İslam İnanç Esasları - Sıra Sizde Yanıt Anahtarı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
[b]Ünite 1: Din ve İnanç[/b]

Sıra Sizde 1
Sözlük ve ansiklopedilere bakarak dinin anlamını ve tanımlarını araştırınız.

- Dinin hem İslam bilginleri hem de Batılı düşünürler tarafından yapılar çok
çeşitli tarifleri vardır. Seyyid Şerif Cürcânî dini akıl sahiplerini
peygamberlerin bildirdiği gerçekleri benimsemeye çağıran ilahi bir kanun”
diye tarif eder. İslam düşünürlerinde kısaca ilahi kanun olarak görülmekte
olan din tarifleri büyük farklılıklar taşımamaktadır. Ancak batılı düşünürler
söz konusu olunca Herbert Spencer dini “herşeyin bizim bilgimizin üstünde
bir kudretin tezahürü olduğunu kabul etmek” diye tarif ederken, Max Müller
“insanın çeşitli adlar ve değişen görüşler altındaki sonsuzu kavramasını
sağlayan zihni bir melekesi veya yeteneği” şeklinde tanımlar. Yine Mattehew
Arnold “din duyguyla yükselmiş, alevlenmiş, yanmış bir ahlak ilmidir.”
derken, Emile Durkheim “bir cemaatin meydana gelmesini sağlayan âyin ve
inançlar sistemi” şeklinde tarif etmektedir.

Sıra Sizde 2
Dinin kaynağı hakkında ileri sürülen teorilerle ilgili araştırmalar yapıp
karşılaştırmalarda bulununuz.

- İslam bilginleri dinin kaynağının Allah olduğu hususunda hemfikirdir. Batılı
düşünürler dinin kaynağı hakkında çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Bazı
arkeolojik bulgular onların düşüncelerinin değiştirmiş ve XVIII. asırdan
buyana çeşitli teoriler geliştirilmiştir. Kutsal kitaplarla çatışan teoriler
üzerinde geniş tartışmalar yapılmış ve pozitivist ve materyalist söylemler
dinin kaynağı konusundaki teorilere damgasını vurmuştur. Evrimci anlayışın
da ihmal edilmediği tariflere R. Otto “Hiç kimsenin hortlaklarla dinî biri ilişkisi yoktur” diyerek eleştiri getirmiştir. H. Spencer, dinin kaynağını
atalara tapınma olarak görürken, J. Frazer, büyü yoluyla diğer varlıkları
kontrol altınına almak olarak görür.

Sıra Sizde 3
Siz de inanmada kabul ve tasdikin nasıl gerçekleşebileceği konusunda
inceleme ve okumalar yapınız.

- Tasdik etmek haber verenin doğruluğunu kabul anlamında genel bir terim
olmakla birlikte iman için kullanıldığında gayb konularını ilgilendirir.
Görünürler dünyasındaki şeyler zaten insan tarafından gözlemlendiği için
onları bir inanç unsuru olarak doğrulamaya ihtiyaç yoktur. Görünmez ve
bilinmez bir dünyadan haber verildiğinde bu haber doğrulanırsa o zaman bu
gaybı tasdik olur. O haberin insanın değerler dünyasına samimiyetle
yansıması tasdikin gerçekleşmesidir.

Sıra Sizde 4
imanın oluşumu kişi için son derece önemli olmakla birlikte yenilenen bir
eylem olup olmadığını araştırınız.

- Müminin iman eylemini taşımakla ne kadar şerefli bir iş yaptığının idraki
içinde olması ve sahip olduğu bu değeri koruması gerekir. Buna gerekli
dikkati göstermeyen cahil insanların imanı taşıyıp taşımadıkları konusunda
zaman zaman şüpheler oluşmakta ve bunun bir çaresi düşünülmektedir.
Elbette esas olan bir müminin bu seviyeye düşmemiş olmasıdır. Buna rağmen kişinin cehaleti sebebiyle dilinden ve elinden kötü söz ve küfür gibi hataları telafi anlamında imanın tazelenmesi gibi bir usul benimsenmiştir. Bu da ona çeşitli vesilelerle kelime-i tevhîd veya kelim-i şehâdet’i ekrarlatmaktır. İman tazelemek adı altında yapılan da budur.

Sıra Sizde 5
Siz de çevrenizdeki mümin kişilere bakarak onların mukallit mi yoksa
muhakkik mi olduklarını araştırınız.

- Yaşadığımız toplum bir ölçü alınacak olursa, onun içinde hem mukallit hem
de muhakkik Müslüman vardır. İmanın araştırmaya dayalı olması, bilgi ve
aklın yardımını alması arzu edilen ve rağbet ettirilen bir husus olmakla
birlikte herkesin aklını ve araştırma kabiliyetini bu yönde kullanmadığı
görülür. İnsanların çok çeşitli meslek ve yönelişlerinin olması onları din
konusunda arzu edildiği seviyede araştırma yapmaya elverişli kılmamaktadır.
Bu sebeple mevcut mümin seviyesini iman eyleminde bilinçlendirmek
gerekmektedir. Bilinçsiz müminler ifadesi Kur’ân’ın mümin nitelemesine
uymamaktadır. Kişileri bilinç seviyesi düşük diye iman dairesinin dışına
itmek hem haksızlık hem de insafsızlık olur.


[b]Ünite 2: İslam Dini ve İnancı[/b]

Sıra Sizde 1
Siz de İslâm dininin toplumda farklı yansımaları hakkında araştırma yapınız.

- İslâm’ın kelime olarak pek çok karşılığı ve bir tanımı vardır. Bu anlam
genişliği aynı zamanda İslâm dininin zengin bir yaşantı kaynağı olduğunu
gösterir. Onun yayıldığı coğrafyada bir gezinti yapılacak olsa, hatta sadece
kendi ülkemiz ele alınsa çok çeşitli uygulamaların olduğu görülecektir. Bu
husus İslâm’ın kendini bütün insanlığa takdim edebilme, onlarla uyum
sağlayabilme özelliği ve evrensel bir din olduğunun kanıtıdır. Temel inanç ve
ibadet ilkelerine aykırı olmayan örf ve adetleri, kendinden önceki dinlerin
tahrif olmamış hakikatlerini benimsemesi onun evrensel olan ihtiyaçlara
verebildiği cevaptır. Hiç değişmeyen ilkeleri yanında zaman ve mekâna göre
hükümlerin değişebileceği ilkeleri onu evrenselleştirmektedir. Onda herkesin
aradığını bulduğu ve bulduğunda mutluluk duyduğu bir din olma kabiliyeti
vardır.

Sıra Sizde 2
Siz de İslâm dinin inanç esaslarının belirlenmesinde izlenen metot hakkında
araştırma yapınız.

- İslâm dininin inanç esasları kesin kaynağa dayanmaktadır. Kuşku ve endişe
belirten hususlar inanç esası olmazlar. O yüzden hem Kur’ân hem de
hadisler kaynak olarak değerlendirilirken onlarda bir ihtilafın olmamasına
riayet edilir. Doğruluğu ve manaya uygunluğu kesin olanlar birinci derecede
inanç esası, doğruluğu kesin manaya uygunluğu şüpheli olanlar ise ikinci
derecede inanç esası oluştururlar.

Sıra Sizde 3
Siz de inanç esaslarına bağlılık bildiren ayetleri araştırınız.

- Mümin olanlar imanları gereği inanca konu olan esasların tamamına
gönülden bağlanırlar. Kur’ân, vahyedilen kitapta bahsi geçen bütün konuların
şüpheden uzak ve iç dünyanın kesin kabulü olması gereken konular olduğunu bildirir. Bir şey kesinlik ifade ediyorsa ona güven duymak gerekir. Öyleyse inanca konu olan bütün konular dinin temel kaynaklarının teyit ettiği kesin inançlar olmalıdır.

Sıra Sizde 4
Siz de dinde zorlamanın olmayacağına dair ayetleri araştırınız.

- İslâm dini hak bir dindir. En son ve en mükemmel dindir. Dünya ve âhiret
dengesinin olması açısından olduğu gibi insanlar arası ilişkilerden tutun da
diğer varlıklarla olan ilişkilerde bu dinin belirlediği hakikatler uygulanır. Her
varlıkla olan ilişki bir dini esasa bağlandığı gibi insandan insana olan ilişkiler
de belli esaslara bağlanmıştır. Hiçbir şekilde dinde bir zorlama olmaması
gerekir.

Sıra Sizde 5
Siz de İslâm’ın diğer din ve inanışlara nasıl baktığı konusunda bir araştırma
yapınız.

- İslâm insana insan olarak bakar. Onun bütün ihtiyaçlarını karşılaması ve
bunu yaparken de sıkıntıya girmemesi gerektiğine inanır. Elbette her işin bir
zorluğu vardır. Fakat inanç konusunda insanlar vicdan rahatlığı yaşaması
gerekirken sadece inançları yüzünden olumsuz bir fiile maruz
kalmamalıdırlar. Onun inancını sorgulamak ve ona verilecekse bir karşılık
vermek Allah’ın işidir. İnanç Allah’a karşı takınılan bir duygu olduğu için
onun karşılığını da O verecektir.

[b]Ünite 3: Allah İnancı [/b]

Sıra Sizde 1
Hudûs ve imkân delillerini birbirlerine benzeyen yönleri ve farklılıkları
açısından karşılaştırınız.

- Hudûs ve imkân delilleri hedefleri bakımından ortaktır. Her iki delil de
kâinatın yapısı itibarıyla yaratılmış olduğunu ispatlamaya çalışmaktadır.
Ayrıca bu iki delil, bunun için benzer öncüllerden hareketle tümevarım
yöntemini kullanmaktadır. Bunun birlikte birinde hudûs diğerinde ise imkan
kavramı üzerinden ispat faaliyeti yürütülmektedir. Aralarındaki bir diğer fark
ise, hudûs delilinin kelâmcılar, imkân delilinin ise İslam filozofları tarafından
kullanılmasıdır.

Sıra Sizde 2
Size göre isbât-ı vacip konusunda yukarıda zikredilen delillerden hangisi halkı ikna etme konusunda diğerlerine göre daha etkilidir?

- Âlimler tarafından Allah’ın varlığını ispat için ortaya atılan deliller içinde
şüphesiz gaye ve nizam delili diğerlerine göre daha ikna edicidir. Çünkü
kâinatta yaşayan herkes etrafında olan biten bu düzenin farkındadır. Bu
nedenle de bu düzenin kendiliğinden olamayacağını ve bir yaratıcısı olması
gerektiği fikrini kolayca kavrayabilir. Ayrıca bu konuda gelen onlarca ayet bu
delilin halk tarafından anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır.

Sıra Sizde 3
Tevhidin zıddı olan şirkin çeşitleri hakkında düşünerek buna örnekler veriniz.

- Tevhid inancı açısından büyük sakıncalar taşıyan şirk kavramının çeşitli
görünümleri vardır. Bunlardan büyük şirk, Yüce Allah’a her yönüyle denk
olabilecek ikinci bir tanrının varlığını düşünmektir. Diğer bir şirk çeşidi ise,
yaratıklara aşırı hürmet göstermektir. Buna göre şahıslara olan aşırı bağlılık
ve onları insan olma vasfının üstüne çıkartacak bir yüceltme ya da onların
günahsız olduğunu düşünmek şirktir. Tabiat varlıklarına tanrısal özellikler
yüklemek de şirktir. Bunlara ilave olarak, gelecekten haber vermeye
çalışmak da şirk sayılır. Çünkü Kur’an’da gaybı ancak Allah’ın bileceği
belirtilmektedir.

Sıra Sizde 4
Esmâü’l-hüsnâ’dan aşağıda Türkçe anlamları verilen isimleri bularak
karşısına yazınız.

Varlığının başlangıcı olmayan : el-Evvel
Her şeye gücü yeten : el-Kâdir
Her şeyi hakkıyla bilen : el-Âlim
Tüm varlıkları yaratan : el-Hâlık
Bütün günahları bağışlayan : el-Gafûr

Sıra Sizde 5
Haberî sıfatlar olarak bilinen niteliklerin sözlük anlamlarıyla Allah’a nisbet
edilmesi neden mahzurlu görülmüştür? O halde bu niteliklerin Kur’an’da
zikredilmesinin hikmeti ne olabilir?

- Bazı ayetlerde yüz (vech), göz (ayn), el (yed), arşın üzerine oturmak (istivâ), yukarıdan aşağıya inmek (nüzül), gelmek (mecî) gibi bazı kavramlar Allah’a nisbet edilmiştir. Bu manaların zâhiren, ilk anlamlarıyla Allah’a isnadı
sorunludur. Çünkü bu durum, Allah ve kul arasında bir benzeşme meydana
getirir ve tenzih açısından sıkıntı doğurur. Bu nedenle, âlimler bu kavramları
İslam’ın ulûhiyet anlayışı açısından en uygun biçimde yorumlamaya
çalışmışlardır. Bu kavramların Kur’an’da metafizik bir varlık olan Allah’a
nisbet edilmesinin nedeni ise, soyut manaların insanların zihninde mecaz
yoluyla anlaşılmasını kolaylaştırmaktır.

[b]Ünite 4: Melek İnancı[/b]

Sıra Sizde 1
Meleklerin varlığına inanmak psikolojik açıdan çeşitli faydalar sağlar. Sürekli
olarak yanında koruyucu meleklerin bulunduğunu idrak eden insan kendini
güvende hisseder. Ayrıca yaptığı iyiliklerin ve kötülüklerin yazıldığını bilen
insan davranışlarına dikkat eder. Yaptığı her iyi davranışın insanlar takdir
etmese bile Allah tarafından görüldüğünün farkında olur, rahatlar. Bunun gibi
yalnız başına bile kötülükten uzak durur. Ayrıca meleklerin varlığı insana
evrende yalnız olmadığını hissettirir. Bunun gibi melekleri düşünmek insanda
güzel duyguları çağrıştırır.

Sıra Sizde 2
Diğer ilâhî dinlerdeki melek inancı hakkında bilgi edinerek bunu İslâmiyet’in
melek inancıyla karşılaştırınız.

- Diğer ilahî dinlerde de İslamî anlatımlara birebir benzemese de melek inancı vardır. Bütün Yahudi mezhepleri meleklerin varlığını kabul etmektedir.
Ancak Yahudilikte başka kültürlerin de etkisiyle iyi melek-kötü melek ayrımı
vardır. Yahudi inancında, ateş, rüzgâr, bulut gibi tabiat olaylarından,
mevsimlerden ve yılın her bir gününden sorumlu meleklerin olduğu
düşünülür. Büyük melekler olarak Uriel, Raguel, Rafael, Mihael, Gabriel,
Sariel ve Jeremiel’in adı geçer.
Yahudi inancına göre melekler ateşten yaratılmış varlıklardır.
Büyük çoğunluk meleklerin insanlardan üstün olduğunu kabul eder. Meleklerin yarı iradelerinin bulunduğu söylenmekle
birlikte geleceği bilmedikleri kabul edilir.
Yahudiler içinde meleklere cinsiyet verenler de vardır.
Hristiyanlık’taki melek inancı da büyük oranda Yahudiliğe benzemektedir. Onlar da iyi melek kötü melek ayrımı yaparlar.
İyi melekler Allah’ın huzurundan yeryüzüne inmezler.
Melekler arasında bir sınıflandırma vardır.
Başmelek Mikael’in yanında cehennem meleği ve tabiat
olaylarını yöneten melekler bulunur.
Hıristiyanlıkta meleklerin ateş ve dumandan yaratıldığı belirtilmekte varlıklar içinde ilk yaratılanın melekler olduğu söylenmektedir.
İncillerde melekler sürekli olarak bazı bedenlere bürünürlerse de meleklerin insanlara benzer bir bedeninin olmadığı kabul edilir.
Bazı istisnalar hariç meleklerin cinsiyetinin olmadığına inanılır.

Sıra Sizde 3
Meleklerin Allah-insan-tabiat iletişimi konusunda ne gibi görevler
üstlendiklerini belirtiniz.

- Melekler, Allah-insan-tabiat iletişiminde önemli görevler üstlenen varlıklardır.
Onlar, Allah’ın insanlarla iletişimi konusunda bir tür elçilik vazifesi
görürler. Allah’tan aldıkları mesajları insanlara iletirler. (Cebrail)
Tabiat olaylarının icrasıyla görevli melekler vardır. (Mikail)
Eceli gelen insanların ruhunu kabzetmekle görevli olan melek böylece insanın âhiret hayatının başlamasına sebep olur. (Azrail)
Melekler sürekli olarak insanı koruyarak ve onun yanında bulunarak insanın
Allah’ın kontrolünde olduğunu gösterirler.

Sıra Sizde 4
Şeytana tapmak olarak bilinen satanizm hakkında kısaca bilgi veriniz.

- Kelime olarak şeytana tapınma anlamına gelen satanizm, ilk olarak Ortaçağ
Avrupa’sında Hıristiyanlığa karşı bir tepki olarak başlamıştır. Ancak
sonraları bütün dinlere ve kutsal değerlere karşı bir başkaldırıyı temsil eder
hale gelmiştir. Satanizm; Şeytanın en önemli özelliği olan muhalefet ve
başkaldırıyı esas alır. Günümüzde Avrupa’da ve Amerika’da yaygın olan bu
hareket maneviyattan uzak olan gençleri etkisi altına almaya devam
etmektedir.

Sıra Sizde 5
Halk arasında cinlerle ilgili ne gibi yanlış anlayışlar bulunmaktadır. Bu
anlayışları Kur’an’da ve hadislerde cinler hakkında yer alan bilgilerle
karşılaştırdığınızda ne gibi sonuçlara ulaşabiliriz?

- Halk arasında “cin çarpması” denilen anlayışın cinlerle ilgili yanlış bir
düşünceden kaynaklandığı görülmektedir. Kur’an’da bulunan ayetlerde
cinlerin insana zarar verebileceği bildirilmekle birlikte bunun daha çok
vesvese vermek ya da manevî açıdan etkilemek türünden gerçekleşebileceği
vurgulanmaktadır. Bunun dışında halk arasında cinlerle evlenmek hatta
onlardan çocuk sahibi olmak ya da onları etkisi altına girmek türünden
iddialara da rastlanmaktadır. Bu inanışlar cincilik adı verilen bir sektörü de
doğurmuştur. Bunun gibi halk arasında cinlerle görüştüğünü, konuştuğunu
söyleyenler de bulunmaktadır. Bu türden anlayışları dinin ana kaynaklarına
uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.

[b]Ünite 5: Kutsal Kitap İnancı [/b]

Sıra Sizde 1
İman esasları içinde kitaplara imanın yerini değerlendiriniz.

- İnsan Allah’ın peygamberlerine indirdiği ilâhî kitaplara inanmadıkça mü’min
olamaz. Kur’an’da ayrıca Allah’a, meleklerine, âhiret gününe ve
peygamberlerinin yanı sıra kitaplarına da inanmak başta peygamberler olmak üzere bütün insanlara emredilmiştir. Aslında peygamberler aracılığıyla
insanlara gönderilen ilâhî kitaplara iman etmek öncelikle peygamberlere
inanmanın bir gerekliliği ve sonucudur.

Peygamberlere iman etmek bir anlamda onların Allah’tan vahiy aldıklarını ve bu vahiylerin, getirdikleri suhuf veya kitaplarda mevcut olduğunu tasdik etmektedir. Buna göre ilâhî kitaplara inanmak peygamberlere imanı tamamlayan bir mahiyete sahiptir.

Sıra Sizde 2
Kur’an’ın ilgili âyetlerinden hareketle vahyin şekilleri ve mahiyeti hakkındaki
görüşleri kitaplara iman açısından değerlendiriniz.

- Şûrâ Sûresi’nde (42/51) Allah’ın bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde
arkasından konuştuğu yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini
bildirdiğine dair Allah-peygamber diyalogunun
(a) herhangi bir vasıta olmadan ilham, mananın kalbe aktarılması veya
rüya yoluyla (vahiy);

(b) Allah’ın peygambere perde arkasından konuşması, ilâhî kelâmın
belirli bir cisimde (meselâ ağaçta) yaratılması ve

(c) Allah’ın peygamberlere Cebrail isimli melek aracılığıyla ilâhî mesajını
bildirmesi olmak üzere üç şekilde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan Kur’an’da vahyin mahiyetine dair herhangi bir açıklama
yapılmamıştır. Onun mahiyeti Allah ile peygamberleri arasında nübüvvetin
bir sırrı olarak kalmıştır. Ancak Kur’an’da vahyin lafızla belirlenmesinin ve
öylece korunmasının önemi ve gerekliliği de vurgulanmıştır.

Hz. Peygamber, vahyi alırken onun kelime ve cümlelerini olduğu gibi ezberlemenin ve korumanın son derece gerekli olduğunu gayet iyi biliyordu. Hz. Peygamber Kur’an’ı lafız ve mana olarak almış ve öylece tebliğ etmiştir.

Kur’an’ın vahyinde lafız ve mana ayrımının söz konusu olduğu şeklindeki iddialar içi boş tartışmalar olmaktan öte bir değer taşımamaktadır.

Sıra Sizde 3
Kur’ân-ı Kerîm’i diğer kutsal kitaplardan ayıran hususları açıklayınız.

- İlâhî kitapların sonuncusu olan Kur’ân-ı Kerîm Peygamberimiz Hz.
Muhammed’e indirilmiş, Peygamberimizden de hiçbir değişikliğe ve bozulmaya uğramadan tevatür yoluyla bize kadar ulaşmıştır.

Hz. Peygamber hayatta iken Kur'an kendisi ve sahabe tarafından ezberlenmiş, vahiy kâtipleri tarafından da yazıya geçirilmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm, yaklaşık 23 senede bölümler halinde vahyolunmuş, bir defada toptan indirilmemiştir.

Kur’an hem lafzı hem de manası bakımından mûcizdir, yani bir benzerini
oluşturmakta başkalarının aciz kaldığı bir kutsal kitaptır.

Hz. Muhammed peygamberlerin sonuncusu, Kur’ân-ı Kerîm de ilâhî kitapların sonuncusudur.

Kur’an, Hz. Muhammed’in nübüvvetini doğrulayan en büyük mucizedir.

Kur’an günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan ve tahrif edilmeden
gelmiştir ve kıyamete kadar bu özelliğini koruyacaktır.

Kur’an’ın getirdiği mesaj evrensel olup kıyamete kadar geçerlidir.

[b]Ünite 6: Peygamber İnancı [/b]

Sıra Sizde 1
Kur’an’da belirtildiği gibi insanın Allah’a karşı kulluk göreviyle bağlantılı olarak peygamberlere duyulan ihtiyacı temellendiriniz.

- Allah, insanı yeryüzünde başıboş kendi haline terketmediğini ona kulluk
görevinin yüklendiğini belirtir. Bu âyetten hareketle İslâm âlimleri cinlerin ve
insanların yaratılmasındaki temel gâyenin kulluk olduğunu, bunun
keyfiyetinin ise ancak peygamberlerin tebliği ile öğrenilebileceğini
vurgulamıştır. İnsan, Allah’ın varlığını, bazı şeylerin iyi, bazılarının da kötü
olduğunu kendi aklı ve düşüncesi ile bulsa da Allah’a nasıl kulluk edileceğini
ve dinî hükümlerin tamamını kendi gayretiyle bilemez. Dolayısıyla fert ve
toplumların ıslahını gaye edinen, aralarında adaletle hükmeden ve onlara
“güzel bir örnek” olan peygamberlerin yol göstericiliği kaçınılmazdır.

Sıra Sizde 2
Peygamberliğin en belirleyici yönleri nelerdir?

- Peygamberlik Allah Teâlâ’nın kulları arasından seçtiği şahıslara lutfettiği
manevî bir görevdir. İnsanlar kendi çabalarıyla bu görevi elde edemezler.
Kesin sayılarını bilemezsek de her ümmete peygamber gönderilmiş ve onlara
kendi dilleriyle hitap etmişlerdir. Peygamberlerin görevi kendilerine
vahyolunan mesajı tebliğ etmektir. Peygamberler de dâhil olmak üzere gaybı
kimse bilemez, gayb bilgisi sadece Allah’a aittir. Ancak Allah dilediği bazı
gaybî bilgileri peygamberlere vermiştir.

Sıra Sizde 3
Peygamberlerin özelliklerini onların temel görevleri açısından değerlendiriniz.

- Peygamberlerin asıl fonksiyonunu, kendilerine vahyedilenleri insanlara
aktarmak, onları Allah’ın yoluna çağırmak ve hayırlı sonla müjdelemek,
inanmayanları da karşılaşacakları azabla uyarmak oluşturmuştur. Böyle bir
görevle yükümlü olan ve mesajları çerçevesinde hareket edip örnek teşkil
etmek durumunda olan peygamberden, dürüstlüğü ihlal edecek hiç bir
davranış meydana gelmez. Onlar güvenilir insanlar olup tebliğ faaliyetleri
esnasında karşılaştıkları güçlük ve sıkıntılara karşı sabırlı davranmışlardır.
Kur’an’da onların beşer olduğu, diğer insanlarla aralarındaki tek farkın,
Allah’tan vahiy almaktan ibaret olduğu belirtilmiştir. Ancak onlar bu
ayrıcalıkla beşer statüsünden çıkarılmayıp tebliğ ettikleri dini uygulama
yönünden diğer insanlar gibi sorumlu tutulmuşlardır.

Sıra Sizde 4
Hz. Peygamber’in en büyük mucizesinin Kur’ân-ı Kerîm olmasının
gerekçelerini araştırınız.

- Hz. Peygamber’in en büyük mucizesi ise Kur’ân-ı Kerîm olmuştur. Kur’an’ın
çeşitli âyetlerinde benzerini getirmek yönünde insanlara meydan okumalar
tekrarlanmış, Allah’tan başka her hangi bir kimsenin de Kur’an’a denk olan
bir metin getirmesinin mümkün olmadığı kesin bir şekilde ifade edilmiştir.
Kur’an Arap edebiyatının çok gelişmiş olduğu bir dönemde vahyolunmasına
rağmen kendisinin bir benzerini getirmeleri için meydan okuduğu halde
onları bu konuda aciz bırakmıştır. Kur’an mâna yönüyle de mucizedir. Hz.
Peygamber okuma yazma bilmeyen bir kimse iken, kendisine vahyolunan
konularda bir yanlışlık veya çelişki tespit edilememiştir. Onu anlayarak
okuyan insanların zihninde ve kalbinde güven ve tatmin duyguları
uyanmıştır.

[b]7. Ünite - Âhiret İnancı [/b]

Sıra Sizde 1
Âhiret âlemi inancı olan birisi ile olmayan birisi arasında ne gibi farklı
davranışlar olabilir?

- Bütün yapıp ettiklerinin hesabını âhiret âleminde Yaratıcı’nın huzurunda
verceğini düşünen ve buna içtenlikle inanan insanlar buna hazırlanmak
amacıyla güçleri oranında erdemli davranışlar yapmaya kendilerini mecbur
hissetmekle kalmaz, eyleme geçerek bizzat bunları gerçekleştirmeye yönelir
ve büyük oranda da bunda başarılı olur.

Âhiret âlemine inanan insanların  olşturduğu toplumlarda isteğe bağlı iyilik oranlarının yüksek, suç işleme oranlarının ise düşük seviyelerde seyretmesi bunu kanıtlayıcı mahiyettedir.

Dünyada günümüzde ortaya çıkan tablolar âhiret âlemi inancının aklî açıdan
gerkliliğini teyit edicidir. Hayatın anlam ve amacı üzerinde düşünerek
insanlar yaratılışın başlangıcından günümüze kadar Allah’a inanarak ve
O’ndan âhirette mükâfat umarak huzur bulmuştur, modern dönemde de ateist iken Tanrı’ya inanıp yönelmekle bunalımdan kurtulduğunu ve huzura
erdiğini açıklayan örneklere rastlanmaktadır. Bu açından bakıldığı takdirde
âhirete inananların diğerlerinden farkı ortaya çıkar.

Sıra Sizde 2
İslam dinine göre dünyayı tamamen kötü görerek, dünyadan el etek çekerek
âhirette kurtuluşa ulaşmak mümkün müdür? Araştırınız.

- Dünya hayatı âhiretin kazanılması için sorumluluk içinde geçirilmesi gereken bir zaman dilimidir. Bu sebeple kötülenen, aşağılanan ve hiçbir değer verilmeyen bir hayat değil aksine özen gösterilen ancak aşırı arzu ve
heveslerinden sakınılan bir hayat olmalıdır. İnsanlar dünya ve âhiret saadetini bir arada kazanmak için çalışmalıdır. Bu açıdan evren ve insan oyun ve eğlence olsun diye değil aksine gerçek bir amaç dolayısıyla yaratılmıştır, o da Yaratıcı’yı dünyada tanıyıp O’na teşekkür etmek ve sonuçta O’nunla âhiret hayatında karşılaşıp sonsuz mutluluğa kavuşmak diye özetlenebilir.

[b]8. Ünite -  Kader İnancı[/b]

Sıra Sizde 1
Kur’an’daki Allah’ın ilim, irade ve yaratma sıfatlarıyla, kulun sorumluluğu
arasındaki ilişkiye işaret eden ayetlere siz de örnekler bulmaya çalışınız.

- Kur’ân-ı Kerîm’de bu konuda çok sayıda âyet vardır. Bunlardan bir kısmı şunlardır:
el-Bakara 2/7-11, 233, 286;
en-Nisâ 4/168-169;
el-En‘âm 6/25, 110, 152;
A’râf 7/27, 178;
et-Tevbe 9/70, 127;
Yunus 10/44;
er-Ra‘d 13/33;
el-İsrâ 17/45-46;
Meryem 19/83;
Yâsîn 36/8-10;
es-Saf 61/5.

Sıra Sizde 2
Kader ve kazâ konusunda mezhepler arasındaki görüş farklılıklarının
nedenlerini tesbit etmeye çalışınız.

- Resûl-i Ekrem vefât edince müslümanlar dinin iki kaynağı olan Kur’an ve
sünneti kendi çabalarıyla anlamak durumunda kalmıştır. Bunun tabii bir
sonucu olarak farklı din anlayışları ortaya çıkmış ve buna ek olarak dinî
metinlerin dilsel yapısı, siyasal-sosyal olayların gelişmesi ve yabancı kültürle
karşılaşılması gibi faktörlerin etkisiyle bu farklılar giderek birer mezhep
haline almıştır.

İnanç alanında ortaya çıkan ve yazılı kaynaklar oluşturarak
günümüze kadar gelmiş bulunan ana itikâdî mezheplerin kader inancında
üzerinde birleştiği tek husus, Allah’ın bütün varlık ve olayları vuku bulmadan
önce bilmesidir.

[b]9. Ünite - İnanç ve  Davranış İlişkisi [/b]

Sıra Sizde 1
İyi davranış nedir? Başka kaynaklardan okuyup araştırınız.

- İyi davranış imanın pratiğidir. Dinin emir ve yasaklarına uygun yaşama,
ibadet görevlerini yerine getirme, birey ve toplum hayatını ilgilendiren her
türlü iyi, güzel ve yararlı davranışlara verilen bir isimlendirmedir. Yapıldığı
takdirde dünyada övgüye ve âhirette de sevaba sebep olur.

İyi davranışlara klasik kaynaklarda hasen davranışlar da denir. İyi
davranışların zıddı ise dinimizde yapılması yasaklanan, kötü, zararlı ve günah
kazandıran davranışlardır. Bunlara [b]kabih[/b] davranışlar da denir. Dünyada yergiyi ahrette de azabı gerektirir.
İnsanlar davranış bakımından muttaki, muhsin, fâsık ve mürâi diye dörde ayrılır.

Sıra Sizde 2
Dinî davranışları yerine getirip getirmeme ve bu davranışların gerekliliğini
kabul edip etmeme iman boyutu açısından nasıl bir sorun doğurur?

- Allah’tan gelen ilahi hükümleri diliyle ikrar ve kalbiyle tasdik eden kimse
mü’mindir. Mü’min olmanın asgari şartı, kalbi tasdiktir. Bir kimse inançlı
olduğu halde dini emir ve yasakları inkâr etmediği ve hafife almadığı sürece
dinden çıkmaz. Ancak davranış kapsamına giren dinî ilke ve hükümlerin
dinden olduğuna reddetmek insanı dinden çıkarır. Kısaca dinde bir davranışı
yerine getirip getirmeme ile bir amelin farz olduğuna inanıp inanma
birbirinden farklıdır.

Sıra Sizde 3
Bir kimseye Müslüman isminin verilmesinin ön şartı nedir?

- Bir kimseye Müslüman isminin verilmesinin ön şartı, Allah’tan gelen ilahî
öğretiyi kalbiyle tasdik etmektir. Çünkü genel anlayışta davranış inancın şartı
değildir. İnancın temel şartı kalbi tasdiktir.

Sıra Sizde 4
İnancın korunmasında sürdürülür bir davranışın rolü nedir?

- İnancın korunmasında, dini davranışlar iyi bir destekçidir. İmanın
olgunlaşmasına ve güçlenmesine katkıda bulunur. Özellikle iman, bilgi ile
temellendirilir ve ibadetlerle de beslenirse böyle bir dindarlıktan erdemli
davranışlar ortaya çıkar. İnanç ve davranışı hayatının bütün alanlarında
bütünleştirmiş bir dindarın âhirette cehennem azabından kurtulması ve türlü
türlü cennet nimetleriyle karşılaşması ümit edilir. Ancak sadece inançla
yetinip davranışları ihmal etmek, iman ışığının zayıflamasına yol açabilir.

[b]10. Ünite - İnançsızlık[/b]

Sıra Sizde 1
Küfrün kısımları arasında yer alan cehalete dayalı küfrü bugün nasıl
anlamamız gerekir?

- Her ne kadar cehalete dayalı inkâr türleri küfür çeşitleri arasında anılıyorsa da doğrudan dinden çıkmak gibi değerlendirilmemelidir. İnsan, bilgiye muhatap kılınmadan sorumlu tutulamaz. Dolayısıyla İslam konusunda bilgisizlik özür sayılmalıdır.

Sıra Sizde 2
Bir inkâr çeşidi olan irtidat kaça ayrılır, açıklayınız?

- İtikadî irtidat ve amelî irtidat diye ikiye ayrılır.
İtikadî irtidat Allah’ı, peygamberi ve onun getirdiği ilahi öğretiyi inkâr etmek suretiyle bir başka inanca girmektir.
Amelî irtidat ise şuursuzca dini uygulamalardan bir kısmını dine aykırı uygulamalarla değiştirmektir.

Sıra Sizde 3
İnsanı büyüklük taslayarak inkâra sevkeden belli başlı faktörler nelerdir?

- İnsanın kendisini seçkinci görmesi, servet düşkünlüğü, değişime direnme ve mevcut durumu koruma arzusu ve Allah’a rağmen yaşama isteğidir.

Sıra Sizde 4
Günümüzde yaygın olan çağdaş inkârcı akımlar nelerdir, örnekler verebilir
misiniz?

- Günümüzde yaygın olan inkârcı çağdaş akımlar
Materyalizm, Pozitivizm, Darwinizm, Freudizm, Satanizm gibi dini dışlayan anlayışlardır.