İlâhi: Dinî tasavvufî içerikli, çoğunlukla Allah ve peygamber sevgisiyle, tanınmış din büyüklerinin üstün vasıflarını dile getiren manzumelerin Türk mûsikisi makam ve usulleri çerçevesinde bestelenmiş şeklidir.
Hemen her makamda ilâhi bestelenirse de fazla tiz seslerde dolaşmayan, Türk mûsikisinde ağır başlı olarak nitelendirilen makamlardan ilâhi bestelenmesi gelenek haline gelmiştir. Son dört asır içerisinde kaydedilmiş bazı repertuar ve güfte mecmuaları incelendiğinde ilâhi bestelerinde çoğunlukla acem, acem-aşiran, bayatî, bestenigâr, dügâh, eviç, hicaz (ailesi), hüseynî, hüzzam, ırak, mâhur, nevâ, rast, sabâ, segâh, uşşak ve tâhir gibi makamların tercih edildikleri görülmektedir. Daha çok sofyan, düyek, evfer, devr-i hindî gibi küçük usullerle ölçülen ilâhilerde muhammes, çember, evsat, devr-i kebîr, berefşan ve hafîf gibi büyük usuller de kullanılmıştır.
Kendilerine mahsus tavırları olan ilâhiler genellikle okundukları yere göre cami ve tekke ilâhileri diye ikiye ayrılmalarına rağmen bunların dışında değişik zaman ve mekânlarda da icra edilirler. Tekkelerde zikir esnasında zâkirler tarafından okunan ilâhilere genel olarak “zikir ilâhisi” veya “usül ilâhisi”, zikir dışında topluca okunan ilâhilere de “cumhur ilâhisi” denilirdi. “Meydan ilâhileri” de denilen tekke ilâhilerinin, zikrin ayakta devamı sırasında okunanlarına “[b]kıyam ilâhileri[/b]”, oturarak zikredildiğinde okunanlarına “[b]kuûd ilâhileri[/b]”, devran esnasında okunanlarına “devran ilâhileri” denirdi.
Eskiden özellikle tekkelerde ve camilerde hicrî aylara göre seçilmiş ilâhiler okunurdu. Muharrem ayında Hz. Hüseyin’in şehadetini, Kerbelâ olayını ve Ehl-i beyt sevgisini konu edinen “Muharrem ilâhileri”; rebîülevvel ve rebîülâhir aylarında Hz. Muhammed’e ait unsurların bulunduğu ilâhiler;
|