Sorular ve Cevaplar => Bilgi Bankası => Sözlükler => Konuyu başlatan: D®agon - 21 Ağustos 2013, 18:20:38

Başlık: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 21 Ağustos 2013, 18:20:38
- A -

Abrama
Deniz taşıtlarını yönetme   

Acenta
Ticari mümessil ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir bölge içinde daimi bir suretle ticari bir işletmeyi ilgilendiren akidlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı mesle 

Açık artırma
Bir malın, teklif veren kişiler arasında en yüksek bedeli öneren kimseye satılmasını sağlayan satış biçimi. 

Acir
Kiraya veren kimse 

Aciz
Ödeme güçsüzlüğü. 

Aciz vesikası
Alacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine verilen vesika (İİK 143) 

Ada
Çevresi yollarla sınırlandırılmış bulunan, çeşitli parselleri kapsayan arsa parçası. 

Adâd
Adetler; sayılar 

Adalet
Haklılık; hakka uygunluk 

Adem-i ifâ
Yapmamak; yerine getirmemek; borcu ödememek 

Adem-i iştirak
Katılmamak 

Adem-i selahiyet
Yetkisizlik 

Adem-i vüsuk
Gercek olmamak 

Adi kira
Kiraya verenin, belli bir ücret karşılığında bir şeyin kullanılmasını kiracıya bıraktığı sözleşme. 

Adi şirket
Iki veya daha çok kimsenin, ortak bir amaca ulaşmak için emeklerini ve mallarını birleştirmeyi kabul ettikleri sözleşme ile kurulan ortaklık. 

adli
adaletle ilgili demektir. adalet teşkilatı bünyesinde anlamına da gelir. 

Adlî kaza
Cezai, hukuki, ticari, nizalı, nizasız yargı 

Adlî müzaharet
Adli yardım 

Ağlep
Kuvvetli, Büyük.   

Ahar
Başkası; üçüncü kişi; yabancı 

Ahde vefa
Söze bağlılık, sözleşmeye bağlılık 

Ahit
Söz verme 

Ahkam
Hükümler 

Ahkâmı huzuriyye
Hakim önünde yargılanmayla ilgili yöntem hükümleri 

Ahkâmı mahsusa
Özel hükümler 

Ahkâmı müteferia
Ayrıntılı hükümler 

Ahkâmı mütehalife
Aykırı değişik hükümler 

Ahvâl
Durumlar; haller; vaziyetler 

Ahval-i Şahsiye
Hakiki şahısların hukuki varlıklarıyla ilgili olan hukuki hallerdir : Doğum, evlenme, boşanma, evlat edinme, tabii bir çocuğu tanıma, ölüm vakıaları gibi (MK35 ve; Nüfus K). 

Ahz
Almak 

Ahzukabz
Bir miktar meblağın elden tesellüm edilmesi veya o miktar meblağın kasa hesabına kaydı 

Ahzukabz
Kendine mal etme. Para tahsili yapmaya yetkili olma

Aile hukuku
Aile ilişkilerini düzeneleyen hukuk kurallarıdır. 

Aile şirketi
Bir ailenin bireylerinden oluşan ortaklık. 

Aile yurdu
Bir kimsenin, ailenin gereksiniminden büyük olmamak ve bizzat kendisinin veya ailesinin işletmesi ya da oturması koşuluyla, aile bireylerinin geçimi ve oturmasını sağlamak amacıyla ayırdığı taşınmaz ve ekleri. 

Akamet
Neticesizlik, kısırlık, sonuç alınmama. 

Akar
Taşınmaz mal; kiraya verilen ve gelir sağlayan şeyler 

Akarâtı mevkufe
Vakfedilmiş, gelir getiren mallar 

Akdetmek
Sözleşmek; kararlaştırmak; düzenlemek; bağlamak 

Akd-i mebhusünanh
Sözü geçen akit, anlaşma, sözleşme 

Akd-i mezbur
Sözü geçen akit, anlaşma, sözleşme 

Akd-i muvazaa
Karşılıklı ödün verilerek yapılan akit, anlaşma, sözleşme 

Akd-i sahih
Geçerli, doğru, kusursuz akit, anlaşma, sözleşme 

Akit
Tarafların birbirine uygun idare beyanlarıyla husule gelen ve onlara karşılıklı vecibeler yükleyen anlaşma 

alâ
çok iyi 

Alâhilâf'ül-kanun
Kanun hilafına; yasaya aykırı olarak 

Alâkadar
Ilgili; ilişkili 

Alât
Aletler; araçlar 

Aledderecat
Sırasıyla; derecesine göre 

Alelhesap
Hesaplaşmak üzere; hesaba sayarak; sayışılmak üzere; doğan kârdan bir bölümünün ileride tamamı üzerinde hesaplatılmak üzere önceden ödenmesi 

Ale-l-ıtlak
Genel olarak; rasgele; bir sınır ile bağlı olmayarak 

Ale-l-umûm
Genel olarak; umumi bir biçimde; bütün 

Alelusul
Usulüne uygun; 

Aleniyet
Açıklık 

Alettakrib
Takriben; yaklaşık olarak 

Alonj
Ticari bir senet üzerinde ciroların veya sair muamelelerin çoğalması dolayısıyla o senede eklenen kağıt. 

Amade
Bir işi yapmaya hazır; hazırlanmış 

Amel
Iş; edim; fiil 

Amele
Işçi; emekçi, ırgat 

Amelî
Işe dayanan; iş üstünde; tatbikî; pratik; uygulamalı 

Amenajman
Doğal kaynakların işletilmesi 

Amme
Kamu 

Amme intizamı
Kamu düzeni 

Anagayrimenkul
Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın bütünü. 

Anayapı
Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın esas yapı kısmı. 

Angaje
Sözle veya yazılı olarak bağlanan; bağımlı 

Ani edim
Bir anda yapılan belli davranış ya da davranışlarla yerine getirilen edim 

Anmuhakemetin
Muhakeme yaparak; yargılama yoluyla 

Antrepo
Gümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu, korunduğu yer; ardiye; ambar 

apostille
5 Ekim 1961 tarihli Lahey Sözleşmesi hükümleri uyarınca, kararda imzası olan hakimin, o yargı yerinde yetkili ve görevli olduğunu gösterir tasdik şerhi. 

APPEL
İstinaf 

Arazi mahlule
Mutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölümü ile mahlûl olan arazi-i emiriyye 

Arazi-i emiriyye
Beytülmâle ait olarak devlet tarafından kişilere dağıtılan yerler, topraklar; beylik arazi 

Arâzi-i haraciyye
Haraca bağlı arazi; 

Arâzi-i memlûke
Mülk; timar toprağı; mülkiyet yolu ile tasarruf olunan yerler 

Arâzi-i metrûke
Halkın gereksinimi ve kullanımı için terk edilen arazi 

Arâzi-i mevât
Hiç kimsenin tasarrufu altında olmayan ve halka terk ve tahsis edilmemiş bulunan,yüksek sesli bir kimsenin sesi işitilmeyecek derecede köy ve kasabalar gibi yerlerden uzak bulunan kıraç, taşlık, pırnallık gibi yerler 

Arazi-i mevkufe
Geliri belirli bir konuya tahsis olunan yer; vakıf olunmuş arazi 

Arâzi-i mezrû‘a
Ekilen arazi   

Arazi-i miriye
Devlete ait arazi 

Arâzi-i öşriye
Ürününden onda bir Devlet payı alınan ve üzerinde her türlü mülkiyet tasarrufları bulunan arazi 

Arâzi-i selîha
Çıplak arazi   

Ariyet
Menkul ve muayyen bir malın karşılıksız olarak kullandırılmasının başka bir şahsa bırakılmasını ve kullanıldıktan sonra geri verilmesini tazammun eden akit(BK: 299 vd.) 

Arîz ve amîk
Genişlik ve derinliğine; enine boyuna; 

Arsa
Belediye sınırları içinde, belediye tarafından parsellenerek üzerine inşaat yapmak için ayrılan arazi parçası. 

Arsa payı
Kat mülkiyetinde arsanın, kanunda belirtilen esasa göre bağımsız bölümlere ayrılan ortak mülkiyet payı. 

Arz
Sunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe) 

Arzuhal
Dilekçe 

Arzuhal
Dilekçe   

Asgarî
En az; en aşağı; en azından; en düşük; en küçük 

Ashab-ı intikal
Verasetin geçişinde hak sahipleri 

Asrî
Zamana uygun; çağdaş; modern 

Ateh
Bunama; bunaklık 

Atıf
Yollama; yöneltme; yükleme; bağlama; eğme; meylettirme; ilişkili bulma 

Aval
Bonoya imza atarak sorumluluk altına girmiş kişiler lehine verilen bir tür kefalettir. 

Avans
Alacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme; öndelik 

Avârız
Kazalar; belâlar; borçlanma ve hak kazanma yeterliliğini kısan veya yok eden haller 

Avdet
Dönüş; geri gelme; dönme 

Ayn
Para dışında, kazanılabilen bütün servet öğeleri 

Aynî
Mala ilişkin; eşyaya bağlı; malın mülkiyeti ile ilgili; herkese karşı ileri sürülebilen 

Ayni haklar
Eşya üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar. 

Azamî
En çok; en büyük; en yüksek 

Azil
Verilen temsil yetkisinin ortadan kaldırılması 

Azimet
Gidiş; yola çıkma   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 21 Ağustos 2013, 18:21:47
- B -

Bâ tapu
Tapulu; tapu ile tasarruf olunan 

Bâb
Kapı 

Bâb
Konu, husus   

Ba'dehû
Daha sonra 

Bâ'de'l-isticar
Kira sözleşmesinden sonra 

Bâ'de'l-istirdad
Geri aldıktan sonra 

Bâdî olmak
Sebep olmak 

Bağımsız bölüm
Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre, ana gayrimenkulun ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya müsait bağımsız mülkiyete konu olabilen bölümleri. 

Bağıt
Akit 

Bâhir
Belli; besbelli; açık; apaçık 

Bahri
Denize ait 

Bâ-husus
Hele; özellikle; üstelik 

Baîd
Uzak; ırak 

Bâîs olmak
Sebep olmak; göndermek; gerektirmek 

Baki
Sürekli; daimî; artan; kalan; kalımlı; kalıcı; ölümsüz; saklı duran 

Bakiye
Artan 

Bâlâ
Yukarı; yüksek; üst; yüce 

Baliğ
Eren; varan; bulan; yetişen; toplam; büluğa; ergin; 

Bâligân-mâbelâğ
Ziyadesiyle; bol bol 

Bariz
Açık; göze çarpan; belirgin 

Basiret
Doğru görüş; uzağı görüş; önceden görüş; seziş; uyanıklık; anlayış; kavrayış; dikkat; sağgörü 

Batıl
Doğru ve haklı olmayan; çürük; bozuk; sakat; boş; hukuken geçersiz; dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen 

Batıl
Doğru ve halı olmayan, çürük, bozuk, sakat, bos, hukuken geçersiz, dayanaksız, hüküm ifade etmeyen   

Bayi
Bazı maddeleri satma izni olan kimse; satıcı; satış yeri 

Becâ
Yerine; uygun; bedava; karşılıksız; parasız; emeksiz 

Becayiş
İki memurun kendi rızaları ile ilgili makamın tasdikıyle aralarında memuriyet, makam ve vazifelerini değiştirmeleri. 

Bedâyî
Sermayeler; anamallar; 

Bedel-i misil
Emsaline uygun peşin para 

Bedialar
Göze güzel görünen şeyler; estetik 

Bedihî
Açık olan; besbelli; apaçık; akla; kendiliğinden gelen 

Bediî
Güzellik ölçülerine uyan; güzel; güzellik 

Beher
Her biri 

Belagat
Iyi konuşma; sözle inandırma yeteneği; söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı 

Beraat
Aklanma 

Berât
Rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman 

Berâyı tetkik
Inceliyerek 

Berhava
Havaya gitmiş; kaybolmuş; uçurulmuş; yararsız; boş 

Berî-üz-zimme
Zimmetten kurtulmuş; aklanmış 

Ber-mucib-i talep
Talep mucibince; istem gibi 

Ber-vech
Olduğu gibi; olarak 

Ber-vech-i bâlâ
Yukarıda olduğu gibi 

Ber-vechi peşin
Peşin olarak 

Beşerî
Insanoğlu ile ilgili; insanî; insana mensup 

Betekrar
Tekraren; tekrarla 

Bey ü şira
Almak ve satmak 

Beyanname
Bir makama veya kamuoyuna yapılan açıklama belgesi. 

Bey'i
Satım; satma; satış; satılma; 

Bey'i bât
Kesin satış 

Bey'i bi-l vefâ
Kararlaştırılan süre içinde satılanı geri almak koşulu ile yapılan satış sözleşmesi 

Bey'i mukayaza
Malı mal ile değiştirmek; trampa 

Bey-i sarf
Parayı paraya satmak; para bozmak 

Beyn
Ara 

Beynelmilel
Herkes tarafından kabul edilen, uluslararası   
Beyn'en-nâs
Halk arasında 

Beytülmal
Maliye hazinesi 

Beyyine
Bir olayın veya işlemin doğruluğunu ortaya koyabilmek için hakimi iknaya yönelik yöntem veya her türlü vasıta ; delil, şahit 

Beyyine külfeti
Mahkemede bir beyan ve iddiayı kanıtlama yükümlülüğü MK 6. madde 

Bidâyet
Başlama; başlangıç 

Bidâyet mahkemesi
Ilk mahkeme; davaları birinci derecede gören ve çözümleyen mercii 

Bi-eyyi-hâl
Herhalde; mutlaka; elbette 

Bigüna
Herhangi bir 

Bihakkın
Hakkıyla, hak ederek 

Bi-hakkın
Hakkıyle; hakkı olarak, gerçekten; tamamiyle 

Bi-haseb-il verase
Veraset nedeniyle; verasetten doğma 

Bi-hükm'ül-kanun
Kanun hükmü gereğince; yasa kuralı ile 

Bila
?.sız 

Bilâ kayd ü şart
Kayıtsız ve şartsız 

BİLAHARE
Sonradan 

Bil-ahire
Sonra; sonradan 

Bilâkis
Tersine olarak; tam tersine; aksine; sonunda 

Bilâ-müddet
Süresiz 

Bilanço
Bir kuruluşun, belli bir tarihte, alacaklı ve borçlu bulunduğu değerleri gösteren özet muhasebe cetveli; işletmenin finansal durumu ve faaliyet sonuçlarını gösteren tablo. 

Bilâ-sebeb
Sebepsiz 

Bilâtefrik
Tefrik etmeksizin; ayırmaksızın 

Bilbeyyine
Delil ile; tanık ile; ispat ile 

bilcümle
bütün 

Bil-cümle
Bütün; hepsi; tamamı 

Bil-farz
Tutalım ki; diyelim ki; sayalım ki; söz gelişi 

Bilfiil
Gerçekten; fiilen; hakiki olarak; iş olarak; iş edinerek 

Bililtizam
Bile bile 

Bilistirdad
Geri alarak; geri alınarak 

Bilmukabele
Karşılık olarak, (Davranış töresinde) ben de, size de, sizlere de.   

Bilmuvafakat
Razı olarak 

Bilmüzakere
Müzakere ederek; üzerinde görüşüp tartışarak 

Bilmüzayede
Artırma ile; artırarak 

Bi-l-müzayede
Müzayede ile 

Bi-l-rü'ye
Görerek; görülerek 

Bî-ma'nâ
Manasız; anlamsız 

Binâberin
Bundan dolayı; bunun üzerine; bu nedenle 

Binâen-alâ-zâlik
Bundan dolayı; bunun üzerine 

binaenaleyh
Bundan dolayı, Bunun üzerine   

Binâen-aleyh
Bunun üzerine; dolayısıyla; bundan dolayı 

Bi-n-netîce
Netice olarak; sonuç olarak 

Binniyabe
Naip eliyle; vekillik ile; vekaleten 

Bisud
Faydasız;yararsız. 

Bîtâp
Bitkin; güçsüz; takatsız; yorgun 

Bî-taraf
Tarafsız 

Bitarıkıl'evlâ
Evveliyetle; öncelikle 

Bi-t-tabi
Tabiatiyle; doğal olarak 

Bkz. yaylak, kışlak.
 

Bölünebilir edim
Niteliğinde veya değerinde esaslı bir değişme olmaksızın, birden ziyade parçalara ayrılarak ifa edilebilen edim 

Bölünemez edim
Niteliğinde veya değerinde esaslı bir değişme olmaksızın, birden ziyade parçalara ayrılarak ifa edilemeyen edim 

Bono
Bir kimsenin diğer bir kimseye veya onun emir ve havalesine, belirlenen vadede, belirli bir tutarı ödeme taahhüdünü içeren, özel biçim ve hükümlere tabi ticari senet; emre yazılı senet. 

Borç ilişkisi
İki taraf arasında mevcut olup bir şeyin verilmesi,yapılması veya yapılmamasını öngören hukuki bağdır. 

Bühtan
İftira, kara çalma 

Bürûz
Belirme; ortaya çıkma 

Butlan
Geçersizlik   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 21 Ağustos 2013, 18:23:12
- C -

C.SAVCISI
MÜDDEİUMUM 

Câmi
Cem eden; 

Câmia
Topluluk; zümre 

Cânî
Cinayet işlemiş olan kimse 

Canîb-i beytülmal
Hazine tarafı 

Canîb-i vakıf
Vakıf tarafı 

Canîp
Yön; taraf; cihet; yan 

Cari
Uygulanan; yürürlükte olan 

Cari Fiyat
Bir malın satışında ilan veya fiyat listesi veya etiket ile umuma arz olunan veya ticaret odalarıyla belediyeler ve borsalar gibi salahiyetli yerlerce tesbit edilen fiyat. 

Casus Belli
Savaş nedeni, savaş gerektiren olay 

Cây-i teemmül
Etraflıca düşünülmeye değer; düşünülmesi yerinde olur 

Cebel
Dağ, yüksek tepe. 

Cebrî
Zorla yapılan; zor kullanarak yaptırılan; zor altında; güç kullanarak 

Cebri icra
Kendi istekleriyle borçlarını ödemeyen borçluların, borçlarını Devlet kuvveti ile ödemelerinin sağlanması; ilgili icra dairelerinin, (gereğinde) zor kullanarak, borçluyu borcunu ödemeye zorlamaları 

Cebri satım
Malikinin isteğine bakılmaksızın, resmi makamlar tarafından yapılan satım 

celb-i menafi
Fayda sağlamak   

Celesat-ı âti
Gelecekteki celseler, oturumlar 

Celile
Büyük; ulu 

Celpname
Yargılamada,davacı,davalı,tanık,bilirkişi gibi kimseleri mahkemeye getirtmek için yapılan çağrı 

Celse
Mahkemelerde bir muhakemenin, duruşmanın ve sair meclislerle heyetlerde müzakerelerin yapılması için, nisap dairesinde, azanın her toplantısı. Celselerin açılması ve kapanması ve inzıbatı mahkeme veya heyet reislerine aittir.(CMUK.378) 

Ceman
Toplam olarak,toplamı 

Cemetmek
Toplamak; bir araya getirmek 

Cemi ezmân
Bütün zamanlar; zamanların toplamı 

Cenin
"1- Kendisine gebe kalınan çocuk. 

cenup
güney 

Cereme
Başkası tarafından yapılan veya kaza sonucu ortaya çıkan zararı ödeme; para cezası 

Cereyan
Bir şeyin gelişme, olma durumu   

Cerh ü iptal
Çürütme ve yok sayma; geçersiz hale getirme 

Cevâmi'
Camiler; mescitler; toplanılan yerler 

Cevâz
Izin; müsaade; caiz olma 

Cevâz bahş
Izin veren; müsaade eden 

Cevaz-ı İstihdam Kararı
Görülen idari lüzum ve zarurete binaen azledilmek suretiyle vazifesinden uzaklaştırılan memurun yeniden memuriyete alınabilmesi için azleden dairece verilmesi icabeden karar. 

Cevher
Maya; öz; değerli taş; elmas 

Cevval
Davranışları çabuk ve kesin olan   

Ceza
Suç işleyen kişilerin karşılaşacakları tepkidir,yani kanunun suç işleyen kimseye uygulanmasını öngördüğü müeyyidedir. 

Ceza şartı
Ceza koşulu; alacaklının zararını karşılama şartı 

Cezaevi
Hükümlü ve tutukluların kaldığı yer, Ceza infaz kurumu 

Cezrî
Asıl ile ilgili; kökle ilgili; kökten; temelden 

Cibâyet
Alma; toplama; vergilerin ve başkaca devlet gelirlerinin tahsili 

Cihet
Yön; taraf; amaç 

Cins tashihi
Tapu kütüğünde kayıtlı bir taşınmazın niteliğinin değiştirilerek kütüğe, başka bir nitelikte tescil edilmesi. 

Ciro
Çifte yetki veren havale; ticari senedin, arkasına yazılan yazı veya imza ile başkasına devri. 

Cismanî
Cisimle, bedenle ilgili; bedensel 

cismanî zarar
Kişinin vücut bütünlüğüne verilen zarar. 

Cism-i câmid
Cansız cisim 

Cürmiyet
Suç hali; suçluluk 

Cürmü meşhut
Suçüstü; göz önünde işlenen suç 

Cürüm
Kabahat olmayan 

Cürüm tasnii
Bir kimse hakkında cürüm uydurmak 

Cüz
Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri; kısım; parça; bölük   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 21 Ağustos 2013, 18:24:42
- Ç -

Çek
Ödeme aracı; kanun ile belirlenen şekilde düzenlenen, keşidecinin emrinde para bulunan banka üzerinden çekilebilen havalesi   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 21 Ağustos 2013, 18:25:32
- D -

Dâfi
Defi'de, savuda bulunan kimse 

Dahiliye Vekâleti
İçişleri Bakanlığı 

Dava
Bir kimsenin diğer kimseden hakim huzurunda hakkını istemesi. 

Dâyin
Borç veren; alacaklı 

Deâvî
Davalar 

Defaât
Kereler; kezler; yollar 

Def'aten
Bir defada; birden 

Defâtir
Defterler; birlikte dikilmiş kağıtlar 

Defi
Taraflardan birinin, hususiyle müddeialeyhin kendisine karşı açılan davada edadan kurtulmak için bavurduğu her türü vasıta. 

Def'i def
Def'e karşı def'; savuya karşı savu 

def-i mefasid
Zararı yok etmek   

Defter-hâne
Taşınmaz mallara ilişkin tasarrufların kayıt 

Defter-i hakanî
Eskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf işlemlerinin kayıt ve tescil edildiği defter 

Defter-i hakanî idaresi
Eskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf işlemlerinin kayıt ve tescil edildiği daire 

Değer baha
Bir malın iktisadi duruma göre kıymetini ifade eden fiyat 

Delâlet
Gösterme; yol gösterme; kılavuzluk; iz; işaret; aracılık 

Delâlet-i bil'işare
Işaret ederek, hatırlatarak gösterme 

Delil
Kanıt; tanıt; ipucu 

Delil-i celî
Aşikar delil; belli, apaçık kanıt 

Demdeme
Hiddetli söz. Avaz. Hosa gitmeyen sesler   

Demirbaş
Bir taşınmazın kiraya verilmesinde kiraya dahil olan, kiralamanın sonunda aynı cins ve değerde iade edilen veya değer eksilmesi kiracı tarafından tazmin edilen eşya 

Demokratik devlet
Halkın devlet yönetimine katılması esasına dayanan devlettir. 

Depozito
Bir sözleşmeden dolayı doğabilecek zararlara karşı verilen teminat; bir taahhüt sırasında yatırılan güvence parası. 

Der-akap
Hemen; arkasından 

Derç
Sokma; arasına sıkıştırma; gazeteye yazma; toplama; biriktirme 

Derc etmek
Araya sokmak; arasına sıkıştırmak 

Derceb etmek
Cebe atmak; kendine alıkoymak 

Derdest
Görülmekte olan 

Der-dest-i rü'yet
Dava görülmek üzere ele alınan, eldeki dava 

Der-kâr
Malum; aşikar; bilinen; belli 

Dermeyan etmek
Ileri sürmek; öne sürmek; ortaya koymak; anlatmak 

Der-piş
En önde; göz önünde bulunan; öngörü 

Der-pîş etmek
Öngörme; göz önünde bulundurma 

Der-uhte
Üstüne alma; yüklenme; üstlenme; sağlama 

Desise
Hile; oyun; entrika 

Devair
Daireler 

Devlet Şurası
Danıştay 

Devletler Özel Hukuku
Kişilerle devlet arasındaki bağı (tabiyeti), bir ülkede yabancıların sahip olduğu hakları ve çeşitli ülkelerde geçerli olan kanunların çatışması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözmeyi ve bunun için çeşitli bağlama kuralları getirmeyi konu alan huku 

Devremülk hakkı
Mesken olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya bağımsız bölümün ortak maliklerinden her biri lehine, bu yapı veya bağımsız bölümden yılın belli dönemlerinde istifade etmek üzere, müşterek mülkiyet payına bağlı olarak kurulan irtifak hakkı. 

Deyn
Borç 

Dilekçe
Bir isteği üst makama ulaştıran yazı, 

dilemma
müskül durum,ikilem   

Disiplin cezaları
Belli bir statü içinde bulunan kimselere hizmet ve iç düzenle ilgili kurallara aykırı davranışta bulundukları zaman uygulanan cezalardır. 

Dispeççi
Deniz kazasindan sonra gemi, yük ve navlunla ilgili kimselerin ugradiklari zararlari ve bunlar tarafindan yapilan masraflarin nasil, kimler tarafindan ve ne oranda karsilanacagini belirleyen uzman.   Sefa ÖZBEY

Divan-ı Muhasebat
Büyük Millet Meclisine bağlı ve devletin bütün varidat ve masraflariyle mallarını ve hesaplarını onun namına murakabe edenlerin hesaplarını tetkik ve muhakeme ile mükellef bir heyet. 

Dîvân-ı Muhasebat
Sayıştay 

Donatan
Gemisini gemi ticaretinde kullanan gemi sahibidir 

Dûçâr
Tutulmuş; uğramış; yakalanmış 

Düçâr
Tutulmuş; uğramış; yakalanmış. 

Dûn
Aşağı; aşağılık; altta; aşağıda 

Dûr
Uzak 

Düstur
Kaide, asıl kaide, hattı hareket kaidesi manalarında da kullanılmıştır ki hukuki hükümleri maksada uygun ve veciz surette ifade eden şekil. 

Düstûr
Kanun; kaide; yasa; devlet yasalarını içine alan kitap; genel kural; başyasa; yasalar dergisi 

Düzenleme
Bir sözleşmeyi veya işlemi yapan kimsenin iradesini dinledikten sonra, iki tanık önünde ve yöntemine uygun olarak noter tarafından baştan sona kadar yazılarak, ilgililer ve hazır bulunanlar tarafından imzalanıp noter tarafından da onanan senet 

Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:02:46
- E -

Ebniye
Binalar; yapılar 

Ecnebî
Yabancı; bir devlete göre,kendi uyruğunda bulunmayan gerçek veya tüzel kişiler 

Ecr-i müsemmâ
Taraflar arasında belirlenen ücret 

Ecrimisil
Bir malın kullanılmasından doğan yararların para ölçüleriyle takdiri 

Eda
Edim; borçlanılan şey; borcun konusu 

Eda davası
Davalının bir iş yapmaya,bir ifada bulunmaya veya bir iş yapmamaya,bir ifada bulunmamaya mahkum edilmesinin istenildiği dava 

Edeb
Iyi terbiye; naziklik; usluluk 

Edim
Aralarındaki borç ilişkisi dolayısıyla alacaklının isteyebileceği, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir davranış biçimi 

Ef'âl
Eylemler; fiiller, işler; ameller 

Efrâd
Fertler; bireyler 

Ehil
Ehliyetli; hak sahibi; bir hukuki işlem yapabilme yeteneğine sahip 

Ehl-i hibre
Bilirkişi 

Ehl-i vukûf
Bilirkişi 

Ekalliyet(akalliyet)
Azınlık 

Eklenti
Bir konutun veya bir binanın kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan ya da kolaylaştıran yapı. 

Ekser
Daha ziyade; ençok; çoğu; çoğunca 

Ekseriyet
Çoğunluk 

Ekseriyeti ara
Oy çokluğu 

Elfaz
Kelimeler; sözler 

Elîm
Elemli; kederli acılı 

El-yevm
Bugün; şimdi; halen 

Emlak vergisi
Konusu bina ve arazi olup, bu bina veya arazi malikinin, intifa hakkı sahibinin, her ikisi de yoksa malik gibi tasarruf eden kimsenin, bina ve arazinin değeri esas alınarak kanunda belirtilen oranlara göre ödediği vergi. 

Emlâk-i sirfe
Yeri ve üzerinde binalar ve ağaçları mülk olan taşınmaz mallar 

Emr-i makzî
Hükme bağlanmış iş 

Emtea
Ticaret konusu her türlü mal 

emtia
eşya, mallar. 

Emval
Mallar; mülkler 

Emvâli menkule
Taşınır mallar;taşınabilir mallar 

Enfüsi
Öznel; subjektif 

Enkaz
Bina yıkıntıları; yıkıntı; moloz; eski hayvanların bakiyeleri 

Envai mesalih
Işlerin çeşitliği 

Erbaa
Dört 

Erbâb
Ehil; becerikli; muktedir; yetenekler; sahipler; malikler 

Erbâb-ı vukuf
Bilirkişiler 

Esbab-ı mucibe
Gerekçe; gerektirici sebepler 

Eşcar
Ağaçlar 

Eshâb
Sahipler; bir şeyin malikleri 

Esham
Pay senedi; hisse senedi 

Eşhas
Şahıslar; kişiler; kimseler 

Eşkâl
Biçimler; suretler; tarzlar 

Eslem
En selâmetli; en emin; en doğru; en sağlam 

Esnaf
Ister gezici, ister bir dükkan veya bir sokağın belli bir yerinde sabit olsun, iktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleridir. 

Etfal
Çocuklar, sübyanlar. 

Evkaf
Vakıflar 

Evleviyet
Tercihli; haydihaydi; öncelikle 

Evrâk
Yapraklar; kağıtlar; arşiv 

Evrâkı müsbite
Ispat edici belgeler; tesbit edici yazılar; tapu kütüğünü tamamlayan belgeler 

Evsaf
Nitelikler 

Evsafı mümeyyize
Belirgin nitelikler 

Evvelâ
Birinci olarak; herşeyden önce; ilk önce 

Evvelemirde
Herşeyden evvel; işin başlangıcında; ilk iş olarak 

Ezcümle
Özellikle; özet olarak; sözün kısası; toplucası 

Ezmân
Zamanlar, vakitler; anlar; çağlar   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:03:59
- F -

Faal Nedâmet
Suç işleyen bir kimsenin suçundan sonra pişmanlık duyarak işlediği fiilin sonucunu önlemeye çalışması, suç işlediği sırada pişmanlık duyması. Aktif nedâmet.Aktif pişmanlık. 

Fâhiş
Aşırı; ağır; çok fazla 

Faraziye
Hukuk meselelerini, muayyen bir sistemin esaslarına muvakıf ve tenakuzlara mahal vermeyecek tarzda, halledebilmek için bu sistemin hükümleri ve hususiyetleri üzerine yapılan müşahede, mülahaza, kıyas, istikra ve hadiselerin verdiği mümkün mertebe toplu ne 

Fariğ
Bir şeyi veya hakkı başkasına devreden; ferağda bulunan; feragat eden; taşınmaz maldaki tasarruf hakkını başkasına bırakan kişi 

Farz
Zorunlu; baş koşul; boyun borcu; çok gerekli; varsayma 

Fâsıl
Ayıran; bölen 

Fâsıla
Aralık; ara 

Fasl etme
Halletme; neticelendirme 

Fehime
Anlayış 

Fek
Kaldırma; bir hukuki sınırlamanın kaldırılması; sona erdirme; bitirme 

Fer' î
Bağımlı; ekli; eklentili; ikinci derecede olan 

Ferağ
Devir; devretme; bir hakkı birine geçirme; mirî veya vakıf arazinin yararlanma hakkının satışı 

Ferâgat
Vazgeçme; el çekme; dinlenme 

Ferd
Tek; yalnız olan şey; eşi olmayan; tek olan sayı 

Fesâd
Karıştırıcı; arabozucu; karışıklık; bozukluk; dolan 

Fesh
Bozma; bozulma; dağılma; dağıtma; kapatma; kaldırma 

Fesih
Devam etmekte olan bir hukuki ilişkiyi, tek taraflı olarak ve ileriye dönük olmak üzere sonlandıran bozucu yenilik doğurucu irade beyanı. 

Feteva
Hukuki Sorular ve Cevapları 

Fetret
Zayıflık,uyuşukluk. 

fevk
Üst,üst dereceli, astın üstünde yer alan 

Fevkinde
Üstünde; aşan 

Fezleke
Bir tahkikat veya muhakeme zabtının hülasası demektir.Bunda tafsilata girişilmeden işin ana hatları gösterilir. Bir teftiş raporunun kısaltılması halinde iktisab ettiği şekle de denir. 

Fi-i cârî
Geçer değer 

Fiil ehliyet
Bir kimsenin, kendi eylemleriyle haklar ve yükümlülükler yaratması yeteneği. 

Fıkra
Kanunların, nizamnamelerin ve talimatnamelerin sıralanan ayrı ayrı hükümlerini göstermek için kullanılan bir bölüm işaretidir. 

Fıktan
Yokluk 

Filhakika
Hakikatte; gerçekte; doğrusu 

Fi-l-vâki
 

Fırka
Insan kalabalığı grubu; parti 

Fıtrî
Tabii; yaradılışındaki; doğasındaki 

Fuhûş
Haddini aşma; kötülük; namusa aykırı hareket 

Fürûht
Satma; satım; satış 

Fuzûlî
Boşuna; yersiz; lüzumsuz; haksız; boşboğaz; erkek adı 

Fuzûlî işgal
Bir taşınmaz malı sahibinin izin ve rızası olmadan ele geçirmek 

Fuzuli şâgil
Hukuken geçerli bir hakkı olmadan bir yeri işgal eden 

Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:05:39
- G -

Gabin
bir sözleşmede tarafların karşılıklı edimleri arasında açık bir orantısızlık bulunmasıdır. karşı tarafın özel durumundan aşırı faydalanma olarak da nitelenebilir*. gabin durumunda zarar gören taraf bir yıl içinde sözleşmeyi bozduğunu bildirerek verdiği 

Gaî (gaiye)
Gaye, maksat ve netice ile ilgili; amaca ilişkin 

Gaip
Görünmeyen; hazır olmayan; yitik; yok olan kişi; kaybolan ve kendisinden uzun zaman haber alınamayan kişi 

Galle
Gelir; hasılat; yarar 

Garamat
Tazminat, diyat gibi edası lazımgelen şeylerdir. 

Garaz
(garez)gizli düşmanlık; asıl maksat; erek; amaç; hınç 

garp
batı 

Garra
Parlak, beyaz, güzel, Şa'şaalı.   

Gars
Ağaç dikme 

Gasıb
Başkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya tasarrufundan zorla haksız yere alan kimse 

Gasp
Başkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya tasarrufundan zorla ve haksız alınması 

Gaybubet
Kaybolma; yokluk; göz önünde olmayış; yitiklik 

Gayr (gayir)
Ayrı; başka; özge; artık; diğer; yabancı 

Gayr-i melhûz
Beklenmedik; imkansız; olanaksız 

Gayr-i mümkün
Olanaksız; imkansız 

Gayrı vazıh
Kapalı 

Gayrimenkul
Bir yerden bir yere taşınması olanaksız (taşınmaz) mal. 

Gayrimenkul mükellefiyet
Bir taşınmaz malikinin, sahip olduğu mülkü nedeniyle ve özellikle o taşınmaz (gayrimenkul) teminat olmak üzere, diğer bir kimse lehine bir şey yapmaya veya vermeye zorunlu tutulması. 

Gayrimenkul tellallığı
Taraflar arasında (hiçbirine sürekli olarak bağlı olmaksızın), taşınmaza ilişkin sözleşmelerin (kira, satım vb.) yapılması hususunda ücret karşılığında aracılık etme mesleği; emlakçılık. 

Geçici tescil
Halen varolup da uyuşmazlığa neden olan ayni hakların korunması amacıyla tapu kütüğüne yapılan tescil. 

Geçit hakkı
Bir taşınmaz üzerinden başka bir taşınmaz malikinin geçebilmesi için kurulan bir ayni hak. 

Genel idare
Bütün ülkeyi kapsayan idare olup "merkez teşkilatı" ve "taşra teşkilatı"ndan oluşur. 

Genel vekaletname
Bir kimsenin, kendi adına her türlü işi yapması için başka bir kişiye vermiş olduğu vekillik belgesi. 

Gerçek kişi
İnsanlar. 

Gerçi
Gerçekten; vakıa 

Girift
Dolaşık; karışık; bir birinin içine girgin; tutma; yakalama 

Gıyâb
Hazır ve mevcut olmama; göz önünde bulunmama; uzaklaşma; kaybolma; arka 

Grev
Işçilerin aralarında anlaşarak veya bir kurululun kararına uyarak topluca iş bırakmalarıdır. 

Gûna (gûne)
Türlü; gidiş; tarz; yol; sıfat 

Güzeran
Geçici; geçen   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:08:05
- H -

Hacet
Gerek; gereklilik 

Hacir
Bir şahsın medeni haklarını kullanma salahiyetinin mahkeme tarafından kaldırılması. 

Haciz
Borçlunun, borcunu kendi arzusu ile ödememesi durumunda, alacaklının talebiyle, borçlunun (borca yetecek miktardaki) mal ve haklarına devlet aracılığıyla (icra dairesi tarafından) el konulması. 

Hacizvaaz
El koyma   

Hadd-i Maruf
Makbul olan had, Emredilen, müsaade edilen hudud   

Hâdis
Meydana gelen; çıkan; yeni çıkan 

Hafiyyen
Gizli olarak; saklı olarak; gizlice 

Hafriyat
Kazı; kazılar; toprak kazma; toprak çıkarma 

Hail
Duvar, çit, parmaklık, tahta perde gibi taşınmazları birbirinden ayıran işaret ve engeller 

Haiz
Sahip; elde bulunduran; taşıyan 

Hak
Hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir 

Hak ehliyeti
Sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan ölüm anına kadar olan dönemde herkesin sahip olduğu medeni haklardan (evlenme, mülk edinme vb.) yararlanma yeteneği. 

Hakikiye
Hakikate mensup; gerçek; sahici; doğru; gerçekten 

Hakk
Doğruluk ve insaf; bir insana ait olan şey; dava ve iddiada hakikate uygunluk; harcanmış emek; pay; hisse 

Hakkaniyet
Hak ve adalete uygunluk; doğruluk 

hakkı hıyar
seçimlik hak 

Hakk-ı mesil
Su yolu hakkı 

Hakk-ı mürûr
Geçit hakkı 

Hakk-ı şuf'a
Önalım hakkı 

Hakk-ı şürb
Içme hakkı; sudan yararlanmada sıra hakkı 

Haksız fiil
Hukuk düzeninin izin vermediği, zarar verici eylemlerdir 

Haksız iktisap
Bir kimsenin malvarlığında, haklı bir nedene dayanmaksızın başka bir kimsenin malvarlığı aleyhine meydana gelen artma ya da azalmama durumu 

Halefiyet
Ardıl, yerine geçme, yerine geçen. 

Halel
Bozma; bozukluk; eksiklik; zarar 

Haleldar olmak
Bozulmak; çiğnenmek 

Hali sabıka irca
Eski hale getirme 

Halita
Karışım 

Hapsen Tazyik
Bir kimseyi ifasına mecbur olduğu hususu yapmaya icbar için kanuni salahiyete binaen hapsetmektir. 

Harâc-ı mukaseme
Arâzî-i hâriciyye mahsullerinden onda birden yarısına kadar alınan vergi 

Harâc-ı muvazzaf
Arâzî-i hâriciyye üzerine yerin tahammülüne göre,maktûiyet veçhile tayin olunan vergi 

Hariciye Vekâleti
Dışişleri Bakanlığı 

Hârîm
Başkasının giremeyeceği,girilmesine izin verilmeyen ev bölümü; harem 

Harnup
Keçi boynuzu 

Hartama
Pedavra; köknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta; 

Has
Sıkıştırmadan bir yerin içine alma; hareketten menetme; etrafını çevirme; vakfetme 

Hasârât
Zararlar; ziyanlar; hasarlar 

Hasb-el-kanun
Kanun gereği 

Hasb-el-memuriyye
Memuriyet gereği 

Hasebiyle
Yüzünden; dolayısıyla; bu nedenle 

Hasılat
Gelir. 

Hasılat Kirası
Kiraya verenin, bir bedel karşılığında, hasılat veren bir malın veya hakkın kullanımını kiracıya bıraktığı sözleşme; ürün kirası. 

Hasîm
Iki düşmandan herbiri 

Hâsim
Hasmeden; kat'eden, kesip atan 

Haslet
Ahlak, nitelik, huy, mizaç   

Hasren
Muhasara ederek; etrafını çevirerek 

Hâss
Özgü 

Hata
Yanılma, Yanılgı 

Hatîa
Günah; kabahat; suç; yanlış; yanlışlık 

Havale
Yollama ödeyicisinin, para, değerli kağıtlar veya benzeri nesneleri, yollayıcı hesabına yollama alıcısına ödemek ve yollama alıcısının da bunları kendi adına teslim almak üzere yetkili kılındığı sözleşme. 

Hâvi
Kapsar; kapsayan; içeren; içerir 

Havza-i fahmiyye
Kömür havzası; kömür bulunan bölge 

Haylûlet
Engel olma; araya girme; yolu kapama 

Hayr (hayır)
Iyilik; iyi; faydalı iş; yarar 

Hayrât
Sevap kazanmak için yapılan hayırlı işler; sevap için kurulan müessese 

Hazine
Devletten ayrı bir kişilik oluşturmamakla beraber, bir taraftan bütçenin uygulanmasına ilişkin işlemleri, diğer taraftan da kamu gelir ve giderlerinin zaman olarak uygunluğunu sağlayan merkezi örgüt; Maliye Bakanlığı ve maliye dairelerinden oluşan örgüt; 

Heder olma
Ziyan olma 

Hedm
Yıkma; harap etme 

Herc ü merc
Darmadağınık. Karmakarışık. Allak bullak. 

Hibe
Bağışlama 

Hidematı amme
Kamu hizmeti 

Hıfz
Saklama; koruma 

Hilafı
Tersi; aksi; zıddı 

Hilkat
Yaratılma; yaratılış; tabiat 

Himaye
Koruma; korunma; birine arka çıkma 

Hini dava
Dava sırasında 

Hini hacet
Gerektiğinde 

Hisse-i şayia
Yaygın hisse; ortak pay 

Hitâm
Son; bitim; tükenme; nihayet 

Hizmet sözleşmesi
İşçinin, belirli veya belirsiz bir zaman süresi içinde iş görmeyi ve işverenin de ona bir ücret vermeyi üstlendiği sözleşme. 

Hod-be-hod
Kendi başına;kimseye danışmadan;kendiliğinden 

Hodbehot
Kendi kendine, kendi kafasıyla, kendiliğinden, kimseye danışmadan.   Hakan GÜRGEN

Hüccet
Senet; delil; belge 

Huda
Aktarma 

Hudûs
Sonradan peyda olma 

Hükkâm
Hakimler; yargıçlar 

Hükmî şahsiyet
Tüzel kişilik 

Hukuk
İçtimai hayat nizamının muhafaza ve idamesi için cemiyet azası sıfatiyle fertlerle fertler, veya cemiyetle -yani devletle- fertler, yahut muhtelif devletler arasındaki münasebetleri tanzim eden usul ve kaidelerdir. 

Hukukî
Hukuksal olan. 

Hukuki işlem
Bir veya birden çok kişinin, hukuksal bir sonuca yönelttiği irade açıklaması. 

Hukuki tağyir
Bir kimsenin, kendisine ait olmayan menkul eşyalar üzerinde bazı işlemlerde bulunarak, bu eşyanın niteliğini değiştirmesi 

Hukukun şeklî kaynakları
Hukuk Kurallarının hangi şekillere bürünmüş olarak bize verildiğini ve nerelerde bulunduklarını göstere kaynaktır. 

Hükümlü
Hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşmiş olan kimse. 

Hükümsüzlük
Bir hukuki işlemin, kanunun öngördüğü şekilde yapılamaması veya kanuna aykırı olarak yapılması halinde hukuki sonuç doğurmamasıdır. 

Hulâsa
Özet 

Hulûl
Gelip çatma; girme; borcun vadesinin gelmesi 

Hüsnü ceryan
Iyi icra etmek 

Hüsnüniyet
Iyiniyet 

Husule gelmek
Doğmak; ortaya çıkmak; meydana gelmek; oluşmak 

Husumet
Bir davanın ikamesi üzerine davacı ile müddeaaleyh arasında husule gelen vaziyeti ifade eder. 

Husûmet
Hasım olma durumu; hasımlık; düşmanlık; (davada) karşı taraf olma 

Husûsat
Bakımlar; işler; şekiller; yollar; konular; meseleler; maddeler 

Hususî
Özel; kişiye ait   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:11:22
- I -

Iade-i muhakeme
Yargılamanın yenilenmesi 

Iaşe
Yaşatma; besleme; geçinme 

Ibâre
Deyiş; cümle; paragraf; bir bölüm söz 

Ibhâm
Kapalı bırakma; açıklamama; belli etmeme; gizli kapaklı tutma 

Ibka
Devamlı, sürekli kılma; yerinde bırakma 

ibka
kalmış, bırakılmış 

Ibra
Aklanma; temize çıkma; aklama; temize çıkarma Alacaklının, borçlusunda bulunan alacağından tamamen veya kısmen vazgeçmesi 

Ibraz
Gösterme; meydana çıkarma; sunma 

Ibtida
Başlama; başlangıç; ilkin; en önce; başta 

Icâb
Gerekme; gerek; bir sözleşme için ilk söylenen söz 

Icabet etme
Uyma 

Icabı hal
Durumun gereği 

Icar
Kiraya verme; kiraya verilme 

Icâre-i müeccele
Sonradan alınacak kira 

Icareteynli vakıf
Ivedili ve süreye bağlı kira sözleşmesi olan vakıf mallar 

Icazet
Izin; ruhsat, diploma 

icazet
Müsaade, ruhsat, mümeyyiz küçüklerin kendiliklerinden yaptıkları borçlandırıcı işlemleri velî veya vasîlerince sonradan verilen izin, müsaade. 

Icâzet-i lâhika
Bir kimsenin izni olmadığı halde,yapıldıktan sonra bir şeyi kabul etmesi ve onaylaması 

Icbar
Zorlamak 

Icbar etme
Zorlama 

Icmâl
Kısaltma; özetleme; öz; özet genel toplamı 

Icra tetkik mercii
İcra-İflas dairesinin üzerinde olup, icra-iflas işlemlerinin doğru ve kanuna uygun olup olmadığını denetleyen ve ayrıca kanunun kendisine verdiği dava ve işleri gören özel mahkeme. 

Içtihad
Özel görüş; anlayış; kavrayış 

Içtima
Toplanma; toplantı; bir araya gelme 

Içtimaî
Sosyal; toplumsal 

Içtinap
Kaçınma; çekinme 

Idame
Devam ettirme; sürdürme 

Idâre-i husûsiyye
Il özel idaresi 

Ifa
Ödeme; yerine getirme; bir işi yapma; edim 

Ifadat
Sözler 

Ifade
Anlatma; anlatış; anlatım 

Ifham
Anlatma; anlatılma; bildirme; bildirilme 

Iflas
Borcunu ödemeyen veya ödemelerini tatil eden borçlu hakkında yapılan takip sonucunda, mahkeme kararı ile tespit ve ilan edilen durum. 

Ifrağ
Bir durumdan başka bir duruma sokma 

Ifraz
Arazinin parçalanması; bölünmesi; parsellere ayırma; araziyi imar açısından uygun parçalara bölme 

Ifşasına müeddi
Açıklanma gereği 

iftikar
Yoksulluğunu, fakirliğini açığa vurmak   
Ihale
Artırma veya eksiltme biçimiyle yapılan ve en uygun fiyatı teklif edene (en çok artıran veya eksiltene) işin/malın verildiği sözleşme yöntemi. 

Ihâta
Bir şeyin etrafını çevirme; sarma; kuşatma; etrafı çevrilme; anlayış; geniş bilgi 

Ihbar
Haber verme; bildirme; bildirim 

Ihdas
Ortaya çıkarma; kurma; bir şeyi ilk kez ortaya koyma 

Ihfa
Saklama 

Ihkak-ı hak
Kendiliğinden hak alma 

Ihlal etmek
Zarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek; çiğnemek; bozmak 

Ihmal
Dikkatsizlikten ve özensizlikten kaynaklanan kusur; savsaklama; gerekli özeni göstermeme 

Ihraç
Çıkarma; dışarıya mal satma; dış satım 

Ihraz
Benimseme; sahipsiz bir malı sahiplenme 

Ihtar
Hatırlatma; dikkati çekme; uyarma; uyarım 

Ihtarname
Bir kimseye, bir hususu yerine getirmesi veya getirmemesi için yapılan yazılı uyarı; hatırlatma belgesi. 

Ihticâc
Delil veya tanık gösterme 

Ihtilaf
Anlaşmazlık; uyuşmazlık; çekişme; niza; görüş farklılığı 

Ihtilat
Karışma; katılma; bir araya gelme 

Ihtimam
Özen; bir şey, iş ya da kişiye özel dikkat gösterme 

Ihtirâzi kayıt
Çekince; önkoşul; belli hakları kullanma hakkının saklı tutulması 

Ihtiva etmek
Içermek; kapsamak; içine almak; içinde bulundurmak 

Ihtiyar etmek
Seçmek; seçme hakkını kullanmak; tercih etmek; yeğlemek 

Ihtiyarî
Isteğe bağlı; seçmeli; istemli 

Ihtiyat
Sakınma; 

Ihtiyati tedbir
Davacının, davasını kazanması durumunda, dava konusu şeye kavuşabilmesi için, davadan önce veya dava sırasında o şeyi garanti altına almasına yarayan önlem. 

ihtizaz
Titreşme, titreşim.   

Ihzâr
Hazırlama; huzura getirme; 

Ihzaren celb
Sanığı veya tanığı, kendi arzusu nedeniyle gelmediği için mahkeme önüne hakim kararı ile zorla getirtme 

Ihzarî
Hazırlayıcı; yetiştirici; hazırlık niteliğinde olan 

Ika etmek
Yapmak; etmek; oluşturmak 

Ikâme
Yerine koyma; yerine kullanma; dikme;yerine geçme; kaim olma; dava açma 

Ikamet etme
Bir yerde yerleşme iradesi ve niyetiyle oturma. 

Ikametgah
Bir kimsenin yerleşme kast ve niyetiyle oturduğu yer 

Ikmal
Tamamlama; bitirme; devamlı olarak yiyecek içecek ve diğer gerekli malzemenin sağlanması 

Ikrâh
Korkutma; bir kimseyi yapmak istediği şeyi yapmamaya, yapmamak istediği şeyi yapmaya korkutarak zorlamak 

Ikrar
Saklamayıp söyleme; bildirme; açıkça söyleme; kabul 

Ikraz
Borç verme; ödünç verme 

ikraz
Borç verme ;ödünç verme. 

Iktifâ
Yeter bulma; yetinme 

Iktirân
Yakın varma; yanına gelme; yaklaşma; ulaşma; erişme 

Iktisabî
Kazanma ile ilgili; edinme ile ilgili 

Iktisadi
Ekonomik 

Iktisap
Kazanma; kazanım; edinme; bir şeyin mülkiyetini elde etme 

Iktiza
Gerekme; gerektirme; gereklilik; işe yarama ilâm yargı belgesi; mahkemenin verdiği nihaî (son ) kararın, iki taraftan her birine yöntemine göre verilen onamlı örnekleri; mahkeme kararı örneği (sureti) 

I'lâmât
Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar; kararı bildiren belge 

Ilamlı icra takibi
Para veya paradan başka bir şey içeren konularda, önce bir mahkeme ilamı alınıp, ilamlara özgü icra takibi yapılması. 

Ilamsız icra takibi
Elinde bir mahkeme ilamı bulunmayan veya bulunmasına rağmen ilamlı icra yoluna başvurmayan kişilerin, alacaklarını elde etmek için başvurdukları icra yolu. 

Ila-nihâye
Sonuna kadar 

Ilga
Ortadan kaldırma; yürürlükten kalkma; hükümden düşürme; geçersizleştirme 

Ilka
Koymak, birakmak. Terk etmek, Öne atmak 

Illet
Hastalık; sakatlık; bozukluk; neden; sebep 

Illiyet bağı
Nedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki 

Ilmî
Bilimsel 

Ilmi içtihatler
Hukuk bilginlerinin hukuki sorunlarda ileri sunmuş oldukları görüş, düşünce ve kanaatlerdir. 

Ilmühaber
Belge; birinin herhangi bir durumunu (örneğin ikametgahını) gösteren durum belgesi 

Iltibâs
Karıştırılma; benzeşim; karışıklık 

Iltihâk
Katılma; karışma 

Iltisâk
Yapışma; bitişme; kavuşma 

Iltizam
Kendi için gerekli sayma; gerektirme 

Iltizami muamele
Bir kimsenin malvarlığının aktifinde yer alan kalemlere dokunmaksızın, yalnızca pasifini artıran bir işlem yapması; taahhüt işlemi; borçlandırıcı işlem; 

Ilzâm
Susturma; bağlama 

Imâl
Yapma; yapılma; meydana getirme 

Imâr
Bayındırlık; bayındır duruma getirme; geliştirme 

Imdi
Buna göre; şu halde; o halde 

Imha
Yok etme; ortadan kaldırma; mahvetme 

Imhâl
Mühlet verilmesi; süre verilmesi; erteleme; yeni bir önel tanıma 

Imlâ
Doldurma; doldurulma; yazdırma; yazdırılma; bir dilin cümlelerini, kelimelerini doğru yazma bilgisi 

Imtina
Kaçınma; çekinme 

Imtisâl
Gerekeni yapma; bir örneğe göre hareket etme; alınan emre boyun eğme 

Imtiyaz
Ayrıcalık; farklılık 

Inbiâs
Gönderilme; meydana çıkma; ileri gelme 

Ind-el-hâce
Lâzım olduğu; gerektiği zaman 

Ind-ettemyiz
Temyiz sonunda; temyiz olunduğunda 

Indinde
Yanında 

Infâk
Beslemek; geçindirmek; nafakalandırmak 

Infisah
Ortadan kalkma; dağılma; fesholma. 

Infisâh
Fesh olunma; bozulma; hükümsüz kalma; dağılma; kendiliğinden ortadan kalkma 

Inhisar
Tekel; monopol; alımın veya satımın tek bir elde toplanması 

In'ikad
Bağlama; kurulma; toplanma 

Inkılâp
Değişme; bir halden başka bir hale dönme; devrim 

Inkişaf
Açılma; gelişme; gelişim; açınım 

Inkisâm
Taksim olma; parçalanma; bölünme; ayrılma 

Inkıta
Kesilme; kesinti; ara verme 

Inkıyâd
Boyun eğme; kendini teslim etme 

Inkiza
Bitim; sona erme 

Inşâî
Inşaya, yapıya ait 

Inşaî hak
Yenilik doğuran hak; bir hukuki durumun ortadan kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir hukuki durumun yaratılması için kişinin kullandığı hak 

Insicâm
Bir düzeye gitme; düzgün söz; düzgünlük; tutarlık 

Intac
Sonuç verme; nitelendirilme; sonuçlandırılma; bitirme 

Intifa
Yararlanma; bir şeyden istifade etme 

Intifa hakkı
Yararlanma hakkı; başkasına ait bir malda, kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak hakkı çeşidi 

Intifa hakkı
Başkasına ait bir mal (hak) üzerinde, kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak hakkı çeşidi. 

Intihâb
Seçme; seçilme; seçim 

Intikal
Bir mal üzerindeki tasarruf hakkının, kanun ile belli kimselere geçmesi 

Intikal
Geçme; geçirim; nakil; birinden diğerine geçme; yer değiştirme; el değiştirme bir mal üzerindeki tasarruf hakkının kanun ile belli kimselere geçmesi 

Intikal
Geçiş; göçüş; anlama; kavrama; yer değiştirme; el değiştirme 

Intizâm
Düzgünlük; çeki düzen; düzenlilik 

Intizâr
Bekleme; beklenilme; gözleme; gözlenilme 

Inzibât
Yolunda olma; genel emniyetin yolunda olması; sıkı düzen 

Inzimâm
Eklenme; katılma; ilave 

Ipham
Belirsizlik 

Ipka
Kalma; yerinde bırakma; görevinde bırakma; yenileme 

Ipotek
Hak sahibine, alacağını, bir taşınmaz malın değerinden elde etme yetkisini veren sınırlı bir ayni hak. 

Ipotek akit tablosu
İpoteğin kurulması sırasında tapu memuru tarafından düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senet. 

Ipotek belgesi
Tapu sicil müdürlüğü tarafından verilen ve ipotek akit tablosunun özetini içeren belge. 

Ipotekli borç Senedi
Taşınmaz rehni ile güvence altına alınmış kişisel bir hak nedeniyle, yetkili tapu görevlilerince ilgili taşınmaza değer biçilerek, taşınmaz değerinin bağlandığı (sürümünün kolaylaştırıldığı) kıymetli evrak. 

Iptal
Hukuk kurallarına aykırı biçimde yapılmışbir idari işlemin yargı organının kararıyla ortadan kaldırılmasıdır 

irad Senedi
Şahsi nitelikte olmayan bir alacak için karşılık gösterilen gayrimenkulle sınırlı sorumlu olmak kaydıyla resmi senetle ve tapu senedine tescil ile sadece zirai gayrimunkuller, evler ve üzerine bina inşa edilecek arsalar üzerinde kurulan bir gayrimenkul rehin senedidir.   

Irae
Tayin etme; gösterme 

Irae edilmek
Gösterilmek 

Iras
Yapma; etme; birine (zarar) verme, sebep olma 

Irat Senedi
Bir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak, sürümünü artırmak için bağlandığı kıymetli evrak. 

Irca
Eski duruma çevirme; geri döndürme; indirgeme 

Irca olunma
Eski duruma getirme; çevirme; döndürme 

Irsen
Irs yoluyla; miras yoluyla (geçerek) 

Irtibat
Bağlantı; ilişki; ilgili olma 

Irtifak
Hacet talep etme; ihtiyaç duyma; yükümlenim 

Irtifak hakları
Bir taşınmaz üzerinde, bir kullanma ve yararlanmaya rıza göstermeyi veya mülkiyete özgü bazı hakların kullanılmasından kaçınmayı gerektiren ve diğer bir taşınmaz veya kişi yararına ayni hak olarak tesis edilen hukuki işlem. 

irtikâb
Bekleme, gözleme. Bir işe girişmek   

irtikâp
Kötü iş yapma, kötülük etme. Yalan söyleme, hile yapma. 

Is'af
Yerine getirme 

Isâl
Vardırma; vardırılma; ulaştırma; ulaştırılma 

Iş'âr
Bildirme; yazı ile bildirme; gösterme 

Isbât
Şahit ve delil göstererek doğrusunu ortaya çıkarma 

Işgal
Tapu kütüğüne göre sahipsiz mal durumuna geldiği anlaşılan taşınmaz malları edinme yolu. 

Işhâd
Şahit getirme; tanıklık ettirme; tanık gösterme 

Işkâl
Zorlaştırma; güçleştirme 

Iskan ruhsatı
Bir binada oturulabilmesi için, yapının tamamlanmasından sonra ve İmar Kanunu'na göre, o yapının kullanılabileceğine ilişkin olarak verilen belge. 

Iskat
Düşürme; hükümden düşürme; yok etme; iptal 

Islah
Düzeltme; davada tarafça düzeltme; iyileştirme; iyi bir hale getirme 

islah
Taraflardan birisinin davada yapmış olduğu bir usul işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesidir.   

Islahât
Düzeltme veya iyileştirme işleri 

Isnad
Bir şeyi veya bir işi, birisi için yaptı diyebilme; bir şeye dayandırma; yükleme 

Istiane
Yardım isteme 

Isticar
Kira ile tutma; kiralama 

Isticvap
Sorguya çekme; sorguya çekilme 

Istida
Dilekçe; arzuhal; emanet bırakma; himaye (korunma) talep etme 

Isti'dâd
Kabiliyet; akıllılık; anlayış; yetenek 

Istidlâl
Bir kanıta dayanarak, bir nesneden sonuç çıkarma; kanıt ile anlama 

Istifa
İsteğe bağlı olarak bir görevden ayrılma. 

Istifade
Yararlanma; faydalanma 

Iştigal
Meşgul olma; bir işle uğraşma 

Istiglâl
Ipotek; ev, dükkân, tarla ve bunlara benzer taşınmazların geliri, karşılık gösterilerek rehine koyma 

Istihap
Yanına almak 

Istihdâf
Hedef tutma; amaç edinme; amaçlama 

Istihdâm
Hizmete kabul etme; kullanma; çalıştırma 

Istihkak
Hak istemek; hak ediş; bir şey üzerinde hak iddiasında bulunma 

Istihkak davası
Taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya diğer bir aynî hak iddiasında bulunmayı konu alan dava 

Istihlâk
Tüketim; kullanarak bitirme 

Istihrâç
Çıkarma; çıkarılma; netice çıkarma; anlam çıkarma; anlama 

Istihsal
Üretim; üretme; elde etme 

Istikraz
Borç alma; ödünç alma 

Istılâh
Terim 

Istilzâm
Gerektirmek 

Istimâ
Davada dinleme; yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile,tanık ve bilirkişinin beyanlarını dinlemesi 

Istimâl
Kullanma 

Istimval
Ilgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer pahası karşılığında kişilerin mallarına el konulması 

Istina
Dayanak; dayanma 

Istinad
Dayanma; senet, delil sayma 

Istinâd etmek
Dayanmak; bir şeyi dayanak(mesned) olarak almak 

Istinkâf
Çekimser kalma; çekinme; geri durma; sakınma 

Istinsah
Suret çıkarma 

Iştirâ
Alım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda bir şeyin malikinden, o şeyin mülkiyetinin kendisine kararlaştırılan bedel karşılığında devrini isteme yetkisi veren hak 

Iştira hakkı
Hak sahibine, istediği zamanda, bir malın malik 

Iştirâk
Katılma; ortak olma; ortaklık 

Iştirak halinde mülkiyet
Kanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin, bu ortaklıkları nedeniyle bir malın mülkiyetine elbirliğiyle sahip oldukları ve her birinin hakkının, o malın tamamını kapsadığı mülkiyet biçimi. 

Istirdâd
Geri alma; alınma; geri isteme 

Istisna
Ayrı tutma; kural dışı sayma 

Istisna sözleşmesi
Yüklenicinin (müteahhidin), ücret karşılığında, iş sahibi için eser ortaya çıkarmayı borçlandığı sözleşme; eser sözleşmesi. 

Ita
Verme; ödeme 

Itfa
Söndürme; ödeme; bir borcu, ödeme, takas, af gibi bir sebeple kapatma; sona erdirme 

itham
Suçlama, Suçlu görme. 

Itlâk
Salıverme; koyuverme; boşamak; demek; denilmek; tabir 

Itmam
Tamamlama 

Ittiba
Uyma; itaat etme 

Ittihâd
Bir olma; birleşme; birlik 

ittiham
Suç altında bulunmak, Suçlamak. Töhmet altında olmak, Suçlandırmak.

Ittihâz
Edinme; edinilme; kabul etme; sayma; tutma; alma 

ittihaz etmek
Saymak, tutmak, ... olarak görmek. 

Ittisâl
Bitişme; kavuşma; yakınlık 

Ivaz
Karşılık; bedel; eder; karşı bedel; mukabil eda; fiyat 

Ivazlı akit
Iki tarafa borç yükleyen sözleşme 

Ivazsız akit
Tek tarafa borç yükleyen sözleşme 

Izaa
Kaybetme; yitirme 

Izafe
Zammetmek; katmak; karıştırmak 

Izale
Giderme; giderilme 

Izale-i şüyuu
Herhangi bir malın kendisinin veya satılarak bedelinin paylaştırılması suretiyle, bu mal üzerindeki ortaklığın (paydaşlığın) giderilmesi. 

Izhâr
Açıklama 

Izrar
Zarar verme; zarara sokma. 

Iztırâr
Zorunluluk; çaresizlik. 

Iztırar hali
Kişinin açlık,susuzluk hali nedeniyle yada mevcut bir tehlike nedeniyle;üçüncü kişiye verdiği zarardan dolayı sorumluluk durumuna ilişkin hukuki konumu. BK.mad.52/;765 s.TCK.mad.49/3; TMK.mad.753   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:13:21
- İ -

İade
Geri verme; geri çevirme; eski duruma getirme 

İade-i Muhakeme
Muhakemenin iadesi. 

İbra
Bir kimsenin zimmetini haktan beri kılmaktır ki, iki kısımdır : biri ibra-i iskat, diğeri ibra-i istifadır. 

İbraz
Ticari senetler muamelelerinde senedi, hamilin muhataba veya borçluya göstererek kabulünü veya tediyesini istemesine denir. 

İcap
İnşayı tasarruf için iptida söylenilen sözdür ki tasarruf onunla ispat olunur. 

İcar
Kira 

İcmâl
Özet, kısaltma, yorum 

İcra
Bir mahkemenin ilamının veya idari bir kararın hükmünün yerne getirmek demektir. 

İcra Vekilleri Heyeti
Bakanlar Kurulu 

İçtihat
Herhangi bir hukuki mesele hakkında hukuk alimlerinin fikir ve mütalâalarıdır. 

İctima
Toplantı, toplanmak, biraraya gelmek 

İddianame
Soruşturma sonunda savcının topladığı delilleri, şüphelilerin cezalandırılmasını talep ettiği kanun hükümlerini ve bu hükümlerde yer alan karşılıklarını, gerekçeleri ve kurduğu illiyet bağı ile birlikte izah-talep ettiği metin. 

İfa
Yerine getirme 

İfa Etmek
Yapmış olmak, yerine getirmek 

İfrat
Herhangi bir konuda aşırı gitme, aşırılık 

İfraz
Ayırmak, tefrik etmek. 

İfşa
Açığa çıkarma, açığa vurma. 

İfsat
Karışıklık, düzeni bozma 

İhraz
Kazanmak, elde etmek. 

İhsas.
Kapalıca anlatım, hissettiriş. 

İhsas-ı Rey
1- Tarafını belli etmek 2- Hakimin devam etmekte olan davaya ilişkin görüşünü ( kararını ) belli ederek davanın seyrini etkilemesidir. 

İhticaca Salih Olmak
Yazılı bir belegenin delil olabilme gücüne sahip olması. 

İhtilaf
Anlaşmazlık, çekişme. Aykırılık. Söz, tutum, durum ve davranışlarda birbirine aykırı ve muhalif olma. Çelişki. 

İhtilat
Katılma, başkalarıyla ilişkilerde bulunma, haberdar yaşam. 

İhtira
Bilimsel buluşlar üzerindeki haklar 

İhtirazi Kayıt
Muayyen hakları kullanmak hususunda serbestisini muhafaza etmek isteyen tarafın bu hususta vaki beyanıdır. 

İhtiyati Haciz
Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir borcun alacaklısının, borçlunun elinde veya üçüncü şahısta olan menkul ve gayrimenkul mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilmesidir. 

İhzar
Hazır bulundurma, hazır hale getirme. Duruşmalarda hâkim önünde hazır bulundurma. 

İkale
Bir hukuki muamelenin vücut verdiği bir vaziyeti, ikinci bir hukuki muamele ile eski haline getirmek demektir. 

İkametgâh
Mesken, konut, ikâmet edilen yer. Bir kimsenin yerleşmek niyetiyle oturduğu yer. Herkesin bir tek ikâmetgâhı vardır. Tüzelkişilerin bazen birden çok ikâmetgâhı bulunabilmektedir. 

İkmal
Eksik malzemenin tamamlanması,temin edilmesi. 

İkrar
Aleyhine hukuki neticeler husule getirebilen maddi veya hukuki bir vakıanın doğruluğunu tasdiktir. 

İktisap
Bir şeyin mülkiyetini elde etmek demektir. 

İktisat Vekâleti
Ekonomi Bakanlığı 

İktizâ
Gerek;lüzüm. 

İlam
Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar; kararı bildiren belge. 

İlga
Kanun, tüzük veya yönetmeliklerin yeni bir kanun, tüzük veya yönetmelikle yürürlükten kaldırılmasıdır. 

İlliyet bağı
Nedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki. 

İltibas
Karistirilma; benzeşim; karışıklık. 

İltihak
Başka devletler tarafından imza edilmiş bulunan bir muahedeye iştirak etmek isteyen diğer bir devletin müracaat ettiği hukuki muameleye denir. 

İlzam
Bir şeyi lazım kılmak. 

İmtiyaz
Farklılık, ayrıcalık. 

İnfaz
Gereğini yapma;yerine getirme; icra etme 

İnfisah
Akdin kendiliğinden ortadan kalkmasıdır. 

İnkılâp
Devlet eliyle memleketin içtimai hayatının ve müesseselerinin makul ve ölçülü metotlar ile köklü bir surette yenileştirilmesi. 

İntifa hakkı
Başkasına ait bir maldan yararlanma, başkasına ait bir malı kullanma hakkı. 

İntihab
Seçme,seçilme,seçim. 

İptidai itiraz
Ilk itiraz 

İrad Senedi
Bir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak, sürümünü artırmak için bağlandığı kıymetli evrak. 

İrtifak
Mevcut bir mal üzerinde kullanma hakkı. 

İrtihan
Rehin olarak alma, alınma. 

İsticvap
Sorguya çekme. 

İstihkak
Kazanılan şey, hakedilen. 

İstihkak davası
Taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddiasında bulunmayı konu alan dava. 

İstikak
İspat davası 

İstikraz
Ödünç alma, borç alma. 

İstiktap
tarafı sorguya çeken yargıcın yeteri kadar ikna olmaması durumunda,senedi imza ettiği iddia olunan tarafa yazı yazdırması,imza attırması; yargıç, istiktap yoluyla elde edilen imza ile elde bulunan imzayı karşılaştırır ve ikna olmaya çalışır 

İstima
Davada dinleme,yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile tanık ve bilirkişinin beyanlarını dinlenmesi 

İstimlâk
Kamulaştırma; kamu kurum ve kuruluşlarınca kamu yararı kararına dayanılarak özel mülkiyete konu taşınmazların bedeli peşin ödenerek alınması 

İstimval
Devletin,olağanüstü durumlarda ilgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer pahası karşılığında kişilerin elindeki mallara el koyması 

İstinabe
Dosyanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkeme tarafından ifadesinin alınması. 

İstinaf
Mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyerek bunu istinaf mahkemesine götürme. 

İstinkaf
Sakınmak 

İştira
(iştirâ) - alım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda bir şeyin malikinden, o şeyin mülkiyetinin kendisine kararlaştırılan bedel karşılığında devrini isteme yetkisi veren hak 

İştirak halinde mülkiyet
Kanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin, bu ortaklıkları nedeniyle bir malın mülkiyetine elbirliğiyle sahip oldukları ve her birinin hakkının, o malın tamamını kapsadığı mülkiyet biçimi 

İstirdat
Geri almak. 

İstisna
Ayrı tutma; kural dışı sayma. 

İstisna Akdi
Yüklenicinin (müteahhidin), ücret karşılığında, iş sahibi için eser ortaya çıkarmayı borçlandığı sözleşme; eser sözleşmesi. 

İstizah
Açıklama istemek 

İtfa
Ödeme 

İtidal
"Ölçülü, aşırı olmama, soğukkanlılık, eşit olma. 

İtikaf
Bir yere çekilip ibadet etmek. 

İtiyadi
Tekrarlanan, Alışkanlık haline gelen 

İttisâl
"bitişme; kavuşma; yakınlık. 

İvazsız akit
tek tarafa borç yükleyen sözleşme 

İvedi
Acele 

İzale i Şüyu
Ortaklığın giderilmesi davası 

İzale-i şuyu
Ortaklığın giderilmesi,ortaklığa son verme 

İzdivac
Evlenme   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:14:56
- K -

Kaanî
Kanaat eden; yeter bulup fazlasını istemeyen; inanmış; kanmış 

Kaasır
Zorla işleten; kısa 

Kabil
Kabul eden; kabul edici; olan; olabilir 

Kabl-el-işgal
Işgalden önce 

Kabul
İcabın karşı tarafça olumlu biçimde cevaplandırılması. 

Kabz
Alma; elde tutma; edinme 

Kabzeylemek
Almak; elde tutmak; edinmek 

Kadastro
Arazilerin,arsaların yerini, alanını, sınırlarını ve sahiplerini belirtip plana bağlama işi; 

Kadastro
Arazilerin ve arsaların yerini, alanını, sınırlarını ve sahiplerini belirtip plana bağlama işi. 

Kadîm
Çok eski zaman; eski 

Kadri maruf
Takdir edilen miktar. 

Kadük olma
Değer yitimi. 

Kâffe
Hep; bütün; cümle 

Kâfi
Yeter; yeterli 

Kagir
Taş veya tuğladan imal edilmiş yapı; kargir. 

Kaide
Kural; usul; ilke; prensip; esas; temel;yol; taban; ayaklık 

Kaim
Başka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen 

Kâim
Başka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen. 

Kaime
Kağıt para 

Kal'
Koparma; sökme; çıkarma; çıkarılma; temelinden çekip alma 

Kalbetme
Değiştirme; çevirme 

Kambiyo senetleri
Poliçe, çek ve bonodan ibarettir. 

Kambiyo taahhüdü
Ticari bir senet üzerine imza koymak suretiyle doğan soyut borç. 

Kamu düzeni
Bir ülkedeki kurum ve kuralların, devletin güvenliğini, kamu hizmetlerinin iyi işlemesini ve bireyler arasındaki ilişkilerde huzuru, hukuk ve ahlak kurallarına uygunluğu sağlamasıyla oluşan düzen. 

Kamu haczi
Devletin, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harç ve bunlara bağlı ceza, faiz ve zamlar ile kamu hizmetleri uygulamasından doğan ve ödenmeyen alacakları nedeniyle, borçlu durumundaki kişilerin mal ve haklarına el koyması. 

Kamu hakları
Şahıslar ile devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk kurallarından, yani kamu hukukundan doğan haklardır. 

Kamu hizmeti
Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetimi ve denetimi altındaki diğer kişilerce, kamunun genel ve ortak gereksinimlerini sağlamaya yönelik olarak sürdürülen faaliyetler. 

Kamu hukuku
Devletin örgütlenmesi, faaliyetleri, yetki ve görevleri ile devletle kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı. 

Kamu malları
Özel mülkiyete konu olamayan ve doğrudan doğruya kamunun (halkın) yararlanmasına ayrılan mallar. 

Kamu tüzel kişileri
Tamamen kamu yararının gerçekleşmesi için çalışan ve kamu gücü kullanan, kanunla veya kanunun verdiği açık yetkiyle kurulan kamu idare ve kurumları. 

Kamu Yararı
Kamunun, ulusal birliğin ve devletin gereksinimleriyle ilgili ve bunlara uygun olan durum. 

Kamulaştırma
Devlet veya kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği durumlarda ve karşılığını (bedelini) peşin ödemek koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunda gösterilen usullere göre mülk edinmesi. 

Kanaatbahş
Inandırıcı 

Kanun
Anayasanın yetkili kıldığı organ tarafından bir şekilde ve bu ad altında tespit edilmiş bulunangenel, sürekli ve soyut hukuk kurallarıdır. 

Kanun hükmünde kararnameler
TBMM' nin bir kanunla yetki vermesi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belli konuları düzenlemek amacıyla çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır. 

kanun sözcüsü
savcı 

Kanun tasarısı
Nakanlar kurulunun hazırlayarak TBMM ' ne sunduğu kanun projeleridir. 

Kanuni intifa hakkı
Kanun tarafından bazı kişilere tanınan ve hakkı doğuran olayın ortadan kalkmasıyla son bulan; hak sahibine, başkasına ait bir mal (hak) üzerinde kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkisi veren bir irtifak hakkı. 

Kanuni ipotek hakkı
Kanunun öngördüğü bazı durumlarda, bazı kişilerin (kanun gereği) sahip olduğu ipotek kurma hakkı. 

Kanuni müşavir
Vesayet altına alınmasına gerek olmayan ancak fiil ehliyetinden kısmen mahrum edilmesi kendi yararına olan reşit kimseye, bazı işler için görüşü alınmak üzere mahkemece atanan danışman. 

Kanuni şuf'a hakkı
Kanundan (müşterek mülkiyet hakkından) doğan ve hissedarlık (paydaşlık) devam ettiği müddetçe varlığını koruyan, hak konusu şeyin bir üçüncü kişiye satılması halinde hak sahibine o şeyi öncelikle satın alma yetkisi veren hak. 

Karabet
Yakınlık 

Karâr-gîr
Kararlanmış; kararı verilmiş; karara bağlanmış 

Kârine
Ipucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması 

Karineyi hal
Duruma göre 

Karye
Köy 

Karz
Ödünç 

Kasıt
Uygun olmadığını bilerek yapılan eylem. 

Kast
Kanunun suç saydığı bir eylemi ve onu meydana getirecek hareketin sonuçlarını bilerek ve isteyerek işlemek iradesi 

Kat'
Kesme; kesilme; karar verme; sona erdirme 

Kat irtifakı
Yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir binanın yapımı borcunu ve bina tamamlandığında da kat mülkiyeti kurulması yükümünü doğuran bir irtifak hakkı. 

Kat maliki
Bağımsız bölümler üzerinde kurulan kat mülkiyeti hakkına sahip olan kişi. 

Kat malikleri kurulu
Kat mülkiyetine konu taşınmazdaki bütün kat maliklerinin oluşturduğu kurul. 

Kat mülkiyeti
Bir yapının bağımsız bölümleri üzerinde kurulan, arsa payı ve anagayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyet hakkı. 

Katibi adil
Noter 

Kâtib-i adil
Noter 

Katip
Yazıcı,daktilograf,yazman. 

Katiyet kesbetmek
Hale gelmek 

Kavâid
Kaideler; usuller; kurallar; yasalar 

Kavi
Kuvvetli 

Kaynak hakkı
Hak sahibine, bir başkasının arazisindeki kaynağın sularını almak ve kendi arazisine akıtmak (kullanmak) yetkisi veren bir irtifak hakkı. 

Kayyum
Belirli bir işin görülmesi ya da bir malın veya malvarlığının yönetilmesi için sulh mahkemesince atanan kişidir. 

Kazaî içtihatler
Mahkemelerde vermiş oldukları kararlarda bir sorunun çözümlenmesiyle ilgili olarak kabul edilmiş olan ilkelerdir 

Kazaî karar
Yargısal karar 

Kaza-î merci
Yargı organı; mahkeme 

Kazai rüşt
15 yaşını bitirmemiş olan mümeyyiz bir küçüğün, ana ve babasının muvafakatiyle mahkemece reşit kılınması 

Kazaî tefsir
Yargısal yorum 

Kazanılmış Hak
Yürürlükte olan hükümlere göre bir kimse yararına sabit olan hak, müktesep hak, hakkımüktesep. 

Kaziyye-i muhkeme
Kesin hüküm 

Kazuistik
Önceden görülebilecek sorunları belirleyip bunlara ilşkin ayrıntılı çözüm üretme (juristische kasuistik = her hadiseyi hususiyeti zaviyesinden kavramaya çalışan hukuki hadisecilik)(Veli Kafes Hâkim-37658) 

Keenlemyekün
Sanki hiç yokmuş gibi, sanki hiç olmamış gibi. 

Ke-en-lem-yekün
Sanki yokmuş; hiç yokmuş; hiç olmamış gibi 

Kefalet
Kefil olma; kefillik, bir kimsenin alacaklısına karşı, o kimsenin borcunun yerine getirilmesini sağlamak yükümlülüğü altına girmek. 

Keff-i yed
Elçekme; vazgeçme; karışmama 

Kemâl
Olgunluk; tamlık; eksiksizlik 

Kerhen
Iğrenerek; istemiyerek; hoşlanmıyarak; zorla; zoraki 

Kesb
Çalışıp kazanma; edinme 

Kesbetmek
Kazanmak; edinmek; sağlamak 

Ketmetmek
Gizlemek; saklamak; sır tutmak 

Keyfiyet
Iş; durum; mesele 

Kezailik
Aynı şekilde 

Kifâyet
Kâfi olma; yetme; yetişme; yeterli olma; yeterlilik 

Kişi
Hak sahibi varlık 

Kişisel haklar
Kişinin maddi ve manevi tüm varlığı ile ilgili bulunan ve bu varlığın serbestçe geliştirilmesi amacına yönelik olan hak ve hürriyetlerdir 

Kışlak
Kışın hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer. Bir veya birkaç köy ya da beldeye, ayrı ayrı veya ortak olarak, kış mevsiminde hayvanlarını barındırmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanıla gelen arazi. 

Kıstâs
Ölçü; ölçüt 

Kıstelyevm
Göreve gelinmediği veya geç gelindiği için maaş veya gündelikten kesinti yapılması. 

Kitab'ül-icare
Icar kitabı; Mecelle'de kira bölümü (faslı) 

Kıyâs
Karşılaştırma; oranlama; örnekseme 

Kollektif şirket
Ticari bir işletmeyi ticari ünvan altında işletmek üzere hakiki şahıslar arasında kurulan ve ortaklardan hiçbirinin sorumluluğu sınırlanmamış olan ticari şirkettir. 

Komşu
İsim; konutları yakın olan kimselerin birbirlerine göre aldıkları ad sıfat; sınır ortaklığı bulunan, mücavir. 

Konişmento
Konşimento, ya da taşıma senedi (bill of lading) üzerinde yükleyici, alıcı,ihbar mercii den başlıyarak her türlü bilginin yeraldığı kıymetli evraktır. 

Konkordato
Dürüst borçlunun önerip de en az üçte iki alacaklısının kabulü ve ticaret mahkemesinin onaması ile ortaya çıkan bir anlaşmayla, alacaklıların bir kısım alacaklarından vazgeçmesi ve borçlunun da bu anlaşmaya göre kabul edilen borcun belli yüzdesini, tamamı 

Konkordato
Kendi kurusu olmaksızın mali durumu bozulmuş olan bir borçlunun alacaklıları ile yaptığı anlaşmadır. Ticaret Mahkemesi'nin onayı ile geçerlilik kazanır.   

Konsinyasyon
mal satışları bazı hallerde doğrudan doğruya yapılmaz. Bir kişi aracılığıyla olur. Mal aracının deposuna, bir banka deposuna, umumi mağazalara veya gümrük antrepolarına gönderilir. Emanet suretiyle yapılan bu şekildeki satışlara, konsinyasyon suretiyle sa 

Kontrat
Mukavele; sözleşme 

Kovuşturma
İddianamenin savcılık aşamasından sonra mahkemenin kabul etmesiyle savcılıktan sonra karar verilmesine kadarki süreç. 

Külfet
Sıkıntı; zorluk; yük; zahmet; eziyet 

Kuru mülkiyet
Bir mal üzerinde, (malikin sahip olduğu ayrıcalık ve yetkilere zarar gelmemek üzere) bir başkasına tanınan intifa veya sükna gibi fiili kullanma hakkının varlığı durumunda malikin sahip olduğu mülkiyet hakkı. 

Küşad
Açma; işletmeye açmak 

Küsur
Artık 

Kütüb
Kitaplar 

Kuvvei müsellaha
Güvenlik kuvvetleri 

Kuyûd
Kayıtlar; bağlar; deftere geçirmeler   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:16:14
- L -

Laakal
En az 

Lâ-akall
En azından; daha aşağı olmaz 

Lâfz (lafız)
Söz 

Lâhik
Yetişen; ulaşan; eklenen; sonradan tayin edilen; yenisi 

Lâübâlî
Ilişiksiz; kayıtsız; saygısız; senli benli 

Lâ-yete gayyer
Sabit; değişmez; bozulmaz 

Layiha
Dilekçe; yazılı dilek; istek; tasarı 

Lede-l-hâce
Hacet,ihtiyaç görüldüğü zaman 

Ledelicap
Icap ettiğinde 

Levâzım
Gerekli şeyler; malzeme; malzemeler 

Lex Fori
"MAHKEME KANUNU, HÂKİMİN KANUNU. 

Literatür
herhangi bir bilim dalinda yazilmiş olan yazi veya eserlerin bütünü. 

Livâ'
Bayrak; mülkî idarede kazâ ile vilâyet arasında bir derece; sancak 

Liyakat
Layık olma, yaraşırlık, uygunluk, değim   

Lokavt
İşveren tarafından kendi teşebbüsüyle veya bir işveren kuruluşun kararına uyarak işçilerin topluca işten uzaklaştırılmasıdır 

Lükata
Buluntu; sokakta bulunup alınan sahibi belli olmayan şey.   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:19:57
- M -

Maada
?başka 

Maarif
Tahsil ile elde edilen ilim, malûmat, bilgi. meharet. üstadlık. hüner. 

Madde-i sabıka
Yukardaki hükümler; geçen hükümler; daha önce anılan maddeler 

Maddi edim
Borçlunun malvarlığı ile ifa edeceği edim türü 

Maddi mal
Taşınır ve taşınmaz mallar gibi fiziksel varlığı olan, gözle görülüp elle tutulabilen mal. 

Madrûb
Dövülmüş; darbolunmuş; vurulmuş 

Ma'dûd
Sayılı; 

Madun
Alt aşamada bulunan, birinin buyruğu altında görevli,Ast. 

Mafevk
Üst 

Mağdur
Haksızlığa uğramış   

Mağsûb
Gasbedilmiş; zorla alınmış mahal yer 

Mahalli hukuk
Yöresel dar hukuk. 

Mahalli idareler
Köy, kasaba ve şehir adı verilen belli yerleşim alanlarındaki mahalli ihtiyaçları gidermek üzere çeşitli kamu hizmetlerini yürütmekte olan kuruluşlardır 

Mahcur
Vesayet altına alınmış kişi; kısıtlı 

Mahcuz
Haczedilen; hacizli; üzerine haciz konulmuş 

Mahdut
Sınırlanmış; tahdit edilmiş 

Mahfuz
Saklı; gizli 

Mahir
Becerikli - İşinin Ehli. 

Mahiyet
Nitelik; bir şeyin aslı, esası, içyüzü 

Mahkumunbih
Hüküm konusu 

Mahlûl
Hallolunmuş; çözülmüş; mirasçısı bulunmayan ve hükümete kalan 

Mahluliyet kararı
Mirasçısı olmadığı için mal varlığının Devlete kaldığına dair mahkeme kararı.   

Mahpus
İradesi dışında, bir mekanda tutulan, hapsedilen 

Mahrukat
Yakacak,yakıt. 

Mahrum
Yoksun; dilediğini, istediğini elde edemeyen 

Mahsulât
Mahsuller; ürünler 

Mahsup
Hesap edilmiş; hesaba dahil edilmiş 

Mahsus
Özgü; özel; müstakil; özel olarak 

Mahzar
Erişen, ulaşan. 

Makable Şamil
Geçmişe uygulanan, geçmişe şâmil olan. 

Makable şâmil
Geçmişe dokunan; geçmişe etkili olan; geçmişteki olayları da etkileyen 

Makable teşmil
Bir hükmün etkisinin geriye yürütülmesi 

Makaddim
Takdim eden dilediğini öne alan ve ileri geçiren,her şeyi yerli yerine koyan demektir. 

Makrûn
Yakınlaştırılmış; yaklaştırılmış; yakın; ulaşmış 

Maksûr
Kasrolunmuş; kısıtlanmış; kısıtlı 

MAKSUT
KAST EDİLEN- İSTENİLEN GÜDÜLEN AMAÇLANAN. 

Maktu
Götürü; belirli; miktarda; değeri biçilmiş; pazarlıksız 

Maktul
Kasten öldürülen kişi. 

Makul
Akla Uygun- Mantıklı- Ölçülü. 

Makule
Çeşit; tür; soy 

Mal
Hakikî veya hükmî bi kimsenin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi.) 

Mal birliği
Eşlerin, (evlilik sözleşmesinde birliğe dahil olmayacaklarını belirttiği mallar istisna olmak üzere) evlenme zamanında her birinin malik olduğu ve evliliğin devamı süresince mülk edindiği bütün malların dahil olduğu birlik üzerinde kocanın (karının şahsi 

Mal Ortaklığı
Eşlerin, ortaklığa girecek mal ve gelirleri sınırlandırmamış olduğu ve bunlar üzerindeki mülkiyet hakkını ortaklaşa kullanarak hiçbir payında bağımsızca tasarruf edemediği mal rejimi. 

Malik
Mülkiyet hakkı sahibi; bir şeye sahip olan kişi. 

Mamelek
Malvarlığı 

Mansub
Atanmış; nasbolunmuş 

Marifetiyle
Yoluyla;aracılığıyla 

MARUF
BİLİNEN, TANINAN 

Maruz
Arzolunmuş; bir şeyin karşısında etki altında bulunan 

Masarif
Masraflar; giderler 

Masarifi muhakeme
Muhakeme masrafları 

Maslahat
Emir; buyruk; madde; husus; dirlik düzenlik; iş 

Masrûf
Sarfedilmiş; harcanmış 

Matbu
Basılı; basılmış 

Matlab
Talep olunan; istenen şey 

Matlubat
Alacaklar; istenen şey 

Matrah
Bir verginin miktarını belirtmek için esas alınan değer. 

Matuf
Yöneltilmiş; yönelik 

Mazarrat
Zarar; zararlar; zarar verici; zarar verme 

Mazbata
Tutanak 

Mazbut vakıf
Yönetimi devlet tarafından ele alınmış vakıf 

Mazhar
Erişen; bir şeyden yararlanma; ulaşma 

Mazireti sahiha
Gerçek engel 

Mazmûn
Ödenmesi gereken şey 

Maznun
Zanlı; sanık 

Meail
Sorunlar 

Mebaliğ
Meblağlar; tutarlar; ganimetler; paralar 

Mebânî
Binalar; yapılar 

Mebde
Evvel;başlangıç; prensip; ilk unsur 

Mebi
Satılan şey 

Meblâğ
Para tutarı; akçe 

Mebnî
Buna dayanan; ....den dolayı; ......den ötürü; bu sebeple; bu yüzden; üzerinde kurulu 

Mecâri
Su yolları; akıntı yerleri; su yatakları; mecralar 

Meccanî
Parasız; bedava 

Meçhul
Bilinmeyen; tanınmayan 

Mecmu
Toplam, yığılmış, bir araya getirilmiş. 

Mecmuu
Tümü; tamamı; hepsi 

Mecra
Bir işin gidiş, oluş yolu; akarsu yatağı; su yolu 

Mecruhiyet
Yaralama 

Me'cur
Kiraya verilen şey; kiralanan 

meczum
anlaşılan 

Meçzum
Anlaşılan 

Medar
Dayanak; yardım; elverişli 

Medarı tatbik
Uygulanabilir 

Medih
Övgü- Övme 

Medlûl
Delillendirilmiş; delil getirilmiş şey; bir kelimeden veya işaretten anlaşılan 

Mefhumu muhalif
Karşıt kavram 

Mefruğunbih
Devir konusu şey 

Mefruğunleh
Kendisine bir şey ya da hak devrolunan kimse 

Mefruşat
Döşeme; ev eşyası. 

Mefsuh
Feshedilmiş 

Mehaz
Bir eser yazılırken başvurulan kaynak, su akacak yer, su mecrası   

Mehil
Süre; önel 

Melhuz
Muhtemel; gerekebilecek; umulur; beklenir 

Memalik
Ülke 

Memnu
Menedilmiş; yasaklanmış; yasak 

Memur
Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanmış olan kişilerdir. 

Men
Yasak etme; bırakmama; durdurma; esirgeme; vermeme; önleme 

Men etmek
Engellemek; yasaklamak 

Menâfi
Menfaatler; yararlar; çıkarlar 

Menafil
Yararlar 

Menba'
Kaynaklar; çıkış yeri 

Menfaati amme
Kamu yararı 

Menfî
Olumsuz 

Menfi edim
Borçlunun bir şeyi yapmamak şeklinde icra edeceği edim türü. 

Menfi Zarar
Olumsuz zaradır. 

Menfii Tesbit
Borçlu olmadığının tespiti 

Men'i muaraza davası
Bir mal üzerinde;başka bir kimse tarafından ileri sürülen hak veya yapıların el atmanın önlenmesi isteğiyle açılan dava 

Menkul
Taşınır; taşınır mal 

Menkuz
Bozulan 

Menşe
Kaynak; kök; başlangıç 

Mera
Bir veya birkaç köy veya beldeye ayrı ayrı veya ortak olarak,hayvanları otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanılagelen arazi 

Merbut
Bağlı 

Merhun
Rehnedilen mal 

Mer'i
Yürürlükte; geçerli 

Meriyet
Yürürlük 

Mersule
Gönderilen 

Mesağ
Izin; ruhsat; cevaz 

Mesaha
Ölçme; ölçümleme 

Mesail
Meseleler 

Mesâkin
Meskenler; oturulacak yerler 

Meşfu
Şuf'a (önalım) hakkının ilişkin olduğu mal 

Meşhûd
Görülen 

Meşhudat
Şahitlik 

Meskûn
Içinde insan oturan; oturulan; yerleşilmiş 

Mesmu
Dinlenen; dinlenebilir; karar için incelenebilir 

Mesned
Isnad edilen şey; dayanılan şey; dayanak; rütbe 

Meşru müdafaa
Uğranılan bir saldırı karşısında kişinin kendisini korumak için başvurduğu yol. 

Meşruhat
Açıklamalar verilmiş, şerhler konulmuş, tafsilât. 

meşruiyet
Hukuka uygunluk. 

Meşrut
Şart koşulmuş; şartlı; şarta bağlı 

Meşruta tevliyet davası
Vakfeden kişinin mütevelliği kime şart kıldığı yolundaki uyuşmazlıkla ilgili dava 

Mesul
Sorumlu 

Metruk
Terk Edilmiş. 

Metrukiyet
Yürürlükte bulunan kanunun uygulanmaması durumu. 

Mevaşi
Koyun,keçi,öküz,inek gibi hayvanlar; geviş getiren hayvanlar; hayvan 

Mevdaddı mahsusa
Özel hükümler 

Mevhûm
Varsayılan; var olarak kabul edilen; kuruntuya dayanan 

Mevkuf
Vakfedilen şey 

Mevkufiyet
Tutukluluk durumu, Alıkonulma durumu.   

Mevkufiyet
Tutukluluk durumu, Alıkonulma durumu.   

Mevkute
Belirli aralıklarla çıkan (periyodik) yayın   

Mevrid
Varacak yer 

Mevsukiyet
Sağlamlık 

Mezkur
Bahsi geçen, Zikredilen   Serdar Sinan GÖRAL

Mezrûât
Ekilip biçilmiş tohumlar; ekinler 

Mezun
Izinli; yetkili; bir okulu (kursu) bitiren kişi 

Mezuniyet
Izin; yetki; bir okulu (kursu) bitirip diploma alma 

Mikâp
Bir şeyin küp olarak değeri (örneğin; metremikâp 

Milk
Kudret; tasarruf; mülk 

Minval
Şekil 

Miras
Ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet. 

Miras Şirketi
Mirasın açılmasından, bölüştürülmesine kadar, mirasa dahil olan mal, hak ve borçların oluşturduğu topluluk. 

Misillû
Benzer; örnek gibi 

Muaccel
Ivedi; peşin; vadesi (eceli) gelmiş; ödenmesi gereken hale gelmiş. 

Muacceliyet
Borcun vadesinin gelmiş olması 

Muaddel
Değişik 

Muaddün-li-l-istiglâl
Kiraya verilmek üzere yapılmış şey; kiralık eşya 

Muadil
Denk; eşit 

Muafiyet
Affedilmiş olma; bağışıklık; yükümlülük dışında tutulmuş 

Muâhede
Antlaşma; karşılıklı ant içme 

Muahhar
Sonraya bırakılmış; tehir edilmiş; sonraki 

Muallak
Havada boşta duran; sürüncemede kalmış 

Muamelat
Muameleler; işlemler 

Muaraza
Çekişme; sataşma; birbirine karşı gelme; bir hak talebi; kavga 

MUASSIR
Aynı yüzyıl içinde olan. 

Muavin
Yardımcı 

Muayyen
Belirli; belli; saptanmış 

Muayyen mâ-adâ
Başka; dışında 

Mübâdele
Bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi; değiştirme; değiş-tokuş; değişim 

Mübaseret
Bir işe başlama, Girişme   

Mübaşir
Yargıç tarafından verilen emir ve tedvirleri tatbik ile vazifeli adliye memurudur. 

Mubayaa
Satın alma 

Mübayaa
Satın alma 

Mübayenet
Zıtlık, iki şey arasındaki zıddiyet, aykırılık. 

Mübâyenet
Birbirine zıt olan şeyler, kaideler, iddialar, hükümler arasındaki görünüş 

Mübâyin
Zıt; aykırı; ters 

Mübeyyin
Gösterir 

Mücâvir
Komşu olan; yanında bulunan 

Mücbir
Zorlayıcı; zorlayan 

Mücerred
Soyut; genel 

Mucibince
Gereğince; uyarınca 

Mucip
Gerektiren; gerektirici; icapcı; öneri sahibi 

Mucip sebepler
Gerektirici sebepler; gerekçe 

Mücmel
Kısa ve öz olarak anlatılmış; açıklanmadıkça ne anlama geldiği anlaşılamayan ibare 

Müctemian
Topluca; toplu olarak 

Müdafi
Savunucu; savunan 

Müdahalenin men'i
Taşınır veya taşınmaz bir mala karşı yapılan maddi elatma veya sataşmanın, ayni hakka dayanılarak önlenmesi. 

Müdahil
Davaya müdahale eden 

Müddea
Davacının dava ettiği şey; dava konusu 

Müddeaaleyh
Davalı; hakkında dava açılan kişi 

Müddeabih
Dava konusu 

Müddei
Davacı; iddia eden kişi 

Müddei aleyh
Davalı; hakkında dava açılan kişi 

Müddei umumi
Savcı 

müdde-i umumi
Cumhuriyet Savcısı,iddiacı 

Müddeiumumiye
Cumhuriyet savcısı. 

Müdrik
İdrak eden. 

Müebbet
Sonsuz; süresiz 

Müeccel
Vadeli; vadeye bağlanmış; zamanı henüz gelmemiş 

Müeddî
Tediye eden; eda eden; doğuran 

Müennes
Dişi, Dişilikle ilgili olan 

Müesses
Kurulmuş; kurulu; tesis edilmiş 

Müessir
Tesir eden; etkili; tesirli 

Müeyyid
Teyid eden; doğrulayan; kuvvetlendiren 

Müeyyide
Yaptırım; destek; hukuk kurallarının uygulanmasını sağlamak ve zorlamak için yasalara konulan hükümler; bir kuralın emir ve yasaklarına uyulmadığı zaman karşılaşılacak olan tepkidir. 

Müflis
Iflas eden kişi; mahkemelerce iflasına karar verilen kimsedir 

Mugayir
Aykırı; zıt; ters 

Muhakeme
Yargılama 

Muhammen
Tahmin edilen 

Muharrer
Yazılı; yazılmış 

Muhassas
Tahsis olunmuş; tayin edilmiş; özgü 

Muhatara
Riziko; zarara uğrama tehlikesi; tehlike; zarar ve ziyan 

Muhayyerlik
Bir sözleşme ile,belirlenen edimin yerine bir başkasını geçirmek yetkisi; seçimlik hak 

Muhdesat
Sonradan yapılmış; sonradan meydana gelmiş şeyler; yeni şeyler 

Muhik
Haklı; geçerli; uygun; gerekli 

Muhkem kaziye
Kesin hüküm 

Muhtar
Özerk; bağımsız; köyde devlet işlerini gören köyün başı 

Muhtelif
Çeşitli; değişik; farklı 

Muhtevî
İçeren, barındıran. 

Muhtıra
Uyarı 

Mühür
Bazı kişi ve kurumların, yaptıkları işlemi veya koruma altına aldıkları eşyayı belgelendirmek için kullandıkları kazılı damga vb. araç. 

Mukabeleihilmisil
Karşılıklılık esası 

Mukabil
Karşılık; karşı 

Mukabil dava
Mukabil dava. 

Mukaddem
Önce; önce gelen; daha öncede bulunan 

Mukadderat
Kader; yazgı; ölçülebilen,sayılabilen şeyler 

Mukarrer
Kararlaştırılmış 

Mukarrerat
Kararlar; kararlaştırılan şeyler 

Mukataa
Arazinin belli bir ücret karşılığında kiraya verilmesi; bağ,bahçe,arsa durumuna getirilen ekim toprağı için verilen vergi 

Mukavele
Sözleşme; akit; bağıt 

Mukayyet
Kayıtlı; sınırlı; kaydolunmuş; deftere geçirilmiş 

Mükellef
Yükümlü; ödevli; görevli 

Mükellefiyet
Yükümlülük; bir kimseye veya bir şeye yükletilen yüküm; görev 

Mükerrer
Tekrarlanmış, yenilenmiş   

Mükerrir
Tekerrür. 

Mukriz
Ikraz eden; borç veren; ödünç veren 

Muktazi
Gerekli 

Müktesep
Kazanılmış kazanılmış hak 

Müktesip
Iktisap eden; kazanan; edinen 

Mülâhaza
Düşünce; görüş 

Mülâhazât
Düşünceler 

Mülatefe
Birbirine latife etmek. Şakalaşmak. İltifat etmek.   

mülga
Kaldırılmış, ilgâ edilmiş. 

Mülhak evkaf(vakıf)
Vakıf yöneticileri(mütevelliler) tarafından yönetilen ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenen vakıflar 

Mülki
Ülke ile ilgili; ülke yönetimine ilişkin 

Mülkiyet hakkı
Kişiye, kanunların öngördüğü sınırlar içinde, sahibi olduğu maldan ve malın hukuki ve doğal ürünlerinden yararlanma ve o mal üzerinde tasarruf etme yetkisi veren egemenlik hakkı. 

Mültezem
Gerekli görülen; kayırılan 

Mülzem
Bağlı 

Mümas
Temas eden. Değinen   Metin DİKEÇ

Mümâselet
Benzeme; benzeyiş; andırma 

Mümasil
Örnek; misâl; benzeyen; andıran 

Mümellek-ün-leh
Kendisine bir şey temlik olunan kimse 

Mümellik
Temlik eden; mülk olarak veren kişi 

Mümessil
Temsil eden; temsilci 

Mümeyyiz
Sezgin; temyiz eden; iyiyi kötüden ayırma yeteneğine (temyiz gücüne) sahip kimse. 

Mümtâz
Üstün; ayrıcalıklı; imtiyazlı 

Mümteni
Çekinen; imtina eden; olamaz; 

Münakale
Bir taşınmazla ilgili yeni kayıtla eski kayıt arasında bağlantı kurma. (tedavül) 

Münakaşa
Artırma ve eksiltme. 

Mün'akit olmak
Bir sözleşmenin kurulması; akdin oluşması; üzerinde anlaşma yapılmak 

Münasip
Uygun 

Münâzaa
Uyuşmazlık; çekişme; anlaşmazlık 

Münaziünfih
Niza konusu; uyuşmazlık konusu olan şey; dava konusu 

Münbais
Doğan; ileri gelen 

Müncer
Sonuçlanan; şu veya bu sonuca varan 

Mündemic
Içinde bulunan; (içinde)yatan 

Mündemiç
Bir şeyin içinde var olan, bulunan, saklı olan.   

Münderecat
Içerik; kapsam; içindekiler 

Münferiden
Tek tek; ayrı ayrı; tek başına 

Münfesih
Infisah etmiş; bozulmuş; dağılmış 

Münhal
Boş, görevlisi bulunmayan. 

Münhasır
..ye özgü; ..ye ayrılmış; ..ye mahsus; sınırlanmış; ayrılmış 

Münkasem
Bölünmüş 

Munkati
Kesilmiş; ara verilmiş 

Münkati
Kesilen; kesilmiş; kesik; aralıklı 

Munkazi
Bitmek 

Münkir
Inkar eden 

Münselip
Kaybetme, keybeden 

Munsifane
Insaflı ölçüde 

Muntafî
Sönme; ortadan kalkma 

Müntakil
Intikal eden; geçen 

Muntazır
Bekleyen; gözetleyen 

müntehap
şeçilen,seçilmiş bulunan 

Müntehî
Nihayet bulan; sona eren; son; en son; bir şeyi tamamlayan 

Müntehir
İntihar eden. Özkıyımda bulunan   

Murabaha
Kanunun belirlediğinden fazla faiz alınması; tefecilik 

Mürâdif
Eş anlam; aynı anlam 

Mürafaa
Sözlü duruşma; genellikle Yargıtay'da veya İdare Mahkeme?lerinde yapılan duruşmaya verilen ad 

Murakabe
Denetleme; kontrol; gözetme 

Murakıp
Denetçi 

Müraselât
Gönderilen şeyler; mektuplar; yazışmalar 

Mürettep
Tertip edilmiş; düzenlenmiş 

Muris
Kazandıran; veren; miras bırakan, ölümüyle, hakkında miras hukuku hükümlerinin uygulandığı kişi; miras bırakan. 

Murtabit
Bağlantılı 

Mürtebit
Bağlantılı; ilişkili; ilgili 

Mürtefi
Kaldırma kaldırılmış 

Mürtehin
Rehin alacaklısı; ipotek hakkına sahip 

Mürur hakkı
Geçit hakkı 

Müruru zaman
Zaman aşımı; bir davanın açılması veya hükmün yerine getirilmesi için kanunen belirli zamanın geçmesi 

Müşâ'
Ortaklar arasında beraberce kullanıldığı halde paylara ayrılmamış şey; ortak mal 

Müsaade
Izin; yardım; uygun olma; serbestlik 

Müşâbehet
Benzeyiş; benzeme 

Müşâbih
Benzeyiş; benzeme 

Musaddak
Tasdikli; onaylı 

Müsadere
Zoralım; bir kimsenin taşınır veya taşınmaz bir malının, kendi isteği olmaksızın devlet tarafından elinden alınması 

Musakka
Sulu tarla;suyu bulunan taşınmaz. 

Musakkaf
Üstü tavanla örtülmüş; tavanı,damı olan; 

Müsakkaf
Üzeri dam ile örtülü bina 

Musakkafat
Gelir getiren kapalı (damlı) binalar 

Musaleh
Mirasçı 

Müsamaha
Hoş görme; göz yumma; tolerans tanıma 

Müşârün-ileyh
Adı geçen; anılan; ilim ve resmi mevkii yüksek olan kimse 

Müsâvât
Eşitlik 

Müsavi
Eşit; eş düzeyde; aynı seviyede 

Müseccel
Tescilli; yazılmış; kayıtlı; damgalanmış 

Müşkilât
Zorluk; güçlük 

Müspet edim
Borçlunun, belli bir şeyi yapmak ya da vermek şeklinde olumlu bir davranış biçimi ile yerine getireceği edim türü 

Müstacel
Ivedi; tez; hemen yapılması gerekli 

Müstacelen
Ivedi olarak; acele olarak 

Müstaceliyet
Ivedilik; acil olma hali 

Müstagallât-ı mevkufe
Hayır kurumlarına gerekli geliri sağlamak üzere vakfedilmiş mallar 

Müstahsil
Üretimle uğraşan kimse, yetiştirici   

Müstehak
Hak eden 

Müstehik
Istihkak sahibi; hak kazanmış; haketmiş; layık 

müşteki
Şikayette bulunan, şahsî davacı. İlgili makama derdini aktaran. 

Müstelzim
Gerektirici; doğurucu; sonuç doğurucu 

Müştemilât
Eklenti 

müstemir
sürekli, kesintisiz 

Müstemiren
Sürekli,aralıksız 

Müsteniden
Dayanarak; bir şeye dayanarak; delil göstererek 

Müşterâ
Iştira edilmiş; satın alınmış 

Müşterek mülkiyet
Birden çok kişinin, kanun veya hukuki işlem nedeniyle, bir mala, fiilen bölüşmedikleri belirli paylar oranında malik olmaları. 

Müstesna
Ayrık; istisna olan; kural dışı 

Mutad
Alışılmış; âdet olunmuş; normal 

Mutakabat
Uzlaşı 

mütakabil
Tekâbül eyleyen, karşı karşıya gelen, karşılıklı durum arzeden. 

Mütalaa
Adli davada bilirkişilerin verdikleri fikirler 

Mütâlaa
Görüş; irdeleme; düşünce 

Mutalebe
Talepte bulunma; istemde bulunma 

Mutallaka
Boşanmış kadın 

Mutasarrıf
Tasarruf eden; sancakların en büyük mülki amiri 

Mutavassıt
Aracı; aracılık eden; vasıta olan 

Mutazammın
Içine alan, üstüne alan; kefil olan; ödemeyi üstlenen 

Mutazarrır
Zarar gören kimse 

Müteaddit
Birden fazla; çeşitli 

Müteahhidünbih
Taahüt edilen,yapılması istenilen şey 

Müteahhit
Taahhüt eden; yüklenici; belli bir inşaatı (eseri) yapmayı üstlenen 

Müteallik
Ilişkin; bir şeye dair; ilgili 

Müteamel
Alışılagelmiş 

Mütebaki
Geriye kalan; artan 

Muteber
Geçerli; itibarlı; hatırı sayılır; güvenilir; sağlam 

Muteberiyet
Geçerlik; geçerlilik 

Mütecaviz
Devletlerarası hukukuna göre meşru müdafaa dışında olarakdiğer bir devlete silahla tecavüz eden devletin durumudur. 

Mütedâir
Dair olan; ilişkin; değin 

Mütedavil
Elden ele geçen; dönen; dolaşan; tedavül eden 

Müteferri
Eklenti; eklenmiş; ekli; ilişkin; aynı kökten 

Müteferriât
Teferruat; ayrıntı 

Müteferrik
Dağınık; çeşitli; ayrı ayrı; türlü 

Mütegayyib
Kaybolmuş; yitmiş 

Mütehammil
Tahammüllü; dayanıklı 

Mütehassıl
Doğan; hasıl olan; meydana gelen 

Mütehavvil
Değişken; kararsız 

Mütekabiliyet
Karşılıklılık 

Mütekabiliyet Esası
Bir devletin, başka bir devletin vatandaşlarına uyguladığı hukuki veya fiili bir davranış biçimine karşılık, diğer devletin de aynı şekilde davranması. 

Mütemadi
Failin harekete geçmesiylehitam bulmıyarak, icrası bir müddet uzayan suçtur; kanuna muhalif olarak bir kimseyi tevkif ve hapsetmek, memnu silah taşımak gibi. 

Mütemadiyen
Devamli olarak   

Mütemâyil
Eğilimli; taraflı görünen 

Mütemekkin
Yerleşen, ikamet eden, sakin olan   

Mütemerrid
Temerrüde düşen (kimse); yapması gereken bir şeyi yapmamakta direnen 

Mütemmim cüz
Tamamlayıcı parça; mahalli örf ve adete göre, bir nesnenin esaslı unsuru olan, o nesne yok edilmedikçe veya parçalanmadıkça yahut niteliği bozulmadıkça ondan ayrılması mümkün olmayan parçalar, o nesnenin tamamlayıcı parçasıdır. 

mütemmimcüz
Tamamlayıcı parça, bir şeyin kullanılmasında, kendisinden yararlanılmasında önemli etki ve katkısı bulunan ve asıl şeyden ayrılması imkânsız veya büyük tahribâta sebeb olan parçalar. Nelerin mütemmim cüz olduğunu geleneklere göre belirlemek mümkündür. Bir 

Mütenakıs
Çelişik 

Mütenasip
Uygun; denk 

Müterâfik
Beraber bulunan; karışık; birlikte 

Müterettib
Sıralanmış; ait olan; .....üstüne düşen; gereken; meydana gelen; dolayı; meydana gelen 

Muteriz
Karşı gelen, itiraz eden, itirazcı   

Mütesarlülfesat
Çabuk bozulan 

Müteselsil
Zincirleme; dayanışmalı; ardı ardına 

Müteselsil Sorumluluk
Birden çok kimsenin, bir borcun veya zararın (tamamının) ödenmesinden, zincirleme olarak ve tek başına sorumlu olması. 

Mütevakkıf
Bağlı 

Müteveffâ
Vefat etmiş; miras bırakan 

Mütevelli
Bir vakfın yönetiminin kendisine verildiği kişi; vakıf yönetim kurulu 

Mütevellit
Doğan; ileri gelen 

Mutlak hak
Herkese karşı ileri sürülebilen haklardır. 

Mutlak muvazaa
Tarafların gerçekte herhangi bir muamele yapmayı düşünmedikleri halde, sadece üçüncü şahısları yanıltmak amacıyla, aralarında bir muamele yapılmış gibi göstermeleri 

Muttali
Öğrenme; haberdar olma; bilgilenme 

Müttefik-un-aleyh
Üzerine ittifak edilmiş; anlaşma sağlanmış 

Müttehaz
Verilen; ittihaz olunan; kabul edilen; yürürlükte bulunan 

Müttehit
Birleşik 

muvacehe
yüzleştirme 

Muvâcehe
Yüzleştirme; yüz yüze gelme 

Muvafakat
Uygun görme; onama; razı olma; rızası olma 

Muvaffakat
Uygun görmek, onaylamak, kabul etmek. 

Muvafık
Uygun; yerinde 

Muvakkat
Geçici; süreksiz 

Muvâzaa
Danışıklı işlem 

Muvâzene
Denge 

Müvekkil
Kendisini vekil ile temsil ettiren kişi; vekil eden. 

Müvezzi
Dağıtıcı 

Muzâf
Izafe edilmiş; bağlı; bağlanmış; katılmış; yönelik 

Müzaheret
Yardım; koruma 

Müzakere
Bir mesele hakkında karar vermeden evvel karar verecek kimseler arasında görüşlerin ortaya atılmasıdır. 

Müzayaka
Sıkıntı, darlık, parasızlık. 

Müzayede
Artırma; açık artırma 

Müzekkere
Yargılama makamının, bir kararın yerine getirilmesi konusunda belli bir makama yazdığıyazı.   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:21:25
- N - 

Nafaka
"Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık. 

Nafaka yükümü
Bir kimsenin kanunun öngördüğü yoksulluğa düşmüş olan yakınlarına yardım etmekle yükümlü olmasıdır. 

Nâfıa
Bayındırlık işleri 

Nağahani
Ansızın 

Nagamât
Nağmeler, ağhenkler, güzel sesler.   

Nahiye
Bucak; bölge; kenar; kısım; çevre 

Nail olmak
Erişmek; kavuşmak 

Naiplik
Vekâlet 

nakız
Bozan, bozucu aksini yapan. Bir ibâdetin geçerliliğini önleyen, bozan. 

Nâkız
Bozma; kaldırma; 

Nâm-ı müstear
Takma ad; eğreti ad nasb atama; tayin etme; dikme; saplama 

Nâşî
Neşet eden; ileri gelen; ötürü; dolayı; sebebiyle 

Nası ızrar
Suç olarak düzenlenen mala zarar verme fiili. 

Nâsıb
Nasbeden; diken; tayin eden; atayan 

Nâtık
Bildiren; bildirici; gösterici; söyleyen; konuşan; idrak eden; düşünen nazara almak göz önüne almak 

Navlun
Gemi ile yapılan taşımacılıkta sözleşmeyle belirlenen mal taşıma bedeli. 

Navlun mukavelesi
Deniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan sözleşmedir. 

Nazarı dikkat
Göz önüne almak 

Nazır
Bakan, vekil. 

Nebât
Bitki 

Nedbe
Yara izi 

Nef'î
Çıkar ile ilgili; faydacı 

Nema
Büyüme; gelişme; kazanç; kâr; getiri; faiz 

Neseben
Soyla ilgili; soy bakımından 

Nesep
Ana baba ile çocuklar arasındaki hukuki bağ. 

Neşet etmek
Doğmak; ileri gelmek; kaynaklanmak 

Netice-i talep
İddia olunan şey. 

Nevi
Çeşit; tür 

Nez'
Sökme; kaldırma; yoketme 

Nezafet
Temizlik,paklık 

Nezaret
Denetim; gözetim; bakanlık 

Nezetmek
Kaldırmak; ayırmak; ilişiği koparmak 

Nidâ
Çağırma; bağırma; ünlem 

Nihai karar
"Yargılama sonunda verilen karar. 

Nisap
Derece; istenilen had; asıl; esas; yeter sayı; bir kurulun toplanabilmesi veya karar alabilmesi için gerekli sayıda üyenin bir araya gelmiş olması 

Nisbî hak
"Ancak belirli bir şahsa veya şahıslara karşı ileri sürülebilen daha geniş bir kitleye karşı kullanılma imkanı olmayan sıradan haklar. 

Nısf
Yarım; yarı; yarısı 

nısıf
yarı pay 

Nispi muvazaa
Yapılan asıl muamelenin şartlarını ya da konusunu farklı şekilde göstermeleri 

Niyâbet
Vekillik; 

Niza
Ihtilaf; çekişme; uyuşmazlık 

Nizâm-nâme
Tüzük 

Nizasız ve fasılasız
Uyuşmazlık konusu olmadan ve hiç ara vermeden; ihtilâfsız ve arasız 

Nokta-i nazar
Görüş; bakış açısı 

Nukud
Nakitler; paralar 

Nükûl
Vazgeçme; cayma; kaçınma 

Nümune
Örnek 

Nüve
Bir şeyin özü, Çekirdek.   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:22:25
- O -

Objektif iyiniyet
İnsanlar arasındaki münasebetleri kanun, örf ve adetten başka tanzim eden ve hukuk dışındaki mevcut olan ahlak, adap, haysiyet, şeref, doğruluk, insaniyet vs. esaslara denir. 

Olası kast
Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâli. 

Olveche
O şekilde 

Onama
Onamak işi, uygun bulma, tasvip. 

Orta malları
Yollar, köprüler, camiler gibi herkesin kullanabileceği kamu malları. 

Ortaç
Tümleç olabilen,isim ve sıfat gibi kullanılan fiil asıllı kelime sıfat-fiil. ör: gelen çocuk, adı batası adam. 

Ortak Yerler
Kat mülkiyetine tabi anagayrimenkulün, kat maliklerince ortaklaşa kullanılıp yararlanılan yerleri.   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:23:41
- Ö -

ölçü norm
Anayasaya uygunluk denetimine konu olan normların, uygunluk incelemesinde tabi olacakları norm yada normlardır. 

Ölüme bağlı tasarruf
Gerçek kişilerin, ölümünden sonra hukuki etki ve hükümler doğurmak üzere yapmış olduğu hukuki işlem. 

Ölünceye Kadar bakma akdi
Taraflardan birinin, ölünceye dek bakma ve kendisini görüp gözetme koşuluyla, malvarlığını veya bir kısım malları öbürküne geçirme (intikal ettirme) borcu altına girdiği sözleşme. 

Özel haklar
Şahıslar ile şahıslar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarından,yani özel hukukundan doğan haklardır. 

Özel hukuk
Kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı.   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:24:26
- P -

Pafta
Kadastrosu yapılan yerlerin ada ve parsellerinin, belli ölçülerle çizilmiş haritaları. 

Parakete
"Geminin saatteki hızını anlamak için kullanılan araç. 

Parsel
İmar düzeni bakımından belli ölçüler gözönüne alınarak sınırlandırılmış arazi parçalarından her biri. 

Paydaş
Bir bütünün belli bir kısmından (paydan) yararlanan; hissedar. 

Pedavra
Köknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta; hartama. 

Peşin Harç
İ l a m s ı z takiplerde, takip talebinde bulunan alacaklıdan, alacağın binde beşi oranında tahsil edilen miktar 

Pey akçesi
"Bir alacağın gerçekleşmesinden önce verilen belirli bir miktar, ön ödeme. 

Pey sürmek
Bir sözleşmeyi yapmak için ileri sürülen taminât miktarı önerilen bedel, şart-ı cezâî miktarı. 

Pozitif hukuk
Belli bir anda belli bir ülkede yürürlükte bulunan hukuk kurallarının tümü.   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:26:11
- R -

Râbıta
Bağlantı; bağ; düzen; tertip 

Râci
Rücu eden; geri dönen; ilgisi olan 

Rad
Redden, Geri çeviren, 

Rahin
Rehin veren; rehneden 

Rakabe
Devri ve devir alınması olanaklı bulunan şeyin kendisi; örneğin tarla,köle gibi; mala(şeye) hakim olabilme kudreti; çıplak mülkiyet 

Rapt
Bağlama; bağlanma; iliştirme; bağlaç 

Rayiç
Sürüm değeri; geçerli olan 

Rayiç Değer
Bir iktisadi kıymetin, değerleme günündeki normal alım-satım değeri; piyasa değeri. 

Ref etmek
Kaldırmak; örneğin itirazın ref'i (kaldırılması) 

Refik
Arkadaş 

Rehin
Bir borcun yerine getirilmemesi halinde, alacaklarının teminatı olmak üzere ve paraya çevirtme hakkıyla birlikte alacaklı lehine verilen taşınır veya taşınmaz mal güvencesi. 

Reisievvel
Birinci reis 

Replik
Davacının, davalının cevap layihasına (yazısına) karşı verdiği cevap. 

Resen
Kendiliğinden; herhangi bir isteğe gerek olmadan; otomatikman 

Re'sen
"1. Kendi başına, kendiliğinden. 

Resim
Devlet daire ve kurumlarında görülen hizmet ve yapılan giderlerin karşılığı olarak, sadece o işle ilgisi bulunan kişilerden alınan bir gelir. 

Reşit
Ergin; rüşt yaşını doldurmuş; onsekiz yaşını dolduran veya onsekiz yaşını doldurmamasına rağmen evlenen veya yasal olarak erginliğine mahkemece karar verilen kişi 

Resmi gazete
Başbakanlık tarafından çıkarılan ve kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, tüzüklerin ve bazı yönetmeliklerin yürürlüğe girmesi için yayımladığı gazetedir. 

Resmi Senet
Resmi bir makam ve görevlinin, usulüne göre düzenlediği veya onayladığı belge. 

Resülmâl
Anamal; sermaye 

rey
"1. Oy 

Rüçhan
Öncelik; üstünlük; imtiyaz 

Rücu
Dönme; geri dönme; cayma; sözünden dönme; sözünü geri alma; bir ödemede bulunan kimsenin, bu bedeli, asıl ödeme yapması gereken kişiden istemesi; 

Rüsum
Resimler; devlet dairelerinde ve diğer kamu kuruluşlarında görülen hizmet ve harcamaların karşılığı olarak alınan vergiler 

Rü'yet
Davanın bakılmakta olması. 

Rûz-nâme
Gündem; yevmiye defteri; takvim   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:27:35
- S -

Sâdır olmak
Çıkmak 

Safahat
"Evreler, safhalar. 

Sahih
Sıhhatli; gerçek; düzgün; doğru; legal; hukuka uygun 

Saik
Maksat,niyet. 

Saik-i mümbit
Niyetiyle bekleneni verebilen, randımanlı, faydalı   

Sair
Başka, öteki, diğer. 

Sâkıt
Susan; herhangi bir görüş bildirmeyen; düşen; düşücü; hükümsüz 

Salâhiyet
Yetki; bir davaya bakabilme 

Salahiyetname
Temsilciye verilen yetkiyi üçüncü şahıslara ispatlaması için verilen yazılı belgedir. 

Sâlif-üz-zikr
Zikri geçen; bildirilen 

Salih
Elverişli; uygun 

Saniyen
Ikinci olarak 

Sarahat
Açıklık; netlik; sarihlik; aydınlık 

Sarfı nazar
Sayılmama, vazgeçme, dikkate almama.   

Sarfiyat
Harcamalar; giderler 

Sari
Bulaşan; bulaşıcı 

Satış vaadi
Bir kimsenin, taşınmaz malını bir başkasına satmayı (ileride yapılacak satım akdini) taahhüt ettiği sözleşme. 

Savcılık
Devlet adına kamu davasını açan makamdır. 

Sây
Emek; çalışma 

Sayıştay
Devlet mallarını kabız ve sarf ve idare ve edenlerin hesaplarını tetkik ve muhakeme ile mükellef bir heyet.Divanı muhasebat 

Saylık
İçerisinde düz taşların bulunduğu, imar ihyaya elverişli arazi. 

Sebketmek
Vâki olmak; yapılmak; olmak; ileri geçmek 

Sehim
Pay; hisse 

Sehven
Yanlışlıkla. 

Selahiyet
İzin,müsade,yetki. 

Selb
Zorla alma; kaldırma; giderme 

Selef
Önce gelen kimse 

Semen
Satış parası; satış sözleşmesinde, satana mal teslimine karşılık olarak ödenecek para 

Semere
Bir maldan elde edilen ürünler; Tabii Semere 

Senedât
Senetler 

Sened-i hâkanî
Tapu senedi 

Senet
Bir kimsenin yapmaya ya da ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek için imzaladığı resmi kâğıt, belgit. 

Senevî
Senelik; yıllık 

Serdetmek
Ileri sürmek; öne sürmek; ortaya çıkmak; belirtmek 

seyirtmek
Koşmak, koşar adım yürümek 

Seyrân-gâh
Gezme yeri; dolaşma yeri 

Sigorta primi
Sigorta ettirenin sigortacıya ödemekle yükümlü olduğu ücrettir. 

Sin
Yaşanılan süre 

sınaî
"Sanayi ile ilgili, endüstriyel. 

Sinkâf
Erkeklik organı ve ilgili sövgülerin tümünün kısaltılmış biçimi. 

Sirayet
Bulaşma; yayılma; geçme 

Sirkat
Hırsızlık; çalma; çalınma 

Siyanet
Koruma 

Siyasi haklar
Herhangi bir biçimde devletin yönetimine ve siyasi kuruluşlarına katılmaya yönelik haklardır 

Skar
Yara izi, kesi, iyileşmiş yara. 

Soruşturma
"Suçun işlenmesinden başlayarak yargı verilinceye dek, kolluk, savcı, yargıç yönünden yapılan inceleme, araştırma ve kanıtların toplanması işleminin tümü. 

Sosyal devlet
Fertlerin sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir hayat düzeyi sağlamayı, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi ödev bilen devlettir. 

Sosyal ilişkiler
Şahısların birbirleriyle veya toplumla olan ilişkileridir. 

Sosyal kurallar
Sosyal ilişkileri düzenleyen din, ahlak, görgü ve hukuk kurallarıdır. 

Sosyal ve ekonomik haklar
Kişinin sosyal ve ekonomik faaliyetleriyle ilgili bulunan hak ve hürrriyetlerdir. 

Sözleşme
İki veya daha çok kişinin, aralarında bir hukuki bağ yaratmak, bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla, karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı hukuki işlem; akit. 

Sözleşme
İki veya daha çok kişinin, aralarında bir hukuki bağ yaratmak, bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla, karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı hukuki işlem; akit. 

Sözleşmeden Dönme
Taraflardan birinin, mevcut sözleşmeden cayması; sözleşmeden rücu. 

Sübut
"Gerçekleşme, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkma. 

Sübût
Sabit olma; gerçekleşme; ispatlama; ispatlanma; kanıtlama 

Suç
1. Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış. 2. huk. Yasalara aykırı davranış, cürüm. 

Sudur
Verilen ; çıkan 

Suiniyet
Kötüniyet 

Sükna
Oturma yeri; oturulacak yer; konut 

Sükna hakkı
Bir evde veya evin bir bölümünde oturma hakkı veren kişiye bağlı bir irtifak hakkı; oturma hakkı, bir evde veya evin bir bölümünde oturma imkanı veren bir irtifak hakkı. 

Sukut
Düşme; düşüş 

Sulh
Barış. 

Sülüsân
Üçte iki 

Sürekli edim
Borçluyu belli bir süre, belli davranış ya da davranış biçimleri ile bağlı bulunmakla yükümlü kılan edim 

Süreli icap
Bir kimsenin, belli bir süre bağlı olmak niyeti ile beyan ettiği icap. 

Süresiz icap
Kabul haberinin kendisine ulaşması ile ilgili olarak herhangi bir süre tayin etmediği icap 

Sureti mahsusa
Özel olarak; özellikle; belli amaçla 

Sureti mümtaze
Öncelikli 

sürüm
"1. Bir ticaret malının satılır olması, 

Suveri müsaddaka
Onanmış örnek   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:28:45
- Ş -

Şagil
Meşgul eden; meşgul olmayı gerektiren; işgal eden; bir mülkte oturan 

Şahâdet
Tanıklık 

Şahbender
Konsolos 

Şahsı âhar (âher)
Başkası; üçüncü kişi 

Şahsi edim
Borçlunun bizzat bedeni ya da fikri gücü ya da yeteneği ile icra edeceği edim türü 

Şahsi haklar
Ayni hakların aksine, herkese karşı ileri sürülemeyen haklar; kişisel haklar. 

Şahsiyet hakları
Şahısların maddi,manevi ve ekonomik bütünlüğü üzerindeki mutlak haktır. 

Şamil
Içine alan; kapsayan; çevreleyen 

Şâmil olmak
Kapsamak; içine almak 

şantiye
" 1. Yapı gereçlerinin yığılıp saklandığı veya işlendiği yer. 

Şârih
Şerhçi; şerh eden; bir konuyu ayrıntılarıyla açıklayan 

Şark
Doğu 

Şartname
Satın alma, satma, yaptırma, kiralama vb. işleri gerçekleştirmek isteyen gerçek veya tüzel kişilerin düzenlediği ve işi yapan ile yaptıranın üstlendikleri koşulları belirleyen resmî belge. 

Şayi
Pay; hisse 

Şâyi hisse
Ortak (müşterek) mülkiyette, ortaklardan herbirine ait pay 

Şayian
Ortaklaşa 

Şefi
Şufa (önalım) hakkı bulunan kişi; önalımcı 

Şerait
Şartlar; koşullar 

Şerh
Kişisel hakların, devir sınırlamalarının ve geçici tescilin, tapu siciline yazılmasını gösteren terim 

Şerh
Şahsi hakları, temlik (devir) sınırlamalarını ve geçici tescilleri tapu kütüğünde belirten yazıların (kayıtların) genel adı. 

Şerik
Ortak; iştirakçi 

Şibh (şibih)
Benzer; benzeme; benzeyiş 

Şifahen
"Ağızdan, sözle söyleyerek. 

Şifahî beyan
Sözlü açıklama 

Şimal
Kuzey 

Şira
Satış 

Şufa
Önalım; öncelikli alım 

Şufa hakkı
Önalım hakkı; mükellefin, hakkın konusu olan şeyi bir üçüncü kişiye satması durumunda, hak sahibine tek taraflı bir irade beyanı ile satılan şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel karşılığında öncelikle kendisine devrini isteme yetkisini veren haktır.

Şuhut
Şahitler 

Şümul
Kapsam; içine alma; kapsama 

Şüphe
"1. Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu, işkil, şüphe, acaba 

Şüpheli
"Kendisinden şüphe edilen, kuşkulanılan, zanlı. 

Şura-yı Devlet
Osmanlı Devleti'nde günümüzdeki Danıştay'a karşılık gelen yüksek yargı kurumudur. 

Şüyu
Paydaşlık; hissedarlık   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:31:56
- T -

Taaddi
Başkasının Hakkında El Uzatma. 

Taaddüd
Birden çok 

Taahhüdü ihlal
Borclunun haciz zaptında borcu kabul ve ödemeyi taahhud edip, tahhüdünü yerine getirmemesi. 

Taahhütname
Kişinin kendi ad ve hesabına, bir gerçek kişi veya tüzel kişiye karşı, sözleşmeli ya da sözleşmesiz olarak, bir işin yapılmasını veya bir şeyin teslimini üstlendiğini gösterir belge. 

Taalluk
Ilişiği olma; asılma; ilgi 

Taayyün
Tayin olunma; belli olma; belirme 

Taazzuv
Uzuvlaşma, bir biçim alma, teşkilâtlanma, organlara ayrılma. 

Tabiyet
Kişi veya şeyleri devlete bağlayan siyasi ve hukuki bağ; vatandaşlık. yurttaşlık; bağımsızlık 

Tacir
Ticaretle uğraşan; bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimsedir. 

Tadât
Sayma; sayılma; sayım 

Tadil
Değiştirme; değişiklik 

Tafsil Etmek
Ayrıntiları ile anlatmak. 

Tagyir
Bir şeyi değiştirme, başkalaştırma, aslından saptırma   

Tağyir
Başkalaştırma; değiştirme; bozma tahakkuk gerçekleştirme; gerçekleşme 

Tahaddüs
Ortaya çıkmak 

Tahakkuk
Gerçekleşme, meydana gelme, bir şeyin doğruluğunun ortaya çıkması   

Tahakküm
Hakimiyet ve kontrol altına alma.   

Tahassul
Hasıl olma; sonuç olarak ortaya çıkma 

Tahavvül
Değişme; dönme 

Tahdîdât
Sınırlamalar; kısıntılar 

Tahdidî
Sınırlayıcı, tüketici. 

Tahfif
Hafifletme; azaltma 

Tahkik
Soruşturma. 

Tahkikat
Soruşturma 

Tahkir
Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma   

Tahlif
Yemin 

Tahliye
Boşaltma; salıverme; serbest bırakma. 

Tahliye taahhütnamesi
Kiracının, kiralananı belli bir tarihte boşaltacağına ilişkin yaptığı yazılı irade beyanı. 

Tahmil
Yükleme 

Tahnit
"Bozulmaması için ölüyü ilaçlama. 

Tahrip
Harabetme; yıkma; kırma; bozma 

Tahrir
Yazım 

Tahrir
Yazma; yazım 

Tahriren
Yazılı olarak 

Tahsin
Beğenme 

Tahsis
Emrine verme; özgüleme. 

Tahşiye
Çıkıntı yapmak 

Taht
Alt; aşağı 

Tahtani
Binanın alt kısmı 

Tahtani fevkani
Altlı üstlü 

Tahvil
Değiştirme; değiştirilme; borç senedi 

Tahvilat
Tahviller 

Takaddüm
Önce gelme; önde gelme 

Takarrür etmek
Kararlaşmak; kararlaştırmak; istikrar kazanan kararlar 

Takas
Vadesi gelmiş, aynı cinsten ve karşılıklı iki alacağın birbirine sayışılması. 

Takbih
"1. Çirkin görme, beğenmeme. 

Takibat
Kovuşturma 

Takrîr
Önerge; anlatma; anlatış; tapuda malını sattığını veya ipotek ettiğini söyleme 

Takrir etmek
Sağlamlaştırmak 

Taksim
Ortak mülkiyette bulunan bir malın, ortaklar arasında yapılan bir sözleşmeyle veya dava açmak suretiyle bölüştürülmesi. 

Taksir
Iradi olarak işlenen bir icra ya da ihmal eyleminden, fail tarafından istenmemiş olmalarına rağmen, kanunun cezalandırdığı sonuçların meydana gelmesi hali 

Takyidat
Sınırlama, kısıtlama. 

Takyit
Kısıtlama 

Takyit
Sınırlama; kayıtlama; şarta bağlama; kısıtlama 

Talâk
Islâm hukukunda boşanma 

Talik
"1.Belli bir zamana bırakma, erteleme. 

Ta'lık
Geciktirme; askıda bırakılma 

Talil
Sebep gösterme; illetlendirme, bir şeyi bir illete bağlama. 

TALİMAT
"1. Yönerge: 

Talîmâtnâme
Yönetmelik 

Tanık
"Duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit. 

Tapuyu misil
Tarafsız bilirkişinin belirteceği tapu; bedel; değer baha 

taraf ehliyeti
Hukuk davalarında davacı veya davalı olarak yer alabilme ehliyeti. Medeni haklardan yararlanan herkes kural olarak taraf ehliyetine de sahiptir. Ancak bunu ya bizzat kullanır ya da kanunî mümessili onun adına bu ehliyeti kullanılır. 

Taraf teşkili
Taraf oluşturma. Davanın taraflarından biri olabilme yeteneği. Uluslararası ihtilaflarda müzakerenin taraflarından birisi olma durumu. 

Tarafeyn
İki taraf. 

Tardetmek
Kovmak, Def etmek, Uzaklaştırmak 

Tarh
Çıkarma, ıtrah etme, bir sayıdan diğerini çıkarma, vergi koyma, kişinin kazancından vergi payı çıkarma, belirleme. Çoğulu tarhiyyâtdır; vergi koyma işlemleri. 

Tarik
Yol; yöntem 

Târik
Terkeden; bırakan 

Tariki âmm
Herkesin geçebilmesi için bırakılan yol; kamunun yararlandığı yol; 

Tarumar
Dağınık. Karışık. Perişan   

Tasarruf
Bir şeyden yararlanabilme ve o şey üzerinde fiili veya hukuki işlem yapabilme gücü. 

tasarruf etme
Kullanma ve yapma harcama, yönetme, bir şeyi sevk ve idare gücü. Harcamadan bekletme, biriktirme, tutumlu olma. Çoğulu tasarrufâtdır; işlemler, muâmeleler, harcamalar. 

Tashih
Düzeltme; resmi bir kütüğün, bir hukuki işlemin düzeltilmesi 

Tasnif
Düzen 

Tasrih etmek
Açıklamak; belirtmek 

Tasvib
Doğru bulma; uygun görme; onaylama 

Tatbika medar imza
Uygulamaya elverişli imza 

Tathir
Temizleme 

Tavassut
Aracılık; ara bulma; aracı olma 

Tavazzuh
Aydınlanma 

Tavzif
Görevlendirme 

tavzih
Vâzıh hale getirme, açıklama, bir konuyu anlaşılır hale getirme, çoğulu tavzihâtdır; açıklamalar. Hmk md. 455 vd. 

Tavzîh
Açıklama 

Tazammun etmek
Öngörmek; sonucu doğurmak; içine almak; kapsamak 

Tazminat
Maddi veya manevi zarara karşılık ödenen bedel; zarar ödencesi;hukuka aykırı olarak başkalarına verilen zararların ödetilmesi biçiminde müeyyidedir. 

TAZYİK
Baskı, sıkıştırma, zorlama, baskı tatbik etme, darlaştırma. Tbmm:, türkiye büyük millet meclisi. 23 nisan 1920'de kurulmuş ve toplanmıştır. Türk temsili demokrasisinin yasama organıdır. 1982 anayasasına göre her 5 yılda bir yapılan genel seçimle seçilen 5 

tazyik hapsi
Yapılması gereken bir edim yapılmadığında borçlu kişinin onu yapması veya edimi ifası için hapsen tazyikte bulunulurdu. Hapse konulma hali ve böylece borcun ödenilmesini sağlama durumu. Şimdi bu tür bir yaptırım yoktur. Şahitlik veya bilirkişilikten, yemi 

Teadül
Beraberlik; denklik; birbirine denk gelme 

Teahhur(teehhür)
Gecikme; temerrüt 

Teâmül
Örf ve adet; öteden beri olagelen, insanlar arasında yapılagelen belli bir davranış. 

Teati
Karşılıklı gönderme 

Tebaa
Uyruk; bir devletin hükmü altında bulunan kimseler 

Tebâdür
Akla gelme; hatırlanma 

Tebârüz ettirme
Belirtme; ortaya koyma 

tebcil
Öğme, medhetme, yüceltme, üstün kılma. 

Tebdil
Değişme; değiştirilme 

Tebdil
Değiştirmek 

Tebeddül
Değişiklik 

Tebeddül
Değişiklikler 

Tebellüğ
Bir tebliği alma; tebliğ edilen bir yazıyı imza ile teslim alma 

Tebellür
Netleşme; net olarak ortaya çıkma; aydınlanma 

teberru
Bağış, hibe, karşılıksız olarak mal bağışı. Çoğulu teberruâtdır; bağışlar, yardımlar, hibeler. 

Tebeyyün
Ortaya çıkmak 

Tebeyyün etmek
Saptanmak ; ortaya çıkmak; aydınlanmak 

TEBLİĞ
Bildirme, duyurma, anlatma, yazılı bir emri, mahkeme yazısını ilgili şahsa teslim etme, imzasını alma. Çoğulu tebliğâtdır; duyurular, anlatmalar. 

Tebligat
Bir hukuki işlemin yetkili makamca, ilgili kişinin bilgisine sunulmak üzere, kanun ve usule uygun olarak yazı veya ilanla bildirilmesi. 

Tecdit
Yenileme; tazeleme, açıkça anlaşılacak şekilde önceki borcun, yeni bir borç kurarak ortadan kaldırılması; yenileme. 

Tecessüm
Boyut kazanma, cisimlenme   Halit TEK

Tecezzî
Bölünme; doğranma 

Tecvîz
Ceza verme; caiz görme 

Tecziye
Ceza, cezalandırma   Mustafa ÖZCAN

TECZİYE
Cezalandırma; ceza verme. 

Tedabir
Tedbirler önlemler 

Tedarik
Sağlama; temin etme 

Tedavül
Sürüm; elden ele gezme; dolaşma; kullanılma 

tedbir
Tedbir, Tedebbür: Bir işin iyi ve sıhhatli olması için arkasını, önünü gözeterek takdir ve idare etmektir. Bütün evreni yönetmek, her işi evirip çevirmek. Tabii düzenini ayakta tutmak, kanunların işlemesini sağlamak. 

Tedenni
Gerileme, Gerilemek, Düşme. 

Tedip hakkı
Ana babalara tanınmış çocuğa öğüt vermek, ihtirada bulunmak 

Tediye
Ödeme; bir borcun ödenmesi 

Tedricen
Azar azar; yavaş yavaş; aşamalı olarak 

Tedvîn
Hukuku birleştirmek amacıyla,hukukun bir dalı ile ilgili yasa halinde kurallar koyma 

Tedviren
vekaleten 

Teehhür
Gecikme; sonraya kalma 

Teemmül
Düşünüp taşınma; etraflıca düşünme 

Teessüs
Kuruluş; kurulma; yapılma; yapılanma 

Tefehhüm
Anlamak; akıl erdirmek 

Teferruat
Ayrıntı, geleneklere göre bir malın daha iyi ve daha verimli kullanılmasında yararı olan, asıl mala sıkı sıkıya bağlı bulunmayan, az bir masraf ve hasar ile asıl maldan ayrılabilen mallara mk. Da teferruât denilir. Bir dairedeki asılı levhalar, avizeler, 

Teferruğ
Satın alanın aldığı mülkün ferağ işlemini yaptırması, tapu kaydını kendi üzerine çevirme 

Teffiz
Bkz. tefvîz 

Tefhim
Verilmiş olan kararın veya hükmün,duruşmada hazır bulunan taraflara yargıç tarafından sözle bildirilmesi 

tefrik
ayırma 

Tefrişat
Döşeme araçları; bir yeri döşemek için kullanılan eşya 

Tefvîz
Ihale; sipariş etme; havale etme; dağıtım; ısmarlama; bir taşınmazı belli bedel karşılığında üçüncü kişinin üzerinde bırakma 

Tehâlüf
Yargıcın iki tarafa da yemin vermesi; birbirine zıt olma 

tehir
erteleme 

Tehir erteleme
Ara verme 

tehlikeli hükümlü
işlediği suçun nitelik ve icra şekli göz önüne alındığında toplum için ciddi bir tehlike oluşturan ve cezaevi güvenlik ve nizamını ihlal edebileceği yönünde kuvvetli delil bulunan hükümlüdür. 

Tek taraflı irade beyanı
Hukuki bir ilişkide taraflardan birinin, o ilişki bakımından hüküm ve sonuç doğurmaya yetecek şekilde iradesini açıklaması. 

tekabül
Karşılamak,karşılıklı kabulleniş, takasta bulunma. 

Tekabül etmek
Karşılamak; karşılık olmak 

Tekaüd
Emeklilik 

Tekâyüd
Birbirine hile yapma 

Tekdir
Azarlama, Paylama   

Tekeffül
Birine kefil olma; kefalet verme; garanti etme 

tekellüf
Külfetli iş yapma, birisine yük yükleme, sıkıntı verme. Yapmacıktan iş yapma. 

Tekemmül
Tamamlanma; olgunlaşma 

TEKERRÜR
Tekrarlama, tekrar etme. Bir kimsenin bir suçu işleyip hakkında hüküm verildikten sonra yeni bir suç işlemesi durumu. Mükerrirlik hali. Tck md: 29. 

Tekevvün etme
Yaratılma; meydana gelme 

Tekid
Pekiştirme, üsteleme. Önceden yazılan bir yazının peşine ikinci defa bir yazı daha gönderme. Güçlendirme. 

teksif
Kesâfet arz etme, yoğunlaştırma, bir noktada dikkat toplama, sıkıştırma. 

tekzib
Yalanlama, kizbetme, asılsız bir haber üzerine bunu düzeltmek için basın kanununa göre ilgili kişinin mahkeme kararıl ile basın aracına gönderdiği düzeltme yazısı, yalanlama yazısı. İlgili kişinin bu hakkı kullanmasına tekzib hakkı denir ki, asılsız haber 

Telâfi
Zararı karşılama; giderme; eksikliği giderme 

telahuk
Lühûk etme, bitişme, peşinden bir şeye yetişip ona katılma, eklenme. Birbirine katılma. Sonraki bütçenin öncekine katılması veya genel bütçeye yan bazı bütçelerin katılmasına da mülhak bütçe denilmektedir. 

Telâhuk
Birbirine katılma; yarışma; hakların yarışması 

telhis
Hülâsa etme, kısaltma, özetleme. 

Telhîs
Hülasa etme; özetleme; özet 

Telif
Yazma; uzlaştırma 

Telif hakları
Fikir ürünü eserler üzerinde yaratıcısının sahip bulunduğu haktır. 

Telvis etmek
Kirletmek 

Temadi
Sürüp gitme; süregelme; devamedegelme; sürme; uzama 

temayül
TANINMA, MEZİYETLERİYLE TANINIR OLMA, ÜSTÜN GELME, ŞÖHRETE ERME. 

temdid
Uzatma, medîd hale getirme. Kanunlarda tanınan sürenin bir kısım makamlarca, hâkimce vb. Lerince bir daha uzatılması durumu. Pas. K md. 13. 

Temellük
Mülk edinme; kendine mal etme; sahip olma; sahiplenme; devralma 

Temerrüd
Direnme; borcun ifasında gecikme, bir yükümlülüğün yerine getirilmesinde oluşan gecikme; direnme 

temerrüt
Direnme, inad etme, meredleşme, meredlik gösterme. Alacaklının alacağını teslimde ve borçlunun da borcunu ifada inadına direnmesi, geciktirmeye sebebiyet vermesi. Bk md. 90, 95. Borsa'da yapılan işlemler sonucunda, taahhütlerin gerektirdiği ödeme veya men 

Temettü
Kâr; kazanç payı; yarar 

temhir
mühürleme 

Teminat
Belli bir hukuksal durumu (genellikle borcun ödenmesini) sağlamak için verilen garanti. 

Teminat akçesi
Bir sözleşmenin kurulması için taraflardan birinin diğerine vermek yükümlülüğünde bulunduğu para 

Temlik
Devir, alacağın bir başkasına devri, mülkiyetinin geçirilmesi. Alacağın devredilmesi. Bk md. 165. 

Temlikname
Bir hakkın diğer bir kimseye geçirildiğini gösteren belge   

Temşiyet
Meşiyet, dileme, icrada bulunma, yürüme ve yürütme. 

temyiz
İyiyi kötüden; hayrı, şerden ayırt edebilme yeteneği, akıl gücü. İlk derece mahkemelerince verilen yargı kararlarının esas ve usûl açısından denetime tabi tutulduğu üst derece mahkemesi. Bu denetim isteme işine de temyiz işlemi denilir. Cmk md. 305, 326. 

Temyiz Kudreti
İyiyi kötüden ayırma ve makul biçimde davranışta bulunma yeteneği. 

tenakus
Eksikleştirme, azaltma: iki kişinin verecekleri şeylerde karşılıklı olarak azaltmaları, noksanlaştırmaları. 

Tenakuz
Çelişme, çelişki, tutmazlık 

Tenâküz
Çelişki 

Tenbih
Uyarma; uyarı 

Tenezzül
Inme; alçalma; düşme; kendine aykırı gelen bir işi veya durumu kabul etme 

TENFİZ
İnfaz etme, bir hükmü uygulama, gereğini yerine getirme. Bir şeyi geçerli kılma. 

Tenkis
Indirme; azaltma; eksiltme 

Tenmiye
Nemalandırma; artırma; işletme 

Tensip
Uygun görme 

Tenvîrât
Aydınlatma; ışıklandırma 

Tenzil
Indirtme; azaltma 

Terâküm
Birikme; biriktirme 

Tercihe şayan
Üstün tutulan; yeğlenen; tercih edilen 

Terditli
Kademeli 

tereke
Ölen kimseden, geride bıraktığı mirasçılarına kalan mal, ölenin terkettiği, sağlara bıraktığı mal. 

Tereke (terike)
Miras bırakanın mirasçılarına geçen kalıtı; kalıt; mirasçılara kalan malvarlığı 

Terekküp etmek
Oluşmak 

Teressübât
Tortulanmalar; dibe çökmeler; durulmalar 

Terettüp etmek
Düşmek; doğmak; ait olmak; sırası gelmek; gerektirmek 

Terhin
Rehin olarak verme; emanet bırakma 

Terkin
Boyama, çizme, bozma, bir kaydın çizilmesi. Tapu kaydının düşürülmesi. Bir kimse üzerinde görülen bir taşınmazın bu durumunun sona erdirilmesi. Bir şeyin parçası ve temel rüknü haline getirme. Asıl unsur yapma. Mk md. 933, 935. 

Terkip
Birleştirmek, Bir araya getirmek.   Halit TEK

Termim
Tamir etme; onarma; düzeltme; iyileştirme 

tersim
Resmetmek, bir şeyin çizgilerle şeklini çizmek, çizgilerle ortaya koyup anlatmak. 

Tersîmât
Resmetmeler; resmini yapmalar; çizmeler 

Tertip
Sıra; düzen; düzenleme 

Tesâhub
Sahip çıkma; koruma 

Tescil
Resmi kütük veya defterlere bir konunun (hakkın) yazılması, kayıt düşülmesi. 

teşdid
Şiddetlendirme, ağırlaştırma, bir suçun cezasının bazı nedenlerle ağırlaştırılması ve aktarılması. Bunun sebebleri ne de teşdîd sebebleri denilir. Meselâ taammüden adam öldürme, kamu malını çalma, küçüklere laf atma vs. Gibi. 

Teşdit
Makul orandan arttırma, şiddet, şiddetini arttırma, güç verme   Mustafa ÖZCAN

Tesellüm
Teslim alma 

teselsül
Birden çok kimsenin alacaklıya karşı aynı borcun tamamını yükümlenmelerine veya birden çok alacaklının tek bir borcu istemeye hakkı olduğunu gösteren durum;dayanışma Zincirleme. Zincir gibi birbirine bitişik kısımlar olma. Silsile peyda etme Man: Bak: Del 

Teşevvüş
Karışıklık; kargaşalık 

teşhis
Şahıslandırma, tanıma, bir kimseyi tanıma suretiyle kim olduğunu ortaya koyma, belirleme. 

Teşmil
Kapsamına alma; yayma 

Tesmiye
Ad koyma; isimlendirme; belirleme 

teşrii
Yasama faaliyeti, kanun yapma, kanun koyma işi. Laik hukukta bu yetki ya halkın temsilcilerinindir ya da baştaki yöneten az bir grubundur. İslâm hukukunda ise temelde Allah’ındır. Hakikî şâri o'dur. Hz. Peygamber mecâzî anlamda şâridir. Bu faaliyett 

Teşrik
Yaptığı bir işe ortak almak. 

Teşviş
Karma karışık yapma, iyiyi kötüye katma, zihnin karışık bir durum alması. 

Tesviye
Sonuca bağlama; çözümleme; gereğini yapma; seviye; düzdüzeltme 

Tevakkuf
Bağlı olma; durma 

Tevarüs
Bir kimseden miras kalma; mirasa konma; kalıtım yoluyla birinden diğerine geçme 

TEVDİ
Bırakmak, vedia olarak bir yere emânet etme. 

Tevdi etmek
Vermek; bırakmak; sunmak 

Teveccüh
Yönelme; yakınlık duyma; sevgi 

Tevellüt
Doğum; doğma 

Tevessül etmek
Başvurmak; kalkışmak; girişmek 

Tevfik
Uydurma; uygunlaştırma 

tevfikan
Uygun olarak, uygun biçimde. 

tevhid
Birleme, tekleme, vahdetleme, Allah'ı tek olarak kabul etme. İslâm'ın temel amacı Allah'ı birlemek ve ona öylece inanmak, şirke sapmamaktır. 

tevil
Bir kâpalı sözü yorumlama, bir başka anlam katma, amacı dışında farklı biçimde yorumlama. 

te'villi ikrar
Yoruma müsâid ikrar. Sanığın ikrarının yoruma müsaid olması durumunda yargıtay bunu kabul etmemektedir. 

tevkif
Tutma, bekletme, bir yerde tutma. Çoğulu tevkifâtdır; tutuklamalar kitle halinde içeri sokma. Para alacaklılarının istihkâklarında yapılan kesintiler, içeride tutulan paralar. Cmk md. 104. 

Tevkif Müzekkeresi
Tutuklama müzekkeresi. Bu müzekkere hâkim tarafından kesilir, üzerinde sanığın kim olduğu, işlediği .:uç ve tutuklama sebebleri ayrıntılı şekilde yazılır. Cmk md. 106 vd. 

Tevkil
Vekil olarak tayin edilmiş kimsenin, vekillik yetkisini bir başkasına devretmesi. 

Tevlit etmek
Doğurmak 

Tevliyet
Vakfın işlerini yönetmek 

Tevliyet davası
Mütevellilik davası; vakfın işlerine bakma göreviyle ilgili dava 

tevsi
Genişletme, yayma, vüsatini sağlama. Çoğulu tevsîâtdır; genişletme işleri. 

Tevsî'
Genişleme 

Tevsîk
Belgelendirme 

Tevzi
Dağıtma 

teyit
Destekleme, güçlendirme, tasdik etme. 

Tezad
Zıdlık gösterme, iki şeyin çelişki arzetmesi. 

Tezahür etme
Belirme, görünme, ortaya çıkma   

Tezâyüd
Artış; çoğalma 

Tezkere-i sâmiyye
Sadrazamlık makamından yazılan tezkere 

Tezyif
Değersiz olarak gösterme, aşağılama. 

Tezyinat
Süslemeler 

Toplu iş sözleşmesi
Işçi sendikaları ile işveren veya işveren sendikaları arasında yapılan ve iş şartlarını, tarafların hak ve borçlarını düzenleyen yazılı bir anlaşmadır. 

Trampa
Değişim   

Tutanak
Zabıt, zabıtnâme. Bir toplantı ve duruşma ile sorgulama sonunda düzenlenen resmî nitelikli tutanak. 

tutuklama
Tevkif, ceza muhakemesinde kişiyi koruyucu ve önleyici bir tedbirdir. Cmk md. 104 vd. Nda yer alan ve adresi belli olmayan, ağır cezalı bir suçun sanığı olan, delilleri yok etme gibi ihtimallerin bulunması durumunda hâkimce alınan önlem. Hürriyeti kısıtla 

tutuklu
Mevkûf, tutuklama kararı verilen. 

Tüzel Kişi
Kendisini oluşturan gerçek kişilerin üzerinde ve onlardan bağımsız bir varlığı ve belirli bir amacı bulunan. 

Tüzük
Bir kanunun uygulamasını göstermek veya kanunun emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak şartıyla ve Danıştayın incelemesinden geçirtilerek Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılan yazılı hukuk kurallarıdır.   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:32:58
- U -

Uhde
Görev; birinin yapmakla yükümlü olduğu iş; bir işin yapılacağına söz verme 

Uhdesinde
Üzerinde; sorumluluğunda 

Ukud
Karşılıklı anlaşılan şeyler, şartlar, sözleşme 

Ulak
Haberci; haber götürücü 

Umran
Bayındır 

Umranî
Bayındırlıkla ilgili; imarlı hale getirme 

Umur
Işler 

Urup
Arşının sekizde biri 

Usul
Şekle ilişkin. 

UYARMA
İkaz, ikaz etme, dikkatini çekme. Bir tür idârî disiplin cezasıdır 

Uygulama imar plânı
Onaylı halihazır haritalar üzerinde, varsa kadastral durumu işlenmiş olarak, nazım imar plân esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzeni, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama plânlarına esas olacak u 

Uyrukluk
Şahısları veya şeyleri devlete bağlayan hukuki ve siyasi bağdır. 

Uzatılmış mal ortaklığı
Evlilik birliğinin, eşlerden birinin ölümüyle son bulması halinde, sağ kalan eşin, ölen eşin çocuklarıyla birlikte devam ettirdiği mal ortaklığı rejimi. 

uzlaşma
Anlaşma, bir ihtilafın sona erdirilmesi, sulhlaşma, sulh olma.   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:33:37
- Ü -

Üçüncü şahıs
Bir sözleşmenin, davanın veya icra takibinin taraflarından olmayan kişi. 

Üst hakkı
Taşınmaz malikinin, bir başkasına, arsasının üstünde ya da altında inşaat yapma veya mevcut inşaatı koruma (ona sahip olma) yetkisi verdiği irtifak hakkı.   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:34:36
- V -

Vabeste
Bağlı 

vade
Belirlenen süre, borcun ödeme zamanı, ifa zamanı. Ecel, ölüm, ölüm olayı. 

Vakfiye
Vakfedenin vakfa ilişkin bildirimini ve hakimin tescilini kapsayan belge 

VÂKİ
vuku bulan,olan,olmuş. 

Vaki (vâki)
Bir şeyi ıslah edip düzene sokmak, himaye etmek, bir şeyi korumak, görüp gözetmek   

vakıa
Olay, gerçek, olgu. Vuku': Düşüş. Başa gelen, çatan büyük iş. 

Vakıf
Tesis; başlı başına bir varlığı bulunmak üzere bir malın belirli amaca tahsisi 

VALÖR
Bankacılıkta, faizin fiili olarak hesabına esas alınan tarihe VALÖR denir. Bankadan çekilen para için aynı günün, yatırılan para için tahsil edilen tarihi izleyen ilk iş günü VALÖR olarak kabul edelir. 

Varaka
Belge; yazılı kağıt 

Varant
Rehin senedi; umumi mağazaya tevdi edilen mallara ve tahıla ilişkin rehin hakkını gösteren ve bu mallar üzerinde herhangi bir alacaklı yararına bu hakkın yaratılmasını sağlayan senet 

vareste
Kurtulma, kurtulan, yoksun tutma, ilişiğinin kalmaması. Mahkemedeki duruşmalara gelme mecburiyetinin kalmaması. 

Varîd
Gelen; vasıl olan; gerçek olan; varolan 

Vâridât
Gelirler; devlet(kamu)gelirleri 

Vâris
Mirasçı 

VARİT
Gelen, bir yere ulaşan, meydana gelen, ortaya çıkan. 

Vasi
Kanunun öngördüğü durumlarda, küçük veya kısıtlı kişilerin haklarını korumak üzere mahkeme tarafından atanan kanuni temsilci. 

Vasıl olmak
Ulaşmak, erişmek 

Vatandaşlık
Bir hakiki şahsı bir devlete bağlayan hukuki bağdır. 

Vaz'
Koyma; konulma (yürürlüğe koyma) 

Vazıyed etme
Bir şeye veya bir işe el koyma 

Vaziyet
Durum; hal 

Veçhile
(bu) yönden; böylece; uyarınca 

Vecîbe
Borç 

veda
Ayrılma, Allah'a ısmarladık deme, bırakma, sonverme. 

Vedia
Saklama 

Vefa hakkı
Hak sahibine, sattığı şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel karşılığında tekrar kendisine devrini, tek taraflı irade beyanı ile isteme yetkisi veren hak 

Vehle
Öncesi; baş tarafı; dakika; an 

Vehle-i ûlâ
Ilk başlangıç; birdenbire 

vekâlet
Vekillikte bulunma, birisini temsil etme. Başkası nâm ve hesabına bir sözleşmeyle temsil eden kimse. Bakanlık, nâzırlık, icra organında görev alan ve belli işleri yürüten kişinin makamı. Bk md. 386 vd. 

Vekalet Sözleşmesi
Kişinin, bedelli veya bedelsiz olarak, bir işi yürütmeyi veya yerine getirmeyi başkası adına üstlendiği sözleşme. 

vekaletname
Vekil bırakanın vekiline yazılı olarak verdiği temsil belgesi. Genelde noterlerce düzenlenen ve hangi konularda ne şekilde müvekkili temsil edeceğini gösteren yazılı belge. 

vekil
Nâzır, bakan. Bir kimseyi vekâlet sözleşmesi ile temsil eden. Başkası nam ve hesabına hareket eden ve bir kısım işler yapan. 

Velayet
Ana ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki (kanundan doğan) eğitim ve terbiye hak ve yetkisi. 

veled
Çocuk, erkek veya kız çocuğu için kullanılır. Halk arasında çoğu kez erkek çocuğu içindir. 

Velev
Olsa bile; hatta; ister; isterse 

Veli
Velayet hakkına sahip bulunan ana ve/veya baba. 

veraset
Mirasçı olma, soya çekim, bir kimsenin kendi atasına çekmesi. 

veraset ilamı
Ölen bir kimsenin mallarına kimlerin ne miktar ve ne nisbetle mirasçı olacağını gösteren mahkeme kararı. 

veraset ve intikal vergisi
Ölenin vârislerine kalan mal ve paradan alınan vergi 

Verese
Mirasçılar 

Vergi ziyaı
Vergi kaybı. Vergi mükelleflerinin, işlemlerde yaptıkları eksiklikler ve gecikmeler sebebiyle vergi kaybına neden olması, vergi kaçırmaya girişmesi. 

Vergide adalet ilkesi
Herkesin mali gücüne göre vergiye tabi tutulmasıdır 

Vesait
Vasıtalar; araçlar 

Vesayet
Küçük veya kısıtlıların haklarının korunması amacıyla özel hukuk tarafından düzenlenen ve bir kamu hizmeti niteliğini taşıyan kurum. 

Veysel APARI
Adalet Bakanlığı Webmasterı 

Vezâif
Vazifeler; görevler 

Vicahî
Yüze karşı; tarafın yüzüne karşı 

Vikaye
Koruma 

voli
Balıkçının bir yere, denize balık ağı sermesi. Buraları kamunun ortak yerleridir. Balık ağının serpildiği yerler. Kısa yoldan kâr ve kazanç sağlama. 

Vücut bulmak
Doğmak; yapılmış olma 

Vuku bulmak
Olmak; oluşmak; meydana gelmek   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:35:38
- Y -

Yabancı
Bir devletin ülkesinde oturan ve o devletin uyruğunu iddia etmek hakkı olmayan kimselerdir. 

Yalamuk
Çam ağacının reçineli kabuğu; soymuk 

Yapı
(imar hukukunda) karada ve suda, sürekli veya geçici, resmî veya özel yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve hareketli tesisler 

Yapı alacaklısı ipoteği
Bir yapıyı yapanların, o yapıdan doğan alacaklarını teminat altına almak için koydurdukları gayrimenkul rehni 

Yapı kullanma izni
Iskân belgesi 

Yapı malikinin sorumluluğu
Bir binanın veya diğer yapı eseri malikinin, bunların çürük yapılmasından veya korunmasındaki kusurundan dolayı sorumlu tutulması 

Yapı ruhsatı
Inşaat izni; inşaat ruhsatı 

Yargı
Hukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemelerce belli bir olaya uygulanmasıdır. 

yargıç
hakim 

YARGITAY
Temyiz mahkemesi, bir üst derece mahkemesidir. Hukuk ve ceza mahkemelerinden verilen kararların denetim mercii. Hukuk ve cezâ dairelerinden oluşur. Her daire bir başkan ve en az dört üyeden ibârettir. Askerî ceza yargısında ise bu mahkeme askerî yargıtay 

Yayla
Çevresi dik bayırlarla çevrili, düz ve yüksek yer; genellikle yüksek platolarda yer alan, insanların serinlemek ve hayvanlarını otlatmak için yaz aylarında gidip kaldıkları yer 

Yaylak
Bir veya birkaç köy ya da beldeye, ayrı ayrı veya ortak olarak, yaz mevsimini geçirmeleri ve hayvanlarını otlatmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanılagelen arazi. hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer; otlak 

Yed
El ;elinde bulundurma 

Yed'i istirdat
Mal üzerindeki yitirlmiş egemenliği, tasarruf gücünü geri almak, yeniden ele geçirmek 

Yediemin
Uyuşmazlık konusu şeyin saklanması ve idaresi kendisine verilen kişi; güvenilir kişi; yediadl 

yeknesak
HER TARAFI DÜZ, TEK DÜZE, BİR İHTİLAF VE PÜRÜZ BULUNMAYAN YAPI TEK DÜZEN, BİR PARÇA HALİNDE OLUP KARIŞIK OLMAYAN. 

Yekûn
Toplam 

Yeni arazi teşekkülü
Kimsenin mülkiyetinde olmayan yerlerde birikme, dolma, kayma ya da kamunun malı olan akarsuların yatak veya seviyelerinin değişmesi gibi olaylarla oluşan toprak parçası. 

Yeniden değerleme
Vergi matrahının hesaplanmasıyla ilgili ekonomik kıymetlerin takdir ve tespiti; paranın değer kaybı gözönüne alınarak, bilançolardaki stoklar, sabit varlıklar gibi kalemlerde düzeltmeler yapılması. 

Yerleşme alanı
Imar Plânı sınırı içindeki yerleşik ve gelişme alanlarının tümü 

Yeşil alan
Şehir imar plânlarında toplumun yararlanması için ayrılan ve üzerinde inşaat yapılması mümkün olmayan ve ileride veya şimdiden park, çocuk parkı vb. hizmet alanı olarak ayrılmış alan 

Yokluk
Keen-lem-yekûn, sanki hiç olmamış. Mutlak butlan. Bir çeşit yaptırım türüdür. Emredici kurallara uymama durumunda bir kısım işlemlerin geçerli kabul edilmemesi. Meselâ resmî nikâhla evlenmeme, tapulu gayrı menkûlün el senediyle satışı gibi. 

Yönetim planı
Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre anagayrimenkulün yönetimini düzenleyici hükümler içeren ve bütün kat maliklerini bağlayan sözleşme 

yürürlük
Mer'iyet, tatbikâta girme. Bir kanunun yayımından sonra pratiğe konulması. Bu da ya belirtilen tarihte olur ya da yayımından 45 gün sonra. 
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:36:32
- Z -

Zabıt defteri
Eski hukukta, tapu sicili gibi kullanılan defter. 

Zabıtname
Tutanak 

Zahir
Açık 

Zâhire
Yiyecek; gerektiği zaman harcanmak üzere ambarda saklanan hubûbat 

Zâhirî
Görünen; görünüşte 

Zail
Zeval bulma; bitme 

Zamanaşımı
Kanunda öngörülen ve belirli koşullar altında geçmekle, bir hakkın kazanılmasını, kaybedilmesini veya bir yükümlülükten kurtulmayı sağlayan süre. 

Zaman-i rücu
Cayma akçesi, Pismanlik akçesi; Sözlesenlerden birinin sözlesmeden caymasi halinde diger tarafin alikoyma hakkina sahip oldugu miktar   

Zamin
Bir şeyi tazmin eden; kefil 

zanlı
sanık, şüpheli 

Zarar-ı Has
Genel zarar 

zayi
KAYIP, YİTİK. ÇOĞULU ZÂYİÂTDIR. YİTİKLER, YOK OLANLAR, KAYBOLANLAR ' 

Zevâid (zevait)
Vakıfta gelirin dağıtılmasından sonra geri kalan 

Zeval
Son; bitim; nihayet; yok olma 

Zevciyyet
Kocalık,karılık; karı-kocalık; eşlik 

zeyil name
Ek yazı, bir belgenin eki ve açıklaması niteliğindeki yazı. 

Zikretmek
Anmak; anılmak; bildirmek; belirtmek 

zillyetlik
Sahibi olsun ya da olmasın, bir malı elinde bulunduran veya kullanan kişi. 

Zilyet
Bir şeyi fiilen elinde bulunduran kişi; bir şeyde tasarrufta bulunan kişi; elmen 

Zilyetlik
Bir şey üzerinde fiili hakimiyet veya bi eşyayı fiili hakimiyet ve kudret alanı içinde bulundurma demektir. 

Zimmet
Temellük mal edinme. Kurum ve kuruluşlarda çalışanlara veya para işleri ile uğraşan görevliye imza karşılığı teslim edilen para veya eşya. Bir kimsenin yasal olmayan yollardan üzerine geçirip ödemeye zorunlu olduğu para. Bir ticaret kuruluşunun borçlarının tümü   

zımmi red
"1.belirli bi süre içerisinde, cevap vermesi ya da işlem tesis etmesi beklenen tarafın, eylemsiz kalması durumunda, olumsuz karşılık verdiği varsayımının kabul gördüğü hukuksal terim. 

Zımnî
Üstü kapalı; açık olmayan 

Zımnî
Bir kimsenin bilerek ve isteyerek, asıl iradesiyle uyuşmayan bir beyanda bulunması 

Zımnında
Dolayısıyla; için; olarak 

Zinhar
Sakın, asla 

Ziya
Kaybetme; yitme 

Ziyade
Fazla; çok; aşırı 

Zuhulen
sehven, yanlışlıkla, hata sonucu   Mustafa DİNÇ

Zuhur
Ortaya çıkma, görünme, belirme, baş gösterme, meydana çıkma. 

Zuhur etmek
Ortaya çıkmak; doğmak 

Zürriyet
Bireyin neslinden gelenler   
Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:37:28
- Â -

Âdab
Edeb'in çoğuludur. Terbiye, güzel ahlak, iyi davranış. Usul, Erkan, Tarz   

Âhir
Son; sondaki; en son; en sondaki 

Âkideyn
Her akitte akdi yapan iki taraf 

Âkidîn
Sözleşenler; sözleşme yapanlar 

Âkit
Bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri; sözleşme veya mukavele yapan 

Âmil
Yapan; etken; etmen; sebep; faktör 

Âmir
Emreden; buyuran; bir memurun vazife bakımından büyüğü; bir fiili yapmaya veya yapmamaya zorlayan, buna gücü yeten 

Âmm
Genel; umumi; herkese ait 

Âmme hükmî şahsiyeti
Kamu tüzel kişiliği 

Ânif'ül-beyan
Az önce beyan olunan, bildirilen 

Âra
Reyler; oylar 

Âri
Boş; çıplak; soyut; arınmış; yüksüz 

Âriyet
Ödünç; eğreti; ödünç sözleşmesi 

Âtî
Gelecek; gelen (kişi veya şey); gelecek zaman; istikbal 

Âzâ
Uzuvlar; üyeler; organlar 

Âzâde
Serbest; hür; özgür 

Başlık: Ynt: Hukuk Sözlüğü
Gönderen: D®agon - 22 Ağustos 2013, 09:38:14
-  Î -

Îrâd
Gelir; gelir getiren yapı; söyleme, getirme