Kadir Gecesi - Sohbet

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Kadir Gecesi - Sohbet
« : 21 Haziran 2017, 08:05:07 »
Bismillâhirrahmânirrâhîm.
إِ[size=14pt]نَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ ﴿١[/size]
İnnâ enzelnâhu fî leyletil kadr(kadri).
Biz o (Kur'ân)ı Kadir gecesinde indirdik.

[size=14pt]وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ ﴿٢[/size]
Ve mâ edrâke mâ leyletul kadr(kadri).
Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin?

[size=14pt]لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ ﴿٣[/size]
Leyletul kadri hayrun min elfi şehrin.
Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

[size=14pt]تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ ﴿٤[/size]
Tenezzelul melâiketu ver rûhu fîhâ bi izni rabbihim min kulli emrin.
Melekler ve Ruh (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler.

[size=14pt]سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ ﴿٥[/size]
Selâmün, hiye hattâ matle'il fecr.
O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir.
SadakAllahul'azim.

Kıymetli kardeşlerim, bu gece kadr gecesi. Önce kadr ne demek kelime anlamına bakalım.
Bu gecenin esrarını görmek isteyen melekler ve Ruh yeryüzünü doldururlar.
Amentüde ne diyoruz. Amentü billahi ve melâiketihi... diyoruz değil mi?
Meleklere iman etmeyen müslüman olamaz.
Melekler ne için inerler. Rahmet için...Rahmet melekleri bunlar. Birde azap melekleri var.
Lut (a.s.) 41 sene uğraşmış ama azabı önleyememiş. Azap melekleri inmiş.
Bu gece inenler rahmet melekleridir. O kadar çok melek yeryüzüne iner ki, adeta adım atacak yer kalmaz. Yeryüzü daraldığı için bu geceye anlamı [b]"darlık"[/b] olan [b]"kadr"[/b] ismi verilmiştir.

“Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâil’e (as.) emreder. Cebrâil (as.) yanlarında yeşil bir sancak bulunan meleklerle yeryüzüne inip sancağı Ka’be’nin üzerine dikerler. Cebrâil (as.) bu gece melekleri teşvik eder.
Onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verir ve onlarla musâfaha eder, yaptıkları duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devam eder.”
Bu gece, sabah vaktine kadar selâmettir. Berekettir... Ne saadetli bir gecedir.
Meleklerle içiçeyiz. Nefes alır gibi meleklerle beraberiz. Kiramen katibin melekleri var değil mi?
Kadir gecesi sağnak şeklinde yeryüzüne yağan yağmur gibidir.
Sürülmemiş ekillmemiş toprağa yağmurun ne faydası olur.
Hz. Üstazımız Ne güzel buyurmuşlar:
"Yağmur her zaman yağmaz. Yağmur yağarken kaplarınızı doldurunuz."
Bu gece kaplarımızı dolduracaz inşaAllah.

Bu gece mübarek bir gecedir. Peki nedir onu mübarek kılan?
Kur'an-ı Kerim'i 610 yılında hıra mağarasında "Ikra" Oku ayeti ile bu gecede inmeye başladı.
Mübarekliği buradan geliyor. Ramazan'ı farklı kılan içinde, kadir gecesi olmasıdır.
Kadir gecesi Ramazan demektir.

Biz zayıf ümmetiz, az amelimize çok büyük ecirler veriyor Rabbimiz.
Bir insan günlük yevmiyesinin 100 000 katı verilecek dense sevincinden yerinde durabilir mi?
Allahım cümlemizi bu gecenin kıymetini bilenlerden eylesin. (Amin)

Demirin gram fiyatıyla, altının gram fiyatı aynı değil.
İkisine karşı çalınma riskide aynı değil. Tonlarca demir inşaat yapılacak arsanın önünde, sokakta bırakılıyor.
Ama bir gram altın değil sokakta, masa üstünde bile bırakılmıyor.
Değerleri farklı olduğu için, ondan istifade oranıda farklıdır.
Bu istifadeye şeytanın yapacağı taarruzda farklıdır.
Kadir gecesi muhteşem bir fırsattır. Bu fırsata koşanlar içindir. Buraya koşup gelenler içindir.
Kadir gecesinin sabahında bir mü'min olarak ben, günahlarımdan kurtulmuş değilsem.
Kadir gecesi olmasının bir anlamı yoktur. Kadir gecesi büyükse riskide büyüktür.
Riski kesin olarak günü bize bildirilmemiştir. Eğer kesin olarak gününü bilseydi
filan gün filan saatte hazır olun denirdi. Ama bakıyoruz.
Kadir gecesi Ramazandadır dikkat edin diyor. 30 gün teyakkuzda olun demektir.

Kur'an-ı kerim bu gecede kim için indi? Bizim için...
Kur'anda bizden istenen ne?
Bu dünyada var oluşumuzun gerçek amacı, bizi yaratanı tanımak ve O’na ibadet etmektir.

Rabbimiz bizi cennetine çağırıyor...
"Genişliği göklerle yer arası kadar olan cennete koşun."
"Ve sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâs semâvâtu vel ardu, uiddet lil muttekîn(muttekîne)."
(Âl-i İmrân Suresi 133. Ayet)
"Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun."
Cennetime götürecek amellerinme koşun ey kullarım. Bu koşuyu yapmak için bu kulvardayız bu meclisteyiz.

Cennetin büyüklüğünü tarif ediyor Rabbimiz.
7 kat sema ile dünya arası kadar geniş bir cennet. Akıllara durgunluk veren büyüklük.
Cennet kapılarından biride “reyyân” kapısıdır.
“Oruçlular nerede?” şeklindeki çağrı üzerine onlar bu kapıdan girecekler ve daha sonra bu kapı kapatılacak, başkaları oradan giremeyecektir." (Buhârî, “Savm”,4).

Rabbimiz bize öyle bir cennet hazırlamış ki:
"Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferan (safran)dır" [(Tirmizi); Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6]

"Cennet binalarının bir tuğlası altın, bir tuğlası gümüş, harcı misk, çakılı inci ve yakut ve toprağı da safrandır"
[Ramuz el-Ehadis-1, s. 200/6]

"Muhakkak ki cennet saraylarından bir sarayın içinde yetmiş menzil (yer, dünya, ev) bulunur. Her menzilde, içerisine girilmek üzere yetmiş kapı, her kapının da diğerinden girmekte olan kokudan başka cennet kokularından koku girer." [Tezkireti'l Kurtubi, s. 323-324/555]

"Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksen bin hizmetçisi vardır. Onun için inciden, zebercedden (zümrüt benzeri kıymetli bir taş) ve yakuttan bir çadır kurulur. Bu çadır, Câbiye'den San'a'ya kadar uzanan bir büyüklüktedir.
[(Tirmizi), Büyük Hadis Külliyatı- 5, s. 412/10114]

"Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüzyıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun: "Daimi gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar." [(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 427/9]

Değerli müslümanlar, Size bir müjde vereyim mi?
Peygamberimiz (s.a.v) Hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor:
“Kim Kadir gecesini inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek geçirirse önceki günahları bağışlanır. Yine kim iman ederek ve sevabını sadece Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir”
(Buharî, “Savm”, 6).

Var mısınz bu gece temiz bir sayfa açmaya.
Yarın değil ama. Bu gece...
Üniversiteye hazırlanırken her yanıma şu notu yazardım:
"Yarın bambaşka insan olacağım diyorsun ey Arif! Neden bugün başlamıyorsun?"
Bugün beyaz bir sayfa açalım, günahlarımıza tövbe edelim.

*Hazreti Aişe (RadıyAllahü Anha)diyor ki:
‘Ey Allah’ın Resulü Kadir gecesini bilirsem nasıl dua edeyim? Dedim.
Resulullah (s.a.v) şöyle dememi buyurdu:
“Allahümme! İnneke afüvvün, kerimün tühibbü'l-Afve fe'fü annî."
( Ey Allah'ım!.. Sen çok affedicisin, kerimsin, affetmeyi seversin, beni de affeyle, de!.)” buyurmuş.
( Tirmizi; Deavat:84, No:3513; 5/534)

[b]Bir Melek Hadisi:[/b]
Sahebe-i kiramdan Hz. Hanzala (r.a.) mübarek bir sahabe.
Lekıyeni ebubekrin (r.a.).
Medine'de yolda gidiyordum. LeKiyeni "bana karşı geldi". Kim? Hz. Ebubekir (r.a.)
Fe kale:(Hz. Ebebekir bana dedi ki?)
- Keyfe ente ya hanzala? (Nasılsın ey Hanzala, iyi misin?)
Fe kultü: (Bende dedim ki)
- Na feke Hanzala, na feke Hanzala. (Üzülerek söyleyeyim ki, Hanzala münafık oldu.)
Kale (dedi ki)
- Süphanellah. Mâ tekûl. (ey Hanzala ne söylüyorsun sen?)
Arap adabında, sünnet-i sahabede hayret uyandıran bir şey olduğu zaman, dehşete kapıldığı zaman,
"Süphanâllah" demek mü'minin adeti olmuştur.
Senin gibi bir mü'min nasıl münafık olur.
Fe kultü: (bende cevaben dedim ki)
- Allah resulünün yanındayken, Resullah'ın sohbetindeyken, o bize cenneti anlatırken
cehennemi anlatırken sanki görür gibi oluyoruz.
Fakat Resullahın huzurundan ayrıldığımız zaman, dışarı çıktığımız zaman,
Çoluk çocuğumuza kavuşup, işimizin başına döndüğümüz zaman,
Peygamberlerimizin anlattıklarının çoğunu unutuyoruz. Ben buna bakarak.
Münafıık oldum diye telaş içindeyim. Münafık oldum diye korkuyorum.
Orda öyle, burda böyle oluyoruz.

Kâle: Ebubekir (r.a.) dedi ki:
- Allah'a yemin ederim ki bende aynı biçimdeyim.
Ben ve Ebubekir (r.a.) beraber yürüdük. Resullah'ın (s.a.v) huzuruna girdik.
Ve dedim ki:
- Na feke Hanzala (ben münafık oldum)
Peygamberimiz (s.a.v) buyurdular ki?
- Ne söylüyorsun sen ya Hanzala?
Ayn şeyi söyledim:
- Sen bize cenneti anlatırken cehennemi anlatırken sanki görür gibi oluyoruz.
Fakat senin huzurundan ayrıldığımız zaman, dışarı çıktığımız zaman,
Çoluk çocuğumuza kavuşup, işimizin başına döndüğümüz zaman,
Peygamberlerimizin anlattıklarının çoğunu unutuyoruz. Ben buna bakarak.
Münafıık oldum diye telaş içindeyim. Resulullah (s.a.v) yeminle buyurdular ki:
- Nefsim yedi kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki,
Eğer benim yanımda olduğunuz hali devam ettirseydiniz, melekler gelip sizinle tokalaşırdı.
Sizinle musafaha ederlerdi. Bu mümkün değil.
Ancak bir saat ibadetle bir saat işinde çalışacaksın. Sen münafık değilsin. Buyurdular.
(Riyazüssalihin 1. cilt 189. sayfa 151. hadis, Sahih-i müslim'de geçiyor)

[b]Meleklerin yıkadıgı Hz. Hanzala:[/b]
Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretlerinin henüz yeni evlendiği günün gecesiydi. Sevgili Peygamberimiz, eshâbını toplayarak islâma saldırmak ve yok etmek için bütün savaş hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşriklere karşı harp yapılması kararını vermişlerdi. Harbe katılacak sahâbiler tek tek evinden çağırıldı. Harp haberini duyuran haberci, Hanzala'nın evine uğradı. Bu karar ve resûlullah Efendimizin emri ona da ulaştı. Emri duyan Hanzala, boy abdesti alma fırsatını bulmadan Uhud'a gitmek üzere hemen sahâbenin arkasından koşmaya başladı ve eshâbının arasına katıldı.
Harp sona erince Müslümanlar Medine'ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı sevgili peygamberimizin emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen hazreti Hanzala'nın dul hanımı da vardı. Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları sevgili peygamberimiz''aleyhisselâm'' cevaplıyordu. En son olarak soru sorma sırası, şehit olan Hanzala'nın hanımına gelmişti. Resûlullah Efendimize yaklaşarak:
-Ey! Allahın Resûlu! Hanzala nerede, demesi üzerine sevgili peygamberimiz cevabında:
-''Hanzala şehit oldu'', buyurdu.
Bunun üzerine Hanzala'nın hanımı:
-Yâ Resûlullah, şu anda söyleceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Kocam Hanzala, sizin mübârek emrinize uyarak boy abdestini alamadan harbe katıldı. Bildiğiniz gibi şehit oldu. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar, dedi. Bunun üzerine sevgili peygamberimiz yarı hüzünlü bir şekilde (sen Hanzala için hiç merak etme! Ben Hanzala'yı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm) buyurdu.Bunun üzerine bütün sahâbiler Uhud yolunu tuttu ve herkes Hanzala'yı aramaya başladı. Daha sonra sahâbiler Hanzala'nın henüz vücûdu kurumamış ve ıslak bir şekilde buldular. Sevgili peygamberimizin müjdesini bizzat gözleriyle gördüler. Bunun için O'na ''Gasilül- melâike'' yani (Meleklerin gusül ettirdiği Hanzala'' denir.

Allah'a yaklaştıkça meleklerde bize yaklaşıyor...
Bize melekler selâm verir ve bizlerle musâfaha eder, yaptığımız duâlarada âmin derler.

Yâ Rabbi! Kulluk borcu olarak ve sırf ilâhî rızanı kazanmak niyeti ile bugüne kadar tuttuğumuz oruçları,
huşu içinde kıldığımız namazları ve okuduğumuz hatim ve mukabeleleri dergâh–ı izzetinde kabul eyle.

Âmin, ya Rabbel–âlemin ve ya Erhame’r–rahimîn.