Sorular ve Cevaplar => Edebiyat ve Hobi => Bilgi Bankası => İlginç yazılar => Konuyu başlatan: gece_mavisi - 24 Ekim 2013, 00:07:02

Başlık: Resmî tarihin hainleri: 150’likler Listesi
Gönderen: gece_mavisi - 24 Ekim 2013, 00:07:02
Cumhuriyet’in hain ihtiyacı

Daha önce ayrıntılı biçimde anlatmıştım ama kısaca özetlemek gerekirse, 11 Eylül 1920’den Mayıs 1923’e kadar görev yapan 14 İstiklal Mahkemesi’nde ‘casusluk’, ‘bozgunculuk’, ‘asker kaçağı olmak’, ‘eşkıyalık yapmak’, ‘saltanat yanlısı olmak’ ve ‘isyancılık yapmak’ suçundan toplam 59.164 kişi yargılanmış, bunların 41.678’ine çeşitli cezalar verilmiş, 1054 idam cezası infaz edilmişti.

Rejimin ‘hain’ ihtiyacı henüz doymamıştı ancak 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması, birçok alt anlaşma ve sözleşmenin yanısıra, 1 Ağustos 1914 ile 20 Kasım 1922 arasında işlenen savaş ve ‘Ermeni Tehciri’ suçlarına karışanlara genel af, yasa ve protokoller de içeriyordu. Bu maddeleri, İttihatçı gelenekten gelen mesai arkadaşlarını cezadan korumak isteyen Mustafa Kemal eklettirmişti ancak, dava arkadaşlarını koruyayım derken, ‘davaya katılmamış/ karşı çıkmış/ ihanet etmiş’ kişilerin cezalandırılması konusunda rejimin elini de bağlamıştı.

Bu paradoksu çözmek Lozan Delegasyonu üyesi Dr. Rıza Nur’a nasip oldu. Büyük tartışmalardan sonra, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne, Milli Mücadele sırasında İtilaf Devletleri’yle ya da İstanbul hükümetleriyle işbirliği yapmış 150 kişiyi af kapsamı dışında tutma hakkı tanındı. Ancak Türkiye bu kişileri herhangi bir şekilde cezalandıramayacak, sadece eğer halen yurtdışındaysalar bunların Türkiye’ye girmesini ya da halen Türkiye’de oturuyorlarsa, bunların Türkiye’de yaşamasını yasaklayabilecekti.

Neden 150 kişi?

Sayının neden 150 olduğu bugüne dek bir muamma olarak kaldı. Bazılarına göre bu sayı İngilizlerin 1919’da Malta’ya götürdüğü 150 kişiye nazire idi. Bazılarına göre görüşmeler yapıldığı sırada zaten 150 kadar ‘hain’ yurtdışına çıkmıştı. Fiili durumu hukuki duruma çevirmek için 150 kişi denmişti. Hangisi olursa olsun, Lozan’da sadece sayı tesbit edilmişti. Listeye kimlerin konulacağına daha sonra karar verilecekti. Yani suçtan listeye değil, listeden suça gidilecekti.

Kimin ‘hain’, kimin ‘milli mücadeleye karşı’, kimin ‘suçlu’ olduğunun somut delillerle ve hukuki süreçlerle tesbit edildiğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu iş kapalı kapılar ardında, kişisel kanaatlerle, şüphelerle yapıldı. Öncelikle Mustafa Kemal ve ekibinin iktidar mücadelesinde saf dışı bırakmak istediği çok kişi tesbit edildi. Sonra, iktidara yakın milletvekillerinin, yöneticilerin veya önemli şahısların şu veya bu nedenle karşı oldukları, istemedikleri adamlar listeye eklendi. Liste şiştikçe şişti, sayı binlere vardı. Ardından 600’e indirildi.

Hain yaratma yöntemleri

16 Nisan 1924 tarihli TBMM’de yapılan gizli celsede, Dâhiliye Vekili Ferit (Tek) Bey, Emniyet tarafından hazırlanan 600 kişilik ilk listenin “şuna değmiş, buna değmemiş” denerek önce 300 kişiye sonra da 150 kişiye indirildiğini belirtmiş ardından bu kişilerin nasıl seçildiğini anlatmıştı. Ancak liste kimseyi memnun etmedi elbette. Her kafadan bir ses çıkıyor, şu veya bu kişinin neden listede olmadığı soruluyordu. Örneğin İzmir Mebusu Şükrü (Saraçoğlu) Bey, listede hiç Rum ve Ermeni olmamasından yakınırken, Çorum Mebusu Mustafa Bey de kendisine destek çıkıyordu: “Aynı cürmü irtikâp edenlerden [aynı suçu işleyenlerden] bir Türk, bir Rum var, bir Ermeni var, bir Arap, Arnavut var, bir Çerkes var. Binaenaleyh evvela Türk kalır, Ermeni veya Rum gider ve nihayet Türk gider…” Bu sefer Karesi Mebusu Ahmet Süreyya (Örgeevren) Bey’in itirazı duyuluyordu: “Evvela Türk gider çünkü hıyanet etmiştir!”

Kaç tür hain vardır?

Tartışmalar şiddetlenince, İstanbul Mebusu Akçoraoğlu Yusuf Bey “kırk yılda bir kürsüye çıkan biri olarak kendilerini sabırla dinlemeleri” ricasıyla söze başlamış ancak, bazı milletvekillerinin çıkardığı patırtı yüzünden zorlukla yürütmüştü konuşmasını. Söylediği özetle şöyleydi: “Herhangi bir insan için verilecek kararların en ağırı olan vatandaşlıktan çıkarma kararını almaya çalışıyoruz. Ancak böyle ağır bir tedbiri belli hukuksal prensiplere göre almak lazımdır ancak milletvekillerinin buna sabrı yoktur. Yaklaşan iftar saatinin de etkisiyle, çabucak listeye kimin gireceğini görmek istemektedirler. Bu da Meclis’i yanlışa götürebilir. Bu yüzden biraz sakin olalım.”

Ne prensibi efendi?

Dâhiliye Vekili Ferit (Tek) Bey, Yusuf Bey’in endişe etmemesini, çünkü listeyi yaparken belli prensiplere sadık kaldıklarını açıkladı. Ancak Yusuf Bey’in ısrar etmesi üzerine patlayıverdi: “Efendim, prensip diye ne istiyorsunuz? Hain, hain[dir]. Ne prensibi? Yalnız hıyanetin vecih (yolu) ve nevii (türü) itibariyle ancak tasnif kabil olur. Yoksa prensip nedir?”

Elbette bu cevaptan sonra Yusuf Bey’de konuşacak cesaret kalmadı.

23 Nisan 1924 günü TBMM’deki gizli oturumda listedeki isimler üzerinde tartışmaya geçildi. Ferit Bey isimleri okudukça, milletvekillerinden sesler yükseliyordu: “Ahmak”, “Budala”, “Alçak”, “Bunak”, “Rezil”, “Satılmış”, “Mel’un”, “Sülükler”, “Artin”, “Kürt Mustafa”, “Sekiz yüz bin Ermeni kestik diyen adam”, “Yunan bayrağını öpen”…

Mebuslar, listeye eklenmesi için yeni isimler öneriyorlardı. Birinin önerdiğini diğeri beğenmiyor, kendi adayının neden daha fazla ‘hain’ olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Örneğin Karahisar-ı Şarki (Afyon) Mebusu Ali Sururi Efendi, Hürriyet ve İtilaf Fırkası (HİF) yöneticilerinin listeye konmasını, başkaları Kürt Teali Cemiyeti ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti ile ilişkisi olan eski İttihatçı Abdullah Cevdet’in veya 1920’de Yozgat’ta isyan eden Çapanoğulları’nın listeye eklenmesini istiyordu. İlk öneri kısmen karşılandı, nedense diğer ikisi reddedildi.
Venizelos’a söz verdik

Kütahya Milletvekili Recep (Peker) Bey, Emniyet’in hazırladığı 600 kişilik listeden geri kalanların ziyan olmaması (!) için, bu kişilerin fotoğraflı künyelerini içeren bir ‘Siyah Liste’ hazırlanıp iskelelere, istasyonlara asılmasını, Emniyet Teşkilatı’na dağıtılmasını önerdiyse de öneri reddedildi. Karesi Mebusu Ahmet Süreyya Bey, Ermeni, Rum ve Yahudilerin de eklenmesi için epey mücadele etti ancak bu teklif Ferit Bey tarafından “600 kişilik listede Rumlar ve Ermeniler de vardı ancak Lozan’da İsmet Paşa ile Venizelos arasında imzalanan ek protokolle Rumların (dolayısıyla diğer gayrımüslimlerin) listeye konmayacağına söz verdik” denerek kabul edilmedi. Sonunda 150’likler listesine kesin biçimini verme işinin Bakanlar Kurulu’na bırakılmasına, kesin listenin tekrar TBMM’ye gelmesine karar verildi.

Bakanlar Kurulu’nun hazırlayıp son şeklini verdiği liste 22/23 Nisan 1924 Çarşamba gecesi, tekrarlanan gizli oturumda ele alındı. Bu kez öyle ilk oturumdaki gibi uzun tartışmalar olmadı ama oturum yine elektrikli geçti. Listeye hâlâ yeni kişilerin eklenmesine uğraşılıyordu. Sonunda Dâhiliye Vekili Ferit Bey inisiyatifi ele aldı ve el kaldırma usulüyle alelacele bir oylama yaptı. Mebusların “Yoklama isteriz” nidaları arasında “Kabul edilmiştir” diyerek açık celseye geçti. Aynı gün bir kararname ile muhtemelen 600 kişilik listede yer alanlardan vatandaşlıktan çıkarılma koşulları taşıyanların ‘Vatandaşlıktan Iskat Defteri’ne kaydedilmesine karar verildi.
Vahdettin’in maiyeti

1 Haziran 1924’te TBMM’de kabul edilen 150 kişilik listeye girenler on grupta toplanıyordu. (Tam liste yazının sonunda.) Birinci grupta son Padişah Vahdettin’in maiyetinden sekiz kişi (Yaver-i Has Kiraz Hamdi Paşa, Hademe-i Hassa Kumandanı Zeki, Hazine-i Hassa müfettişlerinden Kayserili Şaban Ağa ve Tütüncübaşı Şükrü, Serkarin Yaver Ömer Paşa, Yaverandan Erkan-ı Harp Miralay Tahir, Seryaver Ahmet Avni Paşa ve Eski Hazine-i Hassa Müdürü ve Defter-i Hakani Emini Refik) vardı.

Vahdettin, 1-2 Kasım 1922’de Saltanat’ın ilgasından sonra ‘firar ettiğinden’, Sevr görüşmelerinin baş mimarı Damat Ferit ile Mustafa Kemal ve arkadaşları için idam fetvası yayımlayan Dürrizade Abdullah Efendi ise öldüğünden listede yoktu. Listeye girmeyen hanedan üyeleri ise 3 Mart 1924’te Halifeliği ilga eden 431 sayılı Kanun’la sürgüne gönderileceklerdi.

İkinci grupta 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması’nı imzalayan heyet üyeleri (Eski Maarif Nazırı Hadi Paşa, Ayandan Şûra-yı Devlet eski Reisi Rıza Tevfik ve Bern eski Sefiri Reşad Halis) vardı.

Halife Ordusu mensupları

Üçüncü grupta İstanbul’un Anadolu güçlerini hizaya getirmek için 18 Nisan 1920’de oluşturduğu Kuvve-i İnzibatiye’ye (Halife Ordusu) dâhil kabine üyeleri (eski Adliye Nazırı Ali Rüşdi, eski Ziraat ve Ticaret Nazırı ve eski Konya Valisi ‘Artin’ Cemal, eski Bahriye Nazırı ‘Cakacı’ Hamdi Paşa, eski Maarif Nazırı ‘Rumbeyoğlu’ Fahreddin, eski Ziraat ve Ticaret Nazırı ‘Kızılhançerli’ Remzi) ile eski Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi vardı.

Dördüncü grupta Kuvva-i İnzibatiye’den yedi asker (Süleyman Şefik Paşa, ‘Bulgar’ Tahsin Miralay Ahmet Refik Tarık Mümtaz, Ali Nadir Paşa, Kaymakam Fettah, ‘Çopur’ Hakkı) vardı. Halife Ordusu’nun fiili kumandanı Çerkes asıllı Anzavur Ahmed ise öldüğü için listeye konmamıştı.

‘Çerkes’ Ethem Bey ve arkadaşları

Beşinci grupta Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya iltihak etmemiş 32 mülkî ve askerî yönetici bulunuyordu. Altıncı grupta, Milli Mücadele’nin ilk yıllarında Mustafa Kemal’le bilek güreştirmiş ve yenilerek Yunanlılara sığınmak zorunda kalmış ‘Çerkes’ Ethem Bey ve iki kardeşi (Reşit ve Tevfik Beyler) ile Ethem Bey’le hareket etmiş olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın başkanlarından Kuşçubaşı Eşref ve kardeşi Hacı Sami ile Ethem Bey’in dört adamı bulunuyordu.

Yedinci grubu, 24 Ekim 1921’de, İngilizlerin ve Yunan işgal kuvvetlerinin himayesinde, Şark-ı Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti’nin (Yakın Doğu Çerkeslerinin Haklarını Sağlama Derneği) kongresine katılan 18 kişi oluşturuyordu.

‘Mütareke Basını’

Sekizinci grupta İtilaf Kuvvetleri’yle işbirliği yapan 13 polis vardı. Dokuzuncu grupta Milli Mücadele sırasında İşgal Kuvvetleri’yle birlikte davranan ya da Kemalist güçlere destek vermeyen 12 gazeteci (en ünlüleri Mevlanzade Rıfat, Sait Molla, Refik Halit, Refii Cevat Ömer Fevzi) vardı. Bir başka ünlü ‘hain’ gazeteci Ali Kemal, 6 Kasım 1922’de İzmit’te Sakallı Nurettin Paşa’nın örgütlediği gruplarca linç edildiğinden listeye girmesine gerek kalmamıştı. Günümüzde, İzmir’de yayımlanan Köylü gazetesi sahibi Refet Bey’in adının listeye 150. kişi olarak daha sonra Mustafa Kemal tarafından eklendiği söylense de, 16 Nisan 1924 tarihli gizli celsede Refet Bey’in adı geçiyor. Anlaşılan Refet Bey’in adının listeye konması önce unutulmuş sonra bu hata fark edilmişti.

Gariban köylüler

41 kişilik son grubu ise çoğunluğu Ege Bölgesi’ndeki çeşitli isyanlara katılmakla, eşkıyalık yapmakla veya ‘Türklere mezalim yapmakla’ suçlanan Çerkes köylüler ile düşmanla işbirliği yaptığı ileri sürülen şahıslar meydana getiriyordu. Kısacası, onca uğraşa rağmen, listenin çoğunluğunu, Recep (Peker) Bey’in deyimiyle “birtakım çobanlar ve alelade şakiler” oluşturmuştu. Öte yandan listedeki ‘önemli’ şahısların neredeyse tamamı yurtdışındaydı.

Sonuçta geriye kalanlar derhal yurtdışına çıkarıldılar. 150’likler, 28 Mayıs 1927’de kabul edilen 1064 sayılı Kanun’la vatandaşlıktan da çıkarıldılar. Malları müsadere edildi. (1924-1927 arasında ‘hain’ avına devam edildiğini hatırlatalım. 1925’te Takrir-i Sükûn’u takiben İstiklal Mahkemelerince cezalandırılanlarla, 1926’da İzmir Suikastı Davası sonrasındaki cezalandırmalar bu furyadandı.)
Sürgünde siyaset

Sürgünlerin bir bölümü tarihin tekerleğinin geri döndürmeye çalışarak Türkiye aleyhine siyasi faaliyetlerine devam ettiler (ki bunlar ayrı bir yazı konusu) ancak büyük bir bölümü sadece hayatlarını idame ettirmekle meşguldüler. Lozan Antlaşması’nda Türkiye’nin sürgünlere intikam duygularıyla yaklaşmayacağı ve onları hiçbir şekilde incitmeyeceği hükme bağlandığı halde, sürgünlerin toplandığı merkezler (Yunanistan’da Gümülcine, Romanya’da Dobruca ve Köstence, Mısır’da Kahire, Suriye’de Şam, Ürdün’de Amman) Türk istihbarat görevlileri tarafından sürekli gözetim altında tutuldu. Bazı 150’likler (Vahdettin’in yaveri Kiraz Hamdi Paşa, Tütüncübaşısı Şükrü Bey, Hadame-i Hassa Kumandanı Zeki ve Gazi Ayıntap Mutasarrıfı Celal Kadri Bey gibi) Türkiye için casusluk yapmak zorunda bırakıldı.

1930’da Yunanistan’la Türkiye arasında bir dostluk antlaşmasının imzalanması sırasında Türkiye’nin isteği üzerine Yunan hükümeti Yunan vatandaşı olmayanları yurtdışına sürdü. Türkiye Yunanistan’dan çıkarılanların kabul edilmemesi için Mısır, Suudi Arabistan ve Yugoslavya’ya baskı yaptı, çoğu olayda da başarılı oldu.

Sancılı bir af süreci

1933 yılında Cumhuriyet’in 10. yıldönümü şerefine genel af ilan edilmesi düşünüldüğünde eski Şark İstiklal Mahkemesi üyelerinden Urfa Mebusu Ali Saip Ursavaş 150’liklerin de affa dâhil edilmesini önerdi ancak bu öneri kabul edilmedi. 150’liklerin affı ancak 1938 yılında mümkün oldu. Çünkü artık Cumhuriyet oturmuş, rejim muhaliflerinin sesi tümüyle kısılmış, 150’liklerin yarısı ölmüştü, diğer yarısı yaşlı ve hastaydı.

Mustafa Kemal’i affa yönelten somut olayın ise 150’likler arasında olan ve 20 yıl Suriye’de yaşayan Refik Halit’e duyduğu sempati olduğu söylendi. Yakup Kadri’ye göre Refik Halit Türkiye’de bu 20 yıl içinde yaşananları anlatan Deli adlı bir komedi kaleme almıştı. Mustafa Kemal bir toplantıda bu eseri kahkahalarla okmuş ve “Bu Refik Halit’in yirmi yıllık bir akıl hastasının, şuuru yerine gelip kendisini baştanbaşa değişmiş bir Türkiye’de bulunca tekrar delirişini gösteren bir tiyatro eseridir” demişti. Mustafa Kemal’in “Ne yapacaksak yapalım, onun bir an evet memlekete dönmesinin çaresine bakalım” demesi üzerine, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, yazarın bir sınır karakoluna teslim olmasını, oradan da “nezaketle Ankara’ya gönderilmesi” şeklinde bir çözüm bulmuş, ancak Refik Halit bu teklifi kabul etmediği için genel af yoluna gidilmişti. (Refik Halit’e Karay soyadını Atatürk’ün verdiği söylenir. Bunun ilginç hikâyesini bilenler bilmeyenlere anlatsın demekle yetinelim.)

14 yıl sonra aynı gün

Tesadüf müdür yoksa gizli bir sembolizmin ürünü müdür bilinmez, 150’likler kanunun çıktığı 1 Haziran 1924’ten tam 14 yıl sonra aynı gün, yani 1 Haziran 1938’te TBMM’de af konusu görüşülmeye başlandı. Ancak, 150’liklere hâlâ büyük antipati vardı. Örneğin Cumhuriyet gazetesinin sahibi ve başyazarı Yunus Nadi 150’liklerin affedilmesine karşı çıkarken, asıl adı Enis Avni olan İttihatçı yazar Aka Gündüz “affa evet dediği için kocasını Anafartalar’da, evladını Sakarya’da şehit verenlerden” af dileyerek milli duyguları tahrik ediyordu.

Meclis’te Isparta Mebusu İbrahim Demiralay “Biçareler”, Gümüşhane Mebusu Ali Şevket Öndersev “Zavallı adamlar”, Gümüşhane Mebusu Durak Sakarya, “Vatanın bağrına hançer dayayanlar”, “Damgalı vatan hainleri” diyerek koroyu destekliyordu. İçel Mebusu Fikret Mutlu “Zavallı, bedtıynet (kötü yaradılışlı) insanlar, yaşayan ölüler” derken, Ordu Mebusu Muhittin Baha Pars “Onlar birer pıhtı, müstahase (fosil), iğrenç birer vücuttan ibarettir” gibi tıbbî analojilerle tansiyonu yükseltiyordu. Eskişehir Mebusu Emin Sazak ise, “Bunlar da Ali Kemal gibi ölmelidir. Ben bunları birer birer dişlerimle etlerini kopararak öldürmek isterim” diyerek, halkı adeta 150’likleri linçe davet ediyordu.

Büyük şefler affedicidir

Sonunda Adliye Vekili Şükrü Saraçoğlu duruma el koydu ve “Büyük milletler ve büyük şefler cezalarında ve aflarında daima büyük hamleler yaparlar. Türk milleti ve onun şefi çok büyüktür; affı da eserleri gibi büyük olacaktır” diyerek muhaliflerin direncini kırdı. 3961 sayılı Af Kanunu 29 Haziran 1939’da TBMM’de kabul edildi. Ancak af sınırlıydı. 150’liklerin askerlikleri sayılmayacak, memuriyette geçen hizmetleri dikkate alınıp emekli maaşına hak kazanamayacaklar, kanunun yürürlüğe girdiği 16 Temmuz 1938 tarihinden başlayarak sekiz yıl kamu hizmetlerinde bulunamayacaklardı. 150’liklerin mallarını müsadere eden kanun yürürlükten kaldırmasına rağmen bu kanunla doğmuş bütün hukuki sonuçlar da saklı tutulmaktaydı. Dahası yurda dönecek 150’likleri Bakanlar Kurulu, lüzum gördüğü anda vatandaşlıktan tekrar çıkarabilecekti. Yani her an kapı dışarı edilmeleri sözkonusuydu.

Kanunun kabulünden sonra 150’liklerden hayatta kalanlar (50 veya 51 kişi) peyderpey yurda döndüler. Bu kişilerin İstihbarat Teşkilatı tarafından takibine devam edildi, her adımları Emniyet’e rapor edildi. Dönenlerden bazıları (örneğin Refii Cevat Ulunay, Refik Halit Karay) ömürlerinin kalan yıllarında sıkı birer Atatürkçü oldular. Dönmeyenler arasında hikâyesi ayrı bir yazı konusu olan ‘Çerkes’ Ethem Bey de vardı. Böylece Cumhuriyet’in ilk çeyreğine damgasını vuran ‘hain avı’ hız kesti.

Heyeti Mahsusalar

Ordu ve bürokrasideki ‘hainlerin’ tasfiyesi ise Heyeti Mahsusalar aracılığı ile yapılmıştı. Milli Mücadele’ye katılmadığı tesbit edilen askerî personelin yargılamaları aslında 1922-1923’te Adapazarı (Osman Paşa Divanı) ve İzmir’de kurulan Divan-ı Harp Mahkemesi’nde yapılmış ve suçlular cezalandırılmıştı. Beraat edenlerin eski görevlerine dönmek istemeleri üzerine konu TBMM’nin 20-24 Eylül 1923 günlü gizli oturumlarında görüşüldü ve Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım (Özalp) Bey’in bu durumun sakıncalı olduğunu söylemesi üzerine 25 Eylül 1923’te, 347 numaralı “Mücadele-i Milliyeye İştirak Etmeyen ve Hududu Milli Haricinde Kalan Erkan, Ümera ve Zabitan ve Memurin ve Mensubini Askeriye Hakkında Yapılacak Muameleyi ve Cidali Milliyeye İştirak Edenlerin Tekaüd Müddetlerinin Sureti Hesabını Natık Kanun” çıkarıldı.

Binlerce memurun tardı

Kanunun adından da anlaşılacağı gibi amaç Milli Mücadele’ye katılmayan askerî personeli ayıklamaktı. Bunun için Bursa’da Albay Ahmet Derviş Bey başkanlığında 10 kişilik bir askerî heyet oluşturuldu. Heyet derhal çalışmalara başladı ve kiminin askerlikle ilişkisini kesti, kimini emekli etti. Bu minvaldeki 300 kişil ordudan tasfiye edildi. İkinci adım, 26 Mayıs 1926 tarihinde, Mülki Heyeti Mahsusa diye bilinen ve sivil memurları ayıklamak için çıkarılan “Mücadele-i Milliyeye İştirak Etmeyen Memurin Hakkında 854 Sayılı Kanun” oldu. Heyet sorguladığı 3.150 kişiden 1250’si için olumsuz karar verdi ve memuriyetten uzaklaştırdı.

Telafisi zor zararlar

Ancak, kimin Milli Mücadele’ye katıldığı, kimin katılmadığı, katılanların samimiyeti, katılmayanların nedenlerini tesbit etmenin güçlüğü yüzünden yüzlerce haksızlık iddiası ortaya çıktı. Bu iddiaları soruşturmak üzere 21 Mayıs 1928 tarihinde 1289 sayılı “Âli Karar Heyeti Hakkında Kanun” çıkarıldı. Heyeti Mahsusalar’ın ve Âli Karar Heyeti’nin kararları 1933’deki 10. Yıl Affı’ndan sonra beş yıl süre daha yürürlükte kaldı ve bu kurullarca cezalandırılanlar ancak Atatürk’ün ölümünden önce çıkarılan genel afla (150’liklerle birlikte) aklanabildiler. Ancak kesin kaldırma kararlarında bile iki yıllık bir süre için daha normal devlet memuru olamama kaydına yer verilmişti. Son beş yıl boyunca da haksız uygulamalardan yakınmalar 1952’ye kadar devam etti. Kısacası devletin kara listesine girmek kolay, çıkmak ise pek zordu! Kıssadan hisseyi çıkarmak ise sizlere kaldı…

***

150’likler Listesi

Not: Bazı isimlerin başında ya da sonunda bulunan ve ‘eski’ anlamına gelen ‘Esbak’, ‘Sabık’ ibareleri okuma kolaylığı olması için kaldırılmıştır. Ayrıca cümleler günümüzün yazım kurallarına uygun hale getirilmiştir.

Vahdettin’in Maiyeti 1. Yaver-i Has Kiraz Hamdi 2. Hademe-i Hassa Kumandanı Zeki 3. Hazine-i Hassa müfettişlerinden Kayserili Şaban Ağa 4. Tütüncübaşı Şükrü 5. Serkarin Yaveri Ömer Paşa 6. Yaverandan Erkân-ı Harp Miralayı Tahir 7. Seryaver Ahmet Avni Paşa 8. Hazine­-i Hassa Müdürü ve Defter-i Hakani Emini Refik
Kuvve-i İnzibatiye’ye Dâhil Kabine Üyeleri 9. Şeyhülislam Mustafa Sabri 10. Adliye Nazırı Ali Rüşdi 11. Ziraat ve Ticaret Nazırı Cemal 12. Bahriye Nazırı Cakacı Hamdi Paşa 13. Maarif Nazırı Rumbeyoğlu Fahreddin 14. Ziraat ve Ticaret Nazırı Kızılhançerli Remzi

Sevr Antlaşmasını İmzalayan Heyet Üyeleri
15. Maarif Nazırı Hadi Paşa 16. Ayandan Şûra-yı Devlet Reisi Rıza Tevfik 17. Bern Eski Sefiri Reşad Halis
Kuvve-i İnzibatiye’ye Dâhil Olanlar
18. Kuva-yı İnzibatiye Başkumandanı Süleyman Şefik Paşa 19. Yaveri Süvari Yüzbaşısı Bulgar namıyla maruf Tahsin 20. Kuva-yı İnzibatiye Erkan-ı Harbiye Reisi Miralay Ahmet Refik 21. Kuva-yı İnzibatiye Mitralyöz Kumandanı ve Damat Ferit’in Yaveri Tarık Mümtaz 22. Kuva-yı İnzibatiye kumandanlarından İzmir Kolordusu Kumandanı Ali Nadir Paşa 23. Kuva-yı İnzibatiye mensuplarından ve Nemrut Mustafa Divan-ı Harp Üyesi Kaymakam Fettah 24. Kuva-yı İnzibatiye mensuplarından ‘Çopur’ Hakkı

Mülkiye ve Askeriye Mensupları
25. Bursa Valisi Gümülcineli İsmail 26. Ayandan Konyalı Zeynelabidin 27. Cebelibereket Mutasarrıf-ı sabıkı Fanizade Mesut 28. Hürriyet ve İtilaf Fırkası lideri Miralay Sadık 29. Malatya Mutasarrıfı Bedirhani Halil Rahmi 30. Manisa Mutasarrıfı Giritli Hüsnü 31. Divan-ı Harp Reisi Nemrut Mustafa Paşa 32. Uşak Belediye Reisi Hulusi 33. Adapazarı Kaymakamı ‘Hain’ Mustafa 34. Tekirdağ Müftüsü Hafız Ahmet 35. Afyonkarahisar Mutasarrıfı Sabit 36. Gazi Ayıntap (Gaziantep) Mutasarrıflığı’nda bulunmuş Celal Kadri 37. Hürriyet ve İtilaf Katib-i Umumisi Adanalı Zeynelabidin 38. Mülga [Kaldırılmış] Ayan’dan Evkaf Nazırı Vasfi Hoca 39. Harput Valisi Ali Galip 40. Bursa Vali Vekili Aziz Nuri 41. Bursa Müftüsü Ömer Fevzi 42. İzmir Kadı Müşaviri Ahmet Asım 43. İstanbul Muhafızı Natık 44. Dâhiliye Nazırı Ayan’dan Adil 45. Dâhiliye Nazırı Ayan’dan Mehmet Ali 46. Edirne Valisi ve Şehremini Vekili Salim (Mirimiran) 47. Kütahya’da Yunanlılara mutasarrıflık eden Hoca Rasihzade İbrahim 48. Adana’da valilik eden Abdurrahman 49. Karahisar-ı Şarki [Şebinkarahisar] Mebusu Ömer Fevzi 50. İşkenceci namıyla maruf Mülazım Adil 51. İşkenceci namıyla Maruf Mülazım Refik 52. Kırkağaç Kaymakamı Şerif 53. Çanakkale Mutasarrıfı Mehmet Mahir 54. İstanbul Merkez Kumandanı Emin 55. Kilis’te kaymakamlık eden Sadullah Sami 56. Dâhiliye Nezareti Dava Vekili ve Bolu Mutasarrıfı Osman Nuri

Ethem Bey ve Yandaşları
57. Ethem Bey 58. Ethem’in biraderi Reşit 59. Ethem’in biraderi Tevfik 60. Kuşçubaşı Eşref [Teşkilat-ı Mahsusa’nın başkanlarından] 61. Kuşçubaşı Eşref’in biraderi Hacı Sami 62. İzmirli Akhisar Kumandanı Yüzbaşı Küçük Ethem 63. Düzceli Mehmetoğlu Sami 64. Burhaniyeli Halil İbrahim 65. Susurluk’tan Demirkapılı Hacı Ahmet
Çerkez Kongresi Üyeleri 66. Hendek Kazası’nın Sümbüllü Karyesi’nden Bağ Osman 67. Eski İzmir Mutasarrıfı İbrahim Hakkı 68. Baraev Sait 69. Berzek Tahir 70. Adapazarı’nın Harmantepe Karyesi’nden Maan Şirin 71. Söke Ereğlisi’nin Teke Karyesi’nden Koca Ömeroğlu Hüseyin 72. Adapazarı’nın Talustanbey Köyü’nden Bağ Kamil 73. Hamte Ahmet 74. Maan Ali 75. Kirmastı’nın Karaosman Karyesi’nden Harunelreşid 76. Eskişehirli Sefer Hoca 77. Bigalı Nuri Beyoğlu İsa 78. Adapazarı’nın Şahinbey Karyesi’nden Kazım 79. Gönen’in Tuzakçı Karyesi’nden Lampat Yakup 80. Gönen’in Bayramiç Karyesi’nden Kumpat Hafız Sait 81. Gönen’in Keçe Karyesi’nden mütekait Binbaşı Ahmet 82. İzmir’de Dava Vekili Bazeduruğ Sait 83. Şamlı Ahmet Nuri

Polisler
84. İstanbul Polis Müdürü Tahsin 85. İstanbul Polis Müdür Muavini Kemal 86. Emniyeti Umumiye Müdür Muavini Ispartalı Kemal 87. İstanbul Polis Müdüriyeti Birinci Şube Müdürü Şeref 88. İstanbul Polis Müdüriyeti Birinci Kısım Başmemuru Hafız Sait 89. Arnavutköy Merkez Memuru Hacı Kemal 90. Polis Başmemurlarından Namık 91. Şişli Komiseri Nedim 92. İzmir Merkez Memuru, Edirne Polis Müdürü ve Yalova Kaymakamı Fuad 93. Adana’da polis memurluğu eden Yolgeçenli Yusuf 94. Unkapanı Merkez Memuru Sakallı Cemil 95. Büyükdere Merkez Memuru Mazlum 96. Beyoğlu İkinci Komiseri Fuad

Gazeteciler
97. Serbesti Gazetesi sahibi, Hürriyet ve İtilaf azasından Mevlanzade Rıfat 98. İstanbul Gazetesi sahibi Sait Molla 99. İzmir’de Müsavat Gazetesi Sahibi ve Eski Muharriri, Darülhikmet Azası İzmirli Hafız İsmail 100. Aydede Gazetesi sahibi ve Posta Telgraf eski Müdür-ü Umumisi Refik Halit 101. Bandırma Adalet Gazetesi sahibi Bahriyeli Ali Sami 102. Edirne’de Teemin ve Elyevm, Selanik’te Hakikat gazeteleri sahibi Neyyir Mustafa 103. İzmir’de Köylü Gazetesi Baş Muharriri Ferid 104. Alemdar Gazetesi sahibi Refii Cevat 105. Alemdar Gazetesi’nden Pehlivan Kadri 106. Adana’da Ferda Gazetesi sahibi Fanizade Ali İlmi 107. Balıkesir’de İrşad Gazetesi sahiplerinden Trabzonlu Ömer Fevzi 108. Halep’te Doğru Yol Gazetesi sahibi Hasan Sadık 109. Köylü Gazetesi Sahibi ve Müdürü İzmirli Refet

Diğer Şahıslar
110. Tarsuslu Kamil Paşazade Selami 111. Tarsuslu Kamil Paşazade Kemal 112. Süleymaniyeli Kürt Hakkı 113. Mustafa Sabri Hoca’nın oğlu İbrahim Sabri 114. Fabrikatör Bursalı Cemil 115. İngiliz Casusu Meşhur Çerkez Ragıp 116. Fransız Zabitliği yapan Haçinli Kazak Hasan 117. Eşkıya Reisi Süngülü Davut 118. Binbaşı Çerkez Bekir 119. Fabrikatör Bursalı Cemil’in kayınbiraderi Necip 120. İzmir Umur-u İslamiye Müftüsü Ahmet Hulusi 121. Uşak’ta Madanoğlu Mustafa 122. Gönen’in Tuzakçı Karyesi’nden Yusufoğlu Remzi 123. Gönen’in Bayramiç Karyesi’nden Hacı Kasımoğlu Zühdü 124. Gönen’in Balcı Karyesi’nden Kocagözün Osmanoğlu Şakir 125. Gönen’in Muratlar Karyesi’nden Koç Mehmetoğlu Koç Ali 126. Gönen’in Ayvacık Karyesi’nden Mehmetoğlu Aziz 127. Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Bağcılı Ahmetoğlu Osman 128. Susurluk’un Yıldız Karyesi’nden Molla Süleymanoğlu İzzet 129. Gönen’in Muratlar Karyesi’nden Hüseyinoğlu Kara Kazım 130. Gönen’in Balcı Karyesi’nden Bekir oğlu Arap Mahmut 131. Gönen’in Rüstem Karyesi’nden Gardiyan Yusuf 132. Gönen’in Balcı Karyesi’nden Ömeroğlu Eyüp 133. Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Talustanoğlu İbrahim Çavuş 134. Gönen’in Balcı Karyesi’nden Topallı Şerifoğlu İbrahim; 135. Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Topal Ömeroğlu İdris 136. Manyas’ın Boycaağaç Karyesi’nden Kurhoğlu İsmail 137. Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Muhtar Hacı Beyoğlu Canbulat 138. Marmara’nın Kayapınar Karyesi’nden Yusufoğlu İshak 139.Manyas’ın Kizik Karyesi’nden Ali Beyoğlu Sabit 140. Gönen’in Balcı Karyesi’nden Deli Hasanoğlu Salim 141. Gönen’in Çerkez Mahallesi’nden Makineci Mehmedoğlu Osman 142. Manyas Değirmenboğazı Karyesi’nden Kadiroğlu Kamil 143. Gönen’in Keçidere Karyesi’nden Hüseyinoğlu Galip 144. Manyas Hacı Yakup Karyesi’nden Çerkez Saitoğlu Salih 145. Manyas’ın Hacı Yakup Karyesi’nden Maktul Şevket’in biraderi İsmail 146. Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Abdullahoğlu Deli Kasım 147. Gönen’in Çerkez Mahallesi’nden Hasan Onbaşıoğlu Kemal 148. Manyas’ın Değirmenboğazı Karyesi’nden Kadiroğlu Kemal’in biraderi Kazım Efe 149. Gönen’in Kizik Karyesi’nden Pallaçoğlu Kamil 150. Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Tuğoğlu Mehmet Ağa

 

Özet Kaynakça:
TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. 4, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1985, s. 434-462; Kamil Erdeha, Yüzellilikler Yahut Milli Mücadelenin Muhasebesi, Tekin Yayınevi, 2001; İlhami Soysal, 150’likler Kimdir, Ne Yaptılar, Ne Oldular?, Gür Yayınları, 1988; Rıza Nur, Hayat ve Hatıraları, Cilt 3, Altındağ Yayınevi, 1968; Cemil Koçak, Heyet-i Mahsusalar, İletişim Yayınları, 2005.


Ayşe Hür-Taraf