Aşklar ayrı görünse de aslında aynı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Black_house

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik
Aşklar ayrı görünse de aslında aynı
« : 27 Temmuz 2009, 16:13:45 »
[b][img]http://www.ilknokta.com/urun/H/97576.jpg[/img]

Aşklar ayrı görünse de aslında aynı'

Mehmet Emin Kazcı'nın Selis Yayınları'ndan çıkan yeni romanı “Hüzün Kalır Geriye” bir aşk hikayesini anlatıyor. Kazcı, romanının Nihavend bir şarkı tadında olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bir şeylere isyan etmek isteseniz de mecal bulamazsınız. Tevekkül ve kabulleniş öne çıkar. İşte tam da Nihavend şarkı kıvamında bir aşk bu. “Hüzün Kalır Geriye”, gerçek ve temiz bir aşk öyküsü.”

“Hüzün Kalır Geriye” romanında günümüzde geçen bir aşk hikayesini anlatıyorsunuz. Aşkın göreceliliği düşünüldüğünde aşk romanı yazma konusunda çekinceleriniz oluyor mu? Hayır. Burada önemli olan anlatım gücünüz ve üslubunuz. Şekiller, olaylar, yaklaşımlar değişse de, aşkın herkes için ortak olan yanları var. Yani aşklar "ayrı" gibi gözükse de özünde "aynı."

Romanın baş kahramanı Hande'nin problemli kişiliğini ailesinin özellikle babasının ona dayattığı başarı ve paraya endeksli yaşamın büyük etkisi var diyebilir miyiz?

Bu, edebiyattan çok psikiyatrinin alanına giren bir soru belki. Sanırım, kişinin mizacına dair çizgiler oluşurken bunda ailesinin de bir ölçüde etkisi vardır. Ancak tüm bunların ötesinde, Hande'nin birçok yaklaşımı mizacının değil kadın olmasının sonucu gibi geliyor bana. Aşkı algılamada kadın ve erkeğin yer yer farklı algı konseptler içinde olduğu bir gerçek.

Aşkla gurur birbirine tezat değil mi?

Hayır, bilakis çok anlaşılır bir şey. Çünkü aşk insan egosunu zirveye çıkaran bir duygu. Bir Fransız sözünün dediği gibi, "Düşünün, siz kendiniz dahi kendinizi sevmezken birisi sizi seviyor." Sevilince ego zirve yapıyor, bu da kırılganlıkları, kırılmaları, alınmaları kolaylaştırıyor. Bazen sevgililer birbirine sitem eder: "Başkalarına karşı daha çok toleranslısın, bana ise hemen küsüyorsun" diye. Öyledir tabii. Başkaları sıradan insanlar o ise sevgili! Sıradan insanlar bizi kırabilir ama sevdiklerimiz acıtır!

Kitapta Anna Karenina'nın 'Saygı, belki de sevginin bıraktığı boşluğu doldurmak için uydurulmuş bir şeydir' demesinden hareketle sevgi-saygı ilişkisini de irdelemişsiniz. Siz de saygının 'uydurulmuş' olduğunu düşünenlerden misiniz?

Saygı öğretilebilir, yüzeysel ve şekilsel bir şey. Ritüeller zinciri. Ayağa kalkmak, önünü düğmelemek, sesini kısmak vs. Oysa sevgi daha derin bir duygu. Sevgi çoğu zaman saygıyı da içerir ama saygının sevgiyi içermesi gerekmiyor. Galiba, saygı "gösterilebilir" sevgi ise "verilebilir" bir şey. Gösterdiğin bir şeyi vermeyebilirsin ama verdiğin bir şeyi zaten göstermişsin demektir. 

Asırlardır aşk nedir sorusuna değişik cevaplar verilir. Bu romandan çıkan temaya göre aşk nedir?

Hani Nihavend şarkılar vardır; şarkı bittiğinde bir şey boğazınıza takılır ve kalır. Bir şeylere isyan etmek isteseniz de mecal bulamazsınız. Tevekkül ve kabulleniş öne çıkar. İşte tam da Nihavend bir şarkı kıvamında bir aşk kitapta anlatılan... Aşk, sevgiliye ve sevgiliden gelen acılara sabır ve tahammüldür diyebiliriz. Modern insan, aşka çabuk başlayıp, çabuk yaşayıp, çabuk da tükenen fast food bir şeye indirgedi. O yüzden, ya hemen cinselliğe çağıran, ya da "Defol git, Allah belanı versin" diyen şarkı sözleri pek revaçta. Benim romanımda ise aşk, "olması gerektiği" gibi. 

Kitapta Hakan, "Aşk insanı hep olağanüstü durumlarda ve koşullarda mı yakalardı? Bu aşk denen şeyin mantığı, rasyonalitesi, insafı olmaz mıydı? Gerçek bir aşk imkânsızlığı da içeren bir aşk mıydı?” gibi sorular soruyor. Sizin bu sorulara cevabınız var mı?

Cevap soruların içinde mevcut zaten. Aşk genelde zor dönemlerin, zor koşulların işidir. Kolayı, rutini, sıradanlığı, kuralcılığı pek sevmiyor. 

Hüzün Kalır Geriye film olacak

Romanda yalnızca aşk yok, ciddi medya eleştirileri de var. Daha başka felsefi tartışmalar�

Evet. Çünkü aşk hayatın en önemli dönemlerinden biri olsa da, tamamı değil. Ya da bir aşk yaşanırken aynı anda hayatın sürüp giden birçok cephesi var. Haliyle romanda "medyada etik sorunu"ndan tutun da, modern insanın kentsel yalnızlığına kadar birçok felsefi tartışma var.

Bu romandan sonra heybenizde yeni bir kitap projesi var mı?

Elimde bir tiyatro oyunu var. Onu biti-rince epeydir kurgusunu zihnimde oluşturmaya çalıştığım yeni ve değişik bir romana odaklanabilirim. “Hüzün Kalır Geriye”yi senaryo haline getirmek de hedeflerim arasında. 

Bu kitabı bir sinema filmine dönüştürmeyi çok istiyorum.

Çünkü, öykü çok sinematografik.

(Yeni Şafak)[/b]