Hz. Âdem yaratılan ilk insan olduğu gibi aynı zamanda peygamberlerin de ilkidir. Kur’an’da “Allah Âdem’i seçti...” (Âl-i İmrân 3/33) meâlindeki âyet onun peygamberliğini ifade etmektedir. Âdem’in nebi veya resul olduğunu doğrudan ifade eden her hangi bir âyet mevcut olma-makla birlikte “Âdem Rabbinden kelimeler almıştır” (el-Bakara 2/37) mealindeki âyet Allah’ın ona hitap ettiğini yükümlülük ve sorumluluk yüklediğini bildirmektedir (el-Bakara 2/33, 35; el-A’râf 7/19). Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde yer alan bir hadise göre ilk peygamberin kim olduğu şeklindeki bir soruya Resûl-i Ekrem “Âdem’dir” karşılığını vermiştir.
Öte yandan “Allah Nuh’a buyurduğu şeyleri size de din olarak buyurmuştur” (eş-Şûrâ 42/13) şeklindeki âyet insanlığa gönderilen ilk şeriatın Nûh’a verildiğini ifade etmekte, bir başka deyişle Nuh ilk “resul” olurken Âdem’in de nebî olduğu anlaşılmaktadır. Nuh zamanına gelinceye kadar insanlar arasındaki ihtilafları çözümleyecek bir şeriatın olmadığı tahmin edilmektedir.
Hz. Âdem’le birlikte Kur’an’da isimleri belirtilen peygamberlerin sayısı [b]yirmibeştir[/b]:
Âdem, İdris, Nuh, Hûd, Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyyûb, Zülkifl, Şuayb, Musa, Harun, Dâvûd, Süleyman, İlyas, Elyesa’, Yunus, Zekeriyyâ, Yahya, İsa ve Muhammed olmak üzere yirmibeş adettir.
Bunların dışında Kur’an’da isimleri geçen Lokman, Zülkarneyn ve Üzeyir ile adı geçmemekle birlikte “Musa’nın genç adamı” diye kendisinden bahsedilen zatın peygamber olduklarına dair görüşler varsa da genel kanaat onların birer sâlih kul konumunda bulundukları yönündedir.
Kur’an’da bütün peygamberlerin nübüvvetlerine inanılması ve aralarında hiç bir ayırıma gidilmemesinin gerektiği belirtilmektedir (el-Bakara 2/136. krş. el-İsrâ 17/55). Bununla birlikte peygamberler arasında derece farklılıklarının bulunduğu kabul edilmiştir (el-Bakara 2/253). Allah İbrahim’i “halîl” edinmek, Dâvûd’u krallık ve nübüvveti birlikte vermek, Süleyman’ı insanları, cinleri, kuşları ve rüzgârı emrine vermek, Hz. Muhammed’i cinlere ve insanlara peygamber olarak göndermekle seçkin kılmıştır. Hz. Peygamber, âlemlere rahmet olarak gönderilmesi, mucizesinin (Kur’an) kalıcı vasfı taşıması ümmetinin çokluğu ve mesajının kıyamete kadar devam edişi gibi farklılıklarla diğer peygamberlerden üstün bir dereceye sahip olmuştur.
Kur’ân-ı Kerîm’de [b]Hz. Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed[/b] üzerinde özellikle çok durulmuş, bunlara verilen talimatın önemli, ümmetlerinin de fazla olduğuna dikkat çekilmiş, aldıkları ağır görev ve sorumluluk karşısında yılmadan azim ve sebat göstermeleri sebebiyle “[b]ülü’l-’azm[/b]” peygamberler şeklinde isimlendirildikleri ifade edilmiştir.
Peygamberliğin Hz. Muhammed’in nübüvveti ile sona erdiği, “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur (hâtemü’n-nebiyyîn)” (elAhzâb 33/40) meâlindeki âyetle ifade edilmiştir.
İslâm âlimleri Hz. Muhammed’le birlikte nübüvvet müessesesinin sona erdiğini belirtmişlerdir. İslâm dininin dinlerdeki gelişme zincirinin son halkasını oluşturduğu, en uygun ve mükemmel din olduğu göz önüne alındığında bu durum tabiidir. Öte yandan İslâm dininden sonra etkili ve küllî bir dinî hareketin zuhur etmemesi, bir takım iddiacılar ortaya çıkmış olsa da başarıya ulaşamamaları Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu ortaya koymaktadır.
Nübüvvetin Peygamberimizle sona ermesinden sonra bir ilâhî rehberlik anlayışı artık peygamberlerin gönderilmesine değil onların bıraktığı mirasa sahip çıkmaya dayanmaktadır. Dolayısıyla Hz. Muhammed’in son peygamber ve Kur’an’ın en son vahiy olması müslümanlara ciddî bir sorumluluk da getirmektedir.
|