Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #15 : 09 Eylül 2015, 12:23:10 »
[size=12pt][color=orange][size=14pt][b]116. MEKTÛB[/b][/size][/color]

Bu mektûb, molla Abdülvâhid-i Lâhorîye yazılmıştır. Kalbin selâmeti, mâ-sivâyı unutmakta olduğu bildirilmektedir:

Kıymetli kardeşimin mektûbu geldi. Kalbin selâmeti için yazdıklarınız anlaşıldı. Evet, kalbin selâmeti, onun mâ-sivâyı unutmasına bağlıdır. Öyle ki, zorla hâtırlatmak isteseler, hâtırlayamamalıdır. [Allahü teâlâdan başka herşeye, yâni mahlûkların hepsine (Mâ-sivâ) denir.] Bu hâle (Fena-i kalb) denir. Bu yolun birinci basamağı, bu Fenaya kavuşmaktır. Bu Fena vilâyet derecelerine kavuşulacağının müjdecisidir. Sâlikler, yaradılışlarındaki uygunluklara göre, çeşidli derecelere yükselirler. Çok yükselmek istemeli, bunun için çok çalışmalıdır. Çocuklar gibi, yolda önüne çıkan kozalaklara, cam parçalarına bağlanıp kalmamalıdır. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, yüksek şeylere kavuşmak istiyenleri sever) buyuruldu. Dünya işleri ile çok uğraşmakta, dünya işlerine gönül bağlamak korkusu vardır. Kalbin selâmete kavuşmasına da sakın aldanmayınız! Yine geri dönebilir. Dünya işleri ile, elden geldiği kadar az uğraşınız ki, dünyaya gönül bağlamak tehlikesine düşmeyesiniz! Dünyaya düşkün olmak felaketinden Allahü teâlâya sığınırız. Dünyaya gönül bağlamamış olan fakir bir çöpcü, gönlünü dünyaya kaptırmış olan koltuktaki zenginden katkat daha kıymetlidir. Birkaç günlük yaşamakta dünyaya gönül vermemek, hiçbirşeye düşkün olmamak için çok uğraşınız! Dünyaya düşkün olmaktan ve dünyaya düşkün olanlardan, aslandan kaçmaktan daha çok kaçmalıdır.[/size]

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #16 : 09 Eylül 2015, 12:23:40 »
[size=12pt][color=orange][size=14pt][b]117. MEKTÛB[/b][/size][/color]

Bu mektûb, molla Yâr Muhammed Kadîm-i Bedahşîye yazılmıştır. Başlangıcda, kalb hisse bağlıdır. Sona varınca, bu bağlılığın kalmadığı bildirilmektedir:

Mevlânâ Yâr Muhammed bizi unutmamış. Kalb, çok zaman his organlarına bağlıdır. Duygu organlarından uzak olanlar, kalbden de uzak olur. Hadis-i şerifte, (Göz görmeyince, gönülden de uzak olur) buyuruldu. Bu hadis-i şerif, kalbin duygu organlarına bağlı bulunduğu mertebeyi göstermektedir. Tasavvuf yolunun nihâyetine varılınca, kalbin his organlarına bağlılığı kalmaz. Histen uzak olmak, kalbin yakın olmasını bozmaz. Bunun içindir ki, tasavvuf büyükleri, başlangıçta ve yolda olanların, olgun şeyhin yanından ayrılmalarına izin vermemişlerdir. (Birşeyin hepsi yapılamazsa, hepsini de elden kaçırmamalıdır!). Bu söze uyarak bulunduğunuz yolu değiştirmeyiniz! Uygunsuz kimselerle arkadaşlık etmekten, elden geldiği kadar sakınınız! Meyân şeyh Müzzemmilin yanınıza gelmesini, saadete kavuşmanızın başlangıcı biliniz! Onun sohbetinde, yanında bulunmağı büyük nîmet biliniz! Vakitlerinizin çoğunu onun yanında geçiriniz! Çünkü kendisi, ele az geçen nîmetlerdendir. Vesselâm!

[Kabirdeki Velîden feyz almanın çok güç olduğu, bu mektûbdan da anlaşılmaktadır].[/size]

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #17 : 09 Eylül 2015, 12:24:24 »
[size=12pt][color=orange][size=14pt][b]118. MEKTÛB[/b][/size][/color]

Bu mektûb, molla Kâsım Ali Bedahşîye yazılmıştır. Allah adamlarına dil uzatmanın felaket olduğunu bildirmektedir:

Bizi sevenlerden mevlânâ Kâsım Alînin yolladığı mektûb geldi. İçindekiler anlaşıldı. Secde sûresinin kırkaltıncı âyetinde meâlen, (İyi iş yapan, kendine iyilik etmiş olur. Kötülük yapan da, kendine etmiş olur) buyuruldu. Hâce Abdüllah-i Ensârî, (Yâ Rabbî! Her kimi kovmak istersen, bizim üzerimize saldırtırsın!) buyurdu. Fârisî beyt tercümesi:

Korkarım ki, derdlilere gülenler,

Tard olurlar, îmanı gayb ederler.

Hak teâlâ, bütün müslümanları, bu fakirlere inanmamaktan ve onlara lâf atmaktan korusun! İnsanların efendisi hurmetine bu duâmızı kabûl buyursun! Âmîn.[/size]

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #18 : 09 Eylül 2015, 12:25:06 »
[size=12pt][color=orange][size=14pt]119. MEKTÛB[/size][/color]

Bu mektûb, mîr Muhammed Nu’mân Bedahşîye yazılmıştır. Olgun olan bir büyüğün sohbetinde bulunmağı övmektedir:

Mîr hazretlerinin kıymetli mektûbu geldi. Bu yol, aklın ermediği, şaşırdığı bir yoldur. Hadis-i şerifte, (Bir kimseye deli denilmedikçe, îmanı tâm olmaz) buyuruldu. Aklı başından gidince, çoluk çocuğun işlerini bırakır. Şunun bunun düşüncesini unutur. Kalbin cemiyetine [temizliğine] kavuşur. Dünyaya olan bu soğukluk, sizin yaratılışınızda vardır. Fakat, bitmez tükenmez olaylar bunu örtmüştür. Ne yapalım, bu ayrılıkta çok ilgisizlik hâsıl olduğu anlaşılıyor. Bunu hemen düzeltmelidir. Bu güçsüzlüğü güç olarak düşününüz! Kendinizi bu ayrılıktan kurtarınız! Allah adamlarının toparlanması, başkalarının toparlanmaları gibi değildir. Başkalarının toparlanmasına yarayan şeyler bunların dağılmasını sebep olur. Başkalarının dağılmasına sebep olan şeyleri yaparak, kendinizi toparlayınız! Eğer başkalarının topluluğunda, bunlarda cem’ıyyet hâsıl olursa, bu cem’ıyyetten korkmalıdır. Bunun zararından kurtulmak için, Allahü teâlâya yalvarmalıdır. Kendini, başkalarının hâlleri ile ölçmemelidir. Çünkü, sona varmadan önce olan mertebelerin hepsi çeşidli derecelerde birer noksanlıktırlar. Fârisî mısra’ tercümesi:

Dostun ayrılığı, az olsa da, az değildir!

Tasavvuf büyükleri, sona gelmiyen kimselere, tasavvufu öğretmek için izin vermişlerdir. Behâüddîn-i Buhârî, Ya’kûb-i Çerhîye tarîkatı öğrettikten ve birkaç konak ilerlettikten sonra, (Ey Ya’kûb! Bizden sana gelenleri, sen de başkalarına ulaştır) demişti. Böyle olmakla berâber, kendisinden sonra, Alâ’üddînin hizmetinde bulunmasını ona emir buyurmuştu. Kazancının çoğuna, Hâce Alâ’üddîn hazretlerinin hizmetinde kavuşmuştu. Bunun içindir ki, mevlânâ Abdürrahmân Câmî’, (Nefehât) kitabında, Ya’kûb-i Çerhîyi önce hâce Alâ’üddînin mürîdleri arasında saymakta, ikinci olarak da hâce Nakşibend hazretlerine bağlamaktadır. Sözün kısası, bu gönül dağınıklığının ilâcı, gönlünü Allahü teâlâya vermiş olanların sohbetidir. Böyle olduğu çok çok bildirilmiştir.

Mevlânâ Muhammed Sıddîkın, fakirler sohbetini bırakarak, ücretle askere gittiği işitildi. Yazıklar olsun, binlerle yazıklar olsun! Bir kimseyi en yüksek makamdan, en aşağıya düşürmelerine yazıklar olsun! Askerlikte, gönlünü yâ toparlıyabilir veya toparlıyamaz. Toparlıyabilirse fenadır. Eğer toparlıyamazsa, daha fenadır. Yâ Rabbî! Bizlere, doğru yolu gösterdikten sonra, kalbimizi kaydırma! Sonsuz rahmetinden bizlere serp! İyilik yapan ancak sensin. Vesselâm.[/size]

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Mektubat-ı Rabbani - Mektûbat Tercemesi - 101 - 150 Mektup
« Yanıtla #19 : 09 Eylül 2015, 12:25:40 »
[size=12pt][color=orange][size=14pt][b]120. MEKTÛB[/b][/size][/color]

Bu mektûb, yine mîr Muhammed Nu’mâna yazılmıştır. Cem’ıyyet sahiplerinin sohbetinde bulunmak lâzım olduğu bildirilmektedir:

Mîr hazretleri unutmuş olacaklar ki, bir selâm ve bir haber ile hâtırlamıyorlar. Dünya hayatı pek kısadır. Bunu en lüzûmlu şeyde kullanmak gerekir. Bu en lüzûmlu şey de, kalbini toparlamış olanların yanında bulunmaktır. Hiçbirşey sohbet gibi faydalı değildir. Resûlullahın Eshâbı, sohbet ile, başkalarından daha üstün oldular. Peygamberlerden başka herkesten, hattâ Veysel Karânîden ve Ömer Mervânîden daha üstün oldular. Hâlbuki Veysel Karânî ile Ömer bin Abdülazîz bin Mervân son dereceye yükselmişler ve sohbetten başka kemâlâtın hepsine varmışlardı. Bunun için, Hz. Muaviyenin yanılması, Resûlullahın sohbeti bereketi ile, o ikisinin doğru işlerinden daha hayrlı oldu. Bunun gibi, Amr ibni Âsın yanlış bir işi, o ikisinin şü’ûrlu işinden daha üstün oldu. Çünkü bu büyükler, Resûlullahı görmekle ve melekle birlikte bulunmakla ve vahyi ve mucizeleri görmekle, îmanları görerek inanmak oldu. Bu saydığımız üstünlükler, bütün başka üstünlüklerin temelidir, kaynağıdır. Eshâb-ı kirâmdan başkası bunlara kavuşamamıştır. Veysel Karânî, sohbetin bu üstünlüklerini bilseydi, hiçbirşey onu sohbetten alıkoyamazdı. Bu üstünlüğe kavuşmak için herşeyi bırakırdı. Allahü teâlâ dilediğine rahmetini saçar. Onun ihsânı boldur. Fârisî beyt tercümesi:

İskender, âb-ı hayata kavuşamadı,

Nîmete kavuşmak zorla, zerle olmadı.

Yâ Rabbî! Bu dünyada bizi O büyüklerin zamanında yaratmadın ise de, âhırette mahşer meydanında bizi onların arasında bulundur! Peygamberlerin efendisi hurmetine bu duâmızı kabûl buyur![/size]