İslam İnanç Esasları - Ünite 6: Peygamber İnancı - Çözümlü Sorular

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
PEYGAMBERLİK

1. Peygamberlik nedir?
Cevap: Kendilerine hiç bir şekilde kullukta bulunulmasını
istemeyen peygamberler, Allah’ın izniyle O’nun dinini
insanlara tebliğ etmek, onları hidayete ulaştırmak,
karanlıktan aydınlığa çıkarmak, aralarında adaletle
hükmetmek, anlaşmazlığa düştükleri konuları halletmek,
onları ıslah etmek ve âhirette mutluluklarını sağlamak gibi
görevleri üstlenmişlerdir. Peygamberler güvenilir, doğru,
ileri görüşlü, ihlâslı ve seçkin insanlardır (Sâd 38/45-47).
Allah insanlar tarafından benimsenip ilâhî görevlerini
yerine getirebilmeleri için onlara mucize gösterme imkânı
bahşetmiş (Âl-i İmrân 3/50; Yûnus 10/13; İbrâhim 14/5, 9)
ancak bunu hiç bir zaman O’nun izni olmadan
gerçekleştiremişlerdir (er-Ra’d 13/38). Kur’an mucize
dışında peygamberlere manevî destek bahşedildiğini de
belirtmektedir (Hûd 11/88; Meryem 19/50).

2. Peygamberi ifade edilen terimler nelerdir?
Cevap: Kur’ân-ı Kerîm’de peygamberler için kullanılan
terimlerden biri insanlara Allah’tan mesaj getiren kimse
veya Allah katında yüksek makam sahibi kimse
anlamlarına gelen “nebî”, diğeri ise kendisine belli bir
görev verilerek bir yere gönderilen elçi mânasına gelen
“resûl”dür. Türkçe’de Allah’ın mesajını taşıyan anlamında
Farsça peygamber kelimesi de nebî ve resul terimlerinin
yerine kullanılır. Peygamber, dinî bir terim olarak
buyruklarını haber vermek üzere Allah’ın insanlardan
seçip kendisine vahiy yoluyla kitap verdiği kişi diye
tanımlanır. Allah insanlardan nebî ve resûller seçmiş,
sadece resûllere değil, hem resûllere hem de nebîlere
kitaplar vermiş; Hz. Mûsâ, Harun ve İsmail’den resûl-nebî
diye bahsedilmiştir (el-Hadîd 57/25-26; es- Saffât 37/114-
117). Kur’an’da ayrıca peygamberler için insanlara hayırlı
bir haberi müjdeleyen, haber veren kimse anlamında
“beşîr” ve “mübeşşir”; ileride gelecek tehlikeyi önceden
sezip haber veren, insanları bundan sakındırıp uyaran
manasında sıfat olan “nezîr”; yol gösteren, doğru yola
ileten mânasında “hâdî”; Allah’ın kulu anlamında “‘abd”
kelimeleri de kullanılmaktadır.

PEYGAMBERLİĞİN İMKÂN VE GEREKLİLİĞİ

3. Peygamberin gereklilikleri nelerdir?
Cevap: Allah Taâlâ konuşan ve dileyen (kelâm ve irade
sahibi) yüce bir varlıktır. O’nun yaratıcı oluşu nasıl kâinatı
meydana getirmiş ve bu sıfatının bir tecellisi/tezahürü
olmuş ise konuşan ve dileyen bir varlık oluşunun da açığa
çıkması gerekir. İşte nübüvvet O’nun bu sıfatlarının
yansıma ve tecellisidir. Nübüvvetin imkânsız olduğu ileri
sürülürse Allah’ın konuşma sıfatının tecelli ettiğini
söylemek imkânsız hâle gelir. İrade sıfatı da nübüvvetin
imkânını ortaya koyar. Allah’ın yaratıklarına ilişkin
iradesini de onlara nübüvvet aracılığıyla iletmesi
mümkündür.

4. İnsanın fıtratı açısından Peygamberliğin gerekliliği nedir?
Cevap: Allah Taâlâ insanı yeryüzünde “halife”si kılmakla
(el-Bakara 2/30) diğer yaratıklar arasında farklı bir
konuma yerleştirmiştir. Kur’an’da insanın evrende
başıboş, kendi haline terk edilmediği (el-Kıyâme 75/36),
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye
yarattım” (ez-Zâriyât 51/56) âyetiyle de ona kulluk
görevinin yüklendiği belirtir. Bazı âlimler bu âyetin
“cinleri ve insanları benden başkasına ibadet etmeleri için
yaratmadım” veya “onları başkasına değil, bana ibadet
etmelerini emretmek için yarattım” şeklinde anlaşılması
gerektiğini belirtmiştir. Kur’an’da insanın bir takım
zaaflarına da işaret edilmektedir. Onun sıkıntılara
tahammül etmekte zayıflığı (en-Nisâ 4/28; Fussilet 41/49),
aceleci (el-Enbiyâ 21/37) olduğu ifade edilmekte: “İnsana
tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu
ondan çekip alırsak tamamen ümitsiz ve nankör olur. Eğer
kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet ihsan
edersek, bu defa “kötülükler benden gitti” der. Şu bir
gerçek ki insan şımarık ve kibirli bir varlıktır” (Hûd 11/9-
10) âyetiyle de nankörlüğü dile getirilmektedir. Yine
Kur’an’da, “Gerçekten insan, pek hırslı ve sabırsız
yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanıp
feryat eder. Bolluk ve nimet geldiğinde ise yoksullara
vermeyip cimri davranır” (el-Me’âric 70/19-22) beyanıyla
da insanın hırsına işaret edilir. Böylelikle bazı beşerî
özellikler ve sosyal şartlar karşısında kişinin değişik
tutumlar sergileyebileceği gerçeğine dikkat çekilmek
istenmiştir. Bunun da hedefi insanın nübüvvete,
peygamberlerin yol göstericiliğine olan fıtrî ihtiyacının
temellerini ortaya koymaktır.

5. İnsanın hidayeti açısından Peygamber’in önemi nedir?
Cevap: Peygamberlik asıl hedefi “insanlığın
hidayetine/Allah’ın rızasına uygun olan doğru yolu
bulmasına vesile olmak”tır. Son Peygamber’in tebliğ ettiği
Kur’an’ın öncelikle “O, müttakîler için bir yol
göstericidir” (el-Bakara 2/2) şeklinde nitelenmesi ilginçtir.
Allah Kur’an’da kendilerini de hidâyete ulaştırdığını
belirttiği peygamberler hakkında “Her toplumun bir yol
göstericisi vardır” (er-Ra’d 13/7), “Onları emrimizle doğru
yolu gösteren önderler yaptık” (el-Enbiyâ 21/73)
buyurmaktadır. Peygamberlerin Allah’ın dînini tebliğ
etmek suretiyle insanların hidayetine vesile olmaları
“Nitekim kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi
mânevî kirlerden arındıran, kitap ve hikmeti ve
bilmediklerinizi öğreten bir Resûl gönderdik” (el-Bakara
/151) meâlindeki âyetle dile getirilmiştir.

PEYGAMBERLİĞİN YAPISI

6. Peygamberlere görevler kim tarafından verilmektedir?
Cevap: Peygamberlik Allah Teâlâ’nın kulları arasından
seçtiği şahıslara lütfettiği mânevî bir görevdir. İnsanların
kendi istek ve çabalarıyla bu görevi elde etmeleri mümkün
değildir. Peygamberlik bu açıdan vehbidir.
İsrailoğullarından “Allah’ın kullarından dilediği kimselere
fazl-u kereminden ihsan etmesini kıskandıkları için Allah’ın indirdiğini (Kur’an’ı) inkâr ederek kendilerini
harcamaları ne kötü şeydir!” (el-Bakara 2/90) şeklinde
bahseden âyette yer alan “Allah’ın fazlının”,
“peygamberlik” olduğu, dolayısıyla İsrailoğullarının
beklentisinden farklı olarak Allah’ın dilediğini peygamber
kılacağı, insanların bu makamı kendi gayretleriyle elde
etmelerinin mümkün olmadığı gerçeği vurgulanmıştır.

7. Kimlere Peygamber gönderilmiştir?
Cevap: Kur’an’da her ümmete peygamber gönderildiği ve
onlara kendi lisanlarıyla hitap edildiği prensibine vurgu
yapılmıştır. İlgili bütün âyetler göz önüne alındığında
Allah’ın geçmiş milletlerin çeşitli kabilelerine varıncaya
kadar elçiler gönderdiği, ama bundan her memlekete, her
kasabaya peygamber gönderildiği sonucunun
çıkarılamayacağı anlaşılmaktadır. En azından
peygamberlerin gönderildiği yerlerin onun tebliğ
faaliyetlerine müsait vaziyette merkezî bir konumda
olduğu yönünde bir takım ayrıntılar belirginleşmektedir.

8. Peygamberlerin sayısı kaçtır?
Cevap: Peygamberlerin sayısı hakkında kesin bir rakam
vermek mümkün değildir. Çeşitli âyetlerde bazı
peygamberlerin isimleri zikredilmekle birlikte bilgimizin
dışında kalan bazı peygamberlerin varlığına da işaret
edilmiştir (en-Nisâ 4/164; el-Mü’min 40/78). Bazı
kaynaklarda müslüman tarihçilerin, nebilerin sayılarının
yüzyirmidörtbin, resullerin de üçyüzonüç olduğunda görüş
birliğine vardıkları belirtilmiştir. Bu rakamlar
peygamberlerin sayısının yüzyirmidörtbin, bunlardan da
üçyüzonüçünün resul olduğunu bildiren Ahmed b.
Hanbel’in el-Müsned’indeki bir rivayetten alınmıştır. Bu
konuda Kur’an’ın beyanı açısından da isabetli olan
sayıların üzerinde durmadan peygamberlerin hepsinin
Allah tarafından gönderildiğini kabul etmektir.

9. Peygamberlerin cinsiyeti nedir?
Cevap: Kur’an’da isimleri geçen peygamberlerin hepsi
erkek olup her hangi bir kadının peygamberliğinden
bahsedilmemektedir. Ebü’l-Hasan el-Eş’arî kadınların
nebiliğini kabul etmiş, ancak onlardan resul
gönderilmediğini ifade etmiştir. İbn Kesîr ise Allah
Taâlâ’nın melek aracılığıyla Meryem (Âl-i İmrân 3/42),
Hz. Mûsâ’nın annesi (el-Kasas 28/7) ve İbrâhim’in karısı
Sâre’ye (ez-Zâriyât 51/29-30) hitap etmesinin bazıları
tarafından onların nebî sayılması için delil kabul edilmişse
de söz konusu çağrıların bunları nebî kabul etmeyi
gerektirmeyeceğini söylemiştir.

10. Gayb nedir?
Cevap: Genel anlamda gayb, akıl ve duyular yoluyla
hakkında bilgi edinilemeyen varlık alanı şeklinde
tanımlanabilir. Gayb, sadece Allah’ın bilgisi dâhilinde
olan ve O bildirmediği sürece herkese kapalı bulunan
nesne ve olaylar anlamında mutlak gayb ve yaratıkların
yalnızca bir kısmının vâkıf olabildiği şeyler anlamında da
göreceli (izafî) gayb olmak üzere ikiye ayrılmakta ve
Allah’ın sadece peygamberlere vahiy yoluyla açıkladığı
kısım mutlak gayb kabul edilmektedir. Meselâ meleklerin
bilip de insanların bilmediği veya insanlardan bazısının
bilip bir kısmının bilemediği konular izafî gayb türüne
girmektedir.

11. Peygamberlik ve Gayb ilişkisi nedir?
Cevap: Kur’an’da peygamberler de dâhil olmak üzere
gaybı kimsenin bilemeyeceğini, gayb bilgisinin sadece
Allah’a ait olduğunu belirten muhtelif âyetler
bulunmaktadır (el-En’âm 6/59; Hûd 11/123). Ancak
Allah’ın kendi dilemesiyle bazı gaybî bilgileri
peygamberlere vereceğini dile getiren âyetler de vardır
(Âl-i İmrân 3/179). Hz. Nuh kavmine “Ben size ‘Allah’ın
hazineleri benim yanımdadır’, demiyorum. Gaybı da
bilmem. ‘Ben meleğim’, de demiyorum” (Hûd 11/27, 31)
diye cevap vermiştir. Resûl-i Ekrem’e kıyametin ne zaman
kopacağının sorulması üzerine kendisine “Sana kıyameti,
ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: ‘Onun ilmi
ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O’ndan başkası
açıklayamaz. Kıyametin kopuşu göklere de yere de ağır
gelmiştir ve size ansızın gelecektir. Sanki sen onu
biliyormuşsun gibi sana soruyorlar...” (el-A’râf 7/187)
mealindeki âyet indirilmiştir.

PEYGAMBERLERİN ÖZELLİKLERİ

12. Peygamberlerin özellikleri nelerdir?
Cevap:
• Doğru Olmak: Allah’tan getirdikleri mesajları
insanlara tebliğ etme ve bu mesajlar çerçevesinde
hareket edip örnek olmak durumundaki
peygamberlerden, dürüstlüğü ihlal edip
gölgeleyecek yalan, hainlik, insanların mallarını
meşru olmayan yollarla elde etme gibi
davranışlar sadır olamaz. Bu tür fiillerin sıradan
insanlar için dahi tasvip edilmesi mümkün
olmadığına göre, inandırıcı olmak durumundaki
bir peygamber hakkında düşünülmesi asla
mantıklı görünmemektedir. Bazan yalan
söylediği bilinen bir peygamberin halkının
gözünde inandırıcılığı kalmaz, böylesinin tebliğ
ettiği konularda ne zaman doğru, ne zaman yalan
söylediğini tesbit etmek ayrı bir problem
oluşturur.
• Güvenilir Olmak: Peygamberlerin kendilerine
verilen ilâhî risâlet görevini yürütürken vahye
herhangi bir ekleme, azaltma, tahrif veya
değiştirme yapmaları mümkün değildir.
Resûlullah ilâhî mesajı muhataplarına tebliğ ettiği
zaman, onlar “Ya bundan başka bir Kur’an getir
veya bunu değiştir!” dediler. O da “Onu
kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey
değildir. Ben, sadece bana vahyolunan talimata
uyarım. Şayet Rabbime isyan edecek olursam,
elbette büyük günün azabından korkarım”
(Yûnus 10/15) şeklinde cevap vermiştir.
• Sabırlı Olmak: Peygamberlerin bir başka özelliği
de tebliğ faaliyetlerinde karşılaştıkları güçlük ve
sıkıntılara karşı sabırlı davranmalarıdır. İnsanların sahip oldukları düşünce ve hayatı
düzeltmeye çalışan, alışılagelmiş olandan çok
farklı kurallar teklif eden ve bunların kabul
edilmesi yönünde gayret gösteren
peygamberlerin bazı zorluklarla karşılaşmamaları
mümkün değildi. Bunlarakarşı sabırlı olmaları
yönünde Allah’ın teşviki ve manevî desteği
olmasaydı, peygamberlerin katlanmaya
çalıştıkları sıkıntılardan çok daha zor şartlar içine
düşmeleri kaçınılmaz olurdu. Kaldı ki
peygamberler çoğu zaman pek çok insanın
katlanamayacağı zorluklarla karşılaşmışlardır.
• Zeki ve Anlayışlı Olmak: Peygamberler zeki,
kavrayış ve aklî muhakeme kabiliyetleri
yönünden yetkin şahsiyetlerdi. Kur’an’da Hz.
İbrâhim’in kavmini putlara tapınmaktan
vazgeçirmek yolunda girdiği mücadelede onun
zekâsını yansıtan ilginç örnekler mevcuttur (elEnbiyâ
21/58-67).
• Korunmuşluk (İsmet): İslâm itikadında ismet,
Allah tarafından korunmuşlukları anlamında
peygamberler için kabul edilen özelliklerden
biridir. İsmet, peygamberlerin güçleri yetmekle
beraber günahlardan uzak kalma kabiliyetleridir.
Peygamberlerin gerek sözlerinde, gerek
fiillerinde kendilerini lekeleyecek ve
saygınlıklarını zedeleyecek hatalardan korunmuş
olmaları şeklinde tanımlanmıştır. Ancak
nübüvvet için zorunlu görülen bu sıfatın mahiyeti
ve peygamberlerin hangi sahadaki fiil ve
icraatlarını kapsayacağı konusunda farklı
görüşler ileri sürülmüştür.
• Tebliğde Bulunmak: Allah Taâlâ peygamberleri,
kendi emir ve yasaklarını, dinin çeşitli
hükümlerini insanlara ulaştırmak üzere
görevlendirmiş ve bu anlamda onların asıl
fonksiyonunu, kendilerine vahyedilenleri
insanlara aktarmak, onları Allah’ın yoluna
çağırmak ve hayırlı sonla müjdelemek,
inanmayanları da karşılaşacakları azabla uyarmak
oluşturmuştur. Kur’an’da peygamberlerin
öncelikli görevlerinin tebliğ olduğu çeşitli
ifadelerle ve defalarca belirtilmiştir (el-Mâide
5/99; en-Nahl 16/82; el-Ahkâf 46/23).
• Beşer Olmak: Kur’an’da peygamberlerin beşer
oluşu, diğer insanlar gibi beşerî sıfatlara sahip
bulunuşları sıklıkla vurgulanmaktadır. Ancak
hitap ettikleri insanlar peygamberlerin kendi
cinslerinden olmalarına sürekli itiraz etmişlerdir.
Hz. Peygamber’e “Ben ancak sizin gibi bir
beşerim” (el-Kehf 18/110) demesi emredilirken
ondan önce de yemek yiyen, çarşılarda yürüyen
peygamberlerin gönderildiği (el-Furkân 25/20),
onların da eşleri ve çocuklarının olduğu (er- Ra’d
13/88) belirtilmiştir. Ayrıca “Biz onları yemek
yemez birer ceset kılmadık ve onlar ölümsüz de
değillerdir” (el-Enbiyâ 21/8) ifadeleriyle
peygamberlerin de ölümlü varlıklar olduğuna
dikkat çekilmiştir.

VAHİY

13. Vahiy nedir?
Cevap: Vahiy, genel anlamda Allah’ın kendi iradesini
seçmiş olduğu peygamberlere çeşitli yollarla bildirmesidir.
Metafizik âlemden fizik dünyaya bilgi akışını sağlayan bu
manevî iletişimin mahiyeti, zamanı ve şekli tamamen
Allah’ın iradesiyle belirlenmiştir.

MUCİZE

14. Mucize nedir? Türleri nelerdir?
Cevap: Allah nübüvvetle görevlendirdiği peygamberlerin
doğruluklarını kanıtlamakamacıyla tabiat kanunlarını aşan
bazı olaylarla onları desteklemiştir (el- Bakara 2/60, 87,
253; el-Hadîd 57/25). İslâm itikadında bu tür harikulâde
hal veya olaylara mûcize denir. Mucizeler hiç bir zaman
insanların güç yetirebileceği olaylar değildir Akâid
âlimleri mucizeleri idrak edilmeleri açısından genelde üçe
ayırırlar:
• Hissî (Maddî) Mucizeler: İnsanların duyularına
hitap eden mucizelerdir. Allah’ın izni, iradesi ve
gücüne bağlı olarak gerçekleşen hissî mucizeler
tabiat kanunlarını değiştiren ilâhî fiillerdir. Bu
itibarla yalnız peygamberlerin veya onlara
teklifte bulunan insanların isteğiyle
gerçekleşmezler. Kur’an’da haber verildiğine
göre inanmak arzusunda olanların imanını,
inanmak istemeyenlerin de inkârını
kuvvetlendiren bu tür mucizeler pek çok defa
vuku bulmuştur.
• Aklî (Manevî) Mucizeler: Mânevî mûcize veya
bilgi mûcizesi diye de anılan bu grup, insanların
akıl yürütme gücüne hitap eden ve onları aklî
kanıtlarla baş başa bırakan gerçeklerden oluşur.
Bunlar düşünmekle algılanabilen hususlar olup
hissî mûcizelerde olduğu gibi belirli bir zaman ve
mekânla sınırlı değildir. Peygamberlerin
güvenilir, doğru sözlü, güzel ahlâk sahibi,
merhametli olmaları, iyiliği emredip kötülükten
sakındırmaları, ilâhî mesajı bizzat uygulayıp
insanlara örnek teşkil etmeleri, öğretilerinin
erdemli bir toplum için vazgeçilemez ilkeler
konumunda bulunması, tebliğ ettikleri vahiy
ürünü metnin lafız ve muhteva bakımından
erişilmez bir üstünlük taşıması gibi hususlar bu
türün kapsamına girer.
• Haberî Mûcizeler: Peygamberlerin doğrudan
Allah’tan veya melek aracılığıyla aldıkları
vahiylere dayanarak verdikleri haberlerden
oluşur. Hz. İsa’nın insanların evlerinde ne
yediklerini ve ne sakladıklarını haber vermesi,
Hz. Peygamber’in geçmiş peygamberlerle
kavimleri arasında geçen olayları ve bu olaylarda
cereyan eden konuşmaları ayrıntılı olarak bilip KUR’AN’DA GEÇEN PEYGAMBERLER

15. Kur-an’ı Kerim’de adı geçen peygamberler kimlerdir?
Cevap: Hz. Âdem’le birlikte Kur’an’da isimleri belirtilen
peygamberlerin sayısı yirmibeştir: Âdem, İdris, Nuh, Hûd,
Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyyûb,
Zülkifl, Şuayb, Musa, Harun, Dâvûd, Süleyman, İlyas,
Elyesa’, Yunus, Zekeriyyâ, Yahya, İsa ve Muhammed
olmak üzere yirmibeş adettir. Bunların dışında Kur’an’da
isimleri geçen Lokman, Zülkarneyn ve Üzeyir ile adı
geçmemekle birlikte “Musa’nın genç adamı” diye
kendisinden bahsedilen zatın peygamber olduklarına dair
görüşler varsa da genel kanaat onların birer sâlih kul
konumunda bulundukları yönündedir