Hayberin Fethi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Hayberin Fethi
« : 15 Ocak 2018, 10:51:38 »
Medine-Suriye yolu üzerinde, Medine’ye 150 km. uzaklıkta bulunan Hayber,
sadece yahudilerin yaşadığı önemli bir şehirdi. Üç ayrı bölgedeki sekiz
hisardan oluşuyordu. Daha önce anlatıldığı gibi, Medine’den çıkarılan Benî
Nadîr Yahudilerinin liderleri ve kabileden bir kısmı, Hayber’e yerleşmişlerdi.
Bundan itibaren Hayber, müslümanlara karşı düşmanca bir politika takip
etmeye başladı. Buraya yerleşen ve şehirde söz sahibi haline gelen Benî
Nadîr liderleri, Müslümanlardan intikam almak maksadıyla, başta Mekke
olmak üzere kabile kabile dolaşıp müşrik Arap kabilelerini Müslümanlara
karşı bir cephede toplamayı başarmışlardı. Onların çalışmalarıyla Kureyş’in
liderliğinde bir araya gelen müşriklerin, Medine’ye saldırıları üzerine iki taraf
arasında Hendek Savaşı yapılmıştı. Benî Kureyzâ Yahudilerinin akıbetini de
öğrenen Hayber Yahudileri, düşmanlıklarını bu savaştan sonra da devam
ettirdiler.

Hayber Yahudilerinin savaş hazırlığı başlatarak Fedek Yahudileri ve
Gatafan oğullarını yanlarına almaya çalıştıkları duyulmuştu. Hz. Peygamber’in
emriyle yapılan istihbarat çalışmaları neticesinde alınan haberin doğru
olduğu anlaşıldı. Diğer bazı gazvelerinde yaptığı gibi Resûlullâh, düşmana
saldırı fırsatı vermemek için önceden harekete geçti. Hudeybiye antlaşması
sayesinde Mekke tehlikesi ortadan kalktığı için daha rahat hareket eden Hz.
Peygamber gerekli hazırlıkları başlattı. Bu seferde alınacak ganimetin sadece
Hudeybiye’de bulunanlar arasında dağıtılacağını bildirerek, cihad sevabı
maksadıyla katılmak isteyenlerin de gelebileceğini bildirmişti. Hudeybiye
dönüşünden 20 gün sonra, iki yüzü süvari bin dört yüzü piyade olan 1600
kişilik ordusuyla Medine’den hareket etti. Yaralıları tedavi etmek, yemek
pişirmek gibi geri hizmetlerde yardımcı olmak üzere aralarında Ümmü
Seleme ve Safiyye bint Abdülmuttalib’in de bulunduğu 20 hanım sahâbî de
sefere katılmıştı.

Hızlı bir yürüyüşle, dört gün sonra bir gece vakti Hayber şehrine ulaşıldı.
Hz. Peygamber, benzeri durumlarda olduğu gibi, gece baskını yapmadı ve
sabahı bekledi. Ayrıca Gatafan oğullarından Hayberliler’e gönderilecek
yardımı engellemek maksadıyla, onların gelebileceği istikametteki yollara
birlikler yerleştirdi. Bu tedbiriyle onların yardım teşebbüslerini sounuçsuz
bıraktı. O sırada şöyle dua ediyordu: “Allahım! Biz bu şehir ve halkının
hayrını istiyoruz. Bu şehrin halkına ve kötülüklerine karşı sana sığınıyoruz.”
(İbnü’l-Esîr, II, 217).

Sabah vakti bahçe ve tarlalarına gitmek üzere kalelerinden çıkan
Hayberliler, İslâm ordusunu görünce korku içinde kalelerine çekilip kapıları
kapattılar. Hz. Peygamber önce Yahudileri İslâm’a davet etti. Teklifin
reddedilmesi üzerine, Hayber kalelerini kuşatma altına aldı. Kalelerin
civarında çok şiddetli çatışmalar yapılıyor ancak Yahudiler teslim olmaya
yanaşmıyordu. Taarruz önce Netât bölgesinde yoğunlaştırıldı ve buradaki
kaleler alındı. Ardından Şıkk ve nihayet Ketîbe bölgesindekiler fethedildi. En
şiddetli çatışmalar, Kamûs kalesinin fethi sırasında yaşandı ve Hz. Ali
özellikle burada büyük kahramanlıklar gösterdi (7/629).

Çatışmalar sırasında on beş şehit verilmiş, buna karşılık doksan üç
Yahudi öldürülmüştü. Hayberliler, ziraat işlerini iyi bildiklerini söyleyerek
topraklarında yarıcı olarak kalma teklifinde bulunmuşlardı. Hz. Peygamber,
İslâm devletinin gerekli gördüğünde onları topraklarından çıkarma hakkını
saklı tutarak bu teklifi kabul etti. Böylece Yahudiler yıllık tarım mahsülünün
yarısını İslâm devletine vereceklerdi. Hayber’de ele geçirilen taşınabilir
ganimetlerin dörtte biri gazilere paylaştırıldı ve beşte biri Hz. Peygamber ve
ganimet ayetinde belirtilenlere bölüştürülmek üzere beytülmale ayrıldı. Benî
Nadîr liderlerinden savaşta öldürülen Huyeyy b. Ahtab’ın gizlediği hazinesi
bulunarak fakirlere dul ve yoksul kadınlara dağıtıldı. Ele geçirilen Tevrat
nüshaları Yahudilere geri verildi. Diğer taraftan Necâşî’nin tahsis ettiği
gemiyle Arabistan’a dönen Ca‘fer b. Ebû Tâlib başkanlığındaki son muhâcir
kafilesi Hayber’e geldi. Hayber'in fethinden hemen sonra Ca'fer'i karşısında
gören Resûlullah, “Hangisine sevineceğimi bilmiyorum. Hayber'in fethine
mi, yoksa Ca'fer'in gelişine mi?” diyerek onu kucaklayıp alnından öptü ve
elde edilen ganimetten on altı arkadaşıyla birlikte ona pay ayırdı.

Hayber’in fethi, bölgedeki diğer Yahudi yerleşim merkezlerini de
etkiledi. Bir heyet gönderen Fedek halkı, Hayberliler’e tanınan şartlarla sulh
istedi. Teklifleri kabul edilince, savaşsız alındığı için Hz. Peygamber’in
tasarrufuna bırakıldı. Teyma Yahudileri de aynı şartla İslâm devletinin
hakimiyetini tanıdılar. Müslümanlara karşı koymak isteyen Vâdilkurâ
Yahudileri, işin başında teslim olmak zorunda kaldılar ve onlar da
topraklarında yarıcı olarak bırakıldılar. Böylece Medine için bir düşman
yuvası haline gelen ve önemli bir tehdit oluşturan Hayber gailesi bertaraf
edildiği gibi, Arabistan’daki Yahudi kolonileri İslâm devletinin hakimiyetini
tanımış oldu.

Hayber’in fethinden sonra Resûlullâh birkaç gün orada kaldı. Bu sırada
Zeyneb adındaki bir Yahudi kadın, zehirlemek maksadıyla kendisine
kızartılmış oğlak eti ikram etmişti. İlk lokmada durumu fark eden Hz.
Peygamber, lokmayı ağzından çıkardı. Ancak etten yiyen Bişr b. Berâ isimli
sahabi zehirlenip öldü. Bu kadının kısas uygulanarak öldürüldüğü veya
affedildiği rivayetleri vardır.

Hz. Peygamber bu gazveden sonra, esirler arasında bulunan Yahudi
liderlerden Huyeyy b. Ahtab’ın kızı Safiyye’yi kendisiyle evlenme veya
ailesine geri dönme hususunda serbest bıraktı. Kendisiyle evlenmeyi tercih
ederek Müslüman olan Safiyye ile evlendi.