Gönderen Konu: İslam İbadet Esasları - Ünite 5: Oruç - Çözümlü Sorular  (Okunma sayısı 1579 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • Administrator
  • Süper Mega üye
  • *******
  • İleti: 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
1. Oruç ilk defa İslâm döneminde mi ortaya çıkan bir ibadettir?
Cevap: Hayır. Oruç, İslâm’dan önce de bilinen bir ibadettir. Bu ibadetin temelinde, belli vakitlerde birtakım davranışlardan uzak durulması vardır.

ORUCUN TANIMI VE TARİHİ

2. Orucun tanımı nedir?
Cevap: Oruç, sözlükte “bir şeyden geri durma, yapmama” anlamına gelen Arapça savm ve sıyâm kelimelerinin Türkçedeki karşılığıdır. Terim manasıyla oruç, imsâk vaktinin girdiği andan itibaren güneş batana kadar geçen süreyi Allah tarafından beğenilen bir davranış olacağı düşüncesiyle yemeden, içmeden ve cinsî ilişkiden uzak
olarak geçirmeye denir.

3. Fecr, fecr-i kâzib ve fecr-i sâdık nedir?
Cevap: Sabaha doğru güneşin doğacağı ufukta beliren beyazlığa fecr (fecir) denir.
Sabah aydınlığı başlamadan önce kısa bir süre görülen ve sonra kaybolan dikey beyazlığa fecr-i kâzib (yalancı fecir) denir.
Sonra fecr-i sâdık ve ikinci fecir de denen enine bir beyazlık belirir.
Doğu ufkunda ufkun altındaki güneşin ışığının ufukta fark edilmesiyle beliren bu beyazlık, zamanla kuvvetlenerek ve alanını genişleterek devam eder ve sonunda güneş doğar. Bu beyazlığa da fecr-i sâdık (gerçek fecir) denir.

ORUCUN FAZİLETİ

4. Orucun, mükafatının özel olarak verileceği ile ilgili Allah’ın vaadi nedir?
Cevap: Bir kudsî hadiste ifade edildiğine göre Allah “İnsanoğlunun her ameli kendisi içindir fakat oruç bundan hariçtir; o, benim içindir ve onun karşılığını ben vereceğim” buyurur. Bu ifadesiyle o, oruca ayrı bir değer verdiğini açıklamaktadır.

5. Hz. Peygamber, orucun fazileti ile ilgili ne buyurmuştur?
Cevap: Hz. Peygamberin ifadesiyle “Kim Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah o günden dolayı onun yüzünü cehennemden yetmiş yıllık mesafe kadar uzaklaştırır” (Nesâî, “Sıyâm”, 44).

Sağlıklı her Müslümana farz olan Ramazan ayı orucunun da özel bir yeri ve değeri vardır. Hz. Peygamber bu ayda oruç tutanlara müjde verir (Buhârî, “İman”, 27; “Savm”, 6):
“Ramazan ayını inanmış olarak ve sırf Allah için oruçlu geçiren kimsenin geçmiş günahları bağışlanır”. Ramazan ayı gelince cennet
kapıları açılır, cehennem kapıları kapatılır ve şeytanlar bağlanır (Müslim, “Sıyâm”, 1, 2), böylece etkileri azaltılır.
Bu, Allah’ın insanlara bir lutfudur. Ramazan, Allah’ın af ve bağışlamasının çok, rahmet ve merhametinin bol olduğu bir aydır.

6. Orucun sabır bakımından fazileti nedir?
Cevap: Oruç aynı zamanda bir sabır eğitimidir. Oruçlu
günlük alışkanlıklarını belli bir süre için terk ederek
sabretmeye alışır ve aynı zamanda da bundan dolayı sevap
kazanır. Onun için o kadar çok sevap vesilesi vardır ki
oruçlu olmayanların onun yanında yemeleri veya içmeleri
bile ona sevap kazandırır (Tirmizî, “Savm”, 82; İbn Mâce,
“Sıyâm”, 45). Ayrıca Hz. Peygamber’in bildirdiğine göre
cennete girecek insanlar dünyadaki önemli amellerine
göre değişik kapılardan hatta bazıları bu kapıların her
birinden ayrı ayrı davet edilecektir. O kapılardan biri de
oruçluların girişine ayrılmış olan “Rayyân” kapısıdır. Bu
kapı, onlar girdikten sonra kapatılacak, başkaları oradan
giremeyecektir (Buhârî, “Savm”, 4)

ORUÇ ÇEŞİTLERİ VE NİYETLERİ

7. Hükmü esas alındığında kaç çeşit oruç vardır?
Cevap: Oruç, hükmü esas alındığında farz, vacip,
sünnet/mendup, nâfile, mekruh ve haram kısımlarına
ayrılır.

8. Farz oruçlar hangileridir?
Cevap: Ramazan ayında oruç tutmak, daha sonra
açıklanacak şartları taşıyan her Müslümana farzdır.

Orucun bu ay içinde tutulmasına edâ denir. Kendisine oruç
farz olan bir Müslüman bu ay içinde herhangi bir günü
oruçsuz geçirmişse onu daha sonra tutar. Vaktinde
tutulmayan orucun daha sonra tutulmasına da kazâ denir.
Ramazan orucunun kazâsı da farzdır. Ayrıca keffâret
oruçları da farzdır. Bazı hatalı veya eksik davranışlardan
dolayı Müslümanlardan bir miktar oruç tutmaları istenir.
Bu oruçlara keffâret orucu denir.

9. Vacip oruçlar hangileridir?
Cevap: Adak (nezir) oruçları vaciptir. Oruç tutmayı
adayan kimsenin o orucu tutması vacip olur. Hanefî
mezhebine göre sünnet veya nâfile bir oruca başlayanın
onu devam ettirmesi gerekir. Başladığı böyle bir orucu
bozarsa onu daha sonra kazâ etmesi vacip olur.

10. Sünnet oruçlar hangileridir?
Cevap: Hz. Peygamberin, oruç tutulmasını tavsiye ettiği
veya ramazan dışında genellikle oruçlu geçirdiği günlerde
oruç tutmak sünnettir. Bu günleri şöyle sıralayabiliriz:
Muharrem ayında zaman zaman ve bilhassa dokuzuncu ve
onuncu (âşûre) günü veya onuncu ve on birinci günü,
recep ayının birinci günü, şaban ayının on beşinci günü,
zilhicce ayının ilk dokuz ve bilhassa dokuzuncu günü
(arefe), şevval ayında altı gün, kamerî takvime göre her ay
üç gün ve özellikle de ayın on üç, on dört ve on beşinci
günleri, hafta içinde pazartesi ve perşembe günleri, savm-ı
Dâvûd denen ve günaşırı oruçlu olmak şeklinde tutulan
oruç.

11. Nafile oruç nedir?
Cevap: Nâfile kelimesi bazen sünneti de içine alacak
genişlikte kullanılır. Biz burada farz, vacip, mekruh ve
haram olmayan, hakkında herhangi bir rivayet de
bulunmayan günlerde sevap niyetiyle tutulan oruçları
kastediyoruz.

12. Mekruh oruç nedir?
Cevap: Mekruh oruç, tutulması hoş karşılanmayan
oruçtur. Bunlardaki mekruhluğun sebebi bazen
Müslümanların sevincine katılmamak bazen de o günlere
dinde olmayan bir kutsallık katmak veya böyle bir görüntü
vermektir.

13. Haram oruç nedir?
Cevap: Ramazan bayramının ilk günü ve kurban
bayramının dört günü oruç tutmak, Müslümanların
bayramına katılmamak, ona karşı çıkmak şeklinde
değerlendirilir. Bunun için İslâm âlimlerinin çoğunluğuna
göre o günlerin oruçlu geçirilmesi haramdır. Hanefî
mezhebindeki hâkim görüşe göre ise bu günlerde oruç
tutulması tahrîmen mekruhtur. Mekruh ve haram oruçlar,
tutulması istenmeyen oruçlardır. Bugünlerde oruç
tutulmamalıdır.

14. Oruca niyet etme hakkındaki hüküm nedir?
Cevap: Bir kimse oruç niyeti olmaksızın belirtilen
sürelerde oruç yasaklarına tesadüfen veya başka bir gaye
ile uymuş olsa, oruçlu sayılmaz. Niyet, bir işe kesin karar
vermektir. Niyette önemli olan kalben buna karar vermiş
olmaktır. Ayrıca dil ile söylenmesi şart değildir. Buna
rağmen genellikle dil ile de söylenir.

15. Oruca ne zaman niyet edilir?
Cevap: Dinî günlerin tespitinde kullanılan kamerî takvime
göre gün, güneşin batımı ile başlar ve önce gece sonra
gündüz olur. Güneşin batttığı andan itibaren imsâk vaktine
kadar, başlayan günün orucuna niyet edilir. Oruca
imsâkten önce niyet edilmesi, oruç yasaklarını başlatmaz.
Dolayısıyla bir kimse erkende de niyet etse imsâk vaktine
kadar yiyip içebilir. Yapılan niyetten imsâkten önce
vazgeçmek mümkündür.

RAMAZAN ORUCUNUN FARZ OLUŞU VE DELİLLERİ

16. Orucun farz olmasıyla ilgili Kur’an’ın açık hükmü
nedir?
Cevap: Orucun farz olduğu Bakara sûresinin 183.
ayetinde bildirilir: “Ey iman edenler!Oruç, sizden
öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı”.

17. Ramazan orucu yılın hangi döneminde tutulur?
Cevap: Bakara Sûresi’nin 185. ayetinde orucun zamanının
ramazan ayı olduğu belirtilir: “Ramazan, insanlar için bir
rehber olan, ayırt edici ve yol gösterici açık deliller ihtiva
eden Kur’ân’ın indirildiği aydır. O aya yetişen onu oruçlu
geçirsin”.

RAMAZAN ORUCUNUN FARZ OLMASININ SEBEBİ VE AYIN GÖRÜLMESİ (RÜ’YET-İ HİLAL) MESELESİ

18. Ramazan ayının başlangıç-bitişi ile ayın hareketleri
arasında nasıl bir ilişki vardır?
Cevap: Ramazan ayının başlaması, bu aya ait hilalin
doğması ile belli olur. Dinî günlerin tespitinde
gökyüzündeki ayın hareketleri esas alınır. İlk gün küçük
bir hilal şeklinde kısa bir süre görülen ay, günden güne
büyüyerek ve görülme süresi de uzayarak ayın ortasında
dolunay halini alır. Bundan sonra tekrar küçülmeye başlar
ve bazen 29 bazen de 30 gün sonra yeni hilal görülür.
Ramazan orucuna bu aya ait yeni hilalin görülmesiyle
başlanmasını ve bir sonraki ay olan şevval hilalinin
görülmesiyle de bayram yapılmasını emreden hadisler
vardır (Buhârî, “Savm”, 11; Müslim, “Sıyâm”, 3–20).

19. Hz. Peygamber zamanında hilalin hareketleri ramazan
ayının belirlenmesi amacıyla nasıl yorumlanırdı?
Cevap: Hz. Peygamber zamanındaki bu uygulamanın
fıkha yansıması özetle şöyle olmuştur: Ramazandan
önceki ay olan şaban ayının 29. gününün sona erdiği
akşam yeni ayın doğup doğmayacağı gözle izlenir. Eğer
yeni ay görülürse ramazan ayı girmiş sayılır ve o gece
terâvih namazına, imsâkten itibaren de oruca başlanır.
Yeni ay görülmezse ertesi günü şaban ayının otuzu kabul
edilir ve sonraki gün oruca başlanır. Aynı işlem ramazanın
29. gününün sonunda da yapılır ve bunun sonucuna göre
o seneki ramazan ayının 29 veya 30 gün olduğuna karar
verilir.

20. Günümüzdeki teknolojik gelişmelerin ramazan ayının
başlangıç ve bitişinin belirlenmesinde belirgin rol
oynaması ile ilgili Türkiye ve dünya ülkelerinin yöntemi
nedir?
Cevap: Günümüzde teknolojik imkânlar hayli gelişmiştir.
Uzun yıllardır ayın ve diğer gök cisimlerinin hareketleri,
çok çeşitli amaçlarla uzman kişiler tarafından ve
teknolojiden yararlanılarak takip edilmekte, elde edilen
sonuçlar ilan edilmektedir. Bu açıklamalarda yeni ayın
fiilen doğuş zamanı (kavuşum/ictima anı) ile gözle
görülebilecek hale geleceği zaman da ayrıca
bildirilmektedir. Müslümanların bu tespit karşısındaki
tutumlarının ne olacağı yani dinî günlerin ve vakitlerin
tespitinde bu bilgileri kullanıp kullanamayacakları
meselesi son zamanlarda Müslüman âlimler arasında
tartışılmaktadır. Kimi ülkelerde uzmanların raporlarına
dayanan takvimlere kimi ülkelerde çıplak gözle görmeye
itibar edilmektedir. Türkiye’deki takvimler yeni ayın
çıplak gözle görülebilecek hale geleceği an esas alınarak
hazırlanmaktadır.

ORUCUN RÜKNÜ, ŞARTLARI VE bMÜSTEHAPLARI

21. Orucun rüknü nedir?
Cevap: Orucun rüknü, oruçlunun oruç için belirlenen süre
içinde oruca aykırı davranışlardan uzak durmasıdır. Bunun
için onun özetle cinsel ilişkiden uzak durması ve
vücudunun içi hükmünde sayılan kısmına özellikle ağız,
makat gibi doğal kanallardan herhangi bir şey girmemesi
gerekir. Buna aykırı davranışlar orucu bozar. Vücuda
giren şeyin doğal kanallardan (menfezlerden) girmesi esas
alınır, derinin gözeneklerinden girenler orucu bozmaz.
Boğaz, en önemli doğal giriş kanalıdır. Gıda ve tedavi
maddeleri büyük ölçüde boğaz kanalıyla vücuda girer.
Burun, kulak, anüs vb. kanallar da vücudun içine açılan
diğer doğal kanallardır ve buralardan girecek maddeler de
orucu bozar.

22. Orucun farz olmasının şartları nelerdir?
Cevap: Orucun farz olmasının şartları akıllı ve
bâliğ(ergin) Müslümanlara farzdır. Dolayısıyla orucun
farz olmasının üç şartı vardır: Akıllı, bâliğ (ergin) ve
Müslüman olmak.

23. Çocukların oruç tutmalarıyla ilgili olarak ideal olan
tutum nedir?
Cevap: Oruç çocuklara yani bâliğ olmayanlara farz
değildir. Fakat çocuklar bâliğ olmadan önce namaz gibi
oruca da alıştırılırlar. Böylece bâliğ oldukları zaman
birden hiç tanımadıkları ve hayli sabır isteyen bir ibadetle
karşılaşmamış olurlar, psikolojik olarak kendilerini bu
ibadete hazır hissederler. Bu alıştırma esnasında çocuğun
fizyolojik ve psikolojik durumu dikkate alınmalı, oruçtan
korkması ve nefret etmesi değil, orucu sevmesi
sağlanmalıdır.

24. Akıl sağlığı geçici olanların oruçla ilgili durumunun
hükmü nedir?
Cevap: Akıl sağlığı olmayan delilere oruç farz değildir.
Fakat akıl sağlığı geçici olarak bozulan ve ramazanın bir
kısmında aklî dengesi bozuk (deli) durumunda olanların
daha sonra bu günleri kazâ etmeleri gerekip gerekmediği
konusunda farklı görüşler vardır. Hanefî mezhebine göre
geçici delilik hali ramazan ayının tamamını kaplıyorsa bu
şahıs, o seneki ramazan orucu ile yükümlü değildir. Fakat
bu hal ramazanın tamamını kaplamıyorsa tutamadığı o
günlerin orucunu daha sonra kazâ etmesi gerekir. Şâfiî
mezhebine göre ise delilik müddeti ramazanın tamamını
kaplamasa da bu haldeki günlerin kazâsı gerekmez.
Baygınlık hali her iki mezhebe göre de bir tür hastalık
kabul edilir ve ramazanın tamamını kaplasa da o günlere
ait oruçların kazâ edilmesi gerekir.

25. Sonradan Müslüman olan kişi hakkında oruçla ilgili
hüküm nedir?
Cevap: İslâm dünyasında yaşamayan ve sonradan
Müslüman olan şahsa ramazan orucunun farz olması için
ayrıca orucun farz olduğunu da bilmesi gerekir. Eğer
orucun farz olduğunu bilmiyorsa Müslüman olduktan
sonraki ramazan ayından itibaren değil bunu öğrendiği anı
izleyen ramazan ayından itibaren oruç mükellefi olur ve
geçen günlerin orucunu kazâ etmez. Ama İslâm
dünyasında yaşarken Müslüman olmuşsa ramazan
orucunun farz olduğunu bilmemesi bir mazeret sayılmaz
ve bilmese bile Müslüman olduktan sonraki tutmadığı
ramazan oruçlarını kazâ eder.

26. Orucun edâsının farz olmasının şartı nedir?
Cevap: Orucun edâsının yani farz olduğu günde
tutulmasının farz olması için o şahsın ayrıca sağlıklı ve
mukîm (seferî değil) olması gerekir.

27. Orucun geçerli (sahih) olmasının şartları nelerdir?
Cevap: Orucun geçerli (sahih) olmasının şartları da niyet
etmek ve kadınlar hakkında ay halinde ve loğusalık
halinde olmamaktır.

28. Orucun başlıca sünnetleri nelerdir?
Cevap: Sahuru geç, iftarı erken yapmak, sadaka vermek,
iftar yemeği vermek, hurma veya su ile iftar etmek, iftarda
dua etmek, nâfile namaz kılmak, çokça Kur’ân okumak,
istiğfarda bulunmak ve i‘tikâf, orucun başlıca
sünnetleridir.

ORUÇ TUTMAYA ENGEL OLAN VE RAMAZAN ORUCUNU TUTMAMAYA VEYA BAŞLANMIŞ ORUCU BOZMAYA İZİN VEREN HALLER

29. Ramazan orucunu tutmaya engel olan haller nelerdir?
Cevap: Ay hali ve doğum sonrası hal.

30. Ay hali durumunda oruçla ilgili hüküm nedir?
Cevap: Kız ve kadınlarda görülen ay hali (hayız, âdet)
oruç tutmaya engeldir. Bir kız veya kadın bu hâlde iken
oruç tutamaz. Tutsa bile dinen meşru sayılan oruç yerine
geçmeyeceği için sonradan o günlerin yerine kazâ orucu
tutması gerekir. Hz. Âişe, Hz. Peygamber’in, ay
halindensonra onlara orucu kazâ etmelerini emrettiğini,
namaz konusunda ise böyle bir isteğinin olmadığını
anlatır. Tirmizî bu rivayetten sonra “Uygulama da
böyledir. Ay halindeki kadının orucu kazâ edeceği, namazı
kazâ etmeyeceği konusunda ilim ehli arasında bir ihtila da
bilmiyoruz” der (Tirmizî, “Savm”, 68).

31. Ay hali gün içinde oruçlu iken başladığı takdirde
hüküm nedir?
Cevap: Ay hali gün içinde oruçlu iken başlarsa o günün
orucu bozulmuş olur ve daha sonra kazâ edilir. Böyle
birisinin günün kalan kısmını oruçlu olarak geçirmesine
gerek yoktur, yiyip içebilir. Gün içinde âdeti sona eren
kadının ise günün kalan kısmını oruçlu gibi geçirmesi
gerekir. Yalnız bu yasağa uymamaktan dolayı ayrı bir
kazâ gerekmez.

32. Doğum yapan kadının (nüfesâ) oruçlu ise orucu
hakkındak hüküm nedir?
Cevap: Doğum yapan kadın (nüfesâ) oruçlu ise orucu
bozulur ve nifas (loğusalık) hali devam ettiği müddetçe
oruç tutamaz. Tutamadığı bu orucu daha sonra kazâ eder.

33. Oruç tutulmaması için müsaade olunan haller hangi
allerdir?
Cevap: Yolculuk, yaşlılık, hastalık, aşırı açlık veya
susuzluk, hamilelik veya emzirme, savaş hali, tehdit
ziyafet.

34. Oruç tutmamaya müsaade edilen sefer durumları
hakkındaki hüküm nedir?
Cevap: Hangi yolculukların ve seyahatlerin böyle
değişikliğe sebep olan “sefer” kapsamında olacağı alimler
arasında tartışmalı bir konudur. Daha önce namaz
konusunda geçen açıklamalara göre “sefer” sayılan
yolculuk ve seyahatler oruç tutmamak için bir mazerettir.
Bu tanıma uyacak şekilde yolcu durumunda olanlar
ramazan ayında oruç tutmayıp onu daha sonra kazâ
edebilirler. Hz. Peygamber ve ashâbının yolculuk
esnasında bazan oruç tuttuğu bazan tutmadığı veya
gruptakilerden bir kısmının oruçlu, bir kısmının oruçsuz
olduğu şeklinde rivayetler vardır. Ramazanda yolcu olan
bir Müslümanın zor olmayacaksa oruç tutması,
önemsenecek derecede meşakkatli olacaksa tutmaması
daha iyidir. Hz. Peygamber (s.a.) yolculuk esnasında
sıkıntı çeken birisini görünce “Seferde oruç tutmak bir
fazilet değildir” demiştir (Buhârî, “Savm”, 36).

35. Hastalık durumunda orucun bozulmasıyla ilgili hüküm
nedir?
Cevap: Kur’ân-ı Kerim’deki ilgili ayetlerde (el-Bakara
2/184, 185) herhangi bir sınırlama getirilmeksizin hasta
olanların oruçlarını daha sonraki günlerde tutacağı
belirtilir. Fakihler buradaki hastalığı “oruç tutulduğu
takdirde artacak veya iyileşmesi gecikecek yahut bir
organın zarar görmesi neticesini doğuracak olan hastalık”
şeklinde anlarlar. Hasta olan birisi oruca hiç niyet
etmeyebilir. Oruca başladıktan sonra gün içinde hasta olan
da orucunu bozabilir.

36. Yaşlılar hakkındaki oruç tutamakla ilgili hüküm nedir?
Cevap: Yaşlanmış, artık açlık ve susuzluğa
dayanamayacak hale gelmiş kişiler oruç tutmak yerine her
günün orucuna karşılık bir fidye verirler. Fidye, bir fakirin
bir günlük yemek bedelidir (el-Bakara 2/184). Fidye
olarak her gün için bir fakire yemek yedirmek de yemeğin
bedelini vermek de câizdir. Fidye bedeli genellikle
ramazan ayında ilan edilen fitre (fıtır sadakası) ile aynı
miktardadır. Kendisini yaşlılık sebebiyle artık oruç
tutamayacak halde gördüğü için oruç tutmayıp fidye veren
kimse daha sonra oruç tutacak hale gelse bundan sonra
orucunu tutmaya başlayacağı gibi önceki
değerlendirmesinin isabetsiz olduğu anlaşılmış
olacağından tutmayıp fidye verdiği o oruçlardan da
sorumlu olur.

37. Oruca başlamış bir insanın orucu bozabilmesiyle ilgili
hüküm nedir?
Cevap: Oruca başlamış bir insan akıl veya vücut sağlığına
zarar verecek derecede açlık veya susuzluk hali ile
karşılaşırsa orucunu açar ve daha sonra kazâ eder. Açlık
veya susuzluğun sağlığına bu derecede zarar vereceğini
bilen veya güvenilir bir doktordan öğrenen Müslüman
oruca hiç başlamaz ve ileride bu durum geçince onu kazâ
eder Böyle ciddi bir tehlike karşısında orucunu bozduğu
için günahkâr olmaz.

38. Hamilelerin oruç tutamamasıyla ilgili hüküm nedir?
Cevap: Oruç, hamilenin kendisine veya karnındaki
yavruya zarar verecekse o da hasta gibi kabul edilir ve
ramazanda oruç tutmayıp sonra kazâ eder. Kendine veya
başkasına ait bir çocuğu emziren kadın, oruç tuttuğu
takdirde çocuk bundan zarar görecekse orucunu o ramazan
ayında tutmaz, sonra kazâ eder.

39. Savaş hali durumunda oruç tutamamayla ilgili hüküm
nedir?
Cevap: Ramazanda düşman karşısında savaşan bir
Müslüman eğer oruç tuttuğu takdirde zayıf düşecekse o
günlerde oruç tutmayıp sonra kazâ edebilir. Fiilen savaş
başlamamış da olsa o gün başlayacağını biliyorsa bu
durumda da oruç tutmayıp sonra kazâ edebilir.

VAKTİNDE TUTULMAYAN ORUÇLARIN KAZÂSI

40. Mazeretsiz olarak oruç tutmamanın hükmü nedir?
Cevap: Kabul edilebilir bir mazereti olmadığı halde
ramazan ayında oruç tutmamak büyük bir günahtır.
Bunların hem oruçlarını kazâ etmeleri hem de tövbe edip
Allah’tan af dilemeleri gerekir. Farz olan bir ibadetin
vaktinde yapılmaması büyük günahtır. Bu günahtan
sadece kazâ ile kurtulmak mümkün değildir. Hz.
Peygamber “Bir kimse mazereti olmadan ve hasta da
değilken ramazanda bir gün oruç tutmasa bütün zamanları
oruçlu da geçirse bu, onun yerine geçmez” buyurur
(Buhârî, “Savm”, 29).

41. Sağlığındaki iken tutamadığı oruç için kaza borcu olan
kimse, ölümü öncesinde nasıl bir tedbir alabilir?
Cevap: İnsanların, ibadetlerini sağlıklarında bizzat ve
istendiği şekilde îfâ etmeleri esastır. Buna rağmen onların
bir kısmını vaktinde îfâ etmeden ölmeleri de mümkündür.
Bu ihtimale karşı bir tedbir olarak, kazâ borcu olan şahsın,
kazâ orucunu tutamadan öldüğü takdirde, bırakacağı
mirastan kazâ borcu kadar fidye ödenmesini vasiyet
etmesi gerekir. Bu durumda miras paylaşımından önce
vasiyeti yerine getirilir.

ORUCU BOZAN, BOZMAYAN VE ORUÇLUYA MEKRUH OLAN ŞEYLER

42. Yeme-içme ile ilgili olup kazayı gerektirecek haller
nelerdir?
Cevap: Beslenme veya tedavi amaçlı olarak kullanılması
âdet olmayan bir şeyin ağız yoluyla alınması, hata ile bir
şey yemek veya içmek, vaktin giriş veya çıkışında
yanılarakbir şey yemek veya içmek, orucun bozulduğunu
zannederek yiyip içmek, dişler arasında kalmış nohut
tanesi kadar artığın yutulması, Oruca imsâkten sonra
niyet edenin keffâreti gerektirecek davranışlar.

43. Cinsel münasebet hususunda orucu bozan ve
bozmayan şeyler nelerdir?
Cevap: Cinsel ilişki olmaksızın öpüşme, sevişme gibi
hallerde boşalma (inzal) olmasıhalinde oruç bozulur ve
kazâsı gerekir. Mastürbasyon da (istimnâ) orucu bozar ve
kazâyı gerektirir. Uykuda iken boşalan insanın orucu –
rüyasında bir cinsel ilişki hatırlasa da hatırlamasa dabozulmaz.
Dokunma olmaksızın karşı cinse şehvetle
bakmak haram ise de bu bakma veya bu esnada boşalma
orucu bozmaz.

ORUÇ VE TEDAVİ

44. Oruçlu iken ağız yoluyla tedavi olmanın hükmü nedir?
Cevap: Ağız yoluyla alınıp boğazdan geçen katı veya sıvı
ilaçlar orucu bozar. Ancak ağız içerisine az miktarda
ilaç damlatılması veya sıkılması, mesela dil veya
damakta oluşan yaralara ilaç sürülmesi, dişe ilaç
konulması, dişin doldurulması veya kaplanması orucu
bozmaz. Çünkü bu uygulamalarda boğazdan herhangi
bir madde ya hiç gitmez veya dikkate alınacak kadar
bir miktar gitmez. Ağza konulan ilacın kendisi boğazdan
geçmediği takdirde sırf tadının boğazda hissedilmesi
orucu bozmaz.

45. Ciltteki yaralara ilaç uygulanmasıyla ilgili hüküm nedir?
Cevap: Cilt üzerine veya ciltteki yüzeysel yaralara ilaç
konulması, ilaçlı bant yapıştırılması oruca zarar
vermez. Fakat bazı âlimler yaraya konulan ilacın karnın
içine veya beyne ulaşmasını bundan istisna ederler.
Onlara göre yaraya konulan veya sürülen ilaç, karnın
içine (cevf) veya beyne (dimağ) ulaşırsa oruç bozulur.

ORUÇ VE İ‘TİKÂF

46. İ’tikâf nedir?
Cevap: İslâm öncesi Mekke toplumunca da bilinen i‘tikâf, Hz. Peygamber’in uygulamalarıyla sünnet vasfı kazanmıştır. İ’tikâf, Arapça’da tenha bir yerde kalmak, bir şeye bağlanmak gibi anlamları bulunan “‘akefe” fiilinden türetilmiştir ve kelimenin farklı
türevleri Kur'ân-ı Kerim’de dokuz âyette kullanılmıştır.
İslâmî literatürde i’tikâf, “Bir mescitte Allah’ın
rızâsını kazanma niyetiyle bir süre kalmak” anlamında
kullanılır ve farklı görüşlere göre bu tarife, kalınacak
sürenin miktarı, mescidin mahiyeti ve orada kalan
kişinin oruçlu olması gibi diğer unsurlar ilave edilir.

 

Voiser