Medine’de inmiştir, 18 ayettir. Mushaftaki sıraya göre 49., iniş sırasına göre ise 106. suredir. Surenin fasıla harfleri, nûn ve mim (ن ، م (dir.
Sure, adını 4. ayette geçmekte olan ve odalar anlamına gelen “el-Hucurât” kelimesinden almaktadır. Surenin ana konusunu, temel ahlaki değerler ve davranışlar oluşturmaktadır.
[b]Sureyle İlgili Nüzul Sebepleri[/b]
Kaynaklarda Hucurât suresiyle ilgili birçok nüzul sebebi anlatılmaktadır. Bunun en önemli nedeni, surenin medeni olması ve muhtemelen müslümanların sayısal olarak çoğaldığı, dolayısıyla daha çok bilginin aktarılma imkânının bulunduğu hicretin 9. yılında inmiş olmasıdır. Aslında surenin birden fazla ayeti için sebebi nüzul bilgisine yer verilmektedir. Bundan dolayı biz de ayet ayet sebebi nüzulleri kaydetmeyi düşünüyoruz.
[color=red][b]1. - 5. Ayetler:[/b][/color]
a) Temîm oğullarından bir grup, Hz. Peygamber’in huzuruna geldi. Hz. Ebû Bekir, “Ka’kâ’ b. Ma’bed’i emir tayin et!” dedi. Hz. Ömer ise, “Akra’ b. Hâbis’i emir olarak tayin et!” dedi. Ebû Bekir, Ömer’e, “Bana muhalefet etmek istedin!” dedi. O da, “Hayır sana muhalefet etmek istemedim!” diye karşılık verdi. Derken tartışma uzadı, sesleri yükseldi, neticede bu ayetler nâzil oldu.
b) Bir grup, Kurban bayramı günü Allah Rasülü (s.a.v.) bayram namazını kılmadan önce kurbanlarını kestiler. O da onlara, kurbanlarını tekrar kesmelerini emretti.
c) “Keşke Allah şu şu konularda ayetler indirse!” diyenler hakkında indi. Zira Allah, onların bu tavrını beğenmemişti.
d) Amr b. Ümeyye ed-Damrî hakkında nâzil olmuştur. O, Peygamber’den (a.s.) izin almaksızın Süleym oğullarından iki kişiyi öldürmüştü.
e) 2. ayet, Sâbit b. Kays b. Şemmâs hakkında inmiştir. Çünkü yüksek sesli biriydi. Konuştuğunda Allah Rasülü (s.a.v.), muhtemelen onun sesinden rahatsız oluyordu.
f) Benî Temîm kabilesi, Allah’ın Elçisine gelmişler ve kapının önünde, “Bizim yanımıza gel! Bizim övgümüz güzel, yergimiz de kötüdür!” diye seslenmişlerdi. O da, “Bu dediğiniz, ancak Allah’tır!” diyerek çıkıp gelmişti. “Biz Temîm oğullarından bir grubuz, şairimizle, hatibimizle seninle şiir ve hitabet yarışması yapmak için geldik.” demişler, o da bunun üzerine, “Ben ne şiirle gönderildim, ne de övünmeyle emredildim! Ancak hadi gelin bakalım!” demişti. Bunun üzerine, Zibrikân b. Kays içlerinden bir gence, “Hadi kalk da, kendinin ve kavminin üstünlüğünü anlat!” demiş, o da denileni yapmıştı. Allah rasülü (s.a.v.) de, Sâbit b. Kays’a emretmiş, o da ona cevap vermişti. Sonra onların şairleri kalkıp şiir okumuş, Hassân da buna karşı şiir okumuştu. Bu karşılıklı konuşma ve şiir okumalardan sonra, Akra’ b. Hâbis şöyle dedi: “Vallahi ne olduğunu anlayamadım, hatibimiz konuştu, ama onların hatibinin sözü daha güzeldi. Şairimiz şiir okudu, onların şairinin şiiri daha güzeldi.” Sonra yaklaştı ve müslüman oldu. Ayetler bunun üzerine indi
[color=red][b]6. Ayet:[/b][/color]
Peygamber (a.s.), Velîd b. Ukbe’yi Benî Mustalik kabilesine zekât memuru olarak göndermişti. Onunla Müstalik oğulları arasında cahiliye döneminden kalma bir husumet vardı. Yola çıkıp bir müddet gittikten sonra, karşısına çıkan süvarilerin kendisini öldüreceklerinden korkarak geri döndü ve şöyle dedi: “Zekât vermeyi reddettiler ve beni öldürmeye kalktılar.” Allah Rasülü de (s.a.v.) onlara savaş açmayı düşünmüştü. Ayet, bunun üzerine nâzil oldu.
[color=red][b]9. Ayet:[/b][/color]
a) Peygamber (s.a.v.), hasta olan Sa‘d b. Ubâde’yi ziyaret etmek için yola çıkmıştı. Bu esnada Abdullah b. Übeyy b. Selûl’e de uğraması rica edilmişti. Eşeğinin üzerinde olduğu halde onun yanına gitti. Abdullah b. Übeyy, “Eşeğinin kokusu bizi rahatsız etti” deyince, o mecliste bulunanlardan Abdullah b. Revâha, “Allah Rasülü’nün (a.s.) eşeğinin kokusu, senin kokundan daha güzeldir” karşılığını verdi. Böylece iki taraf arasında bir tartışma ve kavga meydana geldi. Sonunda birbirlerine ellerindeki sopalarla, ayakkabılarla vurmaya, dövüşmeye başladılar.
b) Diğer bir rivayete göre, bu ayet, aralarında münakaşa bulunan ensardan iki kişi hakkında inmiştir. Bunlardan biri diğerine, “Zorla da olsa hakkımı alacağım.” dedi. Kabilesinin çokluğuna güveniyordu. Diğeri onu, Allah’ın Rasülü’nün (s.a.v.) yanında muhakeme olunmaya davet etti. İş uzadı, sonunda birbirlerine elleriyle ve ayakkabılarla vurmaya başladılar. Ayet bunun üzerine indi.
c) Ensardan İmrân adında bir zat vardı. Bunun Ümmü Zeyd isimli bir hanımı vardı. Kadın ailesini ziyaret etmek istedi, ama eşi onu hapsetti. Onu evinin üst katında tutuyordu. Ailesinden hiç kimse yanına giremiyordu. Kadın ailesine haber göndermiş, bunun üzerine bazı kimseler gelmişler, onu bulunduğu yerden indirmişler, götürmek istemişlerdi. Kocası da dışarı çıkmış, kendi çevresinden yardım istemişti. Amcasının çocukları gelip kadınla ailesinin arasına girmeye çalışmışlardı. Bu esnada ayakkabılarla birbirlerine vurdular ve bu ayet nâzil oldu. Peygamber (a.s.) bir adam göndermiş ve onları barıştırmış, iki taraf Allah’ın emrine boyun eğmişlerdi.
[color=red][b]11. Ayet:[/b][/color]
a) Sâbit b. Kays, kulağı zor duyan biriydi. Bir gün geldi, Peygamberin (a.s.) yanına yaklaşmak istiyordu. Önündeki adama, “Çekil!” dedi. Adam ona aldırmayınca, “Kimsin sen!” dedi. O da, “Ben filanın oğluyum!” cevabını verdi. Sâbit, buna karşılık cahiliye döneminde ayıplanan bir kadının adını söyleyerek, “Sen filanca kadının oğlusun!” dedi. Adam sesini çıkarmadı, başını önüne eğdi.
b) Temîm kabilesi heyeti, Müslümanların fakirlerinin eski püskü halini görünce onlarla alay etti. Ayet bunun üzerine indi.
c) Rasülüllah’ın hanımları, boyunun kısalığından dolayı, Ümmü Seleme’yle alay ettiler. Bundan dolayı ayet-i Kerîme indi.
d) Hz. Safiyye validemiz. Peygamber’e (s.a.v.) gelmiş, “Kadınlar bana, ‘Ey Yahudi kızı Yahudi!’ diye laf atıyorlar.” demiş, o (a.s.) da, “Niçin babam Harun, amcam Musa, eşim de Muhammed demedin?” buyurmuştu.
e) Rasülüllah (a.s.) Medine’ye geldiğinde, Medinelilerin kendi aralarında kullandıkları lakaplar vardı. Birbirlerini, o lakapla çağırıyorlardı. Allah’ın Rasülü’ne (s.a.v.), “Ey Allah’ın Elçisi! Onlar, bundan hoşlanmıyorlar” denildi. Sonra da bu ayet indi.
f) Ebû Cehil’in oğlu İkrime, müslüman olduğunda bazıları kendisi hakkında, “Bu, bu ümmetin Firavun’un oğludur!”demiş, bu da onun gücüne gitmişti. O da, bu durumu Hz. Peygamber’e şikâyet edince ayet inmişti.
g) Ebû Zer ile bir adam arasında bir tartışma vardı. Adam ona, “Ey Yahudi kadının oğlu!” diye seslenmişti. Bunun üzerine, “Birbirinize kötü lakaplar takmayın!” ayeti indi.
h) Ka‘b b. Mâlik el-Ensârî ile Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî arasında bir sorun vardı. O, Abdullah’a, “Ey bedevi!”, Abdullah da ona, “Ey Yahudi!” dedi. Bunun üzerine ayetin bu kısmı nâzil oldu.
[color=red][b]13. Ayet:[/b][/color]
a) Bu ayet, Sâbit b. Kays ve onun kendisine yer açmayan kişi hakkında söylediği söz üzerine indi.
b) Mekke fethedildiği gün, Allah Rasülü (s.a.v.) Hz. Bilal’e emretti, o da Kâbe’nin üzerine çıkıp ezan okudu. O, bununla müşrikleri hor ve hakir kılmak istedi. Bilal ezan okuyunca, Attâb b. Üseyd, “Bugünden önce Üseyd’in canını alan Allah’a hamdolsun!” dedi. Hâris b. Hişâm da, “Muhammed, müezzin olarak bu karakargadan başkasını bulamadı mı?” diye söylendi. Süheyl b. Amr, “Allah bir şeyi beğenmezse, onu değiştirir”
dedi. Ebû Süfyân ise, “Ben bir şey demiyorum, eğer bir şey söylersem, gökyüzü aleyhime şahitlik eder, yeryüzü de benden haber verir.” dedi. Bunun üzerine ayet indi.
c) Siyah bir köle hastalandı, Rasülüllah (a.s.) da onu ziyaret etti, sonra adam vefat etti. Hz. Peygamber, onun yıkama, kefenleme ve defin işlerini gerçekleştirdi. Bu sahabeyi etkiledi, sonra da bu ayet nâzil oldu.
[color=red][b]14. Ayet:[/b][/color]
a) Rivayete göre Benî Esed b. Huzeyme kabilesinden bir grup, kıtlık ve açlık yılında Medine’ye gelmişler, müslüman olmadıkları halde, “İman ettik!” demişlerdi. “Biz, bütün yüklerimiz ve çocuklarımızla geldik, falan ve filan kabile gibi seninle savaşmadık, zekât gelirlerinden bize de ver!” diyerek müslümanlıklarını Allah Rasülü’nün başına kakıyorlardı. Bunun üzerine ayet indi.
b) Söz konusu ayet, Allah’ın Fetih suresinde kendilerinden bahsettiği ve kendilerini emniyete almak için müslüman olduklarını söyleyen Müzeyne, Cüheyne, Eslem, Eşca‘ ve Ğifâr kabilelerinin bedevileri hakkında nâzil oldu. Onlardan Hudeybiye savaşına gelmeleri istendiğinde, katılmadılar. Bunların yerleri, Mekke ile Medine arasında idi. Rasülüllah’ın (a.s.) seriyyelerinden biri onların yanından geçtiğinde, mallarını ve kanlarını korumak için, “İman ettik!” derlerdi. Peygamber (a.s.) Hudeybiye savaşına çıktığında, onların da sefere katılmalarını istedi, ancak onlar onunla birlikte savaşa gitmediler.
|