Medine-Suriye yolu üzerinde, Medine’ye 150 km. uzaklıkta bulunan Hayber, sadece yahudilerin yaşadığı önemli bir şehirdi. Üç ayrı bölgedeki sekiz hisardan oluşuyordu. Daha önce anlatıldığı gibi, Medine’den çıkarılan Benî Nadîr Yahudilerinin liderleri ve kabileden bir kısmı, Hayber’e yerleşmişlerdi. Bundan itibaren Hayber, müslümanlara karşı düşmanca bir politika takip etmeye başladı. Buraya yerleşen ve şehirde söz sahibi haline gelen Benî Nadîr liderleri, Müslümanlardan intikam almak maksadıyla, başta Mekke olmak üzere kabile kabile dolaşıp müşrik Arap kabilelerini Müslümanlara karşı bir cephede toplamayı başarmışlardı. Onların çalışmalarıyla Kureyş’in liderliğinde bir araya gelen müşriklerin, Medine’ye saldırıları üzerine iki taraf arasında Hendek Savaşı yapılmıştı. Benî Kureyzâ Yahudilerinin akıbetini de öğrenen Hayber Yahudileri, düşmanlıklarını bu savaştan sonra da devam ettirdiler.
Hayber Yahudilerinin savaş hazırlığı başlatarak Fedek Yahudileri ve Gatafan oğullarını yanlarına almaya çalıştıkları duyulmuştu. Hz. Peygamber’in emriyle yapılan istihbarat çalışmaları neticesinde alınan haberin doğru olduğu anlaşıldı. Diğer bazı gazvelerinde yaptığı gibi Resûlullâh, düşmana saldırı fırsatı vermemek için önceden harekete geçti. Hudeybiye antlaşması sayesinde Mekke tehlikesi ortadan kalktığı için daha rahat hareket eden Hz. Peygamber gerekli hazırlıkları başlattı. Bu seferde alınacak ganimetin sadece Hudeybiye’de bulunanlar arasında dağıtılacağını bildirerek, cihad sevabı maksadıyla katılmak isteyenlerin de gelebileceğini bildirmişti. Hudeybiye dönüşünden 20 gün sonra, iki yüzü süvari bin dört yüzü piyade olan 1600 kişilik ordusuyla Medine’den hareket etti. Yaralıları tedavi etmek, yemek pişirmek gibi geri hizmetlerde yardımcı olmak üzere aralarında Ümmü Seleme ve Safiyye bint Abdülmuttalib’in de bulunduğu 20 hanım sahâbî de sefere katılmıştı.
Hızlı bir yürüyüşle, dört gün sonra bir gece vakti Hayber şehrine ulaşıldı. Hz. Peygamber, benzeri durumlarda olduğu gibi, gece baskını yapmadı ve sabahı bekledi. Ayrıca Gatafan oğullarından Hayberliler’e gönderilecek yardımı engellemek maksadıyla, onların gelebileceği istikametteki yollara birlikler yerleştirdi. Bu tedbiriyle onların yardım teşebbüslerini sounuçsuz bıraktı. O sırada şöyle dua ediyordu: “Allahım! Biz bu şehir ve halkının hayrını istiyoruz. Bu şehrin halkına ve kötülüklerine karşı sana sığınıyoruz.” (İbnü’l-Esîr, II, 217).
Sabah vakti bahçe ve tarlalarına gitmek üzere kalelerinden çıkan Hayberliler, İslâm ordusunu görünce korku içinde kalelerine çekilip kapıları kapattılar. Hz. Peygamber önce Yahudileri İslâm’a davet etti. Teklifin reddedilmesi üzerine, Hayber kalelerini kuşatma altına aldı. Kalelerin civarında çok şiddetli çatışmalar yapılıyor ancak Yahudiler teslim olmaya yanaşmıyordu. Taarruz önce Netât bölgesinde yoğunlaştırıldı ve buradaki kaleler alındı. Ardından Şıkk ve nihayet Ketîbe bölgesindekiler fethedildi. En şiddetli çatışmalar, Kamûs kalesinin fethi sırasında yaşandı ve Hz. Ali özellikle burada büyük kahramanlıklar gösterdi (7/629).
Çatışmalar sırasında on beş şehit verilmiş, buna karşılık doksan üç Yahudi öldürülmüştü. Hayberliler, ziraat işlerini iyi bildiklerini söyleyerek topraklarında yarıcı olarak kalma teklifinde bulunmuşlardı. Hz. Peygamber, İslâm devletinin gerekli gördüğünde onları topraklarından çıkarma hakkını saklı tutarak bu teklifi kabul etti. Böylece Yahudiler yıllık tarım mahsülünün yarısını İslâm devletine vereceklerdi. Hayber’de ele geçirilen taşınabilir ganimetlerin dörtte biri gazilere paylaştırıldı ve beşte biri Hz. Peygamber ve ganimet ayetinde belirtilenlere bölüştürülmek üzere beytülmale ayrıldı. Benî Nadîr liderlerinden savaşta öldürülen Huyeyy b. Ahtab’ın gizlediği hazinesi bulunarak fakirlere dul ve yoksul kadınlara dağıtıldı. Ele geçirilen Tevrat nüshaları Yahudilere geri verildi. Diğer taraftan Necâşî’nin tahsis ettiği gemiyle Arabistan’a dönen Ca‘fer b. Ebû Tâlib başkanlığındaki son muhâcir kafilesi Hayber’e geldi. Hayber'in fethinden hemen sonra Ca'fer'i karşısında gören Resûlullah, “Hangisine sevineceğimi bilmiyorum. Hayber'in fethine mi, yoksa Ca'fer'in gelişine mi?” diyerek onu kucaklayıp alnından öptü ve elde edilen ganimetten on altı arkadaşıyla birlikte ona pay ayırdı.
Hayber’in fethi, bölgedeki diğer Yahudi yerleşim merkezlerini de etkiledi. Bir heyet gönderen Fedek halkı, Hayberliler’e tanınan şartlarla sulh istedi. Teklifleri kabul edilince, savaşsız alındığı için Hz. Peygamber’in tasarrufuna bırakıldı. Teyma Yahudileri de aynı şartla İslâm devletinin hakimiyetini tanıdılar. Müslümanlara karşı koymak isteyen Vâdilkurâ Yahudileri, işin başında teslim olmak zorunda kaldılar ve onlar da topraklarında yarıcı olarak bırakıldılar. Böylece Medine için bir düşman yuvası haline gelen ve önemli bir tehdit oluşturan Hayber gailesi bertaraf edildiği gibi, Arabistan’daki Yahudi kolonileri İslâm devletinin hakimiyetini tanımış oldu.
Hayber’in fethinden sonra Resûlullâh birkaç gün orada kaldı. Bu sırada Zeyneb adındaki bir Yahudi kadın, zehirlemek maksadıyla kendisine kızartılmış oğlak eti ikram etmişti. İlk lokmada durumu fark eden Hz. Peygamber, lokmayı ağzından çıkardı. Ancak etten yiyen Bişr b. Berâ isimli sahabi zehirlenip öldü. Bu kadının kısas uygulanarak öldürüldüğü veya affedildiği rivayetleri vardır.
Hz. Peygamber bu gazveden sonra, esirler arasında bulunan Yahudi liderlerden Huyeyy b. Ahtab’ın kızı Safiyye’yi kendisiyle evlenme veya ailesine geri dönme hususunda serbest bıraktı. Kendisiyle evlenmeyi tercih ederek Müslüman olan Safiyye ile evlendi.
|