İslâm Dininin Davranışlarla İlgili Hükümleri

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
İslâm dininin sadece inanç esasları değil aynı zamanda davranışlarla yani
amelle ilgili hükümleri de vardır. Muamelat esasları denilen bu hükümler
daha çok fıkıh ilmini ilgilendirir. Kaynaklarda davranış ve fiillerle ilgili
olarak genelde üç ana konu işlenir: İbadetler, muameleler ve cezalar.
İbadetler kuldan Allah’a yönelik yapılan samimi davranışlardır.

İbadetlerde esas olan riyasız bir şekilde Allah’a yönelmek ve sadece O’na
kulluk etmektir. İnanç esaslarındaki tevhid ilkesi ibadetlerde de geçerlidir.
Hiçbir Müslüman Allah’tan başkasına ibadet etmediği gibi O’ndan başkasına
kulluk gösterisinde de bulunmaz. “Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden
medet umarız” (Fâtiha, 1/5) âyetinde vurgulandığı gibi, O’ndan başkasına
kulluk İslâm’da yasaklanmıştır.

İbadetler Allah Teâlâ tarafından farz kılınır, Hz. Peygamber’in gösterdiği
gibi yapılır. Onlara da kimse ilave ve eksiltme yapamaz. Dinî metinler aynı
zamanda ibadetlerin de kaynağıdır. İbadetler sadece Allah rızası için yapılır,
niyet ve uygulamada O’ndan başkasını anmak caiz değildir. Müslümanlar
Peygamberlere iman ederler, ama onlara asla tapmaz ve ibadet etmezler.
İbadetler de inanç esasları gibi dinin değişmez ilkeleridir. Yapılış şekilleri
fiilî mütevâtir sünnete dayanır. Tabii ki burada söz konusu olan farz
ibadetlerdir. Bu yönü itibariyle bütün farz ibadetler inanç esası değeri taşır.
Bir Müslüman ibadetleri aksatıyor veya hiç yerine getirmiyorsa bu bir hatadır
ve ona yakışmayan bir davranıştır. Ancak onları inkâr etmesi dinin kendini
inkâr etmesi anlamı taşır. İbadetler hem yapılışları hem de zamanları
itibariyle dinin en temel yapısını oluşturur. Bu yönlerini ele almak diğer bilim
dallarına ve özellikle İslâm ibadet esasları dersine olduğu için burada
ayrıntılarına girilmeyecektir.

İslâm dininin “muamelât” diye adlandırılan insandan insana yapılan ve
karşılıklı ilişkileri içeren hükümleri adalet ilkesine dayanmaktadır. İkili iliş-
kilerin esası Allah tarafından konulmuş, çeşitliliklerine rağmen vazgeçilmez
olarak insanların hakkına riayet edilmesi istenmiştir. Zira güçlü olmak hak
sahibi olmak anlamı taşımamaktadır. Sadece dindaşına karşı değil bütün
insanlığa karşı adil olmak Müslümanlığın temel davranışıdır. Hiçbir din
ayrımı yapmadan her hak sahibine hakkını vermek bu dinin şiarıdır. İyilikte
bulunmak ve Allah Teâlâ’nın koyduğu hükümlere uymak konusunda
Müslümanların birbirine destek olması istenirken, kin ve düşmanlık yaymak
ve Allah’ın çizdiği sınırlar konusunda kimseye müsamaha gösterilmemesi
gerektiği sıkça vurgulanmıştır (bk. Mâide, 5/2). İkili ilişkilerde düzenlemeler
yapılabilir ama hiçbir zaman ikili ilişkilerin ilkesinde bir değişiklik
yapılamaz. İlkesi itibariyle karşılıklı muameleler de inanç değeri taşır. Bir
kişinin ticaretinde adil olmaması Müslümanlara yakışmayan bir davranış ve
bu yönüyle günaha girmektir. Ancak ticarette adaleti inkâr Allah’ın çizdiği
hududu lüzumsuz görmektir, bu da inanç alanına girer.

İslâm’ın amelî hükümleri çerçevesinde ele alınan cezalar, yapılması
kesinlikle yasak olan fiilleri işleyenlere verilmiştir. Bunlarda asıl olan ibret
olması ve bunu görenlerin kesinlikle o fiilleri işlemekten sakınmasıdır.
İnsanların birbirlerine zülüm etme yetkisi yoktur. Buna rağmen yine de biri
haddi aşıp başkasının hakkını ihlal ederse onu cezalandırmak ve bu konuda
suçluya müsamaha göstermemek İslâm dininin bir özelliğidir. Toplumun
barış içinde yaşaması için bu cezalar vazgeçilmez olarak görülmüştür, zira
İslâm dininde kimsenin suç işleme ayrıcalığı yoktur. İşte bu sebeple hak
edene cezaların tavizsiz uygulanması istenir. Bu konuda suçluya karşı bir
acıma duygusunun ceza vermenin önüne geçmemesi Allah’ın kullarından
istediği bir farzdır (en-Nûr 24/2).