ÂHİRET ÂLEMİ
1. Ahiret Alemi nedir? Cevap: Âhiret âlemi hakkında Kur’an’da kullanılan farklı isimler, bu âlemin iç yüzünü ifade edici mahiyettedir. Bunlardan anlaşıldığına göre âhiret gerçekleşmesi hak olan, insanların kabirlerinden çıkarıldıktan sonra diriltilip biraraya toplanacağı ve inançlarıyla davranışlarından hesaba çekilip karşılıklarının verileceği, iyi davrananlarla kötü davranışta bulunanların ayırt edileceği, dünyayı boşa ve yanlış işlerle geçirip gerekli hazırlığı yapmamaktan dolayı pişmanlık duyacağı ebedî bir âlemdir.
2. Varoluşun anlamı ve Ahiret ilişkisi nedir? Cevap: Âhiret âlemini konu edinen âyetlerde belirtildiğine göre evrenin ve orada ortaya çıkan hayatın var edilmesinin gerçek, anlamlı ve akla yatkın bir açıklaması olmalıdır (Âl-i İmrân 3/191; el-Mu’minûn 23/115; er-Rûm 30/8; Sâd 38/27; ed-Duhân 44/38-39; elAhkâf 46/3; el-Kıyâmet 75/36). Şayet âhiret âlemi yoksa veya hayat bu dünya hayatından ibaretse hayata ve varlığa, insanı her bakımdan tatmin eden anlamlı, makul, tutarlı bir açıklama getirmek imkânsız hale gelir. Çünkü dünya hayatı az bir mutluluğa karşılık sıkıntı, zorluk, acı ve üzüntülerle dolu kısacık bir hayattır. Yoklukla son bulacak geçici bir dünya hayatı ve varlığının, insan aklını tatmin edip rahatlatan bir anlamı yoktur. Buna karşılık mutlulukla dopdolu bir ebedî hayat için yaratılmış olmak ise daha anlamlı ve akla daha yatkındır (et-Tevbe 9/38; Yûsuf 12/109; er-Ra’d 13/26; İbrahim 14/3;eş-Şûrâ 42/36).
3. İnanç ve davranışların karşılıklarının verilmesi bağlamında Ahiret inancının anlamı nedir? Cevap: Gerçeğe inanma veya inkâr etme, iyilikte bulunma yahut kötülük yapma özgürlüğü ve gücüne sahip kılınan insanlar dünyada farklı inançları benimseyip değişik davranışlar sergilemektedir. Kimi gerçeği onaylamakta veya redetmekte, kimi gerçeğe destek verirken kimi de bu gerçeğe karşı mücadele etmektedir. Bir kısım insan iyilik yaparken bir kısmı kötülük etmekte; bir kısmı zulmederken bir kısmı da zulme uğramakta; bazı insanlar âdil bazıları da zalim olmakta; bazıları Allah’a inanıp buyruklarına uymakta, bazıları da inkâr edip buyruklarına isyan etmektedir. Akıl, Müslümanla kâfirin, müttakî ile günahkârın, yeryüzünde yanlışı düzeltenle bozguncunun, âdil ve zâlimin ayırt edildiği ve yaptıkları işlere karşılıklarının verildiği bir âlemin var olmasını gerekli görür (el-Bakara 2/281; Âl-i İmrân 3/30, 185; el- Enfâl 8/37; el-Enbiyâ 21/47; Sâd 38/28; el-Mü’min 40/58; edDuhân 44/40; el-Câsiye 45/21; et-Teğâbun 64/7 el-Mülk 67/1-2; el-Kalem 68/25-26; ez- Zilzâl 99/6-8). Şayet ölümle her şey sona erecekse ve insanların yapıp ettiklerine karşılıklarının verileceği bir âhiret âlemi yoksa bütün inanç ve davranışlar değer hükmü bakımından eşit hale gelir. Bu ise insanların doğruluğu üzerinde ittifak ettiği adalet ilkesiyle bağdaşmaz ve kabul edilebilir bir tablo oluşturmaz. Her insan yaptığı zerre kadar iyi ve kötü davranışlarının karşılığını görmelidir. Şu halde insanlar âhiret âleminin gerekli olduğunu bu açıdan da düşünerek bulabilirler.
4. Ahiret ve hakikat ilişkisi nedir? Cevap: Tarihin tanıklık ettiği erken dönemlerdenden itibaren insanlar hangi inanç ve davranışların doğru ve gerçek, hangilerinin yanlış ve gerçek dışı olduğu konusunda sürekli bir görüş ayrılığı içinde olmuş; hatta bu sebeple de birbirleriyle savaşıp kan dökmüştür. Bilgi çağı olan günümüzde de bu süreç aynen devam etmektedir. İhtilaf edilen inanç ve davranışlar konusunda hak ile bâtılın ortaya çıkacağı; hakperestlerin doğru, putperestlerin ise yanlış yolda olduklarını kesinlikle bilecekleri ve bütün gerçeklerin herkesçe zorunlu olarak bilinip tasdik edileceği bir âlem bulunmalıdır (en-Nahl 16/38-39; el- Hac 22/69; ez-Zümer 39/46; el-Mü’min 40/70-75; el-Câsiye 45/17). Aksi takdirde hakikatin insanlarca bilinip doğrulanması ve onaylanması mümkün olmaz. Bu durum ise hakikatin yapısıyla bağdaşmaz.
ÂHİRET ÂLEMİNİN SAFHALARI
5. Ahiret aleminin safhaları nelerdir? Cevap: • Ölüm ve kabir hayatı • Kıyamet alametleri • Kıyametin kopması • Ölülerin diriltilmesi • Haşir • Hesaba çekilme • Sırattan geçme • Cennet veya Cehenneme girme
6. Ölüm nedir? Cevap: Ölümün metafizik boyutu, gayb âlemine ilişkin ilk tecrübelere açılan bir kapı olmasından ve insanın daha önce algılayamadığı melekleri görmesinden kaynaklanır. Ölüm anında insan bu olayı gerçekleştirmekle görevli melekleri görür. İslâm inancında insanın ölümü, meleklerin insanın ruhunu bedeninden çekip alması anlamına gelir. Ölüm işlerini yürütmekle görevli melek Azrail ve onun yardımcılarıdır. Ruh ise anne rahminde yaratılışı anında insanın bedenine melek tarafından üflenen ve onu diğer canlılardan ayıran algılama gücüdür.
7. Kabir nedir? Cevap: Kabir “ölünün gömüldüğü eşilmiş toprak parçası” anlamına gelir. Kabirlerden oluşan mekâna kabristan adı verilir. Türkçe’de kabir ve kabristan yerine mezar (ziyaret edilen yer) ve mezarlık tabiri de kullanılır. Kur’an’da belirtildiğine göre Allah insanları melekleri vasıtasyla öldürür, sonra diriler aracılığıyla onları kabre koydurur. Hz. Âdem’in oğullarından Kâbil’in, öldürdüğü kardeşi Habil’i kabre koyması için bir karga göndererek toprağı eşmesini sağlamak suretiyle ona yol göstermiş, böylece ölen insanların kabre konulması gerektiğini de onlara öğretmiştir (‘Abese 80/21; el-Mâide 5/31). Bu bilgiler ölüleri kabre koymanın dinî bir dayanağı bulunduğunu ve bunun bir yükümlülük olduğunu gösterir.
8. Kabir alemi nedir? Cevap: Akâid kitapları kabir âleminde ölülerin sorguya çekildikten sonra azap veya nimet içinde bulunacaklarına dair bilgiler içerir. Bunların bir kısmı sahih hadislerde, bir kısmı âyetlerde yer almıştır. Bu konudaki bilgiler üç başlıkta toplanabilir: • İnsanların Sorguya Çekilmesi: Sahih hadislerde belitildiğine göre kabre konulan insan Münker ve Nekîr adlı melekler tarafından dine, Allah’a ve Hz.Peygamber’e dair inançları hakkında sorguya çekilir. Allah’ın müminleri dünya ve âhirette kararlı bir sözle sâbit kılacağını ifade eden âyetin (İbrâhîm 14/27) kabirde sorguya çekilmeye ilişkin olduğu da ayrıca hadislerde bildirilmiştir (Buhârî, “Cenâiz 67,86; Müslim, “Cennet” 70- 74). • Sâlih Müminlerin Nimet İçinde Bulunması: İlâhî buyruklara uyan müttakî ve sâlih müminler kabirlerinde nimet içinde bulunacaktır. Çünkü Kur’an’da belirtildiğine göre Allah yolunda öldürülenlere ölü denilmez, aksine onlar diridirler, fakat dünya insanları bunu anlamazlar, onlar Rableri nezdine rızıklandırılmakta olup mutludurlar. Ayrıca şehit olmayıp dünyada kalanlara, âhirette korku ve üzüntüyle karşılaşmayacakları müjdesini vermek isterler (el-Bakara 2/154; Âl-i İmrân 3/169). Kâfirler ve • Âsî Müminlerin Azap İçinde Bulunması: Kâfirlerin yanı sıra ilâhî buyruklara uymayan günahkâr müminler kabirlerinde azap içinde bulunacaktır. Buna açıkça işaret eden âyetler ve bunları tefsir eden hadisler vardır. Âyetlerde belirtildiğine göre Hz.Mûsâ’ya inanmayan Firavun ve taraftarları suda boğulmalarının ardından hemen ateşe atıldılar, halen sabah ve akşam ateşe arz edilip kıyâmet günü ise en şiddetli azaba atılacaklardır (Nûh 71/25; elMu’min 40/60). Ayrıca kâfirler ve münafıklar cehennemdeki büyük azaptan önce yakın bir azabı tadacaklardır (es-Secde 32/21; et-Tûr 52/47).
9. Kıyamet nedir? Cevap: Dinî bir terim olarak kıyamet evrende oluşan kozmolojik düzenin bozulmasının ardından yeniden oluşması diye tanımlanır. Kur’an’da birden fazla kavramla ifade edilen kıyamet hakkında en çok kullanılan isim “kıyametin kopma zamanı” anlamındaki “Sâat” tabiridir. Sarsıcı anlamına gelen “Râcife”, korkunç gürültü demek olan “Karia”, “Sahha” ve ayrıca “Tâmme” gibi değişik adlarla da anılır. Kur’an’da belirtildiğine göreşüphesiz kıyametin kopma vakti vardır ve mutlaka gelecektir, fakat bunun bilgisi Allah nezdindedir. Zamanı gelince göz açıp kapayıncaya kadar çok kısa sürede ansızın onu ortaya çıkaracak olan yalnızca Allah’tır (el-Mu’min 40/59; elKamer 54/50; en-Nahl 16/77; el-A’râf 7/185; el-Mülk 67/26).
10. Kıyamet Alametleri nelerdir? Cevap: Kur’anda ve hadislerde kıyâmetin kopmasından önce alâmetlerinin gerçekleşeceği açıklanmış (Muhammed 47/18; Buhârî, “Îmân” 37), ancak bunların nelerden ibaret olduğuna dair ayrıntılı bilgiler verilmemiş, sadece kıyâmetin kopmaya başlamasından önce gökten aşağıya doğru inip insanları bürüyecek olan azap verici bir dumandan ve bunu gidermesi için Allah’a dua edileceğinden bahsedilmiştir (ed-Duhân 44/10-12). Ayrıca “ye’cücme’cûc” ün (geçiş yerinin) açılacağından söz edilmiş, ancak bunun ne anlama geldiği hakkında hiçbir bilgi verilmemiştir (el-Enbiyâ 21/96).
11. Kıyamet Alametlerinden ahlaki ve kozmolojik olanlar nelerdir? Cevap: İçki tüketiminin yaygınlaşması, insanların yarı çıplak dolaşması, zinanın aleni hale gelmesi, adam öldürme olaylarının ve terörün artması, faizin helal telakki edilmesi, ibadetlerin terk edilmesi gibi dinî hayatın yozlaşcağını ve insanların ahlâkî bozuluşa sürükleneceğini haber veren kıyamet alâmetleri evrendeki düzeninin yıkılışından çok bireyin ve toplumun çöküşüne dikkat çekmeye yöneliktir. Çünkü bu tür olaylara her devirde rastlamak mümkündür. Bunlar kıyametin küçük alâmetleri olarak değerlendirilir. Evrendeki kozmik düzenin yıkılışını konu edinen rivayetler de kıyametin nasıl kopmaya başlayacağını bildiren ifadelerdir. Bu rivayetlere göre kıyamet kopmadan önce güneş batıdan doğacak, büyük yer sarsıntıları ve çöküntüleri gerçekleşecek, yerküreden bir ateş çıkıp insanları doğudan batıya sevkedecek, yıldırımlar ve şiddetli yağmurlar olağan üstü bir şekilde çoğalacaktır.
12. Kıyametin kopması ne demektir? Cevap: Kur’an’da belirtildiğine göre kıyamet Sûr’a ilk defa üfürülmekle kopacak ve evrenin kozmik düzeni bozulacaktır. Sûr “ses çıkaran ve eğri boynuza benzeyen boru, borazan” anlamına gelir. Sûr ile eşanlamlı olan “nâkur” tabiri de “ses çıkarmak” manasında kullanılarak kıyametin korkunç bir gürültüyle kopacağı açıklanır. İlgili âyet ve hadislerde bildirildiğine göre görevli bulunan İsrâfîl adlı melek (Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn” 200; İbn Mâce, “İkâme” 180) tarafından Sûr’a ilk defa üflenince, Allah’ın dilediği kimseler müstesna, göklerde ve yerkürede bulunan bütün canlılar ölecektir (ez-Zümer 39/68). Yeryüzü sarsılacak, dağlar sökülüp paramparça haline gelecek ve bunlar atılmış renkli yünler veya kum yığını gibi olacaktır. Uzay dürülecek ve erimiş maden gibi olacak, ay tutulup güneşle bir araya gelecek, güneş de dürülüp yıldızlar düşecek ve dağılıp yok edilecektir (ezZilzâl 99/1; el-Enbiyâ 21/104; el-Kıyâme 76/6-10; elMurselât 77/7-13; et-Tekvîr 81/13; el-Kâri’a 101/1-5).
13. Ölülerin dirilmesi ne demektir? Cevap: Sûra ikinci defa üflenince Allah evreni yeniden inşâ edecek, yer başka bir yer olacak ve dümdüz yapılacak, gökler de başka gökler haline getirilecek, yer küre yükünü dışarı atacak, kabirler deşilecek, ruhlar bedenleriyle birleştirilip ölüler bir anda diriltilecek ve insanlar çırpınıp yayılan kelebekler veya çekirge sürüleri gibi bölük bölük mahşere doğru sevk edilecek ve hakîr bir halde Allah’ın huzuruna varacak, o gün kâfirler için çok zor bir gün olacaktır (İbrâhîm 14/,42,48; el-İnfitâr 82/1-4; ez-Zümer 39/68-69; el-İnşikâk 84/4; en- Nebe’ 78/16-17; el-Me’âric 70/42; en-Neml 27/87; el-Müddessir 74/8-9).
14. Öldükten sonra dirilmeye ilişkin deliller nelerdir? Cevap: Âyet ve hadislerde ölümden sonra diriliş inancını hayretle karşılayıp inkâr eden ve bu konuda bilgilenmek isteyen herkese çeşitli deliller sunulmuştur. Bunların başlıcaları şöyle sıralanabilir: • İnsanı İlk Yaratan Ölümünden Sonra Tekrar Diriltebilir: İnsanı yaratmak, buna ilişkin bilgi ve güç sahibi olmayı gerektiren bir eylemdir. Allah ilkin topraktan yarattığı insanı, öldürüp toprağa gömdürdükten sonra onu tekrar yaratmaya kadirdir. Hatta parmak uçlarını farklı izleriyle birlikte eski şekline sokmaya da güç sahibidir. Çünkü buna dair bilgisi ve gücü vardır. Toprağın insan cesedinden eksilttiği unsurları ve geride bıraktıklarının yanı sıra yaratılanlara dair her türlü bilgi Levh-i Mahfuz’da mevcuttur. Asıl hayretle karşılanması gereken, Allah’ın ölüleri dirilteceğine inanmamaktır. Zira akıl bir eylemi bir kez yapabilenin onu ikinci kez daha kolaylıkla yapabileceğine hükmeder (er-Ra’d 13/5; el-İsrâ 17/49; er-Rûm 30/27; Lukmân 31/27; Yâsîn 36/78-79; Kâf 50/2-5,15; el- Vâkıa 56/61-62; elKıyâme 75/2-3). • Evreni Yaratan İnsanı Tekrar Yaratabilir: Evren gibi son derece karmaşık bir işleyiş düzenine sahip olan varlık âlemini yaratan güç, insan gibi daha küçük bir varlığı daha kolay yaratabilir. Çünkü evreni yaratmak insanları yaratmaktan daha büyük bir iştir ve zordur. Gözlemlerimiz evrenin var olduğunu bize kanıtlamaktadır. Bu sebeple bunu yaratan Allah’ın insanları daha kolayca yaratacağı varsayılır (el-İsrâ 17/98- 99; el-Mu’min 40/57; el-Ahkâf 46/33; en-Nâzi‘ât 79/27). • Ölü Toprakta Canlılar Yaratan Toprataki Ölüleri Diriltebilir: Allah Teâlâ içinde hiçbir canlı varlık bulunmayan kupkuru ve bir anlamda ölü olan toprakta gökten indirdiği yağmur vasıtasıyla pek çok böcek ve bitkiyi canlandırıp yaratmakta ve bu olay her zaman insanların gözlemleri önünde tekrarlanıp durmaktadır. Ölü toprakta hayatı yaratmakla topraktaki ölü insanların diriltilmesi birbirinin benzeri olaylardır. İnsan aklı iki benzer olaydan birini yapabilenin diğerini de yapabileceğine hükmeder (el-A’râf 7/56; el-Hac 22/5-7; er-Rûm 30/19; Fâtır 35/9; Fussılet 41/39; Kâf 50/9-11). • Tarihte Ölülerin Diriltildiğine İlişkin Örnekler Vardır: Ölülerin diriltmesini akıllarına sığdıramayanlara veya bu konuda bir gözlem ve deney yaşamak isteyenlere örnek olmak üzere Allah geçmişte bazı ölüleri dirilttiğini haber vermiştir. Hz. Mûsâ zamanında İsrailoğulları bu örneğe şahid olmuş, Hz.İbrahîm bizzat öldürüp parçalara ayırdığı bir kuşun dirilişini gözlemlemiş ve adı belirtilmeyen bir insan öldürüldükten yüz yıl sonra diriltilmiş ve ölmüş eşeğinin diriltilişi de kendinse izlettirilmiştir (elBakara 2/55-56, 72, 243, 259-260).
15. Haşir nedir? Cevap: Arapça “haşr” kelimesi sözlükte bir topluluğu zor kullanarak bulunduğu yerden çıkarıp bir mekânda toplamak anlamına gelir. İslâm inancında haşir ise âhirette diriltilen insanların hesaba çekilmek üzere “arasât” veya “mevkıf” yahut “mahşer” denilen maydanda toplanlamarını ifade eder. Haşir dirilişten sonraki merhaleyi teşkil eder. Kur’an’da bildirildiğine göre insanlar, cinler, melekler ve tapınılan putlar hesaba çekilmek için haşredilecektir (Âl-i İmrân 3/158; el-En’âm 6/51, 72,128; Sebe’ 34/40; el-Ahkâf 46/6). Kabirlerinden çıkarılıp diriltilen insanlar çekirge sürüleri gibi kendilerini çağırana doğru koşacak, herkesin yanında görevli iki melek bulunacaktır (Kâf 50/21, 44; el- Kamer 54/7-8). İlâhî buyruklara isyan etmekten sakınan müminler Allah’ın huzuruna binekli elçiler ve konuklar gibi parlak yüzlü olarak haşredilecek; kâfirler, zâlimler ve Kur’an’dan yüz çeviren günahkârlar ise gözleri korkudan göğermiş, zincirlere vurulmuş, katrandan elbiseler giydirilmiş, yüzleri kara olarak kör, sağır ve yüzükoyun bir halde sevkedilecektir (İbrâhîm 14/49-50; el-İsrâ 17/97-98; Meryem 19/68, 85-86; Tâhâ 20/102, 124-127; el-Furkân 25/34; en-Neml 27/83-85; Kâf 50/44; Abese 80/38-42).
16. Hesaba Çekilme nedir? Cevap: Arapça bir kelime olan “hisâb”ın dilimize uyarlanmış şekli hesaptır. Sorumluluk yüklenenlerin dünyadaki inanç ve davranışlarından ötürü âhirette hesaba çekilmelerine inanmak da âhiret inancı içindeki konulardan birini oluşturur. Kur’an’da âhirete verilen isimlerden biri hesap günü anlamına gelen “yevmu’lhisâb”, bir diğeri de ayırma günü manasındaki “yevmu’lfasl” dır. Bunlar âhirette mükelleflerin hesaba çekileceğini vurgular.
17. Sırat nedir? Cevap: Kur’an’da çok açık ifadelerle yer almamakla birlikte “İçinizden cehenneme uğramayacak kimse yoktur” (Meryem 19/71-72) anlamındaki âyetin yorumuna ve çok sayıda hadis rivayetine dayanılarak âhirette cehennem üzerinde kurulmuş “sırat” adı verilen bir köprüden geçileceğine inanılır. Âyette geçen “vürûd” tabiri cehenneme girmeyi değil yakınından geçme anlamı da taşıyabilir.
18. Cennet ve Cehennem nedir? Cevap: İlâhî buyruklara uyan müslümanların âhiret âleminde mutluluk ve huzur yurdu olan cennete; kâfirlerin ve ilâhî buyruklara uymayanların ise azap yurdu olan cehenneme gireceklerine iman etmek İslâm dinindeki âhiret inancının son merhalesini oluşturur. Cennet sözlük anlamı itibariyle sık bir şekilde bitki ve ağaçlarla dolu olan bahçe demektir. Dinî kaynaklarda ise iman edip ilâhî buyruklara uyan müslümanların âhiret hayataının başında, iman ettiği halde ilâhî buyruklara uymayan veya bu konuda sürekli ihmalkâr davranan günahlakar Müslümanların cehennemde bir süre ceza çektikten sonra girecekleri ve ebedî olarak kalacakları mutluluk yurdu anlamına gelir. Âlimlerin çoğunluğuna göre cennet yaratılmıştır ve şu anda mevcuttur. Gök tabakalarının en üstünde bulunduğunu kabul edenler olduğu gibi yerinin bilinemeyeceğini ve hatta âhiret âlemi kurulurken yaratılacağını savunanlar da vardır. Ancak ikinci görüş fazla itibar görmemiştir.
|