Gönderen Konu: AÖL (Açık Öğretim Lisesi) Ders Notları-Çağdaş Türk Ve Dünya Tarihi 2  (Okunma sayısı 1142 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • Administrator
  • Süper Mega üye
  • *******
  • İleti: 11650
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
IV.ÜNİTE
YUMUŞAMA DÖNEMİ

Yumuşama uluslar arası ilişkilerde, bloklar arasında gerginlik ve çatışmaların nispeten azaldığı dönemdir. Yumuşama, barışa varacak yakınlaşma, anlaşma ve işbirliği aşamalarından oluşmaktadır.

Yumuşama politikasının ortaya çıkmasında konvansiyonel silahlardan nükleer silahlara geçiş, önemli bir etken oldu. Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar dışında (tank, top,tüfek,uçak,füze vb.) kara,deniz ve hava kuvvetlerince kullanılan her türlü silaha konvansiyonel silah denir. ABD ve SSCB’nin nükleer silahlanma yarışında birbirlerine denk hale gelmesi ve olası bir savaşta aynı zararı görecek olmaları tarafların çatışmalardan kaçınmalarında etkili oldu. ABD Başkanı John Fitzgerald KENEDY ve SSCB Başkanı Nikita KRUŞÇEV 1961’de bir araya gelerek yumuşama sürecini başlattılar. Bu süreçte taraflar silahsızlanma ve bazı silahlarda sınırlandırma yolunu seçtiler.

Yumuşama sürecine giden bir diğer sebep de bloklar arasında yaşanan siyasi gelişmelerdir. Çin’in SSCB’ye karşı Batı blokuna yakınlaşması ve 1968’de SSCB’nin Çekoslovakya’yı işgali Doğu Blokunda sarsıntılara yol açtı. ABD’nin müttefiklerine danışmadan kendi başına hareket etmesi ve Fransa’nın NATO’nun askeri kanadından çekilmesi Batı blokunda sarsıntılara yol açtı.

1-YUMUŞAMA DÖNEMİ POLİTİKALARI:

Doğu ve batı bloku arasındaki ilk ilişkiler 1958 Berlin Buhranı sonrasında Cenevre toplantısıyla başladı. 1959’da Camp David’de Eisenhower ve Kruşçev ilk kez bir araya geldi. 1961’de Kennedy ve Kruşçev arasındaki görüşmede Berlin Buhranında uzlaşmaya varıldı. 1963’te Moskova’da SSCB-ABD zirvesi yapıldı.

Çin, uluslar arası yalnızlıktan kurtulmak, Japonya’yı etkisiz hale getirmek ve SSCB Blokundan kurtulmak için Yumuşama politikasını benimseyip Batı Bloku ile ilişkilerini geliştirdi.

2-NÜKLEER SİLAHLARIN SINIRLANDIRILMASI GÖRÜŞMELERİ:

NÜKLEER Silahların sınırlandırılmasında Küba Buhranı başlangıç oldu. 1963’te SSCB, ABD ve İngiltere ilk kez “Nükleer Denemelerin Kısmen Yasaklanması Antlaşması” imzalandı. Ama Nükleer yarış devam etti.

Nükleer Silahların sınırlandırılmasında ABD ve SSCB arasında 1969’da Helsinki’de SALT-I ( Stratejik Silahları Azaltma Görüşmeleri) başladı. SALT-I Antlaşması ile savunma füzelerinin sınırlandırılması kararlaştırıldı. Görüşmelerin başladığı 1969 yılı “Yumuşama Dönemi”nin başlangıcı sayıldı.

1979’da ABD-SSCB arasında Viyana’da imzalanan SALT-II antlaşması ile uzun menzilli nükleer silahlar sınırlandırıldı. SSCB’nin aynı yıl Afganistan’ı işgal etmesi ile ABD kongresi bu anlaşmayı onaylamadı.

3-HELSİNKİ KONFERANSI (1 Ağustos 1975) AGİK( Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı)

Bloklar arasında güvenlik ve işbirliğini geliştirip bazı sorunları çözmek amacıyla Arnavutluk dışındaki Avrupa ülkeleri, ABD ve Kanada’nın katılımıyla toplandı. Uluslar arası ilişkilerde temel barış ve işbirliğini kapsayan Helsinki Nihai Senedi imzalandı. Buna göre;

1-Her devletin tüm egemenlik haklarına saygı gösterilecek.

2-Devletlerin siyasi bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne karşı kuvvet kullanılmayacak.

3-Devletlerin sınırları dokunulmaz sayılacak.

4-Devletler arası sorunlar barışçı yollarla çözülecek.

5-Kişilerin temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterilecek.

Böylece;

1-Uluslar arası ilişkilerde Yumuşama politikası hakim oldu.

2-Demokrasi, temel hak ve özgürlükler alanında önemli gelişmeler yaşandı.

YUMUŞAMA DÖNEMİ ÇATIŞMALARI

1-ÇATIŞMALARDA ABD VE SSCB’NİN ROLÜ:

ABD ve SSCB Yumuşama döneminde kendi çıkarları için Küba ve Vietnem gibi bölgelerde mücadelelerini sürdürdüler.

2-KÜBA BUHRANI:

Küba’da 1959’da yönetimi ele geçiren Fidel Castro, ekonomiyi millileştirdi. Küba’da faaliyet gösteren ABD şirketleri ve ABD ekonomisi bundan olumsuz etkilendi. ABD, Castro yönetimini yıkmak için muhalifleri destekleyip “Domuzlar Körfezi” çıkarmasında başarısız oldu. Küba, SSCB’ye yakınlaştı. SSCB’nin 1962’de Küba’ya yerleştirdiği füzeler ABD’nin büyük kısmını vurabilecek menzile sahipti. ABD’nin füzelerin sökülmesi isteğine SSCB olumsuz cevap verdi. ABD Donanması Küba kıyılarını kuşattı. Gerginleşen ortamda nükleer savaş çıkma ihtimaline karşı ABD ve SSCB geri adım attı. SSCB, Türkiye’deki ABD’ye ait Jüpiter füzelerinin sökülmesi karşılığında Küba’daki füzeleri sökebileceğini bildirdi. Öneri karşılıklı kabul edilince Küba buhranı çözüldü.

Bu olay:

1-Doğu-Batı ilişkilerini geliştirmiş,

2-Silahsızlanmanın başlangıcı olmuş,

3-ABD ve SSCB askeri alanda dengede olduklarını anlamış,

4-Bu durum bloklar arası ilişkilerde değişimin başlangıcı olmuştur.

3-VİETNEM SAVAŞI

1954 Cenevre Antlaşması ile Kuzey ve Güney Vietnam Devletleri kuruldu. 1956 seçimlerinde iki devlet birleşecekti. Güney Vietnam seçimlere katılmayınca 1957’de Kuzey Vietnam, Güney Vietnam’a karşı gerilla savaşı başlattı. ABD, Güney Vietnam’a askeri ve ekonomik yardımlara başladı.

1964’de Kuzey Vietnam, Tonkin körfezinde ABD donanmasına saldırınca ABD, 1965’te Kuzey Vietnam’ı bombaladı. Kuzey Vietnam’a Amerika asker çıkardı. ABD askerlerinin Vietnam’da kayıplar vermesi ABD kamuoyunda tepkilere yol açtı. ABD Vietnam’da istediği başarıyı elde edemedi. 1968’de barış görüşmelerine başlandı. ABD Başkanı Nixon askerlerini Vietnam’dan çıkarma kararı aldı. Paris’te Vietnam Barışı 27 Ocak 1973’te imzalandı. Bu barışın imzalanmasında SSCB ve Çin’in ABD ile yakınlaşması etkili oldu.

Antlaşmaya göre esirler karşılıklı olarak serbest bırakılacak, Kuzey ve Güney Vietnam arasında yapılan görüşmelerle birleşme sağlanacaktı.

ABD, Vietnam’a 7 milyon ton bomba attı ve 20 milyon krater izi oluştu. Vietnam topraklarında uzun süre ürün yetiştirilemedi. 1976’te iki devlet birleşerek Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti adını aldı.

4-KEŞMİR MESELESİ

Hindistan ile Pakistan arasındaki en önemli sorun Hindistan, Pakistan, Çin ve Afganistan’ın kesişme noktasında bulunan Keşmir’di. Bölge verimli topraklara ve zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Pakistan bölgenin çoğunluğunun Müslüman olmasından ve Hindistan’da Keşmir Mihracesinin Hindistan ile birleşme kararından dolayı bölgede hak iddia ediyordu. Bu sebeple iki devlet ilk kez 1948’de savaştı. BM kararı ile Keşmir’de halk oylaması yapılacaktı. Hindistan elinde bulundurduğu Keşmir topraklarında halk oylaması yaptırmadı.

Keşmir sorununda Hindistan SSCB’nin, Pakistan ise Batı’nın desteğini sağladı. 1959’da Çin Tibet’i işgal edince Pakistan SSCB’nin de desteğini aldı. 1963’te Keşmir’de Hindular ile Müslümanlar arasında çatışmalar başladı. Pakistan ve Hindistan arasında 10 Ocak 1966’da Taşkent Deklarasyonu imzalayarak sorunları barışçı yollarla çözmeyi kabul etti. Keşmir Meselesi Hindistan ve Pakistan arasında çözülemeyen bir sorun olarak günümüze kadar gelmiştir.

5-AFGANİSTAN’IN SSCB TARAFINDAN İŞGALİ

Afganlılar 1919’da İngilizlerden bağımsızlıklarını kazandılar. Krallık yönetimi 1973’te Cumhuriyetin ilanı ile son buldu. Ülkede huzursuzluklar ve ekonomik sıkıntılar yaşanıyordu. 1978’de SSCB ile imzalanan antlaşma ile ülkelerin güvenliğini ve bağımsızlığını korumayı, karşılıklı işbirliğini kararlaştırdılar.

Afganistan’da halkın SSCB yanlısı yönetime karşı direniş hareketi başlatması üzerine Afgan yönetimi SSCB’den askeri yardım istedi.. SSCB 27 Aralık 1979’da Afganistan’a ek kuvvetler göndererek Afganistan’ı işgal etti. SSCB’nin Basra Körfezi ve Orta Doğu petrolleri üzerinde denetim kurması dünyada büyük tepkiye yol açtı. ABD, Afgan mücahitlerine yardıma başladı.

Afgan mücahitlerinin direnişi karşısında Sovyet askerleri başarılı olamadı. 3 Milyon Afgan mülteci Pakistan’a sığındı.

1982’de Afganistan sorununu çözmek üzere BM yönetiminde Afganistan, Pakistan, ABD ve SSCB görüşmelere başladılar. Bu görüşmelerin sonunda imzalanan Cenevre konferansına göre SSCB askerleri 1988-1989 yılı içinde Afganistan’dan çekilecekti. Bu olayın sonunda Afganistan’da istikrar sağlanamamış ve iç çekişmeler başlamıştır.

BARIŞ İÇİNDE BİRARADA YAŞAMA:

Doğu ve Batı bloğuna dahil olmayan ülkelere “Bağlantısız” denildi. II. Dünya Savaşından sonra bağımsızlık hareketleri “Bağlantısız Devletleri” ortaya çıkardı. Bağlantısızlığını ilan eden ilk devletler Hindistan, Yugoslavya ve Mısır’dır.

Bağlantısız devletler ilk toplantısını 1955’de Endonezya’nın BANDUNG kentinde yaptı. Konferansın amacı yani bağımsız olan devletlerin büyük güçler karşısında varlıklarını korumak, birlik ve dayanışmalarını sağlamaktı. Bu konferansta 5 ilke benimsendi. Bunlar;

1-Siyasi bağımsızlık

2-Askeri ittifaklara katılmama

3-Kendi topraklarında başka devletlere askeri üs vermeme

4-İkili ittifaklara girmeme

5-Milli kurtuluş savaşlarını destekleme

*Bandung Konferansı “Bağlantısızlık “ akımını ortaya çıkarmıştır.

* Bandung Konferansı Asya ve Afrika ülkeleri arasında dayanışma düşüncesi oluşturdu.

Bağlantısızlık hareketinin ilk teşkilatlı toplantısı Yugoslavya Lideri Tito ve Mısır Lideri Nasır’ın öncülüğünde 1961’de Belgrat’ta yapıldı. Toplantı sonunda bir deklarasyon ile ABD ve SSCB’ye hitaben bir “Barış Çağrısı” yayınlandı. Bu toplantı, bağlantısızlık hareketini resmen başlattı. deklarasyonda şunlara değinilmiştir:

1-Her türlü kolonicilik ve sömürgeciliğe karşı gelinmesi

2-Sömürgelerin bağımsızlık hareketlerinin desteklenmesi

3-Güney Afrika’daki ırk ayrımına karşı çıkılması

4-Filistinlilerin tüm haklarının tanınması

5-Yabancı üslerin kaldırılması

6-Genel ve tam bir silahsızlanma (nükleer silahların yasaklanması) vb.

Bağlantısızların ikinci toplantısı 5-10 Ekim 1964’te Mısır’da yapıldı. Toplantıda nükleer silahlardan vazgeçilmesi, yabancı üslerin tasfiye edilmesi, devletlerin iç işlerine karışmama, sömürgeciliğe karşı çıkılması ve Kıbrıs’ta self-determinasyon hakkının tanınması kararlaştırıldı.

Üçüncü Bağlantısız toplantısı 8-10 Eylül 1970’de Zambiya’nın başkenti Lusaka’da yapıldı. Benzer kararlar alındı.

Dördüncü zirve 2006’da Küba’da yapıldı.

Doğu ve Batı bloku dışında kalan devletler zamanla “Üçüncü Dünya” olarak adlandırıldı. Bağlantısızların işlevleri;

1-Yeni bağımsız olan devletlerarasında işbirliğini geliştirmek

2-BM’nin “Sömürge Altındaki Ülke ve Halklara bağımsızlık Bildirisi”nin kabul edilmesinde etkili oldu.

3-Doğu ve Batı blokları dışında kalan çeşitli oluşum ve teşkilatların kurulmasında etkili oldu.

ARAP-İSRAİL SAVAŞLARI VE BÜYÜK DEVLETLERİN POLİTİKALARI

*1948-49 Arap İsrail Savaşı:

Nedeni: BM kararlarıyla Filistin topraklarında İsrail Devletinin kurulmasıdır. Savaşa Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak ve İsrail katıldı. Savaşı İsrail kazandı. 1949’da BM aracılığıyla taraflar arasında ateşkes imzalandı. Çok sayıda Filistinli komşu ülkelere sığındı ve mülteciler sorunu başladı. ABD SSCB ve İngiltere bu savaşta İsrail’i destekledi.

*1956 Mısır-İsrail Savaşı: Filistinlilerin ülkelerinden çıkarılmaları ve Mısır’ın Süveyş Kanalını millileştirmesi savaşın nedenleridir. Mısır ve İsrail arasında yapıldı. Mısır yenildi. İngiltere ve Fransa Mısır topraklarından çekildi. İsrail 1949’daki sınırlarına çekildi. Orta Doğu ABD ve SSCB’nin rekabet ve mücadele alanı oldu. SSCB Arapların yanında yer alarak Orta Doğu’da etkin bir konuma geldi.

1967 Arap-İsrail Savaşı (Altı Gün Savaşları) :Nedenleri;

-Mısır’ın Akabe Körfezini İsrail’e kapatması.

-FKÖ’nün kurularak Ürdün’e yerleştirilmesidir.

Bu savaşa İsrail, Mısır, Suriye ve Ürdün katıldı. İsrail Doğu Kudüs, Golan Tepeleri, Sina Yarımadası ve Gazze’yi alarak topraklarını 4 kat genişletti. Ayrıca Tiran boğaz’ını ele geçirerek Süveyş Kanalına ulaştı. ABD İsrail yanlısı bir tutum sergilemiş, SSCB ise bölgeye askeri ve ekonomik yardım yapmıştır.

*1973 Arap İsrail (Yom Kippur) Savaşı: Mısır ve Suriye’nin Altı Gün Savaşlarında kaybettiği yerleri geri almak istemesi savaşın nedenidir. Savaşı İsrail kazandı. 1974’te Süveyş Kanalının tamamı Mısır’a bırakıldı. Mısır Sina’daki toprağının bir kısmını İsrail’den geri aldı. ABD’nin Orta Doğudaki etkinliği arttı. Camp David Anlaşmalarına giden yol açıldı. Arap Devletleri batılı ülkelere petrol ambargosu uygulayınca petrol krizi ortaya çıktı.

1-CAMP DAVİD ANLAŞMALARI:

Amerika Dış işleri Bakanı Henry Kissenger Mısır ve İsrail arasında 13 ocak 1974’te bir anlaşma imzalanmasını sağladı. Bu anlaşma ile Mısır Süveyş Kanalına tamamen sahip oldu.

Henry Kissenger’ın başlattığı mekik diplomasisi sonucu 17 Eylül 1978’de Mısır İsrail ve Amerika arasında Camp David Antlaşması imzalandı. Mısır başbakanı Enver Sedat İsrail Başbakanı Menahem Begin ve Amerika başkanı Jimmy Carter antlaşmayı imzaladı.

Antlaşma iki kısımdan oluşuyordu:

1-Batı Şeria ve Gazze yani Filistin sorunu

2-İsrail-Mısır arasındaki barışın esasları (Sina’nın durumu)

Anlaşmaya göre Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinlilere özgürlük tanınacaktı. İsrail Sina yarımadasından tamamen çekilecekti.

İsrail-Mısır antlaşması 26 Mart 1979’da imzalandı. Bu antlaşmalar sonunda;

1-İsrail ve Mısır arasında 1948’den beri süren savaş sona erdi.

2-İsrail ile anlaşan Mısır Arap dünyasında yalnız bırakıldı.

3-Arap dünyasında Amerikan aleyhtarlığı arttı.

4-İsrail Kudüs üzerindeki egemenliğini pekiştirip, Golan tepelerini ilhak etti.

5-Arap ülkelerinin İsrail’e tutumları sertleşti.



İSLAM KONFERANSI ÖRGÜTÜ (OİC)

1969’da Kudüs’te Mescid-i Aksa’da yangın çıkması ve bunu Yahudilerin yaptığı düşüncesinden dolayı Fas Kralı II. Hasan’ın çağrısıyla İslam ülkeleri Rabat’ta toplandı. Bu konfreransta İslam Konferansı Örgütü kurulması karalaştırıldı. Ve örgüt yasası 4 mart 1972’de kabul edildi. İslam Konferansının başkanlığını günümüzde Türk olan Ekmeleddin İhsanoğlu yürütmektedir.

Örgütün amaçları:

1-Üye ülkeler arasında İslam dayanışmasını geliştirmek

2-Üye devletler arasında ekonomik, sosyal, kültürel vb. alanlarda işbirliğini geliştirmek.

3-Irk ayrımı ve sömürgeciliğe karşı çıkmak

4-Uluslar arası barışı korumak

5-Kutsal yerlerin korunması ve Filistin halkına yardım etmekti.

ULUSLAR ARASI POLİTİKADA PETROLÜN YERİ:

Petrol ilk defa XIX. Yüzyılın ortalarında Amerika’da çıkarılmaya başlanmıştır. Orta Doğu’da I. Dünya Savaşı sırasında çıkarılan petrolün motorlu taşıtlarda kullanılması önemini daha da artırmıştır. II. Dünya Savaşından sonra sanayinin bir çok alanında petrol kullanılmıştır.

II.Dünya Savaşından sonra Orta Doğuda hakimiyetlerini kaybetmeye başlayan batılı devletler şirketleri vasıtasıyla bölgede etkinliklerini devam ettirmeye çalıştılar. Bazı ülkeler petrol şirketlerini millileştirdiler. Petrol piyasasına yeni giren SSCB düşük fiattan petrol satınca, bundan olumsuz etkilenen petrol üreticisi ülkeler ağustos 1960’da OPEC’i (Petrol ihraç eden ülkeler teşkilatı) kurdular. OPEC’in amacı petrol fiyatlarını yüksek seviyeye çıkarmak ve üretici ülkeler arasında teknik konularda işbirliği yapmaktı.

Arap-İsrail Savaşları sırasında OAPEC (Petrol ihrac eden Arap ülkeleri teşkilatı) kuruldu. Amaç: Petrolü İsrail’e karşı silah olarak kullanmaktı. Arap ülkeleri arasında dayanışmanın olmaması ve batılı ülkelerin başka ülkelerden petrol satın almaları OAPEC’in istediği sonucu alamamasına sebep oldu. 1973’te petrol fiyatlarının yükseltilmesiyle petrol krizi başladı. OAPEC, İsrail’e destek veren ülkelere petrol ambargosu uyguladı.

1973-74’ten itibaren OPEC ülkeleri her altı ayda bir ham petrole zam yapmaya başladılar. Bu durum karşısında batılı devletler bunu sanayi ürünlerine yansıttılar. Ayrıca petrol geliri elde eden ülkeler gelirlerini Batı bankalarında değerlendiriyorlardı. Bu yüzden Batılı sanayileşmiş ülkeler petrol krizinden etkilenmemiştir. Petrol krizinden Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler olumsuz etkilendi.

İRAN –IRAK SAVAŞI

Irak’ta 1958’de Cumhuriyet ilan edildi. 1968’de BAAS iktidarında SSCB ile yakın ilişkiler kuruldu. İngiltere’nin Basra Körfezinden çekilmesinden sonra İran’ın buraya tek başına hakim olmak istemesi iki ülke ilişkilerinin gerginleşmesine yol açtı. 1975 martındaki Cezayir Antlaşmasına göre Şattül Arap su yolunun en derin yeri iki ülke arasında sınır kabul edildi.

İran’da 1925’ten beri Pehlevi ailesinin liderliğinde Şahlık rejimi vardı. Halk yönetimden memnun değildi. 1978’de İran’da bölgesel nitelikli ayaklanma bir yıl içinde halk ayaklanmasına dönüştü. 1979’da sürgündeki Ayetullah Humeyni’nin ülkeye dönmesiyle İran İslam Cumhuriyeti kuruldu.

Savaşın sebepleri:

İran ve Irak’ın Arap dünyasının lideri olmak istemesi

Her iki devletin Basra Körfezine hakim olmak istemesi

Irak’ın 1979’da İran’da rejim değişikliği nedeniyle çıkan sorunlardan yararlanmak istemesidir.

22 Eylül 1980’de başlayan İran-Irak savaşında, Suriye ve Libya İran’ı; diğer Arap ülkeleri Irak’ı desteklediler. ABD tarafsız kalıp SSCB İran’ı, Avrupa Devletleri ise Irak’ı desteklediler. 8 yıl süren savaşlarda taraflar birbirlerine üstünlük sağlayamadılar.

Sonuçları;

İki ülkeden yaklaşık 1 milyon insan hayatını kaybetti.

İki ülke petrollerini bombaladığı için 150 milyar dolarlık ekonomik kaynak yok oldu.

savaş sonrası iki ülkede de ekonomik sıkıntılar başladı.

savaşta Arap ülkelerinin taraf olması, Arap birliğinin bozulmasına ve İsrail’in Orta Doğuda serbest hareket etmesine ortam hazırladı.

Bazı ülkeler bu iki ülkeye silah satarak önemli bir gelir elde ettiler.

 

Voiser