Kan Yalayanlar ve Koku Sürünenler

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Kan Yalayanlar ve Koku Sürünenler
« : 14 Ocak 2018, 14:52:25 »
Milâdî 480 yılı civarında öldüğü tahmin edilen Kusay’dan sonra Mekke ve
Kâbe ile ilgili hizmetler büyük oğlu Abdüddâr’a intikal etti. Ancak daha
sonra Abdümenâfoğulları Abdüşems, Hâşim, Muttalib ve Nevfel sayıca ve
itibar bakımından daha üstün olduklarını, dolayısıyla bu görevlerin artık
kendilerine verilmesi gerektiğini ileri sürdüler.

Görevlerin taksimi konusunda çıkan anlaşmazlık sonucu Kureyşliler üç guruba ayrıldı:
Benî Mahzûm, Benî Sehm, Benî Cumah ve Benî Adî b. Ka‘b Abdüddâroğulları’nın;
Benî Esed,Benî Zühre, Benî Teym b. Mürre ve Benî Hâris b. Fihr Abdümenâfoğulları’nın
tarafını tutarken,

Benî Amir b. Lüey ile Benî Muhârib b. Fihr tarafsız kaldı.
Aynı görüşte olan kabileler, kendi aralarında birbirlerini
sonuna kadar desteklemek ve yalnız bırakmamak üzere yemin ettiler.
Abdümenâfoğulları’nın oluşturduğu topluluğun üyeleri, bir kaba konulmuş
güzel kokulu bir sıvıya ellerini batırarak Kâbe duvarına sürdüler; bundan
dolayı onlara [b]“mutayyebîn” (güzel kokulular)[/b], yaptıkları ittifak ve yemine de
“Hilfü’l-mutayyebîn” denildi. Abdüddâroğulları ve müttefikleri de birlikte
hareket edeceklerine dair ant içmişlerdi. Bundan dolayı kendilerine “ahlâf”
(yeminliler), yaptıkları ittifaka da “Hilfü’l-ahlâf” denilmiştir. Ayrıca bunlara,
kestikleri bir hayvanın kanını bir kaba koyarak ellerini batırıp yalamak
suretiyle yemin ettiklerinden dolayı [b]“leakatü’d-dem” (kan yalayıcıları)[/b],
yaptıkları ittifak ve yemine de “Hilfü leakati’d-dem” adı verilmiştir.

Karşılıklı yeminlerden sonra her iki taraftan hangi kabilelerin birbiriyle
savaşacakları belirlendi. Buna göre çarpışacak kabileler Benî AbdümenâfBenî
Sehm, Benî Abdüddâr-Benî Esed, Benî Zühre-Benî Cumah, Benî TeymBenî
Mahzûm ve Benî Hâris b. Fihr-Benî Adî b. Ka‘b şeklinde seçilmişti.
Kureyş’in taraf olan kolları çatışma noktasına gelmişken uzlaşmadan yana
olanlar ağır bastı ve onların araya girmesiyle anlaşma sağlandı. Böylece
Kureyş kabilesi son anda kanlı bir iç savaştan kurtulmuş oldu.

Anlaşmaya göre
hicâbe (sidâne) ve livâ görevleriyle Dârünnedve yöneticiliği eskisi gibi
Abdüddâr’da kaldı. Sikâye, rifâde ve kıyâde görevleri ise Abdümenâf’a
verildi. Bu durum müttefikler arasında fazla bir sürtüşmeye yol açmadan
İslâmiyetin zuhuruna kadar devam etti. Daha sonra kıyâde Abdüşems’e,
ondan oğlu Ümeyye’ye, ondan da Harb b. Ümeyye’ye intikal etti. Sikâye ve
rifâde hizmeti ise zenginliği ve cömertliğinden dolayı Hâşim b.
Abdümenâf’a, ondan da oğlu ve Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib’e
geçti. Abdülmuttalib’ten sonra sikâye ve rifâde oğlu Ebû Tâlib’e intikal etti.
Ancak Ebû Tâlib’in malî durumu bozulduğu ve fakir düştüğü için kardeşi
Abbas ondan bu görevleri devraldı. Hâşimoğullarının reisliği ise ölünceye
kadar Ebû Tâlib’in uhdesinde kaldı.