Meleklerin Varlığına İman

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Meleklerin Varlığına İman
« : 03 Şubat 2018, 11:01:06 »
İnsanı yeryüzündeki diğer canlılardan ayıran önemli farklardan biri de, irade
sahibi olmasıdır. İrade sahibi varlık, önünde bulunan seçeneklerden birini
tercih edebilecek durumdadır. Allah Teâlâ, insanın dünyaya geliş gayesini
“imtihan olmak” şeklinde belirlemiştir. İnsan, dünya adı verilen bu imtihan
alanında iradesini özgür bir şekilde kullanmak için, onu iyiliğe ya da
kötülüğe teşvik eden varlıklara muhtaçtır. Bu nedenle, insanı kötülüğe
çağırmak için şeytan, iyiliğe davet etmek için de melekler yaratılmıştır.

İnsanın meleklere inanması demek, meleklerin telkin ve teşviklerine göre
hareket edip mevcut yeteneklerini bu yönde yükseltmesi gerektiği anlamına
gelir. Bunun sonucu olarak o, şeytanların her türden kötü telkinlerinden ve
fitnelerinden de uzak durur.

Melek inancı, maddeci ve pozitivist anlayışlara karşı varlığın sadece
görünen nesnelerden ibaret olmadığını hatırlatıp manevî ve ruhanî âlemlerin
bulunduğunu da hatırlattığı için bütün dinlerde olduğu gibi İslâm’da da önem
kazanmıştır. Allah’ın rızasına uygun, dürüst ve ahlâklı bir hayat yaşamaya
kendini adamış olan mümin, kâinatta bu idealleri temsil eden ve en üst
mertebede yaşayan görünmez varlıkların bulunmasından manevi bir destek
alır ve aynı seviyeye ulaşmak için çaba sarf eder. Buna karşılık insanları
kötülüğe teşvik eden şeytanlardan da uzak durur. İrade gücüyle iyi ve kötü
arasında tercihte bulunabilen insanlar, kendilerine anlatılan melek ve şeytan
davranışları üzerinde düşünme ve karşılaştırma yapabilme imkânı bulurlar.

Nasıl ki peygamberler yaşamlarıyla, vahiyle gelen teorik ilkelerin somutlaşmasını
sağlıyorlarsa, melek modeli de ulaşılması beklenen hedef
açısından benzer bir işlevi görmektedir.

Allah’ın melekleri yaratmasının şüphesiz daha başka gayeleri ve
hikmetleri de vardır. Kur’an’da belirtilen çerçevede Allah’a teslimiyetin
sembolü olan melekler, fizik âlem ile ulûhiyet makamı arasında bir köprü
vazifesi görmektedirler. Çeşitli ayetlerde Cenâb-ı Hakk’ın kâinatı melekler
aracılığıyla sevk ve idare ettiği vurgulanmaktadır. Bunun gibi melekler, Allah
Teâlâ’nın mesajlarının insanlığa iletilmesinde de etkin rol oynamaktadırlar.
Onlar aracılığıyla peygamberlere iletilen vahiy, Allah tarafından insanlara
iletilen emir ve yasakları ihtiva etmektedir. Melekler Allah’ın emirlerini
insanlığa ileten bir elçi konumundadır.

Öte yandan meleklerin insanlara dua ve istiğfar etmesi, onların
müminlerle dostluğa dayalı bir bağ kurmasını sağlamaktadır. Bir ayette
Allah’a inanan ve istikamet üzere yaşayan kişilere ömürlerinin sonunda
meleklerin geldikleri ve onlara korkmamalarını ve geride bıraktıkları için
üzülmemelerini telkin ettikleri haber verilmektedir. (Fussilet 41/30) Melekler
insanoğlunun sürekli olarak yanında bulunan, onu koruyan kollayan,
yaptıklarını kaydeden varlıklardır. Bu durum insanda bir tür kontrol duygusu
oluşturur. Her durumda sahipsiz olmadığını kavrayan insan, böylece kendini
güvende hisseder. Bu şuur insanın davranışlarına olumlu manada tesir eder
ve onun sürekli olarak iyilik istikametinde ilerlemesini sağlar.

Modern dönemde gelişen, Kur’an ayetlerini bilimsel gelişmeler ışığında
yorumlayan anlayışların da etkisiyle, melekleri rüzgâr, şimşek gibi tabiat
güçleriyle özdeşleştiren bazı yaklaşımlar olmuştur. Bu türden bilimsel
yorumlar, evreni mekanik bir işleyişe indirgeyeceği gibi dinin özünde var
olan manevî rehberlik duygusunun da yok olmasına yol açar. Latîf ve nuranî
bir yapıda bulunmaları, melekleri diğer varlıklardan farklılaştırmakla birlikte
onların gerçek bir varlık türü olmasına engel olmaz. Ayrıca âyet ve
hadislerde meleklerin görevlerine işaret eden ifadeler, tabiattaki işleyişin ilâhî
bir kontrol altında bulunduğunu vurgulamaya yöneliktir. Dolayısıyla
melekleri bu görevlere karşılık gelen tabiat olaylarıyla eşleştirmeye gerek
yoktur. Kâinatın sadece beş duyunun kapsamına giren nesnelerden
oluşmadığı, maddî alanın mükemmel bir işleyiş için tek başına yeterli
sayılamayacağı, ruh vb. birçok görünmeyen varlık sayesinde maddenin
hayatiyet kazandığı inancını benimseyenler, naslarda Allah’ın mahlûkatı sevk
ve idare etmesine aracılık ettiği bildirilen meleklerin duyular üstü
gerçekliğini de kabul eder.