Emsile

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay
Emsile
« Yanıtla #5 : 27 Kasım 2008, 22:00:30 »
[size=12pt][b]ARAPÇA CÜMLE KURULUŞUNU OLUŞTURAN UNSURLAR[/b]

Arapça’da bir kelime ya isim, ya fiil ya da harftir. İsim, fiil ve harflerin bir mana oluşturacak şekilde bir araya gelmesiyle cümle oluşur. Bir cümlenin kurulması için gereken bu üç unsuru sırasıyla işleyelim.

İSİM

Canlı cansız şeylere, varlıklara ad olan ve zamanla ilgisi olmayan kelimelere isim denir. İsimler ya ma`rife (belirli) ya da nekre (belirsiz) olur.

MA’RİFE: Bir ismin başında اَلْ takısı bulunursa o isim belirlidir. اَلْ takısı alarak belirlenmiş kelimeye ma`rife denir. اَلْقَلَمُ dediğimizde herhangi değil, belli bir kalemi anlatmış oluruz.

اَلْقَلَمِ اَلْقَلَمَ اَلْقَلَمُ
Bu اَلْ takısına da Harf-i tarif denir. Başına اَلْ takısı alan bir kelimenin sonuna tenvin gelmez.

NEKRE: Eğer ismin başında harf-i tarif denen اَلْ takısı yoksa bu isim belirsiz herhangi bir varlığı anlatır. Bu belirsiz isme nekre denir. قَلَمٌ denilince belirsiz genel herhangi bir kalem anlaşılır ve son harfi de aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi tenvinli olur:

قَلَمٍ قَلَماً قَلَمٌ

Belirsizliği, herhangiliği anlatan tenvinle bu kelime “Bir kalem” diye tercüme edilebilir.
Cümle kuruluşunda genellikle marife isim kullanılır. Bir isim ya marifedir ya da nekredir. Diğer bir ifadeyle bir ismin başında hem harf-i tarif olan (اَلْ) takısı hem de sonunda tenvin gelmez. Ancak bazı özel isimlere ve zamirlere bitişik isimler bazen tenvin almadığı gibi harf-i tarif de (اَلْ) almazlar[7]. Çünkü özel isim ve zamirler zaten belirli varlıklara aittir. Örnek:

بَكْرٌ عاَدِلٌ خَالِدٌ يُوسُفُ عُمَرُ
رَمَضاَنُ إِسْتَانْبُولُ إِزْميِرُ مَكَّةُ تُرْكِياَ

İsimlerin başında gelen اَلْ takısının hemzesi başında bulunduğu kelimeye, ya lâm harfi okunmadan şeddeli ya da lâm’a cezim verilmek suretiyle birleşir. (اَلشَّمْسُ) ve (اَلْقَمَرُ) gibi. Bilindiği gibi tecvit ilminde buna idgâm-ı şemsiye ve izhâr-ı kameriye adı verilir. Bu konuyu bilmemiz harfi tariften sonraki harfin şeddeli mi şeddesiz mi okunacağını tesbit etmemiz için zorunludur.


ismi fail neye denir

İsmi Fâilin Tasrifi




This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 946x292 and weights 20KB.
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 946x292 and weights 20KB.
Bu Resim Küçültülmüştür.Gercek Boyutunu Görmek İçin Tıklayın.946x292.


İsimlerde ğaib ğaibe olmadığından isimlerin çekimlerini yaparken parmaklarımızı kullanırsak (bkz.3.Ders)iki parmağımızı kullanabiliriz.

Tablo da farklı olarak gördüğümüz mükesser siğaları cemi salim ile aynı manada olup sadece kalıpları farklıdır.Siğaları kırılıp kaide dışı olarak geldiğinden mükesser(kırık)denmiştir.

Kelimelerin okunuşlarını yazdığım için hareke koymadım.
Fiil Cümlesi, FİİL, Fâil ve Meful ( Mefulün bih, Mefulün bih gayri sarih, Mafulün fih, Mefulün leh, Mefülün maah ) Hakkındaki Bilgiler:
1) Fiil cümlesi, bir fiil ile başlar. Fiil, fâil ve mef'ûl olmak üzere üç unsurdan meydana gelir. Fâil; mamuldur, merfudur ve fiilde saklı olan hükümleri idrak ettikten sonra; yaşamakla yükümlüdür, görevlidir ve sorumludur. (MAMUL: Nahiv'de "Âmil" ismiyle tanımlanan 60 adet kelimenin (isim, fiil ve harfin) doğrudan veya vasıtalı olarak tesir ettiği kelimeye, mamul denir. ÂMİL: İlâhi sıfat, izafi sıfat, aslî vasıf, izafi vasıfları görülür, bilinir, sezilir veya anlaşılır hâle getiren kelimelerin genel ismidir.
2) Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerdeki fiil cümlelerinde, (a) “Sebepler, sebebi yaratanın iradesine bağlıdır. Bunun aksi de olmaz” ilkesinin, (b) "fiil, fâilin şahididir" haberinin, (c) "fiilin, öncesini ve sonrasını gördükten sonra ya hayır konuş ya da sus" ikâzının, (d) "fiilleri gözlemleyerek, Esma-ül Hüsna'lar hakkında marifet sahibi olmak, Hz. Resulullah asv'mın yaşadığı ilk sünnetullahtır. Çünkü, ilk beş ayetten sonra üç sene başka ayet nazil olmamıştır." imâsının, (e) "müteaddi fiilinin mânası, mefülde görülür ve bilinir" kaidesinin, (f) "Yapanı değil de yaptıranı gör (Çünkü müteaddi fiilin mânası, mefulde görülür.)" atasözünün, (g) fiil; teklik, çokluk, müzekkerlik, müenneslik açısından fâile tâbi olduğu için “fiil, fâile tâbidir ve onun şahididir”, saklı bilgisinin ve .... vb ifadelerin anlamları saklıdır.
3) Şibhi cümlede mübteda (Bakınız, İ'rab / Fiil Cümlesi) veya fiil saklıdır. Buradaki saklı bilgileri bir örnekle şöyle açıklıyabiliriz: Fiilin saklı olması halindeki bilgiler: Besmele-i Şerife, mahzuf (saklanmış) olarak geldiği takdir edilen bir fiil ile başlayan fiil cümlesindeki "mefulün bih gayri sarihtir." NASB halinde olduğu için de, açıkça söylenmeli ve herkes tarafından bilinmeli anlamı saklıdır (Şâfi Mezhebinde). Aşk ehlinin Allah Teala'ya hitap şeklidir. Sakli olarak geldiği takdir edilen fiiller:
( يَقْرَاُ ) ise, okuyanda ve dinleyenlerde; hayret hâli, cezbe hâli görülebilir. Hz. Reaulullah asv'ın Hira dağında ilk olarak nazil olan Alak suresinin 1-5 ayetlerini okurken yaşadığı hâle karşılık gelir.
( نَتْلُو ) ise, okuyanda ve dinleyenlerde; hayranlık hâli, ürperme, gözün nemlenmesi, gözyaşı görülebilir. El-Furkan, 32 ve Fâtır,29-30 ayeti kerimelerindeki okuyuş şekline karşılık gelir.
( اَبْتَدِئُ ) ise, okuyanda ve dinleyenlerde; boyun bükme, utanma, sevinme gibi çok çeşitli duyguların hissedilmesine karşılık gelir.
4) Fiil ve fâil den meydana gelen en küçük cümleye “cümle-i fiiliye” denir. Mesela; ( قَالَ ) gibi. "Fâil, fiilin zahir olduğu yerdir" de denebilir. Ayet-i Kerimelerdeki ( قَالَ ) cümlesini sadece fâil bilir, başkası duymaz bilemez. Türkçemizdeki "Aklından şöyle geçirmiş, içinden ne konuşuyor bilinmez, içimden şunları söyledim, ..." gibi ifadelerle anlattıklarımıza karşılık gelir. Yoksa, sesli olarak şunları dedi anlamına gelmez.
5) Fiil cümlesini oluşturan tüm unsurların tamamı, Kur'an-ı kerim'deki her fiil cümlesinde mevcuttur, ancak bu unsurların çoğu hazf edilmiştir. KİM fiildeki hükümleri (saklı emirleri) ihyâ etmeye çabalarsa, hazf edilmiş unsunlar kendi kıssalarıyla (yaşadığı olaylarla) öğretilir.
Fiil neyin zuhuru : Kendi aslî vasfının / izâfi vasfının / izâfi sıfatının mı zuhurudur?

Fiili yapan : KİM yaptı ? … (Fâil)
Fiile maruz kalan : KİME / NEYE yaptı? … (Mefulün bih)
Fiilin işlendiği zaman: NE ZAMAN yaptı? … (Mefulun fih)
Fiilin işlendiği mekan: NEREDE yaptı ? … (Mefulün fih)
Fiilin işleniş gerekçesi: NİÇİN yaptı? … (Mefulün lieclih)
Fiilin işleniş araçları : NASIL / NE İLE yaptı? (mefulün bih gayri sarih)

Bu yedi unsuru da takdir eden ve yaratanın tek bir Zat olduğu idrak edilirse, o fiil Zat'ın zuhur yeri olur. Zat, beden gözüyle görülmese de varlığını kayıtsız şartsız kabul edersin. O fiile da Zat'ın "fiili sıfatı" denir. Şöyle de söylenebilir: Bir fiilin yedi unsurundan her birini ayrı ayrı yüce Hakk’a bağlayabilecek zahiri ve batınî bilgiye sahip olan kişi, Hakk Tealayı fiilinde müşahade etmiş demektir. Buna “fiillerin tecellisi” de denir.
(Örnek: Âl-i İmran Suresi, 123. Açıklaması için Bina sayfası / 1.Bab'a bakınız)

[/size]

Çevrimdışı Asilzade

  • Asilzade
  • *****
  • Join Date: Tem 2008
  • Yer: Kahramanmaraş
  • 1247
  • +108/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Asalet Ahlakın Temelidir
Emsile
« Yanıtla #6 : 15 Ocak 2009, 17:13:19 »
aarroo 103

eski günlerimi hatırladım