[color=red][size=12pt][b]- I -[/b][/size][/color]
Iade-i muhakeme Yargılamanın yenilenmesi
Iaşe Yaşatma; besleme; geçinme
Ibâre Deyiş; cümle; paragraf; bir bölüm söz
Ibhâm Kapalı bırakma; açıklamama; belli etmeme; gizli kapaklı tutma
Ibka Devamlı, sürekli kılma; yerinde bırakma
ibka kalmış, bırakılmış
Ibra Aklanma; temize çıkma; aklama; temize çıkarma Alacaklının, borçlusunda bulunan alacağından tamamen veya kısmen vazgeçmesi
Ibraz Gösterme; meydana çıkarma; sunma
Ibtida Başlama; başlangıç; ilkin; en önce; başta
Icâb Gerekme; gerek; bir sözleşme için ilk söylenen söz
Icabet etme Uyma
Icabı hal Durumun gereği
Icar Kiraya verme; kiraya verilme
Icâre-i müeccele Sonradan alınacak kira
Icareteynli vakıf Ivedili ve süreye bağlı kira sözleşmesi olan vakıf mallar
Icazet Izin; ruhsat, diploma
icazet Müsaade, ruhsat, mümeyyiz küçüklerin kendiliklerinden yaptıkları borçlandırıcı işlemleri velî veya vasîlerince sonradan verilen izin, müsaade.
Icâzet-i lâhika Bir kimsenin izni olmadığı halde,yapıldıktan sonra bir şeyi kabul etmesi ve onaylaması
Icbar Zorlamak
Icbar etme Zorlama
Icmâl Kısaltma; özetleme; öz; özet genel toplamı
Icra tetkik mercii İcra-İflas dairesinin üzerinde olup, icra-iflas işlemlerinin doğru ve kanuna uygun olup olmadığını denetleyen ve ayrıca kanunun kendisine verdiği dava ve işleri gören özel mahkeme.
Içtihad Özel görüş; anlayış; kavrayış
Içtima Toplanma; toplantı; bir araya gelme
Içtimaî Sosyal; toplumsal
Içtinap Kaçınma; çekinme
Idame Devam ettirme; sürdürme
Idâre-i husûsiyye Il özel idaresi
Ifa Ödeme; yerine getirme; bir işi yapma; edim
Ifadat Sözler
Ifade Anlatma; anlatış; anlatım
Ifham Anlatma; anlatılma; bildirme; bildirilme
Iflas Borcunu ödemeyen veya ödemelerini tatil eden borçlu hakkında yapılan takip sonucunda, mahkeme kararı ile tespit ve ilan edilen durum.
Ifrağ Bir durumdan başka bir duruma sokma
Ifraz Arazinin parçalanması; bölünmesi; parsellere ayırma; araziyi imar açısından uygun parçalara bölme
Ifşasına müeddi Açıklanma gereği
iftikar Yoksulluğunu, fakirliğini açığa vurmak Ihale Artırma veya eksiltme biçimiyle yapılan ve en uygun fiyatı teklif edene (en çok artıran veya eksiltene) işin/malın verildiği sözleşme yöntemi.
Ihâta Bir şeyin etrafını çevirme; sarma; kuşatma; etrafı çevrilme; anlayış; geniş bilgi
Ihbar Haber verme; bildirme; bildirim
Ihdas Ortaya çıkarma; kurma; bir şeyi ilk kez ortaya koyma
Ihfa Saklama
Ihkak-ı hak Kendiliğinden hak alma
Ihlal etmek Zarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek; çiğnemek; bozmak
Ihmal Dikkatsizlikten ve özensizlikten kaynaklanan kusur; savsaklama; gerekli özeni göstermeme
Ihraç Çıkarma; dışarıya mal satma; dış satım
Ihraz Benimseme; sahipsiz bir malı sahiplenme
Ihtar Hatırlatma; dikkati çekme; uyarma; uyarım
Ihtarname Bir kimseye, bir hususu yerine getirmesi veya getirmemesi için yapılan yazılı uyarı; hatırlatma belgesi.
Ihticâc Delil veya tanık gösterme
Ihtilaf Anlaşmazlık; uyuşmazlık; çekişme; niza; görüş farklılığı
Ihtilat Karışma; katılma; bir araya gelme
Ihtimam Özen; bir şey, iş ya da kişiye özel dikkat gösterme
Ihtirâzi kayıt Çekince; önkoşul; belli hakları kullanma hakkının saklı tutulması
Ihtiva etmek Içermek; kapsamak; içine almak; içinde bulundurmak
Ihtiyar etmek Seçmek; seçme hakkını kullanmak; tercih etmek; yeğlemek
Ihtiyarî Isteğe bağlı; seçmeli; istemli
Ihtiyat Sakınma;
Ihtiyati tedbir Davacının, davasını kazanması durumunda, dava konusu şeye kavuşabilmesi için, davadan önce veya dava sırasında o şeyi garanti altına almasına yarayan önlem.
ihtizaz Titreşme, titreşim.
Ihzâr Hazırlama; huzura getirme;
Ihzaren celb Sanığı veya tanığı, kendi arzusu nedeniyle gelmediği için mahkeme önüne hakim kararı ile zorla getirtme
Ihzarî Hazırlayıcı; yetiştirici; hazırlık niteliğinde olan
Ika etmek Yapmak; etmek; oluşturmak
Ikâme Yerine koyma; yerine kullanma; dikme;yerine geçme; kaim olma; dava açma
Ikamet etme Bir yerde yerleşme iradesi ve niyetiyle oturma.
Ikametgah Bir kimsenin yerleşme kast ve niyetiyle oturduğu yer
Ikmal Tamamlama; bitirme; devamlı olarak yiyecek içecek ve diğer gerekli malzemenin sağlanması
Ikrâh Korkutma; bir kimseyi yapmak istediği şeyi yapmamaya, yapmamak istediği şeyi yapmaya korkutarak zorlamak
Ikrar Saklamayıp söyleme; bildirme; açıkça söyleme; kabul
Ikraz Borç verme; ödünç verme
ikraz Borç verme ;ödünç verme.
Iktifâ Yeter bulma; yetinme
Iktirân Yakın varma; yanına gelme; yaklaşma; ulaşma; erişme
Iktisabî Kazanma ile ilgili; edinme ile ilgili
Iktisadi Ekonomik
Iktisap Kazanma; kazanım; edinme; bir şeyin mülkiyetini elde etme
Iktiza Gerekme; gerektirme; gereklilik; işe yarama ilâm yargı belgesi; mahkemenin verdiği nihaî (son ) kararın, iki taraftan her birine yöntemine göre verilen onamlı örnekleri; mahkeme kararı örneği (sureti)
I'lâmât Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar; kararı bildiren belge
Ilamlı icra takibi Para veya paradan başka bir şey içeren konularda, önce bir mahkeme ilamı alınıp, ilamlara özgü icra takibi yapılması.
Ilamsız icra takibi Elinde bir mahkeme ilamı bulunmayan veya bulunmasına rağmen ilamlı icra yoluna başvurmayan kişilerin, alacaklarını elde etmek için başvurdukları icra yolu.
Ila-nihâye Sonuna kadar
Ilga Ortadan kaldırma; yürürlükten kalkma; hükümden düşürme; geçersizleştirme
Ilka Koymak, birakmak. Terk etmek, Öne atmak
Illet Hastalık; sakatlık; bozukluk; neden; sebep
Illiyet bağı Nedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki
Ilmî Bilimsel
Ilmi içtihatler Hukuk bilginlerinin hukuki sorunlarda ileri sunmuş oldukları görüş, düşünce ve kanaatlerdir.
Ilmühaber Belge; birinin herhangi bir durumunu (örneğin ikametgahını) gösteren durum belgesi
Iltibâs Karıştırılma; benzeşim; karışıklık
Iltihâk Katılma; karışma
Iltisâk Yapışma; bitişme; kavuşma
Iltizam Kendi için gerekli sayma; gerektirme
Iltizami muamele Bir kimsenin malvarlığının aktifinde yer alan kalemlere dokunmaksızın, yalnızca pasifini artıran bir işlem yapması; taahhüt işlemi; borçlandırıcı işlem;
Ilzâm Susturma; bağlama
Imâl Yapma; yapılma; meydana getirme
Imâr Bayındırlık; bayındır duruma getirme; geliştirme
Imdi Buna göre; şu halde; o halde
Imha Yok etme; ortadan kaldırma; mahvetme
Imhâl Mühlet verilmesi; süre verilmesi; erteleme; yeni bir önel tanıma
Imlâ Doldurma; doldurulma; yazdırma; yazdırılma; bir dilin cümlelerini, kelimelerini doğru yazma bilgisi
Imtina Kaçınma; çekinme
Imtisâl Gerekeni yapma; bir örneğe göre hareket etme; alınan emre boyun eğme
Imtiyaz Ayrıcalık; farklılık
Inbiâs Gönderilme; meydana çıkma; ileri gelme
Ind-el-hâce Lâzım olduğu; gerektiği zaman
Ind-ettemyiz Temyiz sonunda; temyiz olunduğunda
Indinde Yanında
Infâk Beslemek; geçindirmek; nafakalandırmak
Infisah Ortadan kalkma; dağılma; fesholma.
Infisâh Fesh olunma; bozulma; hükümsüz kalma; dağılma; kendiliğinden ortadan kalkma
Inhisar Tekel; monopol; alımın veya satımın tek bir elde toplanması
In'ikad Bağlama; kurulma; toplanma
Inkılâp Değişme; bir halden başka bir hale dönme; devrim
Inkişaf Açılma; gelişme; gelişim; açınım
Inkisâm Taksim olma; parçalanma; bölünme; ayrılma
Inkıta Kesilme; kesinti; ara verme
Inkıyâd Boyun eğme; kendini teslim etme
Inkiza Bitim; sona erme
Inşâî Inşaya, yapıya ait
Inşaî hak Yenilik doğuran hak; bir hukuki durumun ortadan kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir hukuki durumun yaratılması için kişinin kullandığı hak
Insicâm Bir düzeye gitme; düzgün söz; düzgünlük; tutarlık
Intac Sonuç verme; nitelendirilme; sonuçlandırılma; bitirme
Intifa Yararlanma; bir şeyden istifade etme
Intifa hakkı Yararlanma hakkı; başkasına ait bir malda, kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak hakkı çeşidi
Intifa hakkı Başkasına ait bir mal (hak) üzerinde, kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak hakkı çeşidi.
Intihâb Seçme; seçilme; seçim
Intikal Bir mal üzerindeki tasarruf hakkının, kanun ile belli kimselere geçmesi
Intikal Geçme; geçirim; nakil; birinden diğerine geçme; yer değiştirme; el değiştirme bir mal üzerindeki tasarruf hakkının kanun ile belli kimselere geçmesi
Intikal Geçiş; göçüş; anlama; kavrama; yer değiştirme; el değiştirme
Intizâm Düzgünlük; çeki düzen; düzenlilik
Intizâr Bekleme; beklenilme; gözleme; gözlenilme
Inzibât Yolunda olma; genel emniyetin yolunda olması; sıkı düzen
Inzimâm Eklenme; katılma; ilave
Ipham Belirsizlik
Ipka Kalma; yerinde bırakma; görevinde bırakma; yenileme
Ipotek Hak sahibine, alacağını, bir taşınmaz malın değerinden elde etme yetkisini veren sınırlı bir ayni hak.
Ipotek akit tablosu İpoteğin kurulması sırasında tapu memuru tarafından düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senet.
Ipotek belgesi Tapu sicil müdürlüğü tarafından verilen ve ipotek akit tablosunun özetini içeren belge.
Ipotekli borç Senedi Taşınmaz rehni ile güvence altına alınmış kişisel bir hak nedeniyle, yetkili tapu görevlilerince ilgili taşınmaza değer biçilerek, taşınmaz değerinin bağlandığı (sürümünün kolaylaştırıldığı) kıymetli evrak.
Iptal Hukuk kurallarına aykırı biçimde yapılmışbir idari işlemin yargı organının kararıyla ortadan kaldırılmasıdır
irad Senedi Şahsi nitelikte olmayan bir alacak için karşılık gösterilen gayrimenkulle sınırlı sorumlu olmak kaydıyla resmi senetle ve tapu senedine tescil ile sadece zirai gayrimunkuller, evler ve üzerine bina inşa edilecek arsalar üzerinde kurulan bir gayrimenkul rehin senedidir.
Irae Tayin etme; gösterme
Irae edilmek Gösterilmek
Iras Yapma; etme; birine (zarar) verme, sebep olma
Irat Senedi Bir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak, sürümünü artırmak için bağlandığı kıymetli evrak.
Irca Eski duruma çevirme; geri döndürme; indirgeme
Irca olunma Eski duruma getirme; çevirme; döndürme
Irsen Irs yoluyla; miras yoluyla (geçerek)
Irtibat Bağlantı; ilişki; ilgili olma
Irtifak Hacet talep etme; ihtiyaç duyma; yükümlenim
Irtifak hakları Bir taşınmaz üzerinde, bir kullanma ve yararlanmaya rıza göstermeyi veya mülkiyete özgü bazı hakların kullanılmasından kaçınmayı gerektiren ve diğer bir taşınmaz veya kişi yararına ayni hak olarak tesis edilen hukuki işlem.
irtikâb Bekleme, gözleme. Bir işe girişmek
irtikâp Kötü iş yapma, kötülük etme. Yalan söyleme, hile yapma.
Is'af Yerine getirme
Isâl Vardırma; vardırılma; ulaştırma; ulaştırılma
Iş'âr Bildirme; yazı ile bildirme; gösterme
Isbât Şahit ve delil göstererek doğrusunu ortaya çıkarma
Işgal Tapu kütüğüne göre sahipsiz mal durumuna geldiği anlaşılan taşınmaz malları edinme yolu.
Işhâd Şahit getirme; tanıklık ettirme; tanık gösterme
Işkâl Zorlaştırma; güçleştirme
Iskan ruhsatı Bir binada oturulabilmesi için, yapının tamamlanmasından sonra ve İmar Kanunu'na göre, o yapının kullanılabileceğine ilişkin olarak verilen belge.
Iskat Düşürme; hükümden düşürme; yok etme; iptal
Islah Düzeltme; davada tarafça düzeltme; iyileştirme; iyi bir hale getirme
islah Taraflardan birisinin davada yapmış olduğu bir usul işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesidir.
Islahât Düzeltme veya iyileştirme işleri
Isnad Bir şeyi veya bir işi, birisi için yaptı diyebilme; bir şeye dayandırma; yükleme
Istiane Yardım isteme
Isticar Kira ile tutma; kiralama
Isticvap Sorguya çekme; sorguya çekilme
Istida Dilekçe; arzuhal; emanet bırakma; himaye (korunma) talep etme
Isti'dâd Kabiliyet; akıllılık; anlayış; yetenek
Istidlâl Bir kanıta dayanarak, bir nesneden sonuç çıkarma; kanıt ile anlama
Istifa İsteğe bağlı olarak bir görevden ayrılma.
Istifade Yararlanma; faydalanma
Iştigal Meşgul olma; bir işle uğraşma
Istiglâl Ipotek; ev, dükkân, tarla ve bunlara benzer taşınmazların geliri, karşılık gösterilerek rehine koyma
Istihap Yanına almak
Istihdâf Hedef tutma; amaç edinme; amaçlama
Istihdâm Hizmete kabul etme; kullanma; çalıştırma
Istihkak Hak istemek; hak ediş; bir şey üzerinde hak iddiasında bulunma
Istihkak davası Taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya diğer bir aynî hak iddiasında bulunmayı konu alan dava
Istihlâk Tüketim; kullanarak bitirme
Istihrâç Çıkarma; çıkarılma; netice çıkarma; anlam çıkarma; anlama
Istihsal Üretim; üretme; elde etme
Istikraz Borç alma; ödünç alma
Istılâh Terim
Istilzâm Gerektirmek
Istimâ Davada dinleme; yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile,tanık ve bilirkişinin beyanlarını dinlemesi
Istimâl Kullanma
Istimval Ilgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer pahası karşılığında kişilerin mallarına el konulması
Istina Dayanak; dayanma
Istinad Dayanma; senet, delil sayma
Istinâd etmek Dayanmak; bir şeyi dayanak(mesned) olarak almak
Istinkâf Çekimser kalma; çekinme; geri durma; sakınma
Istinsah Suret çıkarma
Iştirâ Alım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda bir şeyin malikinden, o şeyin mülkiyetinin kendisine kararlaştırılan bedel karşılığında devrini isteme yetkisi veren hak
Iştira hakkı Hak sahibine, istediği zamanda, bir malın malik
Iştirâk Katılma; ortak olma; ortaklık
Iştirak halinde mülkiyet Kanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin, bu ortaklıkları nedeniyle bir malın mülkiyetine elbirliğiyle sahip oldukları ve her birinin hakkının, o malın tamamını kapsadığı mülkiyet biçimi.
Istirdâd Geri alma; alınma; geri isteme
Istisna Ayrı tutma; kural dışı sayma
Istisna sözleşmesi Yüklenicinin (müteahhidin), ücret karşılığında, iş sahibi için eser ortaya çıkarmayı borçlandığı sözleşme; eser sözleşmesi.
Ita Verme; ödeme
Itfa Söndürme; ödeme; bir borcu, ödeme, takas, af gibi bir sebeple kapatma; sona erdirme
itham Suçlama, Suçlu görme.
Itlâk Salıverme; koyuverme; boşamak; demek; denilmek; tabir
Itmam Tamamlama
Ittiba Uyma; itaat etme
Ittihâd Bir olma; birleşme; birlik
ittiham Suç altında bulunmak, Suçlamak. Töhmet altında olmak, Suçlandırmak.
Ittihâz Edinme; edinilme; kabul etme; sayma; tutma; alma
ittihaz etmek Saymak, tutmak, ... olarak görmek.
Ittisâl Bitişme; kavuşma; yakınlık
Ivaz Karşılık; bedel; eder; karşı bedel; mukabil eda; fiyat
Ivazlı akit Iki tarafa borç yükleyen sözleşme
Ivazsız akit Tek tarafa borç yükleyen sözleşme
Izaa Kaybetme; yitirme
Izafe Zammetmek; katmak; karıştırmak
Izale Giderme; giderilme
Izale-i şüyuu Herhangi bir malın kendisinin veya satılarak bedelinin paylaştırılması suretiyle, bu mal üzerindeki ortaklığın (paydaşlığın) giderilmesi.
Izhâr Açıklama
Izrar Zarar verme; zarara sokma.
Iztırâr Zorunluluk; çaresizlik.
Iztırar hali Kişinin açlık,susuzluk hali nedeniyle yada mevcut bir tehlike nedeniyle;üçüncü kişiye verdiği zarardan dolayı sorumluluk durumuna ilişkin hukuki konumu. BK.mad.52/;765 s.TCK.mad.49/3; TMK.mad.753
|