Evlâdın Babası Üzerinde olan Hakları

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11650
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Evlâdın Babası Üzerinde olan Hakları
« : 22 Aralık 2013, 15:17:51 »
[img]http://www.uyanangenclik.com/gallery/1_31_07_14_8_53_43.jpeg[/img]

Çocuğun babasının üzerinde olan hakları ise:

1 - Güzel isim takmak,
2- Sünnet etmek,
3- Helal lokma ile beslemek,
4- Din ilmini öğretmek,
5- Selef-i sâlihînin edebiyle edeplendirmek…

[b]Güzel İsim[/b]
Çocuğa güzel isim takmak çocuğun babasının üzerinde olan haklarındandır. Bu güzel isim;
1- Peygamberlerin isimleri,
2- Allahü Teâlâ Hazretlerinin güzel isimlerine (kul kelimesini) izafet yapmakla olur. Mesela Abdul¬lah, Abdurrahman, Abdürrahim gibi….

İsimler
Çünkü insanlar, âhirette kendilerinin ve babalarının isimleriyle çağırılacaklardır. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri buyurdular:
Ebu Derdâ (r.a.) Hazretlerinden rivayet olundu: Buyurdular: -”Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri buyurdular: -”Muhakkak ki sizler, kıyamet günü, isimleriniz ve babalarınızın ismiyle çağırılacaksınız! İsimlerinizi güzelleştirin!“
İsimlerin Kötüleri
Denildi ki, çirkin (manâlı) ve kötü isimlerin değiştirilmesi müstehabtır. Efendimiz (s.a.v.) bir çok isimleri değiştirdi.
Âsî ismini, Muti (itaatkâr) ile değiştirdi.
Efendimiz (s.a.v. Hazretlerine bir adam geldi, adi; Muztacî (yatağa uzanan) idi, Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri o zatın adını, “Munbeis” (ayağa kalkıp uyanan) diye değiştirdi.

[b]Sünnet Etmek[/b]
Çocuğun babasının üzerinde olan haklarından biri de onu sünnet etmesidir.
Âlimler, sünnetin vaktinde ihtilâf ettiler. Bazıları;
1 - Baliğ oluncaya kadar sünnet edilmez, dediler. Çünkü, sünnet olmak temizlik içindir. Baliğ olmayan kişiye de taharet farz değildir…
2- On yaşına girdiği zaman sünnet edilir.
3- Dokuz yaşına girdiğinde sünnet edilir…
Evlâ olan, sünnet olmayı, çocuğun dişlenip, dişleri tam göründükten sonra sünnet edilmesidir. Çünkü bunda Yahudilere muhalefet vardır.
Çünkü Yahudiler, doğumunun yedinci gününde çocuğu sünnet ederler.

[b]Helâl Lokma[/b]
Çocuğu helal ve temiz rızık ile beslemek evlâdın babasının üzerinde olan haklarındandır.

[b]Din İlmi[/b]
Çocuğun babasının üzerinde olan haklarından biri de babanın çocuğa din ilimlerini tahsil ettirmesidir.

[b]Terbiye[/b]
Evlâdın edeb ve terbiyesi babanın üzerine olan haklardandır. Baba evlâdını selef-i sâlihin hazerâtının edeb ve terbiyesi üzerine yetiştirmelidir.
Şeyh Sa’dî (k.s.) Hazretleri, evlât hakkında şöyle buyurdular:
Gençlikte onun kapısında onu sakındır!
Talim ü terbiye et.
iyilik ve kötülüklerle onun vaadinden kork.
Terbiye edilene yüksek ahlak ver.
Dostluğu düşmanlığı öğret.
Eğer sen Karun kadar mala sahip olsan,
Altın ve gümüş kesesi yabana düşer.
Önde giden keseler bir daha geri dönmezler.

[b]Babanın Vazifeleri[/b]

Rivayet olundu:
Enes (r.a.)’dan, Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinden rivayet o-lundu: Buyurdular:
1.“Çocuk doğumunun yedinci gününde akika kurbanı kesilir.
2. İsmi konulur.
3. Kendisine eziyet veren şeyler giderilir.
4. Altı yaşına geldiğinde terbiye edilir. [Tahsile verilir),
5. Yedi yaşına geldiğinde yatağı ayrılır.
6. On yaşına geldiğinde namaz için dövüleblir. [Bu ara sünnet edilir.)
7. On altı yaşına girdiğinde babası onu evlendirir.
8. Sonra babası onun fitnesinden Allah’a sığınır ve onun elinden tutar ve ona:
-“Evlâdıml Sana edep ve terbiye verdim! Sana ilim öğrettim! Seni evlendirdim!
(Bundan böyle) senin dünyadaki fitnelerinden ve âhiretteki azabından Allah’a sığınırım!” der.

Velhâsıl: insan, kendi nefsinin görüşüne itimat etmemelidir. Belki bütün işlerinde Allâhü Teâlâ’nın emirlerine göre hareket etmelidir. Çünkü Allah en iyi bilen ve ziyâde acıyandır.

Akika kurbanı erkek için İKİ tane kesilir, kız için birdir, Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular;
umrnü Kürz (r.a.)’dan rivayet olundu. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular:
-”Akika kurbanı, erkek çocuk için birbirlerinin dengi olan İki koyun kesilir; kız Çocuğu için de bir koyun kesilir,” Müsned-i Ahmed; 23892, lhyâ-Ulûmuddin -c.2,s.217,

Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri: 4/558-559.