Hükümdarları İslâm'a Davet

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Hükümdarları İslâm'a Davet
« : 15 Ocak 2018, 10:50:05 »
Hudeybiye antlaşması, bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiş olan
Hz. Peygamber’in tebliğ faaliyeti için yeni bir safhanın başlatılmasına zemin
hazırladı. Bu antlaşma ile oluşan barış ortamını değerlendiren Hz.
Peygamber, Hudeybiye’den döndükten kısa bir süre sonra hicretin yedinci
yılının başlarında, davetini bütün insanlığa duyurmak için, başta zamanın iki
büyük devleti Bizans ve İran olmak üzere, komşu ülkelerin hükümdar ve
emirlerine İslâm’a davet mektupları yazdı (7/628). “Muhammed Rasûlullah”
ibaresini taşıyan bir mühür kazdırıp, bununla mühürlediği mektuplarını,
gidecekleri ülkeleri bilen arkadaşlarından seçtiği elçileriyle gönderdi.
Diplomasi kurallarına uygun bir hitapla başlayan ve çok kısa olan bu
mektuplarında, kendisinin bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamber
olduğunu ifade ettikten sonra, muhataplarını İslâm’ı kabule çağırıyordu.
Ayrıca onlara davetini kabul etmedikleri takdirde, kendi günahları yanında
halklarının günahlarından da sorumlu olacaklarını hatırlatıyordu.

Bizans İmparatoru’na elçi olarak Dıhye b. Halife el-Kelbî gönderilmişti.
Dıhye mektubu imparatora Kudüs’te bulunduğu sırada ulaştırdı. Mektubu
okuyan Herakleios, mektubun sahibi hakkında bilgi almak maksadıyla onu
tanıyan birinin bulunmasını emretti. O sırada ticaret için Kudüs’te bulunan
Kureyş lideri Ebû Süfyan huzuruna getirilince, ona Hz. Peygamber hakkında
bazı sorular sordu. Soyu, hayatının safhaları, kendisine inananların durumu,
ahlâki özellikleri vb. hususlardaki sorularına aldığı cevaplardan, onun
peygamber olduğuna kanaat getirmişti. Ancak din ve devlet adamlarının
şiddetli tepkisi üzerine, bu sözlerini onların dinlerine bağlılıklarını sınamak
için söylediğini belirtip geri adım attı. Bununla birlikte Dıhye’yi iyi şekilde
ağırladı ve hediyelerle geri gönderdi.

İran Kisrası II. Hüsrev Perviz’e elçi olarak Abdullah b. Huzâfe
gönderilmişti. Hz. Peygamber’in eşit seviyeden hitap şekline ve kendi adının
Muhammed adından sonra yazılmasına kızan Kisra, tamamının okunmasına
izin vermediği mektubu yırttı ve elçiye hakaret etti. Bununla da kalmadı,
Yemen valisi Bâzân’a Hz. Peygamber’i yakalatıp kendisine göndermesini
bildirdi. Nitekim Bâzân, Resûlullâh’ı götürmek üzere Medine’ye iki kişi
göndermişti. Ancak Resûlullâh onlara kisrânın öldürüldüğünü haber verdi.
Bu iki kişinin aldıkları haberin şaşkınlığıyla Yemen’e dönmelerinden kısa
süre sonra, gerçekten kisranın oğlu tarafından sarayında öldürüldüğü haberi
geldi. Hz. Peygamber’in bu iki şahısla ulaştırdığı davetini kabul edip
Müslüman olan Bâzân ise onun valisi olarak görevinde bırakıldı.
Hıristiyan bir ülke olan Habeşistan’ın Necâşisi Ashame’ye Amr b.
Ümeyye ed-Damrî gönderilmişti. Elçiyi iyi karşılayan Necâşi’nin İslâm’ı
kabul ettiği zikredilmektedir. Hz. Peygamber’in Necâşi’ye hâlâ ülkesinde
bulunan Habeşistan muhacirlerinden Ümmü Habîbe’yi (Ebû Süfyân’ın kızı)
kendisine nikahlamasını ve oradaki muhacirleri geri göndermesini istediği
ikinci bir mektuptan bahsedilir. Necâşi tarafından bir gemiyle yola çıkarılan
Cafer b. Ebû Tâlib başkanlığındaki bu kafile, Hayber fethinden sonraki
günlerde Hayber’e geldi. Dolayısıyla fetih sevinciyle birlikte çifte sevinç
yaşandı. Necâşi’nin ölüm haberini alan Resûlullâh, onun için gıyâbî cenaze
namazı kıldırmıştır.
Yine Hıristiyan olan Mısır Mukavkısı, İslâm’ı kabul etmese de, Hz.
Peygamber’in elçisi Hâtıb b. Ebû Beltea’yı iyi karşıladı. Yazdığı cevâbî
mektubuyla birlikte Mâriye ve Sîrîn adında iki cariye ve değerli hediyeler
gönderdi. Hz. Peygamber Mâriye’yi kendisi almış ve ondan son çocuğu
İbrahim dünyaya gelmiştir.
Kendisine mektup gönderilen Arap emirlerinden, Bahreyn ve Umân
emirleri İslâm’ı kabul ettiler. Gassânî kralı Hâris b. Ebû Şemir, öfkeyle
mektubu yere atmış, ardından Müslümanlara karşı saldırı için hazırlık
yapmaya başlamıştı. Ancak bağlı olduğu Herakleios’un izin vermemesi
üzerine bundan vazgeçti. Busrâ emirine gönderilen elçi ise, Gassânîler’in
Mûte valisi Şurahbil b. Amr tarafından yolda yakalanıp öldürüldü.
Devletlerarası hukukun ihlali olan bu olay, Mûte Savaşı’nın sebebi olmuştur.
Hz. Peygamber, Arabistan’ın çeşitli yerlerinde yaşayan diğer kabile
liderlerine veya bazı şahıslara da benzeri davet mektupları göndermiştir.

Devletlerarası yazışma kurallarına uyulan bu mektuplarda, muhataplara
isimleriyle hitap edilmiş, onlar Allah’ın birliğini ve Hz. Peygamber’in O’nun
kulu ve elçisi olduğunu kabul ederek Müslüman olmaya davet edilmiştir.
Kabile liderlerine yazılan mektuplarda, Müslüman olmaları halinde
topraklarında bırakılmaları, can ve mal güvenliklerinin sağlanması ve bazı
toprak veya madenlerin kendilerine tahsisi gibi hususlara yer verilmiştir.
Ayrıca namaz ve zekat mükellefiyetinden bahsedilmiştir. Hicretin dokuzuncu
yılında nazil olan cizye ayetinden (Tevbe 9/29) sonra yazılan mektuplarda,
İslâm’ı kabul etmeyen Yahudi veya Hıristiyan kabileleri, cizye vergisini
ödemek suretiyle İslâm hakimiyetini tanımaya çağrılmıştır.