Sorular ve Cevaplar => Sağlık => Bilgi Bankası => Tıp ders Notları => Konuyu başlatan: drfm - 30 Aralık 2008, 22:04:58

Başlık: Yaşam Bulguları - Tıp ders Notları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:04:58
YAŞAM BULGULARI

(VÜCUT ISISI, NABIZ / KALBİN ATIM SAYISI, SOLUNUM SAYISI, KAN BASINCI)

 
# Vücut Isısı
# Nabız
# Solunum
# Kan Basıncı
# Cilt
# Kapiller Geri Dolum
# Göz Bebekleri
# Bilinç Düzeyi

 

TANIM

Yaşam bulguları, vücudun en önemli işlevlerinin ölçümüdür. Sağlık personeli tarafından, gerekli görüldüğünde ve gerekli sıklıkta takip edilir. Solunum, nabız, vücut ısısı yaşam bulguları kapsamında olup, kan basıncı değildir; ancak genellikle hepsi birlikte ölçülmektedir. Hastaların durumunun değerlendirilmesinde ya da acil bir sorun varsa saptanmasında yaşam bulguları çok önemlidir. Yaşam bulguları bozuldukça hastanın durumu kötüleşir. Kişinin sağlığı hakkında bilgi veren bu bulguları doğru saptayabilmek için öncelikle kendi yaşam bulgularınızı sonra çevredeki kişilerin bulgularını değerlendirerek deneyiminizi geliştirin, çünkü ölçüm yanlışları başka yanlışlıklara neden olabilir. Yaşam bulgularını ölçmeden önce kişiye baştan ayağa bir bakın; endişeli mi, ağrısı mı var, bulantısı mı var? Koşarak mı gelmiş, birkaç kat merdiven mi çıkmış? Bu inceleme sonrası ne kadar dinlenmesi gerektiğine karar verip sonra ölçüm yapın. Yaşam bulguları anlatılırken verilen normal sınırları bilmek kadar, bu sınırları aşmaya neden olan durumları da doğru değerlendirebilmek sağlık personelinin sorumluluğundadır.

Dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir konu: hastayı monitöre bağladınız ve tüm yaşam bulgularını oradan izliyorsunuz; bu aletlere güvenmemiz gerekir; ancak, bazen kablo yerinden oynayabiliyor, aküsü bitebiliyor veya arıza yapabiliyorlar. Biz farkına vardığımızda hasta için geç kalınmış olabiliyor. İşte bu nedenle, arada bir, hastanın solunumunu, nabzını hatta kan basıncını kendi elinizle değerlendirin ve monitördeki sayı ile aynı olup olmadığını kontrol edin;  bunu alışkanlık haline getirdiğinizde pişmanlık duymayacağınızı bir süre sonra fark edeceksiniz.

 

VÜCUT ISISI

Vücut ısısının kontrol mekanizması mükemmel olarak ayarlanmış bir sistemdir. Normal vücut ısısı, cinsiyete, kişinin hareket etme durumuna, yeme-içme tüketimine, günün saatine, kadınlarda menstruasyon evresine göre ± 6°C farklılık gösterebilir. Kişi çıplakken kuru havada 12.5°C kadar düşük ve 55°C kadar yüksek ısıya maruz kalsa bile vücudun iç ısısı sabit kalır. Amerikan Sağlık Birliği, normal ısı sınırlarını 36.5 - 37.2°C olarak kabul etmiştir (Çevirenin Notu: ne yazık ki, Türkiye’ye ait ortalama değerleri gösteren bir kaynağa ulaşamadım).

Vücudun dengeleme sistemleri(homeostazis) sayesinde vücut ısısı bu sınırlar içinde dengelenmiştir.

Vücut ısısını düzenleme merkezi beyindeki “Hipotalamus”tur; ısı, deri ve ter bezleri ile kontrol altında tutulur.

Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:06:55
VÜCUTTA ISI OLUŞUMU

Vücut ısısı, yiyeceklerin metabolize olması sırasında üretilir. Kasların çalışması ile metabolizma artar (buna titreme de dahildir). Metabolizma hızlandığında ısı üretimi artarken, yavaşladığında azalır. Epinefrin, norepinefrin ile tiroid bezinden salgılanan tiroksin ve triodotronin hormonları ısıyı artırır.

 

ISI KAYBI

Isının büyük bir kısmı "karaciğer, beyin, kalp ve iskelet kasları gibi" derin organlarda üretilir. Daha sonra bu ısı, derin organ ve dokulardan deriye aktarılır.

Derinin ısısı, çevresindeki ve havadaki ısı ile azalır veya artar.

Isının kaybedilme hızı,

(1) ısının vücutta üretildiği yerden deriye iletilme hızı ile

(2) ısının deriden çevreye aktarıldığı hıza bağlıdır.

Deri ve derialtı dokularındaki yağ, "ısı yalıtım sistemi"ni oluşturur. Diğer dokulara kıyaslandığında, yağ dokusu ısıyı üçte bir oranında daha az iletir. Derinin altındaki yalıtkanlık, deri ısısının çevre ısısına yaklaşmasına olanak verse bile, iç ısının normal seviyelerde tutulmasında etkin bir rol oynar.

Isı kaybı çeşitli yöntemlerle sağlanır: radyasyon, kondüksiyon, konveksiyon ve buharlaşma gibi.
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:08:12
• RADYASYON(ISI IŞINLARI):
Normal oda sıcaklığında, çıplak bir kişiden ısı kaybının % 60 ndan ısı ışınları sorumludur. İnsan vücudu, ısı ışınlarını tüm doğrultulara yayar. Duvarlardan ve diğer cisimlerden de vücuda doğru ısı ışınları yayılır. Eğer vücut ısısı çevredeki ısıdan yüksekse, ısı ışınlarının vücuttan çevreye doğru yayılması daha fazladır.

Koyu renkli, kapalı ve kalın giysilerin giyilmesi, radyasyon yoluyla gerçekleşen ısı kaybını azaltır.

• KONDÜKSİYON:
Vücut yüzeyinin havaya (%15) ve temas ettiği cisimlere(sandalye, yatak vs.) doğrudan ısı iletmesi (ısı alış verişi, %3) sonucu gerçekleşen ısı kayıplarıdır.

Ateşi yükselen hastalara uygulanan ıslak-soğuk duş ya da kompreslerin amacı, kondüksiyon yoluyla vücut ısısını düşürmektir.

• KONVEKSİYON:
Hava akımının etkisiyle vücuttan ısı kaybedilmesidir. Deriye temas eden hava ısındığı zaman yükseleceğinden, vücudun etrafında sürekli az miktarda konveksiyon bulunur. Bu nedenle, normal oda sıcaklığında çıplak oturan bir kişi yoğun bir hava hareketi olmasa bile vücudundaki, ısının % 15 nikondüksiyonla havaya verir ve bu ısı konveksiyonla vücuttan uzaklaştırılır.                                                                 

Odanın pencerelerini açarak, yürüyerek, koşarak, soğuk hava ve soğuk suya maruz kalındığında, konveksiyon yoluyla ısı kaybı gerçekleşir.

• BUHARLAŞMA:
Vücuttan su(ter) buharlaşırken, buharlaşan 1 gram suya karşılık 0.58 kalori (kilokalori) ısı kaybedilir. Kişi terlemese bile, farkında olmadan deri ve akciğerlerinden günde ortalama 450-600 ml su buharlaşır. Bu ise, sürekli olarak vücuttan, saatte 12-16 kalori ısı kaybı oluyor demektir.                                                     

Çok yüksek ısılarda(sıcaklıklarda), soğutma sistemi olan terleme: derinin ısısı çevre ısısından yüksek olduğu sürece, ısı, radyasyon ve kondüksiyonla düşürülür. Tersi durumda, yüksek çevre ısısı nedeniyle radyasyon ve kondüksiyon ile ısı düşürülemediği gibi vücuda ısı alınır. Bu koşullarda, vücudun ısıdan kurtulması için tek yol buharlaşmadır.

GİYİNMENİN ISI KAYBI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ:
Derinin üzerindeki giysilerin kıvrımları arasında tutulan hava, “özel bölge” denilen derinin çevresindeki hava tabakasının kalınlığını artırır. Bu ise, ileti ve konveksiyonla gerçekleşen ısı kaybının hızını, çıplak vücuda göre, yarı yarıya azaltır. 

DİKKAT:

Isı üretimi ile ilgili olarak “sıcak acilleri” konusunu da gözden geçirmenizde yarar var.
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:09:02
VÜCUT ISISININ ÖLÇÜLMESİ

Vücut ısısını ölçmek üzere: civalı cam derece(termometre), elektronik derece (25-50 saniyede ısıyı ölçer), tek kullanımlık derece, ısıya duyarlı bant şeklindeki dereceler kullanılmaktadır.

Vücut ısısı ağızdan(dil altından), koltuk altından, makattan, kulaktan ölçülebilir.

En yaygın kullanılan, civalı cam termometre ile ısı ölçülecekse:

   1. Derece göz hizasında - yatay olarak, parmaklar arasında tutulur, gerekirse hafifçe öne-arkaya hareket ettirilerek civanın yeri belirlenir.
   2. 35°C altında olmalıdır, bunun için civalı kısım aşağı gelecek şekilde termometre üst taraftan sıkıca tutulur ve el bilekten sallanarak civanın düşmesi sağlanır.
   3. Cam termometre kırıldığında açığa çıkan civanın çevreye zarar verdiğini unutmadan uygun bir kaba alıp, nereye teslim edilmesi gerekiyorsa oraya veya toplanma yerine bırakın.
 

DİL ALTINDAN (oral): 
Genellikle cam termometre kullanılır ve 36-37.2°C normaldir. Dilaltından ölçerken dikkat edilecek noktalar:

F Hastanın bilinçli olması (bilinçsiz hasta ısırabilir)

F Ağızda yara olmaması

F Hastanın çocuk veya bebek olmaması (dişlerinin arasında kırma olasılığı nedeniyle)

F Çok sıcak veya çok soğuk bir şey yenildikten ya da içildikten hemen sonra ölçüm yapılmaması(15-20 dakika beklenir)

F  3-5 dakika tutulması yeterlidir
 

MAKATTAN (rektal):
Ağızdan 0.5-1°C daha yüksektir.

F Civalı kısım, bebeklerde 1.2 cm, çocukta 2.5 cm, yetişkinlerde 3.5 cm kadar içeri itilir;

F 2- 4 dakika durması yeterlidir.

F Yetişkin yan yatıp bacaklarını dizden büktüğünde; bebekler ise sırt üstü yatırılıp bacakları yukarı kaldırıldığında ya da yan yatırıldığında dereceyi yerleştirmek daha kolaydır, bebekte yerleştirdikten sonra dereceyi elle tutup beklemekte yarar var.

KOLTUK ALTINDAN (aksillar):

Ağızdan 0.3- 0.4°C daha yüksektir.

F 10 dakika beklemek yeterlidir.

F Koltuk altına (civalı kısmın tam koltuk altının orta kısmına) doğru yerleştirilmelidir 

F Koltuk altının da kuru olması önemlidir.


KULAKTAN:

Yeni geliştirilen derecelerle çok kısa sürede kulak zarından ölçüm yapılabilmektedir.

F Aletin pilinin bitmemiş olması

F Özellikle farklı kişilerdeki ölçümlerde, her seferinde yeni tek kullanımlık başlık kullanılması gerekir.

Vücut ısısı normalin altında ya da üstünde; 38 - 38.5 °C üstünde(ateşli), 35.8°C altında(hipotermi, donma) olması halinde sorun var demektir.
 

ATEŞ (preksi):

Bireyin vücut ısısının,  normal vücut ısısından daha yüksek olmasıdır. Vücutta bir şeylerin yolunda olmadığının göstergesidir.

Unutulmamalıdır ki, durumun ciddiyeti, yükselen dereceden ziyade kişinin genel durumu ile saptanır, örnek: influenzada(grip) ateş 39.5 °C üstünde iken, pnömonide ateş olduğunu düşündürmeyecek kadar düşük olabilir. O nedenle kişiyi sadece termometredeki sayı ile değil, genel durumu ve diğer yaşam bulguları ile birlikte değerlendirin.
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:10:36
NABIZ

NABIZ:
Kalbin atımını sayma işlemidir; diğer bir deyişle, bir dakikada kalbin kaç kez attığının göstergesidir.

Kalp kasıldığında (her seferinde ortalama 60-70 ml) kanı damarlara pompalar, bu atış atardamarlarda dolgunluk şeklinde hissedilir ve buna “nabız alınıyor” denilir.

Nabız değerlendirilirken sadece kalp atım sayısı değil, atım düzeni ile nabzın dolgunluğu da saptanabilir.

Normal bir yetişkinde bir dakikadaki kalp atım sayısı 60-100 arasındadır.

Kalbin atış sayısı(hızı) hareket edildiğinde, hastalıkta, yaralanmada, duygusal etkilenmelerde artabilir.

12 yaşın üzerindeki kızlarda genellikle erkeklere oranla yüksektir.

Atletlerde (koşucu gibi), dolaşımı çok yüklenen sporcularda istirahat halinde kalp atım hızı 40 civarındadır ve herhangi bir sorun yoktur.

Nabız alınan atardamarlar genellikle yüzeye yakın olanlardır; bilekte radyal ve ulnar nabızlar ile dirsek içinde brakiyal nabız en çok kullanılan nabızlardır. Buralardan alınamadığında ya da gerektiğinde popliteal ve ayak nabızları değerlendirilebilir.

İşaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağının uçları birlikte yanyana nabzın üzerine hafifçe bastırılır; çok yüzeysel ya da çok sıkı bastırırsanız nabzı alamayabilirsiniz.

Nabzı 60 saniye(bir dakika) süreyle sayın; 15 saniye sayıp sonuç dört ile çarpılabilirse de aritmi (kalp atımındaki düzensizlik) bu süreçte fark edilmeyebileceğinden özellikle kalp hastalarında bir dakika saymakta yarar var.

Kendi nabzınızı sayarak işe başlayabilirsiniz, sonuçtan emin olamazsanız başka birine de saydırın.

Nabız hızı dakikada 100 üzerinde ise TAŞİKARDİ, 60 altında ise BRADİKARDİ denir.

KALP ATIM DÜZENİ(RİTİM):

Kalp atımları arasında eşit aralık vardır ve nabız alınırken saat  “tik tak” ları gibi düzenli olduğu görülür. Eğer ritimde (atım düzeninde) aksamalar varsa buna “aritmi”/ “düzen bozukluğu” denir. Eğer aritmi saptarsanız, kalpten steteskopla dinleyerek doğrulayın, çünkü bazen bazı atımlar hissedilemeyebilir; gerçek aritmi mi yoksa bir anlık hissetmeme mi bunun belirlenmesi önemlidir.

NABIZ DOLGUNLUĞU:

Nabız alırken dolgunluğunu değerlendirmek önemlidir; bu, damarlarda dolaşan kan hacmı hakkında fikir verir.

Eğer nabız kişide normaldekinden daha zayıf alınıyorsa (zorla hissediyorsanız) vücutta su azalmış (dehidratasyon) olabilir; ya da çok dolgunsa basınç artmış (hipertansiyon) olabilir.

O nedenle normal nabız dolgunluğunu ve ritmini öğrenmek ve farklılıkları ayırt edebilmek için mümkün olduğunca çok sayıda insanın nabzını ölçmeye çalışın (önce kendinizin ve yakınlarınızın nabzını sayarak başlayabilirsiniz). 

NABIZ HIZINI BELİRLEYEN ETKENLER

ETKEN
ETKİSİ
HAREKET/SPOR

Spor yaparken ya da vücudun kaslarının çok çalıştığı ağır işlerde (kısaca: egzersiz) nabız hızı kısa sürede artar; ilerleyen zamanda düzenli spor yapan kişinin kalp kası güçlenir ve dinlenme anında(yani günlük faaliyetlerinde) düzenli spor yapmayan kişilere kıyaslandığında sporcuların nabız hızının düşük olduğu görülür

VÜCUT ISISI / ATEŞ

Vücut ısısı yükseldiğinde nabız hızlanır

AĞRI, ENDİŞE, KORKU, KAYGI
   
Sempatik uyarı nedeniyle, nabız hızlanır

UZUN SÜREN AĞRILARDA

Parasempatik uyarı nedeniyle nabız hızlanır

İLAÇ ETKİLERİ

Dijitalller :

Nabız hızını yavaşlatır ( o nedenle digoksin verilirken hastanın nabzının sayılması ve düşükse hekime danışılmadan verilmemesi gerekir)

Atropin :
Nabız hızını artırır ( o nedenle atropin vermeden önce de kalp hızının değerlendirilmesi önemlidir)

KAN KAYBI

Nabız hızı artar

VÜCUDUN DURUŞUNA GÖRE NABIZ DEĞİŞİKLİKLERİ
   
Yatarken : Nabız hızı yavaştır

Ayakta dururken : Nabız hızlanır

Otururken : Nabız hızlanır
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:12:41
(http://www.acilveilkyardim.com/foto/bacaknabiz.jpg)
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:13:09
(http://www.acilveilkyardim.com/acilbakim/nabizdeger.JPG)
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:13:54
SOLUNUM
 
SOLUNUM HIZI:

Kişinin bir dakikada alıp-verdiği soluk sayısıdır

(1 soluk alma + 1 soluk verme =1 solunum).

Normal bir yetişkinde, bir dakikadaki solunum sayısı dakikada 15-20 arasındadır; 25 ten fazla, 12 den(bazı kaynaklarda 10 ndan) azsa sorun olabilir.

İstirahat halindeyken, göğsün iniş-kalkışı (soluk verme ve alma= 1 solunum) sayılarak solunum sayısı bulunabilir.

F Yüksek ateş, hastalık gibi değişik tıbbi sorunlar solunum sayısını artırabilir.

F Solunumu sayarken kişinin solunum güçlüğü çekip çekmediğine sikkat edilmelidir.

F 15 saniye sayıp dört ile çarpma yanlış sonuçlara götüreceğinden bir dakika ya da 30 saniye sayın.

F Kişinin solunumu düzenli değilse, yenidoğanda ve çocuklarda solunum bir dakika süreyle sayılmalıdır.

Solunum hızı dakikada 26 üzerinde ise TAŞİPNE, 10 altında ise BRADİPNE denilir.
 
SOLUNUMUN SAYILMASI :

Hastanın solunumu sayılırken aynı anda derinliği ve düzeni de değerlendirilmelidir.

Kişi dinlenmiş ve rahat olmalıdır. Endişeli, korkulu ve yorgun kişilerde solunum sayısı artacağından değerlendirme sonucuna güvenilmez.

Ayrıca hasta solunumunun sayıldığını farketmemelidir, aksi halde solunumunun hızını ve derinliğini değiştirebilir.

Solunumun sayılması içinen uygun zaman nabız değerlendirmesi sonrasıdır, hastanın veya herhengi bir kişinin bilekten nabzını sayarken elinizi hastanın göğsüne dayayın, nabzı saydıktan sonra (hasta halen nabzını saydığınızı sanarken) siz solunumu da sayın. 

SOLUNUM HIZINI BELİRLEYEN ETKENLER

ETKEN

ETKİSİ

VÜCUT ISISI

Vücut ısısı yükseldiğinde solunum hızlanır (sayısı/hızı artar).

Her 0.6°C ısı artışına, karşılık dakikadaki solunum sayısı 4 artar

HAREKET

Vücudun oksijen ihtiyacı arttığı için solunum sayısı artar / solunum hızlanır

AĞRI VE ENDİŞE

Solunum sayısı artar

İLAÇ ETKİLERİ

Solunum merkezini baskılayan ilaçlar kullanıldığında : solunum yavaşlar

SİGARA İÇME

Uzun süre sigara içen kişilerde solunum sayısı artar

HASTALIKLAR

Hastalığın etkisine göre yavaşlama, hızlanma ya da düzensiz solunum oluşabilir. Özellikle beyinde bir sorun varsa düzensiz solunum görülür

Solunumla ilgili daha fazla bilgi için "Solunumun anatomi ve fizyolojisi" bölümünü de okumanızı öneririm.
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:21:39
KAN BASINCI

KAN BASINCI (arteryel tansiyon): Kalpten pompalanan kanın ataradamar (arter) duvarına yaptığı basıncın aletle ölçülmesidir. Kalp kasılıp kanı damarlara attığında hissedilen basınç ilk duyulan (sistolik basınç, büyük tansiyon); kalp gevşediğinde basınç düşer ve son duyulan ses (diyastolik basınç, küçük tansiyondur). Kişi kendi kan basıncını elektronik aletlerle ölçebilir. Ölçüm birimi: milimetre civa(mmHg) dır.

KAN BASINCINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER:

1- Kalbin pompalama gücü

2- Periferik direnç

3- Kanın vizkozitesi

4- Arter duvarının esnekliği (elastikiyeti)

1- KALBİN POMPALAMA GÜCÜ arttıkça arteryel basınç yükselir; kalbin pompalama gücü düştükçe azalır. Kalbin pompalama gücü kardiyak out put ile ölçülür; kardiyak out-put: bir ventrikülden pompalanan (diğer bir deyişle kasılma sonucu damara atılan) bir dakikadaki kan miktarıdır.

2- PERİFERİK DİRENÇ:           

KAN DOLAŞIMI

BASINÇ (mmHg)
   

KANIN AKIŞ HIZI (cm/saniye)

KÜÇÜK ARTERLER

80-100

5-10

ARTERYELLER

70-80

2

ARTERİYOLLER (uçlarda)

30-35
   
0.2-0.3

KAPİLLERLER : ARTERYEL BAŞLANGICI

ARTERYEL ORTASI

VENÖZ SONU

30-35

20-25

12-20

0.5

EN KÜÇÜK VENLER
   
10-20
   
0.5-1

Vücutta dolaşan toplam kanın, yüzde olarak dağılımı;

% 84 ü sistemik dolaşımda, bunun da: % 64 venlerde

 % 13 arterlerde

 %   7 arteriyol ve kapiller     

%  7  kalpte

%  9  pulmoner damarlarda

3-  KANIN AKIŞMAZLIĞI (VİZKOSİTESİ): Kandaki  hücre (hematokrit) yüzdesidir. Kandaki hücre oranı arttıkça, kanın akış hızı yavaşlayacaktır (hematokrit arttıkça akışmazlık artar). Akışkanlık azaldıkça (yani akışmazlık arttıkça) kan basıncı da artar

 4-  ATARDAMARLARIN ÇEPERİNİN ESNEKLİĞİ: Yaşla birlikte ya da hastalıkların etkisiyle dammar çeperleri esnekliğini yitirir. Damar sertleştikçe kan basıncı artar.

(“kan basıncını etkileyen faktörler” kısmının kaynağı olarak sadece “Physiologie, s:162 “ olarak not almışım, yazarlarını yazmamışım. Bilgiler ilgi çekici olduğu için buraya yerleştirdim.)

Amerikan kalp, akciğer, kan enstitüsüne(2003) göre :

Ø   Sistolik basınç 140 mmHg ve diyastolik basınç 90 mmHg üzerinde ise  yüksek kan basıncı (hipertansiyon)

Ø   Sistolik basınç 120 – 139 mmHg ve diyastolik basınç 80 – 89 mmHg arasındaysa öncü hipertansiyon

Ø   Sistolik basınç 120 mmHg ve diyastolik basınç 80 mmHg dan düşükse normaldir.

Bu rakamlar sadece birer rehberdir. Bir kere ölçülerek kan basıncı hakkında karar verilemez.

Yüksek tansiyon (hipertansiyon) kararının verilebilmesi için kan basıncının birkaç gün, günün belirli ve aynı saatlerinde; en az birkaç kez ölçülmesi gerekir.

Ayrıca kan basıncı normalde düşük olan bir kimsede (örnek: 100/60 mmHg) 140/90 mmHg yüksek kabul edilebilir.

O nedenle kişilerin normal kan basıncının, her iki koldan ölçülerek saptanmasında yarar var.

İki kol arasında 10-15 mmHg fark olması sorun yaratmaz, eğer bundan daha fazlaysa hekime danışılmasında yarar var. (Çevirenin notu: eğer her iki kol arasında basınç farkı varsa; yüksek tansiyonlularda yüksek olan koldan, düşük tansiyonlularda düşük olan koldan kontrol edilmelidir.)

Sistolik basınç ile diastolik basınç arasındaki farka NABIZ BASINCI denilir ve normal değeri 30-40 mmHg arasındadır. SB – DB = NB F 30- 40 mmHg

Yüksek tansiyon (hipertansiyon) doğrudan koroner kalp hastalıkları(kalp krizi) ile felç olasılığını artırmaktadır. Yüksek kan basıncında, atardamarlar kan akımına gittikçe artan dirençle karşı koyarlar, bu ise kalbin pompalamasını ve kanı dolaştırmasını zorlaştırır. Hipertansiyonu olan kişilerin, kullandıkları ilaçlara göre ve doktorun önerisine göre günde birkaç kez tansiyonlarını ölçmeleri gerekebilir.

Dijital, havalı ve civalı tansiyon ölçme aletleri mevcuttur. Evde ölçümlerde en sık kullanılan dijital tansiyon aletleridir, küçük ekranda hem kan basıncı değerleri hem de nabız sayısı yer alır, ayrıca sağır kişiler açısından da steteskopa göre daha kullanışlıdır. Ancak, vücut hareketiyle etkilendiklerinden ve kalbin atma düzenindeki bozukluklarda ölçüm hatasına neden olabilmektedirler.
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:23:55
KAN BASINCINI BELİRLEYEN BAZI ETKENLER

   1. YAŞ : Kan basıncı yaşla birlikte artar
   2. CİNSİYET: Ergenlik sonrası erkeklerin kan basıncı (kadınlardan) yüksektir. Menapoz sonrasında ise kadının kan basıncı (erkeğe göre) yüksektir.
   3. GÜN İÇİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLER: Sabah kan basıncı en düşük seviyede iken öğleden sonra ve akşam üzeri 5-10 mmHg yükselir; gece yine düşer. Gün içindeki değişimler bireye göre farklılık gösterebilir.
   4. KORKU, ENDİŞE, KIZGINLIK, AĞRI: Bu gibi duygular sempatik sinir sistemini uyardığı için kan basıncını yükseltir.
   5. İLAÇLAR: Değişik ilaçlar doğrudan ya da dolaylı olarak kan basıncını etkiler. Antihipertansifler ve diüretikler kan basıncını düşürürler.
   6. KİŞİNİN DURUŞU: Ayakta dururken ve otururken kan basıncı yüksek; yatarken daha düşüktür.
   7. HAREKET VE SPOR: Yorucu hareketler kan basıncını yükseltir.

Kişinin kan basıncı normal değerlerin üzerinde olmasına HİPERTANSİYON; normal değerlerin altında olmasına ise HİPOTANSİYON denilir.

HİPERTANSİYON:

Sistolik basıncın 140-150 mmHg üzerinde olmasına SİSTOLİK TİP HİPERTANSİYON;

Diastolik basıncın 90 mmHg üzerinde olmasına ise, DİASTOLİK TİP HİPERTANSİYON denilir.

HİPOTANSİYON: 

Ayağa kalkıldığında ortaya çıkan kan basıncı düşmesine ORTOSTATİK veya POSTÜRAL HİPOTANSİYON denilir. Özellikle uzun süre yatmış olan(günlerce, haftalarca) ya da ameliyat ve kaza sonrası kişilerin ayağa kaldırılması sonrasında ortostatik hipotansiyon nedeniyle kişi bilincini kaybedebilir(bayılma/senkop); O nedenle bu gibi kişiler yavaş yavaş kaldırılır, yatıyorsa önce kısa bir süre oturtulur sonra yağa kaldırılır. Yine bu gibi kişilerde göz kararması ve baş dönmesi oluyorsa “YERE BAKMAMALARI  sağlanır: başlarını kaldırarak TAM KARŞIYA BAKMALARI söylenir.

Bazı ilaçlar, belirli bir miktarın üzerindeki kan kayıplarında, geniş ve derin yanıklarda, aşırı kusma ve ishallerde HİPOTANSİYON oluşabilir.

ORTOSTATİK TANSİYON:

Hipovolemi olup olmadığını belirleyen değerlendirmelerden biri ortostatik nabız ve KB ölçümleridir. Bunun için hasta sırt üstü yatarkan KB ve nabzı ölçülür; sonra ayağa kaldırılır iki dakika ayakta durduktan sonra KB ve nabız tekrar ölçülür. Fark 20 den yüksekse hipovolemi olduğu düşünülebilir.

KAN BASINCININ PARMAKTAN VEYA BİLEKTEN ÖLÇÜMÜ: Araştırmalar göstermiştir ki, parmaktan ve/veya bilekten ölçen tansiyon aletleri diğerleri kadar doğru ölçmemektedir.

KAN BASINCININ(KB) ÖLÇÜLMESİ:

Normal hallerde, kan basıncı ölçülecek kişinin sakin(dinlenmiş) ve rahat olması gerekir. Kişi yarım saat öncesine kadar fazla bir şey yiyip – içmemiş, yorucu herhangi bir çaba içine girmemiş (mesela çok katlı merdiven çıkması, koşması gibi) olması gerekir. Endişe ve kaygılarını azaltmak üzere hastaya/kazazedeye açıklama yapmanız sizin yararınızadır. Ortam ısısının çok sıcak ya da soğuk olmaması, kolunda sıkan giysi olmaması gerekir. Manşet kıvrılma nedeniyle sıkan giysi kolunun üzerine sarılmaz, doğrudan çıplak kola sarılır. Tansiyon aletinin manşetinin(kumaş kısmı) normalden kalın veya ince olması, kısa ya da uzun olması, çok sıkı veya gevşek sarılması, manşetin yavaş şişirilmesi, steteskopun manşetin altına sokulması ölçüm sonuçlarının hatalı olmasına yol açar.

ADIM ADIM ÖLÇME İŞLEMİ VE DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR


1.    Öncelikle hastaya uygun ölçülerdeki manşeti bulun. Unutmayın ki erişkinler için dar, geniş, uzun, kısa boyutlar olup; çocuk ve bebek   boyutları da vardır. Bebeğin KB nı erişkin manşeti ile ölçmeye kalkarsanız, elde ettiğiniz sonuç doğru olmayabilir.

2.    Kişi konuşturulmadan üç-beş dakika dinlendirilir. Mümkünse oturtularak ölçüm yapılır. Bunun için: rahat bir sandalyeye dik ve bacakları çapraz yaptırılmadan oturtulur.

3.    Tansiyon ölçülecek kolda:

F      açılmış damar yolu,

F      böbrek hastalarında şant olmamalıdır;

F      ölçülecek tarafta lenf hastalığı,

F      geçirilmiş meme ya da koltukaltı ameliyatı olmamalıdır.

4.  Seçilen kol kalp seviyesinde olacak şekilde masa veya benzeri bir yere uzatılır. Kol kasları gergin olmamalıdır (kişi kolunu germemeli ve elini sıkarak yumruk yapmamalıdır)

5.   Tansiyon aletinin manşeti düzgün olarak, dirsekten üç parmak (ya da dirsek içinden bir parmak) yukarıda olacak şekilde üst kola sarılır. İki parmaktan fazlası içeri girmeyecek sıkılıkta ise doğru sarılmış demektir. Manşetin içindeki şişen kısım, kolun % 80 nini sarmalıdır, yine manşetin yüksekliği kolun % 40 nı kapsamalıdır. Çok küçük manşet, (düşük olduğu halde!) KB nın yüksek çıkmasına neden olur. Manşet çok büyük olduğunda ise KB düşük alınır.

6.   DİKKAT: Her iki koldan da ölçmek mümkün değilse bacaktan ölçülebilir. Manşet diz üstüne sarılır ve steteskop popliteal arter üzerine konur. Hasta sırt üstü ya da yüzü koyun yatarken ölçülebilir.

7.   Steteskopun kulaklığı silinerek kulağa takılır, diyafram(sesi algılayan zarımsı)  kısmına parmaklarla vurularak sesin duyulup duyulmadığı kontrol edilir.

8.   Brakiyal arter parmakla hissedilerek, bulunduktan sonra, diyafram kısmı arter üzerine konur.

9.   Tansiyon aletinin puvarı/plastik balonu kapatılır. Puvar elle hızla sıkılarak manşet şişirilmeye başlanır. Kişinin normal tansiyonunun 20-30 mmHg üzerine çıkıncaya kadar şişirilir. Normalde 160 ise 190-200 e kadar; 120 ise 150-160 a kadar; bilinmiyorsa 160 kadar şişirilir, indirilirken ses duyulursa havası hemen tümüyle boşaltılır ve bu sefer 200 e kadar şişirilir.

10. Puvar açılır, manşetin içindeki hava yavaşça boşaltılır, saniyede 2-3 mmHg düşecek şekilde ayarlanır (alışkanlık kazanana kadar, önceleri saatin saniyesi ile eşzamanlı olarak düşürülür). Bu arada manometre dikkatle gözlenir. Net olarak duyulan ilk ses SİSTOLİK BASINÇ, son ses ise DİASTOLİK BASINÇtır.

11. Son duyulan sesten sonra kişinin kolunda oluşan basıncı ortadan kaldırmak için hava hızla boşaltılır.

12. Sonuçtan emin olamadıysanız bir dakika kadar bekledikten sonra tekrar ölçüm yaparsınız. Aynı koldan duyamama nedeniyle birkaç kere ölçüm yapılmaya çalışılması hem hasta açısından hem de ölçümün doğruluğu açısından doğru değildir.

13. Manşet çıkarılır. Sonuç gerekli yere yazılır. Önce sistolik basınç, sonra diastolik basınç yazılır. Örnek: “120 / 70 mmHg, sağ kol, oturarak” şekilde yazılır.
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:29:14
KAN BASINCINI ÖLÇERKEN YAPILAN HATALAR

HATA
   
SB YÜKSEK OKUMA

DB YÜKSEK OKUMA

SB DÜŞÜK OKUMA


DB DÜŞÜK OKUMA

Bacak bacak üstüne atma
   

X
   
X

Kolun gergin olması

X
   
X

Dirsek çukurunun kalp hizasının altında olması

X
   

X

Manşetin çok uzun olması
   
X
   

X

Manşetin kısa olması
   

X
   

X
   
Manşetin gevşek sarılması
   
X
   

X

Manşetin yavaş şişirilmesi

X

Manşetin fazla şişirilmesi
   
X
   

X


Manşetin havasının çok yavaş boşaltılması

X

Manşetin havasının çok hızlı boşaltılması

X


Steteskopun çan kısmının iyi tutulmaması
   
X

SB : Sistolik Basınç ; DB : Diastolik Basınç

PALPASYONLA SİSTOLİK KAN BASINCININ ÖLÇÜLMESİ

Steteskopla yapılan ölçümde olduğu gibi tüm kurallar geçerlidir. Kol daha doğrusu dirsek aynı şekilde kalp hizasında tutulur ve manşet sarılır. İşaret ve orta parmak uçları radyal nabız üzerine yerleştirilir. Parmaklar radyal nabız üzerindeyken puvar nabız hissedilemeyene kadar şişirilir. Sonra yavaşça hava boşaltılmaya başlanır, gözünüz manometrede nabzı hissedene kadar devam edin. Nabzı hissetmeye başladığınız basınç sistolik basınçtır. Palpasyonla sadece sistolik basınç ölçülebilir.

Palpasyonla, diz arkasındaki popliteal arterden kan basıncı ölçülebilir. Koldan KB nın ölçülmesi mümkün olmayan durumlarda bacaktan da KB ölçülebilir. Alışkanlık kazanana kadar steteskopla yaptığınız ölçümde bulduğunuz sistolik basınçla, palpasyonla bulduğunuz sonucu karşılaştırın.

KAN BASINCI İLE İLGİLİ BİRKAÇ İPUCU

1. Kan basıncını kolay hesaplamak için:

    Erkeklerde 50 yaşına kadar kullanılabilir : (100 + yaş) : 80

    Kadınlarda 50 yaşına kadar kullanılabilir :   (90 + yaş) : 80

2. Nabza göre kan basıncını tahmin etmek için:

    Radyal nabız alınabiliyorsa sistolik kan basıncı 80 mmHg üzerindedir

    Femoral nabız alınabiliyorsa sistolik kan basıncı 70 mmHg üzerindedir (ya da: radyal nabız alınamıyorsa, sistolik kan basıncı 80 mmHg altındadır)

    Karotis nabız alınabiliyorsa sistolik kan basıncı 60 mmHg üzerindedir (ya da: femoral nabız alınamıyorsa, sistolik kan basıncı 70 mmHg altındadır)
 
Aşağıdaki bulgular bize kişinin yaşam bulgularını değerlendirirken ilave ipucu veren bulgulardır. Bazıları dolaşımı hakkında bilgi verirken bazıları beyinde bir sorun olup olmadığını gösterir. Biliyoruz ki beyinde bir soru olduğunda, solunum ve dolaşım da etkilenebilir.
Başlık: Yaşam Bulguları
Gönderen: drfm - 30 Aralık 2008, 22:33:34
DERİNİN RENGİ

Deriye rengini veren pigment tabakası ve dolaşımdaki kandır. Derinin rengindeki değişiklikler bize, hastanın dolaşımı ve oksijenlenme durumu hakkında ipucu verir.

Derinin olağandışı renk değişimi ve nedenleri :

Kırmızı Cilt Rengi: - Yüksek kan basıncı

                                - Vücut ısısının yükselmesi (Ateş)

                                - Sıcağa maruz kalma (sıcak çarpması)

                                - Karbon monoksid zehirlenmesinde, geç ortaya çıkan bir bulgu

Beyaz Cilt Rengi :   - Şok

(soluk, kül rengi)     - Korku

                               - Soğukta kalma

Morumsu - mavi (Siyanotik) Cilt Rengi :  - Oksijen eksikliğinin göstergesidir.

Siyanoz ® özellikle mukozalarda çok kısa sürede ortaya çıkar (dudak ve tırnaklarda hemen, kulak memesinde biraz daha geç).

KAPİLLER GERİ DOLUM

Ø Dolaşım sisteminin, kanı damarlara pompalayabilme gücünü yansıtır.

Ø Tırnak altındaki kapiller yataktan saptanır. Bunun için, tırnağın dibine bastırılır ve değişen tırnak renginin 2 saniye içinde geri dönmesi beklenir.

(http://www.acilveilkyardim.com/acilbakim/kgd.JPG)

Ø Normalde tırnaklar pembe ve kapiller geri dolum hızlı (2 saniye) olmalıdır. Soğukta ve siyanoz durumunda bakılamaz.

Ø 2 saniyeyi ayarlayabilmek için, bastırıldığında “kapiller geri dolum“ denilebilir (iki saniye sürer) .

GÖZ BEBEKLERİ (PUPİLLER)

Göz bebeklerinin normalde çapları ve ışığa verdikleri tepkiler birbirine eşittir.

Gözbebeklerinin olağandışı durumları ve nedenleri:

(http://www.acilveilkyardim.com/acilbakim/gozbebek.JPG)

Ø   Çaplarının farklı olması (anizokori)► Genellikle beyin hasarının göstergesidir.

Ø   Daralmış (pin point, konstrikte, miyotik)göz bebekleri ► Opiat türevi ilaç zehirlenmesi

                                                                        ► Merkezi sinir sistemi hastalığı

Ø   Genişlemiş (dilate, midriyatik) göz bebekleri ► Şuur bulanıklığı

                                                                            ► Barbitürat türevi ilaç zehirlenmesi 

DİKKAT: Hastanın takma gözü olabileceği; göz bebeklerinin fazla ışıkta daraldığı ve az ışıkta genişlediği gerçekleri göz ardı edilmemelidir

BİLİNÇ DÜZEYİ

Bilinç düzeyi aşağıdaki tanımlara göre değerlendirilir :

Ø Uyanık (bilinçli, şuuru yerinde, bilinci açık)

Ø Zamana, yere ve kişiye uyumlu (oryante)

Ø Sözlü ve fiziksel uyaranlara tepki veriyor

AĞRILI UYARANA TEPKİ

Normalde,

•   Cildin hassas bölgelerinin hafifçe sıkılması (çimdiklenmesi), kollarda geri çekme (ağrılı uyarandan kaçınma) tepkisine neden olur

•   Genellikle ağrı vermek için : tırnaklara bir cisimle bastırılabilir, önkolun iç kısmı çimdiklenebilir ya da meme başı sıkılabilir.  Veya köprücük kemiğinin altından parmakla bastırmak suretiyle ağrı verilebilir.       

•    Bu eylemleri gerçekleştirirken aşırı güç kullanmayınız

ÖNERİ:
Yaşam bulguları konusunu, "olay yeri değerlendirmesi" bölümündeki "hastanın değerlendirilmesi" konusu ile birlikte değerlendirin. Bu iki konu birbiri ile bağlantılıdır. 

KAYNAKLAR:

1.   http://www.uchospitals.edu/online-library/content=P00866 Mayıs 2006

2.   http://medicine.ucsd.edu/clinicalmed/vital.htm  Mayıs 2006

3.   http://en.wikipedia.org/wiki/Vital_signs_%28medicine%29  Mayıs 2006

4.   Hemşirelik Esasları, GATA Hemşirelik Yüksek Okulu Yayın No:5, 1994, s: 160-181

5.   Guyton ve Hall Tıbbi Fizyoloji, 9. Ed.,1996, Nobel Tıp Kitabevleri.

6.   Amerikan Ortopedik Cerrahlar Akademisi, “Hasta ve Yaralıların Acil Bakımı ve Nakledilmesi “, 4. Baskı, 1991 Nassetti Limited, İstanbul. (1987, AAOS, USA)