Tıp doktorlarının ve dahi Tıp Fakültesi öğrencilerinin kendi aralarında kullandığı ve tıbbî terimlerden oluşan ancak sosyal ve mizahî hayatı da ihtiva eden bir jargonları vardır. Bu jargon çok zengindir ve sadece Tababet mensubları yahut konuya düşkün olan diğer meslek erbabı veya uzun süredir hasta yahut hasta sahibi olanlar tarafından (kısmen) anlaşılır.
Bu jargon âdeta bir dil gibidir. Bu dile âit bazı örnekler verelim:
Spinal Hayat:
Spinal kavramı, Omuriliğe (Spinal Cord) değgin, omuriliğe âit mânâsındadır. Spinal Hayat dediğimizde, beynini kullan(a)mayan veya çok az kullanabilen bir insanın sürdürdüğü hayat anlatılmak istenir. Bu insanın ya zorunlu (hastalık, kaza) ya daha kötüsü sosyal sebeblerle, bir bütün olan Beyin-Omurilik sistemi fonksiyonunu yitirir ve beyin devredışı kalır. Çalışan sadece omuriliktir ve omuriliğin çalışması birkaç ibtidaî refleksin dışında bir anlam taşımaz. Zira ana kumanda merkezi olan beyin neredeyse tamamen fonksiyonsuzdur. Tabiî ki, büyük oranda, bu durum hayatla bağdaşmaz. Nadiren insanlar bu durumda “yaşayan ölü” (canlı cenaze) olarak hayatlarını sürdürürler. Sosyal, siyasî, ilmî, ideolojik, felsefî, dinî, “sanatsal” ve kültürel anlamda “spinal hayat” sahibleri ise ne acıdır ki, genelde durumlarının farkında değildirler ve bizim toplumumuzun hatırı sayılır bir bölümü böyle yaşamaktadır. Tıp’ta bu duruma “dekortikasyon” (Beyin kabuğu cortex’le ilişkisinin kopması), “deserebrasyon” (Beyin ile ilişkinin kopması). Bu biraz da bir uçağın yerle olan haberleşmesinin kesilmesi gibi birşeydir. Yerle ilişkisi kesilen uçağın muhtemelen başı beladadır. Ya düşer, ya kayıplara karışır v.s...
İnop:
Bu kavram İngilizce ve Fransızca “İnopérable” yani “Opere edilemez” (Ameliyat edilemez), edilse bile sonuç alınamaz anlamında bir tıp terimi. Tıbbî durumların dışında da, iflah olmaz, akıllanmaz, çizgiye gelmez, ümitsiz, umutsuz, sonuç alınması zor veya imkânsız kişi mânâsında kullanılır. Hekimler bu terimi bayağı severler. Etrafınıza bakarsanız rahatlıkla bu tiplerden görmeniz mümkündür. Yurdum insanı genel olarak “inop”tur.
Se A: Bu deyim Tıp’ta “Carcinoma” (Kanser) kelimesinin kısaltılmış şekli olan “CA”yı oluşturulan harflerin okunuşu ile ilgilidir: “C” yani (Se) ve “A” (A). Bu deyim, hekimlerin hastalarının yanında başka hekimlerle konuşurken başvurdukları oldukça kullanışlı bir deyimdir ve hasta yahut sahibi anlamaz. “Carcinoma” kelimesi Yunanca “Kaρκιvo” (Karkino: Yengeç) kelimesinden köken alır. “Kaρκιvώμa” (Karkinoma), “Kaρκιvo” (Karkino: Yengeç) ve Ωμa (Oma): Tümör, ur, kelimelerinin birleşmesinden oluşur ve kesinlikle “habâset” (kötü huyluluk) ifâdesidir. Aynı kelime Latince ve diğer bazı Batı dillerinde “Cancer” (Kanser) olarak kullanılır ki, bu da “Yengeç” anlamına gelir. Yani “Karsinoma=Kanser”dir ve kötü huyludur. Bazı “hin” hekimler sosyal anlamda da insanların “CA”ya tutulduğunu kendi aralarındaki “geyiklerinde” dile getirirler ve bu “tanı”ya maruz kalanlar genelde “Amir”, “Yönetici” v.s. konumundaki diğer hekimlerdir. Bu “Amirler” çok vicdansız ise, “CA”lara tutulasın, “CA”lara gelesin biçiminde beddualar hazır bekletilir.
Ruslar "CA"ya "Rak" diyorlar. O da "yengeç" anlamında. Bendeki ilk çağrışımı çok klasik oldu bu kelimenin “Rock” (Rak) yani İngilizce “Kaya”. “Rock” kelimesi aynı zamanda “şiddetli bir biçimde çalkalamak, sarsmak” anlamına da geliyor. “Rocky” (Raki), İngilizce “Kayalık” anlamında ve oradan da “Rocky Mountain Fever” (Kayalık Dağlar Ateşi veya Humması) adı verilen ve genelde Kuzey Amerika’da görülen bir hastalık geliyor aklıma. “Rock’n Roll” (Rock and Roll) yani bizimkilerin “Sallan Yuvarlan” dedikleri (Sarsıl, titre, sallan, yuvarlan, devril) biçiminde de ifâde edebileceğimiz bir müzik akımını da unutmamak gerekiyor. Sanıyorum en “usta” Rock’n Roll’cular bizim ülkedeler. Bizim insanlarımız sadece Rock’n Roll’da değil aynı zamanda, “Acrobatic Rock”, “Symponic Rock”, “Hard Rock” gibi değişik “Rock”larda da çok başarılılar. Yengeçler de biraz böyle değil midir? Hafif dengesiz yürürler, bir kolları daha uzun diğeri daha kısadır, yalpalayıp dururlar, hatta halkımız “çağanoz gibi” yürüyor deyimini kullanır. O hâlde, Türkiye insanı aslında metamorfotik yani “yengeçleşmiş” bir insandır. “Yengeçleşen” insan, toplum için bir yönüyle “dengesiz”, diğer yönüyle de “habis”tir ve kendi makro bünyesi olan o toplumu yer bitirir, yok eder.
|