II. Abdülhamid'in Tahta Çıkışının Yıl Dönümü

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11650
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
[img]http://www.uyanangenclik.com/gallery/422_28_08_15_8_52_01.jpeg[/img]
31 Ağustos 1876'da, II. Abdülhamid Han Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı ve 113. İslam halifesi olmuştu.
...
Amcası Abdülaziz'in 1876'da tahttan indirilmesi ve şüpheli koşullarda ölümü, ağabeyi V. Murat'ın tahta geçirildikten üç ay sonra ruhsal çöküntü geçirdiği iddiasıyla tahttan indirilerek Çırağan Sarayı'na hapsedilmesi olaylarına tanık oldu. 31 Ağustos 1876'da padişah ilan edildi ve 7 Eylül günü Eyüp'te kılıç kuşandı.

Bunalımlı bir dönemde tahta çıkan Abdülhamid, Batı'ya karşı dengeci, Doğu'ya karşı İslamcı politikalar izlemiş, ülke içinde mutlakiyeti güçlendirmiştir.

ABDÜLHAMİD TAHTA ÇIKTIĞINDA OSMANLI BUNALIMDAYDI

Abdülhamid tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu büyük bir bunalım içindeydi. 1871'de Âli Paşa'nın ölümünden sonra saray ile Bâb-ı Âli arasındaki çekişme alevlenmiş, 1875'te devlet borçlarını ödeyemez hale düşerek Muharrem Kararnamesi ile moratoryum ilan etmiş, Rusya'nın başını çektiği Panslavizm akımının etkisiyle Balkanlar'da ulusal ayaklanmalar baş göstermişti. Yurt içinde meşrutiyet yanlısı görüşler güçleniyor, hatta padişahlığın tasfiyesiyle cumhuriyet ilânı fikri tartışmaya açılıyordu.

Abdülhamid, tahta geçmeden Mithat Paşa'ya verdiği taahhüt uyarınca 23 Aralık 1876'da, ilk Osmanlı anayasası olan Kanun-ı Esasî'yi ilan etti. Meclis-i Mebusan ve Ayan Meclisi üyelerinden oluşan ilk meclis 19 Mart 1877'de açıldı. Böylece I. Meşrutiyet dönemi başladı. Padişah ile meclisin ülkeyi birlikte yönetmesi ilkesine dayanan anayasayla yargı bağımsızlığı ve temel haklar güvence altına alınmasına rağmen egemenliğin esas kaynağı yine padişahtı.

II. ABDÜLHAMİD HAN KİMDİR?

Sultan Abdülmecid'in oğludur. Henüz 10 yaşındayken annesi Tirimüjgan Sultan ölünce, bakımını Abdülmecid'in diğer çocuksuz eşi Piristû Kadın Efendi üstlendi. Piristû Kadın Efendi, Abdülhamid'i kendi çocuğu gibi büyüttü. Babasının ölümünden sonra yerine geçen amcası Abdülaziz diğer şehzadelerle birlikte Abdülhamid'in eğitimiyle de yakından ilgilendi. 1867 yılında çıktığı Avrupa gezisine Abdülhamid'i de beraberinde götürdü.

BEDİÜZZAMAN: HER SABAH ABDÜLHAMİD'E DUA EDİYORUM

Vehbi Vakkasoğlu'nun "Başkasının Günahına Ağlayan Adam" kitabında Said Nursi’nin talebelerinden Mustafa Sungur’un naklettiğine göre Bediüzzaman, Abdulhamid için Veli ifadesini kullanıyor.

İşte kitaptan o bölüm:

“Sultan Abdülhamid, velidir. Ben, onu hususî dualarımın içine almışım. Her sabah, ‘Ya Rabbi, sen Sultan Abdülhamid Han ve Sultan Vahidüddin ve Hanedan-ı Osmaniye’den razı ol’ diye dualarımda yad ederim.”

Yavuz Bahadıroğlu Sultan Abdülhamit’i şu sözlerle anlatıyor:

Sultan II. Abdülhamid’i, devlet ve hilafet mührünü abdestsiz basmayacak kadar dindar bir kişilik olarak biliriz.

Bu konuda en yakınında bulunmuş pek çok ismin şahitliği var. Ama “dinsizlik” anlamına gelen iftiralar atılarak tahttan indirildi!

Kızı Ayşe Osmanoğlu, babasının dindarlığını şöyle anlatıyor:

“Babam doğru ve tam dini itikada sahip bir Müslüman’dan başka biri değildir. Beş vakit namazını kılar, Kur’an-ı Kerim okurdu. Gençliğinde Şazeli tarikatına girmişti. Daima camilere devam ettiğini, Ramazanlarda Süleymaniye Camii’nde namaz kıldığını, o zamanlar camide açılan sergilerden alışveriş ettiğini hikâye tarzında anlatırdı. Camide namaz kıldığı günlerden birinde Hamza Zafir Efendi adında muhterem bir şeyhe tesadüf edip onunla ahbap olmuş, bu tarikata bu suretle intisap etmiştir. Keza Yahya Efendi Tekkesi’nin büyük şeyhi olan Abdullah Efendi vasıtasıyla dahi Kadiri tarikatına intisap etmiştir…

Babam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın hususi bahçesinde beş vakit Ezan-ı Muhammedi okunurdu. Babamın bir sözü vardı: “Din ve Fen” derdi, ”bu ikisine de itikat etmek caiz.” (Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid, Hatıralarım, 3. Baskı, Ankara 1986, Selçuk Yayınları, sayfa 24-25).

Şimdi gelin Sultan II. Abdülhamid’i tahttan indiren fetvaya bir bakalım… Bakalım ve “Halife-i Ruy-i zemin”in nasıl akıl almaz iftiralarla tahttan indirildiğini görelim (günümüz Türkçesiyle)…

“Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer’i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse, yaksa ve yırtsa (akıl alır gibi değil, ama tüm Müslümanların aynı zamanda dini lideri olan zat, bazı şer’î hükümleri din kitaplarından çıkarmakla, hatta dinî eserleri yakıp yırtmakla suçlanıyor) devlet hazinesini israf edip şeriata aykırı şekilde harcasa, idare ettiği kimseleri şer’i sebep olmadan öldürse, hapsetse, sürse, başka türlü zulümleri de adet edindikten sonra doğru yola yemin etmişken sözünden dönerek Müslümanların yaşayışını tamamen bozacak şekilde fitne (fitne!) çıkarmakta direnip onları birbirlerine öldürtse, buna engel olacak durumdaki Müslümanlar, onun bu zora dayanan tutumunu ortadan kaldırınca, İslam memleketlerinin pek çok yerlerinden hal’ edilmiş tanıdıklarını ispatlayan haberler gelip yerinde kalmasına kesinlikle zarar ve ayrılışında iyilik düşünülürse, kendisine imamlık ve sultanlıktan vazgeçme teklif etmek veya hal’ etmek şekillerinden hangisi meseleyi çözen ve bağlayan işlerin sahibi olanlar tarafından daha iyi görülürse yapılması yerinde ve vacip olur mu?”

Hacı Nuri Efendi, o tarihte “Fetva Emini”dir. Kulaklarına inanamıyor. Son cümleleri tekrar okutuyor. Sonra:

“Bunun kimseye hayrı olmaz” diyor, “Ben ancak birinci şıkkı, yani imamet ve saltanattan feragat teklifine evet derim.”

Talat Bey, Ahmet Rıza Bey ve Pertev Paşa’dan oluşan darbe heyeti Fetva Emini ile özel görüşmek istiyorlar. Yan odaya geçiliyor. Daha görüşme başlamadan İttihad ve Terakki’nin İstanbul meb’usu Mustafa Asım Efendi hışımla içeri dalıyor. Fetva Emini Hacı Nuri Efendi’yi odanın bir köşesine sürükleyip kulağına bir şeyler fısıldıyor….

Hacı Nuri Efendi’nin yüzü sapsarı oluyor. Dudakları titriyor. O şekilde salona dönülüyor (Salonda bulunanlardan Süleyman Tevfik Bey hatıralarında böyle tasvir eder).

Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi, Hacı Nuri Efendi’ye soruyor:

“Birader, fetva üzerine başkaca mütalâanız var mı?”

Hacı Nuri Efendi, ürkek bir sessizlik içinde masaya gidiyor. Fetva masanın üstündedir: Tek kelime etmeden titreyen elleriyle fetvayı mühürleyip imzalıyor.

Ardından da Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi, “elcevap, olur” notunu ekleyip mührü basıyor.

Elmalılı Hamdi (Yazır) Efendi’nin kaleme alıp Şeyhülislam Mehmed Ziyaeddin Efendi’nin imzaladığı bu hal’ fetvasıyla 33 yıl padişahlık ve halifelik makamında oturmuş Sultan II. Abdülhamid tahttan indiriliyor (27 Nisan 1909=106. Yıldönümü).

Asıl anlatmak istediğim, Sultan II. Abdülhamid’in Peygamber Efendimiz’e bağlılığı… O kadar ki, Efendimiz hakkında dünyada yapılan tüm yayınları dikkatle izler, gerektiği zaman müdahale eder, hilâfet ve saltanat gücünü kullanarak engellemeye çalışırdı.