygamber, hicretin hemen ardından Muhâcirlerle Ensâr arasında kardeşleştirmeyi gerçekleştirdi. Böylece kan bağına dayanmayan, temeli inançbirliği olan bir toplum oluşturmanın en önemli adımı atılmış oldu. Kardeşleştirmeyle, farklı kesimlerden gelen insanların kaynaşması ve aradaki bağların kuvvetlenmesi hedeflenmişti.
7. Medine şehri, Hicâz bölgesinin dağınık köy ve mahallelerden meydana gelen mütevazı bir kasabası iken dünya tarihinin gidişatına tesir eden çok önemli bir merkez oldu. Resûlullah döneminde ve onun döneminden sonraki üç halifenin iktidarında İslâm dünyasının merkezi oldu. 8. Hz. Peygamber’in hicretiyle birlikte yıllardan beri devam eden Evs-Hazrec düşmanlığı yerini, Resûlullah’ın etrafında kenetlenmiş bir ümmete bıraktı. Böylece Medine istikrara kavuştu ve bölgenin en önemli siyasî merkezi haline geldi.
9. Hicret sırasında Medine’de önemli bir potansiyele sahip olan Yahudiler, Evs ve Hazrec arasındaki mücadelede taraf olarak fitnenin içinde yer alıyorlardı. Hz. Peygamber Medine’ye geldikten sonra çok azı müslüman oldu. Hicretten kısa bir süre sonra Resûlullah, Yahudilerle Medine sözleşmesini imzaladı. Böylece onları İslâm ümmetinin yanında kendi değerlerini koruma ve yaşama hakkına sahip, ayrı bir ümmet olarak kabul etti. Yahudilerle yapılan bu anlaşma Medine devletinin temelini attığı gibi Yahudileri de bu devletin en önemli unsurlarından biri haline getirdi; ancak barış havası uzun sürmedi ve Yahudi kabilelerinin ihanetleri onların Medine’deki varlıklarının da sonu oldu.
10. Hicrete kadar Hz. Peygamber’le yürüttükleri mücadelede önemli bir başarı elde edemeyen müşrikler, bundan sonra daha da çetin mücadeleye girişmek zorunda kaldılar. O güne kadar sorun, sadece Kureyş’in kendi iç sorunuydu; hâlbuki hicretten sonra problem daha geniş bir bölgeyi ve daha fazla kabileyi ilgilendirir oldu. Bu da müşriklerin işini zorlaştırdı.
11. Medine’ye göç eden müslümanlar Mekke’deki müşriklerle mücadele ederken onlara ekonomik açıdan zarar verebilme imkânı buldular. Zira Medine, Mekkelilerin Şam ticaret yolu üzerinde bulunan bir yerleşim yeriydi (Demircan (2000), s. 152-157).
Hz. Peygamber’in Medine’ye hicreti, dünya tarihinin dönüm noktalarından biridir. Hz. Peygamber’in yetiştirdiği samimi Müslümanlar, onun vefatından sonra yaklaşık on yıl içinde, o gün bilinen dünyanın önemli bir bölümüne İslâm mesajını ulaştırmayı başardılar. Hicretin öneminin farkında olan ilk Müslümanlar, Hz. Ömer döneminde hicreti tarih başlangıcı yaparak, onun hak ile batılın arasını ayıran bir dönüm noktası olma özelliğini tescil ettiler.
|