[b]- S - Ş -[/b]
SADR Bir beyitte birinci mısranın ilk parçası ile nesirde cümlenin ilk parçası.
SAGU İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ölen kimselerin arkasından söylenen şiirler. Sevilen sayılan özellikle gösterdiği kahramanlıklarla tanınmış kimselerin ölümü üzerine ozanlar tarafından yuğ adı verilen cenaze törenlerinde okunur ölen kişinin yiğitliği iyiliğicömertliği faziletleri dile getirilirdi.
SAKİNAME Sakiye (içki sunana) seslenmek yoluyla içkiyi (çokluk şarabı) ve içki meclislerini adetlerini içkiyle alakalı bütün düşünce duygu ve kavramı bazan tasavvufi bazan da dünyevi işleyen şiirler. Mesnevi şeklinde yazılır. Terkib-i bend terc-i bend veya kaside şeklinde de görülür.
SALİYE Divan edebiyatımızda yeni yılı kutlamak için yazılan şiirler. Bu şiirlerde daima girilen yılın tarihini tespit eden bir beyit de bulunur.
SALNAME: Yıllık demektir. İçinde gün ve ay bilgisi de bulunan, kimi konularda belirli bilgiler içeren kitap.
SANAT: Bir duygunun, bir tasarımın, bir düşünce ya da güzelliğin biçimlendirilip anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü, bu yöntemlerle erişilen yaratıcılık.
SARMA KAFİYE Dört mısralık bendlerle kurulan nazım şekli. Her dörtlükte birinci ile dördüncü ikinci ile üçüncü mısralar kendi aralarında kafiyelidir. Kafiye şeması şöyledir: Abba cddc effe. Örnek:
Rûhumu bu çarmıha kendi ellerimle gerdim: Bir nebi ızdırabı kaynıyor her yerimde. Ölüm siyah bir tütsü yakıyor gözlerimde Aldığım her nefesi son nefes gibi verdim! Yusuf Ziya Ortaç
SATRANÇ Saz şairleri tarafından aruzun müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün kalıbıyla ve musammat gazel şeklinde yazılan şiirler. Musammat beyitlerden oluştuğu için her mısra kafiyeli iki eşit parçaya bölünür. Bu parçalar alt alta yazıldıklarında dörtlüklerden meydana gelen yeni bir şekil ortaya çıkar. Bu şeklin kafiye şeması şöyledir: abab cccb dddb. Örnek:
Sevdi gönül bir püsteri / Sanatı terzi güzeli Hüsnünü bir muhtasarı / Şerh ederek söylemeli
Matlanın fâikını / Sohbetinin lâyıkını Ben gibi bir âşıkını / Eylemiş aşkıyle deli
Düştü gönül çâresine / Kaşlarının karesine Çehre-i menâresine / Yandı derûnum göreli
Vardı ellerim eline / Tutuldu dilim diline Kâkülünün bir teline / Bağladı bu cân ü dili Emrahî
SATİRİK ŞİİR: Birini yermek ya da toplumsal düzensizlikleri eleştirmek için yazılmış şiir. Bu tür şiirler; Batı edebiyatında “satirik”, halk edebiyatında “taşlama”, divan edebiyatında “hicviye” şeklinde adlandırılır.
SATİRİK: Bir kimseyi, bir olayı ya da bir düşünüş biçimini yermeye, toplumun ya da düzenin aksayan, kusurlu yanlarını iğnelemeye, alaycı bir dille anlatmaya yönelik olan.
SAV: Destan Dönemi Türk edebiyatında atasözlerine verilen ad.
SAYA Aşık edebiyatında nesir. Mensur karşılığı olarak da sayalı kullanılır. Secili (müsecca) nesre ise ayaklı saya adı verilir.
SEBK-İ HİNDÎ Divan edebiyatında kullanılan bir üslup. Terim "Hint tarzı Hint üslûbu" anlamına gelir. Türk edebiyatına XVII. İran şairlerinin etkisiyle girdi. Bu nedenle sebk-i İsfahâni diye de bilinir. İran edebiyatına ise Hindistan’dan geçmiştir.
SECİ Cümlelerin veya bir cümle içinde birden çok kelimenin sonlarındaki ses benzerliği. Nesirde kullanılan bir çeşit kafiyedir. Secili nesre müsecca adı verilir. Edebiyatımıza Arap edebiyatından geçmiştir.
SEHL-İ MÜMTENİ Söylenmesi kolay görülen ama benzeri yapılmak istendiğinde güçlüğü ortaya çıkan söz. Bu tür sözler sade ve derin anlamlıdırlar. En güzel örneklerini Yunus Emre Süleyman Çelebi Mehmed Akif Ersoy vermişlerdir. Örnek:
Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm Yunus Emre
SELÂMET Cümlelerin doğru ve sağlam olması. İfadenin düşük eksik olmaması gerekir.
SELÂSET Bir yazıda cümle ve kelimelerin akıcı âhenkli kolay ve anlaşılır olması. Selâset sözüklerin birbirine uygun seçilmesiyle sağlanır.
SELH Başkasına ait bir şiirin anlamını alıp kelimelerini değiştirerek yeniden yazmak. Selh intikal’in bir çeşidi sayılır.
SELİS Halk şiiri nazım şekli. Aruzun fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün kalıbıyla gazel şeklinde yazılır. Murabba muhammes müseddes şeklinde yazılmış selislere de rastlanır. Kafiye düzeni divan semai ve kalenderi nazım şekilleri ile aynıdır. Örnek:
Benden özge sana yok âşık-ı âvâre güzel Sûziş-ı firkat ile yakma beni nâre güzel
Dün gece dîde-i hunkâr ile ettikte nigâh Ciğerim başına açtın yine bir yâre güzel Nûrî
SEMAİ: Hece ölçüsünün genellikle 8’li kalıbıyla; aşk, doğa ve insan sevgisi gibi konularda yazılan âşık edebiyatı nazım şekli. Ayrıca halk edebiyatında aruz ölçüsüyle de yazılan bazı şiirlere de semai denmiştir.
SEMANTİK: Kelimelerin anlamlarını araştıran bilim.
SEMBOLİZM: 19.yüzyılda realizme tepki olarak doğan edebiyat akımı, simgecilik. Gerçekleri değil, gerçeklerin insanda bıraktığı izlenimi ele alır.
SERBEST MÜSTEZAT: Hem aruz, hem hecenin değişik kalıplarıyla yazılan bir şiir
SERBEST NAZIM Bend vezin ve kafiye kurallarına bağlı olmayan nazım şekli. Bendlerin mısraların ve hecelerin sayıları belli düzene bağlı değildir. Şair isterse kafiyeli yazar. Bendleri sınırlayabilir veya sınırlamaz. Önce Fransız sembolistleri arasında yayıldı. Türk edebiyatına Servet-i Fünûn döneminde Batı edebiyatından girdi. Serbest nazmın uygulanışı üç aşama geçirdi: 1. Vezinli-kafiyeli serbest nazım: Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti döneminde görülür. Mısralar bir kelimeye kadar kısaldı kafiye belli bir kurala göre sıraland. Aruz veznine yer verildi bir şiirde birkaç aruz kalıbı veya bu kalıpların çeşitli cüzleri kullanıldı. 2. Vezinsiz-kafiyeli serbest nazım: 1925-1930 yıllarında görülmüş 1930’dan sonra yaygınlık kazanmıştır. Vezin bırakılmış bir heceye kadar küçülen dizeler kurulmuştur. Bu dizeler hiçbir dış düzene bağlı değildir. Şair belirtmek istediği fikri taşıyan kelimeyi öne çıkarır. Büyük harfler sadece cümle başlarında kullanılabilir. Kafiyeli mısraların arası açılarak kafiye örgüsü gevşetilir. 3. Vezinsiz-kafiyesiz serbest nazım: 1940 yılından sonra yaygınlaşan bu anlayışta vezin ve kafiye tamamen bırakıldı şiirde iç uyum önem kazandı. Örnek:
Yolcu Yolunda Gerek
Hastalar Kar isterler Kafdağının ardından Ve buluttan döşek Onlar Yaramaz çocuklardır Sallar durur Dünyanın balkonundan Düştü düşecek! Gölgen kaçıyorsa senden Düşmüşse gökte yıldızın Kavga başlar canla ten arasında Ne bilelim; Hangi pınarın suyu Ya da çiçeğin özünde derman Büyük yerden geldi ferman Yolcu yolunda gerek Ali Akbaş
SONE İlk iki bendi dörtlük son iki bendi üçlük on dört mısradan oluşan nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış sonra Fransız edebiyatına oradan da diğer Avrupa edebiyatlarına geçmiştir. Edebiyatımızda ilk Cenab Şahabeddin’in sone şeklinde şiir yazdığını görüyoruz. Servet-i Fünûn şairlerinin hemen hepsi bu nazım şeklini benimser. Sone kafiye sistemi üçe ayrılır. 1. İtalyan tipi: Kafiye şeması abba abba ccd ede 2. Fransız tipi: Kafiye şeması abba abba ccd eed (İtalyan ve Fransız tipi sone arasındaki tek fark son üçlüğün düzenindedir.) 3. İngiliz tipi: Mısra sayısı değişmemekle beraber ilk on iki mısra tek bir bend son iki mısra da ayrı bir bend halinde yazılırlar. Kafiye şeması: a b a b c d c d e f e f g g. Örnek:
Yüksük
Yüksüğün ince şeklini yazmak Bana pek güç gelir kadınlardan Sorunuz belki bir güzel parmak onu tersim için bulur imkan
Bunu bir çekmenin içinde gören Mu’teber bir refik-i hane sanır; Kadrini pek bilirler elde iken Düştüğü anda mutlaka alınır.
O da layık nezâketin eline: Tenine saplanır iken iğne Yine pekçok sever iş işlemeyi;
Bin letâfetle çırpınır her ân. Sanki bir nahl-i nev-hayâta konan Küçücük bir kuşun küçük yüreği! Ali Ekrem (Bolayır)
SOHBET: Bir konunun ya da düşüncenin bir başkasıyla konuşuyormuş gibi işlendiği yazı.
SOMUTLAMA: Eğretileme, benzetme, örnekseme gibi sanatlar aracılığıyla soyut kavramların, somut anlamlı sözcüklerle adlandırma ve anlatma yöntemi.
SONE: İlk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük toplam on dört mısradan oluşan nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatına, oradan da diğer Avrupa edebiyatlarına geçmiştir. Edebiyatımızda ilk kez Servet-i Fünûn Döneminde Cenap Şahabettinin’in sone şeklinde şiir yazdığını görüyoruz. Servet-i Fünun şairlerinin hemen hepsi bu nazım şeklini benimser. Sone kafiye sistemi üçe ayrılır.
SÖYLEM: Konuşan ya da yazan kişinin kullandığı, bir başlangıcı ve sonu bulunan, kendi içerisinde bir tutarlılık ilkesine göre örgütlenmiş dil.
SÖYLEV: Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen, uzunca coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe.
SÖZ KALABALIĞI: Sözlü ya da yazılı anlatımda konuyla ilgisi olsun olmasın gereksiz bir yığın sözle anlatımı doldurma, şişirme.
SÖZ SANATLARI: Edebi sanatlar: Edebiyat yapıtlarını etkili ve güzel kılmak amacıyla başvurulan söz ve anlam oyunlarının tümü.
SÖZLÜK Bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını) söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren kelimenin kökünü esas alarak bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını değişik kullanışlarını gösteren eser. Sözlükler tek dilli veya çok dilli olabilir. Madde başlarını a-be-ce sırası takip eder. Genel veya özel alanlarla ilgili sözlükler hazırlanabilir. Arap harfli eski sözlüklerde madde başı Arapça kelimenin üç harfli kökünün son harfi esas alınarak sıralanırdı. XIV.-XV.yüzyıllar arasında yaşamış olan el-Kamûsü-ı-Muhît (Okyanus Sözlüğü) adlı eseri Türkçeye çeviren Mütercim Asım bu sistemi kullandı. İlk sözlük olarak İskenderiye Müzesi kütüphanecisi Bizanslı Aristophanes’in hazırladığı eser kabul edilir. İslam dünyasında en önemli sözlük X. yüzyılda yaşayan Fârâblı İsmail Cevheri’nin Sihâh adlı Arapça eseri. Vankulu Lügatı diye bilinen Müteferrika’nın bastığı ilk kitap da bir Sihâh çevirisidir. Türk kültüründe ilk sözlük ise Kaşgarlı Mahmud’un Türkçe’den Arapça’ya Divanü Lügati’t-Türk’üdür.SİMGE:Genel anlamda, toplumsal anlaşmaya dayanan, anlamı önceden karalaştırılmış, belirli işaret, sembol.
SURNAME: Divan edebiyatında sünnet, düğün, şenlik gibi olayları anlatan şiir şeklinde oluşturulan yapıt.
ŞAHESER: Nesilden nesle geçen, benzeri yazılamayan yüksek değerdeki edebi eser. Şaheserlerin başlıca özellikleri şöyle sıralanır: Zengin bir kültür birikimi sonucu yazılır, her devrin okuyucusu tarafından aranır, okunur ve taktir edilir, zamanla yayılır, ulusal ve uluslar arası unsurlar içerir, pek çok yabancı dile çevrilir, türünde yazılan yeni eserlere örnek olur.
ŞAİRANELİK: Özellikle şiirde belirli sözcüklerin kullanıla kullanıla kalıplaşma, sözcüklerin duygusal ve çağırışımsal anlatımları yönünden tazeliklerini yitirmesi durumu.
ŞARKI: Divan edebiyatında Türklerin kattığı, dörtlükler halinde ve bestelenmek için yazılan bir nazım şekli.
ŞATHİYE: Tanrı’yla senli benli, onunla söyleşircesine yazılan tasavvuf edebiyatı nazım türü.
ŞEHRENGİZ: Bir şehrin güzelliklerini anlatan eser.
|