Gönderen Konu: Hz. Muhammed’in Ailesi İçindeki Örnek Davranışları  (Okunma sayısı 2268 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • Fedakar üye
  • ******
  • İleti: 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
[size=12pt]Hz. Peygamber birçok hadisinde ailenin önemine işaret etmiş ve onun bir huzur yeri olduğunu belirtmiştir. Bir baba olarak çocukları dünyaya gelince sevinmiş; vefatlarında ise üzülmüştür. Sözgelimi oğlu İbrahim'in doğum haberini kendisine getiren Ebû Râfi'e hediye vermiş; İbrahim'in annesi Mâriye'yi de azat etmiştir. Sık sık sütannesinin bulunduğu yere onu görmek için gitmiştir. İbrahim, on altı veya on sekiz aylık iken vefat etmiştir. Onun vefatı üzerine gözlerinden yaş dökülmüştür. Bunun üzerine
"-Sen de mi ağlıyorsun Ey Allah’ın elçisi?" diyen Abdurrahman b. Avf'a bunun şefkatten kaynaklandığını söylemiştir.
'Bir dost ve bir baba olarak yaratılışın en ince duygularıyla' bezenmiş olan Hz. Peygamber, bir aile reisinin aile bireylerine nasıl davranması gerektiğini emir ve tavsiyeleri ile açıkladığı gibi, bizzat kendi uygulamaları ile de ortaya koymuştur. Erkeğin kadına iyi davranması gerektiğini çok açık ve kesin bir şekilde dile getirmiştir. Bu anlamda:
"-En hayırlınız ailesi için hayırlı olandır."buyurmuştur.
Enes b. Mâlik:
"-Ailesine Hz. Muhammed kadar şefkatli bir kimse görmedim"
demiştir. İman, ahlak ve aile fertlerine yumuşak davranma arasında kurduğu bağıntıyı dile getiren şu sözü çok anlamlıdır:
"-Mü'minlerin iman yönünden en mükemmel olanı, ahlakı en güzel olanı ve aile fertlerine yumuşak davrananıdır."
İnsanın üzerinde hakkı olan kişilerin başında aile bireyleri gelmektedir. Çünkü kişinin sevincini ve üzüntüsünü ilk önce paylaştığı kimseler aile fertleridir. Hz. Peygamber çeşitli vesilelerle erkeklerin kadınlar üzerinde, kadınların da erkekler üzerinde hakları bulunduğunu söylemiştir. Kadınlar hakkında Allah'tan korkulmasını, onlara haksızlık yapılmamasını istemiştir.

[b]Hz. Muhammed Aile Bireylerini Sever ve Aralarında Ayırım Yapmazdı[/b]

  Hz. Peygamber aile fertlerinin eğlenme ve dinlenme gibi ihtiyaçlarını karşılar, düzeyli eğlencelerden onları yararlandırmaya çalışırdı. Ramazan ve Kurban Bayramı gösterilerine kızlarını ve hanımlarını da götürürdü. Bir bayramda Habeşlilerin sergiledikleri gösterileri Hz. Âişe'nin seyretmesine izin vermiş ve hatta yardımcı olmuştur. Hz. Âişe ile koşu yapmış, aile bireyleri ile şakalaşmıştır.

  Hz. Peygamber çocuklarına olduğu gibi, yanında, kendi korumasında büyüyenlere, örneğin Ali b. Ebû Tâlib'e, Zeyd b. Hârise'ye ve azatlısı Ümmü Eymen'e de son derece şefkatli davranmıştır. Amcası Ebû Tâlip'in yükünü hafifletmek üzere 5 yaşında iken yanına almış olduğu Hz. Ali, babası Mekke'de olduğu halde Hz. Peygamber'in yanında büyümüş ve ömrü boyunca onun yanından ayrılmamıştır. Aynı şekilde Zeyd b. Hârise de Hz. Peygamber'in ailesi içinde büyümüştür. Hz. Hatice, kendisine Hakîm b. Hizâm'ın köle olarak verdiği Zeyd'i Hz. Peygamber'e hediye etmiş; Hz. Peygamber de onu azat etmişti. Zeyd'in babası, oğlunu araya araya Mekke'de bulmuş; Hz. Peygamber onu, kendi yanında kalmak veya babası ile birlikte gitmek konusunda serbest bırakmıştı. Zeyd ise Hz. Peygamber'i babasına tercih etmiştir. Bu da Hz. Peygamber'in ona karşı hareketleri, davranış ve muamelesinin gerçek bir babanın davranışından farksız olduğunu göstermektedir.

  Hz. Peygamber, babasından kendisine kalan ve Hz. Hatice ile evlendiği zaman azat ettiği Ümmü Eymen'i de ailesinden sayarak ona bir anneye gösterilen muameleyi göstermiştir. Hanımlarını, çocuklarını, yanında büyüyenleri ve hizmetçilerini dövmemiştir. Medine'de Hz. Peygamber'in hizmetine verilen Enes b. Mâlik, kendisine vefatına kadar hizmet etmiş; bir defacık olsun karşıdakinin davranışlarına bıkkınlık, yılgınlık ve iç sıkıntısının bir ifadesi olan "öf" bile demediğini söylemiştir.

[b]Hz. Muhammed Aile Bireylerine Danışır ve Görüşlerine Değer Verirdi[/b]

  Peygamberimiz, eşleri (*) ve çocukları ile istişâre etmiştir. Kaynaklarımızda bu konuyla ilgili bol miktarda bilgi bulunmaktadır. Ayrıca zaman zaman hanımlarının itirazlarına ve isteklerine maruz kalmıştır. Şayet hep emredici olsaydı, hanımlarına birşey danışmasaydı ve sormasaydı herhangi bir itirazla karşılaşmazdı.
  Peygamberimiz, ilk vahiy aldığı zaman, içinde bulunduğu sıkıntılı durumu hanımı ile istişâre etmiştir. Hz. Hatice de hem kendisini teselli etmiş ve hem de onu meseleye kesin çözüm bulacak ve doğru teşhis koyacak bir kişiye, Varaka b. Nevfel'e götürmüştür. Bu olay Hz. Hatice'nin dirayetini, soğukkanlılığını ve isabetli karar verme yeteneğini mükemmel bir şekilde ortaya koymaktadır.

Konumuzla ilgili bir başka örnek şöyledir:
  Hz. Peygamber Hudeybiye seferinde barış antlaşmasından sonra sahâbîlere kurbanlarını kesmelerini ve tıraş olmalarını emreder. Sahâbîler antlaşmanın şartlarını Müslümanların aleyhine buldukları için isteksiz davranırlar; hiçbiri kalkıp da bu emri yerine getirmez, o emir verdikçe yüzüne bakarlar. Buna çok üzülen ve hatta kızan Hz. Peygamber hanımı Ümmü Seleme'nin çadırına girerek durumu ona anlatır. Ümmü Seleme şunları söyler:
"-Ey Allah'ın Elçisi! Sen çıkıp kurbanını kes, başını tıraş et. Onların hepsi sana uyacaktır." Peygamberimiz Ümmü Seleme'nin tavsiyesini yerine getirir. Sahabe de duyguları ile hareket etmeyi bırakır ve ona uyar.
Hz. Muhammed (s), ailenin tüm bireyleriyle konuşur, onların düşüncelerini alırdı. Aileyi ilgilendiren herhangi bir konuda tek başına karar vermezdi. Örneğin kızlarını evlendirirken onların düşüncelerini sormuş ve istekleri doğrultusunda hareket etmiştir.

(*) Peygamberimiz, kendi toplumunda normal sayılan çok eşlilik adetine uymuştur. Bunun çeşitli nedenlerinden en önemlisi şudur: Çok eşlilik siyasi bir güç olarak kabul ediliyor; kabileler evlilikler yoluyla diğer kabileleri kendi yanlarına çekiyorlar, böylece güçlerini ve etki alanlarını arttırıyorlardı.
[/size]

 

Voiser