PEYGAMBERLİK
1. Peygamberlik nedir? Cevap: Kendilerine hiç bir şekilde kullukta bulunulmasını istemeyen peygamberler, Allah’ın izniyle O’nun dinini insanlara tebliğ etmek, onları hidayete ulaştırmak, karanlıktan aydınlığa çıkarmak, aralarında adaletle hükmetmek, anlaşmazlığa düştükleri konuları halletmek, onları ıslah etmek ve âhirette mutluluklarını sağlamak gibi görevleri üstlenmişlerdir. Peygamberler güvenilir, doğru, ileri görüşlü, ihlâslı ve seçkin insanlardır (Sâd 38/45-47). Allah insanlar tarafından benimsenip ilâhî görevlerini yerine getirebilmeleri için onlara mucize gösterme imkânı bahşetmiş (Âl-i İmrân 3/50; Yûnus 10/13; İbrâhim 14/5, 9) ancak bunu hiç bir zaman O’nun izni olmadan gerçekleştiremişlerdir (er-Ra’d 13/38). Kur’an mucize dışında peygamberlere manevî destek bahşedildiğini de belirtmektedir (Hûd 11/88; Meryem 19/50).
2. Peygamberi ifade edilen terimler nelerdir? Cevap: Kur’ân-ı Kerîm’de peygamberler için kullanılan terimlerden biri insanlara Allah’tan mesaj getiren kimse veya Allah katında yüksek makam sahibi kimse anlamlarına gelen “nebî”, diğeri ise kendisine belli bir görev verilerek bir yere gönderilen elçi mânasına gelen “resûl”dür. Türkçe’de Allah’ın mesajını taşıyan anlamında Farsça peygamber kelimesi de nebî ve resul terimlerinin yerine kullanılır. Peygamber, dinî bir terim olarak buyruklarını haber vermek üzere Allah’ın insanlardan seçip kendisine vahiy yoluyla kitap verdiği kişi diye tanımlanır. Allah insanlardan nebî ve resûller seçmiş, sadece resûllere değil, hem resûllere hem de nebîlere kitaplar vermiş; Hz. Mûsâ, Harun ve İsmail’den resûl-nebî diye bahsedilmiştir (el-Hadîd 57/25-26; es- Saffât 37/114- 117). Kur’an’da ayrıca peygamberler için insanlara hayırlı bir haberi müjdeleyen, haber veren kimse anlamında “beşîr” ve “mübeşşir”; ileride gelecek tehlikeyi önceden sezip haber veren, insanları bundan sakındırıp uyaran manasında sıfat olan “nezîr”; yol gösteren, doğru yola ileten mânasında “hâdî”; Allah’ın kulu anlamında “‘abd” kelimeleri de kullanılmaktadır.
PEYGAMBERLİĞİN İMKÂN VE GEREKLİLİĞİ
3. Peygamberin gereklilikleri nelerdir? Cevap: Allah Taâlâ konuşan ve dileyen (kelâm ve irade sahibi) yüce bir varlıktır. O’nun yaratıcı oluşu nasıl kâinatı meydana getirmiş ve bu sıfatının bir tecellisi/tezahürü olmuş ise konuşan ve dileyen bir varlık oluşunun da açığa çıkması gerekir. İşte nübüvvet O’nun bu sıfatlarının yansıma ve tecellisidir. Nübüvvetin imkânsız olduğu ileri sürülürse Allah’ın konuşma sıfatının tecelli ettiğini söylemek imkânsız hâle gelir. İrade sıfatı da nübüvvetin imkânını ortaya koyar. Allah’ın yaratıklarına ilişkin iradesini de onlara nübüvvet aracılığıyla iletmesi mümkündür.
4. İnsanın fıtratı açısından Peygamberliğin gerekliliği nedir? Cevap: Allah Taâlâ insanı yeryüzünde “halife”si kılmakla (el-Bakara 2/30) diğer yaratıklar arasında farklı bir konuma yerleştirmiştir. Kur’an’da insanın evrende başıboş, kendi haline terk edilmediği (el-Kıyâme 75/36), “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (ez-Zâriyât 51/56) âyetiyle de ona kulluk görevinin yüklendiği belirtir. Bazı âlimler bu âyetin “cinleri ve insanları benden başkasına ibadet etmeleri için yaratmadım” veya “onları başkasına değil, bana ibadet etmelerini emretmek için yarattım” şeklinde anlaşılması gerektiğini belirtmiştir. Kur’an’da insanın bir takım zaaflarına da işaret edilmektedir. Onun sıkıntılara tahammül etmekte zayıflığı (en-Nisâ 4/28; Fussilet 41/49), aceleci (el-Enbiyâ 21/37) olduğu ifade edilmekte: “İnsana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak tamamen ümitsiz ve nankör olur. Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet ihsan edersek, bu defa “kötülükler benden gitti” der. Şu bir gerçek ki insan şımarık ve kibirli bir varlıktır” (Hûd 11/9- 10) âyetiyle de nankörlüğü dile getirilmektedir. Yine Kur’an’da, “Gerçekten insan, pek hırslı ve sabırsız yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanıp feryat eder. Bolluk ve nimet geldiğinde ise yoksullara vermeyip cimri davranır” (el-Me’âric 70/19-22) beyanıyla da insanın hırsına işaret edilir. Böylelikle bazı beşerî özellikler ve sosyal şartlar karşısında kişinin değişik tutumlar sergileyebileceği gerçeğine dikkat çekilmek istenmiştir. Bunun da hedefi insanın nübüvvete, peygamberlerin yol göstericiliğine olan fıtrî ihtiyacının temellerini ortaya koymaktır.
5. İnsanın hidayeti açısından Peygamber’in önemi nedir? Cevap: Peygamberlik asıl hedefi “insanlığın hidayetine/Allah’ın rızasına uygun olan doğru yolu bulmasına vesile olmak”tır. Son Peygamber’in tebliğ ettiği Kur’an’ın öncelikle “O, müttakîler için bir yol göstericidir” (el-Bakara 2/2) şeklinde nitelenmesi ilginçtir. Allah Kur’an’da kendilerini de hidâyete ulaştırdığını belirttiği peygamberler hakkında “Her toplumun bir yol göstericisi vardır” (er-Ra’d 13/7), “Onları emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık” (el-Enbiyâ 21/73) buyurmaktadır. Peygamberlerin Allah’ın dînini tebliğ etmek suretiyle insanların hidayetine vesile olmaları “Nitekim kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi mânevî kirlerden arındıran, kitap ve hikmeti ve bilmediklerinizi öğreten bir Resûl gönderdik” (el-Bakara /151) meâlindeki âyetle dile getirilmiştir.
PEYGAMBERLİĞİN YAPISI
6. Peygamberlere görevler kim tarafından verilmektedir? Cevap: Peygamberlik Allah Teâlâ’nın kulları arasından seçtiği şahıslara lütfettiği mânevî bir görevdir. İnsanların kendi istek ve çabalarıyla bu görevi elde etmeleri mümkün değildir. Peygamberlik bu açıdan vehbidir. İsrailoğullarından “Allah’ın kullarından dilediği kimselere fazl-u kereminden ihsan etmesini kıskandıkları için Allah’ın indirdiğini (Kur’an’ı) inkâr ederek kendilerini harcamaları ne kötü şeydir!” (el-Bakara 2/90) şeklinde bahseden âyette yer alan “Allah’ın fazlının”, “peygamberlik” olduğu, dolayısıyla İsrailoğullarının beklentisinden farklı olarak Allah’ın dilediğini peygamber kılacağı, insanların bu makamı kendi gayretleriyle elde etmelerinin mümkün olmadığı gerçeği vurgulanmıştır.
7. Kimlere Peygamber gönderilmiştir? Cevap: Kur’an’da her ümmete peygamber gönderildiği ve onlara kendi lisanlarıyla hitap edildiği prensibine vurgu yapılmıştır. İlgili bütün âyetler göz önüne alındığında Allah’ın geçmiş milletlerin çeşitli kabilelerine varıncaya kadar elçiler gönderdiği, ama bundan her memlekete, her kasabaya peygamber gönderildiği sonucunun çıkarılamayacağı anlaşılmaktadır. En azından peygamberlerin gönderildiği yerlerin onun tebliğ faaliyetlerine müsait vaziyette merkezî bir konumda olduğu yönünde bir takım ayrıntılar belirginleşmektedir.
8. Peygamberlerin sayısı kaçtır? Cevap: Peygamberlerin sayısı hakkında kesin bir rakam vermek mümkün değildir. Çeşitli âyetlerde bazı peygamberlerin isimleri zikredilmekle birlikte bilgimizin dışında kalan bazı peygamberlerin varlığına da işaret edilmiştir (en-Nisâ 4/164; el-Mü’min 40/78). Bazı kaynaklarda müslüman tarihçilerin, nebilerin sayılarının yüzyirmidörtbin, resullerin de üçyüzonüç olduğunda görüş birliğine vardıkları belirtilmiştir. Bu rakamlar peygamberlerin sayısının yüzyirmidörtbin, bunlardan da üçyüzonüçünün resul olduğunu bildiren Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’indeki bir rivayetten alınmıştır. Bu konuda Kur’an’ın beyanı açısından da isabetli olan sayıların üzerinde durmadan peygamberlerin hepsinin Allah tarafından gönderildiğini kabul etmektir.
9. Peygamberlerin cinsiyeti nedir? Cevap: Kur’an’da isimleri geçen peygamberlerin hepsi erkek olup her hangi bir kadının peygamberliğinden bahsedilmemektedir. Ebü’l-Hasan el-Eş’arî kadınların nebiliğini kabul etmiş, ancak onlardan resul gönderilmediğini ifade etmiştir. İbn Kesîr ise Allah Taâlâ’nın melek aracılığıyla Meryem (Âl-i İmrân 3/42), Hz. Mûsâ’nın annesi (el-Kasas 28/7) ve İbrâhim’in karısı Sâre’ye (ez-Zâriyât 51/29-30) hitap etmesinin bazıları tarafından onların nebî sayılması için delil kabul edilmişse de söz konusu çağrıların bunları nebî kabul etmeyi gerektirmeyeceğini söylemiştir.
10. Gayb nedir? Cevap: Genel anlamda gayb, akıl ve duyular yoluyla hakkında bilgi edinilemeyen varlık alanı şeklinde tanımlanabilir. Gayb, sadece Allah’ın bilgisi dâhilinde olan ve O bildirmediği sürece herkese kapalı bulunan nesne ve olaylar anlamında mutlak gayb ve yaratıkların yalnızca bir kısmının vâkıf olabildiği şeyler anlamında da göreceli (izafî) gayb olmak üzere ikiye ayrılmakta ve Allah’ın sadece peygamberlere vahiy yoluyla açıkladığı kısım mutlak gayb kabul edilmektedir. Meselâ meleklerin bilip de insanların bilmediği veya insanlardan bazısının bilip bir kısmının bilemediği konular izafî gayb türüne girmektedir.
11. Peygamberlik ve Gayb ilişkisi nedir? Cevap: Kur’an’da peygamberler de dâhil olmak üzere gaybı kimsenin bilemeyeceğini, gayb bilgisinin sadece Allah’a ait olduğunu belirten muhtelif âyetler bulunmaktadır (el-En’âm 6/59; Hûd 11/123). Ancak Allah’ın kendi dilemesiyle bazı gaybî bilgileri peygamberlere vereceğini dile getiren âyetler de vardır (Âl-i İmrân 3/179). Hz. Nuh kavmine “Ben size ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’, demiyorum. Gaybı da bilmem. ‘Ben meleğim’, de demiyorum” (Hûd 11/27, 31) diye cevap vermiştir. Resûl-i Ekrem’e kıyametin ne zaman kopacağının sorulması üzerine kendisine “Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: ‘Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. Kıyametin kopuşu göklere de yere de ağır gelmiştir ve size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar...” (el-A’râf 7/187) mealindeki âyet indirilmiştir.
PEYGAMBERLERİN ÖZELLİKLERİ
12. Peygamberlerin özellikleri nelerdir? Cevap: • Doğru Olmak: Allah’tan getirdikleri mesajları insanlara tebliğ etme ve bu mesajlar çerçevesinde hareket edip örnek olmak durumundaki peygamberlerden, dürüstlüğü ihlal edip gölgeleyecek yalan, hainlik, insanların mallarını meşru olmayan yollarla elde etme gibi davranışlar sadır olamaz. Bu tür fiillerin sıradan insanlar için dahi tasvip edilmesi mümkün olmadığına göre, inandırıcı olmak durumundaki bir peygamber hakkında düşünülmesi asla mantıklı görünmemektedir. Bazan yalan söylediği bilinen bir peygamberin halkının gözünde inandırıcılığı kalmaz, böylesinin tebliğ ettiği konularda ne zaman doğru, ne zaman yalan söylediğini tesbit etmek ayrı bir problem oluşturur. • Güvenilir Olmak: Peygamberlerin kendilerine verilen ilâhî risâlet görevini yürütürken vahye herhangi bir ekleme, azaltma, tahrif veya değiştirme yapmaları mümkün değildir. Resûlullah ilâhî mesajı muhataplarına tebliğ ettiği zaman, onlar “Ya bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir!” dediler. O da “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, sadece bana vahyolunan talimata uyarım. Şayet Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük günün azabından korkarım” (Yûnus 10/15) şeklinde cevap vermiştir. • Sabırlı Olmak: Peygamberlerin bir başka özelliği de tebliğ faaliyetlerinde karşılaştıkları güçlük ve sıkıntılara karşı sabırlı davranmalarıdır. İnsanların sahip oldukları düşünce ve hayatı düzeltmeye çalışan, alışılagelmiş olandan çok farklı kurallar teklif eden ve bunların kabul edilmesi yönünde gayret gösteren peygamberlerin bazı zorluklarla karşılaşmamaları mümkün değildi. Bunlarakarşı sabırlı olmaları yönünde Allah’ın teşviki ve manevî desteği olmasaydı, peygamberlerin katlanmaya çalıştıkları sıkıntılardan çok daha zor şartlar içine düşmeleri kaçınılmaz olurdu. Kaldı ki peygamberler çoğu zaman pek çok insanın katlanamayacağı zorluklarla karşılaşmışlardır. • Zeki ve Anlayışlı Olmak: Peygamberler zeki, kavrayış ve aklî muhakeme kabiliyetleri yönünden yetkin şahsiyetlerdi. Kur’an’da Hz. İbrâhim’in kavmini putlara tapınmaktan vazgeçirmek yolunda girdiği mücadelede onun zekâsını yansıtan ilginç örnekler mevcuttur (elEnbiyâ 21/58-67). • Korunmuşluk (İsmet): İslâm itikadında ismet, Allah tarafından korunmuşlukları anlamında peygamberler için kabul edilen özelliklerden biridir. İsmet, peygamberlerin güçleri yetmekle beraber günahlardan uzak kalma kabiliyetleridir. Peygamberlerin gerek sözlerinde, gerek fiillerinde kendilerini lekeleyecek ve saygınlıklarını zedeleyecek hatalardan korunmuş olmaları şeklinde tanımlanmıştır. Ancak nübüvvet için zorunlu görülen bu sıfatın mahiyeti ve peygamberlerin hangi sahadaki fiil ve icraatlarını kapsayacağı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. • Tebliğde Bulunmak: Allah Taâlâ peygamberleri, kendi emir ve yasaklarını, dinin çeşitli hükümlerini insanlara ulaştırmak üzere görevlendirmiş ve bu anlamda onların asıl fonksiyonunu, kendilerine vahyedilenleri insanlara aktarmak, onları Allah’ın yoluna çağırmak ve hayırlı sonla müjdelemek, inanmayanları da karşılaşacakları azabla uyarmak oluşturmuştur. Kur’an’da peygamberlerin öncelikli görevlerinin tebliğ olduğu çeşitli ifadelerle ve defalarca belirtilmiştir (el-Mâide 5/99; en-Nahl 16/82; el-Ahkâf 46/23). • Beşer Olmak: Kur’an’da peygamberlerin beşer oluşu, diğer insanlar gibi beşerî sıfatlara sahip bulunuşları sıklıkla vurgulanmaktadır. Ancak hitap ettikleri insanlar peygamberlerin kendi cinslerinden olmalarına sürekli itiraz etmişlerdir. Hz. Peygamber’e “Ben ancak sizin gibi bir beşerim” (el-Kehf 18/110) demesi emredilirken ondan önce de yemek yiyen, çarşılarda yürüyen peygamberlerin gönderildiği (el-Furkân 25/20), onların da eşleri ve çocuklarının olduğu (er- Ra’d 13/88) belirtilmiştir. Ayrıca “Biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdir” (el-Enbiyâ 21/8) ifadeleriyle peygamberlerin de ölümlü varlıklar olduğuna dikkat çekilmiştir.
VAHİY
13. Vahiy nedir? Cevap: Vahiy, genel anlamda Allah’ın kendi iradesini seçmiş olduğu peygamberlere çeşitli yollarla bildirmesidir. Metafizik âlemden fizik dünyaya bilgi akışını sağlayan bu manevî iletişimin mahiyeti, zamanı ve şekli tamamen Allah’ın iradesiyle belirlenmiştir.
MUCİZE
14. Mucize nedir? Türleri nelerdir? Cevap: Allah nübüvvetle görevlendirdiği peygamberlerin doğruluklarını kanıtlamakamacıyla tabiat kanunlarını aşan bazı olaylarla onları desteklemiştir (el- Bakara 2/60, 87, 253; el-Hadîd 57/25). İslâm itikadında bu tür harikulâde hal veya olaylara mûcize denir. Mucizeler hiç bir zaman insanların güç yetirebileceği olaylar değildir Akâid âlimleri mucizeleri idrak edilmeleri açısından genelde üçe ayırırlar: • Hissî (Maddî) Mucizeler: İnsanların duyularına hitap eden mucizelerdir. Allah’ın izni, iradesi ve gücüne bağlı olarak gerçekleşen hissî mucizeler tabiat kanunlarını değiştiren ilâhî fiillerdir. Bu itibarla yalnız peygamberlerin veya onlara teklifte bulunan insanların isteğiyle gerçekleşmezler. Kur’an’da haber verildiğine göre inanmak arzusunda olanların imanını, inanmak istemeyenlerin de inkârını kuvvetlendiren bu tür mucizeler pek çok defa vuku bulmuştur. • Aklî (Manevî) Mucizeler: Mânevî mûcize veya bilgi mûcizesi diye de anılan bu grup, insanların akıl yürütme gücüne hitap eden ve onları aklî kanıtlarla baş başa bırakan gerçeklerden oluşur. Bunlar düşünmekle algılanabilen hususlar olup hissî mûcizelerde olduğu gibi belirli bir zaman ve mekânla sınırlı değildir. Peygamberlerin güvenilir, doğru sözlü, güzel ahlâk sahibi, merhametli olmaları, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaları, ilâhî mesajı bizzat uygulayıp insanlara örnek teşkil etmeleri, öğretilerinin erdemli bir toplum için vazgeçilemez ilkeler konumunda bulunması, tebliğ ettikleri vahiy ürünü metnin lafız ve muhteva bakımından erişilmez bir üstünlük taşıması gibi hususlar bu türün kapsamına girer. • Haberî Mûcizeler: Peygamberlerin doğrudan Allah’tan veya melek aracılığıyla aldıkları vahiylere dayanarak verdikleri haberlerden oluşur. Hz. İsa’nın insanların evlerinde ne yediklerini ve ne sakladıklarını haber vermesi, Hz. Peygamber’in geçmiş peygamberlerle kavimleri arasında geçen olayları ve bu olaylarda cereyan eden konuşmaları ayrıntılı olarak bilip KUR’AN’DA GEÇEN PEYGAMBERLER
15. Kur-an’ı Kerim’de adı geçen peygamberler kimlerdir? Cevap: Hz. Âdem’le birlikte Kur’an’da isimleri belirtilen peygamberlerin sayısı yirmibeştir: Âdem, İdris, Nuh, Hûd, Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyyûb, Zülkifl, Şuayb, Musa, Harun, Dâvûd, Süleyman, İlyas, Elyesa’, Yunus, Zekeriyyâ, Yahya, İsa ve Muhammed olmak üzere yirmibeş adettir. Bunların dışında Kur’an’da isimleri geçen Lokman, Zülkarneyn ve Üzeyir ile adı geçmemekle birlikte “Musa’nın genç adamı” diye kendisinden bahsedilen zatın peygamber olduklarına dair görüşler varsa da genel kanaat onların birer sâlih kul konumunda bulundukları yönündedir
|