Hukuk Sözlüğü

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11650
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #20 : 22 Ağustos 2013, 09:28:45 »
[color=red][size=12pt][b]- Ş -[/b][/size][/color]

Şagil
Meşgul eden; meşgul olmayı gerektiren; işgal eden; bir mülkte oturan 

Şahâdet
Tanıklık 

Şahbender
Konsolos 

Şahsı âhar (âher)
Başkası; üçüncü kişi 

Şahsi edim
Borçlunun bizzat bedeni ya da fikri gücü ya da yeteneği ile icra edeceği edim türü 

Şahsi haklar
Ayni hakların aksine, herkese karşı ileri sürülemeyen haklar; kişisel haklar. 

Şahsiyet hakları
Şahısların maddi,manevi ve ekonomik bütünlüğü üzerindeki mutlak haktır. 

Şamil
Içine alan; kapsayan; çevreleyen 

Şâmil olmak
Kapsamak; içine almak 

şantiye
" 1. Yapı gereçlerinin yığılıp saklandığı veya işlendiği yer. 

Şârih
Şerhçi; şerh eden; bir konuyu ayrıntılarıyla açıklayan 

Şark
Doğu 

Şartname
Satın alma, satma, yaptırma, kiralama vb. işleri gerçekleştirmek isteyen gerçek veya tüzel kişilerin düzenlediği ve işi yapan ile yaptıranın üstlendikleri koşulları belirleyen resmî belge. 

Şayi
Pay; hisse 

Şâyi hisse
Ortak (müşterek) mülkiyette, ortaklardan herbirine ait pay 

Şayian
Ortaklaşa 

Şefi
Şufa (önalım) hakkı bulunan kişi; önalımcı 

Şerait
Şartlar; koşullar 

Şerh
Kişisel hakların, devir sınırlamalarının ve geçici tescilin, tapu siciline yazılmasını gösteren terim 

Şerh
Şahsi hakları, temlik (devir) sınırlamalarını ve geçici tescilleri tapu kütüğünde belirten yazıların (kayıtların) genel adı. 

Şerik
Ortak; iştirakçi 

Şibh (şibih)
Benzer; benzeme; benzeyiş 

Şifahen
"Ağızdan, sözle söyleyerek. 

Şifahî beyan
Sözlü açıklama 

Şimal
Kuzey 

Şira
Satış 

Şufa
Önalım; öncelikli alım 

Şufa hakkı
Önalım hakkı; mükellefin, hakkın konusu olan şeyi bir üçüncü kişiye satması durumunda, hak sahibine tek taraflı bir irade beyanı ile satılan şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel karşılığında öncelikle kendisine devrini isteme yetkisini veren haktır.

Şuhut
Şahitler 

Şümul
Kapsam; içine alma; kapsama 

Şüphe
"1. Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu, işkil, şüphe, acaba 

Şüpheli
"Kendisinden şüphe edilen, kuşkulanılan, zanlı. 

Şura-yı Devlet
Osmanlı Devleti'nde günümüzdeki Danıştay'a karşılık gelen yüksek yargı kurumudur. 

Şüyu
Paydaşlık; hissedarlık 

Çevrimiçi D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11650
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #21 : 22 Ağustos 2013, 09:31:56 »
[color=red][size=12pt][b]- T -[/b][/size][/color]

Taaddi
Başkasının Hakkında El Uzatma. 

Taaddüd
Birden çok 

Taahhüdü ihlal
Borclunun haciz zaptında borcu kabul ve ödemeyi taahhud edip, tahhüdünü yerine getirmemesi. 

Taahhütname
Kişinin kendi ad ve hesabına, bir gerçek kişi veya tüzel kişiye karşı, sözleşmeli ya da sözleşmesiz olarak, bir işin yapılmasını veya bir şeyin teslimini üstlendiğini gösterir belge. 

Taalluk
Ilişiği olma; asılma; ilgi 

Taayyün
Tayin olunma; belli olma; belirme 

Taazzuv
Uzuvlaşma, bir biçim alma, teşkilâtlanma, organlara ayrılma. 

Tabiyet
Kişi veya şeyleri devlete bağlayan siyasi ve hukuki bağ; vatandaşlık. yurttaşlık; bağımsızlık 

Tacir
Ticaretle uğraşan; bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimsedir. 

Tadât
Sayma; sayılma; sayım 

Tadil
Değiştirme; değişiklik 

Tafsil Etmek
Ayrıntiları ile anlatmak. 

Tagyir
Bir şeyi değiştirme, başkalaştırma, aslından saptırma 

Tağyir
Başkalaştırma; değiştirme; bozma tahakkuk gerçekleştirme; gerçekleşme 

Tahaddüs
Ortaya çıkmak 

Tahakkuk
Gerçekleşme, meydana gelme, bir şeyin doğruluğunun ortaya çıkması 

Tahakküm
Hakimiyet ve kontrol altına alma. 

Tahassul
Hasıl olma; sonuç olarak ortaya çıkma 

Tahavvül
Değişme; dönme 

Tahdîdât
Sınırlamalar; kısıntılar 

Tahdidî
Sınırlayıcı, tüketici. 

Tahfif
Hafifletme; azaltma 

Tahkik
Soruşturma. 

Tahkikat
Soruşturma 

Tahkir
Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma 

Tahlif
Yemin 

Tahliye
Boşaltma; salıverme; serbest bırakma. 

Tahliye taahhütnamesi
Kiracının, kiralananı belli bir tarihte boşaltacağına ilişkin yaptığı yazılı irade beyanı. 

Tahmil
Yükleme 

Tahnit
"Bozulmaması için ölüyü ilaçlama. 

Tahrip
Harabetme; yıkma; kırma; bozma 

Tahrir
Yazım 

Tahrir
Yazma; yazım 

Tahriren
Yazılı olarak 

Tahsin
Beğenme 

Tahsis
Emrine verme; özgüleme. 

Tahşiye
Çıkıntı yapmak 

Taht
Alt; aşağı 

Tahtani
Binanın alt kısmı 

Tahtani fevkani
Altlı üstlü 

Tahvil
Değiştirme; değiştirilme; borç senedi 

Tahvilat
Tahviller 

Takaddüm
Önce gelme; önde gelme 

Takarrür etmek
Kararlaşmak; kararlaştırmak; istikrar kazanan kararlar 

Takas
Vadesi gelmiş, aynı cinsten ve karşılıklı iki alacağın birbirine sayışılması. 

Takbih
"1. Çirkin görme, beğenmeme. 

Takibat
Kovuşturma 

Takrîr
Önerge; anlatma; anlatış; tapuda malını sattığını veya ipotek ettiğini söyleme 

Takrir etmek
Sağlamlaştırmak 

Taksim
Ortak mülkiyette bulunan bir malın, ortaklar arasında yapılan bir sözleşmeyle veya dava açmak suretiyle bölüştürülmesi. 

Taksir
Iradi olarak işlenen bir icra ya da ihmal eyleminden, fail tarafından istenmemiş olmalarına rağmen, kanunun cezalandırdığı sonuçların meydana gelmesi hali 

Takyidat
Sınırlama, kısıtlama. 

Takyit
Kısıtlama 

Takyit
Sınırlama; kayıtlama; şarta bağlama; kısıtlama 

Talâk
Islâm hukukunda boşanma 

Talik
"1.Belli bir zamana bırakma, erteleme. 

Ta'lık
Geciktirme; askıda bırakılma 

Talil
Sebep gösterme; illetlendirme, bir şeyi bir illete bağlama. 

TALİMAT
"1. Yönerge: 

Talîmâtnâme
Yönetmelik 

Tanık
"Duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit. 

Tapuyu misil
Tarafsız bilirkişinin belirteceği tapu; bedel; değer baha 

taraf ehliyeti
Hukuk davalarında davacı veya davalı olarak yer alabilme ehliyeti. Medeni haklardan yararlanan herkes kural olarak taraf ehliyetine de sahiptir. Ancak bunu ya bizzat kullanır ya da kanunî mümessili onun adına bu ehliyeti kullanılır. 

Taraf teşkili
Taraf oluşturma. Davanın taraflarından biri olabilme yeteneği. Uluslararası ihtilaflarda müzakerenin taraflarından birisi olma durumu. 

Tarafeyn
İki taraf. 

Tardetmek
Kovmak, Def etmek, Uzaklaştırmak 

Tarh
Çıkarma, ıtrah etme, bir sayıdan diğerini çıkarma, vergi koyma, kişinin kazancından vergi payı çıkarma, belirleme. Çoğulu tarhiyyâtdır; vergi koyma işlemleri. 

Tarik
Yol; yöntem 

Târik
Terkeden; bırakan 

Tariki âmm
Herkesin geçebilmesi için bırakılan yol; kamunun yararlandığı yol; 

Tarumar
Dağınık. Karışık. Perişan 

Tasarruf
Bir şeyden yararlanabilme ve o şey üzerinde fiili veya hukuki işlem yapabilme gücü. 

tasarruf etme
Kullanma ve yapma harcama, yönetme, bir şeyi sevk ve idare gücü. Harcamadan bekletme, biriktirme, tutumlu olma. Çoğulu tasarrufâtdır; işlemler, muâmeleler, harcamalar. 

Tashih
Düzeltme; resmi bir kütüğün, bir hukuki işlemin düzeltilmesi 

Tasnif
Düzen 

Tasrih etmek
Açıklamak; belirtmek 

Tasvib
Doğru bulma; uygun görme; onaylama 

Tatbika medar imza
Uygulamaya elverişli imza 

Tathir
Temizleme 

Tavassut
Aracılık; ara bulma; aracı olma 

Tavazzuh
Aydınlanma 

Tavzif
Görevlendirme 

tavzih
Vâzıh hale getirme, açıklama, bir konuyu anlaşılır hale getirme, çoğulu tavzihâtdır; açıklamalar. Hmk md. 455 vd. 

Tavzîh
Açıklama 

Tazammun etmek
Öngörmek; sonucu doğurmak; içine almak; kapsamak 

Tazminat
Maddi veya manevi zarara karşılık ödenen bedel; zarar ödencesi;hukuka aykırı olarak başkalarına verilen zararların ödetilmesi biçiminde müeyyidedir. 

TAZYİK
Baskı, sıkıştırma, zorlama, baskı tatbik etme, darlaştırma. Tbmm:, türkiye büyük millet meclisi. 23 nisan 1920'de kurulmuş ve toplanmıştır. Türk temsili demokrasisinin yasama organıdır. 1982 anayasasına göre her 5 yılda bir yapılan genel seçimle seçilen 5 

tazyik hapsi
Yapılması gereken bir edim yapılmadığında borçlu kişinin onu yapması veya edimi ifası için hapsen tazyikte bulunulurdu. Hapse konulma hali ve böylece borcun ödenilmesini sağlama durumu. Şimdi bu tür bir yaptırım yoktur. Şahitlik veya bilirkişilikten, yemi 

Teadül
Beraberlik; denklik; birbirine denk gelme 

Teahhur(teehhür)
Gecikme; temerrüt 

Teâmül
Örf ve adet; öteden beri olagelen, insanlar arasında yapılagelen belli bir davranış. 

Teati
Karşılıklı gönderme 

Tebaa
Uyruk; bir devletin hükmü altında bulunan kimseler 

Tebâdür
Akla gelme; hatırlanma 

Tebârüz ettirme
Belirtme; ortaya koyma 

tebcil
Öğme, medhetme, yüceltme, üstün kılma. 

Tebdil
Değişme; değiştirilme 

Tebdil
Değiştirmek 

Tebeddül
Değişiklik 

Tebeddül
Değişiklikler 

Tebellüğ
Bir tebliği alma; tebliğ edilen bir yazıyı imza ile teslim alma 

Tebellür
Netleşme; net olarak ortaya çıkma; aydınlanma 

teberru
Bağış, hibe, karşılıksız olarak mal bağışı. Çoğulu teberruâtdır; bağışlar, yardımlar, hibeler. 

Tebeyyün
Ortaya çıkmak 

Tebeyyün etmek
Saptanmak ; ortaya çıkmak; aydınlanmak 

TEBLİĞ
Bildirme, duyurma, anlatma, yazılı bir emri, mahkeme yazısını ilgili şahsa teslim etme, imzasını alma. Çoğulu tebliğâtdır; duyurular, anlatmalar. 

Tebligat
Bir hukuki işlemin yetkili makamca, ilgili kişinin bilgisine sunulmak üzere, kanun ve usule uygun olarak yazı veya ilanla bildirilmesi. 

Tecdit
Yenileme; tazeleme, açıkça anlaşılacak şekilde önceki borcun, yeni bir borç kurarak ortadan kaldırılması; yenileme. 

Tecessüm
Boyut kazanma, cisimlenme  Halit TEK

Tecezzî
Bölünme; doğranma 

Tecvîz
Ceza verme; caiz görme 

Tecziye
Ceza, cezalandırma  Mustafa ÖZCAN

TECZİYE
Cezalandırma; ceza verme. 

Tedabir
Tedbirler önlemler 

Tedarik
Sağlama; temin etme 

Tedavül
Sürüm; elden ele gezme; dolaşma; kullanılma 

tedbir
Tedbir, Tedebbür: Bir işin iyi ve sıhhatli olması için arkasını, önünü gözeterek takdir ve idare etmektir. Bütün evreni yönetmek, her işi evirip çevirmek. Tabii düzenini ayakta tutmak, kanunların işlemesini sağlamak. 

Tedenni
Gerileme, Gerilemek, Düşme. 

Tedip hakkı
Ana babalara tanınmış çocuğa öğüt vermek, ihtirada bulunmak 

Tediye
Ödeme; bir borcun ödenmesi 

Tedricen
Azar azar; yavaş yavaş; aşamalı olarak 

Tedvîn
Hukuku birleştirmek amacıyla,hukukun bir dalı ile ilgili yasa halinde kurallar koyma 

Tedviren
vekaleten 

Teehhür
Gecikme; sonraya kalma 

Teemmül
Düşünüp taşınma; etraflıca düşünme 

Teessüs
Kuruluş; kurulma; yapılma; yapılanma 

Tefehhüm
Anlamak; akıl erdirmek 

Teferruat
Ayrıntı, geleneklere göre bir malın daha iyi ve daha verimli kullanılmasında yararı olan, asıl mala sıkı sıkıya bağlı bulunmayan, az bir masraf ve hasar ile asıl maldan ayrılabilen mallara mk. Da teferruât denilir. Bir dairedeki asılı levhalar, avizeler, 

Teferruğ
Satın alanın aldığı mülkün ferağ işlemini yaptırması, tapu kaydını kendi üzerine çevirme 

Teffiz
Bkz. tefvîz 

Tefhim
Verilmiş olan kararın veya hükmün,duruşmada hazır bulunan taraflara yargıç tarafından sözle bildirilmesi 

tefrik
ayırma 

Tefrişat
Döşeme araçları; bir yeri döşemek için kullanılan eşya 

Tefvîz
Ihale; sipariş etme; havale etme; dağıtım; ısmarlama; bir taşınmazı belli bedel karşılığında üçüncü kişinin üzerinde bırakma 

Tehâlüf
Yargıcın iki tarafa da yemin vermesi; birbirine zıt olma 

tehir
erteleme 

Tehir erteleme
Ara verme 

tehlikeli hükümlü
işlediği suçun nitelik ve icra şekli göz önüne alındığında toplum için ciddi bir tehlike oluşturan ve cezaevi güvenlik ve nizamını ihlal edebileceği yönünde kuvvetli delil bulunan hükümlüdür. 

Tek taraflı irade beyanı
Hukuki bir ilişkide taraflardan birinin, o ilişki bakımından hüküm ve sonuç doğurmaya yetecek şekilde iradesini açıklaması. 

tekabül
Karşılamak,karşılıklı kabulleniş, takasta bulunma. 

Tekabül etmek
Karşılamak; karşılık olmak 

Tekaüd
Emeklilik 

Tekâyüd
Birbirine hile yapma 

Tekdir
Azarlama, Paylama 

Tekeffül
Birine kefil olma; kefalet verme; garanti etme 

tekellüf
Külfetli iş yapma, birisine yük yükleme, sıkıntı verme. Yapmacıktan iş yapma. 

Tekemmül
Tamamlanma; olgunlaşma 

TEKERRÜR
Tekrarlama, tekrar etme. Bir kimsenin bir suçu işleyip hakkında hüküm verildikten sonra yeni bir suç işlemesi durumu. Mükerrirlik hali. Tck md: 29. 

Tekevvün etme
Yaratılma; meydana gelme 

Tekid
Pekiştirme, üsteleme. Önceden yazılan bir yazının peşine ikinci defa bir yazı daha gönderme. Güçlendirme. 

teksif
Kesâfet arz etme, yoğunlaştırma, bir noktada dikkat toplama, sıkıştırma. 

tekzib
Yalanlama, kizbetme, asılsız bir haber üzerine bunu düzeltmek için basın kanununa göre ilgili kişinin mahkeme kararıl ile basın aracına gönderdiği düzeltme yazısı, yalanlama yazısı. İlgili kişinin bu hakkı kullanmasına tekzib hakkı denir ki, asılsız haber 

Telâfi
Zararı karşılama; giderme; eksikliği giderme 

telahuk
Lühûk etme, bitişme, peşinden bir şeye yetişip ona katılma, eklenme. Birbirine katılma. Sonraki bütçenin öncekine katılması veya genel bütçeye yan bazı bütçelerin katılmasına da mülhak bütçe denilmektedir. 

Telâhuk
Birbirine katılma; yarışma; hakların yarışması 

telhis
Hülâsa etme, kısaltma, özetleme. 

Telhîs
Hülasa etme; özetleme; özet 

Telif
Yazma; uzlaştırma 

Telif hakları
Fikir ürünü eserler üzerinde yaratıcısının sahip bulunduğu haktır. 

Telvis etmek
Kirletmek 

Temadi
Sürüp gitme; süregelme; devamedegelme; sürme; uzama 

temayül
TANINMA, MEZİYETLERİYLE TANINIR OLMA, ÜSTÜN GELME, ŞÖHRETE ERME. 

temdid
Uzatma, medîd hale getirme. Kanunlarda tanınan sürenin bir kısım makamlarca, hâkimce vb. Lerince bir daha uzatılması durumu. Pas. K md. 13. 

Temellük
Mülk edinme; kendine mal etme; sahip olma; sahiplenme; devralma 

Temerrüd
Direnme; borcun ifasında gecikme, bir yükümlülüğün yerine getirilmesinde oluşan gecikme; direnme 

temerrüt
Direnme, inad etme, meredleşme, meredlik gösterme. Alacaklının alacağını teslimde ve borçlunun da borcunu ifada inadına direnmesi, geciktirmeye sebebiyet vermesi. Bk md. 90, 95. Borsa'da yapılan işlemler sonucunda, taahhütlerin gerektirdiği ödeme veya men 

Temettü
Kâr; kazanç payı; yarar 

temhir
mühürleme 

Teminat
Belli bir hukuksal durumu (genellikle borcun ödenmesini) sağlamak için verilen garanti. 

Teminat akçesi
Bir sözleşmenin kurulması için taraflardan birinin diğerine vermek yükümlülüğünde bulunduğu para 

Temlik
Devir, alacağın bir başkasına devri, mülkiyetinin geçirilmesi. Alacağın devredilmesi. Bk md. 165. 

Temlikname
Bir hakkın diğer bir kimseye geçirildiğini gösteren belge 

Temşiyet
Meşiyet, dileme, icrada bulunma, yürüme ve yürütme. 

temyiz
İyiyi kötüden; hayrı, şerden ayırt edebilme yeteneği, akıl gücü. İlk derece mahkemelerince verilen yargı kararlarının esas ve usûl açısından denetime tabi tutulduğu üst derece mahkemesi. Bu denetim isteme işine de temyiz işlemi denilir. Cmk md. 305, 326. 

Temyiz Kudreti
İyiyi kötüden ayırma ve makul biçimde davranışta bulunma yeteneği. 

tenakus
Eksikleştirme, azaltma: iki kişinin verecekleri şeylerde karşılıklı olarak azaltmaları, noksanlaştırmaları. 

Tenakuz
Çelişme, çelişki, tutmazlık 

Tenâküz
Çelişki 

Tenbih
Uyarma; uyarı 

Tenezzül
Inme; alçalma; düşme; kendine aykırı gelen bir işi veya durumu kabul etme 

TENFİZ
İnfaz etme, bir hükmü uygulama, gereğini yerine getirme. Bir şeyi geçerli kılma. 

Tenkis
Indirme; azaltma; eksiltme 

Tenmiye
Nemalandırma; artırma; işletme 

Tensip
Uygun görme 

Tenvîrât
Aydınlatma; ışıklandırma 

Tenzil
Indirtme; azaltma 

Terâküm
Birikme; biriktirme 

Tercihe şayan
Üstün tutulan; yeğlenen; tercih edilen 

Terditli
Kademeli 

tereke
Ölen kimseden, geride bıraktığı mirasçılarına kalan mal, ölenin terkettiği, sağlara bıraktığı mal. 

Tereke (terike)
Miras bırakanın mirasçılarına geçen kalıtı; kalıt; mirasçılara kalan malvarlığı 

Terekküp etmek
Oluşmak 

Teressübât
Tortulanmalar; dibe çökmeler; durulmalar 

Terettüp etmek
Düşmek; doğmak; ait olmak; sırası gelmek; gerektirmek 

Terhin
Rehin olarak verme; emanet bırakma 

Terkin
Boyama, çizme, bozma, bir kaydın çizilmesi. Tapu kaydının düşürülmesi. Bir kimse üzerinde görülen bir taşınmazın bu durumunun sona erdirilmesi. Bir şeyin parçası ve temel rüknü haline getirme. Asıl unsur yapma. Mk md. 933, 935. 

Terkip
Birleştirmek, Bir araya getirmek.  Halit TEK

Termim
Tamir etme; onarma; düzeltme; iyileştirme 

tersim
Resmetmek, bir şeyin çizgilerle şeklini çizmek, çizgilerle ortaya koyup anlatmak. 

Tersîmât
Resmetmeler; resmini yapmalar; çizmeler 

Tertip
Sıra; düzen; düzenleme 

Tesâhub
Sahip çıkma; koruma 

Tescil
Resmi kütük veya defterlere bir konunun (hakkın) yazılması, kayıt düşülmesi. 

teşdid
Şiddetlendirme, ağırlaştırma, bir suçun cezasının bazı nedenlerle ağırlaştırılması ve aktarılması. Bunun sebebleri ne de teşdîd sebebleri denilir. Meselâ taammüden adam öldürme, kamu malını çalma, küçüklere laf atma vs. Gibi. 

Teşdit
Makul orandan arttırma, şiddet, şiddetini arttırma, güç verme  Mustafa ÖZCAN

Tesellüm
Teslim alma 

teselsül
Birden çok kimsenin alacaklıya karşı aynı borcun tamamını yükümlenmelerine veya birden çok alacaklının tek bir borcu istemeye hakkı olduğunu gösteren durum;dayanışma Zincirleme. Zincir gibi birbirine bitişik kısımlar olma. Silsile peyda etme Man: Bak: Del 

Teşevvüş
Karışıklık; kargaşalık 

teşhis
Şahıslandırma, tanıma, bir kimseyi tanıma suretiyle kim olduğunu ortaya koyma, belirleme. 

Teşmil
Kapsamına alma; yayma 

Tesmiye
Ad koyma; isimlendirme; belirleme 

teşrii
Yasama faaliyeti, kanun yapma, kanun koyma işi. Laik hukukta bu yetki ya halkın temsilcilerinindir ya da baştaki yöneten az bir grubundur. İslâm hukukunda ise temelde allah’ındır. Hakikî şâri o'dur. Hz. Peygamber mecâzî anlamda şâridir. Bu faaliyett 

Teşrik
Yaptığı bir işe ortak almak. 

Teşviş
Karma karışık yapma, iyiyi kötüye katma, zihnin karışık bir durum alması. 

Tesviye
Sonuca bağlama; çözümleme; gereğini yapma; seviye; düzdüzeltme 

Tevakkuf
Bağlı olma; durma 

Tevarüs
Bir kimseden miras kalma; mirasa konma; kalıtım yoluyla birinden diğerine geçme 

TEVDİ
Bırakmak, vedia olarak bir yere emânet etme. 

Tevdi etmek
Vermek; bırakmak; sunmak 

Teveccüh
Yönelme; yakınlık duyma; sevgi 

Tevellüt
Doğum; doğma 

Tevessül etmek
Başvurmak; kalkışmak; girişmek 

Tevfik
Uydurma; uygunlaştırma 

tevfikan
Uygun olarak, uygun biçimde. 

tevhid
Birleme, tekleme, vahdetleme, allah'ı tek olarak kabul etme. İslâm'ın temel amacı allah'ı birlemek ve ona öylece inanmak, şirke sapmamaktır. 

tevil
Bir kâpalı sözü yorumlama, bir başka anlam katma, amacı dışında farklı biçimde yorumlama. 

te'villi ikrar
Yoruma müsâid ikrar. Sanığın ikrarının yoruma müsaid olması durumunda yargıtay bunu kabul etmemektedir. 

tevkif
Tutma, bekletme, bir yerde tutma. Çoğulu tevkifâtdır; tutuklamalar kitle halinde içeri sokma. Para alacaklılarının istihkâklarında yapılan kesintiler, içeride tutulan paralar. Cmk md. 104. 

Tevkif Müzekkeresi
Tutuklama müzekkeresi. Bu müzekkere hâkim tarafından kesilir, üzerinde sanığın kim olduğu, işlediği .:uç ve tutuklama sebebleri ayrıntılı şekilde yazılır. Cmk md. 106 vd. 

Tevkil
Vekil olarak tayin edilmiş kimsenin, vekillik yetkisini bir başkasına devretmesi. 

Tevlit etmek
Doğurmak 

Tevliyet
Vakfın işlerini yönetmek 

Tevliyet davası
Mütevellilik davası; vakfın işlerine bakma göreviyle ilgili dava 

tevsi
Genişletme, yayma, vüsatini sağlama. Çoğulu tevsîâtdır; genişletme işleri. 

Tevsî'
Genişleme 

Tevsîk
Belgelendirme 

Tevzi
Dağıtma 

teyit
Destekleme, güçlendirme, tasdik etme. 

Tezad
Zıdlık gösterme, iki şeyin çelişki arzetmesi. 

Tezahür etme
Belirme, görünme, ortaya çıkma 

Tezâyüd
Artış; çoğalma 

Tezkere-i sâmiyye
Sadrazamlık makamından yazılan tezkere 

Tezyif
Değersiz olarak gösterme, aşağılama. 

Tezyinat
Süslemeler 

Toplu iş sözleşmesi
Işçi sendikaları ile işveren veya işveren sendikaları arasında yapılan ve iş şartlarını, tarafların hak ve borçlarını düzenleyen yazılı bir anlaşmadır. 

Trampa
Değişim 

Tutanak
Zabıt, zabıtnâme. Bir toplantı ve duruşma ile sorgulama sonunda düzenlenen resmî nitelikli tutanak. 

tutuklama
Tevkif, ceza muhakemesinde kişiyi koruyucu ve önleyici bir tedbirdir. Cmk md. 104 vd. Nda yer alan ve adresi belli olmayan, ağır cezalı bir suçun sanığı olan, delilleri yok etme gibi ihtimallerin bulunması durumunda hâkimce alınan önlem. Hürriyeti kısıtla 

tutuklu
Mevkûf, tutuklama kararı verilen. 

Tüzel Kişi
Kendisini oluşturan gerçek kişilerin üzerinde ve onlardan bağımsız bir varlığı ve belirli bir amacı bulunan. 

Tüzük
Bir kanunun uygulamasını göstermek veya kanunun emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak şartıyla ve Danıştayın incelemesinden geçirtilerek Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılan yazılı hukuk kurallarıdır. 

Çevrimiçi D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11650
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #22 : 22 Ağustos 2013, 09:32:58 »
[color=red][size=12pt][b]- U -[/b][/size][/color]

Uhde
Görev; birinin yapmakla yükümlü olduğu iş; bir işin yapılacağına söz verme 

Uhdesinde
Üzerinde; sorumluluğunda 

Ukud
Karşılıklı anlaşılan şeyler, şartlar, sözleşme 

Ulak
Haberci; haber götürücü 

Umran
Bayındır 

Umranî
Bayındırlıkla ilgili; imarlı hale getirme 

Umur
Işler 

Urup
Arşının sekizde biri 

Usul
Şekle ilişkin. 

UYARMA
İkaz, ikaz etme, dikkatini çekme. Bir tür idârî disiplin cezasıdır 

Uygulama imar plânı
Onaylı halihazır haritalar üzerinde, varsa kadastral durumu işlenmiş olarak, nazım imar plân esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzeni, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama plânlarına esas olacak u 

Uyrukluk
Şahısları veya şeyleri devlete bağlayan hukuki ve siyasi bağdır. 

Uzatılmış mal ortaklığı
Evlilik birliğinin, eşlerden birinin ölümüyle son bulması halinde, sağ kalan eşin, ölen eşin çocuklarıyla birlikte devam ettirdiği mal ortaklığı rejimi. 

uzlaşma
Anlaşma, bir ihtilafın sona erdirilmesi, sulhlaşma, sulh olma. 

Çevrimiçi D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11650
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #23 : 22 Ağustos 2013, 09:33:37 »
[color=red][size=12pt][b]- Ü -[/b][/size][/color]

Üçüncü şahıs
Bir sözleşmenin, davanın veya icra takibinin taraflarından olmayan kişi. 

Üst hakkı
Taşınmaz malikinin, bir başkasına, arsasının üstünde ya da altında inşaat yapma veya mevcut inşaatı koruma (ona sahip olma) yetkisi verdiği irtifak hakkı. 

Çevrimiçi D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11650
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #24 : 22 Ağustos 2013, 09:34:36 »
[color=red][size=12pt][b]- V -[/b][/size][/color]

Vabeste
Bağlı 

vade
Belirlenen süre, borcun ödeme zamanı, ifa zamanı. Ecel, ölüm, ölüm olayı. 

Vakfiye
Vakfedenin vakfa ilişkin bildirimini ve hakimin tescilini kapsayan belge 

VÂKİ
vuku bulan,olan,olmuş. 

Vaki (vâki)
Bir şeyi ıslah edip düzene sokmak, himaye etmek, bir şeyi korumak, görüp gözetmek 

vakıa
Olay, gerçek, olgu. Vuku': Düşüş. Başa gelen, çatan büyük iş. 

Vakıf
Tesis; başlı başına bir varlığı bulunmak üzere bir malın belirli amaca tahsisi 

VALÖR
Bankacılıkta, faizin fiili olarak hesabına esas alınan tarihe VALÖR denir. Bankadan çekilen para için aynı günün, yatırılan para için tahsil edilen tarihi izleyen ilk iş günü VALÖR olarak kabul edelir. 

Varaka
Belge; yazılı kağıt 

Varant
Rehin senedi; umumi mağazaya tevdi edilen mallara ve tahıla ilişkin rehin hakkını gösteren ve bu mallar üzerinde herhangi bir alacaklı yararına bu hakkın yaratılmasını sağlayan senet 

vareste
Kurtulma, kurtulan, yoksun tutma, ilişiğinin kalmaması. Mahkemedeki duruşmalara gelme mecburiyetinin kalmaması. 

Varîd
Gelen; vasıl olan; gerçek olan; varolan 

Vâridât
Gelirler; devlet(kamu)gelirleri 

Vâris
Mirasçı 

VARİT
Gelen, bir yere ulaşan, meydana gelen, ortaya çıkan. 

Vasi
Kanunun öngördüğü durumlarda, küçük veya kısıtlı kişilerin haklarını korumak üzere mahkeme tarafından atanan kanuni temsilci. 

Vasıl olmak
Ulaşmak, erişmek 

Vatandaşlık
Bir hakiki şahsı bir devlete bağlayan hukuki bağdır. 

Vaz'
Koyma; konulma (yürürlüğe koyma) 

Vazıyed etme
Bir şeye veya bir işe el koyma 

Vaziyet
Durum; hal 

Veçhile
(bu) yönden; böylece; uyarınca 

Vecîbe
Borç 

veda
Ayrılma, allah'a ısmarladık deme, bırakma, sonverme. 

Vedia
Saklama 

Vefa hakkı
Hak sahibine, sattığı şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel karşılığında tekrar kendisine devrini, tek taraflı irade beyanı ile isteme yetkisi veren hak 

Vehle
Öncesi; baş tarafı; dakika; an 

Vehle-i ûlâ
Ilk başlangıç; birdenbire 

vekâlet
Vekillikte bulunma, birisini temsil etme. Başkası nâm ve hesabına bir sözleşmeyle temsil eden kimse. Bakanlık, nâzırlık, icra organında görev alan ve belli işleri yürüten kişinin makamı. Bk md. 386 vd. 

Vekalet Sözleşmesi
Kişinin, bedelli veya bedelsiz olarak, bir işi yürütmeyi veya yerine getirmeyi başkası adına üstlendiği sözleşme. 

vekaletname
Vekil bırakanın vekiline yazılı olarak verdiği temsil belgesi. Genelde noterlerce düzenlenen ve hangi konularda ne şekilde müvekkili temsil edeceğini gösteren yazılı belge. 

vekil
Nâzır, bakan. Bir kimseyi vekâlet sözleşmesi ile temsil eden. Başkası nam ve hesabına hareket eden ve bir kısım işler yapan. 

Velayet
Ana ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki (kanundan doğan) eğitim ve terbiye hak ve yetkisi. 

veled
Çocuk, erkek veya kız çocuğu için kullanılır. Halk arasında çoğu kez erkek çocuğu içindir. 

Velev
Olsa bile; hatta; ister; isterse 

Veli
Velayet hakkına sahip bulunan ana ve/veya baba. 

veraset
Mirasçı olma, soya çekim, bir kimsenin kendi atasına çekmesi. 

veraset ilamı
Ölen bir kimsenin mallarına kimlerin ne miktar ve ne nisbetle mirasçı olacağını gösteren mahkeme kararı. 

veraset ve intikal vergisi
Ölenin vârislerine kalan mal ve paradan alınan vergi 

Verese
Mirasçılar 

Vergi ziyaı
Vergi kaybı. Vergi mükelleflerinin, işlemlerde yaptıkları eksiklikler ve gecikmeler sebebiyle vergi kaybına neden olması, vergi kaçırmaya girişmesi. 

Vergide adalet ilkesi
Herkesin mali gücüne göre vergiye tabi tutulmasıdır 

Vesait
Vasıtalar; araçlar 

Vesayet
Küçük veya kısıtlıların haklarının korunması amacıyla özel hukuk tarafından düzenlenen ve bir kamu hizmeti niteliğini taşıyan kurum. 

Veysel APARI
Adalet Bakanlığı Webmasterı 

Vezâif
Vazifeler; görevler 

Vicahî
Yüze karşı; tarafın yüzüne karşı 

Vikaye
Koruma 

voli
Balıkçının bir yere, denize balık ağı sermesi. Buraları kamunun ortak yerleridir. Balık ağının serpildiği yerler. Kısa yoldan kâr ve kazanç sağlama. 

Vücut bulmak
Doğmak; yapılmış olma 

Vuku bulmak
Olmak; oluşmak; meydana gelmek