İlahiyat 2. Sınıf - Din Sosyolojisi - Ünite 4 - Konu Anlatımı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
[b]Toplumsal Değişim ve Din[/b]

GİRİŞ* Din, toplumları etkilemekte, yönlendirmekte, toplumların değişim süreçlerinde görece olumlu veya olumsuz roller oynamakta, toplumsal şartlar içinde değişen ve değiştiren bir güç olarak var olmaktadır. * Modern dönemde kendini gösteren hızlı ve etkin toplumsal değişimler, modern ve modernleşmekte olan toplumların dinle ilişkilerini sekülerleşme etrafında etkilemiştir. * Din ile toplumsal değişimin ilişkileri ele alınırken ilişkilerinin karşılıklılığı esasından hareket edildiği ve bunun sosyolojik anlamda zorunlu olduğu unutulmamalıdır. * Din ve sosyal gelişimi ele alırken sadece dinin sosyal değişim üzerindeki etkileri değil, sosyal değişimin din üzerindeki etkilerini de incelemek gerekir. * Din-toplumsal değişim ilişkilerine yakından bakıldığında, dinin; coğrafi çevre, mekan, zaman, sosyal farklılaşma, nüfus, göç, savaş, barış, bütünleşme, ayrılık, eğitim, siyaset, kültür, ideoloji, hukuk, teknoloji, ekonomi, keşif ve icat gibi toplumsal değişim etkenlerinin hemen hepsiyle tek ek veya çoklu bir biçimde karşılıklı ilişki halinde olduğu görülür. * Toplumsal değişim normatif değil, objektif bir anlam içeriğine sahip olup herhangi bir değer yargısı içermez, nesnel bir gerçekliği ifade eder.

TOPLUMSAL DEĞİŞİM
TOPLUMSAL DEĞİŞİMİN ANLAMI
Yunan filozofu Herakleitos “bir kişinin aynı nehre iki kez giremeyeceğini” ifade ederek her şeyin her zaman değişime uğradığını ileri sürmüştür. * İbn Haldun’un da işaret ettiği gibi toplumsal değişim kaçınılmaz ve evrensel bir fenomendir. Toplumlar hiçbir zaman durağan (statik) olmamışlardır.* Değişim zaman ve topluma göre farklılık arz eder. Her halükarda değişim, her toplumun değişmez karakteristiğidir. * Toplumsal değişimler, toplumun tarihi akışını, kaderini değiştiren değişimlerdir. Yani geçici ve yüzeysel değişiklikler, toplumsal değişim kapsamında değillerdir. * Toplumda meydana gelen değişimi, toplumsal değişim olarak görebilmek için değişimin, - bir referans noktasıyla belirlenebilir olması yani bir zaman dilimine endeksli olması- kesintisiz olması yani bir sürekliliğinin bulunması- kolektif olması yani aile, cemaat, eğitim, ekonomi, gibi kalıcı birliktelikleri ifade eden grup veya kurumlar temelinde ortaya çıkması gerekmektedir. * Toplumsal değişimde toplumsal yapı kavramı anahtar kavram olarak yerini almaktadır. * Toplumun değişime olduğu kadar statikliğe de ihtiyacı vardır. Sosyal hayatın istikrarı ve huzuru için görece durağanlık gerekli görülmektedir. * Toplumsal değişim, toplumun öz unsurlarının değişime nazaran sabit kalmasını, toplumun kültür değerlerinin kuşaktan kuşağa aktarılmasını ve böylece toplumun bir geleneğinin var olmasını ve bu geleneğin devam ettirilmesini içerir.

TOPLUMSAL DEĞİŞİM ETKENLERİ
Toplumsal değişimde rol oynayan etkenlerin belli başlıları şunlardır; Coğrafya, mekan, zaman, demografya (nüfus yapısı), iktidar ilişkileri ve muhalefet, rekabet, çatışma, işbirliği, bütünleşme ve barış, aile, ekonomi, eğitim, siyaset, hukuk, göç ve şehirleşme, kültür, din, ideoloji, icat, keşif, sanayi ve teknoloji, karizmatik şahsiyetler ve soysal hareketler. * Din’de toplumsal değişimde rol oynayan temel etkenlerdendir.Max Weber, ekonomik sistemlerin gelişiminde kültürler ve dinlerin etkilerini göstermekle ve Batı’da modern kapitalizmin dinden kaynağını aldığını ortaya koymakla, dinin önemli bir toplumsal değişim etkeni olduğunu göstermiştir. * Toplumsal değişim etkenleri, toplumsal değişim açısından birbirinden bağımsız değillerdir. Her birinin bir diğeriyle çeşitli biçimlerde ilişkisi bulunabilmektedir. Tek etkenci bir yaklaşımla konuyu ele almak, doğru sonuçları elde etmede önemli bir engeldir.

TOPLUMSAL DEĞİŞİM KURAMLARI
Büyük boy kuramlar: Yükseliş ve çöküş, evrimci, modernleşmeci ve diyalektik. * Orta boy kuramlar: Yapısal, işlevci ve çatışmacı * Küçük boy kuramlar: Grupsal ve bireyci.

BÜYÜK BOY KURAMLAR
Evrensel kuramlar oldukları iddiasındadırlar. Geniş zamanlı bu kuramlar için önemli olan, insanlık tarihinin değişim yasalarının bulunmasıdır.* Yükseliş ve çöküş kuramları (Organizmacı kuramlar): Çoğu kez insan organizmasına benzettikleri toplumun, devletin, kültürün ya da genel olarak medeniyetlerin büyüme, gerileme ve çökme gibi aşamalardan geçtiklerini savunurlar. İbn Haldun’un Tavırlar Teorisi ve Arnold Toynbee’nin medeniyetlerin çöküşü ile ilgili teorisi örnek olarak verilebilir. * Evrimci kuramlar: İnsanlık tarihini genellikle kendi içinden meydana gelen birikimler sonunda ortaya koyduğu gelişmenin bir sonucu olarak görürler. Evrim kendi kendine değişen, geri dönüşü olmayan, doğrusal, sürekli yenilik ve farklılık oluşturan bir yön çizer.Toplumsal değişime evrimci bakış açısıyla yaklaşan sosyologlar: Auguste Comte, Herbert Spencer, Emile Durkheim, Gordon Childe, Morgan, Neil Smelser, Moore, Levy, J.Steward, M.D.Sahlins, E.R. Service ve L.White. * Modernleşmeci kuramlar: Evrimci kuramların daha gelişmişidir. Modernleşme kuramları gelişmiş toplumlar üzerine odaklanıp, az gelişmiş ya da gelişmekte olan toplumların sanayileşmiş toplumlar haline gelmesinin süreçlerini ele alıp belirlemeye çalışır. * Diyalektik kuramlar: Diyalektik yaklaşım toplumsal alanda her varlığın zıtları bünyesinde barındırdığını, bu zıtların çatışmasıyla yeni bir durumun biçimlendiğini ve bu sürecin aynı tarzda devam ettiğini ileri sürmektedir.Karl Mark’a göre çatışma olmadan ilerleme olmaz. Marks, değişimin temel belirleyicisinin üretim ilişkileri olduğunu savunmaktadır.

ORTA BOY KURAMLAR
Büyük boy kuramların geniş zamanlı olmalarına karşın orta boy kuramlar, orta vadeli değişim görüşü geliştirirler. * Yapısal-İşlevci yaklaşım: Büyük boy kuramlara tepki olarak kendini gösteren orta boy kuramların öncülüğünü yapar. Bu yaklaşıma göre toplum, birbirlerine bağımlı olan ve her biri meydana getirdiği bütünün daha iyi uyumunu sağlamak için belli işlevlere sahip olan öğelerden meydana gelir.1930-1960’lar arasında Amerikan sosyolojisine egemen olmuştur. Temsilcileri; Talcott Parsons, Robert K. Metron * Çatışmacı yaklaşım: Yapısal-işlevselci yaklaşımın dengeci ve uyumculuğunun aksine, toplumu biribiriyle çatışan unsurlardan meydana gelmiş bir bütün olarak ele alır.- Çatışmacı yaklaşımın toplum modeli:Her toplum her an değişime konu olur, toplumsal değişim her yerde mevcuttur.Her toplum her an toplumsal çatışmaya sahnedir, toplumsal çatışma her yerde mevcuttur.Toplum içindeki her unsur, onun değişimine katkıda bulunur.Her toplum, bazı üyelerinin öteki üyeleri üzerindeki zorlamalara dayanır.

KÜÇÜK BOY KURAMLAR
Bunlar değişimin kaynağını kişi yada gruplarda ararlar. Grupsalcı yaklaşım ve bireyselci yaklaşım olmak üzere ikiye ayrılır. * Grupsal düzlemdeki sosyal değişimci kuramlar temelde iki tip değişim üzerinde dururlar. Bunlar, grup yoluyla bireyde temin edilen değişim ve bir bütün olarak grubun değişimidir. Grupsal yaklaşıma örnek: J.L.Moreno’nun sosyometrisi.Sosyometri: Grup içindeki insan ilişkilerini canlı iken, ölçüye vurmaya çalışan, yani insan ilişkilerini belli gruplar içinde meydana gelişleri esnasında inceleyen bir bilim dalıdır.Sosyometrinin amacı: Irkı, inancı, dini, ideolojisi ne olursa olsun, her insana, yeryüzünde tutunmaları, kendiliğindenliklerini ve yaratıcılıklarını kullanmaları için aynı derecede fırsat veren bir dünyanın kurulmasına yardımcı olmaktır * Bireysel düzlemdeki sosyal değişimci kuramlar, bireyin temel kişilik niteliklerini toplumsal değişimin temeline koyan yaklaşımlardır.

TOPLUMSAL DEĞİŞİM-DİN İLİŞKİLERİ
İki tipte gerçeklik kazanır.1) Dinin etkili olduğu din-toplumsal değişim ilişkisi. Kendi içinde üç tipte ele alınabilir. a) Dinin toplumsal değişimi yavaşlatıcı, hatta bazen engelleyici bir etken olarak etkili ve işlevsel olduğu din-toplumsal değişim ilişkisi-Din, muhafazakar yönünü devreye sokarak mevcut sosyal düzen ve düzenlemeleri koruyabilmekte ve istikrar unsuru olabilmektedir. Örneğin, insanların öteki dünyaya, ahirete inançları. Ahiret inancı, insanların karşılaştıkları pek çok haksızlıklar karşısında susmalarını o haksızlıklarla hesaplaşmayı öbür dünyada büyük mahkemeye bırakmalarını temin etmekte ve böylece bu dünyada sosyal ve siyasal düzen içinde pek çok kargaşa, isyan ve savaşın çıkmasını önleyici bir işlev görmektedir.-Din, toplum aktörlerinin siyasal düzen veya devletle ilişkilerini düzenleyerek te toplumsal düzenin korunmasına katkıda bulunur. İnsanların anayasa ve yasalara uymalarında, toplumun kaynaşması ve barış içinde yaşamasında önemli bir etkide bulunur.-Durheim’e göre dindeki gevşeme toplumdaki dayanışma bağlarını da çözerek anomiye (amaçsızlık) neden olur.-Marksist sosyologlarda dinin değişime karşı koyan bir etken olduğunu ileri sürmüşlerdir. Marks, dini insanoğlunun gerçek ıstırabının bir ifadesi,, reel acı ve sıkıntıya karşı bir protesto, söz konusu acıyı hafifletme veya meşrulaştırma çabası ve halkın afyonu olarak değerlendirmiştir. Marks’a göre din alinasyon, yani yabancılaşmadır.- Dinin afyon olmasından maksat, insanların kendilerini olaylar, zalim yöneticiler, sıkıntılı sosyal şartlar karşısında batmadan yüzeyde tutunabilmek için kullandıkları bir tür kendi kendini aldatma, kendi kendini oyalama veya afyonlama faaliyetidir.- Freud’da Feuerbach ve Marks ile hemen hemen aynı mantığa sahiptir. Freud’a göre din uyutucudur, nevrozdur.- Dinin sosyal değişimi yavaşlatıcı görünümü, onun toplumun bütünleştirmesinde gördüğü işlevle yakından ilgilidir.

b) Dinin toplumsal değişimi takviye edici bir etken olarak işlev gördüğü ilişki biçimi-Dinler, kendilerine karşı olmadıklarını gördükleri durumlarda değişimi desteklemekte, dindarar değişimi ve değişim aktörlerini takviye etmektedir.- Bu bağlamda modern kapitalizmin ortaya çıkıp gelişmesinde Protestanlığın rolü Protestanlığın bir şubesi olan Pentekostalizmin Şili ve Peru’nun modernleşmesinde köprü işlevi görmesiŞinto uyanış hareketinin, Japonya’nın ekonomik rasyonelleşme sürecinde kendini göstermesi hatırlanabilir.- Demokratikleşme yönündeki değişimde de dinin takviye edici roller oynayabileceği söylenebilir. Örneğin, Protestanlığın demokrasiyle pozitif ilişkiler kurması.- Din, toplumsal değişimde çatışma yoluyla da takviye edici bir etken olabilir. Örneğin, inanç için yapılan savaşlar.

c) Dinin toplumsal değişimin temel faktörü olduğu ilişki biçimi.- Toplumsal değişimin temel etkeni olarak dine, İslamiyet bağlamında bakılacak olursa, görülür ki İslam, Hz Muhammed’in 23 yıllık peygamberlik döneminde giriştiği hareketle Medine’de Ashabı ile birlikte inşa ettiği sosyal sistem ve yapıda değişimin temel etkenidir. Ataların geleneksel dinine ve dünya görüşüne karşı yeni bir ruh, inanç ve hayat tarzıyla ortaya çıkan İslam dini, geleneksel Mekke toplumunda şiddetli tepkilerle karşılaşmış, ama taraftarlarını bulmakta da gecikmemiştir. Bu çerçevede Arabistan’da çok köklü bir toplumsal değişimin gerçekleştiğini görmekteyiz. Bu değişim, toplumun dini, sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, ahlaki, hukuki bütün alanlarında etkili olmuştur.- Raşid Halifeler döneminde de İslam toplumunda toplumsal değişimin temel etkeni olmaya devam ettiği görülmektedir.

2) Toplumsal değişimin etkili olduğu toplumsal değişim-din ilişkisi. Kendi içinde üç tipe ayrılır. a) Toplumsal değişimin dini engelleyici olduğu, olumsuz yönde etkilediği ilişkisi- Toplumsal değişim, dinin kendi içinde çatışma çıkmasına; dindarlar arasında zıtlaşma, kavga, savaş vs. çıkmasına, dinin toplumsal yapıda zayıflamasına, toplumsal hayatın bazı alanlarından çekilmesine vs sebep olabilir.Örneğin; Reform hareketinin Protestanlığı doğurmasıyla Hıristiyanlığın farklılaşması.Hz Osman döneminde çıkan fırkalaşma.Yeni dinin ortaya çıkması ve yayılmasıyla eski dinin olumsuz etkilenmesi.Çağdaş dünyada modernleşme ve sekülerleşmenin dini olumsuz yönde etkilemesi.- Weber tarafından kuramsal olarak ortaya konulan ve E.Troeltsch tarafından da yaygınlaştırılan sekülerleşme teorisi, gittikçe dinin sosyal hayattan uzaklaşacağı varsayımı üzerine kuruludur.Bir çok sosyolog, düz çizgili bir modernleşme ve sekülerleşme teorisine karşı çıkmakta ve onun olayı tüm genişlik ve çeşitliliği içersinde dünya ölçüsünde açıklamaya yeterli olmadığını ifade etmektedirler.

b) Toplumsal değişimin dini olumlu yönde etkilemesi- Bazen toplum da, toplumun yapısında öyle bir değişim gerçekleşir ki bu değişim, dinin lehine işlevsel olabilir.Örneğin; Konfüçyanizm’in ortaya çıkıp yerleşmesi, Çin’de hızlı bir sosyal değişim, düzensizlik ve çatışma döneminde olmuştur.Yine felsefi Brahmanizm ve Budizm’in başlangıçları, Hindistan’da birçok iç çekişmelerin, Arilerle yerli halk arasındaki çatışmaların, feodal savaşların ve Brahmanlarla Kşatriyaların sosyal nüfus mucadelelerinin şiddetlendiği zamanlara rastlamaktadır.- Dini olumlu yönde etkileyen bir etken olarak toplumsal değişime bir örnekte Sovyetler Birliği bağlamında verilebilir. Sovyetlerde ateizm temelli, din dışı ve dine karşıt bir biçimde gerçekleştirilmeye çalışılan modernleşme bazen dinin zayıflamasını beraberinde getirmişse de bazen de onunla mücadele etme temelinde dinin güçlenmesine sebep olmuştur.- Diğer bir örnek, demografta, göç ve şehirleşme ile kendini gösteren değişimin, Türkiye’de ve Ortadoğu’da dindarlaşma, cemaatleşme, dini örgütlenme, dini gruplaşma yönünde etkili oluşudur.-Yeni dini hareketler, bir yönüyle dini canlandırmaya işaret ederken, bir yönüyle de ana dini grup ve yapılar için tehdit unsuru olabilmektedir.

c) Toplumsal değişimle birlikte dinin değişimi-Toplumsal değişimle birlikte dinin değişiminden kastedilen, zaman içinde değişen sosyal şartlar ve toplumun yeni ihtiyaçları karşısında dinin kendini yenileyerek değiştirmesi, yeni bir yorumla, yeni bir hukuk anlayışıyla vb. ortaya çıkmasıdır. Burada toplumsal değişimin dine doğrudan değil dolaylı bir etkisi mevcuttur.- Örneğin; Budizm, doğum yeri olan Hindistan’ın sınırları dışına taşarak Çin Budizmi, Zen Budizmi, Lamaizm gibi Budist oluşumlar ortaya çıkması- Mezheplerin doğuşu, dinin kollara ayrılması da örnek olarak verilebilir.