Zikrin efdali: LailaheillAllah.

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Sümeyye Sude

  • ****
  • Join Date: Mar 2009
  • Yer: izmir
  • 787
  • +219/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • BAKMA SUSKUN DURDUĞUMA DAĞLARINDA SESİ ÇIKMAZ
Zikrin efdali: Lailaheillallah.
« : 13 Mayıs 2008, 09:35:14 »
[color=red]Zikrin efdali: Lailaheillallah[/color]

[color=green]Ebu Said el–Hudri’den: Resulullah (sav) şunları anlattı: “Hz. Musa (as) Allah’a, ‘Ya Rabbi! Bana Seni nasıl zikredeceğimi ve Sana nasıl dua edeceğimi öğret.’ dedi. Cenab–ı Allah, ‘Lailahe İllallah de.’ buyurdu. Musa (as), ‘Ya Rabbi! Bunu bütün kulların da söylüyorlar.’

deyince, Allah (cc) tekrar, ‘Lailaheillallah de.’ buyurdu. Musa (as), ‘Ben sadece bana mahsus olacak birşey istiyorum.’ dedi. Allah (cc), ‘Ey Musa! Eğer terazinin bir  kefesine yedi kat gökle yedi kat yer, öbür kefesine de Lailaheillallah konsa, Lailaheillallah ağır basar.” buyurdu. 
“Ben ve benden evvelki Peygamberlerin söylediği sözlerin efdali, Lailaheillallahu vahdehu la şerike leh” sözüdür.”

“Her gün yüz kere ‘Lailaheillallahu vahdehu la şerike leh, lehül mülkü ve lehul hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir’ diyen kimse on köle azat etmiş gibi olur. Kendine yüz sevap yazılır. Yüz günahı silinir. O gün akşama kadar şeytanın şerrinden emin olur[url=http://www.uyanangenclik.com]...[/url]

Hiç kimse, hiç bir ibadetle bu seviyeye ulaşamaz. Ancak bu ibadeti, ondan daha fazla yapmış ola.” 
“Güzelce abdestini aldıktan sonra gözlerini semaya çevirip “Eşhedü enla ilahe illallahu vahdehu la şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden Abdühü ve Resulühü” diyen kimse için mutlaka cennet kapıları açılır ve istediği kapıdan içeri girer.”

“Lailaheillallah diyenler için mezarlarında vahşet, mahşer meydanında dehşet yoktur. Sur’un üflenmesi anında başlarından toprakları nasıl silkerek kalktıklarını sanki görür gibiyim. Hüznü bizden gideren Allah’a hamdederiz. Muhakkak ki, bizim Rabbimiz son derece mağfiret edici, gafir ve şekurdur.”
Yine Resul–i Ekrem Ebu Hüreyre’ye hitaben: “Ey Ebu Hüreyre! Yapmış olduğun her amel kıyamet günü tartılacaktır.

Yalnız şehadet kelimesi tartılmaz. Zira sıdk ve ihlas ile bunun söyleyenin mizanının bir gözüne bu, diğer gözüne de yer ve gökler bütün içindekilerle beraber konsa, şehadet kelimesi onlardan ağır gelir.”
“Sıdk ü ihlas ile Lailaheillallah diyen kimse yer dolusu günah ile de gelse Allahu Teala onu mağfiret eder.”

Yine Resul–i Ekrem Efendimiz Ebu Hüreyre’ye hitaben şöyle buyurmuştur: “Ey Ebu Hüreyre! Ölüm döşeğinde olanlara şehadet kelimesi telkin eyle. Zira şehadet kelimesi bütün günahları yok eder.” 

Ebu Hüreyre: “Ya Resulullah! Ölüler hakkında hal böyle, ya diriler hakkında nasıl olur?” diye sual edince, Resul–i Ekrem Efendimiz: “İhlas ile şehadet getiren cennete girer.” buyurdu.
Bütün bunlar cehrî zikrin ibadetlerimizdeki yerini, özellikle cehren kelime–i tevhidin söylenmesinin önemini anlatmaktadır.
Cehren zikir ve zikir esnasında hareket ve sallanma hakkında zahir ulemasının fetvaları da vardır.

Örnek olarak Ebusuud Efendi’nin bir fetvasını aktaralım:
“Bu mesele beyanında eimme–i hanefiyeden (hanefi mezhebi imamlarından) cevap ne vechiledir? Bir alay fukara–ı muvahhidin zikrullah ederek ayak üzere kalkıp Allahu Teala’yı zikredip nasihatı mutazammın (içinde öğütler bulunan) diğer suz (ciğer yakıcı) ilahî sözler okuyup, gahi ağlayıp gahi inleyip fezkurullahe

kıyamen ve kuuden ve ala cünübiküm (Ayakta durarak, oturarak ve yanlarınız üzere yatarken Allah’ı anınız.  muktezasınca döne döne tevhid etseler onlara şer’an ne lazım gelir? Beyan buyrulup müsab ve mecur (sevap ve ecir kazanmış) olalar.
El Cevap: Allahu âlem bissevap (doğrusunu Allah bilir), âmiline (o işi işleyene) sevab–ı cezil (çok bol sevap) lazım gelir.” (Ketebehu Ebusuud – yazan Ebusuud) 
Son olarak Resulullah Efendimizin, “Yemeğinizi Allah’ın zikri ve namaz ile eritin. Bundan gafil olmayın ki, kalbiniz katılaşır.”

hadis–i şerifi –ki bunu daha önce de anlatmıştık– cehrî zikrin en bariz delillerinden bir tanesidir diyebiliriz. Zira hazmın kolaylığı için enerjinin yakılması ve hareket şarttır. Zikrin arkasından namazın ifa edilmesi de bu kanaati destekler mahiyettedir.
Zira namaz insanı ruhen ve bedenen açan ve hazmı kolaylaştıran bir ibadettir.

Zikir ve namaz insanın mânen ve bedenen sıhhatli ve diri kalmasının teminatıdırlar.
Zikrullah bahsinin başında da izah ettiğimiz gibi, zikr–i hâfî ve zikr–i cehrî, nefsin terbiyesi ve ruhun tekamülünde iki köklü eğitim metodunun sembolüdür. Bu iki metodun ruhlarda yapacağı tekamülün kuvveti ve efdaliyeti şahıstan şahısa farklı olabilir.
Hâfî zikir yapanların zikrullahı hemen kalplerine nakşettiklerini, zikrin hakikatine erdiklerini zannetmek yanlıştır. Zikrin kalbi kaplaması bir itikat, gayret, teslimiyet meselesidir. Yolun kısalması bu şartların yerine getirilmesine bağlıdır.

Cehrî zikirde de durum böyledir. Zikrin kalpte kök salması, yerleşmesi ve kalbe hakim olması için uzun bir sürenin geçmesi gereklidir. Yalnız cehrî zikrin farklılığı, Cenab–ı Hakk’ın esma–i ilahîsinin küfürle yoğrulmuş nefse duyurulmasıdır ki, insan ruhu üzerinde bunun tartışmasız bir etkisi vardır.

Cehrî zikirde riya tehlikesinin olduğunu söylemek, riyanın şifasının zikir olduğunu unutmak demektir. Diğer yandan riya, cehrî zikre has olmayıp bütün ibadetler için sözkonusudr. Hâfî zikirde de riyanın değişik bir şekli olan ucub tehlikesi vardır. Mesele kalbe sahip olmak ve ihlası elde edebilmektir.

Riya korkusunun önemli bir tehlike olarak her saman ciddiye alınması gerekseydi, cemaatle kılınan namaz yalnız kılınandan yirmiyedi derece daha faziletli
olmazdı. Genel olarak deliller bize gösteriyor ki, cehrî zikirde efdaliyet vardır.

Bütün mesele zikredilenin kalbi istila etmesi, kalbin zikrin nuruyla nurlanmasıdır.

Zikrin tesiri dilden kalbe ve azalara doğru indiğinde, aranılan bulunmuş ve maksat hasıl olmuş olur.


  [/color]