Teknoloji Felsefeleri

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Teknoloji Felsefeleri
« : 04 Şubat 2018, 12:12:44 »
Teknolojiye felsefi yaklaşımlar teknolojilerin doğası ve
kullanımını daha iyi anlamamız konusunda bize
ışık tutmaktadır. Bu açıdan, bu bölümde teknolojiyle ilgili çeşitli felsefi görüşler incelenmektedir.

[b]Kullanıma Odaklanan Belirlenimcilik[/b]

Bu yaklaşımda teknoloji kullanımı vurgulanmakta ve teknolojinin nasıl kullanıldığına; teknolojiyi kullanım yöntemlerine odaklanılmaktadır.
Bu yaklaşım, teknolojinin kendi başına bir etkiye sahip olmadığını; teknolojinin etkisinin kullanıcılara bağlı olduğunu savunmaktadır. Başka bir ifadeyle teknolojinin etkisini
kullanıcılar belirlemektedir.

Teknolojiler basit bir şekilde kullanıcının yaptığı işin kapasitesini artıran;
amaç ve hedeflerine ulaşmasında yardımcı olan araçlardır. Bu görüş, bireylerin teknoloji üzerinde kontrole
ve özerkliğe sahip olduğunu ileri sürmektedir.

Bu görüşü savunan eğitim teknoloğu David Jonassen bilgisayarların eğitimde kullanımını bir örnekle açıklamaktadır.

Marangozların, sahip oldukları aletleri bir ürün ortaya çıkarma amaçlı kullandıklarını; bu aletlerin marangozu kontrolü altına almadığını söylemektedir. Benzer şekilde, bilgisayarların da eğitimde
öğrencilere bilgiyi yapılandırmada yardımcı olan bir araç olarak görülmesini; öğrenciyi kontrol eden bir araç olmaması gerektiğini belirtmektedir.

[b]Sosyal Belirlenimcilik[/b]

Bu yaklaşıma göre teknolojinin kendisi insanların teknolojiyi
kullanma yöntemlerinden daha az öneme sahiptir.
Teknolojinin özelliklerine odaklanmak yerine, insanların
motivasyonlarını ve amaçlarını anladığımızda teknoloji
kullanımının sonuçları ile ilgili daha güvenilir öngörülerde
bulunabiliriz. Bu görüşte, bireylerin teknoloji kullanım
yöntemleri sosyal yapılar tarafından etkilenmekte; sosyal
etkileşimler ve yapılar bireysel davranışları belirlemektedir.
Bu bakış açısındaki araştırmacılar teknolojik araçların, sosyal
sistemler ve kültürel bağlamlar içerisine entegre edilmesi
ile ilgilenmektedirler. Sosyal belirlenimciliğe göre sosyal seçimler
teknolojik araçların formunu ve içeriğini şekillendirir.
Başka bir ifadeyle, sosyal yapılar teknoloji kullanımını
belirlemektedir.

Örneğin, Peter Drucker sosyal değişimlerin
üniversitelerin yapısını etkileyeceğini; e-öğrenme gibi
yeni öğrenme biçimlerinin ortaya çıkmasıyla üniversitelerin
fiziksel olarak varlıklarını sürdüremeyeceğini belirtmiştir.

İnsanların günlük hayatta aldığı kararlar,
düşünceleri, eylemleri, ahlaki tercihleri
belirlenmiş ve kesin kurallar içerisindedir.
Özgür irade yanılsamadır. Bize özgü
sandığımız hareketlerimiz sadece bilimsel
yasaların işleyişidir. İnsanın iradesi nedenler
zinciri ile gelişen bir durumdur ve bu
durumda insanın etkisi yoktur. Sadece nedenler
ve sonuçlar vardır; nedensellik ilkesi
belirlenimciliğin temel taşıdır. Evrende bir
düzen vardır ve nedenler-sonuçlar bu düzen içerisinde işler.
Bu düzen çözüldüğünde nedenler ve sonuçlar açıklığa kavuşacak
ve daha sonra gelişecek olayların bilgisini
elde etmek mümkün olacaktır.

[b]Teknolojik Belirlenimcilik[/b]

Bu görüşe göre teknoloji toplumsal değişimlerin
itici gücüdür ve böylece değişimin içinde gerçekleşeceği
ortamı belirlemektedir. Teknoloji, insanların
hayatını değiştiren en önemli güçtür. Toplumsal değişimin
nedeni teknolojik değişimlerdir. Başka bir
ifadeyle toplumsal yapıyı ve kültürel değerleri teknoloji
belirlemekte ve değiştirmektedir. Bu görüşteki
önemli düşünürlere Marshall McLuhan, Jürgen
Habermas, Jean Baudrillard’ı örnek gösterebiliriz.
Bu görüşü savunan düşünürlerden bazıları teknolojik
gelişmeler ile ilgili iyimser bir bakış açısına
sahipken, bazıları da teknolojiyi toplumsal sistemler
açısından yıkıcı ve zararlı olarak görmektedir.

Örneğin, David Noble, e-öğrenmenin eğitimin
ticarileşmesine neden olduğunu; bunun ise öğretim
üyelerinin profesyonellikten uzaklaşmasını ve
akademik özgürlüğün kısıtlanmasını getirdiğini
belirtmektedir. Öte yandan, bazı araştırmacılar
ise teknolojinin olumlu yönde bir değişim yaratacağını;
örneğin eğitim teknolojilerinin kaliteyi
artırarak öğrenme deneyimlerini olumlu şekilde
dönüştürebileceğini savunmaktadır. Bu araştırmacılara
göre e-öğrenme bireylerin karmaşık problem
çözme becerilerini geliştirmekte ve böylece daha
iyi öğrenmelerini sağlamaktadır. Bu iki karşıt görüş,
teknolojiye ütopyan ve distopyan bakış açılarını
yansıtmaktadır. Bir başka örnekle açıklamak
gerekirse, ütopyan bakış açısında bilgi teknolojileri
ve İnternet bilginin yayılmasını ve bilgiye erişimi
artırdığı için demokratikleştirmeyi sağlayıcı etkiye
sahiptir. Distopyan bakış açısına sahip düşünürlere
göre ise tam tersi teknoloji demokratikleşmeyi
olumsuz etkiler; çünkü bilginin yayılmasına veya
ne kadarına erişimin sağlanacağına yazılım ve donanımı
elinde bulunduran kişiler karar vermekte;
bu da teknolojinin anti-demokratik güçler tarafından
kullanılması sonucunu doğurabilmektedir.

[b]Ütopya[/b] sözcüğü, köken olarak Yunanca yok/olmayan
anlamındaki ou, mükemmel olan anlamındaki
eu ve yer/toprak/ülke anlamındaki topos sözcüklerinden
türemiştir. Kullanımı Thomas More’un
1516’ da yazdığı Ütopya isimli kitabıyla yaygınlaşmıştır.

Ütopya aslında olmayan, tasarlanmış,
ideal toplum şekli anlamı taşımaktadır. Ütopya,
mükemmel bir dünyadır. Ütopyalarda savaş, hastalık,
yoksulluk, ayrımcılık, eşitsizlik gibi sorunlar
yoktur. Distopya ise çoğunlukla ütopik bir toplum
anlayışının  anti-tezini tanımlamak için kullanılır;
distopyan bir toplumda her şey zor ve kötüdür.

Kullanıma odaklanan, sosyal ve teknolojik belirlenimci
yaklaşımlar bazı açılardan eleştirilmektedir.
Yapılan eleştirilere göre belirlenimci bakış açısı
tüm süreçlerde insanın önemini yok saymakta; insanın
teknolojileri kullanarak kendi deneyimlerini
şekillendirdiği gerçeğini göz ardı etmektedir. Bu üç
görüşte de doğruluk payı vardır ancak belirlenimci
anlayışın içerdiği tek yönlü bir neden-sonuç ilişkisi
ile tek boyutlu olarak teknolojinin toplumu belirlediğini
veya toplumun teknolojiyi belirlediğini veya
teknolojinin etkisiz olduğunu savunmak kullanılan
teknolojiler, toplum ve insan yaşamı konusunda
doğru değerlendirmeler yapmamızı engellemektedir.

Oysaki günlük yaşamlarımızda sosyal çevre,
teknolojik çevre ve kullanıcılar arasında doğrusal
olmayan, karşılıklı ve dinamik bir etkileşim söz
konusudur. Bilimsel keşif, teknolojik yenilik ve
bunların toplumsal uygulanma süreçlerine bireysel
yaratıcılık ve girişimciliğin yanı sıra birçok etken
dâhil olur. Her bir öğe birbirini etkileyebildiği gibi
hiç hesaba katılmayan birtakım dışsal faktörlerin
de etkisine maruz kalınabilmektedir. Bu açıdan,
teknoloji, toplum ve insan öğeleri arasındaki ilişkinin
daha iyi anlaşılabilmesi için tüm öğeler arasındaki
karmaşık etkileşimin ve diğer dışsal öğelerin
birlikte dikkate alınması gerektiği söylenebilir.