İslam Ahlak Esasları - Ünite 7: Aile Ahlâkı - Çözümlü Sorular

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
1. Genel olarak aile, nasıl bir müessesedir?
Cevap: Aile en küçük sosyal kurumdur. Ailenin temeli
evlilik ile atılır. Evlenmek ve bir aile yuvası kurmak,
insanın fıtrî bir ihtiyacıdır. Hayvanlar bile çoğunlukla bir
aile ortamında doğar, yaşamını aile ortamında daha rahat
bir şekilde sürdürür.

2. Evlilik müessesesinin temel fonksiyonları nelerdir?
Cevap: Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir aile için evlilikte
doğru eş seçimi son derece önemlidir. Dinimiz de
evlenmeyi ve mutlu bir yuva kurmayı, hayırlı evlat
yetiştirmeyi teşvik etmiştir. İnsan neslinin sağlıklı ve
temiz bir şekilde devam etmesi, ancak evlilik sayesinde
mümkün olabilir. Evlilik, insanın dinini ve namusunu
korumada adeta bir kalkan görevi görür. Evlilikten amaç,
sadece cinsel arzuların tatmini değil, hayırlı nesil
yetiştirmek ve Allah’a yakınlaşmaktır. Kur’an-ı Kerîm
evliliğin de amacının “takvâ” olduğunu ifade eder.

3. Aile ortamı, bireye nasıl bir sosyal fayda sağlar?
Cevap: Aile ortamı, ahlâkî değerlerin öğrenildiği ve
yaşandığı, nesilden nesile aktarıldığı bir mektep gibidir.
Aile, bireyleri, yaşlılarıyla geçmişe bağlar, gençleri ve
çocuklarıyla da geleceğe hazırlar. Ailede kuşaktan kuşağa
bilgi ve tecrübe aktarımı her daim yaşanır. Bu açıdan aile
önemli bir eğitim yuvasıdır. Ailede vatanına, milletine ve
dinine hayırlı olacak evlat yetiştirmek dinî ve millî bir
görevdir.

4. İslâm, aile müessesesini korumak için nasıl bir ahlâk
anlayışı öngörür?
Cevap: Aileyi oluşturan bireylerin birbirine karşı birtakım
görev ve sorumlulukları vardır. Bunlar, dinimizin ve
ahlâkın yüklediği görev ve sorumluluklardır. Bu
sorumluluklar yerine getirildiği sürece, o aile huzurlu ve
mutlu bir aile olur ve topluma iyi bireyler yetiştirmeye
devam eder. Bu bakımdan, ailede eşlerin birbirine karşı
görevleri; anne-babanın, çocuklarına karşı; çocukların da
anne-babaya karşı ve kardeşlerin birbirine karşı görev ve
sorumlulukları son derece önemlidir.

5. İnsanın kurmak istediği aile ile eş seçimi arasında
nasıl bir ilişki vardır?
Cevap: Kişinin nasıl bir aile yuvası kurmak istediği, nasıl
bir evlilik yapmak istediğiyle ya da nasıl bir eş aradığıyla
yakından ilişkilidir. O halde evlilikte doğru eş seçimi
büyük bir önem arz eder. Aile hayatının doğru bir biçimde
kurulmasının, sonra da sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir
şekilde devam etmesinin temel şartlarından biri, öncelikle
eş seçiminin doğru ve isabetli yapılmış olmasıdır. Bir Çin
atasözü; “evlenirken gözlerini dört açarsan, evlendikten
sonra ikisini kapatabilirsin” der.

6. Hz. Peygamber, Müslüman bir kişinin eş seçimi
hakkında nasıl bir tavsiyede bulunmuştur?
Cevap: Müslüman bir toplumda yaşayan bireyler, Hz.
Peygamber’in bu konuda söylediklerine kulak verdiği
takdirde, genel birtakım ilkeler belirlemek kolaylaşır.
Peygamberimiz, evlenecek olan şahıslara evlenecekleri
adaylarda zenginlik, asalet ve güzellikten önce, ahlak
güzelliği ve dindarlık aramalarını tavsiye etmiştir (Buhârî,
“Nikâh”, 16).

7. Eş seçimi hakkında karar verirken sadece maddî
zenginliğe, asalete ve güzelliğe önem verilip, ahlâk dikkate
alınmadığı takdirde aile müessesesini ne gibi tehlikeler
bekler?
Cevap: Maddî zenginlik, asalet ve güzellik elbet önemli
niteliklerdir. Ama bunlara sahip olan bir şahısta eğer
dindarlık ve ahlâk güzelliği yoksa bu artılar kolaylıkla
eksiye dönüşebilir. Güzel ahlâktan yoksun bir eş, sürekli
bu artılarıyla; zenginliği, asaleti ya da güzelliği ile
övünerek eşini küçümseyip hor görebilir. Bu da ailede
dengeyi bozar, huzur ve mutluluğu zedeler. Ayrıca bu üç
nitelik, gelip geçici olan şeylerdir. Oysa huy ve ahlâk
güzelliği, hiçbir zaman tükenmeyecek, ömrümüz boyunca
işimize yarayacak, huzur ve mutluluğumuzun kaynağı
olacak, sonsuz bir hazinedir.

8. Geleneklerimize göre aile kurmaya giden yol nasıl takip
edilir?
Cevap: Geleneklerimize göre, evlenecek çağdaki iki genç
birbirine gönül verdiklerinde (ya da görücü usûlü ile
görüşüp) anlaşabileceklerine kanaat getirdikten sonra,
ailelerin büyükleri konudan haberdar edilip kız istemeye
gidilir. Kız verilince nişan yapılarak tarafların sevinci
ifade edilir ve aralarındaki bağ biraz daha güçlenir.
Dinimize göre, bir erkek bir kıza tâlip olduğunda, o
sonuçlanmadan o kıza başka birinin tâlip olması doğru
değildir. Nişan ve düğün törenleri şekil olarak yöreden
yöreye, ulustan ulusa değişebilir. Önemli olan, ahlâka ve
dinin özüne aykırı düşecek uygulamalardan kaçınmaktır.

9. Nişanlılık ve nişanlı olmanın evli olmaktan farkı nedir?
Cevap: Nişanlılık, tarafların birbirini daha iyi
tanımalarına yönelik, evliliğe hazırlık dönemidir. Bu
dönemde nişanlılar evli gibi yaşayamazlar. Aralarında dinî
nikâh kıyılması da doğru değildir. Nişanlı iken ayrılmaları
durumunda bu nikâh, dinî ve ahlâkî problemlere neden
olur. Doğrusu; dinî nikâhın, resmî nikâhtan sonra
yapılmasıdır. Ülkemizde de uygulama bu yöndedir.

10. Evlilik akdi olmadan önceki yakınlaşmaların toplum
geleneğimizde nasıl bir duruma sebebiyet verir?
Cevap: Birbirini seven gençlerin, nişanlılık döneminde ya
da daha öncesinde, cadde ve parklarda ya da toplu taşıma
araçlarında zaman zaman dikkati çeken, edebe uygun
düşmeyen yakın temas görüntülerinin din ve ahlâkla,
toplumumuzun gelenekleriyle bağdaşmadığını
belirtmeliyiz.

11. Flört ilişkisinin durumu ve doğurabileceği muhtemel
olumsuz sonuçları nelerdir?
Cevap: Son yıllarda yayılma eğilimi gösteren flört
durumunda bir süre flört hayatı yaşadıktan sonra “senden
hoşlanmadım” diyerek kenara itilen -kız ya da erkek- bir gencin kırılan onurunu ve yıkılan hayallerini onarmak
kolay değildir. Bu, olayın psikolojik boyutudur. Dinî ve
ahlâkî açıdan ise; flörtün günah oluşunun nedeni,
tarafların gönül eğlendirmek amacıyla bir araya gelmeleri,
tenha yerlerde gizlice buluşup birbirlerini, yararlanılacak
cinsel bir obje gibi görmeleri, bu tavırlarıyla toplumda
ahlâkî açıdan kötü örnek olmalarıdır. Ciddî bir niyetle,
evlenmek amacıyla, birbirini anlayıp tanımaya yönelik
olarak ve mahremiyet sınırları gözetilerek kurulan ilişkiler
ise, gençlik döneminin yadırganamayacak doğal
ilişkileridir.

12. Evlilikte aranması gereken bir özellik olan “denklik”
nedir?
Cevap: Evlilikte tarafların birbirine denk olması, geçimi
kolaylaştıran başka bir unsurdur. Denklik deyince ise,
tarafların; servet, asalet, kültür düzeyi, dinahlâk anlayışları
ve yaşantıları itibariyle denk olmaları akla gelir.
Toplumumuzda, belli bir anlayış düzeyine ulaşmış olan
aileler, evlilik söz konusu olduğunda, bu anlamdaki
denkliğe de dikkat ederler. Peygamberimiz de evlilik
konusunda evlenecek olanların birbirine denk olmalarını
tavsiye etmiştir (Tirmizî, “Mevâkît”, 13; Ahmed b.
Hanbel, Müsned I, 105).

AİLE YUVASININ KURULMASI

13. Hukukî olarak evliliğin tanımı nasıl yapılabilir?
Cevap: Evlilik, evlenmelerine herhangi bir engel
bulunmayan bir erkek ile kadının kendi iradeleriyle,
birlikte yaşamalarına imkân veren ve onlara karşılıklı bazı
hak ve sorumluluklar yükleyen bir sözleşmedir.

14. Klâsik ahlâk kitaplarına göre insan nefsinin kaç gücü
vardır?
Cevap: Klâsik ahlâk kitaplarımızda insan nefsinin üç
gücünden bahsedilir: Arzu (şehvet), öfke (gadap) ve
düşünme gücü.

15. Arzu gücü nedir?
Cevap: Arzu gücü, insandaki yeme-içme arzusu ve cinsel
arzunun kaynağıdır. Bedenî varlığımızın ve neslimizin
devamı bu güce bağlı arzularımız sayesinde gerçekleşir.

16. Öfke gücü nedir?
Cevap: Öfke gücü, manevî varlığımızı; kişiliğimizi,
karakterimizi, değerlerimizi, kutsal bildiğimiz şeyleri
korumaya yönelik olan güçtür. Biri dinimize, vatanımıza,
namusumuza ve kutsal bildiğimiz şeylere saldırmaya
yeltendiği zaman, haklı olarak ona kızar ve uygun cevabı
vererek kişiliğimizi ve değerlerimizi koruruz.

17. Düşünme gücü nedir?
Cevap: Düşünme gücü ise, insana özgü olan ve diğer iki
gücü de kontrolü altına alması gereken güçtür.

18. İnsanın sahip olduğu güçlerin dengesini
sağlamasında, kuracağı aile hayatının nasıl bir önemi
vardır?
Cevap: Bu dengeyi yakalayabilmek, kuracağımız aile
yuvasında, bu yuvanın sağlıklı bir şekilde devamında,
hatta hayatımız boyunca bütün ilişkilerimizde son derece
önemlidir. Bunların en önemlilerinden birisi de karşı cinse
karşı duyulan arzudur. Ancak, nasıl yemenin-içmenin bile
birtakım sınırları ve kuralları varsa, bu sınır ve kurallara
uyulmadığı takdirde, bazı problemlerinin yaşanması
kaçınılmaz ise, insanın cinsel hayatını yaşamasının da
birtakım sınırları ve şartları vardır. Bu sınırlara ve şartlara
uyulmadığı takdirde, ahlâkî ve toplumsal bazı
problemlerin yaşanması kaçınılmaz olur.

19. Allah, evlenmek için maddî durumu yeteri kadar
müsait olmayanların evlendirilmesi ile ilgili ne
buyurmuştur?
Cevap: “Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve
cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar
fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir.
Allah (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (Nûr/24:
32) buyrulur. Gerçekte, evlendiklerinde pek maddî varlığı
olmayan birçok çiftin, birkaç yıl sonra maddî anlamda
rahatladıklarını görürüz.

20. İnsanların birbiriyle kaynaşması ile Allah’ın varlığı
arasında nasıl bir ilişki vardır?
Cevap: İnsan, tabiatı gereği sıcak bir aile yuvası kurup
huzurlu ve mutlu olmak ister. “Kaynaşmanız için size
kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve
merhamet peydâ etmesi de, O’nun (varlığının)
delillerindendir.” (Rûm /30: 21) ayeti de ifade etmektedir
ki, evlilikten amaç, eşlerin birbiri aracılığıyla huzur ve
mutluluğa ulaşmasıdır. Bu huzur ve mutluluğun da, eşler
arasındaki sevgi, şefkat ve merhamet duygularının da
kaynağı, Allah’tır. Bu huzur ve mutluluk, sevgi ve şefkat,
Allah’ın büyüklüğünün, O’nun engin rahmetinin
delillerindendir.

21. Kur’an birbirlerini tamamlaması açısından kadın ve
erkeği nasıl tarif eder?
Cevap: Kur’an kadın ve erkeği aile hayatında birbirlerinin
eksiğini gideren, birbirini günahtan koruyan, biyolojik
anlamda olduğu gibi, psikolojik ve ahlâkî açıdan da
birbirini tamamlayan iki cins olarak takdim eder: “Onlar
sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz.”
(Bakara/2: 187).

22. Hz. Peygamber hadislerinde evliliği hangi ifadelerle
teşvik etmiştir?
Cevap: Peygamberimiz; “Gençler! İçinizden evlenmeye
gücü yetenler evlensinler. Çünkü evlilik gözü ve cinsel
arzuları zinadan korur.” (Buhârî, “Savm”, 10) ve “Nikâh
benim sünnetimdir. Benim sünnetimi yerine getirmeyen
benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetler
karşısında sizin çokluğunuzla övüneceğim.” (İbn Mâce,
“Nikâh”, 1) buyurmuştur.

23. Ayet ve hadislere göre evliliğin amacı nedir?
Cevap: Ayet ve hadislerden anlaşılmaktadır ki, evlilikten
amaç, sadece cinsel arzuların tatmini değil, karşılıklı sevgi
ve saygı temeli üzerine, sıcak ve mutlu bir aile yuvası kurmak ve bu yuvada ailesine, dinine ve milletine yararlı
olacak, bedenen ve ruhen sağlıklı nesiller yetiştirmektir.

24. İslâm dini namusu ve iffeti korumak için nasıl bir
önlem öngörmüştür?
Cevap: İslâm dini, ailenin sağlam temeller üzerine
kurulması için namus ve iffete özel vurgu yapmış,
kimlerle evlenilemeyeceğini açıklamış (Nisâ/4: 22-23),
zinayı ve ona götürebilecek davranışları yasaklamıştır.

25. Kur’an-ı Kerîm’de geçen ifadelere göre evliliğin
takvaya ulaşma bakımından nasıl bir rol vardır?
Cevap: Kur’an-ı Kerîm’in bize evlilikle ilgili öğrettiği bir
dua da oldukça dikkat çekicidir: “(Ve o kullar): Rabbimiz!
Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve
bizi takvâ sahiplerine önde kıl! derler.” (Furkan/25: 74)
Görüldüğü gibi ayetin sonu “bizi takvâ sahiplerine önder
kıl!” şeklinde bitmektedir. Yani “bu evlilik, bu beraberlik
sayesinde bizi takvâ sahiplerine önder yap!” Bu ifadeden,
tıpkı diğer ibadetler gibi evliliğin de amacının “takvâ”
olduğu anlaşılmaktadır. Kur’an-ı Kerîm’in bu ifadesine
dayanarak, İslâm dininin evliliği çok önemsediğini hatta
onu bir “ibadet” gibi gördüğünü söyleyebiliriz. Yine buna
dayanarak evliliği “fıtrî bir ibadet” olarak nitelemek,
yanlış bir değerlendirme olmasa gerektir.

AİLE

26. “Çekirdek aile” nedir?
Cevap: Anne, baba ve çocuklardan meydana gelen aileye
“çekirdek aile” denir.

27. Boşanma, dinimizde nasıl karşılanmıştır?
Cevap: Çarelerin tükendiği en son aşamada başvurulacak,
“Allah’a oldukça sevimsiz gelen, ama O’nun helâl kıldığı
bir çare” olarak nitelemiştir. (Ebû Dâvud, “Talak”, 3).

28. “Neseb” nedir, sahih neseb nasıl sağlanır?
Cevap: Aile bağı “neseb” kavramı ile dile getirilir. Anne
ve baba ile çocuklar arasındaki bağı ifade eden nesebin
kaynağı ise, meşru evliliktir. Sahih neseb, ancak meşru
evlilik içinde meydana gelen doğum ile gerçekleşir. Aile
bağının gücü, aile bireylerinin birbirine karşı sevgi ve
saygıları yanında, görev ve sorumluluklarını yerine
getirmeleriyle doğru orantılıdır.

29. Modern dünyada aile müessesesinin insana kattığı
sosyal faydaların başlıcaları nelerdir?
Cevap: Aile, hayatın yükünü omuzlarında taşıyan insan
için, hele bunalım içinde yaşayan modern çağ insanı için
bir teselli, huzur ve şifa kaynağıdır. Bütün sevinç ve
kederler ailede ortaktır. İnsan, başkalarını mutlu ettiğinde,
kendisini de mutlu hisseder. Bunun içindir ki, aile
topluluğu birlik ve beraberlik örneğidir. Bu örnek, ihtiyarı,
orta yaşlısı, genci ve çocukları ile farklı kuşakları bir araya
getirir. Bu birlik, yaşlılarıyla uzun bir geçmişe uzanır,
gençleri ve çocuklarıyla da uzun bir geleceğe hazırlanır.
Bu şekilde, sosyal hayatın mükemmel bir örneği olan
ailede insan, kendisi kadar başkalarını da sevmeyi, kendi
düşünceleri kadar başkalarının düşüncelerine de değer
vermeyi öğrenir.

30. Bir eğitim yuvası olarak ailenin nasıl bir fonksiyonu
vardır?
Cevap: Aile aynı zamanda küçük bir eğitim yuvasıdır.
Çocuk ilk bilgileri aile yuvasında alır. Bilmediklerini
sorar, öğrenir. Bilgisi yanında kişiliği de ailede oluşur ve
gelişir. Anne bebeğini uyuturken söylediği ninnilerle bile,
bir yandan yavrusuna sevgi ve şefkatini yansıtırken, öte
yandan da ona, tertemiz ruhunda iz bırakacak güzel
duygular vermektedir. Çocuğun sağlam bir karakter
kazanması, gelişip yetişmesi, sonra da hayata
hazırlanmasında ailenin önemi sanıldığından da fazladır.
Çocuğun kişiliğinin oluşmasında önündeki ilk modeller,
annesi-babası ve ailenin diğer bireyleridir. Çocuk belli bir
aşamadan sonra bu modellerin de tesiriyle kendine özgü
davranışlar geliştirmeye başlar.

31. Aile müessesesinin içinde çocuğa kalan sosyo-kültürel
miras nedir?
Cevap: İdeal bir ailede anneler ve babalar çocuklarına
miras olarak sadece maddî birikimlerini değil, bilgi
birikimlerini ve tecrübelerini, ülkü ve ideallerini, kutsal
değerlerini de bırakırlar. Ancak bu bilinçteki anne ve
babalar topluma, devlete ve millete yararlı evlât
yetiştirebilirler.

AİLEDE KARŞILIKLI GÖREVLER

32. Ailenin, üzerine kurulduğu ve varlığını borçlu olduğu
ahlâkî değerler nelerdir?
Cevap: Ailenin, üzerine kurulduğu ve varlığını borçlu
olduğu ahlâkî değerleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Karşılıklı sevgi ve saygı
2. Paylaşım
3. Namus ve iffet
4. Sorumluluk bilinci
5. Sadâkat ve vefa
6. Samimiyet ve iyi niyet.

33. Sevgi ve saygının aile müessesesi içerisindeki
fonksiyonları nelerdir?
Cevap: Sevgi ve saygı, insan ilişkilerinin mayasıdır.
İnsan, başkasını sevip saydığı, başkasına değer verdiği
oranda, başkası da onu sevip sayar ve ona değer verir. Bu,
aile bireyleri için de böyledir. Karşılıklı sevgi ve saygı
olduktan sonra, ailede aşılamayacak problem yoktur.
Sevgi ve saygı, aileyi bir araya getiren ve sonra da bir
arada tutan bir zamk görevi görür.

34. Paylaşımın aile içinde nasıl bir önemi vardır?
Cevap: Paylaşım da ailede önemli bir değerdir. Ailede
eşler her şeyini paylaşır: Sevgilerini, şefkatlerini,
düşüncelerini, kararlarını, ideallerini, sevinçlerini,
üzüntülerini, imkânlarını… her şeyini paylaşırlar. Annebaba
bütün güzel duygu ve düşüncelerini, önce birbiriyle,
sonra da çocuklarıyla paylaşır. Üstelik bu, karşılık
beklemeden yapılır. Eğer bir insan, samimî duygu ve
düşüncelerini, bir başka kimse ile paylaşma, onları beraber yaşama ihtiyacı hissetmiyor, kendi ruhunda iyi olan
şeyleri, başkalarına da aktarmak istemiyorsa, o insan, var
olan bu en yüce duyguları, bencilliği nedeniyle köreltiyor
demektir.

35. Samimiyet ve iyi niyetin aile için önemi nedir?
Cevap: Aile, samimi ve iyi niyetle, geçinmeyi amaçlayan
bir yaklaşımla, iyi günde de, kötü günde de beraber olma
düşüncesiyle kurulur ve bu yaklaşımla devam eder. Eşler
davranışlarında samimi ve iyi niyetli oldukları sürece,
geçim kolaylaşır. Ailede esas olan sürekliliktir. “Hele bir
deneyelim bakalım, anlaşabilirsek devam ederiz”
yaklaşımı samimi ve iyi niyetli bir yaklaşım değildir.
Böyle bir düşünceyle aile yuvası kurulamaz.

36. “Namus” ve “iffet” kavramlarının ailenin sağlığı ve
devamı için önemi nedir?
Cevap: Namus ve iffet, insanı “insan” yapan değerlerden
biridir. İnsan namus ve iffeti için yaşar. Ailede kadın da
erkek de bu değerleri koruma konusunda duyarlı
davranmalıdır. Aksi halde ailenin şerefine leke gelir ve o
ailenin temeli sarsılmaya başlar.

37. Sorumluluk bilincine sahip olmanın aile için önemi
nedir?
Cevap: Ailede karşılıklı sorumluluk bilincine sahip olmak
son derece önemlidir. Sorumluluk bilincine sahip olan
insan, görevini bilir ve yerine getirir. Şüphesiz ailede
eğilimlere ve yeteneklere göre bir görev ve rol dağılımı
vardır. Sorumluluğunun bilincinde olan eşler, ailedeki
görevini karşılık beklemeden yerine getirirler.

38. Sadâkat ve vefanın aile için önemi nedir?
Cevap: Eşlerin birbirine sadâkatı ve vefası da ailede
gözetilmesi gereken değerlerdendir. Sadâkat ve vefa
duygusu, eşlerin birbirine olan güveninin kaynağını
oluşturur.

39. Erkeklerin hanımları üzerine olan sorumluluk ve
hakları hakkında Kur’an-ı Kerîm ne buyurmaktadır?
Cevap: Kur’an-ı Kerîm bunu şöyle ifade eder: “Erkeklerin
kadınlar üzerinde belli hakları olduğu gibi, kadınların da
erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkeklerinki,
kadınlara göre bir derece fazladır.” (Bakara/2: 228) Bu
fazlalığın sebebini başka bir ayetten öğreniyoruz:
“Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması
sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler
kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar.” (Nisâ/4: 34).

40. Erkeğin kadına karşı olan üstünlüğü nereden
kaynaklanmaktadır?
Cevap: Erkeğin üstünlüğü, yaratılış itibariyle kadına göre
daha güçlü olmasına ve gerek ailenin kuruluşunda,
gerekse devamındaki ekonomik rolüne (mehir vermesi ve
evin maddî geçiminden daha fazla sorumlu olmasına)
dayanmaktadır.

41. Kadının kocasına karşı başlıca görev ve hakları
nelerdir?
Cevap: Kocasına karşı nazik ve kibar davranmak, onun
şeref ve itibarına leke getirecek bir davranışta
bulunmamak, onun istemediği kimseyi eve almamak, evin
bütçesini sarsacak aşırı harcamalardan kaçınmak, evin
temizliği, çocuğun bakımı ve eğitimi ile ilgilenmek.

42. İslâm ahlâkı kapsamında modern hayatın şartları göz
önüne alındığından kadının ailevî rolünde nasıl bir
düzenlemeye gitmek, hem ahlâkı, hem de kadını kollama
hususunda en ideal düşüncedir?
Cevap: Modern hayat göz önüne alındığında bu durum
kadınların omuzlarına taşıyabileceklerinden daha fazla bir
yük getirmektedir. Kadın hem evin dışında çalışmakta,
hem de evde ev işleriyle meşgul olmakta, diğer yandan
kocasına eş, çocuklarına annelik yapmaya çalışmaktadır.
Bunun için dışarıda çalışan kadınların eşlerinin bunu göz
önünde bulundurarak eşlerinin evdeki sorumluluklarını
paylaşma konusunda daha hassas olmaları gerekmektedir.
Ayrıca böyle durumlarda çocukların bakım ve eğitimi de
aileleri farklı çözüm arayışlarına itmektedir. Bu da anneler
üzerinde farklı bir açıdan baskı ve endişe ortaya
çıkarmaktadır.

43. Dinimizde anne ve babaya saygı gösterme hususunda
nasıl bir emir sözkonusudur?
Cevap: Dinimizde anne ve babaya saygı gösterip onlara
iyi davranmak emredilmiştir. Onların dualarını ve
rızalarını almak Allah'ın hoşnut olduğu davranışlardandır.
Kur’an-ı Kerîm’de ana-baba hakkı ve onlara iyi
davranmak ayrı ayrı değil, çoğu yerde beraber ve Allah’a
itaatten hemen sonra zikredilir: “Rabbin, yalnız kendisine
ibadet etmenizi ve ana-babaya da iyi davranmanızı kesin
bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi, senin
yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘of!’ bile deme. Onları
azarlama. İkisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek
alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: ‘Rabbim!
Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de
sen onlara (öyle) rahmet et!’ diyerek dua et.” (İsrâ/17: 23-
24).

44. Ana-babanın çocuklar üzerine olan başlıca görevleri
nelerdir?
Cevap: Ana-babanın çocuklar üzerine olan başlıca
görevleri şunlardır:
1- Çocuğa güzel bir isim vermek
2- Çocuklar arasında eşit muâmele göstermek
3- Maddî ihtiyaçlarını karşılamak
4- Manevî ihtiyaçlarını karşılamak
5- Eğitimini sağlamak
6- Çocuğa, onun önünde pratik örnek olmak

45. İslâm ahlakına göre büyük kardeşler nasıl bir konuma
sahip olmalıdır, onlar bu konumu nasıl kullanmalıdır?
Cevap: Büyük erkek kardeş ve büyük kız kardeşler,
ailenin doğal yardımcılarıdır. Bunlar bazen anne ve baba
yerine geçerler. Durum böyle olduğu için, büyük kardeşler
sevgi ve saygıya daha layıktırlar. Hz. Peygamber bir
hadîsinde: “Büyük kardeşin küçük kardeş üzerindeki
hakkı, babanın çocukları üzerindeki hakkı gibidir.”  (Suyûtî, 1969, II, 74) buyurmuştur. Bu nedenle, annenin
olmadığı yerde ablalar, babanın olmadığı yerde de
ağabeyler dinlenir, onlar anne ve baba gibi kabul edilir.
Ancak, ağabeyler ve ablalar, kendilerine verilen bu
yetkiye dayanarak kardeşlerini ezme yönüne gitmez,
onlara anne ve baba şefkatiyle davranırlar. Dolayısıyla
kardeşler arasındaki ilişki de karşılıklı sevgi ve saygıya
dayanır.