Hac bir sevdadır yüreklerde. Hac bir taddır damaklarda. Bir idealdir. Bir buluşmadır. Bir aşktır. Bir inkılaptır. Hac İslam binasının beş temel direğinden birisidir.
Hac mukaddes bir görevdir. Bu mukaddes görevi ifa için dünyanın dört bir ucundan aynı inancın sancılarında olan mü'minler gelirler. Renkleri, ırkları ayrı olsa da aynı amaca yönelik gönüller burada buluşurlar. Beş vakit yöneldikleri kıblegahlarına yolculuk ederler. Zaten gönülleri bir olan mü'minler, bu baheneyle bedenlerini de birbiriyle buluşturmuş olurlar. Biri Çin'den gelmiştir, biri Hindistan'dan... Bir başkası diğer bir yerden... Nice zahmet ve telaş sonrası ulaşılmıştır buraya. Arınmak, yeniden doğmaktır idealleri. Geçmiş hayatlarına bir çizgi çekip yeni bir dünyaya, yeni bir hayata inkılap etmektir.
Hac "iman ettim" diyen herkesin gönlünde yer eden bir aşktır. Ramazan ayında bir televizyon kanalı akşamlan kameralarını Kabe'ye çevirince nicelerimiz en azından oranın havasını evimizde hissettik. Kendimizi ruhen oraya uçurduk. Onlar döndükçe biz de gönüllerimizle döndük.
Hac insana mahşerî andırır. Tıpkı Allah'ın huzuruna hesap vermek için fevc fevc dalga selinde yürüyen insanlar gibidir o izdiham. Hac müslümanları bir arada görmenin gururunu yaşamaktır. Üstelik buraya gelen insanlar sınırlamayla gelebilenlerdir. İstediği halde gelemeyen milyonlar var.
Hac'ta insanların üstüste oluşu birbirine cesaret veriyor. Keşke her işimizde bu beraberliklerimizi yakalayabilseydik.
İslam'ın ilk tohumunun saçıldığı mekanlardır oralar. Baktığı her yerde son elçinin hatıralarını yaşar hacı adayı zihninde O'nu hisseder O'na daha yakın görür kendisini.
Kabe bir sevdadır yüreklerde. İbrahim'in hatırası ve sevdasıdır O. Bizim sevdamız... Rasûlün sevdası... Hicret ederken geriye dönüp bakmıştı Rasûl sevda kentine. Buruk bir bakıştı bu. Ama Allah kalbini takviye etmişti "BİZ ŞENİ TEKRAR ORAYA DÖNDÜRECEĞİZ" mesajını iletmişti Allah elçisine... O sevdanın ecrini vermişti on yıl sonrasında... Hacı adayının sevda yollarıdır bu yollar.
Zamanında istenmemişti o kutlu elçi bu diyarda. -Deve işkembesi atmışlardı mübarek vücuduna bu topraklarda. Dikenler atılmıştı yollarına kuruyası ellerden.
Ama ilk vahiy merkeziydi burası. İslam burada yankısını bulmuştu.
Hacer İsmail'e su ararken bu beşeri gayrete ilahi bir mükafat olarak ZEMZEM suyu verilmişti. Fışkıran suyu görünce Hacer ZEM!.. ZEM!.. DUR!.. DUR!., diye bağırmış ama su durmamıştı.
ARAFAT hiç bir duanın reddolunmadığı yerdir.
Gördüğü rüyanın ilahi bir talep olduğunu anlamış, bilmişti İbrahim. Bu yüzden o güne "ARE-FE" "Bildi, Anladı" anlamında "ARAFE GÜNÜ" denilmişti. ARAFAT ta bu ifadeyi çağrıştırıyordu.
Ayrıca Adem ile Havva'nın yıllarca ayrı kalışları sonucu ilahi tecellinin bu yeryüzündeki ilk iki insanı buluşturduğu yerdir Arafat. Yine yıllarca yapılan duaların kabul edildiği yer. Yılların özleminin de giderildiği yer. İşte bu amaç bütün mü'minlerin amacı olmalı. Yine özlemlerin giderildiği, ümmetin mensuplarının hasbihal ettiği yer. Hacı adayı kusur aramaz mü'minlerde. İnsanların rengini, tavırlarını mezhep farklılıklarını tenkit etmez. Bizim örfümüzde zaten Hacca gidip gelen insandan bir mükemmellik beklenir. "Bir de hacca gitti üstelik" "Hadi hacı olmasa neyse ya..." gibi sözler bunun bir göstergesidir.
Kabe İslam varlığının kalbidir. Bu kalbe her sene taze kan pompalanıyor inananlarca. Taze kanla kalbin yenilenmesi gibi mü'minler de kendilerini yeniliyorlar. Giden bir kez daha gitmek istiyor. Gidenler bu sevdadan bir kor getiriyorlar. Beldelerinde anlattıkça o kor parçalanıyor.
Hac mali ibadettir. Canın yongası olan malına kıyar insan o sevda uğruna. Yepyeni bir dünyadır orası. Mü'minlerin yıllık kongresidir. Ülkelerindeki sorunlarını tartışır, çözüm yolları ararlar.
Dikişsiz elbiseyle sanki dünyadan eli boş döneceğimiz anlatılır, hatırlatılır sessizce. İbadetlerdeki zevkler bir başkadır burada. Her hacı adayının birbirinden alacağı dersler, ibretler vardır. Kültürlerin Karşılıklı aktarılmasıdır.
Hac mevsimi şeytanın en yoğun çalışma günleridir.
Hac bir sabır sınavının verilmesidir.
Hac da rütbeli rütbesiz aynı elbiseyi giyer. Tahsil, makam, mal varlığı hissedilmez hiç kimsede. Dillerde aynı dualar terennüm edilir. Ümmetin bir mensubu olduğunu idrak eder hacı adayı. Hac kardeşliğin pratiğe aktarılmasıdır.
Hac çileye talip olmaktır. Zengin olan kişi hac da aynı rahatını bulamaz Hac turistik bir seyahat değildir. Eğer öyle olsaydı Allah Kabe'yi çölün ortasına değil de daha görkemli bir coğrafya ya ikame ettirirdi.
Hacı adayı Allah'ın bir misafiridir. Ev sahibi nasıl ki misafire ikramda kusur etmezse, her dediğini nasıl ki yapmaya çalışırsa Allah'da kulun bütün dileklerine icabet eder. Kulun bağışlanma talebini kabul eder.
Hacı adayı o sene için seçilmiş ümmetin temsilcisidir. Bu ümmetin temsilcileri tüm mü'minler için dua ederler. Gidemeyenlerin selamlarını iletirler Rasûl'ü Kibriya'ya...
Cenab-ı Allah'ın bu mukaddes görevi tüm mü'minlere nasib etmesi dileklerimle...
Muammer DURAN