Sorular ve Cevaplar => Sitemiz Yazarları => Edebiyat ve Hobi => Bilgi Bankası => Şerife Şevval Kardelen Yazıları => Konuyu başlatan: Şeyma© - 23 Ocak 2016, 11:49:06

Başlık: Mürşide Tabi Olmak - Şerife Şevval Kardelen
Gönderen: Şeyma© - 23 Ocak 2016, 11:49:06
(http://www.uyanangenclik.com/gallery/422_12_01_16_11_17_37.jpeg)

Mürşide tâbi olmak için keramet aranmaz

Nakşibendi Tarikatında Mürşidi Kamil;
Bir mürşide uymak için onun takva ve edebi yeterlidir. Böylesi bir velinin peygamber vârisi sıfatıyla güzel ahlakı yaşaması ve yayması en büyük keramettir.

Bu sıfatları taşıyan bir kimseden olağanüstü harika şeyler, keşifler, kerâmetler beklenmemeli, onun irşadı böyle şeylere bağlanmamalıdır.
...
Çünkü, Hz. Peygamber’in (s.a.v) mucize göstermesinin şart olduğu gibi, velinin keramet göstererek kendisinin veli olduğunu ispata çalışması şart değildir.

Zira kamil mürşit, yeni bir din getirmiyor ki, kendisinin yetki ve vazifesini ispata ihtiyaç duysun. Kamil mürşidin yaptığı şu:

Hepimizin mükellef olduğu dini, Allah’ın muradına, Rasulünün ahlakına uygun şekilde yaşamak ve yaşatmaktır. O, Allah ve Rasûlü adına konuşur.

Böyle bir insanın sözü ve yaşantısı, istikamet üzere olduktan sonra onun hâlinden şüpheye düşmek; dinde şüpheye düşmek gibi olur. Bu kalbin hastalığından, nefsin zulmetinden ileri gelmektedir. Arifler bunun, büyük bir hastalık olduğunu belirtmişlerdir.

şu kadarını da ekleyelim:

Velilerde kerametin meydana gelmesi haktır. O, Cenâbı Hakk’ın salih kullarına bir ikramıdır. Övünme değil şükür ister. Hedef değildir. İstemekle elde edilmez, bekleyene verilmez.

Esasen hiç kimseden keramet istenmez. Bütün müminlerden istenen ihlas, istikâmet, edep ve güzel ahlak sahibi olmaktır. Ahirette herkesin amel terazisine kerametleri değil, güzel ve kötü ahlakı, buna bağlı amelleri konulacaktır.

Allahu Teala Hz. Peygamber’e (s.a.v): “Habibim! Sen emrolunduğun şekilde istikâmet sahibi ol.” şeklinde emir vermiş, hemen peşinden de bizler için: “Seninle birlikte tövbe edenler de istikâmet sahibi olsunlar.” emrini eklemiştir.

“Halbuki onlar, ancak HZ.Allah’a, onun dininde ihlas sahibi olarak ibâdet etmeleri için emrolundular.” ayet-i kerimesi, her müminden istenen asıl hedefi ortaya koymaktadır.

Bu istikâmetin hediyesi Yüce Rabbimiz rızasıdır: Çünkü ”Allah’ın kulundan razı olması, en büyük şeydir.”

Büyük veliLERİN belirttiği gibi kerametlerin en büyüğü, kötü ahlâkdan birisini terk edip, onun yerine güzel bir ahlâka sahip olmaktır.

Ariflerin şu sözü ne kadar güzel:
“Kerametten maksat Yüce Allah’ın birliğini ve kudretini iyice anlamaktır. Bir kimse, kâinatta Allah’tan başka yaratan ve yaşatan görmedikten sonra; olağan şeyleri görmesi ile harikulâde şeyleri görmesi arasında hiçbir fark yoktur.”

“Devamlı keramet isteyene ve keramete ermek için kendini amel etmeye zorlayana keramet hiç verilmez. O, ancak kendinde ve amelinde bir şey görmeyen, devamlı Allahu Teala’nın muhabbetiyle meşgul olarak, O’nun rahmetine nazar eden, nefsinden ve amelinden ümidini kesen kimseye verilir.

Güzelce iman edip sünnet-i seniyyeye uymaktan daha büyük bir keramet yoktur. Bunlar kime verilir de o hâla daha başka şeylere gönlünü kaptırırsa, gerçekten bu kimse davasında yalancı, sözlerinde iftiracı, yahut gerçek ilmi elde edememiş hata sahibi biridir.

Böyle bir kimse, sultanın huzurunda bulunma nimetine ulaşmışken, bununla yetinmeyip ahırda hayvanların hizmetine özenen kimse gibidir.”

Kerameti inkar etmek için dini bir delil yoktur. Onu fiilen ispat etmeye çalışmanın da bir anlamı yoktur. Hak olan bir şeyi inkar edenin cezası, ondan mahrum olmaktır.

Bütün akaid kitablarında geçen “keramet haktır” hükmü, hak ölçüler ve edep korunarak ulaşılan keramete aittir. Fasık ve kafirlerde ortaya çıkabilen istidraç türü şeyler, bunun dışında tutulmalıdır.

Cenâbı Hakk’ın ilminde, harikulâde, olağanüstü diye bir olay yoktur. O’nun için bir hücreyi bölmekle, ayı iki parça etmek aynıdır.

Bize gelince; hayatımızda alışıp normal kabul ettiğimiz bütün olaylar ve varlıklar, esasen her şeyleri ile birer harika ve keramet örneğidir.

Her şeyde yokluktan varlığa, ölümden hayata geçiş ispat edilmektedir.

Varlıklar âlemine iman nuru ile bakıldığında, bütün zerreciklerde Cenâbı Hakk’ın isimleri, sıfatları tecelli etmektedir.

Keramet göklerde uçmak, suda yürümek midir? Bunu denizdeki balıklar, gökteki kargalar bile yapıyor. Esas keramet, Ümmeti Muhammed'in hidayetine vesile olmaktır." "Bizim bu âlemde bir tek işimiz var. O da yavrularımızın kalplerine Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.v.) sevgisi ile iman ve İslâm nurunu yerleştirmektir.
Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a hamd olsun.


##‪#‎şerife‬ şevval kardelen