Gönderen Konu: Zikir  (Okunma sayısı 3707 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Sümeyye Sude

  • Paylaşımcı üye
  • ****
  • İleti: 787
  • +219/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • BAKMA SUSKUN DURDUĞUMA DAĞLARINDA SESİ ÇIKMAZ
Zikir
« : 25 Nisan 2008, 16:35:04 »
                      [color=green]  Zikir
Zikir; anmak, hatırlamak, yâd etmek dermektir. Sôfilerce ise Allah'ın sıfatlarının birer birer veya bir kısmının birlikte tekrar edilmesidir. Zikir, Mevlâ'ya yapılan duâ ve niyazların en ideal şeklidir.

Zikir, kulu Allah'a yaklaştıran en güçlü rabıtadır. Zikir, imanın alâmeti, ibadetin beyni ve irfan kapısının anahtarıdır. Zikir, hem lisan, hem beden, hem kalben yapılan bir kulluk görevidir. Zikrin en üstün şekli, kalben yapılandır.

Zikir, kalblerin nûru, ruhların sükûnu, gönlün sürûru, gözlerin aydınlığı ve huzurudur.

Yüce Mevlâ'mızı -bütün mukaddes isimleri ve sıfatlarıyla yâd etmek, hamd ü senasıyla dolup taşmak, tesbih ve temcidlerle gerilmek, kitabını okumak, her hâl ü kârda O'na sığınmak- dille yapılan zikirlerdir[url=http://www.uyanangenclik.com]...[/url]

Zikir, Hakk'ın sayısız nimetleri karşısında O'nu bütün cihana ilân etmedir. Bu ilân kesildiği an yeryüzü ve ondaki yaratılmışların varlık hikmeti kalmaz. Hadis'in beyanıyla:

“Yer yüzünde Allah, Allah, diyen, Mevlâ'yı zikreden bulundukça kıyamet kopmayacaktır .” Zikir, şükrün temelidir ve dünya zikirle ayakta durmaktadır.

Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerin zikir üzerinde ısrarla durduğunu görüyoruz:

“Ey iman edenler! Allah'ı çok çok zikredin, O'nu sık sık anın” Sabah akşam onu tesbih ve takdis edin ve yüceltin.”

“Artık siz beni zikredin ki ben de sizi anayım. Ve bana şükredin, nankörlük etmeyin!” Bu İlâhî müjde, zikrin faziletini en üst seviyede dile getirmekte ve insanı zikre koşturmaktadır.

Bir kimseyi Allah'ın özel olarak zikretmesi ne büyük şereftir!

“Onlar Allah'ı ayakta, oturarak, hatta yan gelip yatarken de anarlar”

“Haberiniz olsun kalpler, ancak Allah'ı zikirle itminana, huzura, kemâle erişir, olgunlaşır.”

“Şüphesiz Allah'ı zikretmek en büyüktür.”

“Ey iman edenler! Sizi mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar hüsrana düşenlerdir.” (Münafıkûn: 9.)

“Kulum beni hatırladığı müddetçe onunla beraber olurum. Beni zikrettiği ve dudakları Ben'i anmak için kıpırdadığı müddetçe onun yanında olurum.”(lütuf ve rahmetim onunla olur)

Kul ile Rabbi arasındaki perdeler ihlâsla yapılan zikirle kalkar ve engeller aşılır.

Efendimiz, zikir meclislerini cennet bahçelerine benzetmiş ve herkesi bu bahçenin meyvelerini derlemeye davet etmiştir . Bütün ibadetler Allah Teâlâ'yı zikretmek içindir.

Bedenin gıdası yiyecek ve içecek, rûhun ve kalbin gıdâsı ise Allah Teâlâ'yı zikirdir.

-Zikirle hemhâl olanların kalpleri mâmur, yüzleri ve huyları güzel, sözleri tatlı, ruhları mesrur olur; bakışı feyiz akıtır, huzur verir.-

Demirin pas tutması gibi kalpler de paslanır. Kalblerin pası ancak zikirle silinir. Her şeyin bir cilâsı vardır, kalblerin cilâsı da zikirdir. Günahla kirlenen bir kalb Yüce Allah'ı hakkıyla sevemez, tadıyla zikredemez.

Zikrin nurları ile gönüller aydınlanır ve vücudun tüm organları bu nurdan faydalanır. Zikirle gönle akan ilâhi nur, insana tükenmez manevî huzur ve sürur verir. Hayat, bütünüyle Allah sevgisiyle tatlanır.

Eğer dünya sultanları, erenlerin zikirle elde ettikleri manevi hazzı, huzûru ve mânevî saltanatı bilselerdi, onu ele geçirmek için ordularıyla âriflerin kalbine saldırırlardı.

“Zikir, kalbi şeytanın vesvesesinden kurtarır. Kur'ân-ı Kerim, şeytanı «hannâs» diye tanıtır. Hannâs: sinsi, korkak, boş bulunca dalan, karşı durunca kaçan demektir. Şeytan kalbi boş bulunca dalar, kalb zikre geçince kaçar. Zikir devam ettiği sürece şeytan kalbe yol bulamaz. Zikrin nuru onu yakar.„

Efendimiz; “Size Allah'ı çok zikretmenizi emrediyorum. Nasıl peşine düşman düşen kimse bir kaleye sığınarak ondan kurtulursa, Allah'ı zikreden de belâlardan Allah'ı zikirle kurtulur. Allah'ı zikreden Allah ile beraber olur” der. Allah ile beraber olmaktan daha önemli ne olabilir? Zikirle insanın gönlü ferahlanır, kalbi nurlanır, kalbindeki darlık, katılık stres ve sıkıntı kaybolur.

“Allah'ı zikir, iman alâmetidir; nifaktan arınış, cehennemden kurtuluş ve şeytandan korunuştur.”

“İnsanı cehennemden kurtaracak en güzel amel zikirdir.”

“Zikirden mahrum olanlar, rahmetten de mahrum olurlar”

“Kim bir yere oturur da ve orada Allah'ı zikretmezse, kim bir yere yatar da orada Allah'ı anmazsa, kim bir müddet yürür de o esnada Allah'ı yâdetmezse, Allah'tan ona bir noksanlık vardır.”

“Bir kavim Allah'ı zikretmek için bir yerde toplanırsa, melekler onların etrafını kuşatır. Allah'ın rahmeti onları kaplar, üzerlerine sekine iner ve Allah onları nezdindeki melekler arasında anar.”Yani Allah, kendisini zikreden ve ibadet edenlerin örnek davranışlarını nezdindeki meleklere, onlardan iftiharla bahseder.

“Bir kavim bir yerde toplanır da orada Allah'ı anmadan, -kâinatın yaratıcısını yâd etmeden- dağılırlarsa, bu toplantı kıyamet günü onlar için hasret ve pişmanlığa sebep olacaktır .”

“Bir mecliste Allah zikredilmez ve Rasûlüllah aleyhisselâm'a salat ve selâm getirilmezse, o meclistekiler oradan kalkarken ölmüş merkep leşi üzerinden kalkmış gibidirler.”

“En kısa zikir “ bismillâh”, en özlü duâ “elhamdülillâh”dır. Her hayırlı işin başında bismillâh denir. Her nimet ve başarının sonunda elhamdülillah söylenir. Zor bir işe girerken “lâhavle velâ kuvvete illâ billâh”, bir sıkıntıya düşünce “hasbiyallah”, bir kusur işleyince “estağfirullah” zikirleri erkek-kadın her mü'minin dilinden düşürmeyeceği zikirlerdir.”

“İnsanı kabir azabından kurtaracak Allah'ı zikretmekten daha tesirli bir amel yoktur.”buyurur.

“Kıyamet gününde Allah katında derecesi en üstün olan kulun kim olduğu sorusuna Efendimiz aleyhisselâm: “Allah'ı çok zikredendir”buyurdular.

“Sana dinini güçlendirecek ve iki cihanda hayırlara ulaştıracak bir şey söyleyeyim mi? O şey, Allah'ı zikredenlerin meclisleridir. O meclislere iyice yapış ve yalnızken de gücün yettiği kadar Allah'ı zikret.”

“Gök ehli, Allah'ın zikredildiği evlerin parlaklığını, yerdekilerin parlak yıldızları gördükleri gibi görürler.” Allah'ın zikredildiği evler öyle nurlu ve ışıklı olurlar ki, gökteki yıldızlar gibi parlar.”

“Issız gecelerde, yalnızlıkta yüce Allah'ı zikreden, Hakk'ın korkusuyla ağlayıp gözleri yaş dökenler, kıyamet günü arşın gölgesinde gölgeleneceklerdir”

“Allah'ı sevmenin işareti O'nu zikretmeyi sevmek, buğz etmenin alâmeti de O'nun zikrine buğzetmektir.”

“Yeryüzünde Allah'ın zikredildiği toprak, yedi kat altına kadar diğer toprak parçalarına karşı övünür.”

“Cennet ehli–cennete girdikten sonra, dünyada Allah'ı zikretmeden geçirdikleri vakitlerden başka hiçbir şeye üzülmeyecekler.” Kıyamet günü halk, amel defterlerini alınca niceleri:

“Zikre neden gereken önemi vermedik, halbuki o en kolay ameldi” diye üzüleceklerdir.

Efendimiz aleyhisselâm:

“Sizin amellerinizin Allah katında en temizini, dereceleriniz arasında en yükseğini, sizin için altın gümüşten sadaka vermekten daha hayırlısını ve düşmanla karşılaşıp savaşmanızdan sizin için daha değerlisini haber vereyim mi.” Ashab:

“Haber ver ya Resulâllah” dediler. O:

“Allah'ı zikretmektir.” buyurdular.

Yaşlı bir sahabî: “Ey Allah'ın Resûlü! Şeriatın hükümleri çoktur. Bana devamlı yapabileceğim bir şey söyle de onu yapabileyim.” dedi. Allah Resûlü:

“Dilin her an Allah'ı zikirle ıslak olsun” buyurdular .

Kim Allah'ın sevgisine erişmek isterse Allah'ı çok zikretsin. Okumak ve tekrarlamak ilmin kapısı olduğu gibi, zikir de Allah sevgisinin kapısıdır.

Güzel Mevlâ'mızın yâd-ı cemîli, öyle lezzetli bir şekilde zikredilmelidir ki, ondan zevk duyulmalıdır. Bu ise dilin zikre çok alışkın olmasıyla elde edilebilir.

Efendimiz aleyhisselâm: “Cebrail bana Allah'ı zikretmeyi o kadar ısrarla söyledi ki, zikir olmadan hiçbir şeyin geçerli olmayacağını zannetmeye başladım” buyurdu.

“Allah Teâlâ'nın zikirden başka sınırlandırmadığı ve mazeret kabul etmediği hiçbir ibadet yoktur. Zikrin ise bir sınırı, zemini ve zamanı yoktur. Her an ve her yerde yapılabilir.
Cenâb-ı Hak:

“Allah'ı çok zikredin” Gece, gündüz, karada, denizde, hazarda, seferde, darlıkta bollukta, hastalıkta sağlıkta, yatarken kalkarken, sesli, sessiz, kısaca her halinizde Allah'ı zikredin.

Kâinat, bütün sekenesi ve zerreleriyle Allah'ı zikretmektedir. Öten biten, tüten, yanan, kâinâtın dilidir.

“Bir kavim Allah rızası için toplanır da Allah'ı zikrederse, oradan kendilerine bir melek:

“Bağışlanmış ve kötülükleriniz iyiliklere çevrilmiş olarak kalkınız” diye nida eder.”

-Zikirle Allah'ın mağfiret kapısı açılır. Her meselede Allah Teâlâ, onun sığınağı, barınağı ve korunağı olur.

-Rahat zamanında Allah'ı anan kimseyi Mevlâ, musibet zamanında anar, “korur.”

Zikre yapılan mükâfaat va'dı hiçbir amele karşı yapılmamıştır.

Kime zikir kapısı açılmış ise ona Allah'a ulaşacak kapı açılmıştır.

Melekler zikir meclislerine gelir, onların affı için Allah'a yalvarır. Zikir, tasavvufun özü ve temelidir .“Allah Teâlâ, mahşerde zikir ehlini özel himayesine alır, rahmetinin gölgesinde gölgelendirir. Allah'ı çok zikredenlerin hesabı kolay olur .”

Kendisine âşık olan seccadesine, seherlerde alınlarını öptüren ve seccâsinde birkaç damla gözyaşı ve “âhları” bulunan bağrı yanık âşıklara selâm olsun.

“Kara gün kararıp kalmaz, / Dayan, Allah de Allah de.

Hangi akşam sabah olmaz, / İnan Allah de Allah de.

İçin doluysa dert ile, / Buruşmasın yüzün bile

              Yoktur dolmayacak [/color]

Çevrimdışı elif

  • Paylaşımcı üye
  • ****
  • İleti: 307
  • +32/-0
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: ZİKİR
« Yanıtla #1 : 29 Nisan 2008, 16:22:45 »
ÇOK GÜZEL Bİ YAZI EMEĞİNE SAĞLIK  NE GÜZEL Bİ SÖZ DEĞİLMİ İNAN ALLAH DE ALLAH DE sssrr

 

Voiser