UyuyamamaK hastalığı (insomnia)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Black_house

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik
UyuyamamaK hastalığı (insomnia)
« : 04 Kasım 2015, 15:10:16 »
[img width=300 height=186]http://www.uyanangenclik.com/gallery/163_04_11_15_2_05_10.jpeg[/img]
[size=12pt]Genellikle iyi uyuyanlarda ve uykusuyla ilgili şikayeti olmayanlarda bir veya birkaç gece süreyle ortaya çıkar.
En sık görülen uykusuzluk tipidir. Otel odası, arkadaş evi gibi alışık olunmayan ortamlarda, sınav,
seçim, iş görüşmesi gibi gerginlik yaratan olaylar öncesinde veya geçici bir hastalığın yol açtığı ağrı,
kaşıntı gibi durumlarda geçici olarak ortaya çıkar. Bazılarında geçici uykusuzluk, mutlaka uyumak zorunda hissedildiğinde de belirebilir.

İnsomnia hastalığının 3 türü vardır;

Geçici insomnia; 1 haftadan kısa
Kısa süreli insomnia; 1-3 hafta
Kronik insomnia; 3 haftadan fazla

[b]KISA SÜRELİ UYKUSUZLUK[/b]
Bir ila dört hafta devam eden uykusuzluklar bu gruba girer. Gerginlik yaratan bir olay veya hastalık sonucunda ortaya çıkar. Genellikle sebebin ortadan kalkmasıyla düzelir. Ancak bu gruptaki hastalarda uykusuzluğun uzun süreli hale dönüşme tehlikesi ihmal edilmemeli.
Gerektiğinde aşırı kullanıma yol açmayacak şekilde uygun bir ilaç tedavisi düzenlenmelidir. Çünkü kısa süreli uykusuzluklar çoğu zaman uzun süreli uykusuzluğa dönüşür.

[b]UZUN SÜRELİ UYKUSUZLUK[/b]
Uykusuzluk süresi bu grupta aylarla ifade edilir. Psikolojik, psikiyatrik, organik, ilaç kullanımı gibi nedenlerle ortaya çıkar. Bazen bu nedenlerden birkaçı görülebilir. Uyku ilaçlarıyla tedavi edilmeyen bu tür uykusuzlukların mutlaka doktor tarafından değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi gerekir.

[b]ÖĞRENİLMİŞ UYKUSUZLUK[/b]
Hastalık öncesinde uykusundan nadir olarak şikâyeti olan hasta, genellikle gerginlik yaratan bir olay sonrasında uyuyamamaya başlar. Bazen sevindirici bir olay, bazen bir hastalık, bazen iş veya ailede ortaya çıkan önemli bir problem buna neden olur.
Problem ortadan kalktığında uykunun normale döneceği inancıyla ilk günlerde uykusuzluk ciddiye alınmaz. Ancak bir süre sonra hasta uykusuzluğu başlatan neden kaybolduğu halde uyuyamadığını fark eder. Bu andan itibaren, uyumak hasta için önemli bir problem oluşturur.

Akşam saatlerinde, "Acaba bugün uyuyabilecek miyim?" diye düşünmeye başlar. Hasta uyuyabilmek için bazı önlemler alır, akşamları kahve, çay içmemeye, çevresindeki gürültü kaynaklarını kaldırmaya çalışır. Erkenden yatıp, ertesi gün işine zinde gitmeyi planlar. Ama ne yazık ki bu planlar boşa çıkar.

[b][b]YATAĞA DÜŞMANLIK DUYMAK[/b][/b]
Televizyonun karşısında gözleri kapanan, uyuyakalan hasta, kalkıp Yatağa düşmanlık duymak! Televizyonun karşısında gözleri kapanan, uyuyakalan hasta, kalkıp pijamalarını giyip yatağına gittiğinde uykusu kaçar. Hastalar sabah kalktıklarında kendilerini yorgun ve güçsüz hissederler. Bu his bütün gün boyunca devam eder. Bir önceki gün yaşadığı hissi bir daha yaşamak istemeyen hasta ertesi gece daha fazla uyumaya gayret eder. Bu, uykunun daha fazla kaçmasına yol açar. Sonunda uykuya ve uyunan ortama karşı kötü bir şartlanma, düşmanlık hissi oluşur. Bu nedenle hastalar zaman zaman yatakları dışında uyumayı denediklerinde normal bir uyku uyuyabilirler.

Peki psikiyatrik durum uykuyu etkiler mi? En sık görülen uykusuzluk nedeni psikiyatrik kökenlidir. Hemen hemen tüm psikiyatrik hastalıkların seyri sırasında uykusuzluğa rastlanabilir. Bazen uyku bozukluğu diğer şikâyetlerin gerisinde kalır, bazen de diğer şikâyetler kadar önemsenmez.

Hasta sadece uykusuzluk şikâyetiyle hekime başvurur. Çoğunlukla asıl hastalık göz ardı edilir, hasta çeşitli uyku ilaçlarıyla tedavi edilmeye çalışılır. Psikiyatrik kökenli bozukluklar arasında depresyon, panik bozukluklar, alkolizm gibi sorunlar yer alır.

[b][b]DEPRESYON[/b][/b]
Depresyona giren hastalarda duygular, keder ve mutsuzluk yönünde artar. Hasta durgun, ilgisiz ve isteksizdir. Ancak belirtiler her zaman çok belirgin olmadığından teşhis koymak güçleşebilir. Bu durumda iştahta azalma ve kilo kaybı, uykusuzluk ve seyrek olarak aşırı uyuma isteği, ölüm ve intihar düşünceleri, kendini değersiz görme gibi belirtiler olur.

Depresif hastalardaki uyku şikâyeti yüzde 95 oranına kadar yükselebilir. Hatta bazen uykusuzluk o kadar ön plana geçer ki, diğer depresyon belirtilerini maskeleyebilir. Depresif hastadaki uyku şu özellikleri gösterir: Hasta uykuya dalmakta güçlük çeker. Gece içinde sık sık uyanır, bu nedenle uykusunun devamlılığı bozulur. Hasta sabah erken uyanır, hissettiği aşırı sıkıntı tekrar uyumasına engel olur.

Hasta uykusunu yetersiz ve dinlendirici olmaktan uzak olarak yorumlar, ertesi gün kendini bitkin hisseder. Depresyonun şiddeti artıkça uykusuzluk da belirginleşir. Uykusuzluk, depresyon düzeldikten sonra da devam edebilir.

NE ZAMAN UZMANA BAŞVURMALI?
Eğer bir ay süreyle uykusuzluk sorunu devam ediyorsa gidilmeli. Yoksa bu durum kronik hale gelebilir ve tedavisi güçleşebilir.

[b]ÇEVRESEL FAKTÖRLER[/b]
Yatak odasının gürültülü, çok eşyalı ve yatağın rahatsız olması uykuyu bozar. Eşlerden birinin horlaması, yatakta kitap okuması veya ışığı açık bırakması da etkenler arasında. Çiftlerin birbirinin uykusunu kötü yönde etkilediğine ilişkin birçok çalışma var. Uykusuzluk çekenlerin ayrı yataklarda bulunması uykuya dalmayı kolaylaştırabilir.

[b]KİMLER UYKUSUZLUKTAN MÜSTARİP?[/b]
Stresli, uzun çalışma yaş sahibi olanlar. Politikacılar, yoğun büro işi yapanlar, gazeteciler, televizyoncular, nöbeti olan polisler, doktorlar, yeni bebeği olan anneler...

[b]ÇOCUKLARIN UYKU SÜRESİ[/b]
Bebekler, ilk üç aylık dönemde günün yaklaşık 16-18 saatini uykuda geçirir. Üç aydan itibaren daha kısa süre uyumaya ve gece uykusunda daha seyrek uyanmaya başlar. Altı aylıkken uyku ihtiyacı 12 saate iner ve bu ihtiyaç ilkokul sonuna kadar devam eder. İlkokuldan sonra erişkin uykuya yaklaşılır .

[b]TEDAVİSİ[/b]
Bir çok insan kendi kendine bu rahatsızlığı ortadan kaldırabilir ve uyku düzenini en baştan kurabilir. Aşağıda sıraladığımız maddeleri uygulayarak huzurlu uykulara dalabilirsiniz:

Uykudan önce ılık bir duş almak sizi rahatlatacaktır.
Uyumadan 2 saat önce yapılan egzersizler gevşemenizi sağlayacak ve güzel bir uyku için size yardımı dokunacaktır.
Uykuya yardımcı olan besinler tüketmek.
Uyumadan önce alkol, kafein, ve nikotin kullanmamak.
Oda sıcaklığını en uygun seviyede tutmak.
Gün içinde kısa uykulardan uzak durmak.
Yoga ve meditasyon gibi rahatlama teknikleri kullanmak.

[b]'Fazla uykuyla ölüm riski artıyor'[/b]

İnsanların fazla uyku konusunda şikayetçi olduğunu ise pek sık duymayız.

Ancak, son 10 yılda yürütülen araştırmalar, altı saatten az veya sekizden daha fazla uyuyan yetişkinlerin, altı ila sekiz saat uyuyanlara nazaran, daha erken ölme riski altında olduğunu göstermekte.

Daha bilimsel bir ifadeyle, altı-sekiz saatlik bant dışında kalan kişiler için ölüm riski kademeli bir artış gösteriyor.

[b]Kapsamlı araştırma[/b]

Warwick Üniversitesi Kardiyovasküler tıp ve epidemiyoloji profesörü Franco Cappuccio, bir milyondan fazla insanın uyku alışkanlıkları hakkında sorulara yanıt verdiği ve daha sonra takip edildiği 16 çalışmayı analiz etti.

Cappuccio katılan insanları üç ana gruba ayırıyor:

- Altı saatten daha az uyudum diyenler
- Altı ila sekiz saat uyudum diyenler
- Sekiz saatten daha fazla uyudum diyenler

Bu gruplarda yapılan analiz, az uyuyanlarda ölüm oranının orta uyku süresine sahip olanlara kıyasla yüzde 12 daha fazla olduğunu gösterdi. Ancak, en uzun uyuyanların ölüm oranı orta gruptan yüzde 30 daha yüksek. Bu tablo, uyku süresinin ölüm riskinde önemli rol oynadığı anlamına geliyor. Uzun uykunun kabaca yüksek miktarda alkol almakla aynı ölçüde ölüm riski yarattığı ifade ediliyor. Ancak yine de fazla uykunun riski sigara riskinden daha az.

[b]Fazla uyku neden zararlı?[/b]
Peki, gerçekten de dokuz saat uyumak beş saatten daha mı kötü?
Buna farklı yollardan bakılabilir.
Cappuccio çok uzun uyuyan insanların depresyonda olabileceği, ya da uyku hapları kullanıyor olabileceği ihtimalinin farkındaydı.
Verileri bu perspektiften elden geçirdikten sonra da, arada hala bir bağlantı olduğunu buldu.
Onun teorisi, sekiz saatten fazla uyuyanlarda bazen, henüz belirtileri görünmeyen ancak altta yatan bir sağlık sorunu olduğu yönünde.
Yani, artan ölüm riskine neden olan uzun uyku değil, gizli bir hastalık. Ama herkes aynı fikirde değil.

[b]Alternatif araştırma[/b]
Arizona Eyalet Üniversitesi'nden Prof. Shawn Youngstedt 14 genç yetişkini kapsayan küçük bir çalışma yapmış.
Bu kişilerden üç hafta boyunca gecede iki saat daha fazla uyumalarını istemiş.
Denekler "depresif ruh hali artışlarından" mustarip olduklarını geri bildirmiş.
Aynı zamanda "yanma hissinde artış" tespit edilmiş.
Kanlarında yanma hissiyle bağlantılı olan, IL-6 olarak adlandırılan bir proteinin yüksek seviyelerde olduğu saptanmış.
Katılımcılar kas ve bel ağrısından da şikayetçi olmuş.
Bu durum da, Youngstedt'i uzun uykuda asıl sorunun uzun süreli hareketsizlik olup olmadığını düşünmeye sevk etmiş.

[b]İdeal uyku süresi[/b]

Prof. Cappuccio Batı'da insanların dörtte üçünün ortalama altı ila sekiz saat uyuduğunu belirtiyor.
Bu aralık, yaşamın uzunluğu açısından en iyi sonuçlar ile ilişkilendiriliyor.
Ama eğer uykudan keyif alıyor, yatakta çok fazla zaman harcıyor ve kendinizi iyi hissediyorsanız, muhtemelen bir sorun yok demektir.
Ekstra uykunun, ya da şöyle bir uzanıp, keyif yapmanın insanı öldüreceğine dair hiçbir somut kanıt yok.

[/size]