-
Garibindir anı hoş tut efendim işte biz gittik
Gönül derler ser-i kûyunda bir divanemiz kaldı
Hayali
-
Aşk ateşine yanıcı pervâne değilsek
Bîllâhi Usûlî bize de yâ nelerîz biz
Usûlî
Demirdağı delen ateş, ona pervâne olanları yakar, âşk âlemi yakıcı bir alemdir. Bir belâdır. Ama yaşayabilen, belâya bağışıklık kazanan için, bir varoluş biçimidir. Yaşamak yanmak demektir
-
“Bende Mecnun’dan fusun aşıklık istidadı var,
Aşık-ı sadık benim, Mecnun’un ancak adı var…”
-
Seni seyr etmek için reh-güzer-i gülşende
İki canibde duru serv-i hırâmân sâf sâf ( Bakî )
Mana murat olundukta ;
Ey Sevgili! Gül bahçesine giden yolda seni seyredebilmek için salınan serviler,
yolun iki yanında saf saf dizilmiş duruyorlar.
-
dü ibrâhîm âmed be-deyr-i cihân
yekî büt-şiken şud yekî büt-nişân
(cihan tapınağına iki ibrahim geldi
biri putlari yıktı digeri putlari dikti)
iki ibrahimden birisi malum olacağı üzere Hz. İbrahim aleyhisselam. kendisinin kabeye girdiğinde putları asasıyla devirmesine dair kıssasını sanırım herkes bilir.
peki diğer ibrahim kim diye soracak olursanız yani put diken,
bu şahıs da kanuninin sadrazamlarından makbul ibrahim paşa.
1532-1536 tarihleri arasında kanuninin sadrazamlığında bulunuyor. kanuninin çocukluk arkadaşı.
zekasını kanuni o kadar takdir ediyor ki sarayın hasodabaşılığından,
bütün teamülleri yıkarak, onu sadrazamlığa getiriyor.
ilginç bir şahsiyet olan ibrahim paşa sanata düşkün olduğundan macaristan seferinden sonra budinden
3 heykel getirmiş ve sarayının önüne diktirmiştir.
(ibrahim paşa sarayı bugün istanbul sultanahmet meydanında bulunmakta olup türk-islam eserleri müzesi olarak kullanılmaktadır.)
işte bu olay üzerine figaniye atfedilen yukardaki beytin ibrahim paşaya ulaşmasıyla birlikte figanî evinden alinip kırbaclanmış, bir esege ters bindirilip dolastırılmış ve asılmıştır.
Peki İbrahim paşa nasıl ölmüştür?
makbul ünvanını kazanan ibrahim paşa ırak seferlerinde serasker sultan ünvanını kullanması ve
sultan gibi hareket etmesi üzerine kanuni tarafından sefer sonunda öldürülmüş ve
tarihteki yerini makbul ve maktul ibrahim paşa olarak almıştır.
-
Seni bik katı söygenim, gişkıfi birle köygenim,
Ni yazganım, ni digenim ceyilib bitken illerde.
Sena bu künlim azganı, kulım hem hatnı yazganı,
Kiametkeçe ezmani kala söylerge tülerde
Seni çok sevdiğini, aşkın ile yandığımı,
Ne yazdıysam, ne dediysem yayılmış illere.
Sana bu gönlümün coştuğunu, elimin hem mektubu
yazdığını,
Kıyamete kadar söylene dillerde
[/b]
-
mrb arkadaşlar.beyitleriniz çok güzel yüreğinize sağlı.
-
Bırak bana feryâdımı kalbin enîs-i yâridir,
Kim güler feryâd-ı aşka âşıkın ağyârıdır.
Ko alsın gönlümü dâğ-ı elem hicrânına,
Âşıkın sermâyesi hep kendi âh-û zârıdır…
-
*Bize gayret yaraşır, merhamet Allah'ındır / Hükmü ati ne fakirin, ne de şeyhin şahındır.
(Namık Kemal)
*Dün öldü, bugün ise, sanki can çekişmede / Yarın henüz doğmadı, doğmayacak belki de.
(Bisr-i Hafi)
*Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakki kötektir.
(Ziya Paşa)
-
Gafletlere, zilletlere, zulmetlere lanet Sen doğ bize, sen doğ bize ey fecri hakikat.
***
İmân ile dîn akçedir erbâb-ı gınâda
Nâmûs ü hamiyyet sözü kaldı fukarâda-Ziya Paşa
-
''Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır .
Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır''
-
Fuzuli
Vermeyen cânın sana bulmaz hayât-ı câvidân
Zinde-i câvîd ana derler ki kurbândur sana
“Sana canını vermeyen ebedî hayata erişemez.
Ebedî hayata erişen ona derler ki sana kurbândır.”
-
Ebedi hayat erişen kullar nerede sssrr
Bende kurban olayım öylelerine okk tşkk
-
Basmasa Mübarek kademin rûy-i zemîne,
Pâk etmez idi kimseyi hâk ile teyemmüm.
Açıklaması:
Yâ Resûlallâh, mübarek ayağınız yeryüzüne basmasa,
toprak ile teyemmüm kimseyi pâk etmezdi.
-
Ey nokta-i hakikat, sensin sevad-ı a'zam,
Ayinedir cemalin, göründü sende hep âlem.
-
103 tşkk asss
-
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
FUZÛLÎ-SU KASİDESİ
AÇIKLAMASI:
Ey göz!Gönlümdeki ateşlere göz yaşımdan su saçma ki bu kadar tutuşan ateşlere su fayda etmez.
-
103
*Arif isen bir gül yeter kokmağa
Cahil isen gir bahçeye, yıkmağa.(La edri
-
Esîr-i dest-i hicrânım garîb-i külbe-i ahzân
Ne derdi hicre cân verdim ne yâre vâsıl oldum ben
(Ayrılık elinin esiri, hüzün kulubesinin kimsesiziyim.
Ne ayrılık derdiyle can verdim ne de sevgiliye kavuştum)
* * *
Refîk-i derd-i gamdan başka sormaz kimse ahvâlim
O günden kim tarîk-i ehl-i ışka dâhil oldum ben
(Âşıklar yoluna girdiğimi günden beri, gam ve dert arkadaşımdan başka kimse benim halimi sormaz)
-
Ya rab bana cism-u can gerekmez,
Canan yok ise can gerekmez.(Fuzuli)
***
Cüzi akıl, söz ve işlerimizde bize delil olur
Ama Allah bahsinde değeri sıfır olur.(Mevlana)
-
Gâm-ı sevda elinden ben de şaştım Es'ada zîrâ
Ne Mecnûn gibi lâ-ya'kıl ne de bir âkıl oldum ben
(Ey Es'ad, aşkın üzüntüsünde ben de şaştım.
Zira ben, ne Mecnun gibi akılsız, ne de bir akıllı oldum)
-
Dâr-ı dünya deli gönlüm gibi virân olsa
Ne cihân olsa, ne cân olsa, ne hicrân olsa
(Şu dünya yurdu deli gönlüm gibi yıkık harap olsa da
Geriye ne cihan kalsa ne de can.. Ayrılık yok olsa...)
-
Gehî vuslatta âşık, gâh mechûr
Bu dünyadır gehî mâtem, gehî sûr
Bakî
(Âşık bazen vuslattadır, bazen ayrılıkta.
Dünya derler buna; bazen ölüm, bazen düğün)
-
Yâ HabîbAllah yâ Hayre’l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su
diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)
Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da
şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
(Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.)
Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su
(Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.)
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.)
-
Şeb-i yelda-i müneccimle muvakkit ne bilir
Müptela-i gam’a sor geceler kaç saattir
(Fuzuli)
Şeb-i Yelda : En uzun Gece (21 Aralık)
Müneccim : Yıldızlara bakarak gelecekten haber veren kimse.
Muvakkit : Yıldızlara bakarak namaz ve diğer vakitleri (Ramazan vs.) hesaplayan kişiler.
Müptela : Bağımlı, tiryaki
Gam : Keder, tasa, üzüntü.
Beyiti kısaca açıklamak gerekirse;
En uzun geceyi, gece yıldızlara bakarak çalışan, müneccim ve muvakkit ne bilir,
Kederinden, derdinden uyumamaya alışmış kişiye sorun gecelerin kaç saat olduğunu.
-
سينه خواهم شرحه شرحه از فراق
تا بگويم شرح درد اشتياق
Sîne hâhem şerha şerha ez firâk
Tâ bigûyem şerh-i derd-i iştiyâk
İştiyâk derdini şerhedebilmem için,
ayrılık acılarıyle şerha şerhâ olmuş bir kalb isterim.
-
nice bu hasret-i dildar ile giryan olayım
yanayım ateş-i aşkın ile büryan olayım
görmedim gül yüzünü ah-u figan etmedeyim
akıdıp göz yaşımı dert ile nalan olayım
...
Kazancı Bedih
-
Hak tecelli eyleyince her işi âsân eder,
Halk eder esbâbını bir lahzada ihsân eder.
(Lâ Edri)
-
Hakk'tan özge nesne yoktur, gayriden ümidini kes
Aç gözün merdane bak Allâh bes gayrı heves
(Hüdâyî)
-
Ben sanırdım alem içre bana yer kalmadı,
Ben beni terk eyledim,gördüm ki ağyar kalmadı
Niyazi Mısri
-
Ne tende cân ile sensiz ümmîd-i sıhhat olur.
Ne cân bedende gam-ı firkatinle rahat olur.
Nefi
-
Bahşeyleyip günahımı mesrur eder misin?
Ya Rab! Harab kalbimi mamur eder misin?
(Enderunlu Vasıf)
-
Bir mevsimi baharına geldik ki alemin
Bülbül hamuş, havz teki, gülistan harab.
(İzzet Molla)
-
Pür ateşim açtırma benim ağzıma zinhar
Zalim söyletme derunumda neler var.
(La-edri)
-
Bir saçı Leyla'ya mecnun'dur deyu
Yazmışlar defteru divane beni.
(Dertli)
-
Pişkinin halini anlayamaz ham,
Kısa kesmek gerek sözü vesselam.
La-edri
Sefayı aşktan kim anlar kiminle söyleşelim,
Vefayı aşktan kim anlar kiminle söyleşelim”
La-edri
Gül, gül dedi bülbüle, bülbül gülmedi gitti
Gül bülbüle, bülbül güle yar olmadı gitti”
La-edri
-
Elâ yâ eyyuhessâkî! Edir ke’sen ve nâvilhâ
Ki aşk âsân numûd evvel, velî uftâd muşkilhâ
Saki,
dolaştır kadehi, sun bize.
Aşk kolay göründü ilkin ama,
ne güçlükler çıkmadı ki sonra.
-
Gülü vermen için gülü vermem mi gerek
Haydi gülüm gülüver de, gülü vereyim.
Havace
-
Gafletlere, zilletlere, zulmetlere lanet
Sen doğ bize, sen doğ bize ey fecri hakikat.
-
Gözlerime bak, orada görürsün hep vefayı
Hem yârimin bana ettiği her cevrü cefayı.
(Havace)
-
Çok insan anlayamaz eski musikimizden,
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.
Yahya Kemal
-
Ne yanar kimse bana âteşi dilden özge
Ne açar kapım bad-ı sabâdan gayrı.
(Fuzuli)
-
Ne zinde em ez hicr-i tu ey şûh ne mürde
Feryâd ez în nev vücûdî-i adem âlûd
Hasretinden ne diriyim ey şuh ne ölü
Bu yokluk dolu yeni varoluştan feryat!
Yavuz Sultan Selim
-
Arz-ı hal etmeğe cana seni tenha bulamam
Seni tenha bulıcak kendimi asla bulamam
(Selikî)
Nesri: (Ey sevdiğim) halimi sana arz etmek için, seni yalnız göremiyorum, seni yalnız gördüğüm zaman ise kendimi orada göremiyorum ! ( Senin yanında geldiğim vakitlerde dilim tutuluyor, adeta buharlaşıyorum)
-
Ey Sabâ Sultânuma zâr u perîşân diyesin
Gül yüzünsüz işi bülbül gibi efgân diyesin
Hürrem Sultan
-
Nâmeler gelse kaçan İstanbul-ı âbâddan
Bûy-ı zülfini seher-geh aluram Bağdad’dan
Muhibbî
-
Ben Ben Değilim Sensin Hep
Cânım Dediğim, Ten Dediğim Sensin Hep
Fuzûlî
-
(http://img380.imageshack.us/img380/107/kelepels8.jpg)
Sevdiğim kim kurtarır zincir-i zülfünden beni
Görmemek yeğdir görüp divâne olmaktan seni
- Fuzuli -
-
(http://img36.imageshack.us/img36/2664/11387222.jpg)
"Eylesem ağlayarak âh ile eflâk yanar
Su yanar, nâr yanar, bâd yanar, hâk yanar..."
~~
(Eğer ayrılık acısıyla ağlarken bir âh etsem;
gönlümdeki ateşten çıkan o âhın dumanı içindeki kıvılcımlardan tutuşup ateş olur,
sonra da o ateşten su yanar, hava yanar, toprak yanar.)
Osman Nevres
-
Dilde gam var şimdilik lutfeyle gelme ey sürûr
Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne
Rasih Bey
-
Farsça Beyitler
Dil bedest âver ki hacc-ı ekberest
Ez hezârân Kâbe yek dil bihterest
Kâbe bünyâd-ı Halil-i âzerest
Dil nazargâh-ı celil-i ekberest
Bir gönül yapmak hacc-ı ekberdir
Binlerce Kabe yapmaktan bir gönül almak daha iyidir
Kabe Hz.İbrahim’in binasıdır
Gönül ise yüce Allah’ın nazargâhıdır.
-
Cihânun nimetinden kendi âb u dânemiz yeğdir
Elin kâşânesinden gûşe-i vîrânemiz yeğdir.
Baki
-
Sanma şâhım, herkesi sen sâdıkâne yâr olur.
Herkesi sen dost mu sandın? belki ol ağyâr olur.
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur,
Yâr olur, ağyâr olur, dildâr olur, serdâr olur.
Yavuz Sultan Selim
Sâdıkâne: sadık olana yaraşır, sadıkça
Ağyâr: yabancılar, rakipler
Dildâr: sevgili, maşuk
Serdâr: kumandan
-
Derler ki gönül derdine tek çâre unutmak
Heyhât unutmak bile cânânı fısıldar.
Nedim
-
Sen bî-haber hayâlin ile gûşelerde biz
Tâ subh olunca her gece ayş u dem eyleriz.
Nedim
* Senin haberin yok, biz senin hayalinle;
(meyhane) köşelerinde sabah oluncaya dek durmadan içeriz.
bî-haber: habersiz
gûşe: köşe
subh: sabah
ayş u dem eylemek: içki içmek
-
Geceler azm ettiğim ol mâhe sâyem havfidir
Bir tarîk ile kabul etmez mahabbet şirketi
Fasîh Ahmed Dede
***
Ay yüzlü sevgilime geceleri gitmemin sebebi, gölgemin korkusudur; zira muhabbet, aşk, üçüncü kişiyi (ortaklığı) kabul etmez.
Gölgem araya karışmasın diye, o yokken, geceleri gidiyorum yârime.
-
Cânımı cânan istemiş, minnet cânıma,
Can nedir ki, vermiyem cânânıma.
"Fuzûli"
-
Arapça Beyit
Ya men bi dünyahu'şteğal
Gad ğarrahü tulu'l-emel
Evelem yezel fi ğafletin
Hatte denâ minhü'l ecel.
El Mevtü ye'ti bağteten
Ve'l gabru sundugu'l amel.
İsbir ale ehvelihe
La mevte illa bi'l ecel.
Ey dünyanın (kendisini) meşgul ettiği kişi, Muhakkak ki Tulu emel (seni)aldattı.
Ecel(in) yaklaştı, (ama)Gaflette olmaya devam etti(n).
Ölüm ansızın gelir, kabir amelin sandığıdır.
Dünyanın sıkıntılarına sabret, ecelsiz gelmez ölüm.