Zıhâr Keffâreti

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Zıhâr Keffâreti
« : 08 Ocak 2018, 16:41:34 »
Bizim toplumumuzda çok fazla bilinmemekle birlikte fıkıh geleneğinde bahis
konusu edilen bu keffâret çeşidini de öğrenmekte fayda vardır.
Sözlükte “sırt” anlamına gelen “zahr” kelimesinden türeyen ve Arapça’da
“zâhera” fiilinin masdarı olan “zıhâr”, eski bir Cahiliye âdetini simgeler.
Eşinden ayrılmak isteyen koca “Sen bana annemin sırtı gibisin” diyerek onu
annesinin yerine koyup onunla cinsel ilişkiye kesin bir şekilde son verdiğini
ilan eder ve bu kinayeli cümleyle onu boşamış olurdu.

Bu çirkin davranışı kınayan Kur’ân böyle bir boşanmanın geçerli
olamayacağını belirtmiş fakat yapılan çirkinliği de cezasız bırakmamıştır.
İlgili ayet şu hükmü koymuştur. “İçinizden zıhâr yaparak eşlerinden
ayrılmak isteyenler bilsinler ki, hanımları onların anneleri değildir. Onların
anneleri ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Dolayısıyla onların bu
söyledikleri hem çok çirkin hem de asılsız bir sözdür.

Zıhâr yaparak eşlerinden uzak durmak isteyip de sonra söylediklerinden vazgeçenlerin eşlerine el sürmeden önce bir köle azat etmeleri gerekir.
Kim buna güç yetiremezse eşine dokunmadan önce iki ay art arda oruç tutmalıdır.
Buna da güç yetiremeyen, altmış yoksulu doyurmalıdır…”
(el-Mücâdile 58/2-4).

Buna göre zıhâr keffâreti üç şekilde ödenir.
Önce bir köle azadı, eğer bu yapılamıyorsa yukarıda anlatıldığı biçimiyle iki kamerî ay ardı ardına oruç tutmak, buna da güç yetirilemiyorsa yine yukarıda anlatıldığı gibi altmış yoksulu sabahlı akşamlı doyurmak.

Bunlardan gücüne göre birisini yerine getiren kişi, eşi ile beraber olabilir.